Etiket: Doç.

  • Çocuk Gastroenterolojisi Uzmanı Doç. Dr. Yasin Şahin Medıcal Park Gaziantep Hastanesi’nde

    Çocuk Gastroenterolojisi Uzmanı Doç. Dr. Yasin Şahin Medıcal Park Gaziantep Hastanesi’nde

    Özel Medical Park Gaziantep Hastanesi seçkin ve özellikli hekim kadrosuna uzman bir isim daha ekledi.

    Hasta memnuniyeti odaklı, güvenli ve kaliteli sağlık hizmeti sunan, ileri tanı ve tedavi yöntemlerinin uygulandığı yapısıyla toplumun her kesiminden insanı ‘’Herkes İçin Sağlık’’ ilkesi ile buluşturan Özel Medical Park Gaziantep Hastanesi, hekim kadrosunu güçlendirmeye devam ediyor.

    Çocuk Gastroenterolojisi Uzmanı Doç. Dr. Yasin Şahin, Özel Medical Park Gaziantep Hastanesi’nin uzman hekim kadrosunun bünyesinde yer alarak hasta kabulüne başladı.

    1977 yılında Gaziantep’te dünyaya gelen Doç. Dr. Yasin Şahin, İstanbul Üniversitesi, Cerrrahpaşa Tıp Fakültesi eğitimini İngilizce olarak 1999 yılında tamamlayarak mezun oldu. Uzmanlık eğitimini ise 2004 yılında Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları alanında gerçekleştirdi. 2016 yılında yan dal uzmanlık branşı ile kariyerini güçlendiren Doç. Dr. Şahin, İstanbul Üniversitesi, Cerrrahpaşa Tıp Fakültesi, Çocuk Gastroenterolojisi alanında tamamlayarak yan dal uzman hekimler listesinde yerini aldı. Türkiye’nin bir çok ilinde görev alan Doç. Dr. Yasin Şahin ilk olarak Gaziantep SSK Bölge Hastanesi, sonrasında Gaziantep Çocuk Hastanesi ve son olarak Gaziantep Cengiz Gökçek Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı hekimi olarak görev yaptı. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Neonatoloji BD, Arş. Gör. Uzm. Dr. ünvanı ile bir dönem görev yapan Doç. Dr. Şahin, sırasıyla, İstanbul Üniversitesi, Cerrrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Gastroenterolojisi Bilim Dalı, İstanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Gastroenterolojisi Kliniği ve son olarak da Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Gastroenterolojisi Kliniği’nde görev aldı.

    Doç. Dr. Şahin, idari görevini ise Çocuklarda İleri Yaşam Desteği (ÇİLYAD) Eğitim ve Kurs Programı, Gaziantep İl Koordinatörü olarak 2006-2008 yıllarında gerçekleştirdi. Doç. Dr. Şahin’in ulusal ve uluslararası dergilerde yayımlanan çok sayıda araştırma ve makaleleri mevcuttur. Ayrıca Doç. Dr. Şahin, SCI ve SCI-E bir çok dergide hakemlik yapmaktadır. EC Paediatrics dergisinde 2017-2019 yılları arasında Editorial Board üyeliği görevi yapmıştır. Türkiye Klinikleri Pediatri Dergisi Danışma Kurulu üyesidir. Çocuk Gastroenterolojisi Uzmanı Doç. Dr. Yasin Şahin’in ilgi alanları ise, Üst gastrointestinal sistem endoskopisi (Gastroduodenoskopi), Alt gastrointestinal sistem endoskopisi (Kolonoskopi), Kapsül endoskopisi, Gastroözofageal Reflü, Korozif özofajit (deterjanlar, çamaşır suyu, kireç çözücü, yağ çözücü vs bağlı), Yabancı cisim yutulması (yemek borusu ve midede para, pil, iğne vs), Özofajit, Özofagus varisleri, Akut ve kronik gastrit, Mide ülseri ve on iki parmak barsağı ülseri, Dispepsi, Kronik ve tekrarlayan karın ağrıları, Kronik ishaller, Emilim bozuklukları, İştahsızlık, Gelişme geriliği, Kilo alamama, Çölyak hastalığı, Besin ve inek sütü alerjisi, Kabızlık, enkoprezis (dışkı kaçırma), Üst ve alt gastrointestinal sistem kanamaları, Ülseratif Kolit, Crohn hastalığı, Sarılık, Akut ve kronik karaciğer hastalıkları, İlaca bağlı karaciğer enzim yükseklikleri (Toksik hepatit), Akut ve kronik hepatitler, Safra kesesi ve safra yolu hastalıkları, safra kesesi taşı, Pankreas hastalıkları, Obezite, Beslenme desteği v.s. olarak tanımlanmaktadır.

