Etiket: Değiliz”

  • Banvit Başkanı Özkan Kılıç: “Hak ettiğimiz yerde değiliz”

    Bu yıl Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi’ne alt yapıdan kazandıkları oyuncuların ağırlıkta olduğu bir kadroyla başladıklarını söyleyen Banvit Başkanı Özkan Kılıç, “Genç ve yeni bir takım olmanın dezavantajlarını yaşayabileceğimizi ve başlarda bir bocalama dönemi geçirebileceğimizi düşünüyorduk. Lige de düşüncelerimizin de oldukça altında bir başlangıç yaptık” dedi.

    Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi ve FIBA Basketbol Şampiyonlar Ligi’nde yoğun mesai harcayan Banvit, bu yıl lige altyapısından kazandığı oyuncularla ağırlıklı bir kadro ile başladı. Başarılı neticeler almakta zorlanan turuncu-yeşilliler, Avrupa’da elde ettiği sonuçları lige de yansıtmak için sezon içerisinde ilave transferler yaptı. Banvit Başkanı Özkan Kılıç ve Banvit Başantrenörü Ahmet Gürgen, takımın hem Türkiye Ligi’nde hem de Avrupa’daki gidişatını, hedeflerini ve 2018-2019 basketbol sezonunu İHA’ya değerlendirdi.

    Banvit Basketbol Kulübü Başkanı Özkan Kılıç, sezona istedikleri gibi başlayamadıklarını ifade ederek, önümüzdeki haftalarda daha başarılı sonuçlara imza atacaklarını söyledi. Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi’nde geride kalan haftaları değerlendiren Kılıç, “Bilindiği üzere sezona, altyapımızdan yetişen 10 Türk sporcu ve potansiyellerine inandığımız 5 genç yabancı oyuncu ile başladık. Takımın başına da yıllardır herkesin gıpta ile takip ettiği Banvit altyapısının mimarı Ahmet Gürgen’i getirdik. Genç ve yeni bir takım olmanın dezavantajlarını yaşayabileceğimizi ve başlarda bir bocalama dönemi geçirebileceğimizi düşünüyorduk. Ama sonuç olarak özellikle Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi’ne düşüncelerimizin de oldukça altında bir başlangıç yaptık ve kadroda küçük çaplı bir revizyona gitme kararı aldık. Beklentilerimizin uzağında kalan iki yabancı sporcumuzla yollarımızı ayırarak kadromuzu yeni isimlerle takviye ettik. Sezonun devamı için hedefimiz FIBA Basketbol Şampiyonlar Ligi’ndeki başarılı grafiğimizi sürdürerek şehrimizi ve ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek, Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi’nde ise en kısa sürede sıralamada hak ettiğimiz ve alışık olduğumuz noktaya gelmek olacaktır” dedi.

    Kılıç: “Bütçemize göre transferde oldukça başarılıyız”

    Banvit Basketbol Kulübü Başkanı Özkan Kılıç, 2018-2019 basketbol sezonu için yaptıkları transfer çalışmaları hakkında da konuşarak, “Son yıllarda küçülen bütçemiz de göz önüne alındığında transferde oldukça başarılı olduğumuzu söyleyebilirim. Özellikle yakın zamanda kulübümüzde oynayan birçok yabancı oyuncu çok daha büyük rakamlara, büyük bütçeli kulüplere transfer oldular. Bu sezon özelinde ise beklentilerimizi ve hedeflerimizi karşılayamayacaklarına kanaat getirip, yollarımızı ayırdığımız iki sporcu dışında yine iyi seçimler yaptığımızı ve mevcut kadromuzun, kulübümüzü en kısa zamanda hak ettiği seviyeye getireceğini düşünüyorum. Banvit Basketbol Kulübü olarak önceliği her zaman altyapıya verdik. Dolayısıyla sadece bu sezon değil, senelerdir Banvit Basketbol Kulübü altyapısı ile Türk milli takımlarına ve basketbol liglerine kaynak oluşturuyor. Bu sezon farklı olarak altyapıdan çıkan gençlerimize daha büyük sorumluluk vermiş bulunuyoruz. Öyle ki; Süper Lig tarihinde ilk olacak şekilde kadrosunda yabancı sporcuları haricinde tüm sporcuları kendi altyapısından yetişen ilk kulüp olma gururunu yaşıyoruz. Bu yapılanma ve nihayetinde beklentilerimizin gerçekleşmesinin biraz zaman alacağının farkındayız ama sonucunda çok büyük bütçeler olmadan, büyük hedeflere ulaşmanın yolunun bu yapılanma olduğunun da bilincindeyiz” şeklinde konuştu.

