Etiket: Diyabette

  • Diyabette Öncelik Kan Şekerinin Düzenlenmesi

    ADÜ Uygulama ve Araştırma Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Didem Güneş, ülkemizde giderek yaygınlaşan diyabetin tedavisinde öncelikli amacın kan şekerinin kontrolü olduğunu belirtti.

    Kan şekerinin kontrolünün ardından diyabetin seyrinde gelişebilecek bozuklukları önleyerek hastanın yaşam kalitesini yükseltmeyi hedeflediklerini belirten Didem Güneş, tedavinin üç temel ayağı bulunduğunu belirterek bunları medikal tedavi, beslenme tedavisi ve egzersiz olduğunu söyledi. Hastalarda özellikle diyet programının ömür boyu uygulanması gereken bir yaşam şekli değişikliği olarak görülmesi gerektiğini ifade eden Güneş, kan şekerini oluşturan en önemli kaynakların besinler olduğunu, bunun için değişikliklerin mutlaka diyetisyen tarafından dikkatle planlanması gerektiğinin altını çizdi.

    ÖNCELİK TÜKETİLEN BESİNLER VE BUNLARIN KAN ŞEKERİNE ETKİLERİ

    Diyabet hastalarının öncelikle yediklerine ve bu besinlerin kan şekerine olan etkilerinin önemine dikkat çeken Beslenme ve Diyet Uzmanı Didem Güneş, tedavi planında doktor tarafından yapılan bir değişiklik varsa yıllık kontroller için yılda 2 kez mutlaka diyabet konusunda deneyimli bir diyetisyene danışılması gerektiğini söyledi. Diyabeti olsun veya olmasın tüm insanların sağlıklı bir yaşam için yemeleri gereken yiyeceklerin aynı olduğunu kaydeden Güneş, diyabetli olmanın diğer insanlardan farklı bir yiyeceği yemek veya yememek anlamına gelmeyeceğini belirterek, önemli olanın vücudun ihtiyacı olan besinlerin çeşitli yiyeceklerden karşılanması olacağını bildirdi.

    BESLENME ALIŞKANLIKLARI VE YAŞAM TARZI DİYET PROGRAMINDA ÖNEMLİ

    Diyabet olduğunu öğrenen hastaların o döneme kadar sağlıklı beslenmek amacıyla değil canının istediğini veya kendisine sunulan yemeği yedikleri için beslenme alışkanlıklarını değiştirmekte güçlük çektiklerini vurgulayan Güneş, “Bunun için aceleci ve çok fazla kuralcı olmamakta fayda vardır. Öncelikle kan şekerinizin hızlı bir şekilde yükselmesine neden olan şeker ve şeker içeren yiyecekler ile kilo almanıza neden olacak yağ ve yağlı yiyecekleri azaltın. Bir veya iki öğün yemek yerine günde en azından üç öğün yemeye çalışın. Öğünler arasında ve gece yatmadan önce küçük bir ara öğün almanız da gerekebilir. Alkolün tedavinize etkisini öğrenmeden, alkollü içki içmeyin. Diyetisyeninizle görüşmeye gitmeden önceki üç veya beş gün süre boyunca içtiğiniz ve yediğiniz her şeyi not alın. Bu kayıtlar, diyetisyeninizin sizin beslenme alışkanlıklarınızı ve günlük yaşam tarzınızı öğrenmesine fırsat verir ve böylece alışkanlıklarınıza uygun bireysel bir plan oluşturmasına yardımcı olur” tavsiyelerinde bulundu.

    NE YİYELİM NELERDEN UZAK DURALIM?

    Güneş; hem diyabet hastalarının hem de sağlıklı bireylerin uyması gereken genel önerileri ve ipuçlarını şöyle sıraladı: “Aileniz için pişirilen, ‘sağlıklı’ her besin sizin için de uygundur. Daha fazla nişastasız sebze (brokoli, ıspanak), meyve ve bakliyat tüketin. Tahılların en az işlenmiş olanlarını tercih edin. Tatlılardan kaçının, yağ, şeker ve tuzu mümkün olduğunca az kullanın. Sağlıklı et ve sağlıklı yağlar tercih edin; zeytinyağı, kabuklu yemişler (badem, ceviz…) gibi. Hazır, paketlenmiş gıdada bulunan trans yağları tüketmeyin. Meyve suyu yerine lif içeriği zengin meyveyi tercih edin. Bal, reçel, marmelat gibi gıdalardan sakının. Yemeklerde zeytinyağını tercih edin, mevcut kilonuza kaç yılda ulaştığınızı düşünün ve bu nedenle birkaç ay içinde mucizeler beklemeyin. Öğün atlamayın, 3 ana ve 3 ara öğün tüketin. Böylece ana öğüne daha tok girip daha az kalori almış olursunuz. Uykusuzluk ve stres diyet uyumunu güçleştirir ve kilo alımına yol açar, stresle baş etmenin yollarını araştırın (hobi, yürüyüş, doğa vb) eğer kendi başınıza baş edemiyorsanız destek alın. Dışarıda yeme alışkanlığınızdan kurtulun, sayıyı minimuma indirin. Çikolata, cips gibi gıdalar tüketmeyin, çocuklarınıza da erken yaşta sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırın. Daha fazla su tüketin, yemeklere baharat ilavesi iştahı azaltacaktır”

