Etiket: Değildir”

  • MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Aydın: “Akdeniz ve Egedeki tarihsel çıkarlarımıza sırt dönmemiz mümkün değildir”

    MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Aydın: “Akdeniz ve Egedeki tarihsel çıkarlarımıza sırt dönmemiz mümkün değildir”

    Milliyetçi Hareket Partisi Yakutiye ilçe kongresi yapıldı.

    MHP Genel Başkan Yardımcısı, Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Kamil Aydın, Erzurum İl Başkanı Naim Karataş, Erzurum Ülkü Ocakları İl Başkanı Abdulkadir Gökçan, Uzundere Belediye Başkanı Hilmi Aktoprak, İl yönetim kurulu üyeleri, İlçe başkanları, İlçe yönetimi ve çok sayıda teşkilat mensuplarının katılımı ile gerçekleştirilen kongrede birlik ve beraberlik mesajları verildi.

    “İstiklal İçin Birlik, İstikbal İçin Dirlik; Kazanan Türkiye Olacak” teması ile yapılan kongrede konuşan Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Erzurum Milletvekili Prof. Dr. Kamil Aydın; “Akdeniz’de son günlerde yaşanan olaylara değinerek Yunanistan gerilim politikalarını körükleyerek Türkiye’nin sabır ve tahammül ölçülerini kırılma noktalarına ve son aşamaya kadar getirmiştir. Yunanistan uluslararası hukuku çiğnemekte ve ateşle oynamaktadır. Yunanistan’ı kışkırtan Fransa kazanana oynamak üzere kurulan şer ittifaklar ile kumar masasına oturanlar, tanıdık ve bildik ülkelerdir. Akdeniz ve Egedeki tarihsel çıkarlarımıza sırt dönmemiz mümkün değildir. Tansiyonu yükseltenler bilsinler ki Türkiye bunlara boyun eğmedi bundan sonrada eğmeyecektir”.dedi.

    Milliyetçi Hareket Partisi Erzurum İl Başkanı Naim Karataş ise yapmış olduğu konuşmada kongrenin ülkemize, milletimize, ilimize, ilçemize ve camiamıza hayırlı olsun temennilerinde bulunarak, “Yakutiye ilçesinin görev ve sorumluluk alanı Erzurum’un çekirdek noktasını teşkil edip, ticari, idari, yönetim, askeri, kültürel ve sağlık, şehrin ana yükünü ve temel kurumların ağırlığını da Yakutiye ilçesi sınırları içerisinde görmekteyiz. Bu yönüyle Yakutiye ilçesi yönetim, ticaret ve kültür merkezidir.” dedi

    Konuşmaların ardından yapılan genel kurulda İlçe Başkanlığına seçilen Sinan Demir teşekkür konuşması yaptı.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Türkiye bu suni rüzgarlarla eğilip bükülebilecek bir ülke değildir”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Türkiye bu suni rüzgarlarla eğilip bükülebilecek bir ülke değildir”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye ne zaman küresel gündemlere ilişkin bir irade ortaya koysa, ne zaman bölgesel hakları ile ilgili adımlar atsa ekonomi üzerinden bir hesaplaşmanın devreye sokulduğunu görüyoruz. Türkiye ekonomide, bu suni rüzgarlarla eğilip bükülebilecek bir ülke değildir” dedi.

    Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı sonrasında kameraların karşısına çıkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beyrut’ta yaşanan patlama ve Akdeniz ile Ege’de yaşanan olaylara değinirken, konuşmasının büyük bölümünü ekonomik gelişmelere ayırdı.

