Etiket: Davası

  • Sekmen: “Bu milletin davası vatanı için can verenlerin davasıdır”

    Sekmen: “Bu milletin davası vatanı için can verenlerin davasıdır”

    Erzurum Kongresi’nin 100. yıldönümü kentte düzenlenen coşkulu törenlerle kutlandı.

    Törenler ilk olarak Havuzbaşı’nda başladı. AK Parti Erzurum Milletvekilleri Selami Altınok, Zehra Taşkesenlioğlu ve İbrahim Aydemir, Erzurum Valisi Okay Memiş, 9. Kolordu Komutanı Tümgeneral Veli Tarakçı ve Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’in de katıldığı törende ilk olarak Atatürk Anıtı’na çelenk konuldu.

    Saygı duruşu ve akabinde okunan İstiklal Marşı sonrası Başkan Mehmet Sekmen, günün anlam ve önemini belirten bir konuşma yaptı. Başkan Sekmen, şunları kaydetti: “Bilindiği gibi asırlar önce pek çok cephede düşmana karşı savaşan evlatlarımızın yüz binlercesi şehit olup kara toprağın bağrına düştü. Güzel memleketimiz, maalesef, savaşın yenik tarafında sayıldı ve 30 Ekim 1918’de, İtilaf Devletleriyle, Mondros Mütarekesi’ni imzalamak zorunda kaldı. Hatırlandığı gibi; bu anlaşmanın bir sonucu olarak ordularımız terhis edildi. Askerlerimizin silahları toplandı. Limanlarımıza, kışlalarımıza el konuldu. Bu felaketler yaşanırken Yunanlılar İzmir’e asker çıkardı. Düşman donanması İstanbul’a girdi. Karadeniz ve Doğu Anadolu’da hain planlar devreye sokuldu. Akdeniz bölgesinde Fransızlar ve İtalyanlar her türlü fesadı çevirir oldu.

    Bu vahim gelişmeler karşısında vatanına sahip çıkmak üzere harekete geçen milletimiz, her yerde Müdafaayı Hukuk Cemiyetleri kurdu. Erzurum Müdafaayı Hukuk Cemiyeti de, Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz bölgesi dâhil, bölge illerinden gelen delegelerle, Erzurum’da büyük bir kongre düzenledi. İşte, o karanlık günlerde, Mustafa Kemal Paşa, 3. Ordu Müfettişi sıfatıyla, Millî Mücadele’yi teşkilâtlandırmak üzere, İstanbul’dan, vapurla Anadolu’ya gönderildi. Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıktı. Havza-Amasya-Tokat-Sivas-Erzincan üzerinden 3 Temmuz 1919 günü Erzurum’a geldi. 23 Temmuz’da toplanan Erzurum Kongresi’ne Başkan seçildi. Mustafa Kemal Paşa’nın genel durumu izah eden açılış konuşmasından sonra çalışmalara geçildi. 7 Ağustos 1919’da sona eren kongrede alınan kararlar milletimizin kurtuluşunu ve Cumhuriyetimizin doğuşunu sağladı. 23 Temmuz Erzurum Kongresi’nde milletimizin kaderini değiştiren şu önemli kararlar milli iradenin temellerini attı: ‘Milli sınırlar içerisinde Vatan bir bütündür, parçalanamaz. Kuvayı Milliye’yi amil ve iradeyi hâkim kılmak esastır. Manda ve himaye kabul edilemez. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı Osmanlı Hükümeti’nin dağılması halinde, millet topyekûn kendisini savunacak ve direnecektir’ İşte bu kararlar Erzurum’dan tüm dünyaya verilen en büyük hürriyet mesajlarıydı.”

