Etiket: Davasında

  • Karabükspor davasında savcılık iddianamesi tamamlandı

    Karabükspor davasında savcılık iddianamesi tamamlandı

    TFF 2. Lig ekiplerinden Kardemir Karabükspor’da yolsuzluk yapıldığı iddialarına ilişkin Karabük Cumhuriyet Savcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında iddianame hazırlandı.

    İçişleri Bakanlığı Dernekler Denetçiliği tarafından hazırlanan raporda, Kardemir Karabükspor Kulübü Derneği’nin yaklaşık 7.5 milyon avro ve 2.5 Milyon TL zarara uğratıldığı tespit edildiğinden kulüp eski başkanlarından Hikmet Ferudun Tankut ve Hakan Yılmaz, eski CEO Hakan Ayvaz ve eski Futbol Şube sorumlusu Tolga Gül ile menajerler Bayram Uğurlu, Özgür Batuhan Sarıbal, Pertev Öngüner’in cezalandırılması istendi.

    Karabük Cumhuriyet Savcısı, iddianamesinde, Hikmet Ferudun Tankut, Hakan Yılmaz, Tolga Gül, Bayram Uğurlu, Özgür Batuhan Sarıbal ve Pertev Öngüner’e hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma, Hakan Ayvaz’a ise hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma ve resmi belgede sahtecilik iddialarıyla dava açtı.

    Cumhuriyet Savcısı tarafından hazırlanan iddianamede Hikmet Ferudun Tankut’un başkanlığı döneminde, futbolcularla yapılan muvazaalı sözleşmeler sonucu derneğin toplamda 605 bin avro ile kişisel giderler ve ihtiyaç dışı harcamalarla kulübü 853 bin 847 TL zarara uğratıldığı denetçi raporları tarafından tespit edildiği ifade edildi.

    İddianamede ayrıca, kulüp CEO’su Hakan Ayvaz’ın ise İçişleri Bakanlığı Dernekler Denetçiliği rapoları ile jandarma kriminal tespit edilen ve bazı menajerlere verildiği ve hangi amaçla düzenlendiği tespit edilmeyen 59 çeki kendisinin ciro ederek 3 milyon 507 bin avro ile 152 bin TL tahsil ettiği, bu çeklerin 1 milyon 204 bin 500 avro’sunun Ferudun Tankut ve Hakan Yılmaz tarafından düzenlendiği, 1 milyon 985 bin avrosunun ise Tankut ve Tolga Gül tarafından düzenlendiği tespit edildiği, ayrıca harcama belgesi olmadan deplasman gideri açıklamasıyla 1 milyon 623 bin 150 TL parayı tahsil ederek kendi uhdesine geçirmek suretiyle kulübü zarara uğrattığı belirtildi.

    Öte yandan menajerlik lisansı ve menajerlik sıfatı olmadığı tespit edilen Bayram Uğurlu, Özgür Batuhan Sarıbal ve Pertev Öngüner’in futbolculara yazılan toplam mali değeri 3 milyon 495 bin 402 avroluk 71 adet çeki kendilerinin ciro edilerek tahsil edildiği raporlarla tespit edildiği bunun hayatın olağan akışına ters olacak şekilde futbolcuların aldığı bedellerin fazla miktarının aynı üç menajerde toplanmış olmasının dernek zararına muvazaalı sözleşme olduğunu anlaşıldığı kaydedildi.

    Cumhuriyet Savcısı dosya kapsamında şüphelilerin ‘Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma’ ve ‘Resmi Belgede sahtecilik’ suçlarının birden farklı zaman diliminde zincirleme şekilde işlendiğinin sabit olduğundan kamu adına cezalandırılmasını talep etti.

  • Şehit Kaymakam Safitürk davasında yargılamaya devam edildi

    Şehit Kaymakam Safitürk davasında yargılamaya devam edildi

    Derik Kaymakamı Muhammet Fatih Safitürk’ün makam odasında bombalı saldırı sonucu şehit olmasıyla ilgili beraat eden 8 sanığın yeniden yargılandığı davaya devam edildi. Duruşma sonrası açıklamalarda bulunan baba Asım Safitürk ile ağabey Ali Haydar Safitürk, dönemin emniyet amirinin olayın sorumlusu olduğunu iddia etti.