    Sponsorluk anlaşması biten Banvit ne yapacak?

    Görener Ailesi’nin, Banvit A.Ş.’yi satmasının ardından bu sezon sonunda takımla olan sponsorluk anlaşmasının da sona ereceğini belirten Başkan Kılıç, “Öncelikle Banvit Basketbol Sportif A.Ş ve Banvit A.Ş’nin herhangi bir organik bağı olmayan iki farklı yapı ve kurum olduğunu belirtmek isterim. 25 senedir sürmekte olan ve iki tarafa da büyük fayda sağladığını düşündüğümüz bir işbirliği içindeyiz. Son yapmış olduğumuz ve 2 seneyi kapsayan sponsorluk anlaşması bu sezon sonu itibarı ile bitiyor. Biz kulüp olarak bu iş birliğinin daha uzun soluklu ve sürdürülebilir olmasını temenni etmekle beraber bu konuda son kararın Banvit A.Ş yönetimine ait olduğunu söyleyebilirim” diye konuştu.

    Başantrenör Gürgen: “Hedefimiz ligde bulunduğumuz yerden uzaklaşmak”

    Banvit’de uzun yıllar altyapının yetişmesinde önemli katkıları olan ve bu yıl A Takım başantrenörü olarak görev yapan Ahmet Gürgen ise takımını ve sezonu değerlendirdi. Gürgen, “Öncelikle her geçen gün daha iyi birbirimizi anlamaya başladık. Sonuçta genç oyuncularımız artık başrol almaya başladılar. Orada biraz inişler çıkışlar oldu. Ama bu normaldir. Genç oyuncular her zaman sezon başlangıcında biraz süre isterler. O süreyi bence tamamladılar artık. Hata yaptılar, insanlar hata yapmadan öğrenemezler. Artık daha iyi sahayı görüyorlar. Bu aşamaları geçirdikten sonra ilerlemeye devam edecekler. Çünkü gelecekleri çok açık. Sadece yerli oyuncularımız için değil, yabancı oyuncularımız için de söylüyorum. Bu bir süreçti ve geçirdiler. Bundan sonra daha iyi kendilerini kontrol edecekler. Ben inanıyorum ki Türkiye Ligi’nde de önemli ve basit maçlar kaybettik. Ama orta ve uzun vadeli hedeflerimizi gerçekleştireceğiz” dedi.

    Banvit’in bu yıl ki hedeflerinden de bahseden Gürgen, şunları söyledi:

    “Tabii birincisi şu an ligde bulunduğumuz yerden uzaklaşmak ve yukarılarda iyi pozisyon bulmak istiyoruz. Hatta play-off’ta yer almak istiyoruz. Çünkü oyuncularımızın kapasitesi buna çok müsait. Bununla birlikte şu anda en büyük problemimiz olan bir şutöre ihtiyacımız vardı. O da geldi. Önemli bir oyuncu olan Gary Neal’i transfer ettik. O bize oyunculuktan öte ağabeylik de yapacak.”

  • Hacısalihoğlu: “Yabancı sermayeye karşı değiliz ama sadece kriz sırasında geliyorlar”

    Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TTSO) Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle zor durumda kalan firmaların kendilerini kurtarmak için işlerini devretmek, satmak veya kapatmak zorunda kalacağını belirterek “Bu sektörlere de yabancılar girecek. Biz yabancı sermayeye karşı değiliz. Ama bu şekilde değil. Her zaman piyasaya girmeleri lazım. Sadece kriz sonrası değil” dedi.

    Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Eylül ayı meclis toplantısında konuşan TTSO Başkanı M. Suat Hacısalihoğlu, her geçen gün ekonomiyle ilgili hükümet tarafından tedbirler alındığını ve bu tedbirleri göre planlamalar yapıldığını hatırlattı. Özellikle 2019’un ilk 3 ayına kadar olan sürecin özel sektör için yorucu olacağına vurgu yapan Hacısalihoğlu “Bu süreç içinde bizler alabileceğimiz kadar tedbir alırken, özellikle devletimizin almış olduğu tedbirler de bizleri birinci derecede etkiliyor. Bu doğrultuda Yeni Ekonomik Program açıklandı. Alınması gereken tedbirler konusunda da özellikle Bankalar Birliği konusunda da çalışmalar devam ediyor. Bankaların sendikasyon kredilerini geri ödemeye başlaması bizleri de bu süreç içinde yakından ilgilendiren konudur. Bu süreçte yapacak olduğumuz faaliyetlerde bunu birinci derecede dikkate almakta fayda var. Döviz kurları şu anda stabil vaziyette, umarız daha da düşer. Ama önümüzdeki 3 ayda daha temkinli olmamızda yarar var” diye konuştu.

    “Devletten ve bankacılık sektöründen isteklerimiz var”

    Özel sektör olarak devletten ve bankacılık sektöründen istekleri olduğunu vurgulayan Başkan Hacısalihoğlu, “Özellikle bankacılık sektöründe yeniden yapılandırmanın özel sektörü zor duruma sokmadan yapılması gerekmektedir. Önümüzdeki 6 ay içinde, yani Mart ayına kadar olan süreç bizler için zor olacak. Bu sürede firmalarımız taahhütlerini yerine getiremeyebilirler. Devletimizden şu desteği istiyoruz; bankalarla, BDDK ile görüşme yaparak, bu süreç içinde firmalarımızın takibe atılmaması, temerrüde alınmaması bizler açısından çok çok önemli. Dolayısıyla bu konu şimdiden dikkate alınmalıdır. Aksi takdirde firmalarımızın ne kadar zor duruma olacağı aşikârdır. Yeniden yapılandırmaya başvuran firmalarımızın faiz oranlarında önemli miktarda artış olduğu görülmektedir. Firmalarımızın bu faiz oranlarıyla gelecekte ne kadar zor duruma düşeceğini hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla devletimizin özel sektörün kurtarılması adına bankalar üzerinde etkisini göstermesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

    Hacısalihoğlu, devletten alacağı olan birçok firma olduğuna dikkat çekerek “Devletten alacağı olan birçok firmamız var. Devletle iş yapan müteahhit sektörümüz var. Müteahhit sektörünün devletten alacağına karşılık fiyat farkı kararnamesi beraberinde tasfiye kararnamesinin acilen çıkarılması şarttır. Tasfiye kararnamesi elbette müteahhit açısından kurtarıcıdır fakat o süreç içinde yapmış olduğu imalatlara fiyat farkı alamadığı takdirde yine bataktadır. Firmalarımızı batırmamak gerekiyor. Bu firmalar kolayına yetişmiyor. Devletten alacaklarının bir an önce ödenmesi, hatta gerekli fiyat farklarının ödenerek tasfiye isteyen firmalara tasfiye yaptırmak, isteyen firmalara da fiyat farkı vermek suretiyle devam ettirmek gerekir. Devletin parası olmayabilir. Ama geçmiş yollarda olduğu gibi devlet borçlanma senetleri verebilir, devlet tahvilleri verebilir. Geçmişte bunları yaşadık uyguladık. Vadeli verilecek olan devlet tahvilleri, devletten alacakları olan üyelerimize rahatlık sağlayacaktır. Medikal grubundaki üyelerimizin de devletten alacaklarına karşılık borçlarının bir an önce ödenmesi en büyük arzumuzdur” ifadelerini kullandı.

    “Ekonomik programın takibi bağımsız kuruluşlar tarafından yapılmalıdır”

    Yeni Ekonomik Program’la önemli adımlar atıldığına dikkat çeken Hacısalihoğlu, “Özellikle cari açığın, bütçe açığının kapatılması, büyümenin sürdürülebilir olması, enflasyonla mücadele ön plana çıkan başlıklar. Hepsi bizler için çok çok önemli. En önemlisi de alınan kararla 3 ayda bir eylemlerin takip edilmesi. Ancak bize göre eylemlerin takibinin kamu tarafından değil, bağımsız kuruluşlar tarafından yapılması daha uygundur. Sadece kağıt üzerinde formalite olarak değil, gerçek anlamda alınan kararların ilgili kurumlar tarafından uygulanıp uygulanmadığının takip edilmesi gerekmektedir” dedi.

