Etiket: Diyabete

  • “Anne Adayları Hamilelikte Diyabete Dikkat Etmeli”

    Servergazi Devlet Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Kadriye Nilay Özcan, anne adaylarının hamilelikte diyabete dikkat etmeleri gerektiğini söyledi.

    Gebelikte salgılanan pek çok hormonun insülin hormonuna karşı bir etki göstererek kan şekerinin yükselmesine neden olduğunu söyleyen Op. Dr. Kadriye Nilay Özcan, kan şekerini azaltan insülin hormonuna karşı özellikle gebeliğin 24. haftasından itibaren bir direnç geliştiğini ve bu durumun risk faktörü taşıyan hastalarda kan şekerinin yükselmesine neden olduğunu söyledi.

    Annede yükselen kan şekerinin bebeğe de yansıdığını, gebeliğin son döneminde bebekte insülin salınımının artmasıyla bebekte fazla kilo almaya, akciğer gelişiminde gecikmeye, bazı kalp hastalıklarına ve sinir sistemi hastalıklarına neden olduğunu açıklayan Op. Dr. Kadriye Nilay Özcan, “Şişmanlık, bir önceki gebelikte diyabet öyküsü, daha önceden iri bebek doğurmuş olmak, önceki gebeliklerde doğumsal anomalili bebek dünyaya getirmiş olmak, nedeni bilinmeyen ölü doğum yapmış olmak, 35 yaşın üstündeki hamileler, ailede diyabet veya yüksek tansiyon bulunması ve açlık kan şekerinin 105 mg, tokluk kan şekerinin 120 mg’ın üzerinde olması risk faktörleridir” dedi.

    Diyabet hastası olan anne adaylarının gebelik öncesinde endokrinoloji ve kadın doğum uzmanına başvurup muayene olması gerektiğini söyleyen Op. Dr. Özcan, “Gebelikte oluşan gestasyonel diyabet karbonhidrat alımına vücudun intolerans geliştirmesidir. Tüm gebelere rutin olarak 24-28. haftalar arasında diyabet taraması yapılmaktadır. Hastanın bu test için aç olmasına gerek yoktur. Önce 50 mg ağızdan glukoz yüklemesi yapıldıktan sonra birinci saatte kan şekerine bakılır. Eğer 140 mg üzerinde ise 100 gr oral glukoz tolerans testi yapılır. Bu test için hasta en az 8 en fazla 14 saat açlıkta olmalıdır. Bakılan kan şekeri değerlerinden 2 ve daha fazlası sınırın üstüne çıktığında gebeliğe bağlı diyabet tanısı konur. Bu hastalar 36. haftaya kadar 1-2 haftada bir 36. haftadan sonra haftalık kontrollere gelmelidir. Günde ortalama 2 bin-2 bin 200 kalori olacak şekilde 3 ana 3 ara öğün şeklinde beslenmelerini gerçekleştirmeli ve diyetisyen önerilerine uymalılardır. 40 haftaya kadar doğum olmazsa haftada 2 kez NST ile değerlendirme yapılır. Bebeğin ağırlığı, durumu ultrasonografi ile takip edilir. Ortalama ağırlık 4 bin 500 gr üzerinde olduğunda hasta sezaryenle doğum için değerlendirilir. Bir gebelikte oluşan diyabetin diğer gebelikte tekrarlama riski yüzde 60’dır” ifadelerini kaydetti.

  • Çocuklarda Diyabete Dikkat

    Modern yaşamla birlikte ev yemeklerinin yerini alan hazır gıdaların fazlaca tüketilmesi ve yetersiz fiziksel aktivite, özellikle çocuklarda ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor. Daha önce 40’lı yaşlarda görülen “tip 2 diyabet”, artık 8-10 yaşlarındaki çocuklarda bile ortaya çıkıyor.

    Başkent Üniversitesi Adana Hastanesi Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Çocuk Endokrinoloji Uzmanı Doç. Dr. Özlem Sangün, halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabetin pankreasın yeterli miktarda insülin hormonu üretememesi veya insülin hormonuna karşı direnç gelişmesi sonucunda gelişen bir hastalık olduğunu söyledi. Çocukların elektromanyetik alanlardan uzak tutulması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Sangün, “Telefon ve bilgisayar kullanımı konusunda ailelerin kısıtlayıcı olması gerekiyor. Elektromanyetik alanlar ergenlik sorunları, tiroid bozuklukları ve şeker dengesinde bozukluklara yol açabiliyor. Eğer çocuğunuzda aşırı su içme, idrar kaçırma, çabuk acıkma ama zayıflama gibi bulgular gözlüyorsanız hemen uzman bir doktora başvurmanız gerekir. Anne babaları bu konuda biraz daha dikkatli olmaları konusunda uyarıyorum” dedi.