    Derik Kaymakamı Muhammet Fatih Safitürk’ün şehit edilmesine ilişkin davada Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi, yerel mahkemece 4 sanığa verilen cezayı hukuka uygun bulurken, beraat eden 8 sanığın ise yeniden yargılanmasına hükmetmişti. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinde bugün 8 sanığın yeniden yargılamasına devam edildi. 3. Ceza Dairesinde görülen duruşmaya tutuksuz sanıklar Tahsin Erdaş, Fikret Baği, Vedat Erol, Zinet Erdaş, Mehmet Deniz, Zuhal Dalçin ve avukatları katıldı. İçişleri Bakanlığı ve Mardin Valiliğinden temsilcilerin yer aldığı duruşmayı, şehit kaymakamın babası Asım Safitürk ve ağabeyi Ali Haydar Safitürk ile ailenin avukatlarının yanı sıra Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri de katıldı.

    Safitürk’ün telefonu açılmıyor

    Duruşma mahkeme başkanının bir önceki duruşmada verilen kararların yerine getirilip getirilmediğine dair bilgi vermesiyle başladı. Başkan, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı’nın patlama öncesinde binadaki kameraların sökülüp sökülmediğine dair bir bilgilerinin bulunmadığı cevabını verdiğini belirtti. Derik ilçesinde bulunan Çadırkentle ilgili açılan bir soruşturma dosyasının olmadığı bilgisine ulaşıldığını aktaran Başkan, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığına gönderilen şehit kaymakam Muhammet Safitürk’ün telefonunun sıvı temasına bağlı olarak oluşan orozyon, aşınma ve kısa devrelerden dolayı açılamadığını söyledi. Duruşmada söz alan sanıklar ise bir önceki beyanlarını tekrar ederek beraatlarını talep etti.

    “Neden ambulans helikopter kaldırılmıyor”

    Sanıkların ardından söz alan baba Asım Safitürk, yerel mahkemenin verdiği kararı doğru bulmadıklarını söyledi. Dönemin emniyet amirinin görevini yerine getirmediğini belirten Safitürk, “Oğlum patlamanın ardından sağlık ocağına götürülüyor. Devletin kaymakamı için neden ambulans helikopter kaldırılmıyor. Patlamadan sonra 4 saat boyunca oyalanıyorlar. O esnada oğlum kan kaybediyor. Görevlilerin büyük ihmali var. Ben hala emniyet amirinin görevde olmasına şaşırıyorum. Amirin olaydan sonraki hareketleri bizi rahatsız etmiştir. Gerekli tedbiri almayan emniyet amirinden şikâyetçiyim” dedi.

    “Aradaki bağlantı bulunmalı”

    Duruşmada söz alan Şehit Kaymakamın ağabeyi Ali Haydar Safitürk, “Ceza alan kişi terör örgütüyle bağlantılıdır. Ancak patlamayla ilgili bir bağlantı görmedik. 19 defa Mardin’e gittik. Mahkemede delil sayılması gerekenler delil olarak kabul edilmedi. Patlamadan sonra kardeşimin yakın koruması Mehmet’e ‘Sana neden bir şey olmadı’ diye sordum. O da bana ‘Bu olayı emniyet amiri yaptı’ dedi. Bu cümleyi cenazeden sonra da söyledi. Ancak koruma Mehmet bunu mahkemede ifade etmedi. Emniyet amiri olay yerini karartıyor. Emniyet amiri olay yeri inceleme yapılmadan olay yerini yıkatıyor. Biz bu olayı PKK’lıların yapmadığını söylemiyoruz. Biz aradaki bağlantının bulunmasını istiyoruz. Emniyet amiri bu davada tutuklu yargılanmalıdır” ifadelerini kullandı.

    Safitürk ailesinin avukatı Önder Balcı ise, sanıkların ceza almasını istediklerini belirterek, “Hakan Kutluay’ın görevi kötüye kullanmadan ceza aldığı dosya incelenirse Kutluay’ın bu olayla ilgili etkisi görülecektir” şeklinde konuştu. Avukat savunmalarının ardından iddia makamı mütalaasını açıkladı. Mütalaada sanıkların suç tarihi öncesinde HTS kayıtlarının incelenerek terör örgütü mensuplarıyla bir iletişim kurup kurmadıklarının soruşturulmasını, İlçe emniyet amiri Hakan Kutluay hakkında Derik Asliye Ceza Mahkemesindeki dosyanın istenmesini, olaydan doğrudan zarar görmeyen Mardin Valiliği, Defterdarlığı ile İç İşleri Bakanlığının dosyadan katılımlarının düşürülmesini talep edildi.