    Özel Medical Park Gaziantep Hastanesi, Çocuk Gastroenterolojisi Uzmanı Doç. Dr. Yasin Şahin’in 2014 yılında gerçekleştirilmiş olan Genel Pediatri Bilgi Yarışması 3.’lük Ödülü, 2015 yılında TÜBİTAK Uluslararası Bilimsel Yayın Teşvik Ödülü, 2017 yılında ise Sözel Sunum Birincilik Ödülleri gibi çok sayıda birincilik ödülleri mevcuttur. Çocuk Gastroenterolojisi Uzmanı Doç. Dr. Yasin Şahin evli ve iki kız çocuk babasıdır.

  • İl Sağlık Müdür Doç. Dr. Sünnetçioğlu; “Salgınla mücadelede hastanelerimizin önemi”

    İl Sağlık Müdür Doç. Dr. Sünnetçioğlu; “Salgınla mücadelede hastanelerimizin önemi”

    Van İl Sağlık Müdür Doç. Dr. Sünnetçioğlu, korona virüs tedbirleri kapsamında şüpheli vakalarda daha çabuk önlem alınması ve temasın azaltılması amacıyla hastane içerisinde pandemi polikliniği oluşturulduğunu söyledi.

    Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi İpekyolu ek binasının pandemi hastanesi olarak hizmet verdiğini ifade eden Van İl Sağlık Müdür Doç. Dr. Sünnetçioğlu, “Covıd-19 esas olarak solunum sekresyonları (tükürük, balgam vb.) ile bulaşmaktadır. Ayrıca hasta bireylerin öksürme, hapşırma yoluyla ortaya saçtıkları damlacıklarla kirlenen yüzeylere, diğer kişilerin elleri ile temas etmesi sonrasında ellerini ağız, burun veya göze götürmesi ile bulaşmaktadır. Bu nedenle el hijyeninin yanı sıra, ellerin sık temas ettiği yüzeylerin temizlik ve dezenfeksiyonu salgının kontrolü için önemlidir. SBÜ Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi İpekyolu ek binamız pandemi hastanesi olarak hizmet vermektedir, Olağanüstü durumlarda Hastanenin, korona virüsle mücadelede de aktif rol alıyor. Korona virüs tedbirleri kapsamında, şüpheli vakalarda daha çabuk önlem alınması ve temasın azaltılması amacıyla hastane içerisinde pandemi polikliniği oluşturulurken, korona virüs semptomuyla hastaneye gelen hastalar burada ön muayeneden geçiyor. Doç. Dr. Sünnetçioğlu, İstirhamım hastasını veya cenazesini almaya gelen vatandaşlarımızdan pandemi hastanelerimiz önlerinde karabalık ortam oluşturulmaması istemekteyiz virüs bulaş riskini artırmaktadır” dedi.