    Beyrut’ta yaşanan patlama sonrası yaşanan gelişmelere değinen Erdoğan, Ege ve Akdeniz’de Türkiye’nin haklarını ve hukukunu yok saymaya yönelik girişimlere verilen cevapları anlattı. Erdoğan, “Bölgedeki sismik araştırma faaliyetlerimizi Almanya Şansölyesi Merkel’in ricası üzerine iyi niyet nişanesi olarak bir süreliğine ertelemiştik. Ancak Yunan tarafı hüsnüniyet ile hareket etmediğini bir kez daha göstermiş ve Mısır ile hiçbir hukuki temeli olmayan bir anlaşmaya yönelmiştir. Buradan bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum. Türkiye’nin hiç kimsenin hakkında, hukukunda, toprağında, denizinde, meşru çıkarlarında gözü yoktur. Bizim tek talebimiz bize de aynı anlayışla yaklaşılmasıdır. Türkiye gibi 780 bin kilometrekarelik dev bir toprak parçasını görmezden gelip birkaç kilometre karelik adalar üzerinden bizi sahillerimize hapsetme girişimine rıza gösteremeyeceğiz. Dünyada hiçbir ülke böyle saçma ve temelsiz talebe boyun eğmez. Biz diyoruz ki, gelin Akdeniz’deki tüm ülkeler bir araya gelelim, herkes için kabul edilebilir, herkesin hakkını koruyan bir formül bulalım. Ülkemizin bu çağrısına kulaklarını kapatanlar güçlerinin yetmeyeceği, boylarını aşan bir takım girişimlerle kendi geleceklerini kendi elleri ile karartıyorlar. Salgın ve onunla bağlantılı siyasi, ekonomik, sosyal sorunların bir kabus gibi üzerine çöktüğü güçlere güvenenler hüsrana uğramaya mahkumdurlar. Türkiye’nin bu konudaki kararlılığını hala kavramamış olanları bir an önce gerçekleri görmeye ve çözümü masada aramaya davet ediyoruz. Anlaşmazlıkların diyalog yoluyla ve hakkaniyet temelinde çözümü için biz her zaman varız. Bu konuda sağduyu hakim olana kadar Türkiye olarak sahada ve diplomasi alanında kendi planlarımızı uygulamaya devam edeceğiz. Nitekim Oruç Reis Sismik Araştırma Gemimiz dün saat 20.00’de Antalya açıklarından demir alarak görev bölgesine doğru hareket etti. 10 saat süren seyirden sonra bu sabah saat 08.00 itibariyle çalışmalarına başladı. Ekonomide olduğu gibi enerjide de ülkemizin bağımsızlığı için mücadele etmeyi sürdüreceğiz” diye konuştu.

    “Türkiye ekonomide, bu suni rüzgarlarla eğilip bükülebilecek bir ülke değildir”

    Türkiye’nin 2002 yılında 236 milyar dolar olan milli gelirini 2019 yılında 754 milyar dolara yükselttiklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomik verileri açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kişi başı milli geliri 3 bin 500 dolardan 2013 yılında 12 bin 500 dolara kadar çıkartmıştık, ancak Gezi olayları ile başlayan ve bugüne kadar kesintisiz devam eden saldırılar sebebiyle bu rakam 2019 yılında 9 bin 127 dolar olarak gerçekleşti. Türkiye ekonomisi satın alma kalitesi gücü paritesine göre dünyada 2002 yılında 17. sıradayken 13. sıraya yükseldi. Böylece ülkemizi kişi başına gelirde dünya sıralamasında üst orta gelir grubuna yükselttik. Ülkemiz insani gelişmişlik endeksinde de dünyadaki konumunu iyileştirmeye devam etti. 2019 yılı insani gelişme raporunda Türkiye bir önceki yıla göre 6 basamak ilerleyerek 58. sıraya yükseldi. Böylece ilk defa çok yüksek insani gelişme kategorisinde yer almış olduk. Rekabetçiliği artırmaya, iş ve yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik çok önemli adımlar attık. Bu sayede Dünya Bankası tarafından hazırlanan iş yapma kolaylığı endeksinde geçtiğimiz yıl 10 basamak birden tırmanarak 33. sıraya yerleştik” şeklinde konuştu.