    ERZURUM KONGRESİ’NİN ÖNEMİ

    Başkan Sekmen konuşmasında kongrenin önemini şöyle ifade etti: “Aziz milletimizin varlığına, birliğine ve cennet vatanımızın bölünmez bütünlüğüne göz diken emperyalist güçler, bundan tam 100 yıl önce aslında bize kefen biçmeye kalktılar. Bu millete esareti dayattılar, bizi tarihten silmekle tehdit ettiler. Şan ve şerefle dolu tarihsel geçmişimizi hedef, milli ve manevi değerlerimizi heder etmeye çalıştılar. Karşımızda kimler yoktu ki! Türk milletine düşman ne kadar unsur varsa, karşımıza dikildi. Haçlı emeller karşımıza dikildi. Teslimiyetçiler ve hıyanete yol arayanlar, karşımıza dikildi. Mandacılar, himayeciler ve bu fikre yandaşlık edenler, karşımıza dikildi. Kısacası; bundan 100 yıl önce, deyim yerindeyse yedi düvel, necip milletimizin karşısına dikildi. O yıllarda yorgunduk; savaş, işgal ve mezalim yüzünden yaralıydık, bitkin ve yılgındık belki ama inancımız, imanımız ve milli ruhumuzla yine de dimdik ayaktaydık İşte böyle bir atmosferde toplandı Erzurum Kongresi” Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, “Bundan 100 yıl önce tam da bugün Erzurum’da yakılan kurtuluş meşalesi, hürriyet aşkının, milli şuur ve ahlakın, sabrın, aklın, asalet ve cesaretin sembolü oldu. Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde Erzurum’da şahlanışa geçen milli irade, devletimizin yeni yol haritasına dönüştü” diye konuştu. “Aziz milletimizin heyecan ve haysiyeti, azmi ve cesareti sayesinde Erzurum Kongresi, aslında Milli Mücadele’nin ruhunu teşkil etti; emperyalistlerin, işbirlikçilerin, içte ve dışta ne kadar hain varsa hepsinin karşısında yıkılmaz bir sur haline geldi” diyen Başkan Sekmen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Nitekim Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar çok açıktı: ‘Milli sınırlar içerisinde vatan bir bütündü, asla bölünemezdi!’ ‘Manda ve himaye kesinlikle kabul edilemezdi ve esas olan Milli İradeyi hâkim kılmaktı!’ İşte bu kararlar; necip Türk Milleti’nin katl-i istikbaline ferman yazmaya çalışanlara vurulmuş en büyük tokat oldu Kongrenin son günü olan 7 Ağustos’ta kapanış konuşmasını yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Erzurum Kongresi’ni şöyle özetlemişti: ‘Kongre; bütün cihana karşı milletimizin mevcudiyetini ve birlikteliğini gösterdi. Tarih; kongremizi şüphesiz ender ve büyük bir eser olarak kaydedecektir. Erzurum Kongresi işte bu yönüyle Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolda atılmış en önemli ve en büyük adımdır. Çünkü arkasında azim vardır, kararlılık vardır Hürriyet sevdası vardır, vatan aşkı vardır. Yokluk ve yoksulluk içerisinde olmasına rağmen necip milletimizin üstün fedakârlığı, gayreti ve de kahramanlığı vardır

    Kaldı ki; Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya: ‘Bu milletle neler yapılmaz ki!’ dedirten irade, işte tam da budur.”

    “BU MİLLETİN DAVASI VATANI İÇİN CAN VERENLERİN DAVASIDIR”

    Başkan Sekmen, konuşmasında anlamlı mesajlar verdi. Sekmen, sözlerini şöyle tamamladı: “Ve bilinmelidir ki; aradan değil 100 yıl, kaç asır geçerse geçsin, bu milletin istiklal ve istikbaline olan bağlılığı kesinlikle değişmeyecek, zayıflamayacak ve tükenmeyecektir. Şu da unutulmamalıdır ki. Emperyalist güçlere karşı verdiğimiz mücadele, sadece geçmişte kalmamış, bugün bile halen devam etmektedir. Türkiye üzerinde oynanan oyunlara her gün yenileri eklenmekte; bir takım dış güçler ve onlara içeride taşeronluk yapan kimi işbirlikçiler, türlü tuzaklar kurarak ve çeşitli musibetler peydahlayarak aziz milletimizle uğraşmayı bugün olmuş sürdürmektedirler Bu sebeple geçmişte olduğu gibi, bugün ve bundan sonra da, ihanetin her türlüsüne karşı dikkatli ve fitnenin her çeşidine karşı uyanık olmak zorundayız

    Bugün, yani Erzurum Kongresi’nin 100’üncü yıldönümünde bir kez daha ifade ediyor ve diyoruz ki: Bu milletin davası; nefsinden ve nefesinden feragat edip, vatanı için can verenlerin davasıdır. Bu milletin davası; her biri ay yıldızlı birer bayrak olup, yere düşmeyenlerin davasıdır. Ve bu milletin davası; devlet davasıdır, millet davasıdır, vatan ve hürriyet davasıdır.

