Etiket: Dilini

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştirmeyen milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştirmeyen milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştirmeyen milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur. Bu vahim tablo son dönemde kullanımı yaygınlaşan sosyal medya dili ve plaza dili ile daha da kötüleşmekte. Ne Türkçeye ne de İngilizceye uyan tuhaf bir dil ortaya çıkmıştır; bende anlamıyorum” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2019-2020 Özel Ödülleri töreninde konuştu.

    Geçen yıl yaşanan olağanüstü şartlar sebebi ile ödül töreninin gerçekleştirilemediğini kaydeden Erdoğan, bugün 2019 ve 2020 ödüllerinin birlikte verileceğini belirtti. Kültürün en önemli taşıyıcısının dil olduğunu bildiren Erdoğan, Türkiye’deki kültür meselesinin işin uzmanlarınca dil meselesi dışında tutulmaya çalışıldığını belirtti. Erdoğan, “Hocalarımızın hakkını ne yapsak ne söylesek ödeyemeyiz. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak bu sanat üstatlarımızın şahsında Türk kültür ve sanatına sahip çıkan herkese teşekkür ediyorum. Sanat eserlerinin önemini hepimiz gayet iyi biliyoruz ancak kültürle ilgili tartışmalarda maalesef o kültürün taşıyıcı olan dili ihmal ediyoruz. Ülkemizdeki kültür meselesi ekseriyetle işin uzmanları tarafından dil meselesinin dışında değerlendiriliyor. Oysa bir milleti maziden atiye taşıyan kültürse o kültürün en önemli unsuru dildir. Kültür dil kalıbında şekillenip dil kabında gelecek kuşaklara aktarılır. Dil olmadan insan, aile , toplum, millet, kültür ve medeniyette olmaz. Bir gün Konfüçyüs’e sorarlar bir memleketi idare etmek için gelseniz ilk işiniz ne olurdu. Filozof soruya şöyle cevap cevap verir; ’İşe dil ile başlar, önce dili düzeltirdim.’ Çünkü dil düzgün olmazsa kelimeler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatamazsa yapılması gereken vazifeler iyi yapılmaz. Gereken yapılmazsa; ahlak ve kültür bozulur. Ahlak ve kültür bozulursa adalet yolunu şaşırır. Adalet yanlış yola saparsa halk güçsüzlük ve şaşkınlık içine düşer ne yapacağını işin nereye varacağını bilmez. Hiçbir şey dil kadar önemli değildir” dedi.

    “Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştirmeyen milletlerin tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur” diyen Erdoğan, “Peyami Safa bunu ‘Dilini kaybeden millet her şeyini kaybetmiş demektir’ diyerek ifade ediyor. Bu acı gerçeğe rağmen dil meselesine yeterinde eğilmiyoruz. Caddelerde dolaştığınız zaman dükkanları, marketleri görünce bakıyorsunuz. Bizim dil nerede? Buralarda bizim diller yok. Bambaşka şeyler var. Bunu kaybettiğimiz anda biz kendimizi kaybetmiş oluruz. Türkçenin Sırları adlı eserde çok nefis bir tespit yapılıyor. Diyor ki; Ketebe Yektübü Arap’ındır. Kitap katip benimdir bu kadar basit. İşte biz buna muhtacız. Milli kimliğimizin ve hafızamızın nişanesi olan Türkçeye hak ettiğimi ihtimamı göstermiyoruz. Bunda bir dönem özdeşleştirmecilik adı altında dilimizin çoraklaştırılmasının, sığlaştırılmasının, kısırlaştırılmasının payı bulunuyor. Dilde sadeleşme yolda Türkçemiz tarihimizin en büyük kelime katliamına maruz bırakılmıştır. Asırlar boyunca kullana kullana Türkçeleştirdiğimiz kelimelere getirilen yasaklar. İddia edildiği gibi dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmaya yetmemiştir bilakis, dil cellatlarının elinde, Türkçemiz bizzat Gazi’nin ifadesiyle bir çıkmaza saplanmıştır. Zengin kelime birikimi tasfiyesiyle ortaya çıkan boşluğu bir dönem Fransızca son dönemde İngilizce kökenli kelimeler doldurmuştur. Bugün geldiğimiz noktada gençler bir asır önce vefat eden dedelerinin mezar taşını dahi okuyup anlayamamaktır. Sadece gençlerimiz değil; üniversite mezunu insanlarımız bile 70-80 sene öncesi eserleri okurken zorluk yaşıyor” diye konuştu.

