Etiket: Diyaliz

  • Diyaliz hastaları devlete duacı

    Diyarbakır’ın Hani İlçe Devlet Hastanesi diyaliz ünitesi, hijyenik bir ortamda haftanın 6 günü uygulanan 4’er saatlik diyaliz terapi seanslarında en son teknolojik cihazlarla günde 12 hasta tedavi ederek hizmete sunuldu.

    Hani Devlet hastanesinde diyaliz ünitesinin kurulup, hizmete açılmasıyla hastalara da hastane yönetimi tarafından farklı bir uygulamaya imza atılıyor. Hastanenin diyaliz ünitesinde yatan hastalar günlük tedavilerini olurken uydu kanallarına bağlı LCD ekranda televizyon izleme fırsatı buluyorlar. Her yatakta ayrı ayrı televizyon bulunan odada hastalar böylelikle sıkılmadan günlük tedavilerini oluyorlar. Galoşsuz girmenin yasak olduğu ünitede hastalar, hijyenik bir ortamda haftanın 6 günü uygulanan 4’er saatlik diyaliz seanslarında son teknolojik cihazlarla tedavi görmeye başladı.

    Hastanenin Diyaliz ünitesi hakkında bilgi veren Hani Kaymakamı ve Belediye Başkanı Şaban Arda Yazıcı, “Diyaliz hastalığının tedavisinde psikolojik destek çok önemli, bu yüzden moral ve motivasyon hususunda hastane çalışanlarımız hastalara ve yakınlarına gereken ilgiyi en iyi şekilde göstermeye çalışıyor. Belediyemizin tahsis ettiği araçla her gün ücretsiz servislerimizle hastalarımızı evlerinden alıp hastaneye getiriyor, güler yüzlü hastane personelimizle onları karşılıyoruz ve diyaliz ünitesindeki konforlu yataklarda günlük tedavilerini uyguluyoruz, Ünitemizde yatan hastalarımıza ve hasta refakatçilerine de hazırlanan yemekler verilerek, hastalarımıza evlerindeki konforu aratmayacak rahatlığı sunmak için bütün imkanlarımızı devlet olarak seferber ediyoruz” dedi.

    Diyaliz hastaları memnun

    Diyaliz hastaları ise, “Hani İlçe Kaymakamı ve Belediye Başkanı Şaban Arda Yazıcı’ya ve sağlık çalışanlarına ilçemize ve hastanemize yaptığı hizmetlerinden dolayı çok teşekkür ediyoruz. Bizleri çevre hastanelere ve Diyarbakır’a götürülüp getirilmedeki eziyetten kurtardılar. Allah onlardan razı olsun. Tedavi sürecinde bizlerle yakından ilgilenen hastane yöneticileri ve sağlık çalışanlarına çok teşekkür ediyoruz. Burada bizlere evimizdeki rahatlığı aratmıyorlar, emeği geçen herkesten Allah razı olsun” diye konuştu.

  • Kütahya’da ‘Olgularla Evde Diyaliz Tedavilerine Yaklaşım’ toplantısı

    Dumlupınar Üniversitesi Kütahya Evliya Çelebi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefoloji Uzmanı Doç. Dr. Erim Gülcan’ın ev sahipliğinde ‘Olgularla Evde Diyaliz Tedavilerine Yaklaşım’ toplantısı gerçekleştirildi.

    Toplantıya Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kocatepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi, İzmir Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Yunus Emre Devlet Hastanesinin hocaları ve çalışanları bir araya geldi.

    Toplantının açılış konuşmasını D.P.Ü. Kütahya Evliya Çelebi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yönetici Vekili Op. Dr. Mehmet Fatih Ekici yaptı. Türkiye’de sadece Kütahya’da gerçekleşen toplantının ikincisinde Periton Diyalizi Eğitiminden uygulanma aşaması ve sonrası hakkında yaklaşımlar ile Evde Hemodiyalizin önemi ve dünyadaki ilerleyişi ve ülkemizin yeri konusunda konuşmalar gerçekleşti.

    İkinci Olgularla Evde Diyaliz Tedavilerine Yaklaşım Toplantısı adı altında gerçekleşen etkinliği düzenleyen Doç. Dr. Erim Gülcan, toplantının kapanış konuşmasında tüm sağlık alanlarında olduğu gibi, nefroloji alanındaki güncel tedavi yöntemlerini de yakından takip ettiklerini ve ’Ev Hemodiyaliz’ ile ilgili bilincin artırılması noktasında da destek olacaklarını ifade etti.