  • Diyabette Erken Tanı Ve Tedavi Çok Önemli

    Son yılların en önemli sağlık problemlerinden olan diyabet hastalığı görülme sıklığının ülkemizde her geçen gün arttığını söyleyen Acıbadem Adana Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Aktaran, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü nedeniyle hastanelerinde hasta ve hasta yakınlarına şeker ölçümü yaptıklarını ve onları diyabet hakkında bilgilendirdiklerini anlattı. “Diyabette erken tanı konması ve tedaviye erken dönemde başlanması daha sonra gelişebilecek sağlık problemlerini önleyebilir” diyen Prof. Aktaran, diyabetle sağlıklı yaşamanın yolunun diyabeti öğrenmek ve gereken özeni göstererek bunun bir yaşam biçimi olarak benimsenmesi olduğunu söyledi.

    Prof. Aktaran, diabetle ilgili şu bilgileri verdi;

    DİYABET NEDİR VE NİÇİN ERKEN DÖNEMDE KAN ŞEKERİ KONTROL ALTINA ALINMALIDIR?

    Diyabet, vücudumuzda pankreas adlı salgı bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretememesi ya da ürettiği insulin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması sonucunda gelişir. Tüketilen besinlerden kana geçen şeker hücreler tarafından kullanılamadığı için kan şekeri yükselir. Kan şekeri kontrol altına alınmadığı takdirde zaman içerisinde diyabet hastalığı körlüğe, kalp ve damar hastalıklarına, inmeye (felç), böbrek yetmezliğine ve sinir sisteminde hasara yol açabilir. Aynı şekilde gebelik döneminde de kontrol altına alınamayan diyabet anne ve bebek sağlığı açısında sağlık sorunlarına neden olabilmektedir.

    DİYABETİN TİPLERİ VE BELİRTİLERİ NELERDİR?

    Diyabetin belirtilerinin bilinmesi hastalığın erken devrelerinde tanı ve tedavi olanağı sağlar. Çocuklarda ve gençlerde görülen tip 1 diyabetin başlangıç şikayetleri belirgindir. Günler veya haftalar içerisinde aşırı susama ve su içme, idrar yapma sıklığının ve miktarının artması, iştah artmasına rağmen zayıflama ve halsizlikle başlar. Tedavi edilmezse ilerliyen günlerde şekerin yükselmesiyle beraber iştahsızlık, bulantı, karın ağrısı, halsizlik, şuur bulanıklığı ve koma hali ortaya çıkabilir. Tip 2 diyabet genellikle 35-40 yaşından sonra başlar. Gelişimi yavaştır. Hastalarda susama, çok su içme, ağız kuruması, idrar yapma sıklığının ve miktarının artması, geceleri idrar yapma isteği, aşırı iştah, inatçı kaşıntı, kadınlarda vajinal kaşıntı, ellerde ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma şikayetleri görülür. Bazı hastalarda tesadüfen yapılan kan şeker tetkiki ile tanı konur.

    TIP 2 DİYABET RİSKİ KİMLERDE DAHA FAZLADIR?

    Diyabet, herkeste, her yerde ve her yaşta teşhis edilebilir. Özellikle ailesinde diyabet öyküsü olanlar, şişman kişiler, 4 kg’dan daha ağır bebek doğuran kadınlar, stres altında yaşayanlarda, kanda yağ yüksekliği ve tansiyon yüksekliği olanlarda diyabetin görülme riski daha yüksektir. Ayrıca pankreas hastalıkları, hipertiroidi, akromegali, cushing gibi bazı hormon hastalıkların da tip 2 diyabet görülebilir.

    DİYABET TANISI NASIL KONUR?

