Etiket: Devamını

  • TCMB Başkanı Uysal: “Önümüzdeki dönemde para politikası duruşumuzu enflasyondaki düşüş sürecinin devamını sağlayacak şekilde belirledik”

    TCMB Başkanı Uysal: “Önümüzdeki dönemde para politikası duruşumuzu enflasyondaki düşüş sürecinin devamını sağlayacak şekilde belirledik”

    Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal, “Önümüzdeki dönemde para politikası duruşumuzu enflasyondaki düşüş sürecinin devamını sağlayacak şekilde belirlerken, finansal istikrara yönelik olarak zorunlu karşılıklar gibi makro ihtiyati araçları da etkin bir şekilde kullanacak; yapısal politika alanlarındaki analizlerle kamuoyunda farkındalık oluşturma misyonumuzu yerine getirmeye devam edeceğiz” dedi.

    İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin bugün yapılan olan aylık olağan toplantısı ‘Nitelikli ve Sürdürülebilir Üretim Ekonomisi İçin Finansal Politikaların ve Fiyat İstikrarının Önemi’ ana gündemi ile gerçekleştirildi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıya Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Uysal konuk olarak katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

    Uysal, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olarak reel sektörü daha iyi anlama ve bu yönde iletişimi güçlendirme konusuna verdiğimiz önemi daha önce çeşitli platformlarda ifade etmiştim. Bu toplantıyı, bahsettiğim çerçevenin hayata geçirilmesi yolunda önemli bir adım olarak değerlendiriyorum” dedi.

    Cari işlemler dengesinin 2018 yılının ikinci çeyreğinde başlayan dengelenme süreciyle birlikte hızla iyileştiğini ve uzun yıllar sonra ilk kez bu yılın Haziran ayında yıllık olarak fazla verdiğini söyleyen Uysal, “Cari dengedeki iyileşme üçüncü çeyrekte de devam etmiş ve Eylül ayı itibarıyla yıllık yaklaşık 6 milyar dolar fazlaya ulaşılmıştır. Böylece, 2018 yılı ikinci çeyreğinde milli gelire oran olarak yüzde 6,5 düzeyinde açık veren cari işlemler dengesinin, 2019 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla yaklaşık yüzde 1 oranında fazlaya ulaştığı tahmin edilmektedir. Bu noktada hatırlatmak isterim ki cari işlemler dengesi tarihimizin en derin krizlerinden birini takiben en son 2002 yılının Kasım ayında yıllık olarak fazla vermiş ve o dönemden 2019 yılının Haziran ayına kadar kesintisiz olarak açık vermiştir. Bu açıdan bakıldığında cari dengedeki mevcut düzeltmeyi getiren dinamiklerin önceki dönemlerle kıyaslanması ve farklılıkların tespit edilmesi büyük önem taşımaktadır” diye konuştu.

    Türkiye üzerine yapılan akademik çalışmaların ithalatın reel gelir ve reel kurdaki değişimler tarafından anlamlı bir düzeyde açıklanabildiğini göstermekte olduğunu belirten Uysal, “Söz konusu çalışmalar ithalatın gelir esnekliğinin göreli fiyatlara göre daha yüksek olduğuna işaret etmekte. Bu çerçevede, iç talepte 2018 yılı ikinci çeyreğinden itibaren görülen yavaşlamanın ithalatı belirgin ölçüde sınırladığını söyleyebiliriz. Bununla birlikte ithalat ile milli gelir arasındaki ilişkinin son dönemde belirgin bir biçimde zayıfladığını da gözlemliyoruz. Bu gelişmede reel kurdaki uzun süreli uyarlamanın ve firmaların üretim yapısındaki değişimin etkili olduğunu değerlendiriyoruz. Bu çerçevede, ilerleyen dönemde iktisadi faaliyetin kademeli olarak toparlanacağı bir konjonktürde göreli fiyatların sınırlayıcı etkisi nedeniyle büyümenin cari denge üzerindeki etkisinin nispeten daha az olmasını bekleyebiliriz.

