Etiket: darbe

  • (Özel Haber) Kardemire Paralel Darbe

    Karabük Özel Sektör Demir Çelik Haddecileri Derneği (KAHDER) eski Başkanı Murat Orhan, “Türkiye’nin ilk ağır sanayi fabrikası” olan Kardemir’in yönetim kurulu üyeleri tarafından yaklaşık 750 milyon dolar zarar uğratıldığını iddia ederek, “Paralel yapının Kardemir’de parmağı varsa bunların yönetimden temizlenmesi gerekiyor” dedi.

    Karabük’te faaliyet gösteren haddehaneciler, “Kardemir Yönetim Kurulu’nda yer alan Yolbulan, Güleç ve Yücel ailelerinin kendi şirketlerine, demir ve kütük gibi ürünlerin satışında kolaylık sağladıkları” iddiasıyla Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) 21 Ocak 2011 tarihinde şikayette bulundu. İddiaları araştıran SPK’nın incelemesinde Kardemir’in ürettiği kütüklerin yüzde 76.6’sını, demir çelik şirketinin yüzde 10.8 hissesine sahip Yolbulan ailesine ait Yolbulan AŞ, Güleç ailesine ait Çağ Çelik AŞ ve Yücel ailesine ait Çelsantaş AŞ’nin aldığı ortaya çıktı. SPK raporunda Kardemir’in yönetiminde bulunan bu 3 şirketin yöneticilerinin, üretim ve satış bilgilerine sahip olmaları avantajını mal alımında kullandıklarına dikkat çekildi. Diğer şirketlere ürün teslimatlarının ise gecikmeli yapıldığı belirtilen SPK raporu doğrultusunda Karabük Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunuldu. Savcının hazırladığı iddianame ile 11’i üç aile şirketinin yöneticisi, 8’i Kardemir yöneticisi 19 kişi hakkında, “haksız rekabetin ihlali” suçlamasıyla 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Davanın yargılaması devam ediyor.

    SANAYİCİLERE BANK ASYA DAYATILDI

    Karabük Özel Sektör Demir Çelik Haddecileri Derneği (KAHDER) eski Başkanı Murat Orhan, “2005 yılında ’Kardemir’in yatırıma ihtiyacı olduğu’ gerekçesiyle o dönem yatırım amaçlı olarak hisse senetlerinin bölgedeki sanayicilerden ve hissedarlardan bloke edileceği, onlara öncelikli mal alım hakkı tanınacağı söylendi. Söz konusu hakkın yüzde 50 öncelikli olarak bloke ettirenlere verileceği aktarıldı. Fakat önümüzde o zaman bir dayatma vardı. O da ’İlla hisse senedi olacak ve bu hisse senetleri illa ki Bank Asya’ya olacak’ şeklindeydi. ’Bank Asya’dan kredi kullanabilirsiniz fakat biz bunlara hisse senetleri değil de ipotekler, teminat mektupları, bloke çekler verelim’ dedik ancak yönetimde bulunan üç aile diye tabir ettiğimiz Yolbulan, Güleç ve Yücel aileleri bu dayatmayı çözemediğimiz halde hisse senedi üzerinden yaptılar. Bugün de gündemde olduğu gibi Bank Asya’nın adının paralel yapıyla adının anıldığını her geçen gün öğrenmiş bulunmaktayız” ifadelerini kullandı.

    3 YILLIK TİCARET İZNİ YARGITAY’DAN DÖNDÜ

    Kardemir Yönetim Kurulu Başkanı ve üyelerine ait şirketler ile Kardemir arasındaki ticari ilişkinin yasal dayanağını oluşturan genel kurul kararının Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından iptal edildiğini belirten Orhan, “11. Hukuk Dairesi bizleri haklı buldu. Daire, ’Kardemir’in süregelen yönetiminde yer alan Yolbulan, Çağ Çelik ve Güleç ailelerinin ceza davaları devam ediyor, genel kurulda alınan ticaret yapabilme müsaadesi oybirliğiyle alınmış olsa da iptal edilmesi gerekir’ dedi ve Yargıtay’ın onama kararını kaldırdı, yerel mahkemenin de kararını bozdu. Böylelikle Kardemir yönetiminin ’ticaret yapabilme müsaadesi’ iptal edildi. Alınan karar, davası devam eden 2013, 2014 yılları için ticaret müsaadesi davalarına emsal teşkil etti ve 3 yıllık ticaret müsaadesi iptal edildi. 2015 yılı için dava devam ediyor. Neticede Kardemir yönetimini oluşturan Yolbulan AŞ, Çağ Çelik AŞ, Çelsantaş AŞ firmalarıyla Kardemir’in ticaretleri iptal edildi, şuanda Kardemir’le ticaret yapamıyorlar” dedi.