    Diyabet tanısı Açlık Kan Şekeri (AKŞ) ölçümü veya gereğinde Oral Glikoz Tolerans Testi (OGTT) yapılarak saptanır. AKŞ ölçümü 100-125 mg/dl olması gizli şeker (pre-diyabet) sinyalidir. AKŞ ölçüm sonucunun 126 mg/dl veya daha fazla olması diyabetin varlığını gösterir. OGTT’de glikozdan zengin sıvı aldıktan sonraki ikinci saat kan şekeri ölçümü 140-199 mg/dl ise gizli şeker, 200 mg/dl veya daha yüksek ise diyabet tanısı konur.

    NE KADAR SIKLIKTA TETKİK YAPTIRMALI?

    Pre-diyabet saptanmamış olmasına karşın risk faktörlerine sahipseniz her 3 yılda bir test yaptırmalısınız. Eğer pre-diyabet varsa tip 2 diyabetin tespiti için yılda bir test yaptırmanız gerekir. Bu dönemde ideal kilonuzu korumanız ve diyabet gelişimini geciktirmeniz için beslenmenize özen göstermelisiniz.

    IÜÜ SİZDE VEYA BİR YAKININIZDA TIP 2 DİYABET VARSA NE YAPMALISINIZ?

    Diyabet ömür boyu süren ciddi bir hastalık olmasına rağmen hastalığınız hakkında eğitimli olduğunuzda, uygun beslendiğinizde, hekim kontrolünde ilaçlarınızı kullanıp önerilen düzenli egzersizleri yaptığınızda endişeye gerek yoktur. Bu sayılanları uygularsanız sağlıklı bir yaşam sürdürebilirsiniz.

    TIP 2 DİYABET TEDAVİSİNİN ESASLARI NELERDİR?

    Uygun beslenme ve kişiye özel düzenlenmiş programlı egzersiz bir yaşam tarzı olmalıdır. Eğer, bu tedavi planına uyulmasına rağmen kan şekeri normal sınırlar içinde tutulamazsa ağızdan hap olarak alınan şeker düşürücü ilaçlar tedaviye eklenir. Zaman içerisinde bazı tip 2 diyabetiklerin kan şekeri düzeyini normal sınırlarda tutabilmek için insülin enjeksiyonları ile tedavi sürdürülür.

    DİYABETTE BESLENME TEDAVİSİNDE NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?

    Diyabetli birey kan şekerini normal sınırlar içinde tutmak, hiperglisemi (kan şekeri yüksekliği) ve hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü) gibi ani gelişebilecek problemleri önlemek ve ideal vücut ağırlığını korumak için kendisine önerilen beslenme programını yaşam biçimi olarak kabul etmelidir. Bu nedenle bireysel özelliklerine uygun, yeterli miktarda ve uygun zamanda yemek yemeli, özellikle 3 ara ve 3 ana öğün almalıdır. Kan şekeri kontrolü için uygun miktarda karbonhidrat içeren glisemik indeksi düşük, posa miktarı yüksek olan besinler ve bol sıvı tüketmelidir. İçeceklerine şeker eklememelidir.

    BAŞARILI BİR DİYABET TEDAVİSİ İÇİN NELER YAPILMALI?

    Diyabet tedavisi, bir ekip işidir. Ekipte hekim, diyetisyen ve diyabet hemşiresi olmalıdır. Diyabet kan şekeri kontrol altına alınmadığı takdirde vücutta hemen her organı etkileyen ve ömür boyu süren bir hastalıktır. Diyabetli kişi ve ailesi diyabet hakkında eğitim almalı ve kan şekerini kontrol altına almada en önemli faktör olan diyete ve tedaviye uyuma, kontrolleri aksatmamaya özen göstermelidir. Başarılı bir diyabet tedavisi için kan şekerini kontrol altında tutmanın gereklerini yerine getirmek hayat tarzı olarak benimsenmelidir.

  • Diyabette Sağlıklı Beslenme Önemli

    Acıbadem Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Merve Güler, diyabette sağlıklı beslenmenin önemine dikkat çekerek, “Unutmayınız ki her diyabetli bireyin diyeti kendisine özeldir. Beslenme programınızı hazırlamak için mutlaka bir diyet uzmanına danışmalısınız” dedi.

    Acıbadem Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Merve Güler 13 Kasım Diyabet Günü nedeniyle “Diyabette Sağlıklı Beslenme Yöntemlerini” anlattı.

