Etiket: Dönemini

  • Prof. Dr. Alpaslan Ceylan: “Sarıkamış, maddi anlamda bir askeri mağlubiyet olarak görülse de, Türklük adlı şanlı tarihin önemli bir dönemini oluşturmaktadır”

    Güneş Vakfı Başkanı Prof. Dr. Alpaslan Ceylan, Sarıkamış Harekatının 103.’ncü yıl dönümü nedeniyle bir basın açıklaması yaptı.

    Sarıkamış Harekâtı’nın gerçekleştirildiği 1914 yılının, Türk Devleti’nin tarih önünde düştüğü en acı dönemlerin yaşandığı yıllardan biri olduğunu belirten Prof. Dr. Alpaslan Ceylan, “Osmanlı Devleti, her açıdan kuşatma altına alınmış, yorgun ve bitkin düşmüştür. Bazı vatanseverlerin yaptıkları fedakârlıklar sonucunda ayakta durabilme ve var olma mücadelesi verdiği bir dönemdir” diye konuştu.

    ACIMASIZ KIŞ ŞARTLARI

    Acımasız kış şartları nedeniyle Sarıkamış Harekatı’nın başarısızlıkla sonuçlandığını söyleyen Ceylan, “İşte bu yıllarda, Enver Paşa’nın Rus işgali altındaki Kars, Ardahan ve Sarıkamış’ı kurtararak olası bir Rus saldırısını önleme ve Kafkas ile Orta Asya Türk illeriyle fiziksel bağlantıyı kurma amacıyla planladığı Sarıkamış Harekâtı, acıdır ki maddi bir zaferle sonuçlandırılamamıştır. Askeri organizasyonların akıllıca olduğu ama bir o kadar da riskli bir plan olduğu noktasında bulunan harekât planı, ordu ve kış şartlarının da etkisiyle harekâtın başarısız olması sonucunu doğurmuştur.” dedi.

    90 BİN ŞEHİT MÜBALAĞASI

    Sarıkamış Harekatı ile ilgili yanlış bilinen noktaların olduğunu söyleyen Ceylan, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Kamuoyuna konu ile ilgili görüş beyan edenlerin bazıları, harekâtın bir macera olduğu, aceleci davranıldığı, taktik ve stratejik planlamalarda yanlışlıklar yapıldığı, komuta kademesinin şahsi hırslarının mağlubiyetin gerekçesi olduğu düşüncesindedir. Bu görüşler, özellikle Rus kaynaklı 90 bin askerimizin şehit olduğu yalanıyla birleşince, bir kamuoyu algısının oluşturulmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Tarihi belge niteliğindeki tüm kaynaklar incelendiğinde ise, şehit sayımızın 20 bin ile 25 bin arasında olduğu anlaşılmaktadır.”

    Açıklamalarına “Sarıkamış, maddi anlamda bir askeri mağlubiyet olarak görülse de, Türklük adlı şanlı tarihin önemli bir dönemini oluşturmaktadır. Sarıkamış’ta binlerce Mehmet, çetin bir mücadeleye girişmiş fakat Cenabı Allah’ın takdiri onlara maddi zaferi görmeyi nasip etmemiştir. Askerlerimiz harekâtta ve kumandanları Enver Paşa Türkistan’da, şehit olarak ebedi zaferle nurlanmışlardır.” diyerek devam eden Ceylan, Bizlerde vatanı için canını göz kırpmadan feda eden neslin torunları olarak.103.yıldönümü vesilesiyle, Sarıkamış Harekâtı’nda şehit düşen Mehmetçiklerimizin ve kumandanlarının aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz; şehitlerimize Cenabı Allah’tan rahmet diliyor ve nice Fatiha’ların kendilerine ulaşacağına inanıyoruz.” ifadelerini kullandı.

  • Rahim kanseri menopoz dönemini bekliyor

    Acıbadem Eskişehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Hulusi Göktuğ Gürer, rahim kanserinin risk faktörleri ve tedavisi hakkında önemli bilgiler paylaştı.

