Etiket: derecelendirme

  • Akiş GYO Kurumsal Yönetim Derecelendirme notuyla zirvede

    Akiş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’nın Kurumsal Yönetim Derecelendirme notu 9,54 olarak güncellendi. Akiş GYO, Kurumsal Yönetim Derecelendirme notuyla gayrimenkul ve inşaat sektöründe ilk sırada yer aldı.

    Akkök Holding’in stratejik iş alanları arasında konumlandırdığı gayrimenkul sektöründeki iştiraki Akiş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO), Türkiye’de Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından yayımlanan Kurumsal Yönetim İlkeleri çerçevesinde kurumsal yönetim ilkelerini geliştirerek uygulamayı sürdürüyor. Yapılan açıklamada; Akiş GYO’nun kurumsal yönetim ilkelerine uyum derecelendirmesine ait çalışmaları, Türkiye’de Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Kurumsal Yönetim İlkeleri’ne uygun olarak derecelendirme yapmak üzere faaliyet izni bulunan, Saha Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Hizmetleri A.Ş. tarafından tamamlandı.

    Türkiye’de Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Kurumsal Yönetim İlkeleri’ne kapsamında 21 Kasım 2018 tarihinde açıklanan şirketin Kurumsal Yönetim Derecelendirme notu 9.54 olarak güncellendi. Yenilikçi, prestijli ve bulunduğu çevreye çok boyutlu değer katan projeleriyle Akiş GYO, Kurumsal Yönetim Derecelendirme notuyla gayrimenkul ve inşaat sektöründe zirvede yer aldığı bildirildi.

  • Fitch, Coca Cola İçecek’in kredi derecelendirme notunu teyit etti

    Fitch Ratings, Coca-Cola İçecek’in (CCI) Yabancı Para Cinsinden Uzun Vadeli Temerrüt Derecelendirmesi Notunu ve Birincil Teminatsız Derecelendirme Notunu ‘BBB-’ olarak, görünümünü ise ‘Negatif olarak teyit etti. Yerel Para Cinsinden Uzun Vadeli Temerrüt Derecelendirmesi Notunu ise ’BBB’ ve görünümünü ‘Durağan’ olarak teyit etti.

    Fitch yaptığı değerlendirmede, CCI’ın kredi notunun teyidinin CCI’ın lider pozisyonu ve sektörün dayanıklı yapısını, 2016-2017’de artan nakit akışını, uluslararası operasyonların işin önemli ve büyüyen bir kısmı olmasını ve ihtiyatlı nakit yönetimini yansıttığını ifade etti.

  • Kredi derecelendirme kuruluşundan Kardemir’e yüksek not

    Kredi derecelendirme kuruluşu JCR Eurasia Rating, Kardemir ve iştiraklerinin konsolide yapısını ve muhtemel tahvil ihraçlarının nakit akımlarını gözden geçirerek, yüksek düzeyde yatırım yapılabilir seviyede değerlendirdi ve Uzun Vadeli Ulusal Notunu ‘A+ (Trk)/Stabil’ olarak yukarı yönlü revize etti.

    JCR Eurasia Rating Kardemir’in Uzun Vadeli Uluslararası Yabancı Para Notunu ise “BBB- /Stabil” olarak teyit etti. Rating kuruluşunun değerlendirmesinde, operasyonel alandaki iyileşmenin yanı sıra ürün satış fiyat artışının etkisiyle karlılık rasyonların da düzelme, içsel özkaynak oluşturma kapasitesinin öngörülebilir seviyeye gelmesi, borç düzeyinin azalması ve yabancı para pozisyonu kaynaklı risklerde azalma, demiryolu tekeri yatırımından beklenen yüksek kâr marjı, sektördeki konumlanan pazar payı, nakit akımının likidite yönetimini kolaylaştırması, varlık kalitesi, azalan yatırım maliyeti, kurumsallaşma ve kurum kültürü, istikrarlı yönetim kadrosu, şirketimizin Uzun Vadeli Ulusal Not ve Görünümünün “A+(Trk)/Stabil” olarak yukarı yönlü revize edilmesinin temel nedenleri olarak görüldü.

