Etiket: Davutoğlu

  • BBP Genel Başkanı Destici Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu ile görüştü

    BBP Genel Başkanı Destici Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu ile görüştü

    Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, Gelecek Partisi Başkanı Ahmet Davutoğlu ile bir araya geldi. Başkan Destici, Davutoğlu’na hayırlı olsun dileklerinde bulundu.

    BBP Genel Başkanı Destici’yi ziyaret eden Gelecek Partisi Başkanı Ahmet Davutoğlu, “BBP, Türkiye’de siyasi geleneği olan bir partidir. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu Türkiye’de siyasi ahlakın sembolü olmuş ve milli birlik ve demokratik değerler söz konusu olduğunda, milletin değerlerini ve demokratik değerlerin yanında yer almış iyi bir insandı ve bizim de çok yakın bir dostumuzdu. Geride bıraktığı miras aslında Türk siyasetine siyasi ahlak ve demokrasi ve milli birliğe bütünlüğe aidiyet mensubiyet anlamında çok güçlü bir insandı. BBP bu anlamda geleneği devam ettirmesi bakımından hepimiz için özel ve önemli olan bir kuruluştur’’ dedi.

    “Yeni sistemle birlikte siyasi partiler artık daha etkin”

    Davutoğlu’na hayırlı olsun dileklerini ileten Destici, “Öncelikle bir kere daha sayın genel başkana ve ziyaretleri için teşekkür ediyorum. Büyük Birlik Partisi olarak siyasi partileri demokrasinin vazgeçilmez unsurları olarak görüyoruz. 2017 referandumundan itibaren yeni sistemle birlikte Türkiye’de siyasi partilerin daha da fazlalaşacağını daha önemli ama daha etkin bir hale geleceğini ifade etmiştik. Ve işin bu botunda haklı çıktığımızı gördük. Ben onun için bir kere daha hem kuruluşları için hem kongreleri için kendilerine hayırlı olsun diliyorum. Türk demokrasisine birikimleri ve tecrübeleriyle ekibiyle birlikte katkı yapacaklarına inanıyoruz ve başarılar diliyoruz” dedi.

    Geçmişte yaşanan parlamenter sistemin ülkeye büyük zararlar verdiğine değinen Destici, “Biz geçmiş dönemlere Türkiye’nin parlamenter sistemle yönetildiği dönemlerde çok ağır bedeller ödediğini biliyoruz. Bunun tecrübesine sahibiz. Hem ekonomimizin geldiği noktada problemler bugüne ait problemler değil. Türkiye’de 1980’den sonra 3 tane büyük ekonomik kriz oldu. 1994, 2001ve 2008. 2008 uluslararası bir krizdi ama 1994 ve 2001 tamamen iç politik çekişmelerden ya da iç yönetim hatalarından meydana geldi. 2008de anayasa fırlatmalarını falan hatırlıyoruz. Çok enteresan bu iki krizde de CHP koalisyon ortağıydı. Belki 3 kere koalisyon yoluyla hükümet olma şansı buldular bunların ikisinde Türkiye büyük ekonomi krizler yaşadı. Bunda sistemin büyük payı var “şeklinde konuştu.

    “Hazineden para alan partiler esnafa destek olsun”

    Pandemi döneminde esnafın yaşadığı sıkıntıları hep birlikte destek olarak aşılanacağını vurgulayan Destici, “Diyorum ki hepimiz elimizi taşın altına koyalım. Devletin imkanları da bir yere kadar, isterse dünyanın en zengin devleti olsun. Bizimde yardımlaşmamız lazım. Mecliste de söyledim tüm grupların yüzüne. Bu hazineden her yıl 500 milyona yakın para veriliyor gelin bu parayı bu sene zordaki esnafa bırakalım bir senede almayalım. Şuan zaten pek çoğunun kasasında milyonlarca para var geçen yıllardan kalma. Grubu olan partilerden yani hazine yardımı alan partilerin birisi ne zaman bir yiğitlik yapacak onu da bekliyorum’’ ifadelerini kullandı.