    Sağlıklı beslenmenin temelinin, her tür besin grubunu içeren karışık bir beslenme programı oluşturduğuna dikkat çeken Güler, “Beslenme, açlığın bastırılması veya karın doyurmak değildir. Öncelikle diyabette uygulayacağınız diyet, sağlıklı olmak isteyen herkesin uyması gereken beslenme kurallarıdır. Burada en önemli görev size düşüyor. Diyabetinizi sizinle yaşayacak arkadaş gibi görünüz. Onunla iyi geçinebilmek için diyabeti öğrenmek, yemek yeme alışkanlıklarınızı değiştirmek, günlük yiyecek değişimlerini öğrenmek ve belirtilere uygun acil önlemleri almak durumundasınız. Beslenme alışkanlıklarınızda yapacağınız değişiklikler; sizinle birlikte ailenizi ve çevrenizdekileri de sağlıklı beslenme konusunda harekete geçirecektir. Unutmayınız ki her diyabetli bireyin diyeti kendisine özeldir. Beslenme programınızı hazırlamak için mutlaka bir diyet uzmanına danışmalısınız” diye konuştu.

    VÜCUDUNUZ ENERJİSİNİ NASIL KARŞILAR?

    ‘Bir araba için benzin ne ise, sizin için de enerji odur’ diyen Güler, “Günlük enerjinizin yüzde 45-55 kadarını karbonhidratlardan, yüzde 25-30’unu yağlardan ve geri kalanını da proteinlerden karşılamalısınız. Diyabetle birlikte vücudunuzun ürettiği insülin miktarı azalabileceği ya da insülin kullanımında yetersizlik oluşabileceğinden beslenme şekliniz ve yemek saatleriniz ayrı bir önem kazanır. Sizin için en uygun olan besini, gerekli miktarlarda ve doğru zamanda yemeniz ve beslenmenizi ilaç veya insülin tedavinizle bütünleştirmeniz gerekir. Vücudumuz için gerekli besin öğelerini temin etmek için her besin grubundan belirli oranlarda almak ve yiyeceklerimizi bir arada yemek önemlidir. Bu kural sizin için de geçerlidir. Vitamin ve minerallerin yeterince alınması, ancak karışık beslenme ile mümkündür. Ev halkı ile aynı tencereden yemek yemek, kendiniz için farklı yemek pişirmemek, size kendinizi iyi hissettirecek ve beslenme programına uyumunuzu kolaylaştıracaktır. Beslenme programınızı düzenli egzersizlerle desteklemeniz, kan şekeri ve yağlarınızı kontrol etmeniz için tek anahtardır. Bu anahtarı doğru kullanmak sizin elinizdedir. Bu desteği diyabet ekibinizden sağlamalısınız” ifadelerini kullandı.

    Karbonhidrat içeren yiyeceklerin kan şekeri düzeyini etkileyeceğini belirten Güler, “Ancak besinlerdeki karbonhidratların kan şekeri düzeyine etkileri farklıdır. Kan şekeri düzeyinde ani oynamalara yol açmadıkları için posa içeren, karmaşık (kompleks) karbonhidratları, basit karbonhidratlara göre daha fazla tercih etmelisiniz. Kompleks karbonhidrat içeren besinler (kuru baklagiller, sebze, meyve, bulgur, yulaf ve tam buğday unundan yapılmış gıdalar), basit karbonhidrat içeren besinlere (şeker, şekerleme, lokum, reçel, marmelat, bal, tatlılar, hazır meyve suları ve kurutulmuş meyveler) oranla, kan şekerini daha az yükseltirler. Basit karbonhidratlar ise daha hızlı kana karışmakta ve kan şekerinde aşırı yükselmeye neden olmaktadır. Şeker ve şekerli gıdalar, rafine unlu ve yağlı hamur tatlıları veya hamur işleri, diyabetik tatlandırıcılarla yapılmış bile olsalar, hem kilonuzu artırır; hem de kan şekerinizde ani oynamalara neden olurlar” şeklinde konuştu.

  • Türkiye, Diyabette Avrupa Üçüncüsü

    Mersin İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Mustafa Kemal Başaralı, dünyada 382 milyon diyabetli hasta olduğunu, bu sayının 2035 yılında artarak 592 milyona ulaşacağının öngörüldüğünü belirterek, “Diyabetli hasta sayısında Türkiye, 7 milyonu aşkın kişiyle Rusya ve Almanya’dan sonra 3. sırada yer almaktadır” dedi.

    İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Başaralı, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, diyabetin günümüzde sıklığı ve oluşturduğu sorunlar nedeniyle tüm dünyada önemi gittikçe artan bir sağlık sorunu olduğunu vurguladı. Diyabetin; insülin eksikliğinin, insülin direnci veya her ikisinin birlikteliği sonucu kanda glukoz seviyesinin yükselmesine bağlı olarak gelişen akut ve kronik komplikasyonlara neden olabilen sistemik bir hastalık olduğu bilgisini veren Başaralı, “Hastalığın ortak sonucu olan kan şekeri yüksekliği şayet kontrol altına alınamazsa zaman içinde hastalarda retinopati (gözlerin hasar görmesi) nefropati (böbreklerin hasar görmesi) nöropati (sinirlerin hasar görmesi) ayak komplikasyonları gibi sorunların gelişmesine yol açar” ifadelerini kullandı.

    TÜRKİYE, AVRUPA’DA ÜÇÜNCÜ

    Dünyada 382 milyon diyabetli hasta olduğunu dile getiren Başaralı, bu sayının 2035 yılında yüzde 55 oranında artarak 592 milyona ulaşacağının öngörüldüğünü kaydetti. Başaralı, Avrupa kıtasında yapılan araştırmalarda, orta ve üst yaş grubunda diyabetli hasta sayısında Türkiye’nin ise 7 milyonu aşkın kişiyle Rusya ve Almanya’dan sonra 3. sırada yer aldığına dikkat çekti.

    Yakın aile bireylerinde diyabet öyküsü olanlarda diyabet riskinin arttığına işaret eden Başaralı, diğer risk etmenlerini de şöyle sıraladı:

    “Kalp-damar hastalığı bulunanlarda, obez kişilerde, hipertansiyon hastalarında, kan yağları yüksek olan kişilerde, gebelikte diyabet geçirenlerde, düşük veya ölü doğum yapanlarda, iri bebek doğuranlarda ve 45 yaş üstü kişilerde diyabet riski artmaktadır.”

    Sık idrara çıkma, açlık hissi, çok su içme, cilt yaralarında geç iyileşme, ağız kuruluğu, sık sık enfeksiyon geçirme ve kuru cildi diyabetin belirtileri olarak açıklayan Başaralı, diyabet tedavisinde amacın, hem kişinin yaşam kalitesini yüksek tutmak hem de uzun dönem komplikasyonların gelişimini önlemek olduğu için tedavide eğitim, diyet, egzersiz ve ilaç olmak üzere 4 temel unsur olduğunun altını çizdi.

    “DİYABETLİ HASTALAR BESLENME PLANI UYGULAMALI”

    Diyabetli hastaların bir beslenme planı uygulamaları ve buna uygun davranmaları gerektiğini ifade eden Başaralı, şunları kaydetti:

    “Diyabetinizin olması yaşamınız boyunca sevdiğiniz yiyecekleri yiyemeyecek olmanız anlamına gelmez. Fakat yediğiniz yiyecek çeşidine ve miktarına daha çok dikkat etmeniz gerekmektedir. Önemli olan kan şekerinin kontrolünü sağlamak için sebze, meyve, tahıl kaynaklarından zengin, ılımlı miktarda protein ve yağ ile kolesterolü sınırlandırılmış bir beslenme planı uygulamanızdır. Bu plan içinde yediğiniz besinlerin çeşidi, miktarı ve zamanı konusunda bilinçli olmanız ve bu bilince uygun davranmanız gerekir. Vücudunuz için gerekli olan besinlerin zaman ve miktar olarak belirli bir denge içinde alınması kan şekeri kontrolünü sağlayacak, kan şekerinin kontrol altına alınması da kısa ve uzun dönemde gelişebilecek komplikasyonları önleyecek veya geciktirecektir.”

    Ayrıca günlük alınan tuz miktarının 5 gramı aşmaması, boya uygun vücut ağırlığının hedeflenmesi ve bu ağırlığın korunmasına çalışılması gerektiğini belirten Başaralı, “Fiziksel olarak aktif olunmalıdır. Haftanın en az 5 günü, düzenli olarak en az 30 dakika orta yoğunlukta aktivite, örneğin tempolu yürüme egzersizleri yapılmalıdır. Sigara kullanılmamalı ve alkol tüketiminden kaçınılmalıdır” dedi.

    Diyabet hakkında farkındalığı artırmak amacıyla 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nde, İnönü Bulvarı üzerindeki İl Sağlık Müdürlüğü binasının önünden Taş Bina’ya kadar yürüyüş düzenleyeceklerini de kaydeden Başaralı, Mersinlileri saat 16.00’da başlayacak yürüyüşe davet etti. Başaralı, ayrıca Mersin ve Tarsus’ta 13-16 Kasım 2015 tarihleri arasında büyük alışveriş merkezleri önünde isteyen vatandaşların kan şekerini ücretsiz olarak ölçeceklerini sözlerine ekledi.