Etiket: Davasında

  • Yazıcıoğlu Davasında Poster Krizi

    Büyük Birlik Partisi’nin (BBP) merhum lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindekilerin ölümüne ilişkin Kahramanmaraş Adliyesi’ndeki 7. duruşma poster kriziyle başladı.

    Adliye bahçesinde BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ve beraberindekiler, partililer tarafından tekbirlerle karşılandı. Vatandaşlarla tek tek ilgilenen ve kandillerini kutlayan BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, binanın kontrol kapısından yoğun güvenlik önlemleri eşliğinde geçiş yaptı.

    Duruşma salonuna giriş sırasında bir partilinin Muhsin Yazıcıoğlu’nun fotoğrafının yer aldığı posteriyle içeri girmek istemesi kısa süreli gerginliğe neden oldu.

    Emniyet personelinin uyarılarıyla Muhsin Yazıcıoğu’nun posterini toplayan partililer, yapılan uygulamaya tepki gösterdiler.

    Poster krizinin çözülmesiyle duruşmaya geçildi.

  • Soma Davası’nda Aileler Konuştu:

    Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Soma Davası’nda dinlenmeye başlanan aileler, kaza öncesi ve sonrasında yaşadıklarını anlattı. Şehit madenci Ali Kavas’ın eşi Gülten Kavas, “Olaydan bir ay sonra Can Gürkan’ın muhasebecisi evimize geldi. ‘Şikayetçi olmayın ne isterseniz verelim’ dedi” ifadelerini kullandı. Tutuklu ve tutuksuz sanıkların önünde ifade veren aileler, kendi yaşadıklarının aynısını sanıkların da yaşamasını dilerken, bazı madenci yakınları duruşma salonunda fenalık geçirerek sakinleşmek için salon dışına çıktı.

    Soma’da 301 işçinin hayatını kaybettiği faciadan sağ kurtulan maden işçilerinin Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada ifadelerinin alınmasına devam edildi. Duruşmaya katılmayan iki işçinin dinlenmesini 22 Aralık’a erteleyen mahkeme heyeti şehit madencilerin ailelerini dinlemeye başladı.

    “BAŞKA ERGÜNLER OLMASIN”

    Madenden emekli olan Durmuş Sidal, kazanın meydana geldiği ocağa ilk kazma vuranlardan biri olduğunu belirterek, “Oğlum çok baskı olduğunu anlatıyordu. Fazla kömür çıkınca prim, dayıbaşlarının da aralarında bulunduğu madenciler arasında paylaşılıyordu. Çocuğum gözünü açamıyor, yemek yiyemiyordu. Yakında felaket olacak diyordu. O kadar insanı yeraltına koyarsan, hava dayanmaz. Çocuğu babasını göremedi, dedeydim, baba oldum. Sorun olduğunu bile bile insanları katlettiler. Şimdi kapatmaya çalışıyorlar. Acımızın, davamızın peşindeyiz. Hukuka güveniyoruz. Başka Ergünler olmasın diye davaya katılıyorum. İnsan hayatı bu kadar ucuz değil” dedi.

    Madende hayatını kaybeden ve 3 ay sonra emekli olacak olan Dursun Demircan’ın eşi Figen Demircan da eşinin son zamanlarda sıcaklık ve izdihamdan şikayet ettiğini, üretim baskısı nedeniyle yemek yemeye bile fırsat bulamadığını anlattı.

    “EŞİM 4 GÜN ÖNCE ZEHİRLENMİŞTİ”

    Eşinin sürekli olarak gazdan şikayet ettiğini ve başının ağrıdığını kaydeden Figen Demircan, olaydan 4 gün önce de eşinin gazdan zehirlenip tedavi gördüğünü dile getirdi. Demircan, “Eşim, sıcak nedeniyle son zamanlarda farelerin bile madeni terk ettiğini söylüyordu. Gaz, sıcaklık, ihmal yok da bu insanlar niye öldü” şeklinde konuştu.