    ‘’AİHM, Türkiye’ye karşı hep önyargılı oldu’’

    Son günlerdeki Anayasa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye aleyhinde aldığı kararları eleştiren Destici, AİHM’in Türkiye’ye karşı hep çifte standartlı, ayrımcı ve önyargılı olduğunu belirterek, “AHİM, Türkiye vatandaşları arasında bile ayrımcılık yaptı. Milliyetçi, maneviyatçı ve vatanın birliğinden beraberliğinden yana olan birisi AİHM’e gittiğinde kabul etmiyor ya da lehinde karar vermiyor. Ama ne kadar bölücü, ayrılıkçı ve terör örgütleriyle ilişkili ya da azınlık diyebileceğimiz kesimler varsa bunların her müracaatlarını da büyük bir iştahla aldı ve bunları Türkiye aleyhine neticelendirdi . Bu sadece AİHM’in davranışı değil bütün Avrupa’nın davranışı” dedi.

  • Eski Başbakan Davutoğlu: “Sapkın bir ideoloji, 15 Temmuz’u yapanları kendi milletine saldırmaktan çekinmeyen bir robot haline getirdi”

    Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, sapkın bir ideolojinin 15 Temmuz gecesini yapanları kendi milletine saldırmaktan çekinmeyen bir robot haline getirdiğini söyledi.

    İlim Yayma Cemiyeti Kastamonu Şubesi tarafından Kastamonu Üniversitesi Bilgehan Bilgili Konferans Salonu’nda gerçekleşen etkinlikte eski Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu tarafından “Duruş Konuşmaları, Bilgi, Bilinç ve Ahlak” konulu konferans verildi. Davutoğlu, “Kastamonu’da yaşama şerefine nail olmuş bu milletim, burada eğitim alan öğrencilerim oldu. Bu şehrin kıymetini bilmelisiniz. Kastamonu’ya her geldiğimde bir şehir geleneği görmüyorum; huzuru, dinginliği de hissediyorum. Kastamonu dediğimizde benim zihnimde canlanan ilk şey Anadolu’da bir görünen başkentlerimiz var. Mesela Konya, mesela Bursa, mesela İstanbul ve tabi Ankara. Bir de bu başkentler sıkıntıya düştüğünde bir de sığındığımız şehirler var. Onlar hemen fark edilmez. Ama onlar olmadan bir milletin tarihi var. Onlar kendilerini bir propaganda yaparcasına gündeme getirmeyecek kadar vakumdurlar. Ve mütevazıdırlar. Kastamonu bir sığınak şehrimizdir, hami şehrimizdir. Dönüp de tarihe baktığınızda son olarak ta İstiklal harbimizde millet diğer şehirlerde sıkıntıya düşmüşken bir şehir yeni başkentin kapısı olur. İnebolu’dan Kastamonu’ya, Ankara’ya İstiklal Yolu diye yol kuran Kastamonulular öldü zannedilen bir milletin lojistik koridorunu kurdular. Allah onlardan razı olsun” dedi.

    “Ben, kitapsız bir odada huzurlu uyuyamam” diyen Davutoğlu, “Odada bir kitap kokusu olacak. Başbakan iken bile zorlu günlerin ardından eve geldiğimde kitap okumadan yatamazdım. Bir kitap kokusu, bir de çocuk kokusu, Allah hiçbir evi bu ikisinden mahrum bırakmasın” diye konuştu.

    “Sapkın bir ideoloji, 15 Temmuz’u yapanları kendi milletine saldırmaktan çekinmeyen bir robot haline getirdi”

    “Duruş” kitabını 15 Temmuz gecesi yazmaya nasıl karar verdiğini anlatan Davutoğlu, daha sonra kitabında yer alan konu ve prensiplerini anlattı.