    Dolayısıyla tıpkı 23 Temmuz 1919’da olduğu gibi, bugün ve bundan sonra da sesimiz ve sözümüzle tek olacak, ecdadımızın ve milletimizin şanını, şerefini ve namını Allah’ın izniyle yere düşürmeyeceğiz.”

    Konuşmaların ardından halk oyunları gösterileri yapıldı. Bu arada Erzurum Kongresi’nin 100. yıldönümü etkinliklerine katılmak üzere kente gelen TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop ve beraberindekiler, kortej yürüyüşü sonrası Erzurum Kongre binasında milli mücadele günlerinin canlandırıldığı törene katıldı. Erzurum Kongresi’nin 100. yıldönümü etkinlikleri diğer programlarla devam etti.

  • Sözcü Gazetesi davası karar için ertelendi

    Sözcü Gazetesi davası karar için ertelendi

    Sözcü Gazetesi sahibi Burak Akbay ve yazarlarının FETÖ’den yargılandığı davada mahkeme savunmaları için son kez ek süre vererek duruşmayı karar için erteledi.

    Sözcü Gazetesi sahibi Burak Akbay ve içlerinde gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz’ın da bulunduğu 9 gazete çalışanının FETÖ’den yargılanmasına devam edildi. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada sanıklar Necati Doğru, Metin Yılmaz, Yonca Yücekaleli, Mustafa Çetin, Mediha Olgun, Yücel Arı ve Gökmen Ulu hazır bulundu. Sanık yazar Emin Çölaşan duruşmaya Ankara Adliyesi’nden SEG-BİS’le bağlandı. Duruşmada CHP milletvekilleri Muharrem Erkek, Umut Oran ve Mahmut Tanal, Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül, Gazeteci Uğur Dündar, CHP eski Milletvekili Muharrem İnce, sanıklar ve avukatlar da izleyici olarak yer aldı.

    Duruşmada savunmasını yapan Sözcü Gazetesi yazarı sanık Necati Doğru, “Ben 44 yıllık gazeteciyim. Mahkeme binalarına çok tanıdık bir insanım. Ben 3 yazımda FETÖ’yü nasıl aklamışım. Bununla ilgili iddianamede tereddütsüz kanıt olması lazım. FETÖ’cüler yazımı okumuş da ‘Aaa Necati bizi aklamış, darbe yapalım mı’ demişler. Savcılar, FETÖ örgütünden haberli olduğuma dair kurgu yapıyor. Kanıt olarak yazdığım cümleler gösteriliyor. En çok üstünde durdukları cümle ‘naylon darbeciler.’ Gazetecilik muhalefet mesleğidir. Ben hep muhalefet yazan bir insan oldum. Bu yüzden 9 gazete değiştirdim. Sözcü Gazetesini laikler okuyor, Atatürkçüler okuyor. FETÖ’yü aklayacak bir kelime yazsam, okurlar beni yıkarlar. Ben iktidarın da iktidara gelmek isteyenlerin de uşağı olmadım. Benim ne ahlakım, ne hayatım FETÖ’nün yanından geçemez. Benim şerefli yaşama hakkımı elimden almayın. Beraatimi istiyorum” şeklinde konuştu.

    “Hiçbir örgüte bağlı değilim”

    Duruşmada savunmasını yapan gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz ise “Biz profesyonel gazeteciyiz. Biz taraf tutmayız. Biz halk ne istiyorsa onları yazar, halka veririz. Haber, haberdir. Haber suç aleti olabilir mi? Hiçbir örgüte bağlı değilim. Yapılan haberler size göre suçsa yapacak bir şeyim yok. Beraatimi talep ediyorum” dedi.

    Yılmaz’ın ardından savunmasını yapan Yücel Arı da, “Kendi kendime savunma yazayım dedim ve yazmaktan vazgeçtim. Üstüme atılan suçları reddediyorum” ifadelerini kullandı.

    Savunmalarını yapmaları için söz verilen sanıklar Mustafa Çetin ve Yonca Yücekaleli savunmalarını hazırlamak için ek süre talep ettiler.

    Sanıkların savunmalarının ardından söz alan Avukat İsmail Yılmaz, “Yargı Reformu paketindeki bazı düzenlemelerin basın davasıyla ilgili olduğunu düşünmekteyim. Bu yüzden duruşmanın Eylül-Ekim aylarına alınmasını talep ediyorum” diye konuştu.

    Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıklar Mustafa Çetin, Yonca Yücekaleli’ye ve savunma yapmayan avukatlara savunma için ek süre verdi. Mahkeme, sanık Sözcü Gazetesi sahibi Burak Akbay’ın hakkındaki yakalanma emrinin devamına karar vererek, duruşmayı 4 Eylül tarihine erteledi

  • Isparta’daki Silahlı Suç Örgütü Davası

    Isparta’daki Silahlı Suç Örgütü Davası

    Isparta’da kurdukları 15 Temmuz İnisiyatifi Platformu Derneği ile kendilerini Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile mücadeleye adamış ve devletin yanındaymış gibi göstererek, ‘Çıkar amaçlı suç örgütü’ kurdukları iddia edilen 3’ü tutuklu 13 sanığın yargılandığı duruşmaya devam edildi.

    Suç örgütü kurmak ve yönetmek ile suçlanan tutuklu sanıklardan Mehmet G., kendisinin biri merhum, diğeri FETÖ’den tutuklu bulunan eski 2 valiye istihbarat danışmanlığı yaptığını savunarak, kendisinin para karşılığında yalnızca danışmanlık hizmeti sağladığını savundu. Emniyette verdiği ifade sonrasında savcılıkta etkin pişmanlık hükümlerinden neden yararlanmak istediği sorulan Mehmet G., mahkemede her 2 ifadesinin de geçersiz sayılması talebinde bulunarak, “Bir senaryo var, eksik yazılmış yerler var. Bu şekilde heyecan uyandırmaz” söyleminde bulundu.

    Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaya tutuklu sanıklar Ali Ç., Ercan M. ve Mehmet G. ile aralarında Isparta’da görev yapan bazı sanık konumundaki polislerin de bulunduğu tutuksuz sanıklar ve sanık avukatları katıldı. Duruşma, güvenlik gerekçesiyle adliyenin konferans salonunda yapıldı.

    Isparta Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan ve 2.Ağır Ceza Mahkemesinde kabul edilen iddianamede, eski kaymakam Mehmet G., eski gazeteci Ali Ç., iş adamı Nuri Ş., Muhammed M., Ercan M. ve polis memurları Bekir B., Nazmi E., Cengiz A. ve Cengiz G.’nin de aralarında bulunduğu 13 kişi sanık olarak yer aldı. Sanıkların ‘Silahlı suç örgütünü kurup yönetme, üye olma, görevi kötüye kullanma, iftira, yağmaya teşebbüs, dolandırıcılık, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme’ suçlarından cezalandırılması istendi.

    “Yardımcı oldum”

    Duruşmanın ikinci gününde sanıkların esasa ilişkin savunmalarıyla devam edildi.

    Tutuksuz sanıklardan Muhammed M., Isparta 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hacı Mustafa Yazıcı’nın sorduğu soruları yanıtlayarak, iddianameye ilişkin savunma yaptı. İddianamede, müşteki sanık konumundaki iş adamı Nuri Ş. ile tanıştırıldıktan sonra kendisine şantaj yapmak üzere görevlendirildiği öne sürülen sanık Aleyna Ö. olayıyla ilgili savunma yapan Muhammed M., “Aleyna benim arkadaşımdır. Bana ödevi olduğunu söyledi. Ben de kendisin tanıdığımız iş adamı Nuri Ş.’nin olduğunu belirterek, kendi aracımla oraya götürdüm. Başka bir amacım olsa, kendi aracımla petrol istasyonuna götürmezdim. Aleyna daha sonra Nuri Ş. ile aralarındaki mesajları bana gösterdi. ‘Kaplıcaya gidelim’ , ‘Aşk yaşayalım’ dediğini ve ağza alınmayacak şeyler bulunduğunu gördüm. Kendisi bana korktuğunu söyledi ve yardım istedi. Ben de onu polis merkezine götürerek yardımcı oldum. Nuri Ş.’ye borcum veya alacağım yoktur. Bütün telefon kayıtları ve tapeler ortadayken, yapıldığı iddia edilen şantaj konusunda 500 bin dolar olayının hiçbir delili yok. Suçlamaları kabul etmiyorum” dedi.

