Etiket: Deklarasyon

  • Adıyaman’da muhalefet partilerinden ortak deklarasyon

    Adıyaman’da muhalefet partilerinden ortak deklarasyon

    Adıyaman’da muhalefet partilerinin teşkilatları Gelecek Partisi Adıyaman İl Başkanlığına geçmiş olsun ziyaretinde bulunarak, deklarasyon yayımladı.

    CHP İl Başkanı Burak Binzet, İYİ Parti İl Başkanı Kenan Doğan ve Merkez İlçe Başkanı Hakan Karaaslan, Yeniden Refah Partisi İl Başkanı İsmail Demir ve Deva Partisi İl Başkanı Uğur Dündar Gelecek Partisi Adıyaman İl Başkanı Abdurrahman Dimez’i ziyaret etti.

    Muhalefet partilerinin il başkanları Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve 26. Dönem Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ’a yapılan saldırıyı kınayarak, geçmiş olsun dileklerini iletti.

    Muhalefet partileri ortak deklarasyon yayımlayarak şu ifadelere yer verdi: “Farklı siyasi görüşleri, ideolojileri, fikirleri temsil eden siyasi partilerin il başkanları olarak bugün bütün farklılıklarımızla, tek bir şey için bir aradayız. Toplumsal barış. Öncelikle belirtmek isterim ki bugün Gelecek Partisi Adıyaman il başkanlığına gerçekleştirdiğimiz ziyaretin amacı sadece kuru kuruya bir geçmiş olsun ziyareti değildir.

    Bu buluşmanın amacı bütün farklılıklarımızla bir arada olmanın ve farklılıklarımızın en büyük zenginliğimiz olduğunu göstermektir. Siyaset en sade tanımıyla, bir yandan devleti idare etme sanatı, diğer yandan toplumda çatışan menfaatleri uzlaştırma sanatı olarak bilinmektedir. Siyaset bizler için bu anlamı taşımaktadır. Ancak bazı kesimlerce taşıdığı bir anlam var ki bu toplumda istenmeyen olayların yaşanmasına, insanların siyasetten ve siyasetçilerden uzaklaşmasına neden olmaktadır.

    Bu anlayış için siyaset güç, prestij ve maddi-manevi ödül kaynağı olarak görülmektedir. Bu saikle hareket edenlerin ne yazık ki aldatma, manipülasyon ve yalana başvurduklarına sık sık tanıklık etmekteyiz.

    Maalesef geçtiğimiz günlerde yine kötü bir olayla karşılaştık. Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve 26. Dönem Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ Cuma namazına gitmek için evinden ayrıldığında az evvel bahsettiğimiz kirli siyaset anlayışının kalıntıları tarafından saldırıya uğramıştır. Bu menfur olay ne yazık ki laik, sosyal ve demokratik bir hukuk devleti olan ülkemizde meydana gelmiştir.

    Bu saldırı ne Selçuk Özdağ’ın şahsına ne Gelecek Partisi’ne yapılmış bir saldırı değildir. Bu saldırı demokrasiye, hukuk devletine, toplumsal birlik ve beraberliğimize yapılmıştır. Eleştiriye tahammülü olmayanların milletin sözcülüğünü yapmaya çalışan siyasetçilere çok kolay bir şekilde saldırabileceklerini ve hatta ötesinde bu ülkede aykırı düşünen insanların can güvenliğinin olmadığını göstermişlerdir.

    Hiçbir şekilde üstü örtülemeyecek, suskunlukla karşılanamayacak bir siyasi terörle karşı karşıyayız. Bir siyasi partinin Genel Başkan Yardımcısına planlı bir şekilde silahlarla ve sopalarla saldıran faillerin hala yakalanmamış olması ayrı bir eksikliktir. Bu konuda da yetkili mercilerce olayın aydınlatılması için gerekli özen ve ihtimamı göstermeye davet ediyoruz.

    Bir gruba egemen olan ötekileştirici, hedef gösterici eski siyaset dilinin şiddete teşvik ettiğine üzülerek tanıklık etmekteyiz. Bu dil ivedi olarak terk edilmek zorundadır.

