Etiket: Değil

  • AK Parti’li Yazıcı: “AK Parti – HDP Koalisyonu Mümkün Değil”

    Eski Gümrük ve Ticaret Bakanı, AK Parti İstanbul 2.Bölge Milletvekili adayı Hayati Yazıcı, AK Parti’nin HDP ile koalisyon kurmasının mümkün olmadığını söyledi.

    Eski Gümrük ve Ticaret Bakanı, AK Parti İstanbul 2.Bölge Milletvekili adayı Hayati Yazıcı, seçim çalışmaları kapsamında Ottoman Palace Taksim Otel’de Şişli’nin sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderleriyle bir araya geldi. Toplantıya eski Bakan Hayati Yazıcı’nın yanı sıra Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan da katıldı. Yapılan toplantıda katılımcıların taleplerini dinleyen eski Bakan Yazıcı, 1 Kasım seçimleri için partisine destek istedi.

    “Biz Türkiye’ye yaptığımız kazanımları ifade ederken ‘Yeni Türkiye’ diyoruz” diyen eski Bakan Yazıcı, “Yeni bir kavramdan söz ediyoruz. Yeni Türkiye yeni bir vatan yeni bir devlet değil, devletimiz ve vatanımız birdir. ‘Yeni Türkiye’ derken, Türkiye’ye yaptığımız kazanımları ifade etmeye çalışıyoruz. Yeni Türkiye 3 Kasım 2002 tarihinde inşasına başlanan ve devam eden bir Türkiye’nin adıdır. ‘Eski Türkiye’ ise 70 sente muhtaç Türkiye’dir. Eski Türkiye 1 milyar dolar kredi bulmakta zorlanıyordu. Eski Türkiye’de hükümetin ve milletin gündemi farklıydı. Biz böyle bir Türkiye aldık. O günden bu yana inşa ederek geldik. Hiçbir zaman milletin gündemi hükümetin gündeminden ayrışmadı. Çünkü egemenliğin sahibi millettir. Milletin seçtikleri milleti temsilen görev yapar. Bir taraftan Türkiye’nin değişim ve dönüşümünü gerçekleştirirken, diğer taraftan millete ait hazineyi doldurmak için iş dünyasının aktörlerinin önündeki engelleri kaldırdık. Rekabet gücünü artırıcı tedbirler aldık. Teşvik programları uyguladık. Hep bu süreçleri paylaşımcı bir anlayışla idare ettik” şeklinde konuştu.

    7 Haziran sonuçlarına değinen Yazıcı, ”7 Haziran’da bir seçime gittik. Millet koalisyonu uygun gördü. Saygımız sonsuz. Peki, kim koalisyon kuracak? Herhalde AK Parti’nin tek başına iktidar olmasını engellemek için paralel yürüyen muhalefet partileri kuracak. Ortak politikalarıydı. Sayısal yeterlilikleri de vardı. Ama yüzde 60 blok dediler ama meclis başkanı bile seçemediler” dedi.

    AK Parti’nin HDP ile koalisyon kurmasının mümkün olmadığını belirten Yazıcı, “Milletvekili talimatı milletten alır. Ama onlar talimatı İmralı’dan, Kandil’den ya da Avrupa’dan alıyor. Yani hukuk diliyle fiil ehliyetinde muazzam bir eksiklik var. Fiil ehliyetleri yok ya da kısıtlı. Terör örgütünü yönlendirenin bir vesayeti var. Dolayısıyla bizim HDP ile koalisyon kurmamız mümkün değildir” ifadelerini kullandı.

  • Uzman Görüşü: “Sedef Hastalığı Bulaşıcı Değil”

    Psoriasis Derneği, 29 Ekim Dünya Sedef Hastaları Farkındalık Haftası dolayısıyla basın toplantısı düzenledi. Rahmi M. Koç Müzesinde düzenlenen toplantıya Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, Psoriasis Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları A.B.D. Prof. Dr. Murat Borlu, Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları A.B.D. Doç. Dr. Savaş Yaylı, Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları A.B.D. Prof. Dr. H. Serhat İnalöz ve birçok basın mensubu katıldı. Dünyada 125 milyon insanı etkileyen, tedavisi bulunmayan ancak tıbbi yöntemlerle kontrol altına alınabilen sedef hastalığının gelişiminde güncel tedavi yöntemleri hakkında bilgi verildi, halktaki yanlış bilgilendirme nedeniyle hasta ve hasta yakınlarının yaşadıkları sosyolojik ve psikolojik sorunlar gündeme getirildi.