    Alınan notların yüksekliği, Kardemir’in güçlü finansal ve kurumsal yapısını ortaya koydu.

  • “Türkiye, blockchain temelli kredi derecelendirme kuruluşuna liderlik edebilir”

    Avrasya Blockchain ve Dijital Para Araştırmaları Derneği (BLASEA) Yönetim Kurulu Başkanı Kadir Kurtuluş, KDK raporunun hem Türkiye’nin bugünkü acil ihtiyaçları çerçevesinde, hemde uzun vadeli stratejilerine göre oluşturulduğunu bildirdi.

    Standard and Poor’s, Moody’s ve Fitch oligopolüne karşı, blockchain teknolojisi temelinde yeni bir Kredi Derecelendirme Kuruluşu (KDK), Türkiye’nin önderliğinde hayata geçirilebilir. Burada önemli olan nokta; Avrupa Birliği, Çin, Rusya, Fransa, İtalya, Hindistan dahil birçok büyük devletin bu kuruluşlarla rekabet edememiş olduğu gerçeğinden hareketle; ülkeler ve bankalardan oluşacak birliksel ve bağımsız KDK’yı, dünyanın yeni güven, güvenlik ve şeffaflık mekanizması Blockchain teknolojisi ile doğru şekilde kurgulayabilmektir.

    BLASEA, kredi derecelendirme kuruluşu (KDK) raporu yayınlandı

    Avrasya Blockchain ve Dijital Para Araştırmaları Derneği (BLASEA) Yönetim Kurulu Başkanı Kadir Kurtuluş, KDK raporunun hem Türkiye’nin bugünkü acil ihtiyaçları çerçevesinde, hemde uzun vadeli stratejilerine göre oluşturulduğunu bildirdi.

    Kadir Kurtuluş, 2017 yılında BLASEA’nın organize ettiği ve aralarında TÜBİTAK, BDDK, Takasbank, Aktifbank, Garanti, Yapıkredi, TSKB, Fibabank, Vestel, IBM, Microsoft gibi önemli kurumlara bağlı katılımcıların bulunduğu İstanbul Blockchain Summit’i anımsatarak, yayınlanan raporun temel noktalarının Türkiye’nin avantaj ve dezavantajlarını bilen ve teknolojiye inanan profesyonellerin paylaşım ve tecrübeleri ile oluşturulduğunu belirtti.

    Türkiye’nin uluslararası ödüllü blockchain girişimi Proofstack’in CEO’su Hasan Kurtuluş ise BLASEA raporundaki önerilerin sağlam temellere dayandığının altını çizerek; istatistiki veriler, finansman modeli, hukuk, uluslararası standartlar, kabul edilebilirlik ve blockchain teknolojisini pratikte kullanan uzmanlar bileşiminde detaylı bir çalışmanın yapıldığını bildirdi.

    Rapordaki dikkat çekici noktalar/öneriler şöyle sıralandı;

    Türkiye’nin Milli KDK’yı kurmak yerine, blockchain temelinde birliksel ve bağımsız KDK’ya öncülük etmesi,

    Türkiye ekonomisine birliksellik üzerinden global bir savunma ve denetim kabiliyetinin kazandırılması ve oligopol KDK’lar üzerinde bugünden bir caydırıcı gücün oluşturulması amacıyla, birliksel ve bağımsız KDK’dan önce, Avrupa Menkul Kıymetler ve Piyasalar Otoritesi (ESMA) benzeri, global denetim otoritesi GOSMA’nın Türkiye öncülüğünde kurulması,

    KDK’ların mevcut metodoloji ve iş akışları sonucunda ortaya çıkan analizlerinin, gelişmekte olan ülkeler için yetersiz kalabilmesi ve faydalandıkları açık kaynak sayısının gelişmiş ülkelere kıyasla çok daha az olması nedenleriyle, Türkiye’nin kendi dinamiklerine yönelik daha fazla sayıda/kalitede Türkçe ve ingilizce raporların ortaya çıkabilmesi adına, Think Tank kuruluşlarının bu amaca yönelik özendirilerek, rekabetçi olmayan yapılarının değiştirilmesi ve 30 civarındaki sayılarının; Amerika (1835 tane) ve AB’deki (1770 tane) rakamlar göz önüne alınarak arttırılması.