    Herkesçe bilinmesini isteriz ki bizler her ne kadar farklı görüşleri, düşünceleri temsil eden siyasi partilerin temsilcileri olsak da bu konudaki hedefimiz toplumsal barışa halel getirmeye çalışanların karşısında bir ve beraber olduğumuzu, Türkiye Cumhuriyetinin demokratik bir hukuk devleti olduğunu göstermektir. Bizler buradayız ve bir santim dahi eğilmeyeceğiz. Doğruları söylemeye, ötekileştirmeden tüm yurttaşlarımızın sorunlarına çare aramaya devam edeceğiz. Tüm çabamız ve gayretimiz ülkemiz ve bu ülkede yaşayan yurttaşlarımız için olacaktır. Bu nedenledir ki haksızlık, cana kasıt, filli eylem karşısında asla susmayacağız. Hak, hukuk ve adalet arayışımızdan da asla taviz vermeyeceğiz.”

    Gelecek Partisi İl Başkanı Abdurrahman Dimez ise, kendilerini ziyaret eden partilerin il başkanlarına ve teşkilatlarına teşekkür etti.

  • Macaristan ve Polonya’dan AB bütçesini veto için ortak deklarasyon

    Macaristan ve Polonya’dan AB bütçesini veto için ortak deklarasyon

    Macaristan ve Polonya, imzaladıkları ortak deklarasyonla Avrupa Birliği’nin (AB) 2021-2027 bütçesini veto edeceklerini duyurdu. İki ülkenin başbakanları, iki ülkeden birinin çıkarlarına uygun olmayan hiçbir öneriyi kabul etmeyeceklerini açıkladı.

    Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, Macar mevkidaşı Viktor Orban ile Budapeşte’de çalışma yemeğinde bir araya geldi. İki başbakan gerçekleştirdikleri ortak basın toplantısında Macaristan ve Polonya’nın çıkarları gereği AB’nin 2021-2027 bütçesini veto etme kararı aldıklarını açıkladı. Ev sahibi Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki ile görüşmesinde AB bütçesinin hukukun üstünlüğü koşuluna bağlanması hususunda Polonya’nın tutumunu dinlediğini, iki ülke olarak ulusal egemenliklerini nasıl muhafaza edebilecekleri üzerine konuştuklarını aktardı. Temel çıkarlarının ihlal edildiğine hükmetmeleri durumunda vetonun en doğal hakları olduğunu belirten Orban, AB bütçesinin hukukun üstünlüğü ile koşullandırılmasının Macaristan’ın çıkarına aykırı olduğunu, vatanseverlik gereği veto hakkını kullanacağını söyledi. Polonya Başbakanı Morawiecki ile birlikte bu hususta ortak deklarasyon hazırladıklarını ifade eden Orban, “Macaristan, Polonya için kabul edilebilir olmayan hiçbir öneriyi kabul etmeyecektir” dedi.

    “AB’nin geleceği tehlikeye atılıyor”

    Macaristan Başbakanı Orban’ın ardından söz alan Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki ise geçtiğimiz Temmuz ayında oluşturulan bütçenin tüm Avrupa’nın başarısı olduğunu, ancak bugün karşı karşıya kaldıkları bütçenin hukukun üstünlüğüne bağlanması koşulunun Avrupa’nın bütünlüğü için son derece tehlikeli olduğunu söyledi. Morawiecki, “Hukukun üstünlüğü ile salgının yol açtığı krizle başa çıkma konularını birbiriyle bağdaştırmamız mümkün değil. Politik konuları ekonomik krizle bağdaştırmak sorumlu bir davranış değil, Brüksel ikisini bir arada halledeyim istedi. Ancak bugün karşı karşıya bulunduğumuz durum AB’nin geleceğini tehlikeye atıyor. Bugün Macaristan ve Polonya saldırı altında, yarın da başka AB ülkeleri saldırıya uğrayabilir” dedi.