    Cari açıktaki düzelmede göz ardı edilmemesi gereken diğer bir faktör ham petrol ve emtia fiyatlarındaki gelişmelerdir. Türkiye’nin üretim ve ihracat yapısında enerji ve emtia kaynaklı ithal girdi bileşeninin yüksek olması nedeniyle, başta petrol ve metal olmak üzere uluslararası fiyatlardaki aşırı hareketler ithalatta talep koşullarından bağımsız dalgalanmalar oluşturabilmektedir. Örneğin, son enflasyon raporumuzda yer verdiğimiz bir kutu çalışmasında da değindiğimiz üzere, 2014 yılının sonlarından itibaren petrol fiyatlarında gözlenen belirgin düşüşün cari açığı önemli ölçüde sınırladığını söyleyebiliriz. Benzer şekilde 2018 yılında ortalama 71 dolar olan Brent petrol fiyatının küresel büyümedeki yavaşlamaya bağlı olarak daha ılımlı düzeylerde seyrettiği bir konjonktürde, geçtiğimiz yıl 43 milyar dolar olan enerji ithalatımızın bu yıl daha sınırlı kalması kuvvetle muhtemel görünüyor” dedi.

    “Reel sektörü finansal risk yönetimi ve krediye erişim konularında desteklemeye devam edeceğiz”

    Son yıllarda ihracat reeskont kredilerinde limitlerin artırılmasına, kredi kapsamının genişletilmesine ve kullanım kolaylığı sağlanmasına yönelik bir takım düzenlemeler yaptıklarından bahseden Uysal, “Önümüzdeki dönemde Türk lirası cinsi varlıkların riskten korunmasına ve fiyatlanmasına yönelik yürütmekte olduğumuz finansal mimari çalışmalarımızın yanı sıra zorunlu karşılıklar gibi makro ihtiyati araçları da etkin bir şekilde kullanarak reel sektörü finansal risk yönetimi ve krediye erişim konularında desteklemeye devam edeceğiz. Sahip olduğumuz araç seti çerçevesinde bu alanlarda gereken düzenlemeleri her zaman ivedilikle hayata geçiriyor olmakla birlikte, cari dengedeki iyileşmenin kalıcı olmasını sağlamak için bu politikaların yapısal adımlarla desteklenmesi kritik önem taşıyor” ifadelerini kullandı.

    Başkan Uysal, dış pazarlardaki yavaşlamaya, ticaret savaşlarına ve jeopolitik risklere rağmen reel sektörün güçlü bir ihracat performansıyla ekonomideki dengelenmeye önemli katkı sunduğunu belirterek, “Ürün ve pazar çeşitliliğinde sağlanan başarının ihracat performansında kritik rol oynadığını değerlendiriyoruz. Bu süreçte, geleneksel ihracatçı sektörlerimize ek olarak başta savunma sanayi, kimya, mobilya ve inşaat yan sanayi sektörlerinde olmak üzere firmalarımız yeni pazarlarda önemli başarı elde ettiler. Yeni pazarlara açılmak ihracat kompozisyonumuzun çeşitlenip derinleşmesine katkıda bulunuyor. Savunma sanayi, tekstil, makine-teçhizat, fabrikasyon metal, ilaç, kimya ve enerji gibi sektörlerde son yıllarda üretimin yerli içeriğinde önemli artışlar olduğunu izlemekle birlikte bu alanda gidilecek daha çok yol olduğunun farkındayız. Kuşku yok ki üretimin ithal girdi oranını azaltma konusunda atılacak politika adımları, ekonominin dengeli ve sürdürülebilir bir büyüme patikasına yönlendirilmesine önemli katkı sunacak” diye konuştu.