    Doç. Dr. Erim Gülcan, “Şu anda dünyada ve ülkemizde en önemli sağlık problemleri arasında yer alan böbrek yetmezliği, özellikle şeker, tansiyon ve böbrek iltihabı kaynaklı olabiliyor. Vücut sıvılarının yapısını, hacim dengesini ve atık ürünleri idrar şeklinde atmamızı sağlayan böbreklerin vücuttaki fonksiyonunu yeteri düzeyde yerine getirememesi sonucu böbrek yetmezliği meydana geliyor. Böbrek hastalıkları erken teşhisle ve düzenli yaşam standartlarının oluşturulmasıyla önlenebilir. Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun destekleriyle ilerleyen Ev Hemodiyalizi, hastaların sağlığına ve yaşam kalitesine olumlu etkiler sağlıyor. Bu yönüyle bizim de önemle ve özenle üzerinde durduğumuz bir tedavi şekli. Bu projeyi bir yıldır Kütahya’da da hayata geçirip, yaygınlaşması için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Kısa zaman önce ‘Evde Hemodiyaliz’ ihalesini gerçekleştirdik. Bir hastamızın eğitimlerine başladık. Sırada 3 hastamız daha beklemekte. 2018 yılında hedefimiz 10 civarında hastaya ulaşabilmektedir” diye konuştu.

    Toplantı sonrasında Doç. Dr. Erim Gülcan, Oturum Başkanı hocalara ve konuşmacılara hediye takdiminde bulundu.(EFE)

  • Diyaliz hastalarından diyanete çağrı

    Böbrek nakli bekleyen diyaliz hastaları Diyanet İşleri Başkanlığına çağrıda bulunarak, organ naklinin teşvik edilmesi yönünde çalışmalar yapılmasını istedi.

    Türkiye genelinde böbrek hastalarının sayısı yaklaşık 100 bini buldu. Haftada 3’er kez 4’er saat diyalize girmek zorunda olan böbrek yetmezliği yaşayan hastaların tek umudu ise kendilerine uygun organı bularak sağlığına kavuşmak. Organ bağışının düşük olduğu Türkiye’de organ nakli bekleyen hastalar, organ bağışının teşvik edilmesi için yardım bekliyor.

    Diyalize giren hastalar için gönüllü olarak çalışan ve kendisi de böbrek nakli bekleyen Necmettin Apaydın, “Bizim birçok sorunumuz var. Bazı arkadaşlarımız durumundan dolayı çalışamıyor. Çünkü yüzde 90 özrü olanlar var. Hiç kimse işe almıyor. Günlük diyalize girdiği 4 saati kayboluyor. Burada arkadaşlarımız zor durumda kalıyor. Tüm Türkiye’de diyaliz hastaları çok zor durumda” dedi.

    Diyanet İşleri Başkanlığına çağrıda bulunan Apaydın, “Biz diyoruz ki hükümet, Sağlık Bakanlığı bunu gündeme getirmelidir. Diyanet İşleri Başkanıyla istişare edip camilerde, hutbelerde organ bağışının sevap mı, helal mı, haram mı, doğru mu, yanlış mı veya nakil olduktan sonra böbreğini veya ciğerini veren hasta kötü oluyor mu, olmuyor mu bunları gündeme getirip bu işe bir çare bulmaları gerekiyor. Biz genciz, dinamiğiz, enerjiğiz. Ama yaşlı insanlarımız bitik durumda. Bugün bizler hastalıklarla mı uğraşalım. Diğer sorunlarımızla mı uğraşalım” diye konuştu.

  • Diyaliz hastasının yardımına AFAD koştu

    Afyonkarahisar’ın Başmakçı ilçesinde, buzlanma nedeniyle ulaşımın güçlüke sağlandığı bir köydeki diyaliz hastası AFAD ekipleri tarafından özel bir araçla alınarak hastaneye kaldırılması sağlandı.

    İlçenin Ekinlik köyünden 112 Acil Servisi arayarak diyaliz hastası olduğunu söyleyen Burhan Aslan (53) isimli şahsın yardım istemesi üzerine ilgililer harekete geçti. Bunun üzerine ambulans ile köye hareket eden sağlık ekipleri, köy yolundaki aşırı buzlanma yüzünden daha fazla ilerleyemeyince durumu İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü yetkilerine bildirerek yardım istediler. Olay yerine ulaşan AFAD ekiplerinin köye “8×8 amfibik arazi aracı” ile ulaşarak Burhan Aslan isimli diyaliz hastasını aldı. AFAD ekiplerinin yaşlı adamı sedye ile aldıkları özel araçla ambulansa kadar taşıdıkları ve Acil Servis görevlilerine teslim ettikleri belirtildi. Ardından Aslan’ın Dinar Devlet Hastanesine götürülerek tedavi altına alındığı bildirildi.

  • Prof. Dr. Sıla Akhan: “Diyaliz ünitelerinde Hepatit C oranı her ülkede yüksek”

    Prof. Dr. Sıla Akhan, “Ülkeden ülkeye görülme oranı değişse de diyaliz ünitelerinde HCV infeksiyon oranı daima her ülkede çok yüksektir” dedi.