    Vetonun yasal hakları olduğunu hatırlatan Morawiecki, kendilerine son günlerde dayatılan kötü dinamiği değiştirmek için AB bütçesini veto etmede tereddüt etmeyeceklerini söyledi. Morawiecki, Macaristan Başbakanı Orban ile imzaladıkları ortak deklarasyonla iki ülkenin egemenliklerinin yanı sıra AB anlaşmalarının ruhunu, AB’nin bütünlüğünü korumak için de çaba gösterdiklerini belirtti.

    Macaristan ve Polonya, 16 Kasım’da Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi’nde görüşülen AB 2021-2027 bütçesi ile ekonomik kurtarma programını AB fonlarının hukukun üstünlüğü ilkesine bağlanması nedeniyle veto etmişti.

  • Gazeteciler cemiyeti başkanlarından deklarasyon

    Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen gazeteciler cemiyeti başkanları İskenderun’da buluştu. Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) üyesi 20 cemiyet başkanı, burada yaptığı toplantıda, “İskenderun Deklarasyonuna” imza attı.

    Hatay’a gelen cemiyet başkanları, İskenderun Gazeteciler Cemiyeti yeni yönetim kurulu üyelerine hayırlı olsun ziyaretinde bulundu. Cemiyet binasını gezen başkanlara Hatay ile ilgili bilgiler verildi. Yaklaşık 3 saat süren bir toplantı gerçekleştiren cemiyet başkanları, Türkiye Alternatif Medya Güçbirliği Platformu adı altında bir oluşumun hayata geçirilmesine karar verdi. Alanya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mehmet Ali Dim öncülüğünde oluşturulan platform, en kısa sürede çalışmalara başlayacağı belirtilirken konu ile ilgili bir deklarasyon yayımlandı.

    İskenderun Deklarasyonu

    TGF 9. Olağan Genel Kurulu’nda yaşanan olaylarla ilgili, ‘İskenderun Deklarasyonu’ olarak yayımlanan deklarasyonda şunlara yer verildi:

    “1-Yasal tüm prosedürlerini yerine getirmelerine rağmen, federasyonumuzun iki güzide cemiyetinin (Niğde ve Karadeniz Ereğli) genel kurulda temsil edilme hakları bir takım ayak oyunlarıyla ellerinden alınmıştır. Genel kurula oylama yapılmadan yani hazirundan onay almadan Divan Başkanlığı yapan Atilla Sertel, bu oyuna alet olmuş ya da bizzat içinde yer alarak, yaşanan böyle bir hukuksuzluğun kapısını aralamıştır.

    Divan Başkanı iki cemiyete oy kullanma hakkı verilmesi yönündeki önergeyi kanun ve federasyon tüzüğü gereğince yeterli sayıda imza olmasına rağmen doğrudan gündeme alması gerekirken, hukuk tanımaz bir mantıkla tartışmaya açarak gündeme alınıp alınmamasını oylamaya sunmuştur. Divan üyeleri ve genel kurul delegelerinin her türlü uyarı ve itirazlarına rağmen, hukuksuz uygulamasını ve hukuk tanımaz anlayışını sürdürmüş;

    kanuna aykırı olarak, iki cemiyetin oy kullanmasının engellendiği oylamada, ”ret” oylarının sayımını yapmayarak hukuksuzluk zincirine yeni bir halka daha eklemiştir. Ayrıca, gündemin “Yönetim kuruluna gayrimenkul alım satım yetkisi veren” maddesi görüşülürken, üyelerden yazılı önerge veya teklif gelmemesine rağmen, divan başkanı Sertel’in “Satım” yetkisini vermeyelim diyerek maddeyi “satım” kelimesi olmadan oya sunması ve bu şekilde tutanağa geçirmesi hukuksuzluğunun başka bir boyutudur. Bu oylama öncesinde, “Merak etmeyin Yılmaz satmaz” diyerek daha seçim öncesinde sanki Yılmaz Karaca seçilmiş gibi davranarak taraf olduğunu belli etmiştir.

