Etiket: Diyetisyen

  • Diyetisyen Öktem: “Şekerimizi yükseltmeyelim, şeker tadında bayram geçirelim”

    Diyetisyen Mehlika Öktem, Ramazan Bayramı’nda yenilen besinlere dikkat ederek sağlık dolu bir bayram geçirilebileceğini belirtti.

    “Boğucu yaz sıcaklarının eşlik ettiği, bir aylık açlık ve susuzluk maratonunu sonlandırıyoruz ve geleneksel ev ziyaretlerine, tatlılara, çöreklere, böreklere kapılarımızı ardına kadar açıyoruz. Peki, bu misafirperverlikten vücudumuz ne kadar mutlu oluyor?” diye soran Diet Time’ın sahibi diyetisyen Mehlika Öktem, “Yemeye, içmeye hasret kaldık, bayramın geleceği günü iple çeker olduk. Fakat 16-17 saatlik uzun süren açlık ve susuzlukla, öğün sayılarımızın azalmasıyla metabolizmamızı da ramazan ayı boyunca yavaşlatıp vücut dengemizi de kısa sürede değiştirmiş olduk. Aslında çoğumuz bu değişiklerin farkında oluyoruz ama adı bayram olunca, çeşit çeşit yemekler, tatlılar gözümüzü boyayınca kendimize dur demekte zorlanıyoruz. Hal böyle olunca sonrasında sindirim ve mideyle ilgili ciddi problemler yaşamanıza sebep olabiliyor. Aslında birazcık dikkat ve itinayla neşe ve sağlık dolu bir bayram geçirebilmek bizim elimizde” dedi.

    3 ara, 3 ana öğün

    Ramazan ayı boyunca azaltmak zorunda kalınan öğünlerin sayısının 3 ana ve 3 ara öğün olacak şekilde değiştirildiğinde hem yavaşlayan metabolizmanın hızlandırılacağını, hem de kan şekerinin dengeli seyrinin sağlanmış olunacağını kaydeden Öktem, “Özellikle diyabeti ve insülin direnci eğiliminde olanlar için bu çok önemli. Ziyaretler esnasında bol bol ikramlarla karşılanacağımız için güne hafif bir kahvaltı öğünüyle başlamak daha doğru olacaktır. Söğüş sebze, yağsız peynir, tam tahıllı ekmek, 3 tam ceviz içi ile yapılacak kahvaltı öğünü dengeli bir enerji dağılımını da karşılayacaktır. Fakat bilmeniz gereken en önemli husus şu ki, gün içinde gittiğimiz yerlerde ayıp olmasın diyerek her ikram edileni de tüketmememiz gerektiği” diye konuştu.

    “İpin ucunu kaçırmamak gerekiyor”

    Öktem, şerbetli tatlılar ve hamur işlerinin vazgeçilmezler arasında olduğunu ancak bayramlarda ipin ucunu kaçırmamak gerektiğini belirterek şunları söyledi:

    “Glisemik yük fazlalığından dolayı kan şekerimizi yükseltmemek gerekiyor. Uzun süredir boş kalan midemize bir anda yüklenmemek mide-bağırsak sağlığımızın olumsuz etkilenmemek gerekiyor. İkram edilen tatlılara ’hayır’ diyemediğimizde tamamını değil yarısını yemeliyiz. Tatlılardan alınan yoğun kaloriyi telafi edebilmemiz için ana öğünlerde mutlaka sebze miktarını artırmalı ve ekmek ve benzeri (pilav, makarna, çorba, bulgur pilavı) karbonhidrat içeriği yüksek gıdalardan uzak durmalıyız. İkramlardan vazgeçemeyenler ise mümkün olduğunca ziyaretlere aç karnına gitmemelidir. Ziyaret öncesi yenen zeytinyağlı sebze, salata ve yoğurttan oluşan hafif yemekler ziyaret sırasında ikram edilen ağır gıdaları geri çevirmenizi kolaylaştıracaktır. Yağlı, şekerli, kalorisi bol besinler yerine liften zengin, mide hacmini dolduran, daha uzun süreli tok kalmamızı sağlayacak sebze, meyve, tam tahıllı ekmek grubu, kuru baklagilleri tercih edebiliriz. Hazımsızlık problemleri yaşayanlar için de daha faydalı olacaktır. 2,5-3 litre kadar su tüketmek ise sıcak havalardaki kaybedilen sıvının yerine konması ve toksinlerin atılması, kan şekerinin düzenlenmesi için önemlidir.”