    “Önümüzdeki dönemde para politikası duruşumuzu enflasyondaki düşüş sürecinin devamını sağlayacak şekilde belirledik”

    Uysal son olarak şunları kaydetti: “Geçmiş konuşmalarımda da vurguladığım üzere fiyat istikrarı ve sürdürülebilir büyüme birbirini tamamlayan unsurlardır. Verimlilik kaynaklı büyüme fiyat istikrarına katkı sağlarken, fiyat istikrarı öngörülebilirliği artırarak ve uzun vadeli faiz oranlarını düşürerek potansiyel büyümeyi desteklemektedir. Geçmiş deneyimlerimiz göstermiştir ki fiyat istikrarına ulaşılabilmesi ve ekonominin dengeli, sürdürülebilir bir büyüme patikasına yönlendirilebilmesi için cari dengenin makul düzeylerde korunabilmesi kritik önem arz etmektedir. Konuşmamın bu bölümüne kadar özetlediğim konjonktürel unsurlar ve yapısal politika adımları büyümenin daha sağlıklı bir zeminde sürdürülebilmesi konusunda para politikası ve diğer politika yapıcılar nezdinde yüksek bir farkındalığa ve somut çabaların varlığına işaret etmektedir. Önümüzdeki dönemde para politikası duruşumuzu enflasyondaki düşüş sürecinin devamını sağlayacak şekilde belirlerken, finansal istikrara yönelik olarak zorunlu karşılıklar gibi makro ihtiyati araçları da etkin bir şekilde kullanacak; yapısal politika alanlarındaki analizlerle kamuoyunda farkındalık oluşturma misyonumuzu yerine getirmeye devam edeceğiz. Bunu yaparken, Merkez Bankası ve reel sektör arasındaki iletişim köprüsünü daha da güçlendirerek beklentilerinizi ve önerilerinizi ilgili kamu kurumlarıyla paylaşmayı sürdüreceğimizi belirtmek isterim.”

    Bahçıvan: “Üretim odaklı bir ekonomi anlayışı hakim kılınmalıdır”

    Toplantıda konuşan İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, dünya toplumlarının daha fazla refah, adalet ve öngörülebilir gelecek istediğinin altını çizerek “Bunun için de nitelikli ve sürdürülebilir büyümenin sağlanmasının gerektiğini biliyoruz. Geleceğe ilişkin endişeleri azaltmak, kaygıların yerine umutları yeşertmek için üretim odaklı bir ekonomi anlayışı hakim kılınmalıdır” dedi.

    “Ekonominin refah üreten, istihdam oluşturan verimlilik artışı sağlayan asli unsuru üretim; dolayısıyla sanayidir” diyen Bahçıvan, “Üretim ekonomisine hak ettiği yeri yeniden kazandırmak için birinci koşul finans ayağının sağlam olmasıdır. Bunun yolu ise finans ile reel sektörün uyum içinde iş birliğini esas alan bir sanayi ve üretim ekosistemini oluşturulmasından geçiyor” diye konuştu.

    Erdal Bahçıvan, reel sektör odaklı üretimi, büyümeyi ve istihdamı gözeten yeni bir modelin kurgulanmasının geleceği kaybetmemenin tek seçenek olduğunun altını çizdi.

  • Lojistik sektörü navlun desteklerinin devamını bekliyor

    MTSO 41 No’lu Lojistik Hizmetleri Meslek Komitesi Başkanı Bekir Şahin, bazı taşımalarda navlun desteğinin kaldırıldığını hatırlatarak, bu tür desteklere ihtiyaç duyulan bir dönemden geçildiğini söyledi.

    Şahin, sektöre ilişkin yaptığı değerlendirmede, ekonomideki gelişimin özellikle ihracatla ivme kazanacağına dikkat çekerek, ihracatı artıracak her türlü desteğin devam etmesini beklediklerini ifade etti.

