Etiket: Doku”

  • Dt. Sevda Öztürk “Sık diş beyazlatma dişte kararma ve doku kaybı yapar”

    İstanbul Aydın Üniversitesi(İAÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Araştırma Görevlisi Dt. Sevda Öztürk, dişi haddinden fazla ve sık bir şekilde beyazlatmanın dişte doku kayıpları oluşturacağını ve dişlerin grimtrak bir renk almaya başlayacağına vurgu yapıyor.

    Klinik ortamda yapılan beyazlatma işlemi ve beyazlatma işleminin sıklığı en çok merak edilen konular arasında. Diş beyazlatma klinik ortamda mı yapılmalı? Hangi sıklıkla yapılmalı? Bunun bir sınırı var mı? Uzmanlar, sürekli beyazlatma işleminin dişler için hem mine ve doku kaybı oluşturacağı gibi, dişlerin kararmasına yol açabileceği uyarısında bulunuyor. İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Araştırma Görevlisi Dt. Sevda Öztürk, klinik ortamda yapılan beyazlatma işleminin dişlere zarar verdiği gibi bir düşüncenin yanlış olduğuna dikkat çekiyor. Klinik ortamda yapılan beyazlatma işleminin hekim kontrolünde yapılmasının daha kısa sürede ve istenilene yakın bir çözüm sunduğuna vurgu yapan Dt. Sevda Öztürk, “Beyazlatma işleminin ardından görülebilecek belki tek komplikasyon olan diş hassasiyetini hemen gözlemlememiz mümkün olabilmektedir” diyor.

    Yanlış uygulamaya klinikte müdahale etme şansı yüksek

    Dt. Öztürk, beyazlatma işleminin klinikte yapılması nedeniyle, hekimin hastanın beklentilerini görüp ona göre hareket edebilme ve müdahale edebilme şansının daha yüksek olduğunu belirtiyor. Öztürk aynı zamanda, “Beyazlatma işlemi hekim kontrolünde olduğundan hastanın bir şey yapması gerekmez ve dolayısıyla hastanın bu durumu yanlış anlayıp farklı ve yanlış bir tedavi uygulamaya kalkması gibi bir durum söz konusu olmaz. Yani yanlış anlaşılmaların da önüne geçilmiş olur” şeklinde konuştu.

    Hastalar tarafından sıklıkla yanlış anlaşılan tek durumun dentin hassasiyeti olduğuna işaret eden Dt. Öztürk, “Diş beyazlatıldığında dişin içinde bulunan gözenekler açılır ve bu sayede diş beyazlamış olur. Bu durumda gözenekler açılmış olduğu için dişte hassasiyet meydana gelebilir. Bu da hastalar tarafından dişlere zarar veriyor gibi bir algıya sebep olabilir. Oysaki diş beyazlatma işlemi yapıldığında dişin mine ve dentin dokularına hiç dokunulmaz. Yalnızca dişin gözenekleri açılmış olur” diyor.

    Doku kaybı meydana gelir

    “Eğer hastaların beyazlık arzusu çok fazla olursa ve dişi haddinden fazla ve sık bir şekilde beyazlatmak isterlerse bu durumda tersine dişte doku kayıpları meydana gelmeye başlar” diyen Dt. Öztürk, fazla diş beyazlatma ile birlikte mine dokusu içerisindeki maddelerin çözünmeye ve diş beyazlayacağı yerde aksine, kararmaya ve grimtrak bir renk almaya başladığına vurgu yapıyor: “Bu sebepten bazı dişlerin ancak belli bir seviyeye kadar beyazlayabileceği ve diş beyazlatma işleminin 1-2 yıl gibi uzun aralıklı periyotlardan sonra tekrarlanabileceği konusunda hastalar bilgilendirilmelidir.”

  • ESOGÜ Hastanesi’nde karaciğerdeki doku sertleşmesine bağlı sorunlar için “TİPS” ile tedavi yöntemi

    Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Girişimsel Radyoloji Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Fahrettin Küçükay “TİPS” tedavisi hakkında bilgilendirici bir açıklama yaptı.

