Etiket: Davetiye

  • Vitamin Eksikliği Hastalıklara Davetiye Çıkarıyor

    Zirve Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurhan Bayraktar, vitamin eksikliğinin hastalıklara davetiye çıkardığını belirterek,“Halsizlik, yorgunluk, çabuk yorulma, üşüme hissi, baş dönmesi, iştahsızlık, saç dökülmesi, çarpıntı, konsantrasyon bozukluğu, çalışma kapasitesinde düşüklük mevcut bir kansızlığın belirtileri olabilir“ dedi.

    Prof. Dr. Nurhan Bayraktar, vitaminlerin büyüme, hücre yenilenmesi ve enerji üretimi için vücuda gerekli olan maddeler olduğunu belirterek, vitaminler insan vücudunda sentezlenemeyen, sentezlense bile yeterli olamayan, dışarıdan alınması gerekli organik maddeler olduğunu hatırlattı. Vitaminlerin eksikliği genelde taze meyve ve sebze ile beslenen, yeterli et ve et ürünleri tüketen kişilerde gözlenmediğini vurgulayan Bayraktar, ancak bazı durumların vitamin gereksinimini artırabileceğini ifade etti. Bayraktar, “Vitamin gereksinimi arttıran durumlar, gebelik, emzirme, bağırsaklarda emilim bozukluğu, ameliyat olma, büyüme ve gelişme, ağır stres, ağır bedensel çalışma ya da egzersiz, kemoterapi, ağır yanıklar ve ağır enfeksiyonlar olarak sıralanabilir. Vitamin eksikliği hastalıkları da beraberinde getirir” dedi.

    Vitaminlerden B12’nin kansızlığa ve ciddi sağlık problemlerine yol açabileceğini anlatan Prof. Dr. Bayraktar, “Basit bir kan sayımıyla kansızlık teşhis edilebilir. Altta yatan nedeni öğrenmek için kan testleri yapılması gerekir. Kronik kansızlığın tedavisinde, kansızlığa yol açan rahatsızlığın düzeltilmesi gerekir. B12 vitamini eksikliği de kansızlığa ve ciddi sağlık problemlerine yol açabilir. Vitamin B12 alyuvarların kemik iliğinden üretilmesi için gereklidir. B12 vitamininin yeterli miktarda olmaması halinde kansızlık oluşur. Besinlerle alınan B 12 vitamini emiliminin olabilmesi için mide, pankreas ve ince bağırsağın fonksiyonlarının normal olması gerekir. Bunlardan birindeki bozukluk B12 vitamininin eksikliğine yol açar. B12 vitamin eksikliği ciddi zihinsel sorunlara neden olur. Kansızlık görülür. El ve ayaklarda uyuşma zihinsel fonksiyonlarda azalma, unutkanlık, çarpıntı, sararmış cilt, şişmiş ağrıyan ve hassas dil, yorgunluk, gibi belirtiler görülür” diye konuştu.

    Vitamin üretimi vücutta yapılamaması nedeniyle mutlaka dışarıdan besin veya diğer şekillerde alınması gerektiğinin altını çizen Bayraktar, “Vitamin kaynakları bitkisel değildir. Hayvansal kaynaklı besinlerden sağlanmalıdır. Et, tavuk, balık, yumurta, süt, yoğurt, peynir, karaciğer, yürek ve böbrek gibi yiyecekler en iyi vitamin B12 kaynaklarındandır. Özellikle vejetaryen olanlarda vitamin B12 eksikliğine daha çok karşılaşılmaktadır. Tedaviye doktorunuz karar vermelidir. Kişinin kendisi bu kararı veremez. Kan tahlili sonucunda ölçülen B12’nin değerine bakılarak, hastanın genel tablosu ve beslenme alışkanlıkları gibi durumlar göz önüne alınarak en uygun tedaviyi doktorunuz düzenleyecektir. Yetişkin veya yaşlı fark etmez, gereksinimin olduğu her durumda besin ya da ilaç desteği ile vitamin B12 desteği yapılmalıdır” uyarılarında bulundu.

  • Hava Değişimleri Hastalıklara Davetiye Çıkarıyor

    Son günlerde ülkenin büyük kısmında görülen ani hava değişimleri insanların sağlığını ciddi şekilde tehdit ediyor. Uzmanlar, ani hava değişimlerine karşı dikkatli olmalarını istedi.