    Maden şehitlerinden Uğur Çolak’ın annesi Gülsüm Çolak da oğlunun sürekli olarak, “Bu ocak bana mezar olacak” dediğini kaydederek, “Akıllı görüp başkaldırdıklarını düşündüklerini S panosuna çalışmaya gönderiyorlardı. Tutuklu sanık teknik müdür İsmail Adalı, ‘Ben buranın Allah’ıyım’ deyip hakaret edermiş. Ne hayatını ne babalığını yaşayabildi, oğlum 26 yaşında öldü. Çocuğumun çocukları için şikayetçiyiz. Alacağınız karar, gelecekte madenlerde çocuklarımızın ölmemesine yarayacak” dedi.

    Oğlu Yahya Aybak’ı kaybeden Seyit Hüseyin Aybak ise Soma Kömürleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan’ın “ocağın imkanlarıyla dünya birincisi olduğu” sözlerini hatırlatarak, şunları söyledi: “Doğru, birinci ama 301 madencinin öldüğü tek ocak olarak. Kendisi bir kez ocağa inip işçilerle soğan ekmek yese, ‘Yetki verdiğim insanlar, bunları nasıl da kötü kullanmışlar’ derdi. Ben de kazadan 7-8 ay öncesine kadar aynı ocakta çalıştım. Teknik müdür İsmail Adalı geldiği zaman herkes alarma geçerdi. Şalterciydik, bant bir dakika bile dursa savunma alırlardı. 25 yılı aşkın madenlerde çalıştım, bant istediği kadar boşa dönsün, yangın çıkmaz.”

    Aybak, tutuksuz sanıkları kastederek, “Amir değil, hepsi malcıydı. Hepsi başımızda, ‘Haydi’ deyip dururlardı” ifadesini kullanarak, sanıkları görünce moralinin bozulması dolayısıyla söyleyeceklerinin bir kısmını unuttuğunu da sözlerine ekledi.

    Gülten Kavas da eşi Ali Kavas’ın işe başlamasının dördüncü gününde yaşamını yitirdiğini anlatarak, “İşe yeni başlayanların, ilk önce yer üstünde, sonra da Celal Bayar Üniversitesi’nde eğitim aldığını söylüyorlar. Eşimin kemiklerini mezardan getirsinler de Celal Bayar Üniversitesi’ne götürsünler” diye konuştu.

    “ŞİKAYETÇİ OLMAYIN NE İSTERSENİZ VERELİM”

    Soma Kömürleri A.Ş.’nin muhasebecisinin, kendisine şikayetçi olmaması durumunda ne isterse verme teklifinde bulunduğunu da öne süren Kavas, “Olaydan bir ay sonra Can Gürkan’ın muhasebecisi evimize gelerek ’Şikayetçi olmayın ne isterseniz verelim’ dedi. Sanıkların bazıları aynı firmadan maaş almaya devam ediyor” şeklinde konuştu. Kavas, şunları söyledi: “301 kişi öldü de 301 kişinin sırtından şimdi de 4 milyar maaş alıyorlar.”

    Serap Güneş ise kardeşi Serkan’ın sağlık memuru olarak yer altındaki revirde görev yaptığını ifade ederek, “Kardeşim, sargı malzemelerinden ağrı kesiciye, kendi imkanlarıyla ilaç alıp götürüyordu çünkü bir işçiye bir hap verilebiliyordu. Madem hiç kusur yok, kardeşim gaz maskesini de kullanmayı bilir, tüm gereken tedavi imkanlarına da sahipti, peki niye 13-14 kişiyle revirde can verdi?” dedi.

    Personel yetersizliğinden bir sağlıkçı gelmeyince kardeşinin iki vardiya üst üste çalıştığını da dile getiren Güneş, tutuklu sanıklardan işletme müdürü Akın Çelik’in 5 dakika erken çıktığı gerekçesiyle kardeşine tokat attığını iddia etti.