    “Yeni bir nakliyeciler sitesi talep ediyoruz”

    Mersin’deki mevcut nakliyeciler sitesinin artık ihtiyaca cevap veremediğini belirten Şahin, bu nedenle en az 500 dönümlük yeni bir arazi üzerine modern bir nakliyeciler sitesine ihtiyaç duyduklarını söyledi. Arazi bulma noktasında ciddi sorunlar yaşandığını hatırlatan Şahin, bu sorunun çözülmesi halinde üst yapı noktasında sektör temsilcilerinin gerekli maddi imkana sahip olduğunu, ofisleri yapabileceklerini bildirdi. Mevcut sitede 150 civarında firmanın faaliyet gösterdiğini ancak yer olması halinde bu rakamın 500 firmaya dahi çıkabileceğini anlatan Şahin, “Aslında talep çok fazla ancak hem yer yok hem de kimse böyle bir ortama yatırım yapmak istemiyor. Herkes daha modern bir site talep ediyor. Böyle modern bir sitenin kurulmasıyla yatırımcı sayısı da kente sağlanacak istihdam da artacaktır. Sonuç olarak Mersin, lojistik sektörü açısından güçlü bir kent ve mevcut site bu güce yakışmıyor” dedi.

    Kurulmasını istedikleri yeni site içerisinde bankalar, restoranlar, tır garajı gibi sosyal donatı alanlarının olması gerektiğine de değinen Şahin, “Böylece yan sektörler adına da yeni istihdam alanları oluşturulacaktır. Bu yatırım yalnız sektör değil, kent adına da önemlidir” ifadelerini kullandı. Bu sitenin konumunun de önem taşıdığına dikkat çeken Şahin, limana yakın olması yanında site içine kadar demiryolu hattı döşenmesinin önemini vurguladı.

    “Demiryolu yatırımlarını önemsiyoruz”

    Öte yandan, uluslararası taşımacılık modları arasında demiryolu taşımacılığının öneminin her geçen gün arttığını kaydeden Şahin, bu taşımacılık türünün hem maliyetlerinin daha uygun olması hem de daha çevreci olması nedeniyle tercih edildiğini belirtti. “Bugün Çin, ülkesinde ürettiği ürünlerini taşımak için dünyanın bir diğer ucuna, Londra’ya kadar demiryolu hattı döşüyor ki, maliyetlerini en aza indirip ürünlerinin satışında rekabetçi yapıya kavuşabilsin” diyen Şahin, Türkiye’den de benzer yatırımlar beklediklerini vurguladı. Yıllardır

    yeni bir demiryolu hattı yapılmadığını kaydeden Şahin, hatların modernize edilmesi, yeni hat ve vagon yatırımları yapılması gerektiğini söyledi. Bu yatırımların yapılması halinde taşıma maliyetlerinin yüzde 50 civarında düşebileceğine işaret eden Şahin, vagon sayısının artması halinde tırların dahi belirli noktalara kadar vagonlarla taşınıp, ardından diğer taşıma modlarına geçiş yapılabileceğini ifade etti. Böylesi bir yatırım durumunda karayollarında da ciddi bir rahatlama oluşacağını dile getiren Şahin, “Hem egzoz gazı salınımı azalacak hem de trafik rahatlayacak, mazot maliyetleri düşecek. Konun değerlendirilmesi sektörümüz adına da ülkenin kazanımları adına da büyük önem taşıyor” diye konuştu.

    “Navlun destekleri devam etmeli”

    İthalat ve ihracatın lojistik sektörüne etkilerine de değinen Bekir Şahin, “Döviz kurlarındaki hareketlilik ihracat adına olumlu bir gelişme gibi gözükmesine rağmen, bölgenin ihracat pazarlarında yaşanan siyasi ve ekonomik sıkıntılar istenen rakamlara ulaşılmasının önüne geçiyor” dedi. Böylesi sıkıntılı bir dönemde 20’ye yakın ürünün üzerindeki navlun desteklerinin kaldırılmasının da ciddi bir sıkıntı oluşturduğunu vurgulayan Şahin, 24 Eylül 2018 tarihinden sonra ihracatı gerçekleştirilen ürünlerden bir bölümünün gümrük tarife navlun desteği kapsamından çıkarıldığını dile getirerek, bu uygulama nedeniyle taşımaların daha da azalmasını beklediklerini anlattı.