    Bizler, sadece bu iki cemiyetimizin değil, oy kullanamayan diğer cemiyetlerimizin de temsil edilmesinin bir demokrasi gereği olduğunu düşündüğümüz için gerekli uyarı, itiraz ve tepkilerimize rağmen, divan başkanı olan Atilla Sertel’in kariyerine ve demokrat kişiliğine yakışmayan antidemokratik ve hukuksuz tavırları camiamızda derin bir hayal kırıklığı oluşturmuştur.

    Tüm hukuki şartları yerine getirmelerine rağmen, iki cemiyetin kongreye alınmamasının tek sebebi; Sayın Mehmet Ali Dim’e oy vereceklerinin düşünülmesidir. Böylesi küçük hesaplar, Türkiye Gazeteciler Federasyonu’na yakışmamıştır. Her iki Cemiyetimiz de, hukuki haklarını aramak adına, gerekli girişimlerde bulunmuşlardır. Bizler de, haklı olduklarına inandığımız bu hukuki mücadelelerinde yanlarında olduğumuzu açık yüreklilikle ifade ediyoruz.

    2-Şaibeli bir genel kurul sonrasında yeniden Genel Başkan seçilen Yılmaz Karaca’nın genel kurulda seçimler öncesi yaptığı konuşma sırasında, bilgisayarının şifresinin kırıldığını, konuşma metni ile oy pusulasının çalındığını ifade ederek, Mehmet Ali Dim ve arkadaşlarını “Hırsızlıkla suçlaması, en hafif ifade ile ahlaksızlık ve terbiyesizliktir.

    Dünyanın en adi suçlarından biri olan “Hırsızlıkla masum insanların suçlanması, aşağılık bir davranıştır. Tarafımızca bilinen bir kişi tarafından dağıtılan oy pusulası ile ortalıkta gezen konuşma metninden, sorumlu tutularak, en büyük hakaretlerin tarafımıza yapılması karşısında susmamız elbette ki beklenemez. Bize bu iftiraları atan Yılmaz Karaca, TGF’nin internet sitesinden ve başkanlar konseyi grubundan derhal özür dilemeli, bu suçlamanın seçimi kazanmak için attığı bir iftira olduğunu itiraf etmelidir.

    3-Her türlü ayak oyunları yapılarak, kazanılan seçim, vicdanlarda derin bir yara bırakır. Seçimlerin hemen ardından, hem de federasyonun genel merkez binasında yapılan alkollü kutlama partisinde bazılarının zafer, bazılarının alkol sarhoşluğu ve amigo edasıyla “Yar saçların lüle lüle Mehmet Ali (Dim) sana güle güle” naraları atmaları, Yılmaz Karaca’nın dilinden düşürmediğiniz, büyük aile ve kardeşlik hukukunun neresine sığar? Bir kez daha ifade etmek isteriz ki; biz TGF’nin her cemiyetinin, her bireyinin önemli ve değerli olduğuna yürekten inanıyoruz

    4- Biz hiç bir zaman “Küçük olsun, benim olsun” demedik, ”Büyük olsun, bizim olsun” mantığı ile hareket ettik. Her geçen gün küçülen, her geçen gün hedeflerinden uzaklaşan ve gazetecilerin umudu olmaktan çıkan Federasyonumuza güven, neredeyse yok olmak üzeredir. Basının yaşadığı sorun ve sıkıntıların çözümü noktasında, basın açıklaması yapmak dışında hiç bir ciddi girişimde bulunmayan ve ”Yönetim kurulu üyeleri beni çalıştırmadı” masalı ile camiayı kandırmaya çalışan Yılmaz Karaca’ya buradan soruyoruz: Getirdiğiniz hangi öneri yönetim kurulu tarafından reddedildi?

    ”Başarı” dediğiniz şeyleri kendiniz yapmış, ”Başarısızlık” olanları yönetim kurulu yaptırmamış gibi bir davranış sergilemeniz, nasıl bir gaflet içinde olduğunuzu gözler önüne sermeye yeterlidir diye düşünüyoruz.