    “Milli KDK yerine, birliksel ve bağımsız KDK’da öncülük”

    Rapordaki en önemli konulardan birinin BDDK’nın yürüttüğü Milli KDK çalışması olduğunu belirten Hasan Kurtuluş, bu konuda Türkiye’nin zaman kaybetme lüksünün olmadığını vurgulayarak şunları söyledi:

    “Standard and Poor’s, Moody’s ve Fitch, kuruluş tarihleri 100 yıl öncesine dayanan, yüzde 93’lük pazar payları ile global finans sisteminin merkezindeki kredi derecelendirme kuruluşlarıdır. Açıkladıkları derecelendirme notlarının ülkelerin kamu ve özel sektör kurumları üzerindeki etkisi çok büyüktür. Örneğin notu düşürülen bir banka; riskli aktifleri için öncesine göre milyar dolar daha fazla teminat yatırmak zorunda kalabilir ya da aynı şekilde notu düşürülen bir ülke milyar dolarlık sıcak para çıkışını engelleyemeyerek faiz ve döviz kuru baskısını yaşayabilir. Nitekim bugün ülkemizde yaşanan olay da budur. Bu nedenle KDK’ların olası yanlış veya taraflı kararlarını önlemeye yönelik bir denetim ve cezalandırma mekanizması kesinlikle gereklidir.

    Standard and Poor’s, Moody’s ve Fitch oligopolü, ABD ve AB tarafından hem eleştirilebiliyor, hemde icra ve denetim mekanizmaları ile cezalandırılarak, üzerlerinde caydırıcılık oluşturulabiliyor. Türkiye tarafında ise çoğunlukla bize haksızlık yapılıyor söylemleri ile eleştiriler yapılıyor. Her ne kadar Türkiye; 462/2013 nolu AB Tüzüğü ile uyumlu, Seri:VIII No:51 sayılı Sermaye Piyasasında Derecelendirme Faaliyeti ve Derecelendirme Kuruluşlarına İlişkin Esaslar Tebliği çerçevesinde KDK’lar üzerinde dolaylı bir denetim mekanizmasına sahip olsa da, ABD ve AB’den farklı olarak, Türkiye’de SPK’dan onaylı temsilcilik statüsü ile hizmetlerini sürdüren bu kuruluşlar üzerinde etkili bir caydırıcılığımız yoktur”.

    “Türkiye ekonomisine bağlı kamu ve özel sektör kurumları, Oligopol KDK’ların kararları sonrasında, dünyanın gözü önünde bir bedel ödüyorsa ve Türkiye bu kuruluşlar üzerinde herhangi bir caydırıcı etki oluşturamıyorsa, işte tam bu noktalarda Türkiye’nin risklerinin, özgürlüğünün ve büyüklüğünün sınırı çizilmiş demektir” diyen Kurtuluş, “Bu nedenle 2023 hedeflerini koyarak büyük projelere imza atan Türkiye’nin, tüm finansal kurumlarını etkileyebilen makroekonomik kararlar/raporlar veya bunlara aracılık edenler üzerinde, objektifliğin korunabilmesi adına, süreklilik arz eden bir etkiye/güce sahip olması şarttır. Bu güce sahip olabilmek ve harekete geçme noktasından bakıldığında, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) milli kredi derecelendirme kuruluşu için çalışmalara başlaması olumlu ve gereklidir. Böylelikle öğrencisinden akademisyenine, ekonomistinden politikacısına bir think tank sinerjisi ile stratejiler ortaya çıkar ve ülke menfaatinin gereği neyse o yapılır.