    Eski Başbakan Davutoğlu, “2016 yılında Başbakanlık görevinden ayrıldıktan sonra geriye dönük yazdığım kitaplarımı kontrol ettim. Önce Medeniyetler ve Şehirler kitabını yayınladım. Sonra 15 Temmuz söz konusu oldu. Bir milletin karşı karşıya kalabileceği en büyük felaketlerden en büyük acılardan bir tanesidir. Kendi ordusunu içine sızmış bir grup hainin, o ordunun imkanlarını, uçaklarını, tanklarını, tüfeklerini kullanarak kendi milletine karşı saldırıya geçtiği mefhum bir gecede bir taraftan yerel kanallara, ulusal kanallara bağlanıp bütün bir milletin ayağa kalkışına destek olarak direniş çağrısı yaparken diğer taraftan uluslararası kanallara hemen hemen birçok kanala doğrudan bağlanıp, o gece Türkiye’de darbe olsa neredeyse şen şakrak düğün ilan edecek bir yayın yapan uluslararası kanallara bağlanarak bu gece bazıları için karanlık bir gece senaryosu olabilir. Ama bu milletin şanlı direnişi yarın sabah aydınlık bir Türkiye’yi başlatacaktır, aydınlık bir güne uyanacağız diye çağrılar yaparken emin olan sadece bir Başbakan olarak değil bir hoca olarak, yeni bir nesil yetiştiren biri olarak büyük bir hüzün içindeydim. Bugün o kendi meclisini bombalayan hainler, bir dönem bu milletin okullarında ve bu topraklarda yaşayan çocuklardı. Bir sapkın ideoloji onları aldı ve bir robot haline dönüştürdü. Kendi milletine saldırmaktan çekinmeyen bir robot yaptı. Öbür tarafta ise daha Cumhurbaşkanımızın çağrısı, bizlerin konuşması olmadan dahi sokaklara çıkmış kahramanlık destanı yazan gençlerimiz var. Şöyle düşündüm bir daha birinci grubun çıkmaması yani bu vatanın içinden hain bir topluluğu çıkartmaması, ikinci grup içinde o şanlı gece hayatlarını feda eden, şehitlerimize hitap eden bir kitap yazacağım diye düşündüm. Duruş kitabının fikri o gece beynime bir tohum gibi ekildi ve sonra üzerinde çalışmaya başladım. Önce 150 sayfalık bir kitap düşünürken başladıktan sonra 625’inci sayfada durabildik. Bu kitabı gelecek nesillere bir miras gibi bırakmak istedim, bu yüzden yazdım” şeklinde konuştu.

    “Bu yıl içerisinde 300’den fazla kültürel mirası ayağa kaldırdık”

    Kastamonu Belediye Başkanı Tahsin Babaş ise, yerel bazda yürüttükleri çalışmalar kapsamında bu yıl içerisinde 300’den fazla kültürel mirası ayağa kaldıklarını belirterek, “Kastamonu kökleri M.Ö. 50’li yıllara dayanan geçmişe sahip, biz de bu uygarlığın tarihini korumaya çalışıyoruz. Kastamonu’nun hem manevi hem kültürel hem de fiziki değerlerini korumak için ciddi bir çaba içerisine girdik. 2018 yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti vesilesiyle hem Türk dünyasıyla hem de ilimizdeki manevi atmosferde çok ciddi çalışmalar yaptık. Kazakistan’ın Türkistan Hoca Ahmet Yesevi’nin ortamından Kastamonu’daki Şeyh Şab’an-ı Veli’nin manevi atmosferine bir köprü kurma gayreti gösterdik. Elimizden gelen gayreti gösteriyor ve bu uğurda da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kadim bir şehir olan Kastamonu’muzun manevi değerlerini hem de fiziki değerlerini korumak için gerçekten ciddi bir çaba içine girdiğimizi söyleyebilirim. Manevi değerlerimizin başında önümüzdeki yıl vuslatının 450. yılını anacağımız Şeyh Şab’an-ı Veli gelmektedir. Yine Kastamonu’da meftun bir sürü evliyanın bu toprakları nasıl aydınlattığını nasıl ışıttığını hem bilmekte hem de gelecek nesillere aktarma çabası içerisindeyiz. Vizyon meselesi haline getirdik. Misyonumuz kültürel mirasın korunması, onarılması gelecek nesillere aktarılması bunlardan sapmamız veya dönmemiz yok. Bütün çabamız ona yönelik onun içinde yerel bazda bu yıl içerisinde 300’ün üzerinde kültürel mirası ayağa kaldırdık. Bu arada bakanlıklarımızın, hükümetimizin yardımlarını da ciddi manada katkı sağlıyor. Yine sivil toplumlarımızla, halkımızla bu işin içine girdik. Özellikle üniversitemizde bu konuda ciddi manada destekler veriyor. Bundan sonrada elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