    Gelişmiş ülkelerde özellikle 1950’li yıllardan itibaren sıklığı artış gösteren sağlık sorunları arasında rahim kanseri ilk sıralarda yer alıyor. 1970’li yıllardan sonra ise batı ülkelerindeki araştırmalar, genital sistem kanserinin yaygın olarak görüldüğünü ortaya koyuyor. Kadın popülasyonunda, meme, kalın bağırsak ve akciğer kanserlerinden sonra en sık rastlanan rahim kanseri ile her yıl ortalama 142 bin kişi daha karşılaşıyor. Yüksek görülme sıklığına rağmen rahim kanserinin hayati riski diğer kanser türlerine göre daha düşük oranlarda seyrediyor.

    “Obezite sebep olabilir”

    Rahim kanseri, rahim iç zarından veya rahim kas tabakasından kaynaklı iki gruba ayrılıyor. Sıklıkla rahim iç zarından kaynaklı olarak görülen rahim kanseri, yüzde 80 oranında menopoz sonrası dönemde görülüyor. Ortalama görülme yaşı 61 olan rahim kanserine obezitenin de yol açabileceğini söyleyen Dr. Hulusi Göktuğ Gürer, diğer risk faktörlerinden bahsederek, “İleri yaş ve diyabet gibi metabolik nedenlerin yanı sıra; hayatı boyunca gebe kalmamak, meme kanseri hikâyesi, aile öyküsü, erken yaşta adet görme, geç menopoza girme, hipertansiyon gibi durumlar rahim kanserinin başlıca risk faktörlerini oluşturuyor. Çoğu rahim kanseri hormon bağımlıdır. Bu da kişinin hormon dengesinin kanser gelişiminde rol oynadığı anlamına gelir. Kadında 2 ana seks hormonu olan östrojen ve progesteron menopozdan önce yumurtalıklarda üretilir. Bu hormonlar arasındaki dengeler her ay adet siklusu boyunca değişiklik gösterir. Bu değişikliklerde aylık adet periyodlarının oluşumunu sağlar. Endometrial kanser ile ilişkili en önemli risk faktörleri östrojen hormonuna çok fazla maruziyetle ilişkilidir. Hormonlar arasındaki dengenin östrojen lehine kayması rahim kanseri gelişim riskini arttırır” açıklamalarında bulundu.

    “Radyasyon tek başına bir risk faktörü değil”

    Başta gelen risk faktörleri arasında radyasyon bulunmuyor. Ancak radyasyonun hemen hemen bütün dozları tümörlerin oluşmasına yol açabiliyor. Genellikle sık bölünen hücrelerden oluşan doku ve organlardabazı tip tümörler daha yaygın görüldüğünü söyleyen Dr. Gürer, bunlara örnek olarak tiroid, kan,akciğer ve kemik kanserlerini veriyor. Dr. Gürer, “Uterin sarkomlar rahimde görülen diğer kanser tiplerine göre çok daha nadir oluşan fakat oldukça saldırgan seyirli, tedavi sonrası tekrarlamaların sık görüldüğü, öldürücülük oranı yüksek tümörlerdir. Tüm uterus kaynaklı malign tümörlerin yüzde 3-5‘ini uterin sarkomlar oluşturmaktadır. Fakat yine de rahim kas tabakasından kaynaklanan kanser hastalarının yaklaşık yüzde 10’unda pelvikradyoterapi öyküsü bulunduğunun unutulmaması gerekiyor. Pelvikradyoterapi sonrası 10-20 yıl içinde sarkom gelişme olasılığı yaklaşık 6 kat artıyor” ifadelerini kullandı.