    Fakat, Avrupa Birliği ve diğer ülkelerce yapılmış başarısız denemeler ve yabancı sermaye tarafında bağımsızlık şartının olmazsa olmaz olduğu göz önüne alındığında; milli derecelendirme kuruluşunu inşa etmek, alternatifi olmadığı sürece hiçbir şey yapmamaktan daha iyi olan, ama başarı şansı olmayan bir girişimdir. Bağımsız bir derecelendirme kuruluşundan not almak, Türkiye’nin standartlarını uygulamaya çalıştığı Basel-III uygunluk kriterlerinden biridir, ve bu kriter sağlanmadan ortaya çıkan not değerlendirmesi, Sermaye Yeterlilik Rasyosu hesaplamalarında kullanılamaz. Bu nedenle Amerikan ve Oligopol yapının karşısında, birliksel ve bağımsız yapıyı dünyanın yeni güven ve şeffaflık mekanizması blockchain teknolojisi temelinde inşa etmek, çok daha gerçekçi ve yenilikçi bir yoldur. Buna göre ‘Milli KDK’ yerine ‘Türkiye ve A,B,C ülkeleri öncülüğündeki Bağımsız KDK’ kavramını kullanmak, aslında kuruluşun başarı şansını daha en başından arttırabilecek bir strateji olacaktır” şeklinde konuştu.

    “Milli projelere her zaman başlanabilir, fakat Global ve Birliksel projelere her zaman öncülük edilemez”

    Kredi Derecelendirme Kuruluşlarına karşı, birliksellik üzerinden global bir savunma ve denetim kabiliyetinin Türkiye ekonomisi için gerekli olduğunun altını çizen Hasan Kurtuluş, blockchain teknolojisi ile gelen güven mekanizmasının birliksel projelerinin oluşumunu kolaylaştırdığını vurgulayarak, raporun temel amacının blockchain teknolojisi ve Türkiye’nin ihtiyaçları bileşiminde birliksel projelere başlanabilmesi olduğunu belirterek şunları söyledi:

    “Global ve birliksel projelerin oluşumunda en önemli etken, güven ve güvenlik ihtiyacının karşılanmasıdır. Avrupa Birliği bu ihtiyaçları karşılayabildiği ölçüde, birliksel projelerini tamamlayabilmiş yada geliştirebilmiştir. Örneğin, kuruluşundan 65 yıl sonra eIDAS dijital tek pazar yasasını uygulamaya koyabilen Avrupa Birliği, senelik 415 milyar euro tasarruf edebildiği bu projeyi, uzun süreler sonunda tamamlayabilmiştir. Aslında teknolojinin 10 sene önceki imkanları ile de dijital tek pazar kurulabilirdi, fakat üyeler arasındaki güvenlik ve şeffaflığın sağlanması, mevzuat, yeni otoriteler ve maliyetler nedeniyle 2016 yılına kadar beklenilmesi gerekti. Eğer blockchain teknolojisinin geldiği seviye bundan 10 sene önce gerçekleşmiş olsaydı, AB dijital tek pazarı çok daha kısa sürede, düşük maliyetlerle ve en önemlisi güvenli bir mekanizmaya dayanarak gerçekleştirebilirdi. Bugün Avrupa Birliği üyesi 23 ülke; dijital tek pazarın AB sınırlarındaki ihtiyaçlarını güvenli, hızlı ve uygun maliyetlerle gerçekleştirebilmek ve dünya ile entegrasyonun genişletilebilmesi amacıyla blockchain protokolünü imzalamış durumdadır. Bunun anlamı AB’nin birlikselliğin verdiği güçle, kendi blockchain stratejilerine göre kurgulanan bir altyapıyı, AB dışı ülkelere de kolayca kabul ettirebileceğidir”.

    Türkiye’nin önünde iki seçenek olduğunu kaydeden Kurtuluş, “Birincisi mevcut global sistemin kurumlarının koydukları kurallar çerçevesinde global finans sistemine entegrasyonu sağlamaya devam etmek, ikincisi ise buna ek olarak Türkiye’nin finans, enerji, ticaret veya gayrimenkulde merkez olabilme hedefi ile uyumlu, oyun kurucu pozisyonuna geçebileceği, ekonomisine birliksellik üzerinden bir finansal savunma kalkanı kazandırabileceği, blockchain teknolojisi temelinde birliksel projeleri başlatabilmesidir. İkinci seçenek için zamanla bir yarış söz konusudur, çünkü milli projelerden farklı olarak, global ve birliksel projelere sadece doğru zaman, taraflar, kurgu ve strateji bileşiminde öncülük yapılabilir” dedi.