    Halkın büyük çoğunun mevcut olan algının aksine sedef hastalığının bulaşıcı olmadığına dikkat çeken Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, şöyle konuştu: “Sedef hastalığı, kronik inflamasyonla seyreden ve bulaşıcı olmayan bir hastalıktır. Bu hastalık en sık dirsek, diz, saçlı deri, el ve ayaklarda keskin sınırlı, kırmızı zeminde kepeklenme ile seyreden değişik  büyüklükte lezyonlar ile karakterizedir.”

    Hastaların hemen hepsinin kaşıntı, yanma, batma ve ağrıdan şikayet ettiğini anlatan Gürer, şunları söyledi: “Nadiren tüm deriye yayılıp, organizmanın genel metabolizmasını bozarak yaşamı tehdit edebilir. Şiddetli sedef hastalığı olan kişilerde sıklıkla ortaya çıkan tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı, lipid metabolizması bozukluğu ve metabolik sendrom nedeniyle inme ve kalp krizi geçirme riski artmakta olduğundan sedef hastalarının ortalama yaşam süresinin beklenenden beş sene daha kısa olduğu bilinmektedir.”

    Mayıs 2014’te Stokholm’da düzenlenen 67. Dünya Sağlık Örgütü toplantısında üye ülkeler tarafından sedef hastalığının kronik, bulaşıcı olmayan, ağrılı ve dış görünümü etkileyen bir hastalık olarak kabul edildiğini belirten Gürer, sözlerine şöyle devam etti: “Toplantıda, hastalığın psiko-sosyal yüküne ek olarak sedef hastası pek çok kişinin bilinçlenme konusundaki eksiklikler ve yeterli tedaviye erişimde yaşadıkları sıkıntılardan dolayı olumsuz etkilendikleri de kabul edildi. Toplantıda görüşülen bu önemli konular ülkelere, sedef hastalığı ile ilgili olarak daha fazla eğitim ve daha fazla bilgilenme için büyük bir fırsat sunmasının yanında bu kronik inflamatuvar hastalığın yıkıcı etkilerini azaltmaya yönelik ortak bir adım atma fırsatını da yaratmış oldu. Alınan kararlar çerçevesinde Dünya Sağlık Örgütü’ne üye ülkeler kendi planlarını oluşturup, acil olarak harekete geçmeye davet edildi.  Ancak üzülerek belirtmeliyim ki; Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı yetkililerinin de bu toplantıya katılmasına karşın ilerleyen zamanlarda bu konuda hiçbir aktivite gösterilmediği gibi Psoriasis Derneği ve Hasta Dayanışma Derneği’nin bu konu ile ilgili olarak Sağlık Bakanlığı’nda yaptığı girişimlerde bugüne kadar olumlu bir sonuç verilmedi.”

    SEDEF HASTALIĞINI GÜNÜMÜZDE TAMAMEN ORTADAN KALDIRAN BİR TEDAVİ YÖNTEMİ MEVCUT DEĞİLDİR’’

    Sedef hastalığının henüz bir tedavisi olmadığını vurgulayan Gürer, bu sorunlu hastalığın tedavisinin de özenle yapılması gerektiğini ifade ederek tedavi süreci ile ilgili şu bilgileri verdi:

    “Sedef hastalığını günümüzde tamamen ortadan kaldıran bir tedavi yöntemi mevcut değildir. Tedavi, belirti ve semptomları azaltmak veya ortadan kaldırmaya yöneliktir. Bu tedavi yöntemleri topikal ilaçlardan günümüzde biyolojik tedavilere kadar uzanan geniş bir spektrumu kapsar. Sedef hastalığının uzun süreli yönetiminde “bireye göre özelleştirilmiş tedavi” son derece önemlidir. Sedef hastaları ile yapılan araştırmalarda, birçok hasta için uzun vadeli çözümlerin olmaması gibi karşılanmamış tıbbi ihtiyaçların varlığı ve mevcut tedavilerin etkisizliği ile hayal kırıklığı yaşandığını gösteren önemli sayıda rapor dikkat çekicidir.”