    Korona virüs ile zorlu bir süreçten geçtiklerini ifade eden Doç. Dr. Sünnetçioğlu, “Virüs salgınıyla mücadele etmenin, hastanelerde olağanüstü tedbirler almanın elbette ki son derece önem taşıdığını bilmekteyiz. Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi ana binamızda sağlık hizmetlerimiz aksamadan devam etmektedir. Bilindiği gibi Covid-19 pandemisi sonrası normalleşme sürecine aşamalı bir şekilde 1 Haziran’dan itibaren girilmiş olup bu çerçevede Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak tüm birimlerimiz, kliniklerimiz hizmete girmiştir. Vatandaşlarımızın sağlığını korumak için tüm tedbirler en üst düzeyde alınmıştır. Yine dünyada olduğu gibi bizde de Covid-19 salgınından en çok sağlık çalışanları etkilenmektedir. Normalleşme sürecinde Covid-19 bağlı olarak hastalarımızı korumak için ameliyathane faaliyetlerimizi bir süreliğine tedbir amaçlı durdurduk. Ancak, acil ameliyatlarımızı en üst seviyede önlemler alarak devam ettirmekteyiz. Ameliyathane çalışanlarımızın filyasyonu tamamlandıktan sonra en kısa sürede tam kapasiteli olarak ameliyat hizmetlerimiz yeniden devam edecektir. İpekyolu ilçemizde bulunan hastanemizi pandemi hastanesi olarak hizmet vermekte. Burada pozitif hastalar, izolasyon ve karantinaya alınan hastalarımız bulunmakta. İyileşme sonrası evlerine taburcu edilmekte. Vatandaşlarımıza çağrımız o ki temizliğe dikkat et, kalabalığa çıkma, maske tak, elini sık sık sabunlu suyla yıka, kolonya veya dezenfekte ile silin mesafenizi koruyun salgın bitmiş değil hastalık belirtisi olan kişilerin aile bireylerinden ve toplumdan uzak durmasını sağlık kurumuna müracaat etmelerini istiyoruz” şeklinde konuştu.

  • ESOGÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ersin Karademir’in projesine TÜBİTAK’tan onay

    ESOGÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ersin Karademir’in projesine TÜBİTAK’tan onay

    Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ersin Karademir’in yürütmekte olduğu “Fen Bilgisi Öğretmen Adaylarına Beceri Temelli Ölçme Aracı Hazırlama Eğitimi” adlı projesi, TÜBİTAK-2237-A Bilimsel Eğitim Etkinlikleri Desteği Programı kapsamında desteklenmeye değer bulundu.

    Dünya genelinde uygulanan yeni nesil sınav teknikleri ile soru yöntemlerinin inceleme konusu yapıldığı proje ile öğretmen adaylarına beceri temelli ölçme aracı hazırlayabilmeleri yönünde teorik ve uygulamalı eğitim verilmesi hedefleniyor.

  • Doç. Dr. Erciş, ‘Engellilerin Güncel Sorunları’nı  anlattı

    Doç. Dr. Erciş, ‘Engellilerin Güncel Sorunları’nı anlattı

    Güneş Vakfı tarafından geleneksel olarak düzenlenen Cuma Günü Konferanslarının bu haftaki konuğu Atatürk Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi, Rekreasyon Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sertaç Erciş oldu. Doç. Dr. Erciş, “Engellilerin Güncel Sorunları” ile ilgili sunum yaptı.

    İlk olarak engelli kavramının açıklamasını yapan Erciş “Türk Milleti olarak sıcak kanlı ve yüreği sızlayan bir milletiz. Bu da engellilere karşı acıma duygusunu doğuruyor. Ancak Avrupa bu tür olayları sıradan karşılıyor. Diğer önemli bir hususta bizlerin engellilik durumunun aileden kaynaklandığını sanmamızdır. Bu da ailenin kendini bir ömür suçlu hissetmesine neden oluyor. Ancak çoğu zaman tıbbi olarak açıklanamayan engellilik durumları oluyor. Bu yüzden bize düşen takdiri ilahi demek ve üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmektir.” dedi.