    İlim Yayma Cemiyeti Kastamonu Şube Başkanı Fatih Köse de, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kendilerini kırmayarak öğrencilerle bir araya gelmesinden ötürü teşekkür etti.

    Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Seyit Aydın ise, konferansın çok faydalı olacağını kaydetti.

    Programın ardından Davutoğlu’na çeşitli hediyeler takdim edildi.

  • Davutoğlu: “15 Temmuz millet olarak en ağır imtihan ama yüzyıllarca sürecek gurur gecesini yaşadık”

    Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, “15 Temmuz gecesi bir millet olarak en ağır imtihan ama belki de onlarca, yüzlerce yıl sürecek bir gurur gecesini yaşadık. Bir millet kendi kaderine sahip çıkacağını gösterdi” dedi.

    Milli Türk Talebe Birliği tarafından Karabük Kültür Merkezi’nde gerçekleşen etkinlikte eski Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu tarafından “Duruş Konuşmaları, Bilgi, Bilinç ve Ahlak” konulu konferans verildi. Davutoğlu, Karabük’ü akademik hayatı boyunca ilgi ve sosyolojik gözlemle takip ettiği bir şehir olduğunu belirterek, “Üniversite hayatında iken tam bir doğal, gerçek bir geleneğimizin ev mimarisi ortamında birkaç gün geçirmek istediğimizde Safranbolu’ya sığınırdık. O zamandan beri zihnimde Karabük ile Safranbolu ikilisi gelenek ile modernleşmenin yan yana yaşadığı iki model gibi gelir. Nerede olursanız olun bulunduğunuz mekanın ruhuna nüfuz edin. Safranbolu’daki o güzel ev mimarisinin içinde teneffüs ettiğiniz her havadaki doğallık ile ve modern dönemde Türk sanayileşmesinin belki de en çarpıcı sosyolojik zemini teşkil eden Karabük’te ki insan ile kuracağınız bağ burayı anlamanıza sebebiyet verir” dedi.

    Davutoğlu, gençlerin 1930’lara kadar küçük bir köy olan Karabük’ün KARDEMİR’in kurulmasından sonra nasıl bir değişim geçirdiğini anladıklarında Türkiye’nin sosyo ekonomik tarihinin de kavranabileceğini ifade etti.

    “15 Temmuz gecesi yüzyıllarca sürecek gurur gecesini yaşadık”