    Kazada hem oğlu hem damadını kaybeden Alaattin Güngör de oğlunun madenin sıcaklığı dolayısıyla “Biz ölürsek, grizu patlamasından öleceğiz” dediğini belirtti.

    Ölen madenci yakınları Recep Coşkun, Mehmet Kilci de şikayetçi olduklarını bildirdi.

    “BENİM ÇOCUKLARIMIN AĞLADIĞI GİBİ ONLARIN DA AĞLASIN”

    Faciada 9 yıllık madenci olan eşini kaybeden ve 3 çocuğuyla baş başa kalan Bircan Yıldırım, “Eşim 9 yıldır madenciydi. İşini bir gün bile aksatmadı. İşten eve gelirken terli olurdu, yorgun olurdu. Vücudunun her yerinde sıcaktan oluşan kızarıklıklar vardı. S panosunda 1. usta olarak çalışıyordu. İsmail Adalı’dan sürekli şikayet ederdi ’baskı yapıyorlar’ diye. Şimdi arkamda duruyorlar. Sinirden elim ayağım titriyor. Adalete güveniyoruz. Çok konuşacak şeylerim vardı ama buraya gelince elim ayağım titredi. 3 çocuğumla kala kaldım. Diyecek bir şeyim yok. Allah benim çektiğim acının aynısını onlara da göstersin. 5 dakika gülüyorsam 15 dakika ağlıyorum hala. Canımı aldılar benden. Ölüsünü bile göstermediler. 19 aydır çocuklarım ‘Baba’ diye ağlıyorsa onların çocukları da öyle ağlasın. Şikayetçiyim, sonuna kadar davamızın peşindeyiz. Adalete güvenimiz sonsuz” dedi.

    Bircan Yıldırım’ın dinlenmesinin ardından mahkeme heyeti duruşmayı 22 Aralık Salı günü sabah 09.00’a erteledi. Duruşmaya yarın, bugün mahkemeye gelmeyen iki tanığın dinlenmesinin ardından ailelerin dinlenmesiyle devam edilecek.

  • Soma Davasında Maden Eğitimlerinin Yetersiz Olduğu İddiası

    Soma’da, 301 kişinin hayatını kaybettiği maden faciasının ceza duruşması Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinde devam ediyor.

    Davanın 5’inci duruşmasının 4’üncü oturumunda tanık olarak dinlenen ve madende bant şaltercisi olarak görev yapan Murat Demircan dinlenildi. 5 yıllık madenci Demircan, olay gününü anlattı. Saat 15.00 civarında elektriklerin kesildiğini, 3. kömür nakil bandının durduğunu aktaran Demircan, “elektrik birazdan gelir” düşüncesiyle bir süre bandın başından ayrılmadığını söyledi.

    Demircan, bu sırada bazı amirlerinin yer üstünden aşağıya doğru hızlı adımla indiğini belirterek 15-20 dakika sonra da bulunduğu yere biri dumandan etkilenmiş 3 işçinin geldiğini, “çıkın” denildiğini söyledi. Bandın o gün olay öncesinde bir kaç kere durduğunu, ancak o durmaların amirlere kızan işçilerin bandın hareketini kesen anahtarı çekmesinden kaynaklandığını tahmin ettiğini dile getiren Demircan, “Bant tehlike anında ya da dinamit atımı sırasında durdurulur, onun dışında durdurulmaz. Amirlere kızı da kömür çıkmasın diye bandın sivicini çekenler oluyordu. Hainler oluyordu. Ben görmedim, duydum. O gün patlama sesi duymadım. Gaz maskem hiç bakım için benden alınmadı” dedi.

    “EĞİTİMLER YETERSİZ” İDDİASI

    Madenci Murat Demir, maden işçilerine yönelik yapılan eğitimlerde mesleki olarak bir eğitim verilmediğini iddia etti. Davanın 5’inci duruşmasının 3’üncü oturumunda ifade veren madenci Mithat Özer’in de mesleki olarak kendilerine bir eğitim verilmediğini sadece genel madencilik eğitimleri verildiğini söylemesi ve Demir’in de aynı ifadeleri kullanması dikkat çekti.