    Zirve Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Halk Sağlığı Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Nilgün Ulutaşdemir bu durumlarda bireylerin çok dikkatli olması gerektiğini belirtti. Ulutaşdemir, “Yaz-kış fark etmeksizin günlük yada haftalık ani mevsimsel değişimler yaşanabilir. Havalar aşırı ısınıp, aşırı şekilde soğuyabiliyor. Şimdilerde ise yazın belkide en sıcak zamanlarını yaşıyoruz ama herkesin de bildiği gibi son günlerde havaların sürekli değişmesi dikkat çekiyor” dedi. Bu dönemlerdeki ani hava değişimlerinin pek çok hastalığı beraberinde getirdiğini ifade eden Ulutaşdemir, “Bu durumlarda önlem alınmaması halinde hava değişimlerinden kaynaklanan pek çok sağlık sorunu ortaya çıkabiliyor. Özellikle soğuk algınlığı, halsizlik, yorgunluk, üşütme, baş ağrısı, enfeksiyonel rahatsızlıklar, gibi hastalıklarla karşı karşıya kalınabiliyor” diye konuştu.

    “ÇOCUKLAR HAVA DEĞİŞİMİNDEN ÇABUK ETKİLENİR”

    Çocukların ve özellikle bebeklerin bu gibi hava değişimlerinden çok çabuk etkilendiğini vurgulayan Ulutaşdemir, aşırı yağmurlara hazırlıksız yakalanan bünyelerin hastalıklara çabuk teslim olacağını söyledi. Ulutaşdemir, “Bu ani değişimlerde özellikle zayıf ve korunaksız bünyelere sahip olan bebekler ile çocuklar çok çabuk etkilenme yaşayabilir. Etkilenmeler sonucunda basit gibi görünen ciddi hastalıklar gün yüzüne çıkabilir” diye konuştu.

  • Sigara Ve Yanlış Diyet Gribe Davetiye Çıkarıyor

    Sigara içen ve yanlış diyet uygulayan kişilerin gribe yakalanma riskinin daha fazla olduğu belirtildi.

    Özellikle sonbahar ve kış aylarında birçok insanı etkileyen grip ve soğuk algınlığı bu yıl da artış gösterdi.

    İzmir Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Melikşah Ertem çok önemli bir ayrıntıya dikkat çekti. Hastalığın önlenmesinde bağışıklık sisteminin önemini vurgulayarak zararlı alışkanlıkların terk edilmesi önerisinde bulunan Ertem, grip hastalığının ister domuz gribi, ister diğer tipleri olsun herkeste farklı şekilde seyrettiğini kaydetti.

    Melikşah Ertem, yaşlı, diyabetli, astımlılar, kronik karaciğer yetmezliği olanlar, kronik akciğer hastalığı olanlar, bebekler, gebelerde hastalığın daha ağır seyredebildiğini belirterek şunları söyledi:

    “Sigara içenler hastalığı daha ağır geçirebilmektedir. Sigara hastalığa karşı savunma mekanizmalarımızı bozmaktadır. Bir yandan boğazımızdaki savunma hücrelerini öldürürken diğer yandan yediğimiz gıdalardaki C vitaminini yararsız hale getirmektedir. Ayrıca zayıflamak için rejim yapan kişilerde grip hastalığına yakalanma olasılığı ve yakalandıktan sonra ağır geçirme olasılıkları yüksek olmaktadır. Grip mevsiminde rejim yapılmamalı ve grip olununca rejime bir süre ara verilmelidir.”

    GRİP HASTALIĞI İLK HAFTA TEHLİKELİ

    Prof. Dr. Melikşah Ertem, grip hastalığının ilk bir hafta tehlikeli olduğunu ifade ederek şunları söyledi:

    “Grip hastalığı genellikle bir hafta, 10 gün içinde belirtileri azalır ve zamanla ortadan kaybolur. Hastalığın belirtilerinin başladığı günden sonraki ilk bir hafta daha tehlikelidir. Hastalığın bulgularının giderek artması, öksürüğün şiddetlenmesi, ateşin sayıklamalara neden olacak kadar yükselmesi, morarmalar, nefes almada sıkıntı, göğüs ağrısı, idrarda belirgin azalma, göğüste baskı hissi, ani baş dönmeleri, şiddetli kusma gibi belirtiler hastalığın ağırlaştığını gösteren bulgular olabilir. Bu tip belirtiler durumunda acilen hastaneye gitmek gerekir.”