    Hacısalihoğlu, Trabzon’daki firmaların 14 milyon liralık şuana kadar nefes kredisi kullandığını kaydederek şunları söyledi:

    “TOBB desteğiyle biz de Nefes Kredisi vermeye başladık. Ayın 21’inde başlayan başvurularda 180 civarında talep oldu. Firmalarımıza 75’er bin lira para ödüyoruz. Daha önce 200’er bin lira ödemiştik ama kaynaklar az olunca daha fazla firmaya dağıtma adına miktarı düşürdük. Talep oldukça fazla. İlk başta 5 milyon lira olarak hesapladığımız destek 14 milyon liraya kadar çıkmış durumda. Bizim amacımız bunu daha da artırmak suretiyle üyelerimize daha fazla katkı sağlamaktır. Benzer şekilde KOSGEB desteklerinden yararlanan firmalarımızın da bunları takip etmeleri gerekiyor.”

    Zor durumda olan firmalara katkı sağlamak adına devlete olan borçların ertelenmesini istediklerini de ifade eden Hacısalihoğlu şöyle devam etti:

    “Mart ayına kadar olan süreçte devlete karşı olan sigorta ve vergi gibi ödemelerimizin en az bir yıl daha ertelenmesini talep etmekteyiz. Geçmişte uygulandı piyasa rahatladı. Bu dönemde de bunun uygulanması piyasada rahatlık sağlayacak, piyasaya güven ve huzur getirecektir. Kış döneminde zaten durgun olan piyasanın üyelerimiz üzerine daha fazla etkisi olmaması adına devletimizin üyelerimizden aldığı bu tür alacakları bizler açısından çok önemli bir adımdır.”

    “Firmalarımızın düşmemesi adına devletin elinden gelen her şeyi yapması gerekir”

    “Piyasa özel sektörle ve finans sektörüyle birlikte döndüğünü hatırlatan Başkan Hacısalihoğlu, şu ifadeleri kullandı:

    Buna göre özel sektör olmazsa finans sektörü de olmayacaktır. Dolayısıyla devletin bu dengeyi gözetmesi ve özel sektörü koruması gerekiyor. Hepinizin bildiği gibi ülkemizde yabancı sermaye olarak yaklaşık 55 bin firma var. Ağırlıkla kriz ve kriz sonrası ülkemize gelmektedirler. Şu anda da ülkemizde birçok yabancı firma, şirketlerimizi satın almak üzere çalışmalarını sürdürüyorlar. Zor durumda kalan firmalarımız kendilerini kurtarmak için işlerini devretmek, satmak veya kapatmak zorunda kalıyor. Bu sektörlere de yabancılar girecek. Biz yabancı sermayeye karşı değiliz. Ama bu şekilde değil. Her zaman piyasaya girmeleri lazım. Sadece kriz sonrası değil. Devlet olarak kendi özel sektörümüzü öncelikle koruyup kollayacağız, onların düşmesine engel olacağız ve firmalarımızı da yabancıların eline geçirmeyeceğiz. Bu devlet olarak bizim üzerinde durmamız gereken bir konudur. Özel sektör yok olduğu takdirde geleceğin nasıl olacağını hepimiz biliyoruz. Şu anda piyasada önemli sektörlere baktığımız zaman ağırlıkta yabancıların elinde olduğunu görüyoruz. Bütün dünyanın gördüğü Türkiye’nin büyük potansiyeli var. O potansiyelden biz payımızı alamadık. Bu döviz kurlarıyla onların ülkemize girmesi ve bundan pay alması çok kolay. Onların Türkiye’ye girmesi sadece Türk piyasası için değil, aynı zamanda Türkiye’nin hinterlandında olan piyasayı da ele geçirmeleri demektir. Dolayısıyla birinci derecede önemli olan firmalarımızın ayakta kalmasıdır. Bizim mücadelemiz de bu yöndedir. Firmalarımızın düşmemesi adına devletin elden gelen her şeyi yapması gerekir.”

  • Köktaş: “Tarım ve hayvancılıkta istenilen yerde değiliz”

    Samsun 4.Tarım, Hayvancılık ve Teknolojileri Fuarı açılışında konuşan AK Parti Samsun Milletvekili Fuat Köktaş, çiftçi ve hayvan üreticilerine her türlü destek ve kredi vermelerine rağmen tarım ve hayvancılıkta istenilen noktada olmadıklarını söyledi.