    “UYUMLU TELEFONLAR GETİRİLSEYDİ BÖYLE OLMAZDI”

    Davanın 5’inci duruşması 4’üncü oturumunda ikinci olarak Abdülhakim Bilen dinlenildi. Facianın gerçekleştiği gün U3 bölgesinde bulunduğunu belirten Bilen, olay gününü şöyle anlattı:

    “Saat 15.03’te elektrik kesildi. Elektrikçi olduğumuz için kesinti saati önemlidir bizim için, elektrik kesilince oradaki birine saati sordum, ondan 15.03’ten eminim. Trafoya doğru yöneldim. Dumanı gördüm. Vardiya amirlerine, izlemeye haber verdim. Teknik müdür İsmail Adalı geldikten sonra dumanın olduğu bölgeye doğru bir adım girdi. Bir pet şişe çıkardı, ’yangın bu’ dedi. A, H ve S panolarını sordu. Ağladığını gördüm. Bölgeye bir süre su tutuldu. Sonra fanlar ters çevrilecek dendi, topluca çıktık.”

    A ve H panosuna yangına dayanıklı telefonlar takıldığını ancak o panolara uymayınca telefonlar için bariyer denen ayrı bir hat çekildiğini iddia eden Bilen, “Elektrikler kesilse bile normalde telefonlar çalışır. Ancak orada bariyer denilen bir sistem kuruldu. Elektrik kesilince A ve H panosunun telefonları çalışmıyordu. Uyumlu telefon getirilseydi böyle bir durum olmazdı” dedi.

    İŞ GÜVENLİĞİ İKİNCİ PLANA ATILIYOR İDDİASI

    Madende üretim artışı nedeniyle iş güvenliği ve emniyetin ikinci plana atıldığını iddia eden Bilen, şöyle konuştu: “Bazı insan nakil bantları kömür nakil bandına çevrildi. Normalde insan taşınırken bantların hızlarının düşmesine rağmen zaman kaybı olmasın diye kömür taşınırdı. Bu nedenle bazen insanlar yaya çıkmak zorunda kalıyordu. Bazen de kömür bantlarının hızı düşürülmeden insan taşınırdı” Müfettişlerin geleceğini 15-20 gün önceden bildiklerini iddia eden Bilen, “Gidecekleri güzergahlar belliydi. Oralara yangına dayanıklı telefonlar takılırdı, değiştirilemeyen ev tipi telefonlar ise kamufle edilirdi. Ocakta kullanılan kablo ve telefonlar yangına dayanıklı değildi. Taşeronlar, ekip başçavuşları ve çavuşları ekibine baskı yapardı, fazla üretim için. Kazadan sonra psikolojik destek almak zorunda kaldım” diye konuştu.

    SANIK AVUKATI KOÇYİĞİT SALONU TERK ETTİ

    Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı’nın ve sanık avukatlarının soru sormalarını bitirmesinin ardından tutuklu sanıklardan İşletme Müdürü Akın Çelik, Bilen’e madende kaç sansörün ve kaç sansörcünün bulunduğunu sordu. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı sorunun özel bir bilgi gerektiği ve tanığın bu bilgiye sahip olamayacağı gerekçesiyle soruya itiraz etti. Bunun üzerine sanık avukatlarından Yusuf Koçyiğit mikrofonu alarak bu sorunun önemli olduğunu ve diğer ifadelerle karşılaştırılabileceğini savundu. Mahkeme Başkanı Ballı, Koçyiğit’in önerisine itiraz etti. Müşteki avukatları ve sanık avukatları arasında yaşanan kısa süreli bir tartışmanın ardından Çelik’in itiraz edilen sorusunu Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı, farklı bir şekilde sorunca Sanık Avukatı Yusuf Koçyiğit de “Böyle bir mahkeme olmaz” diyerek salonu terk etti.