    Ekonominin güçlenmesinde dış ticaretin önemli bir rol üstlendiğini hatırlatan Şahin, şöyle devam etti; “Ülkemizin 2023 yılındaki 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşabilmesi adına her türlü çalışma önem taşıyor. İhracat adına yapılan kısıtlamalar ise bu hedefe yaklaşmayı bir adım daha zorlaştırıyor.”

    Bu dönemde taşıma hizmeti verdikleri başta inşaat ve elektronik olmak üzere birçok sektörün de sıkıntılı günler geçirdiğine değinen Şahin, bu nedenle yalnızca yurtdışı değil, yurtiçi taşımaların da azaldığını, sektör olarak rekabetçi yapılarını güçlendirecek fiyat kolaylıkları ve maliyetleri azaltacak yatırımları beklediklerini söyledi.

  • Aydın’da sığırcılar desteklemelerin devamını istiyor

    Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulunun, besilik erkek sığır için 2017 yılında desteklemeyi uygun bulmaması sonrası Aydınlı sığır yetiştiricileri desteklerin devam etmesini talep ettiler.

    Aydın Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Rıza Posacı, desteklerin devam etmesi hususunda birlik başkanları ile birlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım nezdinde girişimlerde bulunduklarını açıkladı.

    Aydın’da başlıca faaliyet alanının tarım olduğunu, il gelirinin yüzde 35’ine yakınının tarım kesiminden elde edildiğini belirten Aydın Ziraat Odaları İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Rıza Posacı, büyükbaş hayvan varlığı yönünden Aydın’ın Ege Bölgesinde ikinci sırada yer aldığını ifade ederek, desteklemelerin devam etmesi gerektiğini belirterek, bu konuda uğraş veren herkese teşekkür etti.

    Et ve süt tüketimi çok önemlidir

    Hayvancılığın ülkemiz için çok önemli olduğunu ifade eden Posacı, “İlimizde tarımsal faaliyet denilince akla bir bitkisel üretim, iki hayvancılık gelir. Bitkisel üretimin yanında hayvancılık ilimiz ve ülkemiz için çok önemlidir. Et, süt ve süt ürünleri geliri ile aile ekonomisini sağlayan birçok yetiştiricilerimiz vardır. Sofralarımızın olmazsa olmazı et ve süt ürünleri sağlıklı yaşam için gereklidir. Sütte bulunan fosfolipitler bebeklerde ve okul öncesi çocuklarda beyin fonksiyonlarının gelişiminde et ise, insanların bedensel ve zihinsel faaliyetlerini sürdürebilmesi ve sağlıklı kalabilmesi için çok önemlidir” dedi.

    Aydın Ege Bölgesinde ikinci sırada

    Aydın’ın hayvan varlığı yönünden Ege Bölgesinde 2.sırada yer aldığını söyleyen başkan Posacı, “İlimizde 206 bin 642 koyun, 107 bin 047 keçi, ve 343 bin 473 adet büyükbaş hayvan mevcuttur. Ege Bölgesinde büyükbaş hayvan varlığı yönünden ilimiz ikinci sıradadır.