    Psoriasis Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan ise, Psoriasis görülme oranlarının ülkeler arasında farklılık göstermekte olduğunu belirtti. Prof. Dr. Başkan, yetişkinlerde psoriasis prevalansı %0.91 ile 8,5 arasında, çocuklarda %0-2,1 arasında değiştiğini belirterek şunları söyledi:

    “Ortalama görülme sıklığı %1-3 tür. Ekvator çizgisinden uzaklaştıkça sedefin görülme oranı artmaktadır. Cinsiyetler arasında ayırım yoktur. Herhangi bir yaşta görülebilirse de 30-39 ve 50-69 yaşları arasında pik yapmaktadır. Dünyada yaklaşık 125 milyon psoriasis hastası olduğu tahmin edilmektedir. Hastalığın kişi başı yıllık maliyeti yurt dışı kaynaklara göre yaklaşık 26.000 $ olup iş gücü kaybı gibi diğer maliyetler de eklendiğinde 30.000 $’a ulaşmaktadır. 1970-74 yılları arasında 100 bin kişide 50,8 olgu görülürken bu oran 1995-99 yılları arasında 100,5 çıkmıştır. Bu durumun sebebi tanının daha erken konulabilmesi ile ilişkili olabilir. Şubat 2015 itibariyle Sağlık Bakanımız Mehmet Müzezzinoğlu’nun açıklamalarına göre Türkiye’de sedef hastalarına ilişkin “2012 yılında 290 bin 349 tanı sayısı;  2013 yılında 538 bin 682 tanı sayısına; 2014 yılında 540 bin 485 tanı sayısına ulaşmıştır. Psoriasis hastalarının %60’ı yılın ortalama 26 günü hastalığı nedeniyle işe gidememektedir’’ diye konuştu.

    Hastalara ümit vaat eden tıp dışı uygulamaların zaman ve para kaybı olduğuna dikkat çeken Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları bölümünde görevli Prof. Dr. Murat Borlu da, şöyle konuştu: “Sedef hastalığı gibi yaygın hastalıklarda paramedikal ve ümit vaat eden tıp dışı uygulamaların insanları boş yere zaman ve para harcamaya ittiğini görüyoruz. Bu sözde tedaviler içinde sedef hastalığına iyi gelen hiçbir yöntem kanıtlanmamıştır. Akupunktur ve kaplıcalar gibi yöntemler de buna dâhildir. Bunlar yalnızca hastalar üzerinde maddi ve manevi kayıplara neden olmakla kalmayıp bazen ters etkilerle kötüleşmeye de neden olabiliyor. Tabii ki psoriasis güneş ışığıyla ve mevsimsel özelliklerle iyileşmeler gösterebilir ve tatil içerikli yer değişiklikleri hastalığa geçici de olsa iyi gelebilir. Tıp dışı uygulamaların hiçbiri tedavide etkinliği kanıtlanmış yöntem değildir. Bu konuda insanlara bitkisel ürünler ya da paramedikal uygulamalar sunuluyor fakat bunların hiçbiri gerçekten etkili ve yararlı olduğu net gösterilmiş tedavi yöntemleri değil. Hastalar için en doğru yaklaşım hekimlere başvurmak ve ciddi tedaviler uygulamaktır.”

    “SEDEFLE MUTLU BİR YAŞAM ELİNİZDE”

    Sedefle iyi bir yaşamın ilk kuralının hastalığın seyrini iyi anlamak olduğunu ifade eden Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları bölümünden Doç. Dr. Savaş Yaylı ise; şunları söyledi:

    “Hastalığın yaşam boyu sürme potansiyeli var, ancak uzun süre hastalıksız veya çok az lezyonlu dönem mümkün. Bu, çoğu zaman tetikleyici olarak sıralanan faktörlerin kontrol altına alınabilmesi ile yakından ilişkili. Uzun yıllardır, psoriasis, ‘tedavisi olmayan bir hastalık’ olarak hafızalara kazınmıştır. Öncelikle halkımıza, sedefin dermatoloji uzmanlarınca, uygun ilaçlarla kontrol altına alınabilen ve tedavi edilebilen bir hastalık olduğunun iyice aktarılabilmesi gerekli. Hastalığın seyrini kavramış ve onunla barışık olan, tetikleyicilerden uzak, uygun tedavi altında olan sedef hastalarımız daha mutlu ve sağlıklı bir yaşam süreceklerdir. Sedefle barışık, sağlıklı ve mutlu bir yaşam için hastalarımıza, sigara, aşırı alkol ve aşırı yeme davranışından uzak durmalarını, kilo kontrolünü iyi yapmalarını öneriyoruz. Sedef hastalarımızın yaşam kalitesini arttıracak, sedefin kontrol altında tutulabilmesinde yardımcı olacaktır.”