    Engelli olan birey kendisine genelde çevresi tarafından acındığını hissettiğini dile getiren Doç. Dr. Erciş, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Bu da kendini toplumdan soyutlamasına ve psikolojisinin bozulmasına neden oluyor. Sonuç olarak bu durum bireyin daha kötü olmasına yol açıyor. Burada asıl önemli olan bizler bu olumsuzluklara karşılık neler yapmalıyız. İlk önce bizler engelli olan vatandaşlarımıza acımamalıyız, onları kendimizle aynı seviyede görmeliyiz. Onlarla sohbet etmeliyiz, dertleşmeliyiz evet dertleşmeliyiz ki onlarda bizimle dertleşebilsin, konuşabilsin. Böylece onları hayata daha sıkı bağlamış oluruz. Tabi ki en önemli görev devlet yönetimimize, belediyelerimize düşüyor. Çünkü devlet, kurumlarında ve toplu yaşam alanlarında engelli olan bireylerin işlerini halledebilmeleri için onlara uygun makinalar ve yaşam alanları yapmalıdır. Örneğin bankamatikler engelli bireylerin işlerini halledebileceği şekilde tasarlanmalıdır. Yürüme ve görme engelli bireylerimiz için ayrı bir yol sistemi yapılmalı ve bu yollar üzerine araçlar kesinlikle park edilmemelidir. Onlara karşı daha duyarlı olmalıyız. Bu konu ile ilgili Atatürk Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi olarak bir çok proje yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Ayrıca öğrencilerimize her dönem duyarlılığı anlatıyoruz. Son olarak şunu da belirtmeliyim ki bu konuda duyarlılığını göstererek bu gün burada bana engelli vatandaşlarımızın sorunlarını anlatma fırsatı veren Güneş Vakfı Başkanı Prof. Dr. Alpaslan Ceylan ve yönetimine çok teşekkür ederim.”

    Sunumunun ardından soruları yanıtlayan Doç. Dr. Sertaç Erciş’e toplumumuzun önemli bir konusu olan Engelliler ile ilgili bilgiler aktardığı için Güneş Vakfı Yönetiminde bulunan Prof. Dr. Hakan Hadi Kadıoğlu Guneş Vakfı adına katilim belgesi ve Türk zeka oyunu olan Mangala takdim etti.

  • Doç. Dr. Subaşı: “2. Alaaddin Keykubat’ın Erzurum’da defnedilmiş olması ve annesi Gürcü Hatun’un da Erzurum’da olması kesin bilgidir”

    Doç. Dr. Subaşı: “2. Alaaddin Keykubat’ın Erzurum’da defnedilmiş olması ve annesi Gürcü Hatun’un da Erzurum’da olması kesin bilgidir”

    Erzurum’un Pasinler ilçesinde, Sultan Alaaddin Türbesi olarak değerlendirilen yerde yapılan kazıda mezar odalarında kemik ve diş örneklerine rastlandı. Artvin Çoruh Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ömer Subaşı, “2. Alaaddin Keykubat’ın Erzurum’da defnedilmiş olması ve annesi Gürcü Hatun’un da Erzurum’da olması kesin bilgidir” dedi.