  • Diyetisyen Çisem Gündüz: “Ramazan Bayramı’nda kişiler ‘hayır’ demesini bilmeli”

    Acıbadem Adana Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Çisem Gündüz, ramazan ayından sonra 2 öğünden 6 öğüne geçiş yapılması gerektiğini vurgulayarak, “Ramazanda gün içerisinde 2 öğün tüketiliyor. Bu öğünleri 3 ana, 3 ara olacak şekilde değiştirmek; kan şekerini dengelemeye yardımcı olacaktır” dedi.

    Diyetisyen Çisem Gündüz, ramazan ayı boyunca değişen beslenme alışkanlıklarının, bayramda yeniden nasıl düzene sokulabileceğine dair önerilerde bulundu. Gündüz, bayram ziyaretlerinin vazgeçilmezi tatlılar için ise sağlıklı, pratik ve hafif tarifler aktardı.

    Ramazan ayından sonra 2 öğünden 6 öğüne geçiş yapılmasını vurgulayan Gündüz, “Ramazan ayında birçok kişi sahur ve iftar olmak üzere 2 öğün yemek yiyor. Uzun süren açlıklar metabolizmayı yavaşlatıyor. Bu öğünleri 3 ana ve 3 ara olacak şekilde değiştirmek; kan şekerini dengelemeye, iştah kontrolünü sağlamaya yardımcı olacaktır” diye konuştu.

    Gündüz, bayramda su tüketiminin arttırılmasına dikkat çekerek, “Kilogram başına 0,35 mililitre su tüketmek, sağlık açısından gerekli. Örneğin 70 kilogram olan bir kişinin günde yaklaşık 2 buçuk litre su tüketmesi gerekiyor. Eğer su tüketmekte zorlanılıyorsa, içilecek olan su limon, taze nane veya çilek ile tatlandırılabilir” dedi.

    “Kişiler ‘hayır’ demesini bilmeli”

    Bayramda fazla miktarda besin alımının kalp ve damar hastalıkları, tansiyon problemleri, şeker hastalıkları, hazımsızlık ve sindirim sorunlarına sebep olabileceğini belirten Gündüz, “Değişen metabolizma şişkinlik ve hızlı kilo alımlarına sebep olabiliyor. Bu yüzden ölçülü yemek çok önemli. Yemeklerden sonra tüketilecek rezene, nane ve zencefil çayları, olası şişkinlik problemlerinin de önüne geçecektir” açıklamasında bulundu.

    Akraba ziyaretlerinde ikram edilen şeker, çikolata, sütlü ve şerbetli tatlılar karşısında kişilerin porsiyon kontrolü yaparak “hayır” demesini bilmesi gerektiğine vurgu yapan Gündüz, “Her ikram edilen kolonyanın yanında çikolatadan birer tane alınırsa, günlük tüketilmesi gereken yağ ve şeker miktarı aşılmış olur. Bu durum hazımsızlık ve mide problemleri gibi sindirim sistemi sorunlarını beraberinde getirecektir” diye konuştu.

    Gündüz, ramazan ayı boyunca kişilerin hareketsiz kalan metabolizmalarını canlandırmak için bayramı bir fırsat bilmesi gerektiğini belirterek, “Hem misafir sofralarında alınacak fazladan kalorileri yakmak hem de beden sağlığını korumak için günde 45 dakika orta tempolu yürüyüş yapılmalı ya da yüzülmeli” ifadelerini kullandı.

    Bayramı evden uzak, sahil kenarında, deniz ve güneşin tadını çıkararak geçireceklere açık büfenin bir tehdit oluşturabileceğinin altını çizen Gündüz, “Tabağa her besin grubundan tüketilebilecek kadar yiyecek alınmalı. Yemeğin yanında da asitli içecekler değil, su, ayran veya yoğurt tüketilmeye özen gösterilmeli” dedi.

