Etiket: Dinmiyor

  • Marmara’daki fırtına dinmiyor

    Marmara Denizi’nde 4 gündür etkili olan poyraz nedeniyle çok sayıda şilep ve tanker Tekirdağ sahillerinde demirleyerek fırtınanın geçmesini bekliyor.

    Marmara Denizi’nde 4 gündür etkili olan fırtına deniz ulaşımında aksamalara neden oluyor. Hızı zaman zaman 70 kilometreye ulaşan fırtına nedeniyle yerli ve yabancı bandıralı çok sayıda şilep ve tanker, rotaları Tekirdağ sahillerine çevrilerek demirlemeye devam ediyor. Fırtına, balıkçıları da olumsuz etkilerken çok sayıda balıkçı teknesi de denize açılamadı.

    Sandalye ve masalar çekildi

    Bugün akşam saatlerine doğru etkisini kaybetmesi beklenen fırtına nedeniyle oluşan dalgalar, Süleymanpaşa ilçesinin sahil kesiminde bulunan esnafları da etkiliyor. Birçok kafe, 3 metreye ulaşan dalgaların etkisi ile sular altında kalan sandalye ve masalarını çekti.

    Yaz boyunca insanlarla dolup taşan Süleymanpaşa sahili de soğuk hava ve dalgalar nedeniyle bomboş kaldı.

  • Oğlu evinin önünden dövülerek kaçırılan annenin acısı dinmiyor

    Mersin’de iki arkadaşı tarafından evinin önünden dövülerek kaçırılan 22 yaşındaki gençten 635 gündür haber alınamıyor. Ailenin şikayeti üzerine genci kaçırdığı iddia edilen zanlılar yakalanıp tutuklanırken, anne Sinem Serbest ise oğlunun artık bulunmasını istiyor. Serbest, “Büyük ihtimalle oğlumu öldürdüler. 2 yıldır oğlumdan hiçbir şekilde haber alamıyoruz” dedi.

    İddiaya göre, 9 Ekim 2016 Pazar günü Sezgin G. ve Ekrem K, Mezitli ilçesi Akdeniz Mahallesi’nde evinin bulunduğu apartmanın bahçesinde oturan Furkan C.’nin yanına geldi. Gece yarısı sitenin bahçesinde bir süre sohbet eden üç kişi daha sonra tartışmaya başladı. Ardından Sezgin G. ve Ekrem K, Furkan C.’yi darp etmeye başladı. Yaşanan arbedenin ardından iki arkadaş, Furkan C.’yi döverek sitenin dışına çıkarıp bir araca bindirerek uzaklaştı. O günden sonra çocuklarından haber alamayan ailenin şikayeti üzerine harekete geçen Asayiş Şube Müdürlüğüne bağlı Gasp Büro Amirliği ekipleri, sitenin güvenlik kamerası görüntülerini inceledikten sonra Sezgin G. ve Ekrem K.’yi gözaltına aldı. Zanlıların üzerinden kaçırılan gencin cep telefonu çıktı. Şüphelilerin polisteki ifadesinde, kaçırdıkları Furkan C.’yi ormanlık bir alana götürdüklerini, burada dövmeye devam ettikleri sırada ellerinden kurtulup kaçtığını söyledikleri öğrenildi. Zanlıların ifadesi doğrultusunda ormanlık alanda arama çalışması yapan polis ve AKUT ekipleri, kayıp gencin izine rastlayamadı. Ardından 2 şüphelinin de arama çalışmalarını sürdüren ekipler, kısa süre içinde İsmail B. ile aranan bir şahsı daha yakaladı. 4 şüpheli emniyetteki ifadelerinin ardından sevk edildikleri mahkemece tutuklandı.

    O günden beri haber alınamayan Furkan C.’nin olay zamanı askerden izine geldiği öğrenildi.