    Kısa bir aradan sonra mütalaayı değerlendiren mahkeme heyeti, sanıkların HTS kayıtlarının Emniyet Müdürlüğü ve Jandarma tarafından incelenerek suç tarihinden önce terör örgütü mensuplarıyla iletişime geçip geçmediklerinin tespit edilmesine, Tahsin Erdaş ile Vedat Erol hakkındaki kovuşturma dosyalarının suretlerinin dosyaya alınmasına, Safitürk’ün koruma polisi tanık Mehmet Kahraman hakkındaki dosyanın incelenmek üzerine istenmesine, incelemesi biten telefonunun katılan vekiline iadesine, Mardin Valiliği ve Defterdarlığının katılan sıfatlarının düşürülmesine, Ali Haydar Safitürk’ün taleplerinin değerlendirilmesine ve bir sonraki duruşmanın 12 Ocak’ta görülmesine karar verdi.

    “Emniyet amiri bu olayı PKK ile birlikte yaptı”

    Duruşmanın bitmesinin ardından Safitürk ailesi Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi önünde basın mensuplarına açıklamada bulundu. Açıklamada konuşan ağabey Ali Haydar Safitürk, ortada büyük bir ihmalin olduğunu kaydetti. O dönemki emniyet amiri olan Hakan Kutluay’ın olayda bir sürü ihmali olduğunu belirten Safitürk, “Bu olayda ismi geçen emniyet amirinin tutuklanması, yargılanması ve olaya katılması gerekmektedir. Çünkü bizzat şehide hakaret eden bir sürü eylem içerisindedir. Şehidin elbisesini, kimliğini, kanlı elbiselerini soruşturmadan kaçırır bir şekilde zamanın kaymakam konağı kalorifercisi ile yani olayla ilgilis olmayan bir kişiyle cenaze günü bize teslim etmiştir. Bu kişi duruşmaya neden katılmıyor? Amir bize hesap soracağını söylemekte ve bizi tehdit etmektedir. En kısa zamanda bunun tutuklanarak bu olayla ilgili yargılanması gerekmektedir. Bu süreçteki tanık beyanları ve elimize geçen belgeler Hakan Kutluay’ın bu olayın organizatörü olduğunu gösteriyor. Bu olayı PKK ile birlikte yaptı” ifadelerine yer verdi.

    Adalet Bakanı’na seslendi

    Mahkeme çıkışı açıklamalarda bulunan baba Asım Safitürk ise, “Ben emniyet mensuplarını çok seviyorum ve saygı duyuyorum. Ancak oradakiler, her gün nöbette olanlar, görevli olanlar neredeydiler, ne yaptılar? Ben hükümetten şunu istiyorum. Devleti temsil eden bir kaymakam makamında katlediliyor. Ancak hala olayı kimin işlediği belli değil. Bir tek adam tutukludur. Benim oğlum canice, haince, suçu yokken acımasızca makamında katledildi. Bunun sonucunda bir tek kişiye 2 kez ağırlaştırılmış müebbet cezası veriyorlar. Ben buna inanmıyorum. Adalet bakanına sesleniyorum katillerin meydana çıkması lazım. Ben sadece bunu istiyorum. Çocuğumun katillerini istiyorum. Benim çocuğum devlete hizmetten başka bir şey yapmadı” diye konuştu.

  • Minik Leyla’nın davasında 3 tanık daha dinlenecek

    Minik Leyla’nın davasında 3 tanık daha dinlenecek

    Ağrı’da iki sene önce kaybolduktan sonra cansız bedeni bulunan Leyla Aydemir’in davasının 2 Ekim Cuma günü görülecek duruşma öncesi UCİM Genel Başkan Danışmanı ve Erzurum İl Temsilcisi Avukat Ayşegül Aydoğan açıklamalarda bulundu. Aydoğan, “Mahkeme yargılamayı uzatma maksatlı olarak 3 tane daha tanığın dinlenmesine karar verdi. Biz artık karar çıksın istiyoruz” dedi.