    Dyt. Çisem Gündüz, bayramda ikram edilebilecek ve tüketilebilecek fit tatlı önerilerinde de bulundu:

    Güllaç: Kullanılan yufkanın hafif olmasının yanı sıra süt ile yapılmasından dolayı hamur içerikli ve şerbetli tatlılara göre oldukça hafiftir. Protein ve kalsiyum depolarını destekler ve üzerini süslemek için kullanılan meyvelerden de vitamin ve mineral sağlanabilir.

    Dondurma: Yaz mevsiminin vazgeçilmezi olan dondurma, bayramda tüketilebilecek hafif tatlılar arasında yer alıyor.

    – Dondurucuda bekletilmiş 5 adet çilek veya 12 böğürtlen

    – 4 yemek kaşığı yoğurt

    – 1 paket vanilya

    Hepsi blenderdan geçirilip, buz dolabında bekletilmeli. Hem misafirlerin hem de çocukların korkmadan tüketebileceği hafif bir dondurma elde edilebilir.

  • Uzman Diyetisyen Tuğba Baldede: “Kilo verememenin nedeni insülin direnci olabilir”

    Beslenme ve Diyet Uzmanı Tuğba Baldede, dikkat edildiği halde kilo verememenin insülin direncine bağlı olabileceğini, fakat insülin direncinin bir hastalık olmadığını belirterek, diyetisyen gözetiminde özel programlarla bu direncin kırılabileceğini söyledi.

    Konya Hospital Beslenme ve Diyet Uzmanı Tuğba Baldede, dikkat edildiği halde kilo verilememesinin sebebinin insülin direnci olabileceğini belirterek, “Dikkat ettiğiniz halde kilo veremiyorsanız ya da çok çabuk, kontrolsüz bir şekilde kilo aldığınızı düşünüyorsanız bunun sebebi insülin direnciniz olabilir. İnsülin direnci, bu aralar çok yaygın bir konu ve çoğu danışanımda gördüğüm bir durum. İnsülin, vücudumuzda midemizin arka tarafında pankreasta salgılanan bir hormon. Bu hormon hücreye enerji sağlıyor. Vücudumuzda besinler sindirildikten sonra bunların bir kısmı şekere parçalanıyor. Şekere parçalandıktan sonra bunlar kan ile hücre içine doğru gidiyorlar ve hücre içine girişte tam bu noktada insülin devreye giriyor. İnsülin direnci de buna karşı bir duyarsızlık gelişiyor. Duyarsızlık gelişince de direnç oluşuyor. Vücudumuzda fazladan insülin salınımı başlıyor. Fazla insülin ne anlama geliyor? Fazla insülin kilo alımı kardiyovasküler rahatsızlıklar. Bunun dışında karaciğer yağlanmasına ve daha da kötüsü şeker hastalığı ve pankreas yetmezliğine kadar gidebiliyor bu durum. Bu yüzden insülin direnci önemli bir nokta eğer önlemi alınmasa sıkıntı oluşturabilecek bir nokta” ifadelerini kullandı.

    “İnsülin direnci kilo alımını ve kilo vermeyi zorlaştıran bir durum”

    İnsülin direncinin bir hastalık olmadığını belirten Diyetisyen Tuğba Baldede, “İnsülin direnci bir hatalık değil. İnsülin direnci vücudun savunma mekanizması yani vücut şeker hastası olabilirim sinyali veriyor. Bu sinyale de kulak vermek gerekiyor. Çünkü bu küçük sinyal daha sonra kalıcı şeker hastalıklarına neden olabilir. Bunun dışında ’vücut insülin direncinde nasıl anlayacağım’ diye sorular geliyor. Vücut belirtisini verir zaten, kan tahlilinden önce nasıl belirtiler çok çabuk acıkıyorsanız, şeker krizleriniz oluyorsa, yemekten sonra baş dönmesi, konsantrasyon bozuklukları, el ayak titremeleri, uzun süre açlıklar da oluyorsa eğer bunun dışında tok olduğunuzda bile çabuk kendinizi aç hissediyorsanız bu gibi durumlar insülin direncinin belirtileri. Bunun dışında vücudumuzun boyun, sırt, diz kapağı, dirsek gibi bölümlerinde kararmalar ve bayanlarda adet düzensizlikleri oluyor. Bu gibi belirtiler varsa bir an önce kan tahlili yaptırmalarını öneririm. İnsülin direnci kilo alımını ve kilo vermeyi zorlaştıran bir durum. Siz fark etmeden çok dikkat ettiğiniz halde veremiyorum diye düşünüyorsanız bunun en önemli suçlusu insülin direnciniz olabilir. İnsülin direncine yol açan nedenler” şeklinde konuştu.