    “Duruş” kitabının yazım serüvenini anlatırken 15 Temmuz darbe girişimine de değinen Davutoğlu, “15 Temmuz gecesi bir millet olarak en ağır imtihan ama belki de onlarca, yüzlerce yıl sürecek bir gurur gecesini yaşadık. Bir millet kendi kaderine sahip çıkacağını gösterdi. O gece bir taraftan ulusal kanallara çıkıp halkımızı hainlere karşı direnişe çağırırken silahlı kuvvetlerin onurlu subaylarını da bu haince teşebbüse katılmayıp direnmeye çağırırken, diğer taraftan uluslararası kanallara çıkıp ’ülkede darbe oldu’ diye neredeyse şen şakrak yayın yapan kanallarda ’bu geceyi bizim için karanlık bir gece olarak görebilirsiniz ama yarın aydınlık bir güne hep beraber uyanacağız’ diye seslenirken bir taraftan da düşündüm. O gün meclisimizi bombalayan o masum vatandaşlarımıza keskin nişancılarla saldıranlarda geçmişte bu toprakların çocuklarıydı. Bir hain çete tarafından yanlış yönlendirildiler ve bir robotik ihanet çetesine dönüştürüldüler” diye konuştu.

    “O yiğit insanlara vefa borcum var”

    15 Temmuz gecesi aynı aileden insanların karşı karşıya geldiklerini ve bir daha böyle bir örgütün gençlerin arasına nüfus etmemesi için bir çalışma yapmaya karar verdiğini açıklayan Davutoğlu şunları söyledi:

    “Gençlerle yüz yüze, gençlerle sohbet. Diğer taraftan da o gece şehit düşen o yiğit insanlara bir vefa borcum var. Bu şehre geldikten sonrada ilk ziyaretimi 15 Temmuz şehidinin evine yaptım. Sizden de tavsiyem onları yalnız bırakmayın, ziyaret edin.”

    “Duruş” kitabını o gece yazmaya nasıl karar verdiğini aktaran Davutoğlu, daha sonra kitabında yer alan konu ve prensiplerini anlattı.

    Konferansa Sare Davutoğlu, Karabük Valisi Fuat Gürel ile eşi Özlem Aras Gürel, diğer protokol üyeleri ve vatandaşlar katıldı.

  • Davutoğlu: “Bu toprakları bölmeye kimsenin gücü yetmez”

    ŞIRNAK (İHA) – Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, bu toprakları bölmeye kimsenin gücünün yetmeyeceğini belirterek “Aramıza düşmanlık tohumu ekmeye kimsenin gücü yetmez Allah’ın izniyle. Her zaman söylediğim gibi ben Alparslan’ın ordusunda bir Kürt, Selahattin’in ordusunda bir Türk olmak isterdim.” dedi.

    Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Şırnak’ta İlim Yayma Cemiyeti tarafından “Duruş Konuşmaları, Bilgi, Bilinç ve Ahlak” konulu konferansa katıldı. Şırnak Üniversitesi Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansta konuşan Davutoğlu, “Sizler Şırnak Üniversitesinde ders çalışırken, çok kıymetli hocalarımızdan bir şeyler öğrenirken, Cudi’ye doğru bakın. Hz. Nuh’tan dolayı insanlığın bütün sorumluluğunu ve bütün yükünü omuzlarınızda hissediyormuşçasına Cudi Dağı’yla sohbet edin. Mekanlar dahi ne kadar önemli olduğunu anlayın. Bir gün bu ülkenin önemli kademelerinde görev alan sizler, bu üniversiteden mezun olmanın mutluluğunu yaşayacaksınız” dedi.

    Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

    “Bu toprakları bölmeye kimsenin gücü yetmez. Aramıza düşmanlık tohumu ekmeye kimsenin gücü yetmez Allah’ın izniyle. Her zaman söylediğim gibi ben Alparslan’ın ordusunda bir Kürt, Selahattin’in ordusunda bir Türk olmak isterdim. 15 Temmuz gecesi bu hain çete; bütün bir millete, ülkeye, devlete karşı olabilecek en büyük insanlık suçlarından birini işlemeye kalkıştığı zaman bir taraftan televizyonlarda direniş çağrısında bulunurken, bir taraftan uluslararası televizyonlarda bağıran “Türkiye’de darbe oldu” diye çığırtkanlıklar yapanlara cevap vermeye çalışırken, biraz üzerinde düşündüm. Bu gençlere yani sokağa çıkan ve tanklara karşı direnen gençlere karşı bir borcumuz var; şehit olanlara, gazi olanlara. Onlarla bir hasbihal etmek istedim. Ama yine bu ülkenin çocukları olmakla birlikte devşirdikleri yerlerde son derece yanlış bilgiyi sapkın bilgi anlayışı çerçevesinde kendi halkına karşı en zalim yöntemi kullanan, kullanılmasına sebep olan bu nifaklara karşı gençlerimizin bir daha böyle tuzaklara düşmemesi için bir çaba göstermek lazım, diye düşündüm.”