    ‘Ağız birliği’ mesajı iddiası

    Sanık Muhammed M.’nin savunmasının ardından sanık Aleyna Ö. ise dünkü duruşma sonrasında erkek arkadaşı ile sanık arasında mesajlaşma bulunduğunu, kendilerine ağız birliği yapılması karşılığında para teklif edildiğini öne sürerek, cep telefonu mesajlarını delil olarak sundu.

    “Bu, tamamen siyasi ve beni susturmak için yapılan bir operasyondur”

    Duruşmada savunma yapan tutuklu sanıklardan Mehmet G. ise, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini beyan ederek, yapılan operasyon ve içinde bulundukları durumun tamamen siyasi bir operasyon olduğunu öne sürdü. Mehmet G. savunmasının başında, “Bu, tamamen siyasi bir operasyon, beni susturmak için yapılan bir operasyondur. Bizler, koyun değiliz. Çobanını bekleyen koyunlar hiç değiliz” dedi.

    Yargılandıkları davanın iddianamesinin hazırlık sürecinde, bazı eksiklik ve yanlışlıkların bulunduğunu iddia eden tutuklu sanık Mehmet G., emniyetin araştırma sürecinde kendisinin görüştüğü kişilerle görmesinin istihbari çalışma olarak sunulduğunu öne sürdü.

    Sanık Mehmet G. devam eden savunmasında kendilerine atılı ‘Suç örgütü kurmak, yönetmek’ iddialarıyla ilgili iddia makamına yönelik sorular yönelttiğinde araya giren Mahkeme Başkanı Hacı Mustafa Yazıcı, sanığın iddia makamı hakkında haddini aşan sözler sarf etmemesi gerektiği, savcılara çamur atarak bir yere varamayacağı konusunda uyardı.

    “Valilere istihbarat danışmanlığı yaptım”

    Savunmasına devam ettiği süreçte, kendisinin ödenen ücretler karşılığında hukuksal ve istihbari danışmanlık hizmeti verdiğini, suç örgütü ile ilgisinin olmadığını öne süren sanık Mehmet G., daha önce Isparta’nın eski valilerinden merhum Ali Haydar Öner ve FETÖ’den tutuklu Memduh Oğuz’un istihbarat danışmanlığını yaptığını iddia etti.

    Sanık Mehmet G., bu hizmeti sağladığı süreçte, o valilere rapor hazırladığını, adı geçen valilerden birinin hayatta olmamasına rağmen kendilerine durumun sorulabileceğini iddia etti.

    “Gazetenin ismini Aziz B. koydu”

    Mahkeme Heyeti tarafından yöneltilen, 15 Temmuz İnisiyatifi Platformu Derneği ve Diriliş adı verilen gazete ile ilgili soruları yanıtlayarak savunmasını sürdüren sanık Mehmet G., kendisinin bu işten para kazanmak için çalıştığını, danışmanlık hizmeti sağladığını, örgütle alakasının bulunmadığını iddia ederek, “Gazetenin ismini Aziz B. koydu. Islak yazılı belgesi mahkemeye sunuldu. Benim dernek tüzüğü yazma hizmeti dışında gazete ile hiçbir ilgim yoktur” diye konuştu.

    “Bunlardan uzak duralım dedim”

    Davada sanık olarak yer alan polislerle ilgili görüşme ve detayları sorulan Mehmet G., kendisinin tutuklu diğer sanıklara “Emniyet kaynıyor, bunlardan uzak duralım dedim” şeklinde konuştuğunu savunarak, polislerin kendileri ile görüşmek istediğini ve bir kahvehanede o görüşmeye gittiklerini anlattı.

    Polislerden hangi bilgileri aldığı sorusu yöneltilen Mehmet G., “Ben onlardan bilgi, belge almam, ben öyle çalışmam. Onlar, benim emniyet hakkında bildiklerimin binde birini bilemezler” iddiasında bulundu.

    “İftira değil, belgeler var”

    Isparta’daki bazı siyasiler ve bürokratların FETÖ ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu yönünde haberler yapması veya paylaşımları üzerine kendisine hakaret ve devlet görevlilerine iftira atma, aşağılama gibi davalar açıldığını savunan Mehmet G., hakkındaki davaların tamamen yersiz olduğunu, bu konuda elinde gerekli belgelerin bulunduğunu öne sürdü.

