Etiket: Doç.

  • Doç. Dr. Şafak Nakajima’nın yeni kitabı ‘Aklın Kutsal Kitabı’ raflarda

    Doç. Dr. Şafak Nakajima’nın insana ve yaşama dair hemen her konuda bilgiler sunduğu yeni kitabı ‘Aklın Kutsal Kitabı’ Destek Yayınları’ndan çıktı.

    Doç. Dr. Şafak Nakajima’nın, tıp, psikoloji, bilim, felsefe ve sanat arasında köprüler kurarak yazdığı, az sözle çok şey anlattığı ‘Aklın Kutsal Kitabı’ raflarda yerini aldı. Kitap, kişilik biçimlerinden zor insanlara, aşktan duygusal şiddete, mutluluktan intihara, inançlardan bilim tarihine, cinsiyet meselelerinden hayatın anlamına uzanan pek çok konuda, insanı tanıma ve hayatı anlama yolculuğunuza ışık tutmak için yazıldı. Kişinin kendini tanıma ve yaşamını anlamlı kılma yolculuğunda birer fener olacak yazılardan oluşan kitabı okurken tıp, psikoloji, bilim, felsefe ve sanat arasında bir yolculuğa çıkacaksınız.

  • Doç. Dr. Mustafa Ülker: “Yılda bir kez diş muayenesi yaptırın”

    Doç. Dr. Mustafa Ülker, yılda bir kez diş muayenesi yaptırılmasını tavsiye ederek erken teşhisin diş hastalıklarından koruduğunu söyledi.

    Medicana Konya Hastanesi Diş Hekimi Doç. Dr. Mustafa Ülker, erken dönemde yapılan diş muayenesi ile erkenden tespit edilen sorunlarda hem zaman kazanıldığını hem de ekonomik açıdan fayda sağladığını belirtti. Düzenli diş muayenelerinin koruyucu sağlık hizmetlerinin önemli bir parçası olduğuna değinen Doç. Dr. Ülker, “Diş hekiminizin senede en az bir kez yapacağı düzenli muayene, ağız sağlığınızı ve genel sağlığınızı korumaya yardımcı olacaktır. Ağız sağlığınız ve genel sağlığınız arasında güçlü bir ilişki vardır. Bu nedenle ağzınıza iyi bakmanız, tüm vücudunuza bakmanın önemli bir parçasıdır. Düzenli diş muayenesi, diş ve diş etlerinizin sağlıklı ve temiz kalmasına yardımcı olur, diş hekiminize dişlerinizdeki herhangi bir problemi erken tespit etme şansı verir. Erken dönemde tespit edilen problemlerin tedavisi hem daha kolay hem de daha ekonomik olacaktır. Diş muayenesi sırasında diş hekiminiz genel sağlığınızı ve ağız hijyeninizi değerlendirir. Diş çürüğü veya diş eti hastalığı riskinizi değerlendirir. Restore edilmesi gereken dişlerinizi ve protetik tedavi gerektiren diş eksikliklerinizi belirler. Çene eklemlerinizi ve ısırmanızı kontrol eder. Dişlerinizin üzerindeki lekeleri veya kalıntıları temizler. Dişleriniz veya protezleriniz için uygun temizlik tekniklerini gösterir. Uygun fırçalama ve ipleme tekniklerini gösterir. Florür ihtiyacınızı değerlendirir. Diş röntgenlerinizi alır veya gerekirse başka teşhis prosedürlerine başvurur” dedi.

    “Erken teşhisi kolaylaştırır”

    Doç. Dr. Mustafa Ülker açıklamasını şöyle sürdürdü; “Diş muayeneniz sırasında, diş hekiminiz ağız kanseri belirtilerini tarar. Çenenizin altındaki alanı, boynunuzun yanlarını, dudaklarınızın ve yanaklarınızın iç kısmını, dilinizin yanlarını, ağzınızın çatısını ve tabanını inceleyecektir. Yılda en az bir kez yapılan düzenli diş muayenesi, ağız kanserlerinin erken teşhiş edilmesini kolaylaştırır. Diş muayenenizden sonra, diş hekiminiz diş çürüğü, diş eti hastalığı ve diğer ağız sağlığı problemlerinizi sizinle paylaşır, ağız sağlığınızı iyileştirmek ve korumak için alabileceğiniz önleyici tedbirler de dahil olmak üzere ağız sağlığınızı tartışır. Bir sonraki kontrol muayenesi için en uygun zamanı dişhekiminiz önerecektir. Diş hekiminiz sizi yüksek risk grubundaki bir hasta olarak tanımlamışsa, yani diş çürüğü ve diş eti hastalıklarına yatkınlığınız fazla ise veya başka ağız sağlığı problemleriniz varsa normalden daha sık (senede 2 veya 3 kez) kontrol randevusu önerebilir.”

  • Yrd. Doç. Dr. Çiğdem El: “Doğum sonrası ilk yarım saatte bebek emzirilmelidir”

    Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinde yeni doğum yapan ve emziren annelerle ‘Anne Sütü’ konulu bilgilendirme etkinliği gerçekleştirildi. Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Araştırma ve Uygulama Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Üyesi Yrd. Doç. Dr. Çiğdem El önderliğinde gerçekleştirilen etkinlikte anne sütünün önemi anlatıldı.