    Çoğu insanın nispeten daha sade eserler bırakan yazarları bile sözlük yardımı olmadan anlayamadığını belirten Erdoğan, “Bu vahim tablo son dönemde kullanımı yaygınlaşan sosyal medya dili ve plaza dili ile daha da kötüleşmekte. Ne Türkçeye ne de İngilizceye uyan tuhaf bir dil ortaya çıkmıştır; bende anlamıyorum. Aynı şekilde kısaltma bahanesiyle uydurulan ve ne olduğu anlaşılmayan harf yığınları sosyal medyayı istila etmiştir. Dilde müstevlilerin adeta mahkumu durumundayız. Elbette başka dillerden kelime almak kusur değil asine bir zenginliktir. Dilin sesi ve cümle yapısını, yani Türkçenin mayasını bozmadığı sürece bundan bir beis yoktur. Halbuki Türkçe filler ve kelimeler yerine yabancı dillerdeki karşılıkları ikame edilmekle kalmıyor, asıl Türkçemizde olmayan zaman ve cümle yapılarıyla dilimizin özü tahrip ediliyor. Bu tuhaf dilin toplumun belli kesimleri arasında saygınlık meselesine dönüşmesi, meselenin başka bir halidir. Merhum Cemil Meriç’ten ilhamla söyleyecek olursak; ‘Bugün dilimiz perişan, mefhumlar kaypak, kelimeler ise köksüzdür” diye konuştu.

    Günümüzde siyasetten sanata beşeri ilişkilerden eğitime kadar pek çok alanda karşılaşılan sıkıntıların temelinde dil meselesi olduğunu kaydeden Erdoğan, “Bu sorunu çözmeden, dilimize hak ettiği değeri göstermeden diğer konularda mesafe alamayız. Şayet millet olarak bizim bir kültür davamız varsa öncelikle Türkçeden başlamamız gerekiyor. Dilimize sahip çıktığımız sürece, kimliğimize tarihimize sanatımıza tarihimize sahip çıkacağımıza inanıyorum. Türk dilinin konuşulduğu coğrafyalarda yürüteceğimiz çalışmalar için öncelikle kendi dilimizi geliştirmemiz gerekiyor. Bu bakımdan geleceğimize yapacağımız en büyük yatırımlardan biri bizden öncekilerin hatalarını tekrarlamadan yabancı dillerin istikası karşısında Türkçemizi korumak, zenginleştirmek ve geliştirmek olacaktır. Çünkü; yaşayan bir varlık olan dil, her canlı gibi emek ister, beslenmek, korunmak, geliştirmek ister. Bu konuda siyasetçilerden bilim adamlarımıza, gazetecilerden Üniversite hocalarımıza, ailelerden öğretmenlerimize kadar bir çok kesime önemli görevler düşüyor. Kültür ve sanat insanlarımız başta olmak üzere tüm kalem ve kelam erbaplarımızdan dilimize sahip çıkılmasını bekliyorum. Dil meselesinin siyaset ve ideoloji üstü bir konu olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum” ifadelerini kullandı.

    Programda konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Nuri Ersoy, tüm etkinliklerin dünyadaki çağdaş ve gelişen anlayışla paralel olarak yürütülmesini, yurt ve dünya sathında yankı bulmasını amaçladıklarını kaydetti. Ersoy, “Bu hedefe ilerlerken sanatsal ve kültürel faaliyetlerimizin, kadim medeniyetimizin beslediği derin kültürel dokumuzla ve benzersiz milli kimliğimizle uyumlu olması her zaman önceliğimiz olmuştur. Bugün de bizler devlet eliyle, kültür ve sanatı toplumun en geniş kesimine yayma gayretini gösterirken, yerel renklerimizi soldurmadan ulusaldan evrensele taşımaya, özgünlüğümüzle dünyada var olmaya, kimliğimizi daha da tanınır hâle getirmeye çalışıyoruz” dedi.