    Ağrı’da15 Haziran 2018 yılında Ramazan Bayramı’nda gittiği dedesinin köyünde kaybolan ve 18 gün sonra cansız bedeni bulunan 4 yaşındaki Leyla Aydemir’in davasının 5. duruşması 2 Ekim Cuma günü Ağrı 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek. Kararın çıkması beklenen davada mahkeme tarafından önceki duruşmalarda tanık listelerinde yer alan fakat duruşmalara katılmayan Kerem Aydemir, Dilaver Aydemir ve Gülcemal Aslan isimli 3 tanığın dinlenilmesi için zorla getirtilme kararı verildi. Öte yandan Leyla Aydemir davası hakkında savcı tarafından tamamlanan mütalaa da tutuklu yargılanan amca Yusuf Aydemir (43), akrabası Mehmet Ali Aydemir (33) ve köylüsü Besim Dursun’un (48) fikir ve eylem birliği içerisinde Leyla’yı öldürdüğünün anlaşıldığını belirtilerek ağırlaştırılmış müebbet ve 14’er yıla kadar hapis cezası verilmesini istenmiş, tutuksuz sanıklar Ayşe Artam (38) ve Yıldırım Artam (41) hakkında cinayete ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna yardımdan 29 yıl dörder aya kadar hapis cezası talep eden savcı, amca Musa Aydemir (29) ve Besim Dursun’un eşi Hatun Dursun’un (56) ise beraat ettirilmesini istemişti.

    “Musa Aydemir ve Hatun Dursun katillere yardım etme nedeniyle de olsa işin içindeler”

    Amca Musa Aydemir ve Hatun Dursun’un beraat kararına tepki gösteren UCİM Genel Başkan Danışmanı ve Erzurum İl Temsilcisi Avukat Ayşegül Aydoğan, “Yaklaşık 2.5 sene önce Ağrı’da Leyla Aydemir küçücük mavi gözlü kızımız katledildi ve 2.5 senedir yargılama sürüyor. 2 Ekim’de duruşma tarihi verildi ve artık kararın çıkmasını bekliyoruz. Bir önceki celsede savcı mütalaasını verdi. Mütalaada 5 sanığın ağırlaştırılmış müebbet cezasını isteyen savcımız, Musa Aydemir ve Hatun Dursun hakkında ise beraat kararının verilmesini istedi. Biz buna karşı çıktık çünkü Musa Aydemir ve Hatun Dursun’un da her ne kadar işin içinde tamamen olmasalar da yardım etme nedeniyle bu suçun bir parçası olduklarını hepimiz biliyoruz. Bununla ilgili de beyanlarımızı verdik” dedi.

    “Mahkeme yargılamaya uzatma maksatlı 3 tane daha tanığın dinlenmesine karar verdi”

    3 tanığın ifadelerinin aynı olmasından dolayı dinlenilmesinden vazgeçilmesi gerektiğini kaydeden Aydoğan, “Savcı mütalaasının verilmiş olmasına rağmen mahkeme yargılamayı uzatma maksatlı olarak 3 tane daha tanığın dinlenmesine karar verdi. 3 tane tanığın hiçbir şekilde esasa ilişkin değişik bir şey söylemeyeceği bahsiyle Ağrı Barosu’ndan yetkilendirilmiş UCİM Avukatları ve Erzurum Barosu Avukatları olarak tanıkların dinlenilmesinden vazgeçilmesini mahkeme heyetinden duruşma öncesi talep ettik. 2 Ekim’de ki duruşmada da tanıkların dinlenilmesinden vazgeçilmesini isteyeceğiz” diye konuştu.

    “Karar çıkmadıkça her celse sonrası Leyla’nın katilleri aramızda dolaşıyor”

    UCİM Genel Başkan Danışmanı ve Erzurum İl Temsilcisi Avukat Ayşegül Aydoğan, “2 Ekim’de artık kararın çıkmasını istiyoruz. Toplam 8 celsedir devam eden ve 9’ncu celsesi gerçekleştirilecek olan Leyla’nın davasında kararın çıkması demek artık katillerin dışarıda ellerini kollarını sallayarak gezmemesi demek. Kamuoyu vicdanının artık rahatlaması demek. Her celse sonrasında Leyla’yı öldürenler aramızda, dışarıda serbest bir şekilde dolaşıyor. UCİM olarak kalabalık bir şeklide Ağrı’da olacağız. 2 Ekim’de herkesin orada olmasını istiyoruz. Çünkü artık yargılama sona ermeli ve karar çıkmalı” açıklamalarında bulundu.

    Ne Olmuştu?

    Ağrı’da şehir merkezinde yaşayan Şükran ve Nihat Aydemir çiftinin 7 çocuğundan 6’ncısı olan Leyla Aydemir, 2018 yılında Ramazan Bayramı dolayısıyla geldikleri dedesinin yaşadığı Bezirhane köyünde, 15 Haziran günü kayboldu. Tüm Türkiye’nin bulunması için seferber olduğu Leyla’nın 18 gün sonra, köye 3 kilometre uzaklıktaki Kurudere mevkiinde cansız bedeni bulundu. Su içinde bulunan küçük kızın babası Nihat Aydemir’in kuzeni Mehmet Ali Aydemir (33), 18 Temmuz günü ’kasten öldürme’ suçundan tutuklandı.