    YÖNETİM ELİYLE 750 MİLYON DOLAR ZARAR

    Orhan, demir çelik sektörünün katma değeri yüksek ve Türkiye’nin lokomotiflerinden olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

    “Kardemir’in geçmişte özelleştirme idaresi tarafından nasıl bir yapıya büründürülmek istendiği bellidir. Üç ailenin kasasına katkı sağlaması amacıyla özelleştirilmiştir. Bu üç ailenin hissesi yüzde 10 olmasına rağmen yüzde 80 oranında kendi şirketlerine mal aktarıyorlar. Bu yanlıştır. Biz bu uygulamadan rahatsız olduk ve gerekeni yargı yoluyla yapmaya çalıştık. Bugün gelinen nokta ise son 6 aylık bilançosunda 93 milyon TL zarar gösterilmiştir. Kardemir’in toplamda ise borcu 750 milyon dolarlara ulaşmıştır. Yarın daha büyük sıkıntıların yaşanmaması için çağrıda bulunuyorum, Kardemir’in karı bu üç ailenin cebine girmiştir. Bunun önüne geçilmesi gerekir. Kardemir gerçekte zarar etmemiştir, yönetim kurulu üyeleri tarafından 750 milyon dolarlık zarara uğratıldığını düşünmekteyim.”

    Özelleştirmenin ardından Kardemir gibi büyük bir kuruluşun adeta söz konusu üç ailenin eline geçtiğini savunan Orhan, “Yarınlarımıza da zarar verilmemesi adına mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

    ARKASINDA PARALEL YAPI MI VAR?

    Haksız kazanç elde ettiği tespit edilen üç ailenin arkasında “paralel devlet yapılanması” olduğunu ileri süren Orhan, “Geldiğimiz bu süreçte bunu düşünmeye başladık. Çünkü geçmişte Bank Asya’nın diretilmesini anlayamamıştık. Gerçi bu uygulamaya yanlış olduğunu düşündüğümüz için girmemiştik. Bank Asya özellikle diretildi. Geçmişe dönük bakılırsa Bank Asya’ya hisse blokeleri yaptırılacağına dair gazetelere ilanlar dahi verildi. Ama o dönemde bunları kimsenin tahmin etme imkanı yoktu. Bugün de Bank Asya paralel yapıyla anıldıktan sonra bizlerin de bu durum dikkatini çekiyor. Eğer bu yapının parmağı varsa bunların yönetimden temizlenmesini istiyoruz. Bu duruma dur demenin çabası içindeyiz” ifadelerini kullandı.

    “Kardemir’in güzel bir yapıya bürünmesini istiyorum” diyen Orhan, “Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza ve gerekli bakanlarımıza seslenmek istiyorum, Kardemir’i unutmasınlar, Kardemir bu ülkenin ilk demir çelik fabrikasıdır, demirin ilk üretildiği fabrikadır. Buradaki haksızlıklara dur denilmesi gerekiyor. Kardemir’in bu üç aileye değil ülke ekonomisine kazandırılmasını rica ediyorum” çağrısında bulundu.

    Orhan, aynı zamanda hukuk sürecinin ardından hazırladığı bir bilgilendirme dosyasını hükümet yetkililerine posta yoluyla ilettiğini belirtti.