    Türkiye’nin 18 yılda nereden nereye geldiğini anlatmak için mukayeseli rakamları paylaşan Erdoğan, “Ülkemizde yıllık otomobil satışı 2002 yılında 91 bin adet iken bu rakam 2016’de 756 bine kadar çıktı, geçtiğimiz yıl da 387 bin olarak gerçekleşti. Buzdolabı satışı 18 yıl önce 1 milyon 88 bin adetten 2,5 milyona çıktı. Çamaşır makinesi satışı 824 bin adetten 2 milyonun üzerinde bir sayıya ulaştı. Bulaşık makinesi satışı 282 bin adetten 1 milyon 332 bin adede, fırın satışı 339 binden 817 bine yükseldi. Bütün bunları ülkemizdeki refah düzeyini ifade etmesi bakımından söylüyorum. Bunlar aynı zamanda vatandaşımın alım gücünün bu tür ürünlerde nereden nereye yükseldiğini göstermesi bakımından önem arz ediyor. Ülkemizde yeni açılan şirket sayısı 30 bin 842 iken geçtiğimiz yıl bu rakam 85 bin 263’ü buldu. İstihdamda 19,6 milyondan 28 milyon 80 bine çıktı. Borsa endeksi 110’dan binin üzerine ulaştı. Göreve geldiğimizde öyleydi, ama şimdi burada. Turizmde 13,2 milyon turistten geçtiğimiz yıl 52 milyon turist rakamını gördük. Şimdi korona virüs sebebiyle bir sıkıntının içindeyiz ama toparlanmaya başladık. Şimdi Almanya, Rusya, bugün itibariyle kapılarını açmış durumdalar. Geçen yılın rakamlarını yakalayamayacağız ama yine yükselmeye başladığımızı hep birlikte göreceğiz. Salgın sebebiyle turizmde yaşanan sıkıntıları çözmek için tüm imkanlarımızla gayret gösteriyoruz. Merkez Bankası döviz rezervimiz 28 milyar dolardan 90 milyar doların üzerine çıktı. Bir ara bu rakam 135 milyar dolara kadar yükselmişti. Bunun yanında IMF meselesi, IMF’ye olan borcumuz biz göreve geldiğimizde 23,5 milyar dolardı, biz bunu 2013 Mayıs’ında sıfırladık. Türkiye’nin IMF’ye borcu yok. Birileri de avucunu ovuşturuyor. Ana muhalefet partisi. IMF’ye gidecekmişiz, IMF’den bir şeyler isteyecekmişiz. Boşuna avucunuzu ovuşturmayın, biz o kapıları kapattık. IMF bizden 5 milyar dolar borç istedi, o zaman ekonomiye bakan zat, geldi bana ‘Sayın Başbakanım verelim mi bu borcu’ dedi. Verin dedim. Bugün borç alan yarın talimat alır dedim. Şimdi parti kurmuş bize ekonomi dersi veriyor. Önce bunları herkesin görmesi yazım. Faiz ödemelerinin milli gelirimize oranını yüzde 14,4’den yüzde 2,3 seviyesine indirdik. En düşük memur maaşını 392 liradan 4 bin 188 liraya, asgari ücreti 184 liradan 2 bin 325 liraya, en düşük bağ-kur tarım emeklisi maaşını 66 liradan aldık bin 756 liraya, en düşük emekli sandığı emeklisi maaşını 377 liradan 2 bin 981 liraya kadar çıkarttık. Bütün bunları biz yaptık. ben felsefe yapmıyorum, rakamlarla konuşuyorum. Engelli aylığını 25 liradan 851 liraya, muhtar aylığını 97 liradan 2 bin 261 liraya yükselttik. Lisans öğrencilerine verdiğimiz kredi burs ödemelerini biz geldiğimizde 45 liracık alıyorlardı, 550 liraya çıkarttık, yüksek lisans da bin 100 lira, doktorada bin 650 lira seviyesine çıkarttık. Hatırlayın harç, öğrencilerden alınıyordu, bundan dolayı o zaman öğrencilerin sesi çok çıkıyordu, gösteriler vesaire, bu harcı kim kaldırdı, biz kaldırdık. Tam aksine biz öğrencilerimize bursları ile kredileri ile destek oluyoruz. Tarım sektörüne yaptığımız destekleme ödemelerini yıllık 1,8 milyar liradan 22 milyar liraya çıkarttık. Her alanda bu rakamları çeşitlendirmek mümkün” ifadelerini kullandı.

    “Türkiye’nin bölgesel ve küresel bir güç olarak yükselen yıldızından rahatsız olanlar her seferinde daha riyakar şekilde üzerimize gelmeye başladı”