    Kırmızı etin beslenmemizdeki bu kadar önemi yanında ülkemiz kırmızı et üretimi ve tüketim dengesi de önemlidir. Yıllık 3 milyon 765 bin ton tüketim varken üretimimiz ise 3 milyon 300 bin civarındadır. Demek ki üretimimiz tüketimi karşılamıyor. Sağlıklı beslenme için önemi dolayısıyla yeterli olmayan et üretimimizi arttırmak için et üretimi desteklenmesi gerekir. Ancak 2013 yılından itibaren tedricen azaltılan destekler, Tarımsal Destekleme ve Yönlendirme Kurulu tarafından 2017 yılı uygun görülmediğinden muhtemelen Bakanlar Kurulu kararı da bu yönde olacaktır” dedi.

    Posacı, konu hakkında girişimde bulunanlara teşekkür etti

    Desteklemelerin verilmemesi ile besi hayvancılığına darbe vurulacağını ve bu konu hakkında girişimde bulunanlara teşekkür eden Posacı, “Gerek yazılı ve gerekse görsel basında uygulamanın, besi hayvancığımıza vurulan bir darbe olacağını desteklemelerin devam etmesi gerektiğini gerekçeleri ile ifade ederek, Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız nezdinde girişimlerde bulunan başta Aydın İli Kırmızı Et Birliği Başkanımız sayın Altan Bilgen’e desteklerinden dolayı Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı sayın Mehmet Sedat Güngör’e ve üreticilerimizin sorunları ile her daim uğraşan ve ‘Kırmızı Et Danışma Kurulu’ raporlarında desteğin devam etmesi gerektiği yönünde gerekçeli ifadelerde bulunan Türkiye Ziraat Odaları Birlik Başkanımız sayın Ş.Şemsi Bayraktar’a teşekkür eder, ülkemiz besi sığırcılığının geleceği için çok önemli olan bu mesele hususunda uğraş veren herkese teşekkür ederim” dedi.

  • Koç: “Yeni anayasa istikrarın devamını sağlayacak”

    Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Lüleburgaz İlçe Başkanı Tanzer Koç, anayasa değişiminin ülkenin geleceği ve istikrarı için vazgeçilmez bir öneme sahip olduğunu vurgulayarak, “Yeni anayasa istikrarın devamını sağlayacak” dedi.

    AK Parti Lüleburgaz İlçe Başkanı Tanzer Koç, TBMM’de görüşülmeye devam edilen anayasa değişikliği teklifi hakkında açıklamalarda bulundu. İhtiyaç olan siyasi cesaret ve milli iradenin mevcut olduğunu ifade eden Koç, “Bugün itibariyle demokratik ve özgürlükçü bir anayasa yapılmasının bütün koşulları vardır. İktidara geldiğimiz günden beri halkımız, hükümetimiz den, geçmişte kendilerine yapılan haksızlıklara son vermek için bizlerden öncelikle adalet beklemekte, kendilerine, değerlerine ve oylarına saygı gösterilmesini, kendilerinin hor görülmemesini, halkın iradesinin her alanda hakim kılınmasını, bunun için de siyasi iktidarın önünü açacak, başarılı olmasını ve istikrarın devamlılığını sağlayacak yeni bir anayasa ihtiyacını dile getirmektedirler. Halkımızın taleplerine ve ülkemizin içinde bulunduğu tarihsel ve toplumsal koşullara baktığımızda bu koşullar mevcut anayasanın yenilenmesini zorunlu kılmaktadır. Bugün itibariyle demokratik ve özgürlükçü bir anayasa yapılmasının bütün koşulları vardır. Bunun için ihtiyacımız olan siyasi cesaret ve milli irade de hamdolsun mevcuttur’ ifadelerini kullandı.