    Basın toplantısında konuşan Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları bölümü doktorlarından Prof. Dr. H. Serhat İnalöz de, Güneydoğu Anadolu Bölgesi kırsal kesimlerinde sedef hastaları sayısının diğer bölgelere oranla nispeten daha fazla olduğunu belirtti.

    Dünya üzerinde yaklaşık 75 milyon sedef hastası bulunduğunu anlatan İnalöz, sözlerine şöyle devam etti: “Sedef, muzdarip olanları son derece rahatsız eden, gerçek anlamda maddi ve manevi çöküntüye uğratan bir hastalıktır. Genetik kökenli diğer bir deyişle irsi olan bu hastalık, akraba, özellikle kuzen-kuzen evliliklerinin yoğun olduğu bölgemizde erken yaşta ortaya çıkıp, çok şiddetli seyretmektedir. Bölgemiz kırsal kesimlerinde böylesi hastaların sayısı diğer bölgelere oranla nispeten daha fazladır. Bu şiddetli hastaların tedavisi için biyolojik ajanlar dediğimiz daha güçlü ilaçlara ihtiyaç duymaktayız. Bu tür hedefe yönelik ilaçlar, çok şiddetli sedef hastalarını bile başarılı bir şekilde tedavi etmektedir. Dolayısıyla bu ilaçlarla sedefi tedavi etme imkanımız varken, hastaların ‘sedefin tedavisi yok’ diye düşünerek umutsuzluğa kapılmasının yersiz olduğunu belirtmek isterim.”

  • Torun: “Bu Seçim Yalnızca Türkiye’nin Değil Ülkemizden Medet Uman Bütün Milletlerin Seçimidir”

    AK Parti Bursa İl Başkanı Cemalettin Torun, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun Demirtaş Meydanı’ndaki halkla buluşma programında konuştu. Torun, “İnanıyorum ki Bursa her zaman olduğu gibi AK Parti’ye sahip çıkacaktır” dedi.

    Türkiye’nin 7 Haziran’da önemli bir seçim geçirdiğini hatırlatan Torun, ülkeyi karıştırmak isteyenlere en güzel cevaplardan birinin 16 Ekim’de Gökdere Meydanı’nda verildiğini söyledi. Torun, “7 Haziran’da Gelinen noktada dört partili bir parlamento oluştu. Sayın Başbakanımız çok uğraşmasına rağmen Türkiye’de hala bir uzlaşma kültürünün olmadığını gördük ve ne yazık ki bir koalisyon oluşturamadık. Şu açıkça görülüyor ki Türkiye’nin çok açık bir şekilde istikrara ihtiyacı var. Bu istikrarı Türkiye AK Parti hükümetleri dönemlerinde yaşadı. 13 yıllık süre zarfında milletimize her türlü hizmetin en iyisini yaşattık ama 7 Haziran’dan sonra birileri ülkemizi karıştırmaya çalıştı. Buna fırsat vermedik, vermeyeceğiz. Bu duruma karşı en güçlü sesi de şükürler olsun 16 Ekim Cuma Günü Bursa olarak hep birlikte Gökdere’de verdik. Ben buradan tüm Bursa halkına yürekten teşekkür ediyorum. 1 Kasım seçimleri sadece Türkiye’nin seçimi değil Türkiye’ye umut bağlamış 1 buçuk milyarlık İslam Alemi’nin seçimidir, Türkiye’ye umut bağlanış tüm mazlum ve mağdur milletlerin seçimidir. Bu nedenle ben inanıyorum ki Bursa 1 Kasım’da AK Parti’mize daha güçlü bir şekilde destek verecek, Bursa’mız 1 Kasım’da partisine her zamanki gibi sahip çıkacaktır” dedi.

  • (Özel Haber) Nesrin Ulema: “Türkiye Artık Eski Türkiye Değil”

    AK Parti İzmir Milletvekili Nesrin Ulema, Türkiye’nin artık eski Türkiye olmadığını, kurgulanan tezgahlara karşı seçmenin farkındalığı olduğunu ve 1 Kasım’da Türkiye’yi parçalamak isteyenlere en güzel cevabı vatandaşların vereceğini ifade etti.

    AK Parti İzmir Milletvekili Nesrin Ulema, 1 Kasım seçimlerine kısa bir süre kala seçmenlerin kurgulanan oyunların farkında olduğunu belirterek, AK Parti’nin seçimlerden daha da güçlenerek çıkacağını söyledi.