    ’7 sanığa dava açılmıştı’

    Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığınca Mehmet Ali Aydemir’in de aralarında olduğu 7 sanık hakkında çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet, iştirak halinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da 14’er yıla kadar hapis cezası istemiyle 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne dava açıldı.

    Davanın 20 Eylül 2019 günü görülen ilk duruşmasında, baba Nihat Aydemir sanıklardan şikayetçi olmamış anne Şükran Aydemir ise şikayetçi olmuştu. Mahkeme heyeti, Leyla’nın amcası Yusuf Aydemir’i ’suçu işlediğine yönelik somut deliller bulunduğu ve dinlenilmeyen tanıklar üzerinde baskı kurma ihtimali olduğu’ gerekçesiyle tutuklarken 19 Aralık 2019 günü, dosya üzerinden yapılan tutukluluk değerlendirmesinde ise Mehmet Ali Aydemir, ’mevcut delil durumu ile tutuklulukta geçen süre ve dosyanın geldiği aşama’ dikkate alınarak, adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.

    Korona virüs tedbirleri kapsamında 3 Temmuz 2020’ye ertelenen davada Cumhuriyet savcısı, esas hakkında mütalaasını mahkemeye sundu. Baba Nihat Aydemir ile sanık Besim Dursun’un oğlunun Kanada’ya gönderilmesinden kaynaklı para meselesi olduğu anlatılan mütalaada, sanık Dursun’un olaydan birkaç yıl önce Aydemir’e, “Yemin olsun ben sana ciğer acısını yaşatacağım, ben seni ciğerinle terbiye edeceğim” diye sözler söylediği kaydedildi. ’Yiğit’ kod adlı gizli tanığın, taziye ziyareti sırasında Yusuf Aydemir ve Besim Dursun’un evden sık sık çıkıp, geri döndüklerini bildirdiği ifade edilen mütalaada, Leyla’nın sanık Dursun’un evinin önünden kaybolduğunun diğer tanıkların ifadeleriyle de sabit olduğu vurgulandı. Mütalaada, “Yapılan HTS incelemesinde, sanık Yusuf ve Besim’in maktul Leyla’ya ait cesedin bulunduğu sırada görüşme gerçekleştirdikleri tespit edilmiştir” denildi.

    ’Baba ile amca arasında husumet’

    Baba Nihat Aydemir ile Leyla’nın amcası Yusuf Aydemir arasında da miras ve alacak meselesi yüzünden husumet olduğu ifade edilen mütalaada, tutuklu amcanın teknik takibe takılan telefon kayıtlarına da yer verilirken şöyle denildi:

    “Sanık Yusuf Aydemir’in sanık Besim Dursun ile yakın arkadaşlığının olduğu, maktul Leyla’nın kaybolduğu gün taziye evinde sanık Yusuf ve Besim’in sürekli bir yerlere gidip tekrar döndüğü, maktul Leyla’yı, sanık Yusuf’un ortadan kaybolduğu yere doğru yönlendirdiği ve Leyla’nın kaybolmadan önce sanık Yusuf’un yanında olduğu tanık beyanlarından anlaşıldığı, Yusuf’un tape kayıtlarında, kolluk görevlilerine bir şey anlatmadığını, diğerlerinin de anlatmamaları ile kolluk ekiplerine dikkat etmeleri yönünde konuşmalar yaptığı saptandı.”

    ’Sanığın maktulün bulunması için çalışan görevlileri yanılttığı ve yanlış yönlendirdiği de sabittir’

    Sanık Mehmet Ali Aydemir’in ise Leyla’yı ablası Ayşe Artam’ın evine bıraktığı kaydedilen mütalaanın devamında, “Maktulün cesedine ulaşıldığı sırada kolluk ekiplerince tutulan tutanağa göre, cesedi jandarma ekipleri dışında kimsenin görmemesine rağmen sanık Mehmet Ali, Leyla’nın kıyafetsiz olduğunu ve kıyafetlerini arayacağını ekiplere bildirdi. Sanık Mehmet Ali’nin maktulün kıyafetsiz bulunduğunu bilmesi, hayatın olağan akışına aykırıdır. Sanığın ayrıca maktulün bulunması için çalışan görevlileri yanılttığı ve yanlış yönlendirdiği de sabittir” denildi.