    “Video kaydının yapılmasını isteyen Aziz B. mesaj gönderdi, Ercan M. canlı yayında aynen okudu”

    Tutuklu sanıklardan Ercan M.’nin, davanın müştekilerden Süleyman Demirel Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı hakkında sosyal medya üzerinden yaptığı yayınlarla ilgili de iddialarda bulunan Mehmet G., video kaydının yapılmasını isteyen kişinin Aziz B. olduğunu, sosyal medyada yapılan canlı yayınlarda Ercan M.’nin okuduğu kağıtta yazanların tamamının Aziz B. tarafından mesaj yoluyla gönderildiğini, kelimelerin de Ercan M. tarafından aynen olduğu gibi okunduğunu öne sürdü. Mehmet G. ayrıca, bu konudaki mesajların da dijital veriler arasındaki deliller içinde bulunduğunu iddia etti.

    “Bu şekilde heyecan uyandırmaz”

    Mahkeme heyeti tarafından daha önce emniyet ve savcılıkta verdiği farklı ifadeler sorulan Mehmet G., “Silahlı örgüt iddiaları kanunen yersiz ve hiçbir dayanağı yoktur. Emniyet ve savcılıkta daha önce verdiğim ifadeleri kabul etmiyorum” savunmasını yaptı.

    Mahkeme başkanının daha önce itirafçılık hükümlerinden neden yararlanmak istediği hususundaki sorusunu yanıt veren Mehmet G., “Bir senaryo var, eksik yazılmış yerler var. Bu şekilde heyecan uyandırmaz. Siyasi muhalif olmak suçsa, ben o suçu işledim.” dedi.

    Sanık avukatı ise, müvekkili ile diğer örgüt üyesi suçlamaları bulunan sanıklar arasında fikir birliği bulunmadığını işaret ederek, suçlamaları kabul etmediklerini savundu.

    Tutuklu sanıktan “Devletimize ve size yardım ettiğim için buradayım” çıkışı

    Sanıklardan Ercan M. tutukluluk durumunun kendisini zarara uğrattığını savunarak, “Sadece devletimize ve size yardım ettiğim için buradayım. 15 ay oldu. Çocuğum oldu, arabalarım satılıyor. Adli kontrol veya tahliyemi talep ediyorum.” dedi.

    Sanıklardan Ali Ç.’nin avukatı ise yaşı ve sağlık durumu nedeniyle müvekkilinin tutuksuz yargılanması, tahliyesi, adli kontrol veya kefalet şartıyla serbest bırakılmasını talep etti.

    Sanık savunmalarının tamamlanmasının ardından sanık avukatlarının talepleri, müştekilere şikayetçi olma durumlarının devam edip etmediği, davaya katılıp katılmak istemediği soruları yöneltildi.

    İddia makamı adli kontrol ve tutuklulukların devamını talep etti

    Duruşmada, iİddia Makamı’nın verdiği mütalaada ise kamu adına, suçta zarar görenlerin katılma taleplerinin kabulü, mağduriyeti bulunmayan müşteki taleplerinin reddi, bir kısım sanıkların suç duyurusunun reddi, bir kısım suç duyurularının kabulü, soruşturma için el konulan ve incelenen dijital materyallerin sanıklara iadesi, adli kontrol şartı bulunan ve tutuklu olan sanıklarının mevcut durumlarının devamı talep edildi.

    Mahkeme, sanıkların adli kontrol ve tutukluluk hallerinin devamına karar verdi

    Mahkeme Heyeti’nin yaptığı değerlendirme sonucunda ise, sanıklardan davada incelenmek ve delil tespiti için el konulan dijital materyallerin iadesini kabul ederken, eski İl Emniyet Müdürü Halil A. için istenen soruşturma izni talebini de reddetti.

    Suç nedeniyle mağduriyet yaşayanların davaya katılma taleplerini kabul eden Mahkeme Heyeti, aralarında eski Isparta Valisi Şehmus Günaydın’ın talebinin de bulunduğu dava dışı talepleri de reddetti. Müşteki veya davadaki tarafların tamamının dinlenmediğini belirten Mahkeme, baskı girişimi varlığının bulunduğu gerekçesiyle tutuklu sanıkların, tutukluluklarının devamına ve adli kontrol kararı verilen sanıkların adli kontrollerinin de devamına hükmetti.

    Duruşma ertelendi.