    “Adet düzensizliğiyle sinyal veriyor”

    Rahim kanseri, kadınların yüzde 90’ında yalnızca vajinal kanama ve adet düzensizliği ile kendini gösteriyor. Bazı hastalarda rahim dışına yayılma belirtisi olan pelvik bası yada rahatsızlık hissi de görülebiliyor. Yüzde 5’inde ise hiçbir bulgu vermeyen rahim kanserinin tanısı için menopoz öncesi ve sonrasındaki tüm anormal kanamaların araştırılması gerekiyor. Rahim kanserini tanısını kesin olarak ortaya koyacakbir tarama yönteminin bulunmadığını söyleyen Dr. Gürer, “Pap-smear, rahim ağzı kanserleri için tarama metodu olmasına karşın rahim kanseri içinde ipuçları verebiliyor. Bunun yanı sıra transvajinal ultrasonografi de tanı konulmasında son derece yardımcı oluyor. Gerekli olgularda histeroskopi veya biyopsi alınması da tanı koymada oldukça başarılı metotlardır” diye belirtti.

    “Genellikle kanser yayılmadan tanı konulabiliyor”

    Tanı konulan süreçte kişilerin yüzde 75’inde kanser sınırlı kalmış ve henüz yayılım göstermemiş oluyor. Hayati risk oranı da yüzde 25 civarında seyrediyor. Dr. Gürer, rahim kanserinin tedavisinde izlenen yolu şu şekilde anlattı:

    “Rahim kanseri hangi evrede olursa olsun öncelikle cerrahi tedavi uygulanarak tümör temizleniyor veya mümkün olduğu kadar küçültülüyor. Cerrahi tedavinin ardından gerekli görüldüğü takdirde radyoterapi, kemoterapi veya hormon tedavisi uygulanıyor.”

  • Turkcell ‘Dijital Hastane’ dönemini Yozgat projesiyle başlatıyor

    Rönesans Sağlık Yatırım tarafından hayata geçirilen Yozgat Şehir Hastanesi’nin teknolojik altyapısı Turkcell’e emanet. Şirket tarafından en son teknolojiyle donatılan Bilgi Yönetimi Sistemi sayesinde, hastaların tüm sağlık verilerinin artık mobil bilgisayar ve tabletler üzerinden takip edilmesine imkan sağlanıyor. Hastane polikliniklerine yerleştirilen cihazlar ile sıra ve sonuç almak kolaylaşırken, böylece hastaların bekleme süresi kısalıyor.

    Turkcell, Rönesans Sağlık Yatırım tarafından hayata geçirilen Yozgat Şehir Hastanesi ile dijital hastane dönemini başlatıyor. Kamu-özel sektör işbirliği sonucu hayat bulan Şehir Hastaneleri Projesi’nin ilki olan Yozgat Şehir Hastanesi’nin Bilgi Yönetim Sistemi Turkcell tarafından hazırlandı. Altyapının oluşumundan operasyon sürecine kadar şirket tarafından yürütülen Hastane Bilgi Sistemi kapsamında hastane içine kiosk cihazları yerleştirildi. Bu kiosk cihazlar hastanın kendisi için poliklinikten sıra ve sonuç almasını sağlıyor. Bu sayede hastaların bekleme süresi kısalıyor.

    Hastaya ’dijital’ müdahale

    En son teknoloi ile donatılan Yozgat Şehir Hastanesi’nde masaüstü bilgisayarlara ek olarak servis personelinin hasta başında ilaç doğrulaması ve veri girişi yapmasına imkan sağlayan Mobil Medikal Bilgisayarlar da konumlandırılmıştır. Ayrıca poliklinik süreçlerinin kolaylaştırılması adına doktorların tablet ve mobil cihazlarından işlem yapmasına imkan sağlayan uygulama için testler ve geliştirmeler ise devam ettiği bildirildi. Sağlıkta teknolojik dönüşümü gerçekleştirecek bu cihazların yakın gelecekte çok daha yoğun olarak kullanılacağı düşünülüyor.

    Özel hastane konforunda

    Bir devlet hastanesine göre çok daha donanımlı Yozgat Şehir Hastanesi’nde 103 doktor, 78 poliklinik ve 37 servis bulunuyor. Hastalar, bekleme salonlarında muayene olacakları doktorların sıra takibini LCD ekranlarda oturdukları yerden takip edebiliyor. Turkcell’in kurduğu altyapı sayesinde bir yandan bilgi sistemleri birbiriyle bütünleşik olarak çalışırken bir yandan da her türlü tıbbi cihaz kurulan sistem sayesinde ağlar ve sensörler aracılığıyla bilgi gönderebiliyor. Akıllı bina teknolojisiyle de birleşen sistemle hastane yönetimi eksiksiz işlerken aynı zamanda da röntgenler, raporlar, kan testleri elden ele dolaşmıyor, doğrudan doktorun önüne geliyor.