    ’Berat edilmesi istendi’

    Cumhuriyet savcısı amca Musa Aydemir ile ilgili olarak da mütalaada, “Her ne kadar sanık Musa’nın telefonunda, maktulün videosu olsa da sanığın müştekilerin evinde yaşamış olduğu, aralarında hiçbir husumet bulunmayışı, sanığın videoyu çekmekteki amacının sosyal medyada paylaşmak olduğu, bu hususun aleyhte delil olarak kullanılmasının olağan hayat akışına uygun olmadığı, sanık hakkında diğer sanıkların aksine ve olay tarihinde 3 yaşında olan ve yargılama aşamasındaki uzman raporuyla beyanına itibar edilemeyecek olan Üzeyir’in ifadeleri dışında aleyhine hiçbir tanık beyanının bulunmayışı dikkate alındığında sanık hakkında şüpheden sanık yararlanır ilkesi doğrultusunda, delil yetersizliğinden beraatına karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir” dedi.

    ’Tutuklanmaları istendi’

    Yargılama aşamasında müştekilerin şikayetlerinden vazgeçtikleri ancak söz konusu suçun şikayete bağlı olmadığının hatırlatıldığı mütalaada, Yusuf Aydemir, Mehmet Ali Aydemir ve Besim Dursun’un fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettikleri, üzerlerine atılı ve eylemlerine uyan ’kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı kasten öldürme’ suçlarını iştirak halinde işledikleri bildirildi. 3 sanığın ağırlaştırılmış müebbet ve 4 yıldan 14’er yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları talep edildi.

    Ayşe Artam ve Yıldırım Artam’ın da ’cinayete ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna yardım’ suçlarından 29 yıl 4’er ay hapisle cezalandırılmalarını isteyen savcı, amca Musa Aydemir ve Hatun Dursun hakkında ise delil yetersizliğinden beraat kararı verilmesini talep etti.

    Cumhuriyet savcısı, tutuksuz sanıklar Mehmet Ali Aydemir, Besim Dursun, Ayşe Artam ve Yıldırım Artam’ın, hükümle birlikte tutuklanmalarına karar verilmesini de talep etti.

  • Bolu’da 4 kişinin öldüğü cinayet davasında baba ve oğullarına ceza yağdı

    Bolu’da 4 kişinin öldüğü cinayet davasında baba ve oğullarına ceza yağdı

    Bolu’nun Seben ilçesinde iki akraba aile arasında çıkan ve 4 kişinin öldüğü cinayet davasında baba ve oğullarına ceza yağdı. Mahkeme yargılanan baba Zeki Büyüktopaç’a 85 yıl 6 ay, oğulları Mustafa Büyüktopaç’a 83 yıl 6 ay, Onur Büyüktopaç’a 76 yıl 6 ay hapis cezası verdi.

    Olay, 2018 yılı Şubat ayında Seben ilçesi Çeltikdere köyünde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Seben ilçesi Çeltikdere köyünde amca çocukları oldukları öğrenilen Ayhan ile kuzeni Zeki Büyüktopaç’ın çocukları arasında, yaşadıkları evlerin ortasındaki odunluk inşaatıyla ilgili bulunan husumet tekrar alevlenerek kavgaya dönüştü. Kavganın büyümesi üzerine olay yerine gelen Zeki Büyüktopaç, yanında bulunan tüfekle kuzeni Ayhan ile birlikte eşi Emine, oğlu Taşkın, kardeşi Zekiye Büyüktopaç’a arka arkaya ateş etti. Mermilerin isabet aldığı Ayhan, Emine, Taşkın ve Zekiye olay yerinde yaşamını kaybetti. Olaydan sonra jandarma ekipleri tarafından gözaltına alınan şüpheliler Onur Büyüktopaç, babası Zeki, kardeşi Mustafa, dedesi Hasan ve anneannesi Hatice Büyüktopaç adliyeye sevk edildi. Savcılık sorgularının ardından mahkemeye çıkan 5 şüpheliden Onur, babası Zeki, kardeşi Mustafa, dedesi Hasan Büyüktopaç tutuklanarak cezaevine gönderildi. Şüphelilerden Hatice Büyüktopaç ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Bir süre tutuklu kalan dede Hasan Büyüktopaç da, tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.

    Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “silahla kemik kırığı oluşacak şekilde kasten yaralama”, “kasten öldürme”, “birlikte eylem ve fikir birliği içinde öldürmeye teşebbüs”, “silahla tehdit” ve “korku, kaygı ve panik oluşturacak şekilde silahla ateş etme, ruhsatsız silahlarla mermileri satın alma veya taşıma, bulundurma” suçlarından yargılanan tutuklu sanıklar Zeki, Mustafa ve Onur Büyüktopaç, tutuklu bulundukları cezaevinden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katılırken, tutuksuz sanıklar Hasan ve Hatice Büyüktopaç ile müşteki sanık durumunda olan tutuksuz Metin ve Soner Büyüktopaç salonda hazır bulunarak katıldı.

    Cumuhuriyet Savcısı’nın mütalaasının ardından savunma yapan tutuklu sanık Onur Büyüktopaç, “Eğer bu sonucun olmasını isteseydim o an çalıştığım yerde bulunan kazma ve kürekle olay yerine gidebilirdim. Biz sadece seslere doğru gittik. Aldığım keser darbesi nedeniyle olay yerine babamın dahi geldiğini hatırlamıyorum. Beraatimi ve tahliyemi talep ederim” dedi. Sanık Mustafa Büyüktopaç ise, kardeşinin ifadelerine katıldığını belirterek tahliye ve beraatini istedi.

    “Silah kullanmasam çocuklarım ölecekti”

    Tutuklu sanıklardan Mustafa ve Onur Büyüktopaç’ın babası sanık Zeki Büyüktopaç, hedef gözetmeden ateş ettiğini belirterek, “Çocuklarımı o şekilde görünce hem çocuklarımı hem de beni öldürecekleri korkusuyla üzerimde taşıdığım silahı çıkararak önce havaya ateş ettim. Sonra da hedef gözetmeden ateş ettim. O esnada Soner ve Metin’i de öldürebilirdim ama öldürmedim. Ben çok üzgün ve pişmanın. Böyle olmasını istemezdim. Ben silah kullanmasam benim çocuklarım ölecekti” şeklinde konuştu.

    Tutuksuz müşteki sanıklar Soner ve Metin Büyüktopaç, beraatlerini talep ederek sanıkların cezalandırılmasını istedi. Savunmaların ardından mahkeme heyeti tutuklu sanık baba Zeki Büyüktopaç’a 85 yıl 6 ay, oğul Mustafa Büyüktopaç’a 83 yıl 6 ay ve diğer oğul Onur Büyüktopaç’a 76 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Sanıklardan Hasan Büyüktopaç ise Mehmet Büyüktopaç’a karşı işlediği yaralama suçundan 9 yıl hapis cezası aldı. Metin Büyüktopaç’ın ise kasten yaralama suçundan 1 yıl 9 ay 2 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar veren mahkeme heyeti, hükmün açıklanmasını geriye bıraktı.

  • Dev uyuşturucu operasyonu davasında sanıklara 730 yıl hapis cezası

    Dev uyuşturucu operasyonu davasında sanıklara 730 yıl hapis cezası

    Erzurum’da polis uygulama noktasında bir tırda 1 ton 535 kilogram eroin ele geçirilmesiyle ilgili 7’si tutuklu 8 sanığın yargılandığı davada karar açıklandı. Uyuşturucu baronu Mehmet Zeki Fidan’a 140 yıl olmak üzere toplam 7 sanığa 730 yıl 8 ay 14 gün hapis cezası verildi. Tutuksuz sanık Mazlum Özdemir ise beraat etti.

    24 Ocak 2019 tarihinde Erzurum-Erzincan karayolunda bulunan Aşkale uygulama noktasında şüphe üzerine durdurulan tırda yapılan aramada 1 ton 535 kilogram eroin ele geçirilmişti. Olayın ardından Emniyet Müdürlüğü ekiplerince derinleştirilen tahkikatta yakalanan 7 sanık, bugün Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesinde 6. kez hakim karşısına çıktı. Uyuşturucu şebekesinin lideri olduğu öne sürülen tutuklu sanık Mehmet Zeki Fidan ile Saruhan Özçelik, Ali Yıldırım, Mahmut Mısır, Ahmet Özdemir, Erdal Ergi, Hacı Karahan ve tutuksuz sanık Mazlum Özdemir, polisin yoğun güvenlik önlemleri altında Erzurum Adliyesine getirildi.