    Olayın geçmişi

    Isparta’da kurdukları ’15 Temmuz İnisiyatif Platformu Derneği’ ile FETÖ ile mücadele ediyormuş gibi davranarak şantajla para aldıkları iddia edilen 12 kişilik örgütle ilgili 2018 yılında iddianame hazırlanarak kamu davası açılmış, örgüt üyelerinin Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı ile direkt görüşüyormuş gibi davrandıkları, hedef aldıkları kişileri yaptıkları asılsız ihbarlar ve haberlerle itibarsızlaştırmaya çalıştığı iddia edilmişti. Örgütün hedef aldığı Isparta önceki Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü hakkında 148 dakika içerisinde 30 ihbarda bulunduğu, yapılan ihbarlardan bir sonuç alınamayınca gazete, internet ve sosyal medya yayınları yapıldığı belirtilmişti. Örgüt üyesi olduğu öne sürülen sanıklardan ise aralarında milletvekili, vali, emniyet müdürü, belediye başkanı ve rektörün bulunduğu çok sayıda kişi şikayetçi olmuştu.

  • Çocukları ve eşi tarafından öldürülen iş adamının davası

    İzmir’de, bir iş adamının öldürülmesi ve ardından yakılması olayına ilişkin davada maktülün oğlu babasını öldürme kastının bulunmadığını, olayın annesini korumak isterken olduğunu iddia etti. Daha önceki duruşmada babasının cesedini yaktıklarını itiraf eden maktülün büyük oğlu ise tüm bunları kardeşini korumak için yaptığını söyledi.

    İzmir’in Torbalı ilçesinde, Nisan ayında iş adamı Cihat Murat Öğüt’ü, eşi ve iki çocuğunun öldürdüğü, daha sonra da yaktıkları ortaya çıktı. Kan donduran cinayete ilişkin öldürülen adamın tutuklu eşi Öznur Öğüt ile çocukları Batuhan Ata Öğüt ve Mehmet Hadi Öğüt hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle açılan davanın görülmesine devam edildi.

    İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada; tutuklu sanıklar Öznur Öğüt, Batuhan Ata Öğüt, Mehmet Hadi Öğüt ile tutuksuz sanık C.G. ile maktulün annesi Hatice Öğüt ile maktulün kardeşi Fatma Bahar Narin ile tarafların avukatları hazır bulundu.

    Öldürülen adamın 9 yaşındaki oğlu tanık olarak dinlenmek üzere mahkemeye girdiği sırada anne Öznur Öğüt ağlayarak, oğlunu uzun süredir görmediğini ve sarılmak istediğini söylerken, mahkeme başkanı ise buna izin vermedi.

    Yaşı nedeniyle yemin ettirilmeyen 9 yaşındaki çocuk olayla ilgili konuşmak istemediğini söyledi.

    “Öznur’un ses tonunda anormallik yoktu”

    Olay günü çocuğunun, arkadaşıyla oynamak için Öğüt ailesinin evinde bulunduğu söyleyen tanık E.A., “Saat 00.00 olunca oğlumu hala getirmedikleri için Öznur’u aradım. Çocukların film izlediklerini, film bitince getireceklerini söyledi. Aradan yarım saat geçince yine aradım ama telefona cevap vermedi. Gece 01.00 sıralarında çocuğumu çalıştığım hastaneye getirdiler. Öznur’la konuşurken ses tonunda herhangi bir anormallik yoktu” dedi.

    “Çocuklar babalarını öldürmüş, dağa götürüp yaktılar”

    Mahkemede tanık olarak dinlenen tutuksuz sanık C.G.’nin eşi Ü.G. ise olay gecesi 00.00-01.00 sıralarında telefonunun çaldığını söyleyerek, “Arayan Mehmet Hadi Öğüt’tü. Eşimi istedi. Bir şeyler konuştular ve kısa süre sonra Batuhan Ata Öğüt evimize gelip, ‘Abim kaza yaptı, hemen gel’ diyerek eşimi alıp götürdü. Sabah uyandığımda eşim evde oturmuş ağlıyordu. ‘Çocuklar babalarını öldürmüş, dağa götürüp yaktılar. Korkudan müdahale edemedim’ dedi” şeklinde konuştu.