    Ödüllerin kültür ve sanat dallarında ortaya konulan üstün nitelikli eser ve çalışmalara binaen her yıl sahipleriyle buluşturulduğu ifade eden Ersoy,” Bu sene, içinden geçtiğimiz olağanüstü koşullar nedeniyle 2019 ve 2020 ödüllerini bir arada takdim edeceğiz. Değerlendirme Kurulumuzun yaptığı hassas ve titiz incelemeler neticesinde, Odunpazarı Modern Müze, Antakya Medeniyetler Korosu, Mimsanat Akademisi, Hisart Canlı Tarih Müzesi ile İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülü’ne layık bulunmuştur” açıklamasında bulundu.

    Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Konferans Salonu’nda gerçekleşen ödül törenine; Erdoğan’ın yanı sıra TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, milletvekilleri ve çok sayıda davetli katıldı.

  • Güleç: “Dünya tasarım dilini konuşmalıyız”

    Türkiye mobilyasının kalite ve teknolojide dünyayı yakaladığını, ancak tasarımda geri kaldığını ifade eden Mobilya Dernekleri Federasyonu (MOSFED) Başkanı Ahmet Güleç, “Dünya tasarım dilini konuşuyor olmamız gerekiyor ki dünyanın ilk 5 mobilya ihracatçısı olalım” dedi.

    İnegöllü mobilya sektörü temsilcileri 2017 yılını değerlendirdi. MOSFED Yönetim Kurulu Başkanı ve İstanbul Mobilya, Kâğıt ve Orman Ürünleri İhracatçılar Birliği Başkanı Ahmet Güleç, “İstanbul Mobilya Fuarı, dünyanın en önemli fuarlarından bir tanesidir. Almanya ocağın ikinci haftasında, İtalya iki veya üçüncü haftasında fuarlar yapıyor. Martta Çin’de mobilya fuarı düzenleniyor. İstanbul’da da ocağın üçüncü haftasında bir fuar düzenleniyor. CNR İMOB, bu dört büyük fuardan bir tanesi haline geldi. Türkiye 200 gümrük bölgesinde mal satar hale geldi. Çin, Kore, Tayvan, Japonya gibi ülkelerin yanı sıra ABD ve bölgesine, körfez ülkelerine, Kazakistan, Türkmenistan gibi dünyanın çeşitli ülkelerine mal satıyor. İlk 10 ülke arasında İngiltere, Fransa, Almanya, ABD, Suudi Arabistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Irak gibi ülkeler var. Biz dünyanın her tarafında tanınan bir mobilya sektörü olduk. Dünya ihracat sıralamasında da 23’ten 12. sıraya yükseldik. Bu başarı Türkiye mobilya sektörünün 4 özelliğinden geliyor. Türkiye bir mobilya üretim tesisi haline geldi. Türkiye mobilya sektörünü oluşturan girişimcilerimiz önce ulusalda sonra globalde dünya mobilya sektörüyle buluştu” dedi.

    Başkan Ahmet Güleç, “İnegöl mobilyası olarak baktığımızda önce Marmara bölgesine satıyorduk, sonra bütün Türkiye’ye satmaya başladık, ardından dünyaya açıldık. Türk mobilya sektörü müteşebbis güçle yoluna devam ediyor. 2023 hedefimizi rahatlıkla yakalayacağız. Burada tasarıma çok fazla önem vermemiz gerekiyor. Tasarım işi İnegöllü mobilyacı arkadaşlarımızın bundan sonra daha fazla önemsemeleri gereken bir konu. Hem Türkiye hem İnegöl mobilya sektörünün tasarıma çok daha fazla önem vermesi gerekiyor. Bu tasarımı da sadece kendi bilgi ve tasarımcımızla değil, dünyaya mal satacaksak dünya tasarımcılarının bilgi ve tecrübelerini sektörümüze katmamız gerekiyor. Dünya tasarım dilini konuşuyor olmamız gerekiyor ki dünyanın ilk 5 mobilya ihracatçısı olalım. Kaliteyi, teknolojiyi çözdük, dünya ile rekabet edebiliyoruz. Tek eksiğimiz tasarım. Tasarımı çok daha fazla önemsememiz gerekiyor” dedi.