    “Milletimizin 1921 Anayasası hariç bugüne kadar kendi özgür iradesiyle bir anayasa yapamamış”

    Anayasaları örnek gösteren Koç, “1961 ve 1982 anayasaları askeri vesayetle oluşturulmuş, milletin bünyesine uymayan ve iradesini hiçe sayan, milleti sıkıntılara boğmuş, aynı zamanda siyasi iktidarın başarılı olmasını engelleyen birçok engellerle doludur. Kaldı ki milletimizin 1921 Anayasası hariç bugüne kadar kendi özgür iradesiyle bir anayasa yapamamış olması dahi, yeni bir anayasa yapılması için tek başına yeterlidir. 1982 Anayasası, yürürlüğe girdiği tarihten bugüne, sağcısıyla solcusuyla toplumun hemen tüm kesimlerince eleştirilmiş ve bu anayasanın köklü değişiklere tabi tutulması ya da yenilenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bugün hükümetimiz halkımızdan gelen bu haklı talebi görmezden gelmemiş ve bu talebin gereğini yaparak üzerine düşen görevi yerine getirmiştir. Burada hükümetimize; siyasi partiler, meslek odaları, sivil toplum örgütleri ve halkımız destek sağlayarak, yeni, demokratik ve sivil bir anayasa yapımına yönelik geniş bir toplum desteğinin oluşmasını sağlamışlardır. Tüm bu kesimlere hükümetimiz adına ayrıca teşekkürlerimi arz ediyorum” diye konuştu.

    “Bazı CHP ve HDP yöneticilerinin halkın iradesini hiçe sayarak takındıkları olumsuz tavrı da görmezden gelemeyiz”

    Halkın yeni anayasaya evet diyeceğini aktaran Koç, “Tabii sağlanan bu toplum desteğine rağmen bazı CHP ve HDP yöneticilerinin halkın iradesini hiçe sayarak takındıkları olumsuz tavrı da görmezden gelemeyiz. Bu konuda takdiri aziz milletimize bırakıyorum. Unutmayalım ki anayasalar istikrar belgeleridir. Bundan dolayı bu anayasa değişimi; ülkemizin geleceği ve istikrarı için vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Bugün hayata geçirmeye çalıştığımız Anayasa değişikliği, demokratik meşruiyeti olan, toplum desteği sağlamış, aziz milletimizin değerleriyle, arzularıyla ve istekleriyle örtüşen bir yapıya sahiptir. Bu anayasa değişimi mecliste müzakere edildikten sonra mevcut anayasanın mağduru ve sözün gerçek sahibi halkımıza götürülerek nihayete erdirilecektir. İnanıyorum ki ülkemizin geleceği ve istikrarı için milletimiz bu değişime evet diyecektir” dedi.

  • İTO Başkanı Demirtaş: “Faiz İndirimlerinin Devamını Bekliyoruz”

    İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, Merkez Bankasının faiz indirimi kararını olumlu bulduklarını belirterek, “Faiz indirimi kararının devamını bekliyoruz” dedi.

    İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Demirtaş, Murat Çetinkaya başkanlığında ilk kez toplanan Merkez Bankası Para Politikası Kurulunun bugün aldığı karar ile marjinal fonlama oranı yüzde 10,50’den yüzde 10’a indirdiğini, borçlanma faiz oranlarını yüzde 7,25 düzeyinde sabit tuttuğunu belirtti. Uzun süreden sonra bunun gelen ilk faiz indirimi olduğuna dikkat çeken Demirtaş, “Kararın gerekçesinde küresel finansal koşullarda iyileşme yaşanması, enflasyonun belirgin düşüş sergilemesi, yapısal reformların uygulamaya geçirilmesinin büyüme potansiyelini önemli ölçüde arttırabileceği gibi önemli tespitler var. Karar hemen piyasaya yansıdı, dolar geriledi, tahvil faizleri düştü. Para Politikası Kurulu özetle ölçülü bir adım atılmasına karar verdi. Önümüzdeki dönemde de para politikası kararlarının enflasyon görünümüne bağlı olacağı görülüyor. Faiz indirimi kararını son derece olumlu buluyoruz ve bu indirimlerin devamını bekliyoruz. Ayrıca, devletin vadesinde ödenmeyen borçlara uyguladığı fahiş faiz oranının da indirilmesini bekliyoruz” diye konuştu.