    5- Federasyonun, özellikle basın bürokrasisiyle, yersiz ve anlamsız didişmesinin, TGF camiasına kazandıracağı hiç bir şeyin olmadığı herkesçe bilinmelidir. Camiamıza hizmet etmekle yükümlü bürokratları, ”Fetöcülükle suçlamanın bizim işimiz olmadığını birilerinin Yılmaz Karaca’ya hatırlatması gerekir. Elinizde bilgi ve belge varsa, bunu ilgili makamlara vermek gibi yasal bir sorumluluğunuz var. Eğer elinizde böyle belgeler yoksa, bir takım vesveselerle, insanları zan altında bırakmanız ne kadar doğru olur? Biz kendi işimizi doğru yapalım, FETÖ üyeleri bir yerlere sızmışsa, kolluk kuvvetleri, savcılar, hakimler gerekeni zaten yaparlar. Bu konuda hiç bir şüphemiz yoktur.

    6-Burada imzası olanlar olarak bugüne kadar federasyon için yaptıklarımız kamuoyu tarafından yakınen bilinmektedir. Çizgimiz; Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği yoldur. Bu yolda azim ve kararlılıkla ilerleyeceğimiz açık ve net bir şekilde bilinmelidir. Cumhuriyet ve Cumhuriyetin kazanımlarını korumak ve geliştirmek bizim için en büyük hedeftir. Dün olduğu gibi bugün de doğru bildiğimiz yoldan ayrılmadan yürümeye devam edeceğiz.

    7-Toplumun karşısına “hak, hukuk adalet” talepleri ile çıkıp, genel kurulda her türlü hukuksuzluğa imza atmaktan imtina etmeyen ve üstelik CHP Milletvekili titri taşıyan kongre divan başkanı, eski TGF Genel Başkanı Atilla Sertel’in, ‘federasyonun siyasi partilerin arka bahçesi’ yapılamayacağı yönündeki endişesini dile getirmesi, kendisinin de bu federasyonun omuzlarına basarak siyasi ikbalini kazandığı gerçeğini değiştirir mi?

    8-Yukarıda saydığımız nedenlerle, şaibeli ve tartışmalı bir kongrenin ardından göreve gelen yönetim kurulunun; haksız, hukuksuz ve keyfi bir takım soyut gerekçelerle, üye cemiyetlerden herhangi birine karşı yapılacak olan herhangi bir tasarrufu, tamamımıza yapılmış bir girişim olarak değerlendirilerek, en sert şekilde ortak bir tavır koyacağımızın bilinmesini isteriz. Bundan böyle, aşağıda isimleri ve imzaları bulunan Cemiyetler ve delegeler olarak Alternatif Medya Güçbirliği Platformu çatısı altında çalışmalarımızı sürdüreceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz. Sektörümüz zor günlerden geçerken, mevcut sorunların çözümüne yönelik çalışmalar yerine, gazete sütunlarında ve ekranlarda hukuk ve demokrasi mücadelesi veren gazetecilerin mensubu olduğu bir sivil toplum kuruluşu olarak TGF’nin, kendi içinde yaşadığı hukuksuzluk ve adaletsizliklerle kamuoyunun gündemine gelmesinden de derin üzüntü duyduğumuzun bilinmesini isteriz.”

  • Ahıskalılardan ortak deklarasyon:

    İnegöl Ahıska Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin öncülüğünde Dünya Ahıska Türkleri Birliği (DATÜB) üyesi bazı dernekler ortak deklarasyon yayımlayarak, DATÜB içerisindeki FETÖ mensuplarının temizlenmesini istedi.

    İnegöl Alanyurt Salı Pazarı’ndaki toplantıya Belediye Başkan Yardımcısı Alper Taban, İnegöl Ahıska Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mehmet Taş, DATÜB’e bağlı Türkiye genelindeki bazı dernek başkanları ile çok sayıda Ahıskalı katıldı.