  • Çerkes dilini ve kültürünü yaşatacak kültür merkezi açıldı

    Konya’da Adige Dil Derneği tarafından Ilgın ilçesinin İhsaniye Mahallesi’nde Konya Büyükşehir Belediyesi ve Samsun Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan İhsaniye Kültür Merkezi yoğun katılımla açıldı.

    Adige Dil Derneği (ADDER) tarafından Konya Büyükşehir Belediyesi, Samsun Büyükşehir Belediyesi ve Ilgın Belediyesinin katkıları ile hayata geçirilen İhsaniye Kültür Merkezi törenle açıldı. Türkiye’den ve dünyanın farklı ülkelerinden çok sayıda Çerkes kökenli vatandaşın katılımı ile yapılan törende konuşan Türkiye Belediyeler Birliği ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, böyle bir eserin ortaya çıkmasında emeği geçen dernek yönetimini tebrik etti. Anadolu’da yaşayan insanların tamamının iki ana vatanı olduğunu belirten Başkan Akyürek, “Birisi doğduğu, annesinin babasının doğduğu, ilk kökenlerinin bulunduğu yerdir. Bu bazen Türkistan’dır, Balkanlardır, dünyanın değişik yerleridir. Hepimizin ortak ikinci vatanı ise Anadolu’dur. Osmanlı’nın yıkılmasıyla 46 bağımsız devlet oluştu. Dünyanın neresinde bu topluluklardan dara düşen olmuşsa ana kucağına gelmiştir ve Anadolu’da buluşmuştur. Burası bir kültürler harmanıdır. Geçtiğimiz yüzyıl bir felaket, yıkım asrıydı. Gönül coğrafyamızın her bölgesinde insanlarımız acı çektiler. Şimdi artık yeniden diriliş, yeniden ayağa kalkış dönemini yaşıyoruz. Ecdadımızın gönül coğrafyamızdan çekilmesiyle birlikte ortaya çıkan sıkıntılar yaşanmaya devam ediyor. Yeniden birlikte yaşama kültürünün, hakkı üstün tutan bir anlayışın hakim kılınması için hep birlikte mücadele vermemiz gerekiyor. Türkiye’nin bu konuda özel sorumluluğu var. Bu birikimi Türkiye taşıyor” dedi.

    “Şeyh Şamilin torunlarına hizmet şereftir”

    Böyle bir kültür merkezine hep birlikte vesile oldukları için mutlu ve gururlu olduğunu belirten Başkan Akyürek, “Haziran sonuna kadar mahallemizin içiyle birlikte hem yol genişletme hem asfalt çalışmasını tamamlayalım. Mahallenin içini asfalt ve kilitli taş yapalım. Kültür merkezinde kültürümüzün yaşatılması konusunda elimizden geleni yapmak isteriz. Ayrıca Konyamızdaki Çerkes köyleri ile ilgili bir çalışmayı da gerçekleştirelim. Şeyh Şamilin torunlarına hizmet bir şereftir” dedi. Mahalle sakinlerinin çoğunluğunun isim konusunda teklif getirmesi halinde mahalleye eski isminin verilmesi konusunu Büyükşehir Meclisinde değerlendireceklerini kaydeden Başkan Akyürek, aynı şekilde Kulu İlçesi Tavşançalı Mahallesi’nin talebi üzerine isminin Ömeranlı olduğunu hatırlattı. Kültürün ve geçmişin yaşatılmasının görevleri olduğunu kaydeden Başkan Akyürek, Kültür Merkezi’nin Ilgın ilçesi ve Konya için hayırlı olmasını diledi.