    Blockchain: Dünya Dijital Kayıt Birliği, İstanbul Konferansı

    BLASEA olarak, 11’inci Kalkınma Planına ve TÜBİTAK’ın organize ettiği Ulusal Blockchain Çalıştayına katılarak, Türkiye’nin birliksel projelere öncülük edebilmesi fırsatını yetkililerle paylaştıklarını belirten Kadir Kurtuluş, siyasi erkin kararlılığı ve bürokratların hızına bağlı olarak, projelere geç olmadan başlanabileceğini vurgulayarak şunları kaydetti: “Blockchain teknolojisinin önemine inanarak hafta sonu dahi çalışan bürokratlar olduğu gibi, her türlü öneriyi erteleyen sorumluluk almak istemeyen bürokratlarda var. Tabi ki bu durumun ülkemiz aleyhine bir bedeli var, çünkü öncülüğünü yapabileceğimiz birliksel projeler yerine, başkaları tarafından yönetilen birliksel projelere dahil olmaya çalışır pozisyonda da kalabiliriz. Bu noktada geleceğe yönelik bize ümit veren, Cumhurbaşkanımızın seçim beyannamesinde vurguladığı, dijitalleşmeye özel bir önem verileceği ve dijital Türkiye’nin vaktinin geldiğine yönelik açıklamalarıdır.

    Türkiye’nin geç kalmaması adına, blockchain teknolojisini pratikte kullanan profesyonellerle birlikte, raporlar yayınlayarak süreçleri hızlandırmak amacındayız. Bugün itibari ile hazırlanmakta olan altı (6) rapordan birincisi olan Blasea KDK Raporu’nun ilk versiyonunu tamamlamış durumdayız. Bundan sonraki süreçte Bankacılık, GSM operatörleri, ihracat-ithalat, gayrimenkul, fikri-sınai haklar ve hava yolları üzerine raporlarımızı yayınlayacağız. Bununla birlikte, hazırlanan raporlar temelinde kamu ve özel sektör temsilcileri ile gerçekleşen toplantılara göre şekillenecek Blockchain: Dünya Dijital Kayıt Birliği İstanbul konferansını da 26 Ekim 2018 tarihinde organize ediyoruz. Teknoloji, hukuk, insan kaynakları, tecrübe, ulusal ve uluslararası kurumlar bileşiminde ve eşleşen tarafların önceden onaylı toplantılarını düzenleyeceğimiz bu konferansla, blockchain noktasında altyapısı olmayan kurumların dahi, minimum risk ve maliyetle yeni projelere başlaması veya mevcut projelere dâhil olması amaçlanmaktadır. Global ve birliksel projeler temelinde kurgulanan konferansa, Türkiye özelinde katkı sağlamak veya faydalanmak isteyen tüm kurumları bekliyoruz”.

  • BDDK Başkanı Akben: “Milli derecelendirme kuruluşu için çalışmalar tamamlandı”

    Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, “Sınai Kalkınma Bankası tarafında bir çalışma grubu oluşturuldu. Bizim de desteğimizle bu çalışmalar tamamlandı. Derecelendirme notlarının etkin kullanımıyla birlikte kurumsal şirketlerin Türk lirası borçlanmalarında müşteri kredibilitesine göre değişen skalada risk ağırlandırılması yapılabilecek” dedi.

    İstanbul Ticaret Üniversitesi İtibar ve Derecelendirme Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından İstanbul Ticaret Üniversitesinin Sütlüce’deki kampüsünde ‘Kredi Derecelendirmede Uluslararası Tecrübeler ve Milli Derecelendirme Yaklaşımları Semineri’ ve ‘Yükselen Piyasa Ekonomilerinde Rating Uygulamaları: Çin Örneği Çalıştayı’ gerçekleştirildi. Programa İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazım Ekrem, İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkan Vekili Hasan Erkesim, BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben, Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aydın, Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Karadağ, Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Koç, United Credit Ratings Co. Ltd Başkan Yardımcısı Dr. Jenny Al Renzhi, United Credit Ratings Co. Ltd Genel Müdür Vekili Xiang Ding ve United Credit Ratings Co. Ltd Ülke Risk Bölümü’nden Mark Yaning Zhai ile birlikte geniş bir davetli topluluğu katıldı.