    Prof. Dr. Melikşah Ertem, Sağlık Bakanlığının yaptığı açıklamalarda domuz gribinden ölenlerin ya 65 yaş üzeri ya da kronik bir hastalığı olan bireyler olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

    “65 yaş üzeri bireyler, kronik kalp hastalığı olanlar, astımlılar, kronik akciğer hastalığı olanlar, diyabetli, kronik böbrek yetmezliği olanlar, yaşlı bakım evinde kalanlar, gebeler önemli risk gruplarını oluşturmaktadır. Bu kişiler hastalığı daha ağır geçirmekte ve ölüm riski yükselmektedir. Bu yıl gribe yakalananların, hastalığı daha ağır geçirdiğine ilişkin yorumlar bulunmaktadır. Aslında grip hastalığını soğuk algınlığından ayıran temel özellik grip hastalığının daha ağır seyretmesidir. Grip hastalığı daha önce o toplumda hiç görülmemiş bir virüs tipi ile oluyorsa hastalığın daha ağır seyretmesi söz konusu olabilir. Grip hastalığından korunmanın en etkin yolu aşıdır. Ülkemizde uygulanan aşı, mevsimsel grip virüslerine yani domuz gribi (H1N1), H3N2 ve Influenza B virüsüne karşı koruyucudur.”

    GRİPTEN NASIL KORUNURUZ?

    Melikşah Ertem, domuz gribi dahil olmak üzere tüm grip çeşitlerinden korunmak için uyulması gereken kuralları madde madde şöyle sıraladı:

    “Evde istirahat etmeniz iyileşmenize yardımcı olacaktır. Mümkün olduğunca az kişiyle temas edin. Kalabalık mekanlara gitmeyin. Toplu taşıma araçlarını mümkün olduğunca kullanmayın. Öksürüp, hapşırırken ağzınızı, burnunuzu kağıt mendil ya da kolunuzla kapatınız. Hasta olduğunuz sürece virüsü etrafınızdaki kişilere bulaştırmamak için basit cerrahi maske takınız. Sık sık ellerinizi yıkayınız. Virüsleri yaymanın bir yolu da elleriniz olduğunu unutmayınız ve ellerinizi gözlerinize, burnunuza, ağzınıza götürmemeye gayret edin. Çocuğunuzu, bebeğinizi beslerken ya da mutfakta yemek yaparken ellerinizi sık sık yıkayınız ve cerrahi maske takınız. Beslenmenize dikkat edin. Rejim yapıyorsanız ara veriniz. Bol sulu gıda alınız. Bitki çayları aslında daha da iyisi bol su boğaz burnunuzdaki salgıları yumuşatıp atmanızı kolaylaştıracağından tavsiye edilmektedir.”

  • Teknoloji Ve Özel Olma Duygusu Davetiye Geleneğini De Değiştirdi

    İnsanoğlunun hayatında hiç unutamadığı ve ömrünün en önemli günleri arasında yer alan sünnet, nişan ve düğün davetiyeleri ve şekerleri sanata dönüştü. Elektrik ve hoparlörün icadından önce ateş yakarak duman çıkarma, davul zurna çalma ve silah atma gibi etkinliklerle gerçekleştirilen davetiye geleneği günümüz teknolojisine ayak uydurunca çok özel tasarımlara bürünmeye başladı.

    Aydın’da özel günleri daha da özel yapmak üzere bir araya gelen 3 bayan hayal edilen her şeyi davetiyeye dönüştürerek insanların en özel günlerini unutulmaz yapmaya başladı. Sadece Aydın’a değil yurt dışına bile özel davetiye ve nikah şekeri yapan Duygu Nihan, Saliha Menengeç ve Nuray Taşdöğen gece gündüz özel günleri daha özel yapmak için çalışıyorlar.