    Etkinlikte yeni doğum yapan ve emziren annelere bilgilendirmelerde bulunan Çiğdem El, anne sütünün 18 ay boyunca bebekler için birincil besin olması gerektiğini söyledi. Anne sütünün anne ile bebek arasındaki bağları güçlendirdiğini ifade eden El, bebeğin doğduğu ilk yarım saat içerisinde emzirilmesi gerektiğini vurguladı. Yrd. Doç. Dr. El, “Dünya Sağlık Örgütü, bebeklerin yaşamlarının ilk altı ayı boyunca yalnız anne sütü ile beslenmesini, ilk altı aydan sonra ise anne sütüne devam edilmesi ile ek besinlerin başlanmasını önermektedir. Bebeğin bedensel ve zihinsel gelişimi üzerindeki olumlu etkileri anne sütünü özellikle ilk 18 ayda emsalsiz besin öğesi olmasını açıklar. Anne sütü zengin protein, vitamin ve mineral içeriği ile sağlıklı büyüme-gelişme sağlaması, enfeksiyonlara karşı koruyuculuğu yanı sıra bebeğin bağırsak hareketlerini de destekler. Bebek ile anne arasındaki bağların güçlenmesin de son derece etkili olduğundan dolayı doğum sonrası ilk yarım saat içinde bebeğin emzirilmesi sağlanmalıdır” dedi.

    Anne sütünün ve emzirmenin diğer besinlere göre üstünlüğü, önemi ve devamlılığı konusundaki ebeveynlerin ve toplumun bilinçlendirilmesi, doğru emzirme yöntemleri hakkında bilincin artırılması temalı bilgilendirme toplantısının ardından etkinlik pasta kesimi ile sonlandırıldı.

  • CÜ Genel Sekreteri Doç. Dr. Yekbaş: “Balo salonunda yasal anlamda bir sıkıntı yok”

    Sivas Cumhuriyet Üniversitesi (CÜ) Genel Sekreteri Doç. Dr. Hakan Yekbaş üniversite bünyesindeki çok amaçlı salonla ilgili ortaya atılan iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek, “Salonu iki yıldır vakfımız işletiyordu. Sayıştay’ın raporunda Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığınımızın işletilmesi istendi. Bizde bu yönde çalışmamızı yaptık. Burayı başkanlığımızın hizmetine verdik” dedi

    Cumhuriyet Üniversite bünyesinde bulunan ve yaklaşık 10 yıldır üniversite personeli ile Sivas halkına kiralanan Çok Amaçlı Balo Salonu ile ilgili iddialarının gerçeği yansıtmadığı bildirildi. CÜ Genel Sekteri Doç. Dr. Hakan Yekbaş medyada çıkan haberin Sayıştay’ın raporuna dayanılarak yapıldığını söyledi. Sayıstay’ın her yıl yaptığı düzenli denetim raporlarını kendi internet sitesinde yayımladığını hatırlatan Yekbaş,”Orada üniversitemiz bünyesinde çok amaçlı salon diye adlandırdığımız salon aynı zamanda akşamları veya hafta sonları düğün salonu olarak sadece üniversitemiz bünyesinde değil Sivas halkına da uygun fiyatla kiralanmaktadır. Burada maksat şehre bir anlamda hizmet. Bu düğün salonunun kiralanma işlemi 10 yıldan fazladır yapılıyor. Haberin biraz içeriği çok ilginç zaten 10 yıldan fazladır yapılan kiralamanın gündeme gelmesi bizi biraz bu konu hakkında düşünmeye yönlendirdi. Aslında amaç belli yasal anlamda hiçbir sıkıntı yok. Sayıştay’ın raporunda belirtilen husus burayı 2 yıldır vakfımız işletiyordu bunu vakıf işletmesin doğrudan rektörlük bünyesinde Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı işletsin diye bize rapor yazmışlardı. Bizde bu doğrultuda çalışmamızı yaptık. 1 Ekim itibariyle çok amaçlı salonu Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığının hizmetine verdik. Artık biz hizmete oradan devam edeceğiz. Bu anlamda Sayıştay’ın teklifi doğrultusunda çalışma yapacağımızı zaten belirttik. Bu konuda herhangi bir sıkıntımız yok” dedi.

    “Değişiklikler birçok kişiyi rahatsız ediyor”

    Son iki yıldır üniversitede büyük değişiklikler olduğunu ifade eden Doç. Dr. Yekbaş, “Son iki yıldır üniversitemiz bünyesinde çok büyük değişiklikler yaşanıyor. Bu değişiklikler birçok kişiyi rahatsız ediyor. Düğün salonu bizden önce 2016 yılından önce işletilirken bu konu hakkında da soruşturma yapıldı hatta bu konu şuanda mahkemelik biz herhalde bunların üzerine gittiğimiz için gazeteye manşet olduk” diye konuştu.