    Türkiye’nin bugün geleceğine güvenle bakmasının, bölgesel ve küresel politikalarda aktif pozisyon almasının gerisinde bu güçlü alt yapının olduğunu belirten Erdoğan, “Ülkemizin 2013 yılından beri ardı ardına yaşadığı her saldırı ile birlikte hem korunma reflekslerimizi hem hedeflerimize ulaşma yöntemlerimizi geliştirdik. Allah’ın inayeti ve milletimizin desteği ile girdiğimiz her mücadeleden başarı ile çıktık. Türkiye’nin bölgesel ve küresel bir güç olarak yükselen yıldızından rahatsız olanlar her seferinde daha sinsi daha riyakar şekilde üzerimize gelmeye başladı. Başka hiçbir ülkeye uygulanmayan kriterler bize dayatıldı, başka hiçbir ülkeden talep edilmeyen şartlar bizden istendi. Başka hiç bir ülkeye yöneltilmeyen tehditler bize savruldu. Terör örgütlerinden darbecilere, finans lobilerinden tarihi hesaplaşmalara kadar her türlü araçla üzerimize yüklendiler. Hepsinin de üstesinden birer birer geldik. Bu çerçevede 2019 yılı ülkemiz için yeniden dengelenme sürecinin yaşandığı bir yıl oldu. Cari dengede ve enflasyonda önemli kazanımlar elde ettik. 2018 yılı ekim ayında yüzde 25,2 seviyesinde seyreden enflasyonu geçtiğimiz yıl yüzde 11,8 seviyesine indirdik. Ülkemiz son yıllarda uyguladığı politikalarla pazar ve ürün çeşitliliğini artırdı. 2019 yılında ticaret savaşları, bölgesel istikrarsızlıklar ve Brexit ile birlikte tırmanın küresel belirsizliklere rağmen ihracatta 180 milyar doların üzerine çıkarak yeni bir rekora imza attı. Güçlü ihracat performansımız ve turizm sektörünün desteği ile cari işlemler dengesi 2001 yılından beri ilk defa fazla verdi. Maruz kaldığımız çok yönlü saldırılara rağmen ekonomimiz attığımız kararlı adımlarla 2019 yılının son çeyreğinde yeniden güçlü büyüme politikasına döndü. Bu bizim için güçlü bir patikaydı ama şimdi biz bu patikayı caddeye dönüştüreceğiz. Onun adımlarını atıyoruz. 2019 yılının son çeyreğinde ekonomimiz yüzde 6 oranında kayda değer bir büyüme kaydetti. Kur saldırılarının etkisi ile yüzde 24’e çıkan Merkez Bankası politika faizi, yüzde 8,25 seviyesine indi. Yüzde 35’lere çıkan piyasa faizleri yüzde 8 bandına kadar geriledi. Daha da düşecek. Bütün arzumuz bu ülkede yatırımcı çok daha rahat bir şekilde yatırımlarını yapabilsin. Devletimizin borçlanma faizlerinde de önemli düşüşler sağladık. Yüzde 25’lere çıkan iç borçlanma faizini yüzde 9,72’ye ve yüzde 7,50’yi aşan dış borçlanma faizini yüzde 4,45’e kadar gerilettik. Ekonomik yükseliş 2020 yılının ilk aylarında da devam etti. Yılın ilk çeyreğinde birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin aksine ülkemiz yüzde 4,5 gibi yüksek bir büyüme performansı sergiledi. G-20 ülkeleri arasında en yüksek, OIC’de ülkeleri arasında ikinci en yüksek büyüme performansı kaydeden ülke olduk. 2018 yılı Ağustos ayında yaşadığımız saldırılar sonrasında küresel finans sisteminin bize dayatmaya çalıştığı yüksek faiz yaklaşımını asla kabul etmedik. Bir taraftan kur üzerinden yapılan saldırılarla, bir taraftan kurun enflasyona olan etkisi ile ve diğer taraftan Türkiye üzerinden yüksek faizle haksız kazanç elde etmek isteyenlerle adeta boğuştuk, mücadele ettik. Bu mücadele olmasaydı iş insanımız ayakta kalabilir miydi? Eğer kur atakları ile tüm araçlarımızla mücadele etmeseydik enflasyonu yüzde 25’lerden bugünkü seviyesine bu kadar hızlı getirebilir miydik? Türkiye ne zaman küresel gündemlere ilişkin bir irade ortaya koysa, ne zaman bölgesel hakları ile ilgili adımlar atsa ekonomi üzerinden bir hesaplaşmanın devreye sokulduğunu görüyoruz. Türkiye ekonomide, bu suni rüzgarlarla eğilip bükülebilecek bir ülke değildir” dedi.

    “Ekonomimizin dayanıklılığını artırmaya yönelik adımlar sayesinde ekonomimizi hızla toparladık”