    “2 yıldır oğlumdan hiçbir şekilde haber alamıyoruz”

    Olayla ilgili konuşan anne Sinem Serbest, oğlunun 9 Ekim 2016 yılında evlerinin önünden dövülerek götürüldüğünü söyledi. Oğlunun kaçırılmasını güvenlik kameralarını izleyerek gördüklerini belirten Serbest, “Polislerimiz de bu görüntüleri izleyerek bu oğlumu kaçıran 4 kişiyi yakalayarak, cezaevine girmelerini sağladılar. Yalnız içlerinden birisi şu an açık cezaevinden kaçmış durumda. Bunlar çocuğumu aldıklarını, Mersin’de bir çöplüğe götürüp dövdüklerini, parasını ve cep telefonunu elinden aldıklarını ve çocuğumun ellerinden kaçtığını söylüyorlar. 2 yıldır oğlumdan hiçbir şekilde haber alamıyoruz. Ellerinden oğlumun kaçtığını söylüyorlar ama 2 yıldır oğlum bana hiçbir şekilde dönüş yapmadı, hiçbir şekilde oğlumdan haber alamıyorum. Oğlum yaşasaydı bizi kesin arardı. Bu korkup da kaçma olayı değil. Korksa bile annesine, akrabalara sığınırdı. 2 yıldır hiçbir iz yok. Mersin polisimiz bu konuda çok titizlikle çalıştılar ve çalışmaya devam ediyorlar. Zanlıları yakalayıp, cezaevine girmesini sağladılar. Zanlılardan birisi İ.B. yani asıl azmettirici cezaevinden kaçmış durumda. Kapalı cezaevindeydi ama nasıl açık cezaevine geçtiyse oradan kaçmış” ifadelerini kullandı.

    “Büyük ihtimalle oğlumu öldürdüler”

    Bir arsanın aranması için savcılığa başvurduklarını kaydeden Serbest, “Savcılık da bu konu hakkında talimat verdi yalnız Türkiye’de bu arama yapan köpek sayısı az. Onların dönüşüm sırasını bekliyoruz. Kaçan bu şahsın da bu arsada arama yapılacağını öğrendiğinden kaçtığını düşünüyoruz. Kaçan zanlının delilleri karartmak için kaçtığını düşünüyorum. Oğlumun o arsada gömüldüğüne inanıyorum. Bu konu hakkında zaten cinayet masası ile gasp büro amirliği beraber çalışıyorlar. Önce olaya sadece gasp bakıyordu. Sonra çocuk ortaya çıkmayınca cinayet büro amirliği de bu işe bakmaya başladı. Büyük ihtimalle oğlumu öldürdüler. Bu kaçan şahsın da kalan delilleri karartacağına inanıyorum. Diğerleri kapalı yatıyor, bu nasıl olduysa açığa geçmiş” diye konuştu.

  • Siirt’te şehit olan korucuların acıları dinmiyor

    Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu Genel Başkanı Ziya Sözen, Siirt’in Eruh ilçesi Ormanardı köyünde hain saldırı sonucunda şehit olan 6 güvenlik korucusunun arkalarında bıraktığı acıdan dolayı vicdan azabı çektiğini söyledi.