    Konferansın sonunda Davutoğlu’na, İlim Yayma Cemiyeti Şırnak Şube Başkanı Rezan Birlik tarafından Hz. Nuh’un gemisinin maketini hediye edildi.

    Konferansa, Şırnak Valisi Mehmet Aktaş, Şırnak Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Emin Erkan, Şırnak Belediye Başkanı Turan Bedirhanoğlu ve vatandaşlar katıldı.

  • Eski Başbakan Davutoğlu: “Kimse kimyasal silah kullanımını mazur gösteremez”

    Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu “Kimse kimyasal silah kullanımını mazur gösteremez” dedi.

    Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Batman Şubesi’nin düzenlediği ‘Duruş Konuşmaları-Bilgi, Bilinç ve Ahlak’ konusunda yapılacak konferansa katılmak için Batman’a gelen eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Batman Valiliğini ziyaret etti. Davutoğlu, valilik ziyaretinde Vali Ahmet Deniz, AK Parti Milletvekili Ataullah Hamidi, Belediye Başkan Vekili Ertuğ Şevket Aksoy, AK Parti İl Başkanı Murat Güneştekin ve protokol üyeleri tarafından karşılandı.

    “Terör örgütleri Batman’a da çok zarar vermişti”

    Batman Valiliğinde konuşan Davutoğlu; “Bir kez daha Batman’a gelmekten gurur duyuyorum. Dün Diyarbakır’daydım bugün Batman’dayım. Bu vesileyle bölgedeki değişimi ve özellikle de teröre karşı mücadelede sağlanan başarıları görmekten de büyük bir mutluluk duyuyorum. Çünkü Batman 6-7 Ekim olayları esnasında çok sıkıntılar çekmiş bir şehrimizdi. Bu hain terör örgütü tüm şehirlerimizde olduğu gibi Batman’a da çok zarar vermişti. O zaman kesin bir kararlılıkla 23 Temmuz 2015’de başbakanlığım döneminde terörle mücadeleyi başlatmak durumunda kalmıştık ve son derece başarılı operasyonlarla valilerimizin, güvenlik birimlerimizin, askerimizin, polisimizin ve en önemlisi de halkımızın omuz omuza vermesi ile terörle mücadelede büyük bir başarı sağlandı. Bütün hendekler kapatıldı, bütün barikatlar ve günlük hayatı olumsuz etkileyen her türlü terör faaliyetlerine son verildi. Devletler kamu düzenini sağladıkları ölçüde devlet niteliği taşırlar. Kamu düzeninden taviz verildiği zaman devlet olma kabiliyetini kaybederler. Farklı siyasi görüşler olabilir, farklı siyasi yaklaşımlar olabilir. Ama hiç kimsenin kamu düzenini yok etme ve yıpratma hakkı olamaz. Dolayısı ile bu süre zarfında kamu düzenini sağlama yönünde olağan üstü bir çaba sarf edildi. Dün Diyarbakır’da, bugün de Batman’da gördüğüm şey daha önce maalesef belediyeler üzerinden teröre aktarılan kaynakların da durdurulması ve halka hizmet götürmesi gereken bazı yöneticilerin bunu teröre bir kaynak vasıtası gibi görmeleri sonucu ortaya çıkan tabloda da çok kararlı bir tutumla durum değişince belediye hizmetlerinde de dün Diyarbakır’da gördüğüm olumlu gelişmelerde memnuniyet verici. Bu vesile ile ziyaret ettiğimiz illerde bizim daha önce başlatmış olduğumuz projelerin kararlı bir şekilde yürütülmesinden de büyük bir memnuniyet duyduk. Her şeyden önce ekonomik kalkınma olması için huzur içinde, refah içinde yaşanması için olmazsa olmaz şart güvenlik alt yapısının güçlü olması ve kamu düzeninin sağlanmış olmasıdır. Kamu düzeninin olmadığı yere bir yatırım gelmesi mümkün değil. Bugün bütün bunların gerçekleşmiş olmasından büyük bir mutluluk duyuyorum. Bölgede görev yapan bütün kamu görevlilerine teşekkürü bir borç biliyorum. İnşallah ülkemiz bir daha böyle sancılı dönemler yaşamayacak. Bölgede Suriye’de, Irak’ta ve diğer alanlarda yaşanan gelişmeler malum. Türkiye istikrar adasıdır ve istikrar adası olamaya da devam edecektir. Cumhurbaşkanımız, hükümetimiz, hepimiz bu gelişmeleri yakından takip edip gerekli adımların atılması içinde çaba sarf etmeye devam edeceğiz” dedi.