    “MÜŞTEKİ AVUKATLARI BİZİ TACİZ EDİYOR”

    Duruşmanın sonunda müşteki avukatları sanıkların kendilerini sözle taciz ettiğini iddia ederek Mahkeme Başkanlığına bildirdi. Kısa süreli bir tartışmanın yaşandığı duruşmada mikrofon başına gelen Soma Kömürleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Sanık Can Gürkan, “Müşteki avukatları bizi her duruşma girişinde taciz ediyor. Bu durumu avukatlarımıza ilettik” dedi. Gürcan’ın sözleri üzerine gerginlik devam etti. Gerginliğin sona erdirilmesiyle birlikte tanık Bilen’e başka soru sorulmaması nedeniyle duruşmaya öğle arası verildi.

  • Uslu Davasında Savcı Ömür Boyu Müebbet İstedi

    Aydın’ın Nazilli ilçesinde üniversite öğrencisi Gamze Uslu’nun öldürülmesine ilişkin davada savcı mütalaasını açıkladı. Savcı, sanık B.C.G.’ye müebbet hapis cezası verilmesini istedi.

    Nazilli’de, nişanlısıyla kaldığı otelin dördüncü kat balkonundan düşerek hayatını kaybeden üniversite öğrencisi Gamze Uslu’nun nişanlısı B.C.G.’nin tutuksuz yargılandığı davanın sekizinci duruşması görüldü. Düşme açısının belirlenmesi için yapılan bilirkişi incelemesinde; olayın itilme mi yoksa intihar mı olduğunun belirlenemezken, 10 dakika süren dava sonunda savcı mütalaasını açıkladı. Davanın savıcısı, Cumhuriyet Savcılığının yaptığı kavuşturma neticesinde sanık B.C.G.’nin kasten adam öldürme suçundan ömür boyu müebbetle cezalandırılmasını istedi.

    “KIZIM CİNAYETE KURBAN GİTTİ”

    Adliye önünde gözyaşlarına hakim olamayan acılı anne Fatma Uslu, kızının cinayete kurban gittiğini söyleyerek, “Benim kızım cinayete kurban gitti. Kızımın katili B.C.G’dir. Bizim istediğimiz sadece adalet. Türkiye Cumhuriyeti’nin adaletine de güveniyoruz. O şahsın en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyoruz. Ben kızımın otele zorla gittiğini düşüyorum. O şahıs kızımı otelde dövdü ve otelden attı. Bunun da üstünü örtmek için intihar süsü verdi. Gerçekler er ya da geç ortaya çıkacaktır” dedi.

    USLU’NUN AİLESİNE DESTEK VERDİLER

    Nazilli 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Uslu davasının 8. duruşmasında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyeleri ve Atatürkçü Düşünce Derneği Nazilli Şubesi üyeleri eylem gerçekleştirdi. Adliye önünde basın açıklaması yapan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Sözcüsü Sanem Deniz Kural, “Özgecan Yasası’ da denilen ’Ağırlaştırılmış Müebbet’in bir an önce çıkartılması gerekiyor. Kadın cinayetleri durdurulabilir cinayetlerdir, caydırıcılık olmalı. Bu nedenle biz Özgecan yasasının yasalaştırılmasının peşindeyiz. Bu mücadelemize destek olmaya, sesimize ses katmaya davet ediyoruz. Gamze Uslu davasının da en başından beri takibindeyiz. Sonuna kadar da takipçisi olacağız. Suçlular cezasını alasıya kadar mücadelemiz ve Uslu ailesine desteğimiz sürecek” dedi.

    AVUKAT TAŞ: “MÜTALAA BİZİ MUTLU ETTİ”

    Mahkeme çıkışında konuşan Uslu ailesinin avukatı İrfan Taş, mütalaanın kendilerini mutlu ettiğini ifade etti. Taş, “Savcı Bey olayla ilgili mütalaasını verdi. Savcı Bey dosyadaki tanıkların beyanlarını ve bizim belirtmiş olduğumuz hususları dikkat ederek, sanığın kasten adam öldürmeden cezalandırılmasını talep etti. Savunma makamı ise kanundan kaynaklanan hakkını kullandı ve mütalaaya karşı beyanda bulunmak için süre talep etti. Duruşma 5 Ocak’a ertelendi. İnşallah hayırlı bir sonuç alacağız. Savcı Beyin bu şekilde mütalaa vermesi bizi mutlu etti” şeklinde konuştu.