    “İnsülin direnci hayat boyu devam edecek diye bir durum yok”

    İnsülin direncinin hayat boyu devam etmediğini belirten Diyetisyen Baldede, “Yemeğimizin dışında hareketimizi arttırmamız gerekiyor. Yememize dikkat etmemiz gerekiyor. Özel bir programa girmeniz gerekiyor. Yapılan en büyük yanlışlardan biri de herhangi bir program hazırlamak. Çünkü insilün direncinde kilo vermek hareket ve ara öğün ana öğün kavramları çok önemlidir. İnsülin direnci hayat boyu devam edecek diye bir durum yok. Eğer önlemi alınırsa insilün direnci kırılır ve bu durum bitmiş olur. ’İlaç kullanılması gerekiyor mu’ diye sorular geliyor. İlaç kullanılması bazı durumlarda gerekiyor. Bir hastalık olmasa da bu durum eğer zarar verecek noktaya ulaştıysa kan şekerini dengelemek ve açlık ve şeker krizlerini engellemek için doktorunuz kontrolünde ilaç başlanabilir. Ama şöyle iyi bir haber var, ilaç daimi bir ilaç değil hayatınıza adapte olabilecek bir ilaç değil, insülin direncinizi kırdığınızda yine bırakılacak bir ilaçtır. Verebileceğim en büyük tavsiye insülin direnci için bir diyetisyene gitmeleri. Özel bir program gerekiyor. Belirli kaloriler uygulanması gerekiyor. En önemli nokta zaten yağ kısmı bu obezite ya da kilolu hastalarımızda görüldüğü için kilo verilmesi çok önemlidir. Hareket ve su çok önemli insülin direncinde” şeklinde konuştu.

  • Diyetisyen Beyza Vural Öten: “Fazla tuz tüketimi hastalıklara neden oluyor”

    Medicana Konya Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Beyza Vural Öten, fazla tuz kullanımının hastalıklara neden olduğunu belirterek, yemekleri lezzetlendirmek için tuz yerine çeşitli baharatlar kullanılmasını tavsiye etti.

    Türkiye’de her 10 kişiden 3‘ünde hipertansiyon görüldüğünü söyleyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Beyza Vural Öten, “Oluşumunda aşırı tuz tüketiminin önemli bir etken olduğu hipertansiyon, dünyada önlenebilir ölüm nedenleri içerisinde önemli risk faktörüdür. Önlenebilmesi için yaşam tarzı değişikliği ve tuz alımını azaltmak oldukça etkili. İnsan vücudunun bazı fonksiyonları için sodyuma ihtiyacı varken fazla alınması hastalıklarına neden olabilmektedir. Vücutta sıvı ve kan basıncı dengesinin düzenlenmesi, kas ve sinir sisteminin düzgün çalışması için sodyum gereklidir. Ancak aşırı tuz tüketiminin hipertansiyon dışında mide kanseri, böbrek hastalıklarının gelişimiyle de yakından ilişkili olduğu belirlenmiştir. Vücuttan kalsiyum atımını artırarak, kemik erimesinin (osteoporoz) ilerlemesinde rol oynayarak özellikle menopoz sonrası kadınların bilinçsiz tuz tüketimine dikkat etmesi gerekiyor” dedi.

