Etiket: Dilini

  • Çocukların Dilini Oyun Çözüyor

    Oyun terapisi, 2,5-13 yaş aralığındaki çocuklarda görülen bir çok olumsuz davranışın nedeninin belirlenmesi ve giderilmesinde etkin olarak kullanılıyor. Medical Park Tarsus Hastanesi’nde görevli Psikolog Dilber Demir Baydar, çocukların oyun terapisiyle bilinç dışını ortaya çıkardığını, sorunların kökenine inilebildiğini, bilinmeyen sorunların ortaya çıktığını söylüyor.

    3-4 SEANSTA SONUÇ VEREBİLİYOR

    Baydar’ın verdiği bilgiye göre oyun terapisi; yeme problemi, kaygı, depresyon, okula uyum sağlayamama, takıntı, altına kaçırma, kabızlık, tırnak yeme, kardeş kıskançlığı, özgüven eksikliği, kekeleme, 3 – 4,5 yaş sendromu, kontrolsüz öfke gibi sorunları için uygulanabiliyor. Çocuk uyum sağladığında 3-4 seansta sonuç verebilen oyun terapisinde, uyum süreci gecikirse seans sayısı artabiliyor. Her seans 1 saat sürüyor ve bunun ilk 15 dakikası çocuk ve aileyle görüşme, devamındaki 45 dakika ise oyun uygulaması şeklinde gerçekleşiyor.

    BAŞARI ORANI YÜZDE 90

    Psikolog Dilber Demir Baydar, çocukların sorunlarının çözümünde oyun terapisinin yüzde 90 oranında sonuç verdiğini belirtiyor. Oyun terapisiyle, çocuğun dışarıya belli etmediği sorunlarının da ortaya çıkarılabileceğini vurgulayan Baydar, “Oyun terapisi için çocukların sıkıntısının olması gerekmiyor. Herhangi bir sorun fark edilmese bile, çocuğun bilinçdışında bir sıkıntı olabilir. Örneğin çocuk ilgi görmediğini düşünüyor, bir şeyden korkuyor, kardeşini kıskanıyor, en kötüsü cinsel istismar yaşamış olabilir. Bunları, oyun terapisiyle ortaya çıkarıp çözüm üretmek mümkün” diyor.

    OYUNDA İPUÇLARI VAR

    Oyunun, çocukların dünyasında çok özel bir yeri olduğunu belirten Psikolog Dilber Demir Baydar, şöyle devam ediyor: “Çocukların kendilerini en iyi ve en güzel ifade ettikleri ortam oyundur. Çocuk iç dünyasını oyunla dışa vurur. Çocuğunuzun hangi oyuncağı en çok sevdiğinden tutun, kendi kendine nasıl oyunlar yarattığı, hangi oyuncak nesnesine bağlı olduğu, bize ruh sağlığıyla ve sıkıntılarıyla ilgili çok önemli ipuçları vermektedir.”

  • Etkili İletişim İçin Anadolu İnsanı Yunus Ve Nasrettin Hocanın Dilini Kullanıyor

    Kırşehir Türk Ocakları tarafından düzenlenen Cuma Sohbetlerine katılan Doç. Dr. Selehattin Bekki, etkili iletişim için Anadolu İnsanının Yunus ve Nasrettin Hoca’nın dilini kullanması gerektiğini söyledi.

    Bekki, Yunus’un 250 şiirini 55 bestekarın ele alarak bestelediğini, İstanbul tekkelerinin ise Yunus’un şiirlerinin yaygınlaşmasında birinci derecede etkili olduğunu anlattı.

    Yunus Emre’nin adının geçtiğinde Allah’a böyle bir insan için şükretmemiz gerektiğini belirten Doç. Dr. Selehattin Bekki, “Yunus Emre’nin bir takım eserleri yazılı gelenek olarak bir takım eserleri ise sözlü olarak günümüze kadar gelmiş, biz onun söylemleri ile dostluğu, arkadaşlığı, sevgiyi bünyemizde yaşar olmuşuz. Yunusça söyleyiş, zamanla bir gelenek olmuş başkaları şiir söylemiş olsa da yunus bir nehirdir. Yunus mahlası ile söylenen şiirler Yunus geleneği içerisinde değerlendirilmelidir” dedi.

    Etkili iletişim kurabilmek için Yunus Emre ve Nasrettin Hoca dilinin iyi kullanılması gerektiğinin altını çizen Bekki şöyle konuştu:

    “Bireysel ve toplumsal olarak etkili bir iletişim sağlayabilmemiz için bizim, Yunus Emre ve Nasrettin Hoca dilini kullanmamız gerekiyor. Çünkü onlar Türk insanının damıtılmış erdemi düşüncesi ve hazırcevaplılığını Türk Dilinde sağlamışlardır. Onların Türkçeleri Yunus Emre’nin ortaya koyduğu şiirler Nasrettin Hoca adına bağlı olarak üretilen fıkralar ardılları tarafından yeniden üretilerek günümüze kadar getirilmiş, devamlı bu insanlar ardıllarını beslemişlerdir. Yunus Emre’nin şiirlerinin en önemli özelliği bestelenmiş olmasıdır. 250 Şiiri bestelenmiş, ve 55 farklı bestekar ise şiirlerini ele almış, daha çok ise ilahi formunda şiirleri bestelenmiş gür bir kaynak çok çeşitli alanlarda beslenmiş.”