    Dün sabah saatlerinde Siirt’in Eruh ilçesi Ormanardı köyü kırsalında teröristler tarafından düzenlenen hain saldırıda 6 güvenlik korucusu şehit olmuş, 4 asker ile 3 güvenlik korucusu ise yaralanmıştı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile birlikte cenaze törenine katılan Ziya Sözen, şehit korucuların arkada bıraktığı acıdan dolayı büyük bir üzüntü yaşadığını ve vicdanen rahatsız olduğunu söyledi. Sözen, “Hepimizin bildiği üzere önceki gün Siirt’te PKK terör örgütünün saldırısı sonucu 6 güvenlik korucumuz, 6 dava arkadaşımız şehit olmuştu. Dile kolay tam 6 cenaze, tam 6 gencecik fidan hayatlarının baharında bağımsızlığımız için, özgürlüğümüz için, vatan için, bayrak için kendi hayatlarından ve sevdiklerinden vazgeçtiler. Sadece hayatlarından vazgeçmediler. Geriye gözü yaşlı eşler, anneler, babalar ve 38 boynu bükük yetim çocuk bıraktılar. Evet dile kolay. Tam 38 yetim. Bu sayılar kimileri için hiç bir anlam ifade etmeyebilir. Kimileri için sadece rakamdan ibaret olabilir. Ama bu acıyı yaşamış biri olarak 6 şehidimiz ve geride bıraktıkları benim yüreğimi yaktı, içimi dağladı, ciğerimi parçaladı. Cenaze töreni için gittiğimiz Ekmekçiler köyünde Kürtçe ağıtlar yeri göğü inletiyordu. Evet yanlış duymadınız Kürtçe ağıtlar yeri göğü inletiyordu. Bu acıya dayanmak gerçekten çok zor. Yan yana dizilmiş al bayraklara sarılı tam 6 cenaze. Allah bu acıyı kimseye yaşatmasın. Sadece babasını daha önce teröre kurban veren bir şehit çocuğu olarak değil, korucuları temsil eden bir konfederasyonun başkanı olarak dün vicdanım sızladı. Vicdan azabı çektim. Korucularımızın evlerini, yaşadığı ortamları, eşlerinin, çocuklarının üzerindeki kıyafetlerini, fakir hallerini görünce içim parçalandı, kendimi suçlu hissettim, vicdan azabı çektim. Cenaze töreninden sonra olayın olduğu yere gittik. Nöbet yerlerini, kumanyalarını gördükten sonra bu üzüntüm ve vicdan azabım katbekat arttı. Hayatı vatan sevgisi ile kurşun arasında geçen bu insanlarımız fakirlik çekmemeli, kimseye, kimselere muhtaç olmamalı. Vatan için ölmeye giden birinin acaba evde eşim, çocuklarım neler yiyiyor, ne giyiniyor, nasıl geçiniyor diye düşünmemeli. Hayatını vatana feda etmeye koşarak giden korucularımız asgari ücretle çalışmamalı. Aileleri bu sefaleti çekmemeli. Kimseye muhtaç olmamalı. Başları dik yürümeli. Bunu kimseleri suçlamak için söylemiyorum. Bu sorun sadece bugününün sorunu değil. Hatta şimdi en iyi haldeyiz. Bu fakirlik, bu çaresizlik yıllardan devam edip gelen bir sorun. Bunu söylerken vicdanımın sesini dinliyorum. Bunları bugün dile getirmeyeceksek ne zaman dile getirebiliriz? Ben konfederasyon başkanı olarak kendimi suçlu hissediyorum ve vicdan azabı çekiyorum. Geçmişte milletin verdiği fitrelerle geçinen, milletin ikinci el kıyafetlerini bayramlarda giyen bir şehit çocuğu olarak vicdan azabı çekiyorum. Vatan için canlar veren bu aileler, bu fakirliği çekmemeli, bu mağduriyeti yaşamamalı. Bunu görmemiz için daha kaç can vereceğiz? Devlet büyüklerimden rica ediyorum. Evet vatan savunmanın bir bedeli olamaz, olmamalı. Ama korucularımızın aileleri aç ve açıkta. Yokluk ve sefalet içinde. Artık dayanacak güçleri kalmadı. Hepsi borç batağında, hepsi banka kredileri ile boğuşuyor” dedi.

    Sözen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslendi

    Ziya Sözen, açıklamalarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenerek şunları söyledi:

    “Bütün dünya mazlum ve mağdurlarının sesi olan, dünyadaki bütün mazlum ve mağdurlara sahiplik yapan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bu feryadımızı duymasını ve bize kulak vermesini rica ediyorum. Göreve geldiği günden beri korucular için bir şeyler yapmak için çabalayan, çırpınan İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’nun korucularımızın bu mağduriyetlerine çare bulmasını rica ediyoruz. Biliyorum ve inanıyorum ki Bakanımızda en az bizim kadar üzülüyor ve en az bizim kadar vicdan azabı çekiyor. Bu satırları yazarken üzüldüm, sıkıldım çünkü bu konularla gündeme gelmekten, bu konuları gündeme getirmekten gerçekten üzülüyor ve utanıyorum. Bu satırlar bizi sevmeyen PKK’lıları ve yandaşlarını da sevindirmiştir. Onu da biliyor ve hissediyorum. Ama dün o ailelerin çaresizliğini, mağduriyetlerini gördükten sonra, şahit olduktan sonra bun dile getirmemenin vicdansızlık olduğunu düşündüm. Ben bu sorunları dile getirmek zorundayım. Çünkü bu insanlar bizi umut olarak, çare olarak görüyorlar. Ben bunları dile getirmezsem dava arkadaşlarıma ihanet etmiş olurum. İnşallah devlet büyüklerimiz sesimizi duyar, bu sorunları çözer ve bizde bir daha bu konularla gündeme gelmeyiz. Bu vesilelerle şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bu Ailelerimizin acısını yüreğimde paylaşıyorum. Şehitlerimize kurşun sıkan hain, alçak teröristleri lanetliyorum”.