    Doç. Dr. Fahrettin Küçükay, büyük kesi gerektirmeden yapılan TİPS tedavisinin, bağırsaklardan alınan kanın karaciğere taşınmasını sağlayan portal ven ile karaciğerden alınan kanı kalbe taşıyan hepatik ven arasında köprü oluşturulmasına dendiğini belirtti. Tedavinin özellikle siroz hastaları için uygulandığını anlatan Prof. Dr. Küçükay, “Kalp veya ileri derecede karaciğer yetmezliği bulunan hastalara TİPS tedavisi yapılmıyor. TİPS tedavisi neden yapılıyor? Siroz ve benzeri hastalıklar nedeniyle karaciğer dokusunda sertleşmeler meydana geliyor. Bu doku sertleşmeleri, bağırsaklardaki kanı karaciğere taşıyan portal ven kanalındaki basıncı artırabiliyor. Ölümcül varis kanamaları gibi sonuçlar doğuran portal basıncının kontrol altına alınmasında ise TİPS tedavisi kullanılıyor. Ayrıca portal basıncının artması sonucunda görülen karın içi sıvı toplanması, midede meydana gelen kanama veya farklı rahatsızlıklarda, akciğer yetmezliği tedavisini engelleyen akciğer zarları içerisindeki dirençli sıvı varlığında TİPS uygulanabiliyor. Bununla beraber, kişinin kanındaki zararlı maddelerin beyni tahrif etmesi, kalp yetmezliği ve çok ileri derecelere ulaşmış karaciğer yetmezliği için TİPS tedavisi uygulanamıyor. Büyük kesi gerekmeksizin yapılan TİPS tedavisi için bazı riskler de söz konusu olabiliyor. Karın içindeki zarlar arasında kan toplanması, safra yolu kanaması veya radyasyon sonucu ciltte oluşabilecek yanık söz konusu riskler arasında yer alıyor. TİPS tedavisi nasıl gerçekleşiyor? Tedavisi öncesi 8 saat yemek ve sıvı tüketimi yapılmıyor. Tedavi için kan pıhtılaşma testi ve kan yoluyla bulaşabilecek hastalık testleri yapılıyor. Ardından tedaviye geçiliyor. Tedavi sonrasında hasta belli bir süre hastanede gözlem altında tutuluyor. Taburcu olduktan sonra 6 ayda bir kontrollere devam ediliyor. TİPS tedavisinin risklerinin erkenden belirlenmesi ve hastanın durumundaki anormalliklerin tespiti için kontroller önem arz ediyor. Tedavi için boyundaki sağ toplardamar içerisinden kalbe üsteki organlardan kan taşıyan toplardamara, oradan da kalbe alttaki organlardan kan getiren toplardamara giriliyor ve karaciğere ulaşılıyor. Karaciğerden kalbe kan taşıyan sağ toplardamarın basınç değeri belirleniyor. Ardından iğne yardımıyla karaciğer dokusuna geliniyor. Bağırsaklardan karaciğere kan taşıyan ve basınç nedeniyle rahatsızlıklara neden olan portan vene ulaşılıyor. Toplardamarla portal ven arasında ince bir telle köprü oluşturuluyor. Bağlantıyı korumak için ise stent yerleştiriliyor” diye belirtti.

  • Buca’da tarihi doku koruma altına alınıyor

    Buca’nın 39 hektar alana yayılmış Kentsel Sit Alanlarına yönelik 1/1000’lik Koruma Amaçlı İmar Planı ile Kentsel Sit Alanı Tasarım Rehberi Buca Belediye Meclisi’nden geçerek İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi ve İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun onayına sunuldu. Planın onaylanması durumunda Buca’nın tarihi dokusu korunurken, yeni yapılaşmanın da kuralları oluşturulmuş olacak.

    Buca’nın 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planıtamamlanarak Büyükşehir Belediye Meclisi ve İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun onayına sunuldu.