  • Bucasporlu Futbolcunun Ölüm Davasında Karar Çıktı

    İzmir’de yaşanan kazada ölen Bucaspor’un U17 takımının oyuncusu Ömer Teymur’un İzmir Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmasında karar çıktı. Son duruşmada aracı kullanan 16 yaşındaki F.A. 4,5 yıl hapis cezasına çarptırılırken, aynı davada yargılanan 17 yaşındaki B.Ş. ve araç sahibi Salih Ö. beraat etti.

    İzmir’de meydana gelen trafik kazasında, Bucaspor’un U17 takımının oyuncusu Ömer Teymur’un ölümüne neden olmakla suçlanan 16 yaşındaki sürücü F.A. ile direksiyona müdahalede bulunduğu iddia edilen 17 yaşındaki B.Ş. ve araç sahibi Salih Ö’nün yargılandığı davada karar çıktı. İzmir Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan son duruşmaya katılan sanıklardan B.Ş., futbolcuları korkutma maksadıyla şaka yaptığını ifade etti.

    “ŞAKANIN ÖLÜMLE SONUÇLANABİLECEĞİ AKLIMA GELMEDİ”

    Sanık B.Ş., “Ömer Teymur üç futbolcu arkadaşı ile birlikte gece kahveye geldi. Burada bir süre kaldılar. Sonra yurda giriş erken olduğu için gitmeleri gerektiğini söyledi. O saatte kulübe ulaşım olmadığı için 16 yaşındaki arkadaşım F.A.,kendilerini götürebileceğini söyledi. Kahve sahibine ait yük taşıma aracı kapalı kasa kamyonetle üç futbolcuyu götürürken, futbolcuları korkutma maksadıyla direksiyonu sağa sola çevirdim. Ön tekerlek çukura denk gelince araç takla attı. Amacım şaka yapmaktı. Yaptığım şakanın ölümle sonuçlanabileceği aklıma gelmedi” dedi.

    Yaşı küçük sürücü F.A.’de arkadaşının ifadesini doğruladı. Mahkeme, ehliyetsiz aracı kullanan 16 yaşındaki F.A.’yı 4,5 yıl hapis cezasına çarptırırken, aynı davada yargılanan 17 yaşındaki B.Ş. ve araç sahibi Salih Ö. hakkında beraat kararı verdi.

    ÖLEN FUTBOLCUNUN ABİSİ KULÜP YÖNETİCİLERİNİ SUÇLADI

    Kardeşinin ölümünden Bucaspor Kulübü yöneticilerini sorumlu tutan ağabey Metin Teymur, “Yaklaşık 2 yıl önce Bucaspor’lu yöneticiler gelecek vaad ederek kardeşimi konaklamalı tesislerine götürdü. Çocuk yaşta olan kardeşim 16 Mart 2015 tarihinde 16 yaşında birinin kullandığı yük taşıma aracında kaza sonucu vefat etti. Kazanın olduğu yer kulüp tesisinden yaklaşık 700 metre ilerde. Bu kaza aracında kardeşimden ayrı üç Bucaspor’lu çocuk yaşta futbolcu vardı. Kulüp çocuk yaşta olan ve konaklamasını da üstlendiği kardeşime sahip çıkmamıştır. Futbolcu çocukların defalarca kulüpten ayrılmasına göz yummuştur. Kardeşimin ölümünden Bucasporlu yöneticiler sorumludur. Ayrıca bir gün arayıp acımıza ortak olmamışlardır. Sorumlu yöneticilerin yargılanması için suç duyurusunda bulundum” dedi.