  • (Özel Haber) Evlerinin önünden dövülerek oğlu kaçırılan annenin gözyaşları 4 aydır dinmiyor

    Mersin’de iki arkadaşı tarafından evinin önünden dövülerek kaçırılan 22 yaşındaki gençten, 4 aydır haber alınamıyor. Ailenin şikayeti üzerine genci kaçıran zanlılar yakalanıp tutuklanırken, anne Sinem Serbest oğlunu her yerde arıyor. Tutuklu sanıklardan 3’ünün ilk duruşması yapılırken, mahkeme de delillerin tam toplanması amacıyla duruşmayı erteledi. Anne Serbest, 120 gündür oğlunu aradıklarını belirterek, “Devletimizden, eğer oğlum öldüyse cesedini bulmasını istiyorum. En azından gömeriz, yeri belli olur” dedi.

    İddiaya göre, 9 Ekim Pazar günü Sezgin G. ve Ekrem K., Mezitli ilçesi Akdeniz Mahallesi’nde evinin bulunduğu apartmanın bahçesinde oturan Furkan C.’nin yanına geldi. Gece yarısı sitenin bahçesinde bir süre sohbet eden üç kişi daha sonra tartışmaya başladı. Ardından Sezgin G. ve Ekrem K., Furkan C.’yi darp etmeye başladı. Yaşanan arbedenin ardından iki arkadaş, Furkan C.’yi döverek sitenin dışına çıkarıp bir araca bindirerek uzaklaştı. O günden sonra çocuklarından haber alamayan ailenin şikayeti üzerine harekete geçen Asayiş Şube Müdürlüğüne bağlı Gasp Büro Amirliği ekipleri, sitenin güvenlik kamerası görüntülerini inceledikten sonra Sezgin G. ve Ekrem K.’yi gözaltına aldı. Zanlıların üzerinden kaçırılan gencin cep telefonu çıktı. Şüphelilerin polisteki ifadesinde, kaçırdıkları Furkan C.’yi ormanlık bir alana götürdüklerini, burada dövmeye devam ettikleri sırada ellerinden kurtulup kaçtığını söyledikleri öğrenildi. Zanlıların ifadesi doğrultusunda ormanlık alanda arama çalışması yapan polis ve AKUT ekipleri, kayıp gencin izine rastlayamadı. Ardından 2 şüphelinin de arama çalışmalarını sürdüren ekipler, kısa bir süre içinde İsmail B. ile aranan bir şahsı daha yakaladı. 4 şüpheli emniyetteki ifadelerinin ardından sevk edildikleri mahkemece tutuklandı. 4 aydan bu yana kayıp olan Furkan C.’nin bulunması için çalışmalar sürüyor.

    “Oğlumu sitenin içinden döverek çıkartıyorlar”

    Anne Sinem Serbest ise 120 gündür oğlunu Mersin’de sokak sokak arıyor. Oğlunun fotoğrafının bulunduğu broşürleri daha önce vatandaşlara gösteren ve duvarlara asan gözü yaşlı anne, buradan da sonuç alamadı. Oğlunun bulunmasını isteyen anne, yetkililerden yardım istedi. Olayla ilgili İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Serbest, olayın 9 Ekim 2016’da gerçekleştiğini söyledi. Serbest, “Olay günü gece saat 03.00 gibi bir arkadaşı oğlumu bir bahane ile evden aşağı çağırıyor. Oğlum da bunun üstüne aşağı iniyor. Kamelyanın orada bir sigara yakıyorlar ve birkaç dakika sonra şu an tutuklanan 3 sanıktan bir tanesi yumruklayarak Furkan’ı, sürükleyerek sitenin dışına çıkartıyor. Kapıda araba bekliyor ve içinde şu anda tutuklu sanıklar var. Onlar da oğlumu döverek zorla arabanın içine atıyorlar. Çocuğu Kuyuluk çöplüğüne götürüyorlar. Giderken yolda anlattıklarına göre döverek götürüyorlar. Götürdükleri yerde de oğlumu dövdüklerini söylüyorlar. Kaçırdıkları araçta kana da rastlandı. Çocuğumun telefonunu da gasp ediyorlar” diye konuştu.