    “Suriye rejimi ve ona destek verenler insan neslini yok eden zalimler olarak görülecektir”

    ABD’nin dün gece Suriye’ye hava saldırısı düzenlemesiyle ilgili konuşan eski Davutoğlu, “Son 7 senedir Suriye’de insanlık tarihinin gördüğü en büyük katliamlar yaşanıyor. Suriye bize yabancı ve ırak bir ülke değil. Aksine akrabalık bağlarıyla bağlı olduğumuz, birçok şehrimizin, ilçemizin isimlerinin Suriye tarafından aynen muhafaza edildiği, akrabalık ilişkilerimizin olduğu kardeş bir ülke. Suriye ile ilişkilerimizi geliştirmek için iktidarımızın ilk günlerinden bu yana çok büyük çaba sarf etmiştik ve bu konuda da ciddi neticeler almıştık. Ama maalesef Beşar yönetimi Türkiye ile el ele Orta Doğu’da birlik ve beraberlik içinde ekonomik kalkınma yönünde hamleler yapmak yerine 2011’de kendi halkına karşı, kendi ordusunu şehirlere tanklarla, toplarla sürerek bir savaş açtı. En acısı da bu savaşı kimyasal silahlarla sürdürdü. 2013’te kimyasal silah kullanıldı. BM tarafından tescil edildiğinde eğer o zaman uluslararası toplum cevap vermiş olabilseydi muhtemelen bugün Suriye krizi çözülmüş olurdu ya da en azından bu kadar çok insanın kanına girilmemiş olurdu. Ama maalesef Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kendi iç hesapları yüzünden Suriye ile ilgili tasarıların bir kısmını Rusya ve Çin veto etti. Özellikle kimyasal silah kullanımına karşı olan tasarıları, bir kısmını da ABD ve diğer ülkeler gerekli adımları atmadılar ve Suriye’de bugün milyonlarca insanın yerinden yurdundan edildiği, yüz binlerce insanın hayatını kaybettiği büyük bir insanlık trajedisi yaşanıyor. Bunlar yaşanırken ve bu acılar yaşanırken Türkiye içinde ve dışında bazıları hala Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerini ve yürütülen politikaları eleştirmek gibi bir gafletin içerisine giriyorlar. Bugün Suriye’de dökülen kanın birinci sorumlusu Suriye’deki zalim, barbar yönetimdir. Bir ülkenin, bir yönetimin kendi halkına karşı kimyasal silah kullanması herhangi bir dönem itibariyle yapılabilecek en büyük insanlık suçlarından biridir. Daha önce de tescil edildi yani sadece bugün değil 2013’te de kimyasal silah kullanıldığı için Rusya’nın da devreye girmesiyle Suriye’nin kimyasal silahları üzerinden bir denetim araştırıldı eğer kullanılmamış olsaydı veya kimyasal silah olmasaydı zaten o zaman da 2013’te böyle bir araştırmaya ihtiyaç duyulmazdı” ifadelerini kaydetti.