    Programda konuşan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanı Mehmet Ali Akben, derecelendirme kuruluşlarına yönelik güven probleminin olduğunu söyleyerek, “Dünyada bağımsız derecelendirme ürünleri ağırlıklı olarak sermaye piyasalarının borçlanma araçları, ihraçlarıyla ülke risklerinin ölçümlenmesinde kullanılıyor. Fakat bunların ne kadar güvenli olduğunu ve ne kadar doğru ölçümlendiğini günlerce tartışıyoruz. Örneklerinden de gördüğümüz gibi bunlara güven konusunda problemlerimizin olduğu aşikâr. Hatta biz yaptığımız toplantılarda uluslararası kuruluşlardan ve bankalardan bize gelen ziyaretlerde bu konunun rating şirketlerine bırakılmayacak kadar önemli olduğunu kendilerinin bunu ayrıca yaptıklarını ve kendi değerlendirmelerini esas aldıklarını biliyoruz ve görüyoruz” diye konuştu.

    “Milli derecelendirme kuruluşu için çalışmalar tamamlandı”

    Akben, milli derecelendirme kuruluşuna ihtiyaç olduğunu ve Sınai Kalkınma Bankası ile bir çalışma grubu oluşturulduğunu ifade etti. Çalışmaların tamamlandığını belirten Akben, şöyle konuştu:

    “Ülkemizde mevcut durumda ülke derecelendirmesinde kapsamında tanımış olduğumuz 5 derecelendirme kuruluşu bulunmakta ve mevcut durumda da bankalarımız tarafında kullanılacak bir milli derecelendirme kuruluşuna ihtiyaç olduğunu görmekteyiz. Bu kapsamda Bankalar Birliğiyle birlikte çalıştık; Sınai Kalkınma Bankası tarafında bir çalışma grubu oluşturuldu. Bizim de desteğimizle bu çalışmalar tamamlandı. Derecelendirme notlarının etkin kullanımıyla birlikte kurumsal şirketlerin Türk lirası borçlanmalarında müşteri kredibilitesine göre değişen skalada risk ağırlandırılması yapılabilecek. Kredi derecelendirme notları bankaların merkezi yönetim, bankalar ve kurumsal yönetim portföylerine ilişkin sermaye yeterliliği hesaplanmasında da kullanılacaktır.”

    “Doğru risk ölçümü yapılabilecek, bankaların sermaye gereksiniminde tasarruf sağlayacak”

    Milli derecelendirme kuruluşuyla birlikte bankaların sermaye risklerini daha doğru hesaplayabileceğini ve sermaye gereksiniminde tasarruf sağlayacağını söyleyen BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben, “Merkezi yönetim ve bankalar portföylerinde Türk lirası borçlanmalarda derecelendirmeden bağımsız risk ağırlıkları uygulayabilirken kurumsal kredi portföyünde Türk lirası borçlanmalarda ülkemizde hiçbir kurumsal firmaya yüzde 100’den daha düşük bir risk ağırlığı uygulanmamakta. Bu da riskin gerçeğe uygun ölçümünü engellemektedir. Etkin derecelendirme doğru risk ölçümüyle bankalar sermaye gereksinimlerini daha doğru ve hassas hesaplayabileceklerdir. Yapmış olduğumuz çalışmalarda beklenen milli derecelendirme kuruluşu derece notlarının kullanımıyla bankaların sermaye gereksiniminde tasarruf sağlayacağı yönündedir” ifadelerini kullandı.

    “Derecelendirme kuruluşlarının kararlarında siyasi taraf çok daha fazla ön plana çıkıyor”