    PİYASA DEĞERİ 1 MİLYAR LİRA

    Karabük Demir Çelik’in (Kardemir) temeli 3 Nisan 1937’de Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla Başbakan İsmet İnönü tarafından atıldı. 2 yıl sonra işletmeye alınan fabrika başlangıçta Sümerbank’a bağlı “Demir Çelik Fabrikaları Müessese Müdürlüğü” adı altında çalıştı. Müessese, 13 Mayıs 1955’den sonra bağımsız bir KİT durumuna geldi ve Türkiye Demir ve Çelik İşletmeleri Genel Müdürlüğü adını aldı. 5 Nisan 1994 kararları ise Kardemir için bir dönüm noktası oldu. Aynı tarihte görevini tamamladığı gerekçesiyle kapatılma kararı verilen Karabük Demir Çelik Fabrikaları AŞ hisselerinin tamamı, Kardemir AŞ’ye 1 TL’lik sembolik bedelle devredildi. Şirket, İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) son açıkladığı “Türkiye’nin En Büyük 500 Sanayi Kuruluşu” listesine 1 milyar 170 milyon liralık cirosu ile 37. sıradan girdi. Şirketin piyasa değeri ise 1 milyar TL seviyesinde.

  • Nihat Doğan’a bir darbe de MESAM’dan

    Özgecan Aslan cinayeti sonrası attığı tweet nedeniyle tüm tepkilerin odağı olan Nihat Doğan’a bir darbe de MESAM’dan geldi.

     

    Özgecan Aslan cinayetinin sonrasında attığı “Siz de mini eteği giyip, soyunup laik sistemin ahlaksızlaştırdığı sapıklar tarafından tacize uğrayınca bas bas bağırmayacaksınız” tweet’iyle tüm tepkileri üzerine çeken Nihat Doğan’a bir darbe de Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM)’dan geldi.

    Yaşananların ardından önce Survivor kadrosundan çıkarılan ardından Galatasaray Spor Kulübü’nde ihraç edilmek istenen ve çeşitli kişi ve kurumlarca hakkında suç duyurularında bulunulan Nihat Doğan, MESAM tarafından da MESAM Haysiyet Kurulu’na sevk edildi.

    MESAM resmi internet sitesinde Doğan’ın haysiyet kuruluna sevki konusunda şu ifadelere yer verildi;

    “Mersin Tarsus’ta katledilen Özgecan ASLAN’ın ardından “Siz de mini eteği giyip, soyunup laik sistemin ahlaksızlaştırdığı sapıklar tarafından tacize uğrayınca da bas bas bağırmayacaksınız” şeklinde tweet atarak toplumun kanayan bir yarası olan kadın cinayetlerini meşrulaştıran nitelikteki sözleri ile toplumun bir kesimini tahrik ederek ayrıştıran, ayrıca genel ahlak kurallarına aykırı bu sözleri ile toplumun önemli bir kesimi ile birlikte meslek birliğimiz üyelerinin de büyük tepkisine sebep olan Nihat DOĞAN’ın, MESAM Üye Disiplin Yönergesinin ilgili maddeleri gereğince disiplin kuruluna havalesine oy birliği ile karar verilmiştir.

    Kamuoyuna saygılarımızla duyurulur.”

  • O madde değişiyor

    Askeri darbeye yasal dayanak olduğu öne sürülen TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35.maddesi değişiyor.

     

    TSK iç hizmet kanununda değişiklik yapan 35. Madde bugün TBMM’ye sunulacak.

    TSK’nın iç hizmet kanununun 35. Maddesi bugüne kadar yapılan darbelere dayanak olarak gösterilmişti.Yeni düzenleme yapılarak TSK’nın darbe gerekçesi de ortadan kaldırılmış olacak.

     

     

     

    35. maddede “Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır.” İfadesi değişiyor. Yeni ifadede, “Yurtdışından gelecek tehlikelere ve tehditlere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcı sağlayacak şekilde muhafazasını güçlendirecek şekilde sağlayacak, uluslar arası barışın sağlanması olacak” şeklinde düzenleniyor.

    Ayrıca 43. Madde de değişerek, TSK’nın siyasetle uğraşması da engellenmiş olacak.