    Geçtiğimiz aylarda Belediye Meclis salonunda yapılan toplantılarla Buca’da tüm çevrelerin görüş ve önerilerine açılan plana son şekli verildi.39 hektar alanı kapsayan kentsel sit alanlarına yönelik hazırlanan planla bölgenin sahip olduğu geleneksel konut dokusunun korunması ve gelecek nesillere aktarılması, yerleşmenin geleneksel yapılaşma biçimlerine uyumlu yeni yapılaşma kurallarının oluşturulması, geleneksel yapıların günümüz koşullarına göre kullanım sorunlarının ve eksikliklerinin giderilmesini sağlayacak kararların üretilmesi hedefleniyor.

    1/1000 ölçekli plan ve Kentsel Sit Alanı Tasarım Rehberi’nin Büyükşehir Meclisi ve Koruma Kurulu’ndan onay alması durumunda tarihi yapıların balkonundan, bacasına, çevre düzenlemelerinden sokak mobilyalarına kadar nasıl düzenlenebileceği model ve ölçüleriyle belirlenmiş olacak.

  • Dilinin yerine doku nakledildi, bir yılda konuşmaya başladı

    Mersin’in Tarsus ilçesinde 62 yaşındaki Zafer Dağ’ın dili, dil kanseri nedeniyle tamamen alındı. Dilin yerine, göğsünden alınan doku ağız tabanına yerleştirildi. Konuşma egzersizleri yapan kadın, aradan geçen 1 yılın ardından konuşmaya başladı.

    Tarsus’a bağlı Yeşiltepe Mahallesi’nde annesiyle yaşayan Zafer Dağ, 2015’in Ocak ayında konuşmakta zorlanmaya başlayınca Medical Park Tarsus Hastanesi’ne geldi. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Aykut Bozan’ın yaptığı muayene, film çekimi ve biyopsi işlemleri sonucu, dil kanseri teşhisi konuldu. Bunun üzerine, Op. Dr. Bozan ile aynı hastanenin Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hayrettin Cengiz Alpay ve Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Alper Ata birlikte organ koruma protokolü uygulanmaya başlandı. Hastaya ışın tedavisi ve kemoterapi uygulandı.

    Ameliyat 12 saat sürdü

    Önce küçülmeye başlayan kanserli kitle bir süre sonra yeniden büyümeye başlayınca ameliyat kararı alındı. 2015’in Eylül ayında Prof. Dr. Hayrettin Cengiz Alpay ve Op. Dr. Aykut Bozan tarafından gerçekleştirilen ve yaklaşık 12 saat süren bir operasyonla Zafer Dağ’ın dili tamamen çıkarıldı. Yerine, ağız tabanında dilin işlevini görmesi amacıyla göğüs dokusundan alınan parça nakledildi. Riskli dönemin ardından taburcu edilen Dağ, konuşma terapisi de almaya başladı.

    Günlük hayatını sürdürüyor

    Aradan geçen yaklaşık 1 yılın ardından Zafer Dağ günlük hayatını sürdürebilecek kadar konuşmaya başladı. Tedavisini yürüten hekimlerle birlikte kameraların karşısına çıkan Dağ, haftanın günlerini ve sayıları saydı, Prof. Dr. Hayrettin Cengiz Alpay’ın söylediği kelimeleri tekrarladı. Konuşabildiği için çok mutlu olduğunu söyleyen Dağ, bayram mesajı vermeyi de ihmal etmedi ve “Herkese iyi bayramlar” dedi.

    Prof. Dr. Hayrettin Cengiz Alpay, zamanla konuşmada daha da ilerleme olacağını söyledi.

    Şu anda yayılma yok

    Doç. Dr. Alper Ata ise kanserin ekip çalışması gerektiren bir hastalık olduğunu belirterek, “Bu hastamızda da ekip çalışmasıyla dili korumaya çalıştık ama sonunda almak zorunda kaldık. Şu anda yaptığımız sıkı takiplerde, kanserin yayıldığına dair bir emare görmedik” dedi. Hastanın kız kardeşi Aysel Arslan ise yaşadıkları süreçle ilgili bilgi verirken, “Ablam konuşmakta zorlanmaya başlamıştı. Bu yüzden konuşmak istemiyordu. Kanser olduğu anlaşılınca önce çok üzüldü ama operasyonun ardından morali yerine geldi. Şimdi keyfi yerinde” diye konuştu.