    Samsun 4.Tarım, Hayvancılık ve Teknolojileri Fuarı bugün yapılan törenle açıldı. Fuarın açılışında konuşan TÜYAP Anadolu Fuarları A.Ş. Genel Müdürü Cihat Alagöz, Samsun İl Tarım ve Orman Müdürü Nail Kırmacı ile Samsun Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Nihat Soğuk, fuarın Samsun, Karadeniz ve Türkiye açısından olumlu sonuçları olacağını söylediler.

    Köktaş: “Destek ve kredilere rağmen tarım ve hayvancılıkta istenilen yerde değiliz”

    Tarım ve hayvancılıkta istenilen yerde olmadıklarını ifade eden AK Parti Samsun Milletvekili Fuat Köktaş, “Hükümet olarak tarım sektörüne çok ciddi destekler verdik. Aklınıza gelecek her alanda çok büyük destekler verdik. Tüm bu desteklere rağmen tarımda istenilen noktada olmadığını görüyoruz. Bu kadar desteğe, bu kadar ucuz krediye, teknolojiye ve lojistiğe rağmen hala hayvancılık sektöründe istediğimiz noktada değiliz. Bunların etki analizlerini çok iyi yapıp ortaya koymamız gerekir. Verdiğimiz kredi ve destekler yerli yerinde kullanılıyor mu yoksa bir dönem kullanılıp, atılıyor mu diye takibinin çok iyi yapılması lazım. Özellikle tarımcıların bunu çok iyi takip etmesi gerekiyor. Verdiğimiz destekleri verici kurullar vermesi gerektiği gibi veriyor mu? Bize vatandaşlardan ve tarımcılardan gelen şikayetler vardı. Yemde ve gübrede KDV’yi kaldırdık. Buna rağmen araziye döndüğümüzde ‘KDV’yi kaldırdığımız kadar bize fiyatlarda yansımadı’ diye şikayetler duyduk. Biz bir çarkın dişlileriysek, bütün paydaşlarıyla birlikte bu çarkı en verimli ve en sağlıklı bir şekilde çalıştırmak için herkesin taşın altına elini koyması gerekir” dedi.

    Kendi adlarına özeleştiri yaptığının altını çizen Köktaş, şunları söyledi:

    “Özeleştiri yapıyorum. Samsun’u tarım ve hayvancılıkta olması gereken yere taşıyamadık. Bunda sadece siyasetçiler değil, yerel yöneticiler, ticaret odaları, borsaları, tarım kuruluşları tek başına sorumlu değil. Bunda bütün paydaşlar ve Samsun’a yön veren bütün paydaşlar sorumludur. Birinin sorumluluğu az, birinin sorumluluğu çok olabilir ama herkes sorumludur. Bu sorunların giderilmesi için kolektif çalışmayı ve ortak aklı mutlaka merkeze almamız gerekiyor.”

    Ulusoy: “Un ihracatında dünya birincisiyiz”

    Un ihracatında çok büyük bir artış yaparak dünya birincisi olduklarını vurgulayan Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Başkanı Eren Günhan Ulusoy, “Türkiye’de tarım sektörü kendine özgü sorunlara sahip. Küçük ölçekli işletmeler olması, kırsal nüfusun giderek azalması ve kırsaldaki nüfusun aynı zamanda da yaşlanıyor olması tarımımızın önündeki önemli sorunlar olarak görülüyor. Şu anda artan girdi maliyetleri, döviz kurlarının artması da önemli sorunlar halinde. Bunlarla moralimizi bozmaya gerek yok. Çünkü karşılığında çok önemli fırsatlarla karşı karşıyayız. Teknoloji ile ilgili fırsatlar dünyayı artık öyle hızlı değiştiriyor ki hiç beklemediğimiz yerden inanılmaz olaylarla karşılaşabiliyoruz. Fuarların bir özelliği de tarımla uğraşan insanların teknolojiye, bilgiye erişmesine vesile olacak. Bu teknolojiyi sağlayan kişilerle de iletişim halinde olacaklar. Bu fırsatları değerlendirdiğimizde tarımımızın daha da ileriye gideceğine inancımız tam. Temsilcisi olduğum un sektörü 2003 yılında dünyanın 24’üncü ihracatçısıyken, 2014 yılından beri dünya birincisi ve tonajını 16’ya katladı. Böyle bir artışın sebebi erişim, lojistik ve teknolojiyi iyi bir şekilde kullanmaktır. Tarımda da bunun hızla gerçekleşeceğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