  • Saklanın

    Saklanın

    Turgut Özal’ın hakkında bilinmeyen anıları sağ kolu Pakdemirli anlattı. Özal’ın Fethullah Gülen’i darbe öncesi uyardığı ve yurtdışına gitmeyi tavsiye ettiği, Cengiz Çandar’ı Öcalan ile görüşmeye onun yolladığı ortaya çıktı.  İşte Özal’ın hakkında gün yüzüne çıkmamış ayrıntılar…

     

    Özal döneminin önde gelen isimlerinden eski bakan Ekrem Pakdemirli, anılarını “Özal’ın Mirası” adıyla kitaplaştırdı. Pakdemirli dönemin Cumhurbaşkanı Evren’le arasında geçen bir diyaloğu şöyle anlattı: “Enflasyon konusunda beni birkaç defa makamına çağırdı. ‘Niye düşmüyor bu enflasyon? Emir veriyorum düşsün şu enflasyon’ dedi”

     

     

     

    Gazete Habertürk’ten Bülent Günal’ın haberine göre Merhum Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde sağ kolu olan eski bakan Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli, anılarını “Özal’ın Mirası” adıyla kitaplaştırdı. Turgay Yavuz’un kaleme aldığı ve Ufuk Yayınları’ndan çıkan kitapta Pakdemirli, tartışma yaratacak birçok konuyu da gündeme taşırken, bir döneme de ışık tutuyor.

     

     

     

    ‘EVREN BIYIKLARIMI SEVMEZDİ’

    ANAP döneminde Ulaştırma ve Maliye Bakanlığı ile Başbakan Yardımcılığı yapan Pakdemirli, kitapta dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in bıyıklarını hiç sevmediğini anlatıyor: “Onun için bana çok sempatik davrandığını söyleyemem. Benim kararnamelerimi hiç imzalamazdı. Turgut Bey benim kararnamelerin akıbetini sorduğu zaman da ‘O imzalanacak kararname göndermedi’ derdi.

     

     

    Ben de makamına gider, durumu anlatırdım. İkna edici konuştuğum zaman fikrinde çok ısrar etmezdi. En iyi tarafı buydu. Enflasyon konusunda beni birkaç defa makamına çağırdı. ‘Niye düşmüyor bu enflasyon? Emir veriyorum, düşsün şu enflasyon’ dedi. Ben de kendisine ‘Tabii ki inmez Paşam, mesela sizin kaç tane eviniz var, 3 tane, ama siz gittiniz İzmir Karşıyaka’dan 4’üncü evi de aldınız. Mala talep yarattınız, talep artınca fiyatlar da artıyor. Mala talepler azalsa kimse zam yapamayacak, mala talep azalacağı yerde artıyor. O zaman da mal sahipleri zam yapıyor. Türkiye’de uzun zamandır her ürün bulunamıyordu, şimdi insanlar istediği gibi ürünleri bulunca sanki bedava kabul edip mala hücum ettiler’ dedim.”

     

     

     

    “ÖZAL’I DAHA ÖNCE DE ÖLDÜRMEK İSTEDİLER”

    Özal’ın ölümünü suikast olarak düşünmemin sebebi daha önce de onu öldürmek istemiş olmalarıydı. Özal yeni bir uçak almıştı. Bu uçak 21 milyon dolara alınmıştı. Ben alınmasına karşı çıkmıştım. Bu iki motorlu bir uçaktı. VIP yolcuları taşıyan uçakların en az üç motorlu olması lazımdı. Özal bu uçakla bir seyahatte iken elektrik sistemi aniden sıfırlandı.

    Uçağı Pakistanlı bir pilot kullanıyordu. Onun mahareti ile uçak kazasız belasız indirildi. Sonradan bu durumun, bir farenin uçağın kablolarını kemirmesinden kaynaklandığı söylendi. O zaman bunun bir suikast tertibi olduğuna kanaat getirdim. Çünkü Başbakan’ın kullandığı böyle bir uçağın bu tür olaylara karşı gerekli tedbirlerinin alınmış olması lazımdı. İlk operasyonda denediler başarılı olamadılar, bundan sonra başka senaryoları devreye soktular diye düşünüyorum.”

     

     

     

    ‘EMİN ÇÖLAŞAN GİZLİ EVRAKLARI CUMHURİYET’E SATIYORMUŞ’

    “DPT’de grup başkanı iken Emin Çölaşan da DPT’de uzman yardımcısı olarak çalışıyordu. Bir ara baktık ki Cumhuriyet Gazetesi’nde bizim, hizmete özel olan gizli evraklar yayınlanıyor. Bu evrakları kimin verdiğini bir türlü bulamıyorduk. Bu evrakları kimin verdiğini bulmak için bir teklifte bulundum.