    Son dönemlerde özellikle şişman ve hareketsiz çocuk sayısının arttığını ve genç yaş grubunda da “tip 2 diyabet”in görülmeye başladığını kaydeden Sangün, şunları söyledi:

    “Bu artışın ağırlıklı olarak beslenme biçimindeki değişime bağlı olduğuna inanılmaktadır. Dünyada yüksek yağ içeren yiyeceklerin tüketiminin artışı, lifli gıdaların alınmaması, ailelerin evde yemek yerine dışarıdaki hazır yiyeceklere yönelmelerinin bunda etkisi olduğu düşünülmektedir. Ayrıca çocuklukta görülen genetik diyabet tipleri de vardır. Bu tip diyabette ailede birkaç kuşakta genç yaşlarda diyabet görülebilmektedir.”

    “TİP 2 DİYABET 8-10 YAŞ ÇOCUKLARDA DA GÖRÜLÜYOR”

    “Tip 1 diyabet” daha çok çocukluk çağında görülen bir hastalıkken, “tip 2 diyabet”in genetik zemini olan bireylerde yanlış beslenme ve hareketsiz yaşam sonucunda genellikle daha ileri yaşlarda ortaya çıktığını vurgulayan Doç. Dr. Özlem Sangün, “Yanlış beslenme tercihleri, yetersiz fiziksel aktivite nedeniyle 40’lı yaşlarda görülen ‘tip 2 diyabet’, artık 8-10 yaşlarındaki çocuklarda bile ortaya çıkıyor” dedi.

    AİLELERE ALTIN ÖNERİLER

    Anne ve babaların çocuklarının beslenmesine çok dikkat etmeleri gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Özlem Sangün, çocuklara gereğinden fazla yemek yedirilmemesi, abur cubur verilmemesi gerektiğini, özellikle fast food tarzı yağlı yiyeceklerle dengesiz ve düzensiz beslenme alışkanlığı kazandırılmaması tavsiyesinde bulundu. Sangün, ayrıca ara öğünlerin ve günün en önemli yemeği olan sabah kahvaltısının düzenli yapılması gerektiğini belirtti.

  • Diyabete Yakalanmamak İçin Bunları Yapın

    İzmir Üniversitesi Hastanesi Dahiliye Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ziya Ömer, diyabetin ilk adımı insülin direnci olan kişilerin sağlıklı beslenmesini ve düzenli spor yapmayı bir yaşam biçimi haline getirmesi gerektiğini söyledi.

    Diyabetin en büyük nedenlerinden olan insülin direnci, kalp ve damar yolu hastalıkları, obezite ile hipertansiyon hastalıklarının temelini oluşturuyor. Yaşam kalitesini bozan bu hastalık hakkında bilgiler veren İzmir Üniversitesi Hastanesi Dahiliye Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ziya Ömer, diyabetin ortaya çıkışını anlattı. Ziya Ömer, “Besinlerle aldığımız şekerin hücrelerde enerji olarak kullanılabilmesi için insüline ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak kötü beslenme alışkanlığı ve hareketsiz yaşam gibi faktörler insülinin glikozu hücre içine sokma görevi engellenmekte bu nedenle pankreastan daha fazla insülin salgılanmaktadır. Böylece kandaki şeker miktarı yükselmeye başlıyor ve diyabet ortaya çıkıyor” dedi.

    Pankreastan salgılanan fazla insülinin kalp hastalıklarına neden olduğunu ifade eden Yrd. Doç.Dr. Ziya Ömer, “İnsülin direnci kalp damarlarından ciddi sorunlar ortaya çıkarıyor. Bu hastalığa sahip kişilerin kalp hastalığına yakalanma riski daha da artıyor. Dünyada en fazla ölümün kalp hastalıklarından olduğu düşünülürse, bu hastalığın ciddiyetini daha da anlayabiliriz. Özellikle bayanlarda daha sık görülen bu hastalık özellikle 40-60 yaş arasında ortaya çıkıyor. Kötü beslenen gençlerde de insülin direncine rastlayabiliyoruz” diye konuştu.