    “Kimyasal silah olduğu hem tescillidir hem de Suriye rejimi bu konuda sicillidir”

    “Suriye yönetiminin Doğu Guta’da kullandığı kimyasal silah olduğu hem tescillidir hem de Suriye rejimi bu konuda sicillidir” diyen Davutoğlu, “Dün yapılan operasyon bu anlamda keşke gönül isterdi ki BM Güvenlik Konseyi’nde 5 ülke birden ve diğer ülkelerle birlikte net tavır alsın ve tek taraflı uluslararası bir müdahale yerine Suriye’de bu barbar yönetimin işlediği savaş suçları dolayısıyla hesaba çekilsin ve Suriye’den milyonlarca insanın kaçmasına sebep olan bu kriz dondurulsun ama bu BM Güvenlik Konseyi’nde bu adımlar atılamadığı için dün bir operasyon gerçekleştirildi. Türkiye hiç bir zaman yabancı müdahalelere sıcak bakmadı. Ama eğer bir ülke, bir yönetim kendi halkını kimyasal silahlarla katlediyorsa buna da mutlaka bir son verilmesi ve ’dur’ denilmesi gerekiyor. Suriye yönetimini ve onları destekleyen ülkelerin bugün bir muhasebe yapma günleridir. Kimse kimyasal silah kullanımını mazur gösteremez, mazur göremez. Türkiye olarak da savaş suçlarına karşı her zaman ilkeli bir tutum takındık. Ümit ederiz ki bu gelişmelerden sonra bir daha Suriye rejimi böyle bir saldırıda bulunma cesareti göstermez. Yine ümit ederiz ki uluslararası toplum Suriye halkının istediği yönde yeni bir Suriye yönetiminin kurulması için gerekli adımlar atılır. Eğer böyle bir adım atılmazsa, Suriye’de bir adım atılmazsa bu ve benzeri gelişmeler kaçınılmaz hale gelir. Yani Suriye’deki kimyasal silah kullanımı dahil olmak üzere hepimizin hem bir komşu ülke olarak Türkiye’deki bütün siyasi partilerin ayırım gözetmeksizin kim olursa olsun ve dünyadaki insanlık vicdanına saygı duyan herkesin kimyasal silahlara karşı net bir tavır sergilemesi lazım. Ve Suriye’deki bu insanlık suçlarını işleyenleri de mutlaka uluslararası mahkemelerde bunun hesabını vermesi lazım. Doğu Guta’da oradaki saldırılarda ortaya çıkan tablolar hepimiz için, bütün insanlık için yüz karasıdır. Bu yüz karası tablo için de ak bir yüzle insanlık içine çıkabilen yegane ülke de Türkiye’dir. Çünkü Türkiye hiçbir zaman yönetimin bu suçlarına alet olmadı. Mültecileri Türkiye’de ağırlamak suretiyle bu kimyasal silahlardan kaçan insanların hayatlarını sürmesi için elinden geleni yaptı. Türkiye’nin bu anlamda dünyada ve önümüzdeki 10 yıllarda, yüzyıllarda adı insanlık vicdanına sahip çıkan ülke olarak geçecektir, Suriye rejimini ve ona destek verenleri ise insanlık, kimyasal suçlarla insan neslini yok eden zalimler olarak göreceklerdir” şeklinde konuştu.

    Valilik ziyareti sonrasında eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, ‘Sivil Toplum Kuruluşları Buluşması’ programına ardından ASKON tarafından düzenlenen ‘Duruş Konuşmaları-Bilgi, Bilinç ve Ahlak’ konulu konferansa katıldı.