    “TÜRKİYE ARTIK ESKİ TÜRKİYE DEĞİL”

    Türkiye’nin oynanan oyunlarına karşı hesabını çok önceden yaptığını kaydeden Nesrin Ulema, “Müslüman bir ülke olan Türkiye’deki siyasi belirsizlik ve istikrarın olmayışı Ortadoğu’da ve çok uzun sınırımız olan Suriye’de, Irak’ta bölgede yeni sınırlar çizilmesi ile ilgili yeni girişimlerin nasıl hayata geçirildiğini, nasıl hızlı başlandığının bize bir sonucu oldu. Burada herkesin unuttuğu bir şey var; Türkiye artık eski Türkiye değil. Türkiye bütün bu senaryolara karşı, kurgulanan bütün bu oyunlara karşı hesabını ve kitabını çok önce yapmıştır. Ve bugün artık Türkiye sınırları içerisinde Türkiye’yi bölmek, parçalamak, Türk topraklarının da olduğu yeni sınırlar ve ülkeler belirlemeye çalışanlara karşı dimdik ayakta olduğumuz vurgusu zaten yapılmıştır. Yalnız 1 Kasım seçimlerinde bu cevabı milletimiz verecektir” dedi.

    “ARTIK OKULLARI, HASTANELERİ DAHA AZ YAPIN DEDİLER”

    AK Parti seçim beyannamesinde vaat edilenlerin 13 yıl boyunca neden yapılmadığı yönündeki eleştirilere cevap veren Nesrin Ulema, şunları söyledi: “13 yıl boyunca AK Parti hükümeti sürdürülebilir ve kalkınma hedefli ekonomi politikalarını ortaya koydu ve birçok yatırım yaptı. Bugün Türkiye’nin 81 ilinde 970 ilçesinde doğu batı, kuzey güney ayrımı yapılmaksızın hangi köye, beldeye giderseniz AK Parti’nin yapmış olduğu bir yatırımla karşılaşıyorsunuz. Belki 7 Haziran’da bize ‘Artık okulları, yolları, hastaneleri biraz az yapın. Bize dokunan ekonomik vaatleri ve bunların gerçekleşmesini istiyoruz’ dediler. Ve ekonomi kurullarımız bunun üzerine çalışma başlattı. Bugün seçim beyannamemizde bulunan tüm vaatlerin ekonomik anlamda bir karşılığı vardır. Bunun hazırlıkları yapılmıştır. Büyük projelerimiz dışında zaten alana gittiğimizde de çok büyük eksiklerle karşılaşmıyoruz, bunlar 13 yıllık iktidar dönemimizde karşılandı. Bunları biraz daha akılcı ve ekonomik kullanacağız. Buradan ayırdığımız payı beyannamemizde belirttiğimiz gibi vatandaşımıza kullanacağız.”

    “SOKAK 11 VEKİLDEN FAZLASINI MÜJDELİYOR”

    Üç seçimdir vekil olarak halkı gözlemleme şansı bulduğunu ve 1 Kasım’a giden süreçte AK Parti’nin oylarının artacağı sinyalini aldığını belirten Ulema, en az 11 milletvekili iddiaları olduğunu ancak sokaktaki nabzın bunun biraz daha artacağını müjdelediğini ifade etti.

    MUHALEFET PARTİLERİNİN SÖYLEMLERİNİ ELEŞTİRDİ

    Muhalefet partilerinin söylem ve tutumlarını eleştiren Ulema, sözlerini şöyle sürdürdü: “MHP’nin hiçbir şey istemiyoruz, taşın altına elimizi koymak istemiyoruz, sadece ve sadece muhalefette kalıp kuru milletçilik söylemlerine devam etmek istiyoruz’ tutumu seçmen tarafından farklı şekilde algılandı. Aynı şekilde CHP seçmeni de o süreçte biliyorsunuz özellikle gizli olarak HDP’ye de oy verilmesi yönünde bir çalışma yürüttü. Neden yeter ki AK Parti gitsin diye. Bu Türk siyaseti ve CHP siyaseti açısından aslında CHP’nin ne kadar düşündürücü bir noktaya geldiğinin göstergesidir.”

    Ulema, bugün öyle ya da böyle HDP’ye oy vermiş vatandaşların 8 Haziran sonrasında HDP’nin göstermiş olduğu tutum ve PKK terör örgütü ile yapmış olduğu işbirlikleri sonucunda vermiş oldukları oydan rahatsızlık duyduğuna da şahit olduğunu söyledi.