    Toplam bin 314 yıl hapis cezası istendi

    Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, kurulan örgüte üye olmak”, “uyuşturucu veya uyarıcı madde ithal etmek” ve “ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma, taşıma veya bulundurma” suçlarından 169 yıl 6 aya kadar 7 sanık için toplam bin 314 yıl hapisle cezalandırılması istendi. Saat 10.30 sıralarında başlayan duruşmada cumhuriyet savcısı, dava dosyasına önceden sunduğu esas hakkındaki mütalaa doğrultusunda karar verilmesini talep etti.

    “Böyle bir duruşmada sanık olduğum için utanıyorum”

    Duruşmada ilk savunmayı yapan sanık Mahmut Mısır, suçu olmadığını ve böyle bir duruşmada sanık olduğu için utandığını ifade ederek, “Beni ailemle tehdit ettiler. Buradaki insanlar buz dağının görünen tarafı, bunların arkasında eminim başkaları var. Her yerde takır takır adam öldürülüyor. Korktuğumuz için ses çıkartmadık. Buradaki gümrükçüler de benim gibi suçsuz. Ben böyle bir duruşmada sanık olduğum için utanıyorum” dedi.

    “Kurban seçildim”

    Sanık Saruhan Özçelik ise, “Benim başıma gelenler birçok dizi ve filme konu olmuştur. Kullanıldım, kurban seçildim” ifadelerini kullandı.

    “F-16’dan korkmayan adamlar benden korkuyormuş, şaka gibi”

    Uyuşturucu baronu olduğu iddia edilen Mehmet Zeki Fidan da kendisine toplu olarak iftira atıldığını savunarak, “Mesajlarda benim işin planlayıcısı olduğum görülüyor. Benim nasıl konuştuğumu bütün celselerde gördünüz. Ama mesajlara baktığımızda ne kurallı cümle var ne başka bir şey. Sarhoştum da mesajları öyle mi yazdım. Benim bu mesajları böyle yazma ihtimalim yok. Mahmut Mısır diyor ki ’Beni tehdit etti.’ Ben bir anda onun idaresi altına girdim diyor. Aynı ifadesinde yine diyor ki, ’Ben 15 Temmuz hain darbe girişiminde tankların üzerine yürüyüp, F-16’ların bombalarının altında kalarak gazi oldum.’ F-16’dan korkmayan adamlar benden korkuyormuş. Bu nasıl bir iş anlamadım” şeklinde konuştu.

    Ardından diğer sanıklar Ali Yıldırım, Erdal Ergi, Hacı Karahan ve Ahmet Özdemir bir önceki savunmalarını tekrarlayıp haklarındaki iddiaları kabul etmediler.

    Barona 140 yıl hapis cezası

    Sanıklara son sözleri sorulduktan sonra kararını açıklayan mahkeme heyeti, örgüt lideri Mehmet Zeki Fidan’a “Örgüt Kurma ve Yönetme” suçundan 5 yıl, “Uyuşturucu Madde İthalinden” 135 yıl olması ile birlikte toplam 140 yıl hapis cezası ve 7 milyon 200 bin Türk Lirası adli para cezası, Mahmut Mısır ve Hacı Karahan’a “Örgüt Üyeliğinden” etkin pişmanlıkla birlikte 6 ay 7 gün hapis cezası ve “Uyuşturucu İthalatından” 126 yıl olan ceza etkin pişmanlıkla birlikte 52 yıl 6 ay hapis cezası ve 1 milyon 350 bin lira adli para cezası, Saruhan Özçelik’e “Örgüt Yöneticiliğinden” 5 yıl, “Uyuşturucu İthalatından” 135 yıl hapis cezası ve 3 milyon 600 bin adli para cezası, “6136 sayılı kanuna muhalefetten” ise 2 yıl hapis ve 2 bin lira adli para cezası, Ali Yıldırım’a “Örgüt Üyeliğinden” 2 yıl 6 ay hapis, “Uyuşturucu İthalatından” ise 126 yıl hapis cezası ve 3 milyon 240 bin lira para cezası, Erdal Ergi ve Ahmet Özdemir’e “Örgüt Üyeliğinden” 2 yıl 1 ay, “Uyuşturucu İthalatından” 105 yıl hapis cezası ve 2 milyon 700 bin adli para cezası verildi. Tutuksuz sanık Mazlum Özdemir ise her iki suçtan da beraat etti. Öte yandan 7 sanığın tümüne uyuşturucu ithalatından verilen ceza TCK 61/7 gereği 30 yıla düşürüldü.