    Vali Kaymak: “Fuarlar sektöre ivme katıyor”

    Fuarların ilgili olduğu sektörlere ivme kazandırdığını belirten Samsun Valisi Osman Kaymak, “Samsun, eski özelliği olan fuar kenti özelliğini gittikçe geri kazanıyor. Bu fuarlar sektörlerine büyük ivme kazandırıyor. Bulunduğumuz coğrafya büyük tarım alanlarına sahip. Samsun tarım potansiyeli çok yüksek şehirlerden bir tanesi. Bu potansiyel çok daha iyi bir şekilde kullanılabilirdi. Samsun’da bugüne kadar çok güzel şeyler yapılmış ama biz de var olan şeylerin üstüne daha iyi olarak ne koyabiliriz diye çalışıyoruz. Samsun eskiden göç veren bir ildi, artık göç alan bir oldu. Göç almak Samsun’un eğitim, sağlık, spor gibi alanlarda ileride olmasından kaynaklanıyor. Bu fuarın, Samsun ve ülkemiz tarımı açısından olumlu yansımalarının olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.

    Samsun Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Süleyman Hızır ise şunları söyledi:

    “Tarımın geliştirilmesine yönelik yapılan her çalışmanın insanlığa hizmet olduğu bilinciyle çok yönlü bir şekilde ele alınmalıdır. Tarımın ekonomik anlamdaki en önemli girdisi verimli toplardır. Bafra ve Çarşamba ovaları sayesinde bu noktada çok şanslıyız. Doğru ve etkin işlemeyle Samsun’u dünyadaki en önemli tarım kentleri arasına taşıyabilecek potansiyele sahibiz. Bu anlamda alanında gelişmeleri yakından izleme fırsatı bulabileceğimiz, bilgi paylaşımı ve iş bağlantılarının kurulacağı fuarın başarılı bir şekilde tamamlanmasını temenni ediyorum.”

    Bafra standı protokolü ağırladı

    Bu yıl dördüncüsü düzenlenen ve her gecen yıl artan bir ilgi ile karşılaşan TÜYAP Samsun 4. Tarım Hayvancılık Teknolojileri Fuarı’nın açılış gününde Bafra Belediyesi standı protokol üyelerini ağırladı. Bafra’da yetişen ürünleri ve yine ilçeye özgü lezzetlerin tanıtılıp ikram edildiği standa Samsun Valisi Osman Kaymak, Milletvekili Fuat Köktas, ilce kaymakamları, ilce belediye başkanları ziyaret etti. Ziyarette Bafra pirincinden yapılmış pilav, keşkek, nokul, lokum ziyaretçilere ikram edildi. Bafra Belediye Başkanı Hamit Kılıç, günün anısına Vali Kaymak ve Milletvekili Fuat Köktaş’a ilçeyi sembolize eden plaket takdim etti. TÜYAP Samsun 4. Tarım Hayvancılık Teknolojileri Fuarı’nda Bafra Belediyesi tarafından açılan standa, ilçe de yetişen meyve ve sebzelerin tanıtımı yapılıyor.

    Protokol üyeleri açılışın ardından stantları gezerek ürünler hakkında bilgi aldılar. Fuar 30 Eylül’de sona erecek.

  • PANKOBİRLİK Genel Başkanı Konuk: “Özelleştirmeye karşı değiliz”

    AK Parti Karaman Milletvekili ve Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği (PANKOBİRLİK) Genel Başkanı Recep Konuk, özelleştirmeye karşı olmadıklarını, şeker fabrikalarının çiftçi kuruluşlarınca işletilebileceğini söyledi.