    “Örnek bir eser ortaya çıktı”

    Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz da, Ali İhsan Tarı’nın Çerkes dilinin kaybolmasını önlemek için verdiği mücadelenin örnek olduğunu belirterek, Milli Eğitim Bakanlığının komisyonlarından geçirilerek Latin harfleriyle Çerkes dilinin ifade edilmesi konusunun tescil edildiğini dile getirdi. Yılmaz, “Ali İhsan Bey, bu tesisi yapmak istediğini belirttiğinde hemen Konya Büyükşehir Belediye Başkanımız Tahir Beyi aradım, kendileri ve Ilgın Belediyemiz hemen harekete geçti. Biz de Samsun’dan elimizden geldiğince katkıda bulunduk. Sonunda bu eser ortaya çıktı” dedi. AK Parti’nin iktidara geldiği günden bu yana ülkemizde yaşayan hiçbir azınlığa hiçbir şekilde ayrım yapmaksızın kültürel değerlerini ve miraslarını yaşatmak ve geliştirmek adına gereğini yaptığını kaydeden Yılmaz, “Çerkesler gibi diğer azınlıklar da daha önce görmedikleri oranda fırsatlar yakaladılar. Çerkes halkı da bu hakkı kullanıyor. Bir insanın dilini unutmamak, kültürel değerlerini unutmamak, kimliğini yaşatmak adına verdiği mücadele önemlidir. Bu önemli tesisin hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu.

    “Başkan Akyürek’e ve Başkan Yılmaz’a teşekkür

    Açılışa katılan Çoğulcu Demokrat Partisi Genel Başkanı Kenan Kaplan, Çerkes halkının bu coğrafyaya geldiği günden itibaren üzerine düşen sorumlulukları büyük bir fedakarlıkla yerine getirdiğini belirterek, yok olma noktasına gelen Çerkes kültürünü ve kimliğini yaşatma konusunda önemli eser olan kültür merkezinin hayata geçirilmesinde emeği geçen Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek’e ve Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz’a teşekkür etti. Ilgın Belediye Başkanı Mehmet Karahan, ilçenin ve mahallenin bir adım daha öne çıkması adına çok önemli bir ana şahitlik ettiklerini vurgulayarak, bu güzel eseri ilçeye kazandıran Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek ve Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz’a teşekkür etti.

    “Dilin devamı için böyle eserler çoğalmalı”

    Çerkes Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Nusret Baş da, Çerkeslerin bugün dünyanın 40 ülkesinde tarumar şekilde yaşadığını ama büyük bir çoğunluğun Türkiye’de yaşadığını belirterek, dünyanın dört bir yanındaki Çerkeslere ulaşabilmek için devlet büyüklerinden Çerkesçe yayın yapan televizyon kanalı istediklerini ifade etti. Dilin devamı için böyle kültür merkezlerinin çoğalmasını talep eden Baş, “Bu konuda Konya Büyükşehir Belediye Başkanımıza minnetlerimizi sunarak teşekkür ediyoruz” dedi. Adige Dil Derneği Başkanı Ali İhsan Tarı ise, Çerkesler olarak tek farklarının dil olduğunu belirterek, “Biz bu farkımızı korumak istiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığının desteğiyle burada yazın dil kursları açmak istiyoruz. Kaybolan 108 bin kelimemiz var. Bir kelimenin bir topluma yerleşmesi 50 yıl sürüyor. Bu bir güzellik. Tıpkı bahçedeki çiçekler gibi. Farklı bir renk sadece. Geri kalan her şeyde, ülküde, vatandaşlıkta beraberiz. Omuz omuzayız. Özellikle Konya ve Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlarımıza katkıları için çok teşekkür ediyorum” dedi

    Konuşmaların ardından İhsaniye Kültür Merkezi’nin açılışı protokol mensupları ve katılımcılar tarafından hep birlikte yapıldı.

  • Candan: “Dilini kaybeden bir millet milliyetini de kaybeder”

    Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Çorum Şube Başkanı Turhan Candan, “Dilini kaybeden bir millet milliyetini de kaybeder” dedi.

    Başbakan Binali Yıldırım’ın Yunus Emre Enstitüsü “Türkçe Yaz Okulu” kapanış programında yaptığı konuşmada, dilin önemine vurgu yaparak, sosyal medya dilinin yazı diline dönüşüyor olmasının yol açtığı tehlikelere ilişkin görüşlerine Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği olarak katıldıklarını açıklayan TDED Başkanı Turhan Candan, bir dilin omurgasını yazı dilinin oluşturduğunu söyledi.