  • Kanca: “Otomotiv sektörü en parlak dönemini yaşıyor”

    TAYSAD Başkanı Alper Kanca, otomotiv sektörünün en parlak dönemini yaşadığını söyleyerek “Siyasi gerginlik ya da ekonomik krizde de üretmeye ve büyümeye devam edeceğiz” diye konuştu.

    Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Başkanı Alper Kanca basın mensuplarıyla bir araya geldi. Kanca, otomotiv sektörünün en parlak dönemini yaşadığını söyleyerek “Siyasi gerginlik ya da ekonomik krizde de üretmeye ve büyümeye devam edeceğiz” dedi. Uluslararası ilişkilerdeki bir takım olumsuzlukların ticari hayata yansımasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kanca, “Siyasi ortamda yaşanan gerginlikler ticari ilişkileri elbette etkiliyor. Türk otomotiv sektörü olarak Avrupa’da ve diğer dünya ülkelerinde iş yapış biçimimize dair olumlu algımızın korunmasına gayret ediyoruz. Dış siyasette yakında gerçekleşecek ılımlı atmosfer ile sektör olarak ciddi atılımlar gerçekleştireceğimize inanıyoruz” dedi.

    Başkan Alper Kanca, yurt dışındaki negatif algıyı değiştirme yönünde pozitif bir çaba içine girilmesi ve bu konuda hem kamu otoritelerinin hem de iş dünyasının üzerine düşeni yerine getirmesinin gerekli olduğunu belirterek “Sektör olarak talep ve beklentilerimizi ilgili kamu otoritelerine aktararak birlikte hareket alanı yaratmayı amaçlıyoruz. Bu kapsamda TOBB Başkanı ile birlikte Ekonomi Bakanlığı’nı ziyaret etmeyi planlıyoruz. Yaşanabilecek siyasi ve ekonomik krizleri önlemek adına bir dizi önleme ihtiyacımız var. Birinci somut önlem, tedarik sanayine has lojistik merkezlerinin özellikle Avrupa’nın bazı ülkelerinde kurulması; ikinci önlem, Avrupa’da özel sektör tarafından da desteklenen bir algı çalışmasının yapılması; üçüncü önlem de siyasi olarak ilişkilerin olumlu yönde devam etmesi olacaktır” diye konuştu.

    “Otomotiv sektörü en parlak dönemini yaşıyor”

    Otomotiv sektörünün en parlak dönemini yaşadığını söyleyen Başkan Kanca, “Otomotiv sektörü, ekonomiye yüksek katma değer sağlayan, teknolojik gelişmeleri hızlandıran ve daha birçok kazancı da beraberinde getiren bir sektör. Sektör, yapısı itibariyle ülkeler arası rekabete de oldukça uygun. Öngörülen tabloda; önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkeler, pazar ve üretim dinamikleri açısından itici güç olmayı sürdürecek. Dünya genelinde üretimdeki yeni coğrafyalara kayış sürecinde Türkiye’ye gelen yabancı yatırımcı sayısında da artış olacak. Geleceğe dair beklentilerin yanı sıra mevcut duruma dair veriler de beklentilerimizi haklı çıkarır nitelikte. Sektör olarak en parlak dönemlerimizden birindeyiz esasında. Tüm sektörlerde ciddi daralmalar meydana gelirken, otomotiv sektörü ihracat ve ticari ortaklıklar noktasında önemli ivme yaratıyor. Biz Türk otomotiv sanayi olarak meydanı asla terketmeyi düşünmüyoruz. Her koşulda; -siyasi gerginlik ya da ekonomik kriz-, üretmeye ve büyümeye devam edeceğiz” diye konuştu.