    Konya Tarım Fuarı’nda, Konya Şeker A.Ş.’ye ait Torku markasının standını gezerek pancar üreticileriyle bir araya gelen Recep Konuk, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ile ilgili konuştu. Amerika ve Avrupa’dan örnekler vererek buradaki şeker fabrikalarının tamamının özel sektör eliyle işletildiğini anlatan Recep Konuk, Türkiye’deki şeker fabrikalarının sektörün içindeki kuruluşlar eliyle işletilebileceğini kaydetti. Konuk şöyle konuştu:

    “Biz esasen özelleştirmeye karşı değiliz. Devletin gazla, bezle, tuzla olmasının çok sürdürülebilir olduğunu düşünmüyoruz. Yalnız özelliği olan bir özelleştirmenin olmasına da ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Eğer mevcut şekliyle özelleştirilme gerçekleştirilecek olursa, üreticinin içinde olmayan bir yapıyla özelleştirilmesi durumunda bu özelleştirmenin kaos olacağını düşünüyoruz. Sebebini söyleyeyim. Bugün Amerika Birleşik Devletleri’ndeki şeker fabrikalarının, pancar şekeri işleyen fabrikalarının yüze 100’ü özel sektör işletemediği için kooperatif veya çitçi kuruluşlarına devredilerek tamamı çiftçi kuruluşlarının işlettiği modele dönmüştür. Amerika gibi dünyanın en liberal memleketinde bile eğer şeker pancarı tabiatı gereği özel sektör tarafından işletilememiş ise bu bizim ülkemizde de işletilemez. Zaten Avrupa’da da benzer gelişmeler başlamış. Başta Almanya’da yüzde 80’e, Fransa’da yüzde 80’in üstüne çıkarak bugün kooperatif kuruluşlarına, çiftçi kuruluşlarına bu üretim devredilmiş. Hatta İngiltere’de ve Hollanda’da da bu çiftçi kuruluşlarının işletme kabiliyetleri yüzde 100’e çıkmıştır. Bizim ülkemizde de olması gereken budur.”

    “Şekeri, şeker pancarını ve gıdayı başka ellere mahkum etmeyiz”

    Üreticinin içinde olmayacağı sanayinin işlemeyeceğini dile getiren Recep Konuk, şekerin stratejik bir ürün olduğunu vurguladı.

    Konuk, fabrika uzaklaştıkça şeker pancarında nakliye fiyatının artacağını ve üreticinin bu ürünü yetiştirmekten vazgeçeceğini ifade ederek, “Birim alanına 1 hektardan yaklaşık 75 ton şeker pancarı üretilir. Aynı 1 hektar araziden yaklaşık 4 ton ayçiçeği üretilir. Sadece ikisiyle mukayese ederek derdimi daha doğru anlatabilirim. Bu 1 hektar arazideki şeker pancarını bulunduğunuz bölgeden bir başka bölgeye transfer etmek isterseniz gelirinizin mesela Trakya’ya transfer ettiğinizi düşünün, gelirinizin yüzde 120’sini nakliye olarak ödemek durumundasınız. Yani şeker pancarı yetiştirildiği yerden uzaklaştıkça ekonomik değerini kaybeder. Gelirinizin yüzde 120’sini yani gelirinize ilave cebinizden para koyarak bir başka fabrikaya transfer edebilirsiniz. Aynı ayçiçeğini aynı bölgeye transfer etmek isterseniz gelirinizin yaklaşık yüzde 10’unu ödemek durumunda kalırsınız. İkincisi bu ürün başka bölgelerle transfere tabii tutulduğu zaman bu ürünün tabiatı gereği münavebe bozulur. Münavebe bozulduğu zaman halk tabiriyle pancar kanseri tarlalarda başlar ve pancar üretemezsiniz. Bunu niye söylüyorum, bunu şunun için söylüyorum. Ürünün başka bir yere transferi bir sonraki yıla saklama veya farklı farklı fabrikalara verme şansı olmadığı için ürün bulunduğu bölgedeki fabrikaya mahkumdur. Eğer bölgenin fabrikası tek alıcıysa ve özel sektörse elbette özel sektör haklı olarak karını maksimize etmek için elinden geleni yapacaktır. Tek taraflı kar anlayışı da bu çiftçiyle sanayicinin birlikte yürümesine engel olacaktır. Bu şuna benziyor. Bir hayvan pazarında bir tane alıcı var. Herkes o hayvan pazarına her daim aynı hayvanı getirir mi tek alıcıdan dolayı? Getiremez, orada rekabet olmaz. Ürün rekabetini kaybeder. Şeker pancarının da rekabeti tek alıcıdan dolayı kaybolur. Dolayısıyla zamanla bu üretim düşer. Bunu ben söylemiyorum, test edilmiş. Nerede test edilmiş? Birleşik Devletler’de test edilmiş. Fransa’da, Almanya’da, Hollanda’da, İngiltere’de, Polonya’da test edilmiş. Hepsinde benzer sonuçlarla karşılaşıldığı için hızla üretici kuruluşları ihdas edilerek kooperatifler veya çiftçi kuruluşları oluşturularak bu şeker sanayinin işletilmesi üretenle sanayi birlikte işletecek bir modele evrilmiştir. Biz de bugün yarın geç olmadan benzer modellere evirerek Konya’da, Kayseri’de, Amasya’daki örneklerin varsa aksak bir tarafı onları da izale ederek bu modelle ülkemiz için çok kıymetli olan, çok değerli bulduğumuz stratejik bir ürünü, şekeri ve şeker pancarını özellikle gıdayı başka ellere, yabancı ellere mahkum etmeyiz diye düşünüyorum” diye konuştu.