  • Doç. Dr. Ceyhun Özçelik Akdeniz tayfunları hakkında uyardı

    -Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Coğrafi Bilgi Sistemleri Uzaktan Algılama Uygulama ve Araştırma Merkezi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, meteorolojik haritalarda daha çok kasırga ve tayfun olarak ifade edilen Medicane (Akdeniz Tayfunları) hakkında uyarılarda bulundu.

    Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ceyhun Özçelik Akdeniz Tayfunları hakkında uyarılarda bulundu. Özçelik yaptığı açıklamada, “Tayfunlar yeryüzündeki en önemli hava küre olaylarından biridir. Atlas Okyanusu’nda ve Büyük Okyanus’un doğusunda Hurricane; Doğu Asya’da Typhoon Hint Okyanusu’nda meydana geldiğinde Cyclone olarak adlandırılmaktadır. Akdenizde meydana geldiği için Akdeniz (Mediterranean) ve Tayfun (Hurricane) kelimelerinin birleşimi olan Medicane olarak adlandırılır. Dilimizde Akdeniz tayfunları veya kısaca Aktayfunlar olarak adlandırılabilirler. Akdeniz Tayfunları tropik Cyclone’larla benzer karakteristiklere sahiptir. Yılda ortalama 1-2 defa görülmektedirler. Eylül-Ocak ayları arasında şiddeti ve büyüklüğü Akdeniz’in taban batımetrisi ve iklim koşullarına göre değişiklik göstermekle beraber maksimum 300 km’ye kadar uzanabilen bir büyüklüğe sahip olabilmektedirler. Maksimum rüzgar hızı 100 km/sa, maksimum tsunami dalga yüksekliği 1,5 m olan ve birkaç gün etkili olabilen kategori 1 tayfunları seviyesine erişebilirler” dedi.

    – Yıkıcı etkisini karaya çıktığı noktada gösterir

    Özçelik, “Tayfunlar ısıdan ve nemli havadan beslenirler. Bu nedenle sıcak bölgelerde oluşurlar. Sıcağın etkisiyle, nemli hava deniz yüzeyinden yükselir ve yüzeye yakın bölgede hava miktarının azalmasına yol açar. Azalan hava basıncın düşmesine ve de çevredeki yüksek basınçlı havanın bu alçak basınçlı bölgeye doğru itilmesine sebep olur. İç kesimlerde yükselen havanın sirkülasyonu sonucu büyüyerek bir dönel bulut, rüzgar, buharlaşma ve yağış sistemine dönüşür. Birinci evrede hava taşınımları meydana gelirken, ikinci evrede dönen bir göz şeklinde bir hava sistemi oluşur. Bu aşamada tayfun durağan olup, iyice şekillenir. Üçüncü aşamada ise belli bir doğrultuda yönelerek yıkıcı etkisini karaya çıktığı noktada gösterir” diye ifade etti.

    – 1969’da Cezayir ve Tunus’ta 600 kişi öldü

    Ceyhun Özçelik açıklamasının sonunda ise, “İyon Denizi’nde Eylül ayının son haftasında oluşmaya başlayan Akdeniz Tayfunu Girit Adası dolaylarında ve sonrasında Ege Denizi’nde seyrederek gücünü kaybetmesi beklenmektedir. Tayfunun etkisinin en fazla hissedileceği yer karaya çıktığı yer olacağından, meteorolojik ajansların tayfun güzergah tahminlerinin dikkatle takip edilmesi gerekmektedir. Tsunamik etkinin deniz seviyesine yakın kesimlerde daha önemli olması dolayısıyla, tayfunun karaya çıkması muhtemel konumlardaki yerleşim yerlerinde 1 ila 1.5 metre tsunami dalgası gözlenmesi muhtemeldir. Söz konusu bölgelerde, oluşacak yüksek şiddetteki rüzgar nedeniyle çatı, direk, ağaç vb. yapı ve cisimlerden kaynaklı can ve mal kayıplarının önüne geçilmesi için tedbir alınması ve önemin gösterilmesi gerekmektedir. Benzer şekilde tayfunun getireceği yağışın ( yaklaşık toplam 80 – 100 mm) özelikle alt yapısı yetersiz kent alanlarında oluşturacağı etkilere karşı ilgili birimlerce tedbirlerin alınması ve vatandaşlar tarafından dikkatli olunması gerekmektedir. Akdeniz tayfunların çoğu önemli bir etki oluşturmamasına rağmen geçmişte önemli sonuçlar doğuran Akdeniz Tayfunları söz konusudur. Örneğin, 1969 yılında meydana gelen Akdeniz tayfunu Cezayir ve Tunus’u vurmuş ve gerçekleşen tayfunda 600 civarında ölü, 250 bin civarında evsiz bırakmıştır. Bunun dışında Qendresa tayfunu maksimum 111 km/sa rüzgar hızına ulaşmış ve Malta’ya vurmuştur. 1996 yılında Cornelia tayfunu 90 km/sa bir rüzgar hızına erişmiş ve Aeolian Adası’na vurmuştur” diye ifade etti.