    “Avrupa, sürücüsüz araçlarla altyapı değişikliğine gidiyor”

    TAYSAD Genel Koordinatörü Süheyl Baybalı da, toplantıda Nisan ayında katıldığı ’Connected and Automated Driving Konferansı’ izlenimlerini aktardı. Kısa süre öncesine kadar bilim kurgu öyküsü diye baktılan bazı konuların, çok kısa sürede gerçek olacağına işaret eden Baybalı, sürücüsüz otomobillerden önce sürücüsüz kamyon ve büyük taşıtların hayatımıza gireceğini ve hızla yaygınlaşacağını söyledi. Özellikle TIR diye adlandırılan büyük taşıtlarda sürücüsüz sistemlerin Avrupa’da çok hızlı geliştiğine dikkat çeken Baybalı, Türkiye’nin bu konuda geride kalmasının yaratacağı büyük sıkıntılara dikkat çekti.

    Dünyadaki otomotiv gündemini sürücüsüz araçların elde ettiği datanın sahiplenilmesi, birbirleriyle ve çevreyle ilgili elde ettiği datanın paylaşımı, obje tanımanın ötesinde birbirinden farklı çevresel görüntüyü tanıyabilmesi, elde ettiği datayı işlemesi ve geri çağırması süreci ekseninde şekillendiğini aktaran Baybalı, “Avrupa’da 29 ülke bu konuda anlaşma yaptı. Bu anlaşma ile AB üyesi ülkelerle birlikte İsviçre ve Norveç arasında otonom araçlar ile ilgili bir görüş ve uygulama birliğine varıldı. Gerekli teknolojik altyapının sağlanmasının ardından araçlar sürücüsüz olarak yola çıkarak lojistik alanında büyük bir verim artışı sağlanacak. Araçlar hem birbirleri ile hem de yol ile bağlantı kurabilecek ve bilgi aktarabilecekler. Böylece 24 saat boyunca araçlar yolda ilerleyebilecek ve ürünlerin ülkeler arası aktarım süreleri kısalacak. Bu da özellikle ticaret için büyük bir avantaj sağlayacak. Tüm bunların yanı sıra, Türkiye’nin bu anlaşma içinde yer almaması da yine Avrupa ile olan ticari ilişkinin dışına itilmemize yol açabilir. Yani yine burada AB ülkeleri ile olan politik gerginliğin etkilerini görüyoruz. Bu yatırımı yapmayan ülkeler kaybeden tarafta yer alacak. Biz de bu sisteme entegre olmak zorundayız. Üniversitelerle konuşarak, tedarik sanayi olarak bu işe müdahale etmemiz şart. Öyle ki, Türkiye olarak otonom araç anlaşması içine giremediğimiz takdirde AB ile yapılan ticaretin dışına itilmiş olacağız. Bulgaristan ve Doğu Avrupa ülkeleri otonom araçlar ile ticarete dahil olacak ama Türkiye hiçbir girişimde bulunamayarak ticarette kısıtlı kalacak. Bu sadece otomotiv yan sanayi ile ilgili bir durum değil. Bu aşamaya gelindiğinde sebze, meyve dahil hiçbir ihracat ürünü gönderilemeyecek” dedi.

    “İç pazarda üretim arttı, satışlar düştü”

    Bir sonraki analizde, ÖTV indiriminin kaldırılması ve döviz kurlarındaki artışı yorumlayan Başkan Alper Kanca, “Geçen yıl ÖTV muafiyeti söz konusuydu. Bu yıl satışlarda ÖTV uygulanacak. 2017 yılının ilk üç aylık otomotiv sektörü sonuçlarına bakarsak üretimin arttığını ama iç pazarda satışların düştüğünü görüyoruz. ODD istatistiklerine göre 2017 yılı Nisan ayı Otomobil ve Hafif Ticari Araç toplam pazarı satışları 75 bin 988 adet oldu. 84 bin 887 adet olan 2016 yılı Nisan ayı otomobil ve hafif ticari araç pazar toplamına göre satışlar yüzde 10,48 oranında küçüldü.