    Bekki ayrıca, “Osmanlı Devletinde Mevlit-i şerif için özel bir vakıf kurarak bütçe ayırmışlardır. İnsanların dini ayinlerde musiki ile şiiri birleştirme eğilimi vardır. Bu bizim eski inançlarımızdan da gelir. Mevlit-i şerif okutulması için kaynaklarda yirminin üzerinde sebep sayılmakta, 16 yüzyıl itibari ile Mevlit-i Şerif camilerde okutulur hale gelir. Önce tekkeler vasıtası ile Yunus’un şiirleri camilere girmiştir. Mevlit-i Şerifler Türkiye’de umumi ve hususi olarak yapılıyor. İmam Hatiplilerin Mevlit-i Şerif icrası ile ilgili herhangi bir eğitimleri yok” diye konuştu.

  • Kendisini İşaret Dilini Yaygınlaştırmaya Adadı

    İşitme engelli anne ve babasından doğuştan işaret dilini öğrenen Sema Bahar Karakeçe, işaret dilinin yaygınlaşması için öğretmen oldu.

    Tokat Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü tarafından açılan işaret dili kurs ilgi görüyor. Kursu anne ve babasından işaret dilini öğrenen 22 yaşındaki Sema Bahar Karakeçe, veriyor. Denizli’de annesi Fatma Karakeçe’nin doğuştan ve babası Oğuz Karakeçe’nin 1,5 yaşındayken havale geçirmesi sonucu işitme engelli olduğunu ifade eden 22 yaşındaki Sema Bahar Karakeçe, dedesi, dayısı ve teyzesinin de işitme engelli olduğunu söyledi. İngiliz dili ve edebiyatı bölümünü mezunu olmasına rağmen işaret dili eğitimi vererek yaygınlaştırmak isteyen Karakeçe, adeta kendini işitme engelli bireylere adadığını kaydetti. Çocukken öğrendiği işaret dilini öğretmek için kurslara katılarak eğitmen olan Karakeçe, Kütahya’dan sonra Tokat’ta kurs vermeye başladı. Babasının 1,5 yaşındayken işitme engelli olması nedeniyle kardeşi ile kendisinde işitme engeli olmadığını ifade eden Karakeçe, anne ve babası işitme engelli olduğu için bu dile daha iyi hakim olduğunu belirterek, “Banka, hastane gibi yerlerde işaret dili tercümanı olmadığı için annem ve babam benimle birlikte gitmek zorunda kalıyorlar. Çocukluk yıllarında 4. sınıfta bile kooperatif toplantısında tercümanlık yaptım. İşaret dilini bilmeyen herkese öğrenmesini tavsiye ediyorum. Her an her yerde insanların karşısına işitme engelli bir birey çıkabilir” dedi.

    “İŞİTME ENGELLİLER İÇİN VARIM DEMEK İSTİYORUM”

    İşitme engelli bireylerin iletişim kuramayınca kendilerini toplumda dışlanmış hissettiklerini ifade eden Karakeçe, “İşaret dili bildiklerini bir insanı görünce iletişim kurdukları için çok mutlu oluyorlar. Otobüste, banka da, hastane de özellikle belediye gibi yerlerde, böyle kurumlarda çok sıkıntı çekiyorlar. O yüzden ben de öğrencilerimin bu şekilde herkesin işaret dilini öğrenmesini istiyorum. Kendimi de aslında işitme engelliler için varım demek istiyorum. Yani onlar için çalışmak gerçekten beni mutlu ediyor. İşaret dilini ailemden öğrendim. Onun için de kendimi geliştirmek için eğitimlere katıldım. Sınavlara da girdim. O şekilde belgelerimi tamamladım. Şimdi de eğitmenlik yapıyorum, tercümanlık da yapıyorum aynı zamanda” diye konuştu.

    Tokat Halk Eğitim Merkezi Müdürü Yunis Yazıcı ise 4 tane işaret dili kursu açtıklarını belirterek, “Önceki yıllarda işaret dili öğreticisi, hocası konusunda biraz sıkıntımız vardı. Sağ olsun hocamız il dışından gelerek bu sıkıntımız giderdi” ifadelerini kullandı.

    Engelli vatandaşlarla daha iyi iletişim kurarak hizmet verebilmek için kursa katılan ebe, polis, sağlık memurları da kurstan duydukları memnuniyeti dile getirdi.