    Moralin etkisi büyük

    Prof. Dr. Hayrettin Cengiz Alpay, son dönemde toplumda kansere karşı bir duyarlılık ve farkındalık olduğunu belirterek, “Özellikle sosyal medyada, kanser hastalarına moral vermek üzere kampanyalar düzenleniyor. Bu vakada da hastamız Zafer Dağ, moralini yüksek tutarak hastalıkta başarılı sonuçlar alınmasını sağladı. Bu konuda iyi bir örnek oldu” ifadelerini kullandı.

  • “Doku Biyokimyası” adlı kitap Yakın Doğu Üniversitesi yayınlarından çıktı

    Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Dünyasına ışık tutacak bir çalışmaya daha imza attı.

    Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi ve aynı zamanda Biyokimya uzamanı olan Prof. Dr. Tamer Yılmaz’ın doku alanında ilk ve tek olan “Doku Biyokimyası” adlı kitabı yayımlandı.

    Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre, dokuların yapısının, biyokimyasal fonkisyonunu ve hastalıklara olan bağlantısında meydana gelen değişimlerin ortaya konması ile hastalıklara çözüm getirebilmek için ihtiyaç duyulan bilgilerin toplandığı “ Doku Biyokimyası” adlı kitap Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyor.

    Geleceğin tıp uzmanlarına ve öğrencilere rehber olacak olan kitap yeni eğitim öğretim yılında Yakın Doğu Üniversitesi’nde okutulmaya başlanacak.

    Biyokimya alanında tıp literatürüne giren ilk örnek

    Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim üyesi ve Biyokimya uzmanı Prof. Dr. Tamer Yılmaz tarafından kaleme alınan kitap, canlıların yapılarında bulunan dokuların kimyasal ve histokimyasal yapıları hakkında gerekleri bilgileri sistematik olarak içeriyor. Tıp, Diş Hekimliği, Eczacılık, Veteriner Hekimliği, Sağlık Bilimleri ve Biyolojik Bilimler alanlarında öğrenim gören öğrencilere, araştırmacılara ve doktorlara ışık tutacak olan kitap, doku bilgilerinin toplandığı tek ders kitabı olma özelliğini taşıyor. Özellikle hastalıklara çözüm getirmede rehberlik edecek olan kitap tıp literatüründe alanının ilk ve tek örneği oldu. Genel doku bilgilerinin de yer aldığı kitapta, epitel doku, kas doku, bağ doku ve sinir doku yapılarını oluşturan moleküller, özellikleri ve fonkisyonları son verilere göre aktarıldı.

    Yakın Doğu Üniversitei Tıp fakültesi Öğretim üyesi ve Biyokimya uzamanı Prof. Dr. Tamer Yılmaz, Tıp Fakültesinin temel konularından biri olan dokular hakkında ciddi bilgi sahibi olunması gerektirdiğini söyleyerek, kitabın biyokimya alanında Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde basılmış olan ilk ve tek kitap olduğunu bildirdi.

    Prof. Dr. Tamer Yılmaz, kitabın tıp fakültelerinde okuyan öğrencilerin, doku alanlarında uzmanlık ve doktora eğitimi yapan araştırma görevlileri ile araştırmacılara yardımcı olmak niyetiyle hazırlandığını belirterek, genel doku bilgilerinin toplandığı bu kitap ile hızlı bakışla temel bilgilere ulaşmayı sağlayacak başucu kitabı niteliğinde olduğunu söyledi.

    Kitaba ön hazırlık olarak daha önce ağız ve diş dokuları ile ilgili ön bilginin olmadığı Ağız ve Diş Biyokimyası kitabını çıkardığını dile getiren Prof. Dr. Yılmaz daha önce de dokuların ortaklaşa özelliklere sahip olduğunu anlattığı “Canlıda Organik Yapı” kitabını yazdığını söyleyerek, bundan sonraki hedefinin bir Biyokimya Metabolizması Atlası çıkarmak olduğunu dile getirdi.