    “Yanan siz olursunuz, biz bu olaydan yırtarız”

    Daha sonra Mehmet Hadi Öğüt’ün evlerine geldiğini anlatan Ü.G., “Eşime ‘Sen salaksın. Sana söyleyeceğim ifadeyi ver. Bu olaydan kimseye bahsetme. Yanan siz olursunuz, biz bu olaydan yırtarız’ dedi. Eşime vermesini istediği ifadeyi yazarak verdi. Ben de eşimin başını yaktınız diyerek Hadi’yi evden kovdum” ifadelerini kullandı.

    Duruşma savcısı, tutuklu bulunan 3 sanığın da tutukluluk hallerinin devamını talep ederken, sanık avukatları müvekkillerinin tahliyesini istedi.

    “Babamı öldürme kastım yoktu”

    Evlerinde her zaman kavga olduğunu anlatan Mehmet Hadi Öğüt, “Batuhan’ı korumak için bunları yaptım. Tek düşüncem Batuhan’ı korumaktı” dedi. “Böyle olsun istemezdim” diyen Batuhan Ata Öğüt de “Babamı öldürme kastım yoktu. Tek amacım annemi babamdan korumaktı” şeklinde konuştu.

    Olay

    İzmir’in Torbalı ilçesinde 15 Nisan’da, iş adamı Cihat Murat Öğüt’ün cesedi, 35 TTG 35 plakalı yanan cipte bulundu. Olayla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında, Öğüt’ü öldürdükten sonra cesedin içinde bulunduğu cipi ormanlık alanda yaktıkları iddia edilen maktulün eşi Öznur Öğüt, çocukları Batuhan Ata Öğüt ve Mehmet Hadi Öğüt ile arkadaşları C.G. tutuklandı. C.G. daha sonra tahliye edildi.

  • Pakistan Mahkemesi, Navaz Şerif davası hakkındaki kararını açıklayacağını duyurdu

    Pakistan Mahkemesi, Eski Pakistan Başbakanı Navaz Şerif’in yolsuzluk ile ilgili iki davasında kararını verdi. Mahkeme, kararı 24 Aralık Pazartesi günü açıklayacak.

    Pakistan Mahkemesi, Eski Pakistan Başbakanı Navaz Şerif’in yolsuzluk ile ilgili açılan üç davadan kalan ikisinin kararını verdiğini duyurdu. Mahkeme, 24 Aralık Pazartesi günü Şerif’in ailesine, yolsuzluk yapılan şirketleri de kapsayan kararını açıklayacak.

    Navaz Şerif’in avukatı Khawaja Haris, bugün Şerif’in off shore hesaplarıyla ilgili belgeleri mahkemeye sunarak, mahkeme yargıcı Arshad Malik’ten ek belgeler sunmak için zaman talep etti. Mahkeme Haris’in isteğini reddetti ancak söz konusu belgeleri pazartesi gününe kadar mahkemeye teslim edebileceğini söyledi.

    Navaz Şerif yaptığı açıklamada, mahkemeden adaletli bir sonuç çıkacağını ümit ettiğini söyleyerek, hakkındaki yolsuzluk iddialarının kanıtlanamayacağını ifade etti. Şerif, davanın 78. mahkemesi olduğunu kaydederek, parti üyelerine ve liderlere mahkemeye katıldıkları için teşekkür etti. Kamuoyuna 35 yıl boyunca iki kez bakan ve üç kez başbakan olarak hizmet ettiğinin altını çizen Navaz Şerif, “Gücümü asla kötüye kullanmadım. Şah ve millete gerçek özveri ile hizmet ettim” dedi.

    Eski Pakistan Başbakanı, 2017 yılının Ağustos ayında yolsuzluk yaptığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi tarafından başbakanlık görevinden alınmıştı. Kaynağı belli olmayan para elde edip bunlarla yatırım ve satın alma yaptığı iddia edilen Şerif hakkında 3 yolsuzluk ve rüşvet davası açılmıştı. Davalardan ilki olan Avenfield davası 6 Temmuz 2018’de sonuçlanmış ve Şerif 10 yıl hapis ve 8 milyon sterlin, kızı Meryem 7 yıl hapis ve 2 milyon sterlin para cezasına, damadı Muhammed Safdar ise 1 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

    İddiaya göre, Şerif, üç oğlu, damadı ve eski Maliye Bakanı İşhak Dar, Londra’da bulunan Avenfield apartmanından yasa dışı yollarla daireler almıştı. Şerif, mahkemede bu dairelerin kendisine ait olduğunu reddetmiş ve çocuklarının daire sahibi olduğunu ise kabul etmişti.