    Konuşma dilinde ne kadar farklılıklar olsa da yazı dili ülkenin her tarafında farklı olduğunda artık orada dil birliğinden söz etmenin mümkün olmadığının altını çizen Candan, “Yazı dili arasında bir fark oluşmaya başlıyorsa ki bunu bugün sosyal medyada bunu çok net bir şekilde görüyoruz. Sayın Başbakanımız bunu dile getirdi. Nesiller arasında kopuşun da söz konusu olduğu böyle bir duruma rıza göstermemiz mümkün değildir. Türkçe konusunda, dil konusunda hepimiz hassas olmalıyız. Özellikle eğitim camiası hassas olmalı. Kültüre karşı duyarlı olan tüm kesimler bu konuda emek sarf etmeli. Çünkü dilini kaybeden bir millet milliyetini de kaybeder. Bunun tarihte birçok örneği vardır. Başka değerlerini kaybedip dilini korudukları müddetçe milliyetleri devam etmiştir. Dilini kaybeden hiçbir millet egemenliğini, bağımsızlığını, milliyetini koruyamamıştır. Bugün bu tehlike ile karşı karşıyayız” diye konuştu.

    Türkiye Cumhuriyeti Devletinin payidar kalacaksa dili ile kalacağını, geleceğe taşınacaksa dili ile taşınacağını vurgulayan Candan, Türk Dil ve Edebiyat Derneği olarak yaptıkları çalışmalarda buna önem verdiklerinin altını çizdi.

    Candan, tüm sivil toplum kuruluşları ve eğitimcileri bu konuda gayret göstermeye davet etti.

  • Bakan Tüfenkci: “Siyaset yaparken nefret dilini kullanmamalıyız”

    Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, “Evet” diyenin de “Hayır” diyenin de Türkiye’nin vatandaşı olduğuna dikkat çekerek, “Siyaset yaparken nefret dilini kullanmamalıyız” dedi.

    Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Mardin’de bir düğün salonunda düzenlenen “İş dünyası ile buluşma” toplantısına katıldı. Burada konuşan Tüfenkci, Mardin’in kendileri için çok farklı olduğunu belirterek, “Mardin’in gelişmesi ve dönüşmesi bizim için çok önemlidir. Mardin’in dönüşmesi Türkiye’nin dönüşmesi demektir. Biz birliğimizi ve beraberliğimizi sağladığımız sürece hem bölgede hem de dünyada çok farklı bir konumda oluruz. Ülkenin bir yerinin kaybederken bir yerinin kazanması doğru değil. Bizler tüm ülkenin kazanması adına koşuşturuyoruz. Bütün şehirleri mamur hale getirmek, Türkiye’yi topyekun kalkındırmak hedefindeyiz. GAP Eylem Planı ile Mardin’e yaptığımız devasa yatırımlarımız var. Ama Mardin’in Cazibe Merkezleri Programı’nın içinde olması çok önemlidir. Aslında Mardin’in bir cazibesi vardır, bu da yatırım taleplerine yansıdığını görüyoruz” dedi.

    “Türkiye çift başlılıktan kurtulsun”

    Referandumda “Evet” diyenin de “Hayır” diyenin de Türkiye’nin vatandaşı olduğunu kaydeden Tüfenkci, 16 Nisan’da güçlü bir “Evet”in çıkacağına inandığını söyledi. Tüfenkci, “Malum FETÖ darbesi ile karşılaştık. Bu halk, FETÖ darbesine nasıl ‘dur’ dediyse 16 Nisan’da milli iradeye ‘evet’ diyecek. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, sizlerin ticaretlerini daha rahat yapabilmeniz için çok önemlidir. Biz istiyoruz ki, Türkiye çift başlılıktan kurtulsun. Türkiye’nin kazanmasını, esnafın kazanmasını istiyoruz. ‘Evet’ diyen de ‘hayır’ diyen de bu ülkenin vatandaşıdır. Ama şunu ifade etmek istiyoruz, siyaset yaparken nefret dilini kullanmamalıyız” diye konuştu.