    “Devletimizden, eğer oğlum öldüyse cesedini bulmasını istiyorum”

    Şu anda olayla ilgili davanın sürdüğünü kaydeden Serbest, “4. Asliye Ceza Mahkemesinde davamız sürüyor. Şu anda tutuklu bulunanların ilk duruşması oldu. Sanıklar ’zorla adam kaçırmaktan, hürriyeti alıkoymaktan, darp etmekten’ şu an yargılanıyor. Savcımız gasp ile ilgili delil topladığını, eğer yeterli delil elde ederse inşallah gasptan da dava açılabileceğini söylüyor. Çünkü çocuğumun telefonu sanıkların üstünden çıktı. Mahkeme davayı erteledi. Tutuklular halen tutuklu durumda. Furkan’dan haber alınamıyor. Öldü mü, sağ mı belli değil. Ölüsünü bulsam da razıyım. En azından gömeriz yeri belli olur. Şu an hiçbir şey belli değil. Sanıklar bununla ilgili bir şey de demiyor. ’Elimizden kaçırdık’ diyorlar. Devletimizden, eğer oğlum öldüyse cesedini bulmasını istiyorum. Cesedi de olsa ona razıyız. Yeter ki bir bulunsun” şeklinde konuştu.

    Olayın hemen ardından karakola gittiklerini söyleyen Serbest, “Gitmediğim belki kapı kalmamıştır. Furkan’ın resimlerini her yere astım, belki bir gören olur diye. Bütün araçlara, kentin her yerine astım. Furkan’dan hiçbir haber alamıyoruz. Bugüne kadar da dışarıdan hiç kimse bize Furkan’ı gördüm diye dönüş yapmadı. Birkaç tane yalancı tanıklar oldu. Zaten onları da tutuklu sanıklar sundu. Onlar da dinlendi. Hakimimiz de onların ifadelerinde bir takım çelişkiler olduğunu gördü. Karakol ifadelerinde şu tarihte Furkan’ı yaralı olarak gördük diyorlar ama hakim huzurunda bilmiyoruz hangi tarihte gördüğümüzü diye çelişkilerde bulundular. Emniyetimiz de halen Furkan’ı arıyor” ifadelerini kullandı.

    “Facebook hesabından tehditler yağdırmışlar”

    Oğlunun yaşama ihtimaline karşı birde çağrıda bulunan Serbest, “Onların dediği gibi Furkan kaçtı, yaşıyorsa burada zaten kayıp olarak aranıyor. Furkanım burada hiçbir şekilde suçlu değil. Evine gelsin. Biz onu bekliyoruz. Halen bir ümidim var. Tam 4 ay oldu. Yaşasaydı beni arardı. Akrabalardan bir tanesini mutlaka arardı. Herkes onu arıyor, herkes ondan haber bekliyor. Hiçbir şekilde bize ulaşmadı. Hatta facebook hesabının şifresini biz bir ay önce kırdık, öyle girdik. Acaba oraya giriyor mu diye kontrol etmek istedik. Çocuğum kaçırılmadan bir hafta 10 gün önce oradan o kadar çok tehditler edilmiş ki hiçbirine cevap da vermemiş. Hatta kaçırıldıktan sonra yeniden tehditler edilmiş, ’ortaya çık Furkan’, ’çıkacaksın’ diye. ’Seni, aileni yok ederiz’, ’ortaya çıkacaksın, davadan vazgeçeceksin’ diye tehditler etmişler. Çocuğumun öldürülmüş olması büyük ihtimal. Yaşasaydı beni, ablasını mutlaka arardı. 4 aydır arıyoruz” dedi.