    Akben, derecelendirme kuruluşlarının siyasi kararlar verdiğine vurgu yaparak, derecelendirme şirketinin hemen kurulması gerektiğine işaret etti. Akben, “İkinci önemli nokta bu kuruluşun bağımsız bir yapıda tesis edilmesi, bunu teminen ortaklık yapısının çokluğu ve tüm paydaşlarının katılımıyla gerçekleştirilmesi önem arz etmektedir. Bildiğiniz gibi her bir not açıklamasında geçen hafta biliyorsunuz bir şirket Türkiye ile ilgili notlarını açıkladı. Devamlı tartıştığımız konu bu. Tabii ki bunun teknik tarafı mutlaka var ama gördüğümüz kadarıyla bunun siyasi tarafı çok daha fazla ön plana çıkıyor. Bunu tartışmaya gerek görmüyoruz. Türkiye’deki ekonominin yüzde 85’ini kaplayan bankaların durumları ortada. Geçen hafta açıklandığı gibi yine bankaların karlılık oranları son yılların belki de bugüne kadar en önemli seviyede bir Ocak rakamına ulaştı. Gecikmiş alacak oranlarımız 3’ün altında ve yönetilebilir bir seviyede. Borsa’ya girişler ve son zamanlardaki rakamlar ortada. Diyorsunuz ki; ‘Her şey iyi güzel görünüyor peki bu notlar ne?’ Bundan dolayı da bu derecelendirme şirketinin hemen kurulması önem arz etmektedir” şeklinde konuştu.

    “Gelirimizi 20 bin doların üzerine çıkarmaya bankacılık sektörü olarak kararlıyız”

    Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aydın da, ulusal derecelendirme kuruluşu kurulması projesine başladıklarını ve geliri 20 bin doların üzerine çıkarmaya kararlı olduklarını ifade ederek, şöyle konuştu:

    “Bankalar Birliği olarak ülkemizdeki derecelendirme şirketlerinin çoğalmasını temin etmek, daha rekabetçi bir ortamın oluşmasını sağlamak, bankaların sermaye yeterlilik rasyosunun hesaplanmasına imkan veren ulusal inisiyatifleri doğru kullanmak, bankaların şirketler için verdikleri notları daha uyumlu hale getirmek, risk yönetim uygulamalarını iyileştirmek, kredi şirketlerinin notları kullanılarak sermaye yeterliliği rasyosunun daha hassas ölçülmesine destek olmak ve sermaye piyasasının gelişmesine katkı sağlamak amacıyla ulusal derecelendirme kuruluşu kurulması projesine başladık. Bu konuda Türkiye Sınai Kalkınma Bankasına bir rapor hazırlattık. Çok sayıdaki kurumun görüşleri alındı ve değerlendirildi. Rapor, görüş ve değerlendirmelerini almak amacıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna gönderildi. BDDK’nın yönlendirmesini aldıktan sonra somut adımlar atmaya başlayacağız. Tüm çabamızla ekonomimizi büyütmeye ve gelirimizi 20 bin doların üzerine çıkarmaya bankacılık sektörü olarak kararlıyız.”

    “Rating kuruluşları özellikle Türkiye’de güvenini kaybetmiş durumdalar”

    Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Karadağ, derecelendirme kuruluşlarının piyasada ana parametrelerde dikkate alınmadığını belirterek, “Finans sektöründe en temek problem güven. Güvenin de en temel besleyicisi sürdürülebilirlik ve öngörülebilirlik. Rating kuruluşlarının da temelde yaptığı bu. Mevcut stok değeri olarak maalesef konvensiyonel rating kuruluşları özellikle Türkiye’de güvenini kaybetmiş durumdalar. Zaten uygulamada BDDK Başkanımız ve TBB Başkanımız da biliyor; piyasada ana parametre olarak dikkate alınmıyorlar. İnsanlar biraz daha güvenilir alternatif yaklaşımları deniyorlar. Finansal yatırımcılar mutlaka yatırım yapmadan önce o finansal aracın, şirketin veya ülkenin kendi anladıkları dilden, kendi anladıkları finansal tablolar ile risklerinin ölçülmesini ve değerlendirmesini istiyorlar. Türkiye ili ilgili çok ciddi bir açık da var çünkü mevcut rating kuruluşlarının raporlarına güvenmiyorlar. Bunu nerden anlıyoruz; mevcut yatırım tercihlerine baktığımızda rating kuruluşlarının raporları ve yönlendirmeleriyle taban tabana zıt yatırım tercihlerinde bulunduğunu görüyorum” dedi.

    Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İlhami Koç ise, derecelendirme kuruluşlarının en çok siyasi kararlar alma, çıkar çatışması, fiyatlamanın geç yapılması ve alınan kararların finansal krizleri hızlandırması gibi konularda eleştirilere maruz kaldığından bahsetti.