    Mehmet Taş, “Bazı şer odaklarının maşaları olduğu tespit edilen kişilerce ülkemiz üzerinde gerçekleştirilmek istenen darbe girişimi, aziz milletimizin dimdik ayakta durması, vatanına, bayrağına ve hükümetine sahip çıkması sayesinde bir kez daha başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu hain oluşum nasıl ki devletimizin bütün birimlerine sızmış ise, biz Ahıska Türklerinin oluşturduğu çatı kuruluş olan Dünya Ahıska Türkleri Birliği (DATÜB) ve muhtelif Ahıska adını kullanan sivil toplum kuruluşlarının içine de sızmış durumdadır. Biz İnegöl Ahıska Türkleri Dayanışma ve Kültür Derneği olarak bu oyunu çok öncesinde fark edip, yıllardır bunlarla mücadele etmekte ve DATÜB’ü 2013 yılından beri uyarmaktaydık. Ancak bizim İnegöl Ahıska Türkleri Kültür ve Dayanışma Demeği olarak yaptığımız bütün ikazlarımıza rağmen, FETÖ uzantısı olan ve devletimiz tarafından kapatılan bu TASİAD Derneği, DATÜB’ün üyeliğine kabul edilmiştir. Şimdi gelinen noktada ise ne hazindir ki Dünya Ahıska Türkleri Birliği (DATÜB)’ün FETÖ’nün içimizdeki oluşumlarıyla ilgili üzerine düşeni yapması gerektiği halde yapmamış, 15 Temmuz 2016 tarihli kara gün sonrasında devletimiz içimizdeki şer odağı dernekleri TASİAD ve TASİAD’ın kurduğu federasyonu kapatmıştır. Devletimiz bu konuda üzerine düşeni yapmıştır. DATUB bütün çalışma ve yönetim biçimini gözden geçirmek, içinde şüpheli durumda olan yönetim üyelerini üyelikten çıkartmak zorundadır. Bunun için demek yönetiminde olan FETÖ terör örgütü ile ilişkisi olduğu şüphesi olan herkesin yönetimden el çektirilmesi ve yeni, daha güçlü olarak ülkemiz ve dünya sathında faaliyet gösterecek ufku geniş insanlardan oluşan yönetim kurarak çalışmalarını devam ettirmesi gerekmektedir. Her boş geçen gün bu FETÖ terör örgütünün gerçek manada temizlenmesinin önünde kayıptır. Ve gerçek temizliğin oluşmasını engellemektedir. Bu duygu ve düşünceler içerisinde ülkemize ve hükümetimize karşı haince ve kalleşçe yapılan darbe girişimini şiddet ve nefretle kınıyor, çıkan olaylarda hayatlarını kaybeden şehitlerimize yüce Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum” ifadelerini kullandı.

    Bursa Ahıskalı Türkleri Birliği Başkanı Hasan Mehmetoğlu da konuşmasında birlik ve beraberliğe vurgu yaptı.

  • Üniversitedeki Profesörlerden Ortak Deklarasyon

    Kilis 7 Aralık Üniversitesinde görev yapan profesörler, Rektör Prof. Dr. İsmail Güvenç’in başkanlığında bir araya gelerek, meydana gelen darbe girişimini kınadı.

    Yarın gerçekleştirilecek olan rektörlük seçimleri öncesi Rektörlükte bir araya gelen Rektör Prof. Dr. İsmail Güvenç, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman Türer, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bektaş Tepe, Prof. Dr. İsmail Gül, Prof. Dr. Bilal Acemioğlu, Prof. Dr. H. Mustafa Paksoy, Prof. Dr. Mustafa Doğan Karacoşkun, Prof. Dr. Nazım Şekeroğlu, Prof. Dr. Ahmet Çakır ortak bir deklarasyonla geçen hafta halk iradesine karşı yapılan hain darbe girişimini kınayarak, her zaman devletin ve milletin yanında olduklarını ifade etti.

    Profesörler ayrıca, yapılacak olan rektör adayı belirleme seçiminde birbirlerine başarı dileyerek, seçimin karşılıklı saygı çerçevesinde geçeceğinden kuşkuları olmadığını belirterek, seçim sonucunun 7 Aralık Üniversitesi için hayırlı olması dileğinde bulundu.