    “Yetişkinlerin günde 1,5 gram sodyuma ihtiyacı vardır”

    Dünya Sağlık Örgütüne ( WHO) göre bir yetişkinin sağlıklı bir biçimde yaşantısını sürdürebilmesi için günde 1,5 gram sodyuma ihtiyacı olduğunu belirten Diyetisyen Beyza Vural Öten, “Bilinen sofra tuzu ana maddesi sodyum klorürdür. Bir de doğal besinlerden gelen tuz var o ise sodyumdur. Dünya Sağlık Örgütüne (WHO) göre bir yetişkinin sağlıklı bir biçimde yaşantısını sürdürebilmesi için günde 1,5 gram sodyuma ihtiyacı vardır. Bu sayıyı 2.5 ile çarpınca ihtiyacımız olan tuz miktarını elde etmiş oluruz ki bu da 5-6 gram, yani 1 çay kaşığı tuz eder. Yapılan çalışmalar Türkiye’de kişi başı ortalama tüketilen tuz miktarının tam 18 gram, yani tavsiye edilenin 3 katı olduğunu göstermektedir. Bu miktarın yüzde 56’sı yemek tuzundan, yüzde 32’si ekmekten, yüzde 13’ü sofra tuzundan geliyor. Bunun dışında paketli gıdaların, abur cubur ürünlerin, hazır soslar, fast foodlar, tütsülenmiş etler, salamura zeytin peynirler, hazır salçalar da gizli tuz kaynakları olarak tuz tüketimimizi artırıyor” ifadelerini kullandı.

    “Neyi tükettiğimizden çok ne kadar tükettiğimiz önemlidir”

    Diyetisyen Beyza Vural Öten sözlerine söyle devam etti: “Sofra tuzu, Himalaya tuzu ya da kaya tuzu kullanılması konusunda kafalar karışık. Şunu bilmeliyiz ki aralarında mineral farklılıkları, rafine edilme, temizleme farklılıkları olmasına rağmen hepsinin ana maddesi sodyum. Dolayısıyla neyi tükettiğimizden çok ne kadar tükettiğimiz önemlidir. Dikkat edilmesi gereken sadece sofradaki tuzluk değil. Fazla tuz tüketimini azaltmak için yemeklerde kullanılan tuz miktarının azaltılması, yemekleri lezzetlendirmek için tuz yerine çeşitli baharatlar, aroma verici bitkiler, limon ve sarımsak gibi sebzeler kullanılması, sofradan tuz ve tuzlu sosların kaldırılması, hazır besinleri satın almadan arkasındaki besin etiketlerinin mutlaka okunması ve daha az tuz içeren, ’sodyumu azaltılmış’, ’düşük sodyumlu’ gibi ibarelerin yer aldığı ürünlerin tercih edilmesi, turşu, konserve, salamura zeytin ve peynir gibi besinlerin tüketilmeden önce mutlaka suyla yıkanması veya suda bekletilmesi ve daha fazla taze sebze ve meyve tüketilmesine dikkat edilmelidir.”

  • Çözüm Koleji Diyetisyen Yasin Koçak’ı ağırladı

    Yozgat Çözüm Koleji’nin her ay düzenlediği kariyer günü etkinlikleri kapsamında bu ay ki konuğu Uzman Diyetisyen Yasin Koçak oldu.

    2017-2018 eğitim öğretim yılının başlamasıyla birlikte Yozgat Çözüm Koleji, her ay düzenledikleri kariyer günü etkinliklerine de başladı. Çözüm Koleji’nin bu ay ki konuğu Uzman Diyetisyen Yasin Koçak oldu. Öğrencilerle düzenlenen programda bir araya gelen Koçak, diyetisyenlik mesleğini tanıtırken bir yandan da öğrencilere sağlıklı ve dengeli beslenmeye yönelik bilgiler aktardı. Koçak düzenlenen etkinlikte öğrencilerin merak ettikleri soruları yanıtladı.

    Düzenlenen kariyer günü etkinlikleriyle öğrencilere meslek seçimleri konusunda yardımcı olduklarını söyleyen Yozgat Çözüm Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Yılmaz, Koçak’a teşekkür etti.

    Programın ardından Koçak’a teşekkür plaketi takdim edildi.