    Pasinler’e bağlı Ovaköy Mahallesi’nde tarihi kümbette, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile İl Müze Müdürlüğü koordinesiyle Kafkas Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Öğretim üyesi Dr. Muhammet Arslan’ın bilimsel danışmanlığında yapılan kazı çalışmasında 6 sanduka bulunmasının ardından Gürcü Hatun ve 2. Alaaddin Keykubat hakkında bilgi veren Artvin Çoruh Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Ömer Subaşı, “Gürcü Hatun Tamara 13. Yüzyıl Selçuklu tarihinde adından çokça söz ettiren hanımların başında gelmektedir. 1224 yılında Tiflis’te dünyaya geldiği bilinmektedir. Çocukluk yılları annesi Rusudan ile birlikte Svaneti’de geçmiştir. Yaşı 8-9 olduğunda 1. Alaaddin Keykubat, Erzurum ve çevresini ele geçirince Gürcülerle, Selçukluları sınır komşusu haline getirmiş. Bu da sınır çatışmasına sebebiyet vermiştir. Kraliçe Rusudan, Selçuklu askerleriyle baş edemeyeceğini anladığı zaman barış teklif etmiş, bu yolda da kızı Tamara (Gürcü Hatun) ile 1. Alaaddin Keykubat’ın oğlu 2. Gıyaseddin Keyhüsrev evlenmelerini 1. Alaaddin Keykubat’a iletmiş. Bu isteğe olumlu bakan 1. Keykubat, oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev ile Gürcü Hatun Tamara’nın nişan akdine olur vermiş. Tahminen 1232-1233 yıllarında yaşanan bu nişan akdinden sonra Alaaddin 1237 yılında ölünce yerine oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev geçmiş. Konya’da tahta geçtikten hemen sonra 1238 yılında Gıyaseddin Keyhüsrev, büyük bir düğün alayı ile Şehabettin Kirmani’yi Tiflis’e göndermiş ve nişanlısı Gürcü Hatun’u Konya’ya istemiştir. Düğün yapıldıktan sonra Tiflis’ten büyük bir tahterevalli ile Konya’ya getirilen Gürcü Hatun Tamara’nın hayatındaki ikinci dönem başlamış. Gürcü Hatun, Konya’ya geldikten kısa bir süre sonra kendini Sultan Gıyaseddin ve etraftakilere sevdirince 2. Gıyaseddin Keyhüsrev üzerinde büyük bir nüfuzu oluşmuş. Sultanın kendisine duymuş olduğu sevgiyi biraz kullanarak devlet kademelerine istediği adamları getirerek devletin gidişatında özellikle siyasal anlamda önemli etkiler oluşturmuştur. Bundan sonraki süreçte Sultan, Gürcü Hatun’a olan aşkını bir şekilde gösterebilmek için beklenmeyen bir hamleye girişmiş ve Selçuklu paralarında Gürcü Hatun Tamara’nın portresinin çizilmesini istemiş. O günkü devlet adamları arasında hiçbir şekilde karşılık bulmamış. Çünkü o dönemde paraların üzerinde bir hatunun sultan varken resminin olmasının uygun olmayacağı söylenmiş. Gıyaseddin Keyhüsrev ile devlet adamları arasında tartışma yaşanmış. Selçuklu paralarında sultanı temsilen aslan, Gürcü Hatun’u temsilen ise güneşin bulunduğu bir para basılmış. Sonra bir oğulları oluyor 2. Alaaddin Keykubat, iki de kızı olduğu düşünülmekte birisi Aynur Hayat diğeri de Havanzade. 1247 yılında sultanın ölümüyle evlilikleri sonlanıyor. Daha sonra Gürcü Hatun’un hayatında yeni bir evre başlıyor. Bu evrede iki bilinmeyen nokta mevcut. Kesin olarak bildiğimiz nokta Konya’ya geldikten sonra Gürcü Hatun Tamara’nın Müslüman olduğu, bazı kaynaklarda Müslümanlığının Gıyaseddin Keyhüsrev ile evli oldukları dönemde gerçekleştiğini, bazılarında ise Mevlana ile yakın ilişkisi olan Pervane Muineddin ile evlendikten sonra Mevlana ile tanışması ve sonraki süreçte Mevlana’nın etkisinde kalarak veya Konya’nın mistik hayatından etkilenerek bir şekilde Müslüman olduğudur. Fakat kesin kanı şudur ki Gürcü Hatun Tamara, ilk eşi Gıyaseddin Keyhüsrev öldükten sonra Pervane Muineddin ile evlenir ve sonraki süreç tarihi kaynaklarda devletteki siyasi gücünün yanında ekonomik gücünün de olduğu zengin bir hatun olarak kaynaklara geçtiği ve Mevlana’nın Gürcü Hatun Tamara’ya büyük bir sohbet beslediği bilinir. Fakat Mevlana’nın ölümünden sonraki süreç biraz da siyasi karışıklıktan dolayı Pervane Muineddin ile Gürcü Hatun Tamara’nın hayatında değişikliklere sebep vermiş. Konya’yı terk edip Kayseri’ye giderek bir süre orada yaşamışlar. Muineddin Pervane, Gürcü Hatun ile Tokat’a kaçmış. Daha sonra Muineddin Pervane Ağrı Aladağ taraflarına getirilerek orada idam ediliyor. Gürcü Hatun’un ikinci evliliği de bu şekilde son bulmuş” diye konuştu.