     

     

    Bir tane gizli evrakı, var olan 4 dairemize birer harfini değiştirerek verelim; böylelikle hangi daireden çıktığını kolaylıkla buluruz dedim. Evrakları dağıttık. Ertesi gün Cumhuriyet Gazetesi’nde Sosyal Planlama’ya gönderdiğimiz evrak yayınlandı. Sosyal Planlama Daire Başkanı o zaman Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş idi. Yalçıntaş’a evrakın kendi dairesinden çıktığını söyledik. O da evrakın akışından hangi şubeden çıktığını tespit etti. Sosyal Planlama’dan evrakı Emin Çölaşan’ın çıkardığını anladık. (…) Sonradan biz Cumhuriyet Gazetesi’nin sahibinden öğrendik ki Çölaşan bütün bu hizmete özel gizli evrakları para karşılığında Cumhuriyet Gazetesi’ne satıyormuş.”

     

     

     

    KİTAPTAN PAKDEMİRLİ’NİN ANILARI

    ‘Karısına söz geçirmeyen tek erkek benmiyim?’

    “Semra Hanım, Özal’a çok iyi bakıyordu. Özellikle hasta olduğu dönemde Turgut Ağabey’e çok iyi baktı. Zamanla etrafında çok insan toplanmasından dolayı başı biraz sersemlemiş olabilir. Bazı kadınlar yanına geliyordu. ‘Efendim siz bugün çok yoruldunuz’ deyip ayaklarını yıkıyor, sonra da kuruluyordu. Böyle olunca tabii Semra Hanım da bu durumdan etkilendi. Sonra bazı programlara katıldı. Orda ona ‘Sesiniz güzel’ dendi. Bir mikrofon uzattılar, başladı şarkı söylemeye, tabii bu durum Özal’a biraz zarar verdi. Biz Turgut Ağabey’e bu durum üzerine biraz yüklendik. Ağabey dedik ‘Siz Bülent Ulusu’nun veya Süleyman Demirel’in karısının çıkıp şarkı söylediğini gördünüz mü?’ Bu sözlerimiz üzerine rahmetli, gözleri dolarak ‘Karısına söz geçiremeyen tek erkek ben miyim?’ dedi.”

     

     

     

    ‘Sadri Alışık’ın tedavisi için örtülü ödenekten 3 milyon dolar ödedik’

    “Sanatçıyı ve sanatkârı Özal her zaman korumuştur. Onların bütün isteklerini yerine getirdi. Alışık siroz olmuştu. Karaciğerinin değişmesi için 3 milyon dolar lazımdı. Özal, ‘Sadri Alışık’a 3 milyon dolar ver’ dedi. Ben de ‘Ağabey 3 milyon dolar veremem‘ dedim. Turgut Ağabey bana ‘Osmanlı bütün sanatkârlarını sarayda muhafaza edip korumuştu. Yani onlara sahip çıkmıştı. Büyük devlet, sanatçısına sahip çıkan devlettir. Sadri Beyefendi kendini frenleyememiş, biraz fazla içmiş, karaciğeri çökmüş. Olsun, o sanatçımızdır. Ona sahip çıkacağız’ dedi. Parayı verdik, Sadri Alışık bu ameliyattan sonra 15 yıl yaşadı.’’

     

     

     

    ‘İhtilalden önce Gülen’e saklanmasını tavsiye ettik’

    “Fethullah Gülen Hocaefendi ile İzmir’de tanıştık. Hocaefendi, Bornova Merkez Camii’nde vaiz idi. Ben de üniversitede hocaydım. 1980 ihtilali yaklaşırken Turgut Özal, Hacı Kemal Erimez ve Fethullah Gülen’in de aralarında bulunduğu kişilerle beraber Ankara’da benim evimde bir araya geldik. Bu toplantıda Fethullah Gülen’e askerlerin söz dinlemediği, darbe yapacaklarının kesinleştiği, kendisinin saklanmasının iyi olacağını tavsiye ettik.”