    “Birileri sadece gazel okur ama biz iş üretiriz, farkımız bu” açıklamasında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün başarıların, 2002 yılından bu yana Türkiye ekonomisinin geçirdiği yapısal dönüşüm süreci ve sağlık alt yapısına yatırımlar sayesinde olduğunu söyledi. Erdoğan, “DSÖ verilerine göre dünya genelinde tespit edilen korona virüs vaka sayısının 20 milyona yaklaştı. Konya Şehir Hastanesi açıldı. Resmi açılışını da bizzat giderek Konya’da yapacağız. Resmi açılışını yapmadık ama şuanda hasta kabulü başladı. Diğer illerimize de şehir hastanelerini yaparak çok daha güçlü alt yapıya insanımızı hazırlayacağız. Ülkemiz milyon kişi başına düşen vaka sayısında 73., milyon kişi başına düşen ölüm oranında 57. sıradadır. Bu dönüm sona erdiğinde Türkiye dünyada salgını en az hasarla atlatan ülkelerden biri olacaktır. Salgın sadece insan hayatını tehdit etmiyor, aynı zamanda ciddi ekonomik sorunlar doğuruyor. Küresel ekonomi son bir asırdaki en büyük krizi ile karşı karşıyadır. Salgın nedeniyle küresel tedarik zincirleri ve uluslararası ticaret aksamış, birçok tesiste üretim durmuş ya da yavaşlamıştır. 2020 yılı ilk yarısında dünya genelinde büyük üretim kayıpları, işsizlik oranlarında yükseliş ve tüketim alışkanlıklarında değişiklikler ortaya çıkmıştır. Salgının sarsıcı etkisinin daha iyi anlaşılmasıyla uluslararası kuruluşlar küresel büyüme tahminlerinde revizyona gitmişlerdir. IMF 2020 yılı için daralma beklentisini yüzde 3’den yüzde 4,9’a yükseltmiştir. OIC’de ise bu yıl için daralma beklentisini yüzde 2,4’den yüzde 7,6’ya güncellemiştir. Ekonomik veriler ve beklentiler ABD, Almanya, Japonya ve İngiltere gibi büyük ekonomilerin bile salgının etkisi ile birlikte sarsıldıklarını ve çok ciddi ekonomik kayıplar verdiklerini gösteriyor. 2020 yılının ikinci çeyreğinde ABD ekonomisi yıllıklandırılmış oranlarda yüzde 32,9, Euro bölgesi ekonomisi ise yıllık yüzde 15 düzeyinde daralmalar göstermiştir. Aynı dönemde Almanya ekonomisi yüzde 11,7, İtalya ekonomisi yüzde 17,3, Fransa ekonomisi yüzde 19, İspanya ekonomisi yüzde 22,1 oranında daralmıştır. ABD’de işsizlik oranı yüzde 15 seviyesine kadar ulaşmış, tarım dışı istihdamda 20 milyonun üzerinde aylık düşüşü görülmüştür. Bu gelişmeler karşısında ülkeler hem para hem de maliye politikaları ile ekonomideki olumsuz seyre müdahale ederek ekonomik gerilemeyi azaltmaya çalışmışlardır. Tüm destekleyici politikalara rağmen ekonomik toparlanmanın zaman alması beklenmektedir. Türkiye ekonomisi de salgından kısa vadede elbette olumsuz yönde etkilenmiştir. Ancak aldığımız tedbirler, şoklara karşı mücadeledeki tecrübemiz, güçlü sağlık alt yapımız ve ekonomimizin dayanıklılığını artırmaya yönelik adımlar sayesinde ekonomimizi hızla toparladık” diye konuştu.

    “Salgın sonrasında oluşan yeni dünya düzeninde Türkiye yeni bir başarı hikayesi yazacaktır”

    Mayıs ayı ile birlikte ekonomik göstergelerde ve beklentilerde bekledikleri iyileşmenin başladığını, Haziran ve Temmuz aylarında bunun güçlendiğini belirten Erdoğan, “Salgının etkilerinin belirginleştiği Nisan ayından sonra Haziran ve Temmuz aylarına ait önce göstergeler ekonomide toparlanma sinyalleri veriyor. Tüketici güven endeksi Nisan ayındaki 54,9 seviyesinden Temmuz ayında 60,9 seviyesine yükselmiştir. Reel kesim güven endeksi nisan ayındaki 62,3 seviyesinde temmuz ayında 99,4 seviyesine yükselmiştir. Ekonomi güven endeksi Nisan ayındaki 51,3 seviyesinden Temmuz ayında 82,2 seviyesine yükselmiştir. Satıl alma yöneticileri endeksi Nisan ayındaki 33,4 seviyesinden temmuz ayında 56,9 seviyesine yükselerek 2011 yılının Şubat ayından bu yana en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Mevsim etkilerinden arındırılmış imalat sanayi kapasite kullanım oranı Nisan ayındaki 61,9 seviyesinden Temmuz ayında 70,7 seviyesine yükselmiştir. Mayıs ayı ile birlikte yeniden yükselişe geçen mevsim etkilerinden arındırılmış sektörel güven endeksleri de Temmuz ayında yükselmeye devam etmiştir. Otomobil üretimi Haziran ayında Mayıs ayına göre yüzde 71,7 oranında, otomobil satışları ise yüzde 127,6 oranında artış kaydetmiştir. Temmuz ayında otomobil satışlarındaki artış eğilimi devam etmiş, bir önceki aya göre artış yüzde 21,7 olmuştur. İhracat Nisan ayından sonra sürekli artış kaydetmiş ve Temmuz ayında 15 milyar dolar ile bu yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Bu dönümde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 66,2’den yüzde 84,5 seviyesine yükselmiştir. İhracattaki iyileşme sürecinin önümüzdeki dönemde devam etmesini ve normalleşme sürecine özellikle ülkemize önemli sayıda turistin ziyaret etmesi ile birlikte ben inanıyorum ki bize olan bu noktadaki güven daha da artacaktır. Son dönemde sağladığımız finansmana erişim kolaylıkları ve uygun kredi imkanları sayesinde otomotiv konut satışlarında rekor düzeyde artışlar sağlandı. Kredi büyümesinde görülen hızlanmaya karşılık bankacılık sektörümüz güçlü sermaye yapısı, aktif kalitesi ve karlılık oranları ile oldukça sağlıklı bir görünüme sahiptir. Sektörün sermaye yeterlilik rasyosu yüzde 19,5 ile yüzde 8 olan yasal asgari oranının oldukça üzerindedir. Yabancı para açık kaynaklı kur riski bulunmayan söktürün tahsili gecikmiş alacakları da sürdürülebilir seviyelerdedir. Türkiye ekonomisi artık tüketim yerine üretimi önceleyen, ithalata bağımlı değil ihracat odaklı yapısıyla küresel değer zincirine daha entegre olan ve daha fazla katma değer üreten bir model ile yoluna devam edecektir. Salgın sonrasında oluşan yeni dünya düzeninde Türkiye coğrafi konumu, lojistik ağ bağlantıları, üretim kapasitesi, insan kaynağı ile bilgi ve becerisini kullanarak yeni bir başarı hikayesi yazacaktır. Son 2 yıldaki oldukça zorlu şartlara rağmen güçlü ve sağlıklı bir ekonominin inşası için pek çok yeni politikayı hayata geçirdik. Küresel ekonominin önemli ölçüde daralacağı beklentilerinin olduğu bir ortamda attığımız adımlar ve hayata geçirdiğimiz uygulamalar ile ülkemizin önüne gelen yeni fırsatları özellikle değerlendirmesini sağlamakta kararlıyız” şeklinde konuştu.