    KİŞİ TATLIYA YÖNELİYOR

    İzmir Üniversitesi Hastanesi Dahiliye Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ziya Ömer, şöyle devam etti:

    “İnsülin, glikozu hücrenin içerisine sokarak etki eder. Hücre düzeyinde karaciğerde, kaslarda ve dokularda hücre düzeyinde insüline yeterince duyarlılık olmadığı için glikoz hücrenin içerisine giremez. Bu nedenle salgılanan insülin oranı artar. Ancak bu kez de yüksek insülin ortaya çıkar. Bu durum kişiyi acıktırır, karbonhidratlı ve şekerli gıdalar yeme hissi oluşturur. Bunun sonucunda kilo sorunları ve tedavi edilmemesi halinde obezite ortaya çıkar”.

    Dr. Ziya Ömer, kişilerin kilo vererek insülün direncini kırabileceğini ifade ederek, “Hastaların sağlığına kavuşabilmesi için beslenme programı hazırlanarak zayıflatılması gerekir. İnsülin direncine sahip kişiler düzenli spor yapmayı alışkanlık haline getirmelidir. Kişilerin kilo vererek insülin direncini kırması mümkün. Bunun dışında ilaç tedavisi de uygulanabilmektedir” şeklinde konuştu.

  • ODÜ Tıp Öğrencilerinden Diyabete Uyarısı

    Ordu Üniversitesi(ODÜ) Tıp Fakültesi öğrencileri, diyabete dikkat çekmek amacıyla ‘Diyabetin farkında olun’ sloganıyla açtığı stantta kan şekeri ölçümleri yaparak halkı bilgilendirdi.

    Tahıl Pazarı’nda gerçekleştirilen etkinliğe katılan Altınordu Belediye Başkanı Engin Tekintaş, öğrencilerin kampanyasına destek vererek kan ölçümü yaptırdı.

    Diyabetin tüm toplumun bireylerini etkileyen bir hastalık olduğuna dikkat çeken Altınordu Belediye Başkanı Engin Tekintaş “Gelişmekte olan toplumlarda beslenme düzensizlikleri, halk sağlığını tehdit eder duruma gelmiştir. Bu kapsam da Ordu Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerinin düzenledikleri bu kampanyaya sonuna kadar destek veriyoruz. Altınordu Belediyesi olarak bizlerde üzerimize düşen görevi sonuna kadar yerine getirmek istiyoruz. Günümüzün en tehlikeli rahatsızlıklardan biri olan diyabet, birçok hastalığı da beraberinde getiriyor. Diyabeti, önemsemiyoruz. Gayretimiz, burada diyabet hastalığına dikkat çekerek, halkı bilinçlendirmektir” dedi.

    Ordu Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr Alpay Haktanır da gösterilen ilgi ve destek için teşekkür ederek “Tıp öğrencilerimiz tarafından kurduğumuz standımıza ilgi şuan çok iyi halkımızın duyarlı olması bizleri mutlu ediyor” diye konuştu.

  • Kış Ayında Diyabete Dikkat

    Diyabet Diyetisyeni Şeyma Ekizoğlu, kış aylarında diyabet hastalığına dikkat çekti.

    Diyabetli bir hasta için kış aylarında en ufak bir halsizlik, kırgınlık veya herhangi bir hastalık belirtisinin kan şekerinin kontrolden çıkması için yeterli bir sebep olduğunu ifade eden Ekizoğlu, “Kış hastalıkları, uzun süre besin tüketmeyen bireyin kan şekeri dengesini; az yemesine karşın yükseltmeye devam ediyor. Uzun açlıkların ve bünyede oluşan stres faktörü ile dengeyi kurmak oldukça zorlaşıyor. Az yemek yediğini ve kan şekerinin düşeceğini düşünen diyabetli bireylerde sanıldığının aksine kan şekeri düzeyleri normalin çok üzerinde seyrediyor. Vücut stresine sebep olan, ısı dengesini değiştiren, ateş, bulantı, kusma, iştah değişikliğine sebep olan tüm enfektif kış hastalıkları diyabetli birey için daha kapsamlı ele alınmalı! Bu tip durumlar vücudu organik stres sürecine sokuyor ve stres hormonlarının artışına sebep olurken böbrek üstü bezlerinden salınan “kortizol ve adrenalin(epinefrin)” insülinin zıttı bir etki göstererek kan şekerini ivmeli şekilde yükseltmeye devam ediyor” diye konuştu.