    Tekirdağ Kapaklı’da bulunan Türk Böbrek Vakfı’na ait bir diyaliz merkezinde tedavi gören 18 kişide Hepatit C tespit edilmesi, virüsün nasıl bulaşmış olabileceğini akıllara getirdi. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK), Viral Hepatit Çalışma Grubu’ndan Prof. Dr. Sıla Akhan, Hepatit C’nin kan yolu ve cinsel yolla bulaşan bir virüs olduğunu belirterek, “Dış ortama çok dayanıklı değildir. Çoğunlukla bulaşması için oldukça bol miktarda maruz kalmak gerekir. Ama normalde ülkeden ülkeye görülme oranı değişse de diyaliz ünitelerinde HCV infeksiyon oranı daima her ülkede çok yüksektir. Ülkemizde popülasyonda yüzde 1-1.5 oranında hemodiyaliz ünitelerinde yüzde 2,6- yüzde 22,9 gibi oranlara çıkabilmektedir. 1992 yılından önceki transfüzyonlar -o dönemde kanda HCV’nin tespit edilmesi bugünküne göre daha az gelişmiş testlerle yapıldığı için- ve kontamine alet gibi hemodiyalizde kullanılmasına bağlı olarak HCV diyaliz hastalarında en sık görülen etkendir” diye konuştu.

    Prof. Dr. Akhan, diyaliz ünitelerinde kronik Hepatit C enfeksiyonu olanların ayrı bir diyaliz makinesinden diyalize alındıklarını kaydederek, “Diyaliz ünitelerinde kronik Hepatit C infeksiyonu olan hastalar ayrı bir diyaliz makinesinden diyalize alınırlar. Bilimsel makalelerde gerçi bugünkü şartlarda aynı makineden de alınabilecekleri ve bulaşma olmayacağı savunuluyor. Ancak ayrı diyaliz ünitesinden alınması alışkanlığı devam ediyor. Normalde bugünkü şartlarda Hepatit C geçişi olmaması gerekir” dedi.

    Hatalar

    Prof. Dr. Akhan, dünyada iki büyük salgın incelendiğinde şu hataların tespit edildiğini kaydetti: “Ekipman ve malzemeler bir hastadan diğerine geçmeden önce dezenfekte edilmemiş, ilaç arabalarının hasta ilaçlarının hazırlanması ve dağıtılması aşamasında ortak kullanımı, hemodiyaliz makinelerinin üzerinde duran birden fazla doz içeren ilaçların ortak kullanımı, infekte materyel atılan kovaların içindeki astar kovanın rutin değiştirilmemesi, makine yüzeylerinin rutin temizlenmemesi ve dezenfekte edilmemesi, etrafa sıçrayan kanların hızlıca temizlenmemesi gibi hatalar tespit etmiş, çoklu fırsatların kronik infekte hastadan bulaşa olanak sağlaması ve hem temiz hem de kontamine eşyaların aynı arabayla taşınması” ifadelerini kullandı.

    Prof. Dr. Sıla Akhan, Türkiye’de de daha önce buna benzer salgınların olduğunu ifade ederek, “‘Kocaeli’ndeki salgında İl Sağlık Müdürlüğünün görevlendirdiği araştırma grubunun içinde yer almıştım. Gün boyu rutin işleyişi görmek için çalışanları işlerini yaparken gözlemledik. Çalışan o anda görevli bütün personel ile konuşuldu. Bütün personel tarandı. Pozitiflik saptanmadı. Su tanklarından 10’ar litrelik su örnekleri alındı. Örnekler Ankara Halk Sağlığı Laboratuvarı’nda 22 mikrometrelik filtrelerden geçirildi, filtratlar süspanse edildi. Ortamdan 100’den fazla örnek alındı. Hepsinde HCV RNA çalışıldı. Pozitiflik saptanmadı. Diyaliz merkezinin eski HCV infeksiyonu olan hastalarının hepsi genotip 1b iken, yeni vakaların hepsi genotip 1a olarak saptandı. O yüzden dışarıdan yeni viremik bir hastadan gelmiş ve rutin işleyişteki bazı ufak olabilecek hataların birleşip büyük bir probleme yol açmış olduğu kabul edildi” dedi.

    Prof. Dr. Akhan, bu gibi salgınların yaşanmaması için yapılması gerekenleri şöyle özetledi: “İlk kabul edilen hastaların sadece anti-HCV ile taranmaması çünkü akut bir infeksiyon geçiriyorsa anti-HCV’nin pozitifleşmesi 12 haftayı bulmaktadır. Hastalarda herhangi bir semptom olmadan çoğunlukla geçirdikleri için özellikle bakılmazsa atlanması kaçınılmazdır. Bir üniteye yeni kabul edilen bir hastada akut infeksiyonu atlamamak için sadece ilk başlangıçta HCV RNA bakmak uygun olur. Ama rutin işleyişte ufak hatalar bile olmasına göz yummamak gerekir. Her zaman aynı temizlik şartları, kontamine alet ve atıkların özenle yok edilmesi, hemşirelerin doktorların ve personelin hastadan hastaya geçerken mutlaka el yıkamaya özen göstermesi gerekir. Bütün bunların düzgün işleyip işlemediğini de aynı özenle takip edilmesi gerekir.”