  • Ardahanlı: “Diyanetimiz de başkanımız da yalnız değildir”

    Ardahanlı: “Diyanetimiz de başkanımız da yalnız değildir”

    Diyanet-Sen Erzurum Şube Başkanı Nurullah Ardahanlı, sosyal medyada Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş hakkında çıkan kasıtlı haberlerin Diyaneti ve başkanını karalama kampanyasının bir sonucu olduğunu söyledi.

    86 yıl aradan sona yeniden ibadete açılan Ayasofya Camii’nde okuduğu hutbede “Atatürk’e lanet okuduğu” ileri sürülerek bazı internet haber siteleri ve sosyal medya mecralarında hedef alınan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş hakkında kasıtlı olarak karalama kampanyası başlatıldığını belirten Diyanet-Sen Diyanet Sen Erzurum Şube Başkanı Nurullah Ardahanlı, “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yeniden ibadete açılması kararlaştırılan Ayasofya Camisi’nde ilk Cuma Namazı Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Erbaş’ın kıldıracağının açıklanması ile birlikte sosyal medya üzerinden linç kampanyaları da maalesef hız kazandı. Genelde dış kaynaklı ve sahte hesaplardan yürütülen linç kampanyasına içerden de bazı çevreler sosyal medya platformlarından destek oldu. Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasını bir türlü içlerine sindiremeyenler Diyanetimize, Diyanetimizin başkanına saldırı dilini kullanarak karalama kampanyasına girişmişlerdir. Özellikle sosyal medya mecralarında hakkında karalamaya yönelik etiketler açılan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş hocamızda Diyanetimizde sahipsiz değildir, yalnız değildir” dedi.

    Ardahanlı, “Bizim medeniyetimiz, vakıf medeniyetidir. Selçuklulardan, Osmanlıya sayısız vakıflarımız, vakfiyelerimiz vardır. Vakfiyelerin sonundaki bedduayı bilmeyen yoktur. Sayın Erbaş’ın Cuma hutbesinde herkes tarafından bilinen bu bedduayı okuyarak vakıf malının amacı dışında kullanılamayacağını vurgulamasını başka türlü yorumlamak iyi niyet sınırlarını aşan kasıtlı bir karamanın ta kendisidir. Üstelik bu sadece Ayasofya ile ilgili değil tüm vakıf malları için geçerlidir. Bunu milletimize Diyanet İşleri Başkanımızın hatırlatması kadar doğal ne olabilir.” İfadelerine yer verdi.

    Ardahanlı, “Diyanet İşleri Başkanlığı ülkemize ve ümmet coğrafyasına hizmet eden, mazlumların çaresizlerin imdadına yetişen, iman ve hakikat ölçülerini her alanda ve herkese hatırlatmaya çalışan güzide bir devlet kurumumuzdur.