  • 15 Temmuz’un acıları dinmiyor

    15 Temmuz mağduru Hasan Akdoğan, oğlu Bahadır Akdoğan’ın sebep gösterilmeden GATA’ya çağrıldığını belirterek, “Bize dedikleri prosedürdü ama çocuğun bir gün cenazeye katılmasına izin vermediler. Dışarı çıkmasını yasaklamışlar” dedi.

    15 Temmuz darbe girişiminin acıları dinmiyor. FETÖ dolayısıyla oğlunun vefat ettiğini belirten Hasan Akdoğan, oğlunun 1 yıl önce terhis olarak çürük raporu almasına rağmen sebep gösterilmeden tekrar Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne çağrıldığını kaydetti.

    “Kendisi 1 yıl önce terhis oldu çürük raporu aldı. ‘Savaşta askerlik yapabilir, barışta askerlik yapamaz’ diye rapor verdiler” diyen Akdoğan, “Raporun verildiği yer İstanbul Haydarpaşa Askeri Akademisi. Askerliğini de Babaeski’de tankçı er olarak yapmıştı. Bize bir telefon geldi ‘Bahadır Akdoğan ile görüşmek istiyoruz, çocuğunuzun bir hafta 10 gün civarında Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde kalması gerekiyor’ dedi. Ben de sebebini sordum. Herhangi bir şey olmadığını, sadece bir prosedür olduğunu söylediler. Darbenin yönetim kadrosundan Naci Akdemir isimli Albay bize bir kağıt gönderdi, Kara Kuvvetleri’nde çocuğumuzun hazır bulunması için. Çocuğumuzu biz 14 Temmuz tarihinde oraya gönderdik. Demişler ’hemen yatışınızı yapsınlar.’ Çocuğum o gün hemen yatışını yaptı” şeklinde konuştu.

    15 Temmuz’da darbe girişimi sırasında meydanlarda olduklarını ve akrabası olan Volkan Pilavcı’nın şehit olduğunu söyleyen Akdoğan, “Oğlum bize telefon açtı biz durumu bilgilendirdik ona ‘Volkan ağabeyin şehit oldu’ diye. Bu oradaki kişilerden Pazar günü izin istiyor ‘Şehidimiz var’ diye. Çocuğu kilitli vaziyette orada tutuyorlarmış, camlarını vidayla kapatmışlar. Bize dedikleri prosedürdü ama çocuğun bir gün cenazeye katılması için izin vermediler. Dışarı çıkmasını yasaklamışlar” ifadelerini kullandı.

    Oğlu Bahadır Akdoğan’ın Şehit Volkan Pilavcı’nın cenazesine katılmasına izin verilmediği için kaldığı hastanedeki camdan çıkmaya çalışırken boynunu kırdığını belirten Akdoğan, “Camdaki vidayı sökmüş, çarşafları birbirine bağlayarak aşağıya inmeye çalışırken de boynu kırılıyor. Bu olay Pazar günü gündüz oluyor ancak bize bir gün sonra haber veriliyor. Artık ne yaptılar, ne döndü biz bilmiyoruz. Bu darbeciler hastaneyi ele geçirmiş, kendi adamlarını tedavi ettikleri için de sanıyoruz ki sivilleri kabul etmediler, o yüzden de bizi çağırmadılar. Ben vardığımda çocuğum yoğun bakımda yatıyordu, bilinci açıktı. Suyunu içirdim ‘baba bana izin vermediler’ dedi. ‘Anlatacağım çok şey var’ dedi. Boynunda boyunluk takılıydı. Yorulmasın diye çok fazla üstelemedim” diye konuştu.

    “Ameliyattan sonra bana söylenen çocuğumuzun bir hafta uyutulacağı, bu esnada oksijeni ise makine ile vereceklerini söylediler” diyen Akdoğan “Ben çocuğumu takip ettiğimde gayet uyuyordu. Ancak Perşembe günü çocuğumu uyutmadılar. Rahatsız oluyordu. Bize el ve ağız hareketleri ile derdini anlatmaya çalışıyordu. Çocuğumun akciğerlerinde sorun olduğunu ve kalbinin durduğunu söylediler. Ben bu Naci Akdemir’in bizden başka mağdurları varsa incelenmesini istiyorum. Çocuğuma şehitlik statüsü tanınmasını istiyorum” dedi.