    “5 yıllık süreç yarın varılacak bir süreçtir”

    ’Özelleştirmeye ilişkin ihale şartnamesi hazırlanırken PANKOBİRLİK’ten bir görüş alındı mı? Çünkü 5 yıl sonra fabrikaların kapanıp kapanmayacağı da belli değil, bunun da garantisi yok. Pancarı bir başka bölgeden alma maddesi de var. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz’ şeklindeki soruya ise Konuk, “Bunun tekrar gözden geçirilmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. Konuk açıklamasını şöyle sürdürdü:

    “Öncelikle şunu söyleyeyim o yaklaşımı doğru bulmuyoruz. Bir başka bölgeden bir başka bölgeye şeker pancarının transferinin münavebeyi bozacağını biliyoruz. Dolayısıyla da bozulmuş münavebeyle de ürünün üretme şansı yok. Ürünün hayatiyetini sürdürme şansı yok. Bizim vizyonumuzla çok örtüşmediğini düşünüyorum. 5 yıllık süreç yarın varılacak bir süreçtir. 5 yıl sonrasının açıklaması yok. Yani 5 yıl sonra bu ürünün az önce söylediğim kaygılardan dolayı karşılaşacağı sorunları çözeceği yeni yılları yok diye düşünüyorum. Dolayısıyla bunun tekrar gözden geçirilmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.”

  • Üç polis otosuna çarpıp yakalanan alkollü sürücü: “Yabancı değiliz, niye bağladınız”

    Konya’da polis ekiplerinin “dur” ihtarına uymayarak kaçtığı sırada 3 polis otosuna çarpan alkollü sürücü kovalamaca sonucu yakalandı. Alkollü sürücünün, “Yabancı değiliz niye bağladınız ya” diyerek konuşması dikkat çekti.

    Olay, saat 06.00 sıralarında merkez Karatay ilçesi Çelebi Mahallesi Feritpaşa Sokak üzerinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Selçuklu ilçesi Beyşehir Yolu Caddesi üzerinde trafik uygulaması yapan polis ekipleri, şüphelendiği 42 CCV 64 plakalı otomobile “dur” ihtarında bulundu. Sürücünün dur ihtarına uymaması üzerine kovalamaca başladı. Şüpheli araç Beyşehir Caddesi, Vatan Caddesi, Alaaddin Bulvarı üzerinden kaçmaya devam etti. Kaçan aracı durdurmak için bölgeye çok sayıda polis ekibi sevk edildi. Kaçan sürücü, kendisini durdurmak için yola barikat kuran 3 polis aracına çarptıktan sonra kaçmaya devam etti. Yaklaşık 25 kilometre boyunca ekiplerden kaçan sürücü, çıkmaz sokağa girince ekipler tarafından durduruldu. Gözaltına alınarak etkisiz hale getirilen sürücü Yunus U’nun (28) üzerinde ve araçta arama yapıldı. Bu sırada alkol kontrolü yapılmak istenen sürücü ekiplere zor anlar yaşatırken, 134 promil alkollü olduğu tespit edildi. Alkollü sürücü Yunus U, “Yabancı değiliz niye bağladınız ya” diye konuşurken, kendisini görüntüleyen basın mensuplarına da, “Hayır mı, bir tabak da bana ayır” demesi ise dikkat çekti.

    Alkollü araç kullanmaktan ehliyetine el konulan Yunus U’ya hız ihlali, kırmızı ışıkta geçmek, dur ihtarına uymamak ve trafiği tehlikeye düşürmekten bin 414 lira para cezası kesilirken, ifadesi alınmak üzere emniyete götürüldü.