    Bu güzide kurumumuza ve onun başkanına karşı saldırı dilini kullananları, iyi niyetten yoksun, ön yargılı insanlar olarak niteliyoruz.

    Diyanet İşleri Başkanlığı’nı itibarsızlaştırmayı bir yöntem olarak kullanmak hiçbir akıl ve vicdan tarafından kabul edilemez.

    Aslında maksat Atatürk ve Dindarlık üzerinden toplumu germek ve bölmektir. Topluma zehirli bir hava pompalanıyor, daha önce defalarca işlediği görülmüş laik-dindar fay hattını harekete geçirmek için provokasyon peşinde olanlara bu millet fırsat vermeyecektir.

    Diyanet İşleri Başkanının üzerinden kurumumuzu hedef aldıklarının farkındayız. Bizler bu davanın sahipleriyiz. Diyanet İşleri Başkanlığımızın dünyada ve Türkiye’de sergilediği misyon ve sorumluluğun bazı odakları rahatsız ettiğini iyi biliyoruz.

    Müslüman dünyasının adeta ümidi durumuna gelmiş olan başkanlığımızın çalışmalarını sekteye uğratmak, itibarsızlaştırmaya kalkmak dünden bu güne alışıla gelmiş bir saldırı sistemi haline getirilmiştir.

    Birliğin dirliğimizden geldiğini, dirliğimizi bozguna uğratmaya çalışanlara da izin vermeyeceğimizi dün nasıl ki kararlı bir şekilde dile getirdiysek, bugün yine aynı kararlılıkla dile getirmeye devam edeceğiz.

    Türkiye adına aydınlık yarınlardan bahsedebilmek için bizim bir ve bütün olmamız gerekir.

    Diyanet İşleri Başkanlığı’na çamur at izi kalsın, diyenlerin çoğaldığı, şer için konuşanların günden güne arttığı bu günlerde, bilgi sahibi olmadan, fikir üretenlere inat, dünyanın en ücra yerlerine Türkiye’nin nişanesini taşıyan Diyanetine ve başkanına sahip çık!

    Unutmayın siz doğru iseniz şer odakları size her zaman saldıracaklardır. Türlü kumpaslarla Diyanet İşleri Başkanlığı’na ve onun başkanına yönelik yıpratma ve itibarsızlaştırma kampanyasını görüyor, yapılan saldırılar karşısında Diyanet alanında etkili ve yetkili sendika Diyanet-Sen olarak ‘Diyanetime Dokunma- Diyanetine Sahip Çık’ diyoruz.” Diye konuştu.

  • Her göğüs ağrısı kalp krizi değildir

    Her göğüs ağrısı kalp krizi değildir

    Her göğüs ağrısının kalp krizi olmadığını vurgulayan Kardiyoloji Uzmanı Dr. Z. Afşin Çulhaoğlu, çocukların hissettikleri ağrılar için ise aileleri uyardı.

    Dünya genelinde en başta gelen ölüm sebebi olan kalp krizinin belli başlı uyarıcı işaretleri oluyor. Her kalp krizinin aynı şekilde kendini belli etmediğini vurgulayan VM Medical Park Bursa Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Z. Afşin Çulhaoğlu, “Bazı kalp krizleri göğüste baskıyla kendini belli eder. Bazıları ise karında ağrıyla belirti verir. Sadece sırtta ağrıyla da kendini belli edebilir. Bazen hastaların dudaklarında uyuşma ortaya çıkar. Bazen de hastaların sol kolunda anlam veremedikleri bir uyuşma oluşur. Elinizle, parmağınızla işaret ederek göğsünüzün ortasının ağrıdığını gösteriyorsanız, bu kuvvetle muhtemel kalp ağrısı değildir. Sağa dönünce işaret ederek göğsünüzün ağrıdığını ifade ederseniz, ya da ağrının bir noktadan girip bir başka noktadan çıktığını eliniz-parmağınızla gösterirseniz bunlar kalp ağrısı değildir. ‘Öksürürken daha çok oluyor’ dediğiniz ağrılar da kalp ağrısı değildir. Kalp ağrısı, kendini özellikle eforda belli eder. Yürüdüğünüzde daha çok artar, durduğunuzda geçer. Bazı hastalar düz yolda hiçbir sıkıntı yaşamazken merdivenin başına geldiklerinde nefes daralması yaşadıklarını söylerler. 1-2 kat çıktıklarında nefes nefese kaldıklarını da belirtirler. ‘Sanki ayva yemişim de boğazıma takıldı yutamıyormuş gibi hissettim’ de diyebilirler. Tüm bunlar, kalp krizi yönünden işaretler olabilir” diye konuştu.