    CHP’nin hâlâ 1 Kasım’a eski söylem ve anlayışı ile yürümekte, hâlâ bir blok oluşturmaya çalışmakta, bu bloğun içerisinde de sırtını PKK’ya dayamış HDP’yi almakta olduğunu anlatan Ulema, “HDP’nin tutumuna bakarsak 7 Haziran öncesinde beyaz gömleği, elinde sazı, Batıda sürekli barış söylemlerinde bulundu. Biliyorsunuz cici çocuk imajı çizildi ve buna da bir takım medya destek verdi. Hem MHP hem HDP ve kısmen CHP için 1 Kasım seçimlerine doğru giderken oylarının düşeceği sonucunu görüyorum. 1 Kasım seçimleri ülkemizin yarınlarıyla ilgili ve bu süreçteki siyasi istikrarsızlığa son noktayı koyacak millet iradesinin tek başına AK Parti’yi iktidara getireceği bir süreç olacaktır.”

  • Doğu Perinçek: “terör Örgütünün Yeri Meclis Değil, Hapishanelerdir”

    Kocaeli’de parti üyeleri ile buluşan Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “Terör örgütünün yeri meclis değil, hapishanelerdir” dedi.

    Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Kocaeli’ye gelerek parti üyeleriyle buluştu. İzmit Halk Eğitim Merkezi Konferans salonunda yapılan toplantıya Genel Başkan Perinçek ile birlikte Vatan Partisi Kocaeli milletvekili adayları ve çok sayıda parti üyesi katıldı. Programda bir konuşma gerçekleştiren Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “Türkiye büyük bir kararın eşiğine gelmiştir. Büyük bir karar vereceğiz. O yüzden cumhuriyetten bahsettik. Onun için vatandan söz ettik. Üretimden söz ettik. Büyük bir karar vereceğiz. Bu karar vatan kararı olacak. Cumhuriyet kararı olacak. Üretim kararı olacak. Millet için üreten Türkiye’yi kuracağız. Karar budur. Türkiye’yi bugüne getiren süreci çok güzel özetliyorum. 1980’den bu yana birinci hedef bizim milli bir devletimizin olmamasıdır. Kendi yurdunuz, devletiniz, cumhuriyetiniz olmayacak. Gümrükleriniz, kamu iktisadi teşekkülleriniz olmayacak. Dışarıdan alacaksınız. Üretmeden dışarıdan borçlanarak alacaksınız. Borcu da kanınızla ödeyeceksiniz. Arkadaki programın özeti budur” dedi.

    “MAYINLAR DÖŞENMEYECEK”

    Kararın bahsettiği programı bozguna uğratma kararı olduğunu söyleyen Perinçek, “Türkiye borç batağında çırpınmayacak. Türkiye üretecek. İzmit, Bursa, Kayseri, Denizli, Adana, Kars, Diyarbakır üretecek. Türkiye üretecek. Vatan kararı, cumhuriyet kararı ve üretim kararı. Bu böyle gitmez. O yüzden bu kararı vermek zorundayız. Çünkü bu böyle gitmez. Türkiye borç batağında boğulmayacak. Mayınlar döşenmeyecek. Bölücü terör örgütü haraç toplamayacak. Yol kesemeyecek. Meclisin göbeğine teröristler gelip oturmayacak. Böyle gitmez” şeklinde konuştu.

    Perinçek, “Büyük partiler olarak bilinen 4 parti, 7 Haziran’da bir meclis oluşturdu. O meclis ne yaptı? Bir kanun çıkarttı mı? Bir kanun bile çıkartamadı. Bir karar bile alamadı. Ama maaşları aldı. Karar alamadı bu meclis ama maaşları aldı. AK Parti, CHP, MHP ve HDP’nin oluşturduğu bu meclis, bir karar alamadı, bir kanun yapamadı ama 3 aylık maaşlar peşin olarak cebe indi. En önemlisi de, terör örgütü getirildi ve meclisin ortasına oturtuldu. Atatürk cumhuriyetinde, bağımsız Türkiye’de terör örgütüne özgürlük yok olamaz. Terör örgütüne mayın döşeme özgürlüğü yok. Terör örgütüne meclise girip, meclisin altına dinamit koyma özgürlüğü yok. Terör örgütüne vatanımızın bir bölgesinde yol kesme özgürlüğü yok. Haraç kesme özgürlüğü yok. Terör örgütünün yeri meclis değil, hapishanelerdir” ifadelerini kullandı.

    Perinçek daha sonra İstanbul’da gerçekleştireceği programa katılmak üzere salondan ayrıldı.