    “Gürcü Hatun Erzurum’da vefat edip oğlunun yanına defnedildi”

    Gürcü Hatun Tamara’nın Tokat’tan Erzurum’a geliş hikayesinin muallakta kaldığını ifade eden Doç.Dr. Subaşı, “Çok büyük ihtimalle Tokat’tan Ağrı Aladağ’a giderken eşi Muineddin Pervane Gürcü Hatun’u Erzurum’a bıraktı. Erzurum’da kalması şu yönden güçlü Erzurum, Gürcü Hatun’un dedesi Mugiseddin Tuğrul Şah’ın yurdu olarak bilinir. Mugiseddin Tuğrul Şah, bir Selçuklu şehzadesidir. Babası Gıyaseddin de bir Selçuklu hanedanı olduğu için Erzurum’da kalması çok uygundur. Hatta Erzurum’da bir kızının da olma ihtimalinden dolayı hem babasının Erzurumlu olması hem de 1250’li yılların başında Moğolhanına giderken Erzurum ve çevresinde lalası tarafından zehirlenerek öldürüldüğü ve Erzurum’da bilinmeyen bir yere defnedildiği bilinen 2. Alaaddin Keykubat yani Gürcü Hatun Tamara’nın tek oğlunun kabrinin olduğu bilinen Erzurum’da kalmış olması ve hayatının belirli bir süre idam ettirmiş olması çok büyük ihtimal. Fakat Gürcü Hatun Tamara’nın ne zaman öldüğü bilinmemektedir. Bilinen kesin bir bilgi de Erzurum’da vefat ettiği ve oğlunun yanına defnedildiği” şeklinde konuştu.

    “Gürcü Hatun ve Alaaddin Keykubat’ın mezarı Erzurum’da defnedilmiş”

    2. Alaaddin Keykubat döneminde babası Sultan Gıyaseddin vefat ettikten sonra üç kardeşin tahta hükmettiği bilgisini veren Dr. Subaşı, “3 Sultanlar Dönemi de denmekte. Fakat Moğol Hanına giderken diğer kardeşlerinin buna çok razı olmamaları nedeniyle Erzurum’da zehirlenerek 17 yaşındayken öldürülür. Kesin olarak Alaaddin Keykubat’ın Erzurum’da defnedilmiş olması ve annesi Gürcü Hatun’un da Erzurum’da olması kesin bilgidir. Gürcü Hatun’un hem Türk tarihi hem de Gürcü tarihi açısından büyük bir önemi mevcuttur. Mevlana’nın türbesinin yapılması için Gürcü Hatun ve Muineddin Pervane’den yardım istenir. Bunun karşılığında 80 bin dirhem verirler ve Kayseri’nin gelirinden de 50 bin dirhem bağışlarlar. Şu anda 2. Alaaddin Keykubat ve annesi Gürcü Hatun’un mezarlarını araştırma ya da kazı mevzusu Pasinler ilçesinin Ovaköyü’nde, kazı Başkanı ve bilimsel danışman olarak Öğretim Görevlisi Dr. Muhammet Arslan’ın başkanlığında ve Erzurum Müze Müdürlüğü’müzün aracılığıyla devam etmektedir. Büyük bir heyecana sürükleyen bu haberlerin doğru olması ve inşallah Alaaddin Keykubat ile annesi Gürcü Hatun’un kabrinin Pasinler’in Ovaköy’de yapılan kazılarda çıkan kalıntıların arasında olması dileğiyle diyorum” açıklamalarında bulundu.

    Mezarın Selçuklu Sultanı 2’nci Alaaddin Keykubat’a ait olduğunun kesinlik kazanmasının ardından kemikler, devlet töreniyle aynı yerde toprağa verilecek. Tarihi sanduka da yeniden üzerine konulacak.