    Noktasal, pozisyonla alakalı, öksürmeyle, sağa sola dönmekle ortaya çıkan ya da bıçak/iğne batması gibi olan ağrıların kalp krizi belirtisi olmadığını da kaydeden Uzm. Dr. Z. Afşin Çulhaoğlu, ebeveynlere de şu önemli tavsiyelerde bulundu:

    “Ebeveynler, 5-15 yaş arası özellikle kız çocukları için ‘Bayılıp düşecek gibi oldu. Göğsünde batma hissediyor’ gibi diyerek paniğe kapılabiliyor. Bu tür ağrılarda kalp krizi şüphesi taşımasınlar. Kalp krizi, belli bir yaş grubu üzerinde olur. Çocuklarda oluşan, büyüme ağrısıdır. Kemik büyümesi, kas büyümesinden önde giderse çocuklarda göğüste batma şeklinde canlarını yakan, nefes almalarını engelleyen ağrılar olabilir ancak bunlar kalp krizi belirtisi değildir.”

  • Salman: “Ayasofya sadece Ayasofya değildir”

    Salman: “Ayasofya sadece Ayasofya değildir”

    Ayasofya’nın ibadete açılma kararının ardından AK Parti Bursa teşkilatı tarafından Osman Gazi ve Orhan Gazi türbeleri ziyaret edildi. Ayasofya’nın sadece Ayasofya olmadığını dile getiren İl Başkanı Ayhan Salman, “Hamd olsun 86 yıllık hasretimiz sona erdi. Bu kararın milletimize, İslam alemine ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum” dedi.

    AK Parti Bursa İl Başkanlığı tarafından düzenlenen faaliyete, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, AK Bursa Milletvekilleri Hakan Çavuşoğlu, Vildan Yılmaz Gürel, Mustafa Esgin, Refik Özen ve Ahmet Kılınç, AK Parti İlçe Belediye Başkanları Mustafa Dündar, Oktay Yılmaz ve Önder Tanır, AK Parti İlçe Başkanı Ufuk Cömez ve teşkilat üyeleri katıldı. Mehterhan gösterisinin ardından katılımcılar, Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerini ziyaret ederek dua etti. AK Parti Bursa İl Teşkilatı adına konuşan İl Başkanı Ayhan Salman, “1453’te İslamla şereflenen şehr-i İstanbul’da Ayasofya, Fatih Sultan Mehmet Han’ın emriyle camiye dönüştürülmüş ve 24 Kasım 1934’e kadar 481 yıl aralıksız camii olarak hizmet vermiştir. 1934 yılında her nedense Bakanlar Kurulu kararı ile ibadete kapatılarak müzeye dönüştürülen ve o tarihten bu yana Müslümanlar tarafından tekrar cami olacağı gün hasretle beklenen Ayasofya, nihayet Fatih Sultan Mehmet Han’ın da vakfiyesine uygun olarak yeniden cami statüsüne kavuştu. Hamd olsun 86 yıllık hasretimiz de böylece sona ermiş oldu. Bu kararın milletimize, İslam alemine ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cuma akşamı yaptığı ve tüylerimizi diken diken eden millete sesleniş konuşmasında da belirttiği gibi, Ayasofya’nın dirilişi, Mescid-i Aksa’nın özgürlüğe kavuşmasının habercisidir. Ayasofya’nın dirilişi, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların fetret devrinden çıkış iradesinin ayak sesidir. Ayasofya’nın dirilişi, sadece Müslümanların değil, onlarla birlikte tüm mazlumların, mağdurların, ezilmişlerin, sömürülmüşlerin umut ateşinin yeninden alevlenişidir. İşte tüm bu sebeplerden dolayı Ayasofya sadece ‘Ayasofya’ değildir, bizler için anlamı çok daha derindir” dedi.

    Başkan Salman konuşmasını şöyle sürdürdü;

    “İnanıyorum ki Ayasofya’nın yeniden açılması sebebiyle Bursa’da medfun bulunan Fatih Sultan Mehmet Han’ın ve bizlerin dedeleri Osman Gazi, Orhan Gazi, Sultan 1. Murad, Yıldırım Bayezid, Sultan 1. Mehmed ve Babası Sultan 2. Murad’ın ruhları da şâd olmuştur. Ayasofya, Fatih Sultan Mehmet’in emaneti ve tüm İslam aleminin en önemli sembol değerlerinden biridir. Danıştay’ın aldığı karar sonrasında, gereğini bekletmeden yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve her daim desteklerini eksik etmeyen Cumhur İttifakı’na şükranlarımızı sunuyoruz. Bu davanın bir neferi olmanın da onurunu ve mutluluğunu yaşıyoruz.”