    Türkiye Otomotiv pazarında, 2017 yılı ilk dört aylık dönemde otomobil satışları bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 10,12 azalarak 173 bin 961 adete geriledi. Geçen sene aynı dönemde 193 bin 539 adet satış gerçekleşmişti.

    IMF Dünya Ekonomik Görünüm Raporu, 2017 Nisan ayı tahminlerine göre; Türk otomotiv ihracatı için son derece önemli bir veri olan Avrupa’nın büyüme hızı ise 2017 yılında yüzde 1,7 seviyesinde olacak; 2017 yılı otomotiv sektörü toplam pazarının 850 bin – 900 bin adet aralığında olması tahmin ediliyor” şeklinde konuştu.

    “Yılın ilk dört ayında ihracata en yüksek katkı otomotivden geldi”

    Başkan Kanca, toplantıda otomotiv ihracatına dair istatistiksel detayları da şöyle açıkladı: “Yılın ilk dört ayına bakıldığında, son yıllarda sürekli olarak görüldüğü üzere otomotiv sektörü, yine ihracata en yüksek katkıyı sunan sektör oldu. Bu dönemde Türkiye 11,8 milyar dolar ihracat yaptı. Bu ihracatın yüzde 19,4’ü otomotiv sektöründen. Otomotiv sektörümüz, Ekim 2016’dan bu yana üst üste 7 aydır 2 milyar doları geçen ihracat gerçekleştiriyor. Nisan 2017’de bir önceki yıla göre yüzde 12,4’lük artış ile 2,3 milyar dolar ihracat rakamına ulaşan otomotiv sektörü, son dönemdeki başarılı performansını artırarak devam ettiriyor. Bunun en büyük nedeni, binek otomobildeki yüzde 61’lik ihracat artışıdır. İlk 4 aylık gerçekleşmeleri incelediğimizde ise, geçen yılın aynı döneminde 7,5 milyar dolar olan ihracatımız, yüzde 23’lük artış ile 9,3 milyar dolara ulaştı. Bu rakamın içinde tedarik sanayimizin payı ise 3 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti”.

  • Annesinin hastalık dönemini kitap haline getirdi

    Zonguldak Türkiye Taş Kömürü Kurumundan Emekli Şükran Belekoğlu Yamak, 94 yaşındaki yaşlılık hastası olan annesinin hastalık dönemindeki komik hikayelerini kitap haline getirdi.

    Zonguldak Türkiye Taş Kömürü Kurumundan Emekli Şükran Belekoğlu Yamak, (Of’li Balekoğun Arife) anlatımlarından yola çıkarak 94 yaşındaki yaşlılık hastası olan annesinin günlük hayatta kullandığı komik hikayeleri kitap haline getirdi. “Kurdar beni daa!” isimli kitabı için Atatürk Kültür Merkezi salonunda imza günü düzenleyen Yamak, sevenlerinin karşısına çıktı. Sevenlerinin büyük ilgisi ile karşılaşan Şükran Yamak, sevenlerine ilk kitabını imzaladı.

    Yaşlılık hastası olan annesinin hastalık döneminde yaşadığı komik hikayeleri kitap haline getirdiğini ifade eden Türkiye Taş Kömürü Kurumu’ndan emekli Şükran Yamak, “Bu kitap benim 94 yaşındaki annemin yaşlılık hastası annemle ilgili annemin hastalık dönemini anlattım. Çok büyük duygu değişiklikleri oldu. Çok tatlı dilli çok zarif bir kadındı. Ama yemek yerken biraz aksi oluyor. Onunla ilgili komik hikayelerimiz var. Aslında kitap yazmak düşüncem yoktu. Yaşantımın genelinde not alırım unutulmasın diye o notları sosyal medya hesaplarında paylaşırdım annem bugün şunu dedi falan diye çok beğeni aldı devam ettik. İlla kitap olsun diyenler oldu. Sonunda kitap oldu. Bu ilk kitabım ilgi çok iyi bundan sonra başka bir proje ile sevenlerimin karşısına çıkacağım” şeklinde konuştu.