    Çok kısa zaman öncesine kadar özel günlerin davetinin bir torba şeker, kibrit, mendil ve bardak ile yapıldığını ancak son zamanlarda bu geleneğin teknoloji ile değiştiğini belirten Duygu Nihan, artık davetiyelere sadece haber verme olayının değil özel duyguların da eklendiğini belirterek “Davetiyede artık dönem değişti. Eskiden Anadolu’da kilim dokumanın tarif ettiği duygular kadar bugün davetiyeler de duygulara hitap edip ilginç mesajları da vermeye başladı. Davetiyelerde duyurmak kadar akılda kalıcı ve özel olması en önemli unsur oldu. Bu kapsamda bizler hayal edilen her şeyi davetiyeye dönüştürüp hizmet vermeye başladık. Erkekler bu konuyu çok fazla önemsemese de bayanlar çok hassas ve bir çok ilginç fikir bayanlardan oluyor. Biz hem hayal edip üretiyoruz hem de hayal edileni oluşturuyoruz” dedi.

    “DAVETİYENİN TARİHÇESİ”

    İnsanoğlunun varoluşundan bu yana özel etkinliklerin ve davetlerin toplumlarda çok büyük ilgi gördüğünü ve itibarın da bu tür günlerde daha çok hissedildiğini belirten Saliha Menengeç ise “Davetiye yani davet etme yolu anlamındaki bu kelime, İnsanların sosyalleştiği zamanlardan bugüne kadar çeşitli yöntemlerle kendini göstermiştir. Eski bazı kabilelerin düğün davetlerini duman yoluyla yaptığı birbirlerini bu şekilde davet ettikleri bazı kaynaklarda yer almıştır. Yüzyıllar önce insanların okuma yazma oranının düşük olması ve davetiyenin elde zahmetlice yapılması nedenlerinden dolayı davetiyeler bildiri yoluyla insanların toplandığı meydanlarda, pazarlarda, çeşme başlarında yüksek sesle okutularak halka duyurulurmuş. Böylece daveti duyanlar duymayanlara ulaştırır ve dileyen davete gidermiş. Okuma yazma oranının artması kağıdın ve matbaanın icadı ile düğün davetiyelerinin gazetelerde yayımlanarak duyurulduğu da olmuş. Ancak şimdi bu işler genelden özele döndü. Herkes davet ederken kendisinin farklı bir şekilde anımsanmasını da istiyor” diyerek sistemin her geçen gün değiştiğini söyledi.

    “ESKİDEN ZENGİN VE SOYLULARA ÖZELDİ” DAVETİYE GÖNDERİRDİ”

    Gelişen teknolojinin garibanları da sevindirdiğini ve eskinden sadece soylu ve asillerin dağıttığı davetiye ve özel gün şekerlerini artık isteyen herkesin yaptırabildiğini belirten Nuray Taşdoğan, “Günümüzde kullandığımız düğün, nişan, nikah davetiyeleri ve özel nikah şekerine geçilmesi ise şöyle olmuş. İlk davetiyelerin orta çağda Kaligrafta (Latin harfleriyle estetik ve güzel yazı yazma) ustalaşmış olan keşişler tarafından yazıldığı sanılmaktadır. O dönemin soylu aileleri bu keşişlere para karşılığında davetiyeler yazdırırlardı. Tabi bu soyluluğun yanı sıra zenginlikte isteyen bir işti. 1600´lü yıllarda metal plakalar üzerine kazınarak başlayan davetiyeler sonra sonra parşömen (hayvan derisinden yapılan tabaka) üzerine yazılmaya başlanmış ve kağıdın icadına kadar böyle devam etmiş. Kağıdın icadı ile davetiye yavaş yavaş şeklini değiştirmiş ve daha kibar ve zarif bir şekil almıştır. Şimdi davetiye ve nikah şekerleri çok özel tasarımlar içermeye başladı. En kıymetlisi de el emeği ile yapılanlar oldu. Bizler de herkesin özel gününü daha da özel yapmak için çalışıyoruz” dedi.

  • Yılki Atlar Karayolunda Kazalara Davetiye Çıkartıyor

    Samsun’da yılki atlar karayolunda başıboş dolaşarak kazalara davetiye çıkartıyorlar.

    Samsun-Ordu karayolu Terme ilçesi ile Göğütlü mevkii arasında karayolu üzerinde dolaşan yılki atlar trafik kazalarına davetiye çıkartıyor. Atları yol üzerinde gören Samsun Emniyet Müdürlüğü Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü ekipleri, gerekli önlemi alıp atları yol üzerinden kovalarken, vatandaşlar ise yetkililerin her an yola çıkan bu atlara çözüm bulup faciaya sebep olmadan toplatılmasını istediler.