    Diyabetli bireyler için insülinin aksi davranan her hormonun yaşamı kısa süreliğine de olsa kabusa çevirdiğini kaydeden Diyabet Diyetisyeni Şeyma Ekizoğlu, şöyle konuştu:

    “Bu durumdan şikayet eden birey sebebin ilaçlar olduğunu düşündüğü için genellikle tedavisini yarıda bıraktığı gibi beslenmesi konusunda da doğru olduğunu düşündüğü “yemezsem şekerimi düşürebilirim” düşüncesi ile vücuda yaşattığı uzun açlıklar iyileşme sürecini uzattığı gibi yüksek şeker (hiperglisemi) komasına kadar varabilecek durumlara sebep olabiliyor. “Hissediyorum şekerim düşük” veya “bir şey de yemedim nasıl olsa, şekerim yüksek olamaz” gibi yöntemler hastalık durumlarında yanıltıcı olacağı gibi, kan şekeri kontrolü için yol gösterici tek yöntem glikometre ile ölçmektir. Tam da kışa girerken ve dünya diyabet ayında iken! Elbette ilk isteğimiz hiç hasta olmamak adına bağışıklık arttırıcı önemler olacaktır. Bağışıklık sistemini korumada vitamin-mineral dengesine dikkat ederken çok düşük enerjili beslenme programlarından kaçınılmalı. C vitamini depo edilemeyen bir vitamin olması sebebiyle günlük tüketimine özen gösterilmeli. En şekersiz vit C deposu 3 besin ; 1-kırmızı biber 2-maydanoz 3-brokoli ! bıçak değmemesi ve ısıl işlemden geçmemiş olması önemli! Sofralar omega-3 yağ asitleriyle zenginleştirilmeli! Omega-3 yağ asitleri eksikliğinde, retinada görme fonksiyonunun azaldığı tespit edilmiştir. Omega-3 deposu besinler için ilk akla gelen; soğuk sularda yaşayan yağlı balıklar; somon balığı, ton balığı, uskumru, sardalya, hamsi olduğu gibi bitkisel kaynaklarından da söz edebiliriz. Keten tohumu, kivi, semizotu ilk 3 de yer alırken daha az oranlarda ceviz, badem, fındık, marul, lahana, brokoli olarak sıralayabiliriz. Tek tip diyetlerden uzak durup, beslenme uzmanları tarafınca bireye özel hazırlanmış yeterli-dengeli tıbbı beslenme tedavilerine yönelerek metabolizmayı tek çeşit besine mahkum etmeyin. Tek tip beslenme eksik tekerle yola çıkmak gibi! Renkli yaşamak her zaman mutluluk getirir, besinlerinizi seçerken tabağınızı renklendirin! Uzun süre aç kalmayın! Uzun açlık süreçleri, vücudun depolama eğilimi arttığı gibi bağışıklık sistemine de zarar veriyor. Uzun açlık sonrası düşen kan şekeri sonrasında gelen besine vücut daha fazla tepki verir, metabolizma tekrar aç kalacağını düşünerek gelen besini depolamaya ve yağ dokusunu arttırmaya yönelir. Güne 09:30’ a kadar yapılan bir kahvaltı ile başlayıp ana öğünler atlanmadan devam edilmeli. 4 saati geçen açlık süreçleri yaşanmamalı! Günlük yaşam döngünüze hareket katmak şart! Yaşamınıza dahil edebileceğiniz şekilde; belki hobi olarak dans belki işe giderken uzağa park edilmiş araba yahut otobüsten 3 durak önce inmek.. Hepsi bir çeşit hareket. Yeter ki size uygun ve sizinle bütünleşebilecek bir davranış biçimi olarak hayatınızda hareket olsun! Gece uykusu! hormon salınımının temelleri gece atılıyor. Uykunun temel 2 kuralı “karanlık ortam- 00:00-05:00 arası uyunan derin uyku”. Karanlık ortamda salınan büyüme hormonları ve iyi uykudan sonra salınan kortizol hormonu tüm gün metabolizmamızı düzene sokuyor. Günde ortalama 12 bardak( 2.0-2.5 lt) su tüketimi metabolik reaksiyonların gerçekleşebilmesi için şart olduğu gibi; diyabetin en çok etkilediği organ olan böbreğin sağlıklı çalışabilmesi birincil etmen. Ayrıca diyabetli bireylerde düzenli su tüketiminin yükselen kan şekerini belirli oranda düşürdüğü bildirilmiştir.”