     

     

     

    ‘Naim için 7milyon $ verdik’

    “Maliye Bakanı idim. Örtülü ödeneğin harcama evrakları bendeydi. Turgut Ağabey dedi ki ‘Naim Süleymanoğlu’nu Türk vatandaşı yapacağız ama 7 milyon dolar istiyorlar.’ Ben ‘Vermem’ dedim. ‘Ben bu 7 milyon dolar ile 70 köye su götürürüm.’ Bana dedi ki ‘Naim Süleymanoğlu’nu aldık, olimpiyatlara gitti, Türk bayrağıyla yarıştı ve şampiyon oldu. Türk bayrağı göndere çekilerek İstiklal Marşı okundu. Bu İstiklal Marşı’nın yurtdışında okunması için kaç para verirsin?’ Bunu anlatınca gözlerim doldu. ‘Verelim be ağabey o zaman’ dedim. Bulgar istihbaratına 7 milyon doları çantaya koyup gönderdik.”

     

     

     

    ‘Çandar’ı Öcalan’a gönderdi’

    “Cengiz Çandar, Özal’a çevreden bilgiler getiriyordu. Bu yüzden Özal onunla arkadaşlığına önem veriyordu. Özal’ın, Çandar’ı bir kez de Öcalan’a terörle bir yere varılamayacağını anlatmak için gönderdiğini hatırlıyorum.”

     

     

     

    ‘Kabinenin şakıyan bülbülüydü’

    “ANAP çok renkli bir partiydi. Mesela Sanayi ve Ticaret Bakanı olan Cahit Aral masondu. Özal’ın ilk kabinesinin şakıyan bülbülüydü. Yani basına en çok demeç veren bakanıydı.”

     

     

     

    ‘Eşref Bitlis yüzde yüz öldürüldü’

    “1993’te Eşref Bitlis, Jandarma Genel Komutanı’ydı. Kasıtlı öldürülmüştür. Bundan yüzde yüz eminim. Bir pilot olarak söylüyorum. O uçağın siparişini ben verdim, havada kolay kolay düşmesi mümkün değildi.”

  • Erzurum’da Çete’ye Darbe

    Erzurum’da Çete’ye Darbe

    Erzurum’da 2006 yılında ‘ölüm’ tehdidi ile çek-senet tahsilatı yapan ve halk üzerinde korku, panik yaratan çete üyelerine ceza yağdı.  Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü (KOM) tarafından yapılan operasyonun ardından tutuklanan ve Erzurum İkinci Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuklu olarak yargılanan çete lideri Melikşah A. 57 yıl 4 ay hapis cezası alırken,  beş sanık toplam141 yıl 7 ay hapis cezasına çarptırıldı.

     

    Cumhuriyet Savcılığı’nın hazırladığı karar mütalaasında Melikşah A.’nın şikayetçi müştekilere, ”Borcunu ödeyeceksin, yoksa bomba patlayacak”, “Ödeme yapmazsan Oğlunu  öldürürüz” diye  tehditler yaptıkları belirlendi.

     “KİMSEYİ ÖLÜMLE TEHDİT ETMEDİK, ADAM ÖLDÜRMEDİK”

    Karar duruşmasında suçlamaları kabul etmeyen ve Çete Lideri olarak gösterilen Melikşah A.” Suçlamaları kabul etmiyorum. Kimseyi tehdit etmedim, adam öldürmedim. Tahliyemle birlikte beraatımı istiyorum” dedi.

    ‘ÖLÜM’ TEHDİTİ İLE  SENET İMZALAMIŞLAR…

    Erzurum Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan karar mütalaasında, Melikşah A., Hakan A.’nın 16 Haziran 2006 günü müştekilerin evine giderek,  ”Oğlun gelip borcunu ödesin, yoksa  öldürür, evini yakarız” diyerek tehdit ettikleri belirlendi. Müşteki Hacer K.’nın kendilerine  14 bin lira borcu olduğunu söyleyerek, “Bu parayı ödeyeceksiniz. Biz bu parayı almasını biliriz” diyerek 18 bin lira senet imzalattırdıkları söyledi

    BEŞ SANIĞA 141 YIL 7 AY HAPİS CEZASI…

    İkinci Ağır Ceza Mahkemesi’nde ‘tehdit içerikli çek-senet tahsilatı yapmak’ yağma suçlarından tutuklu olarak yargılanan Melikşah A. 57 yıl 4 ay,  Çete Üyelerinden Hakan A. 35.5 yıl, Fetullah A. 20 yıl 3 ay, Serkan Ç. 15.5 yıl ve Dursun D. 11 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme verilen hükümle birlikte tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.

    Toplam 141 yıl 7 ay hapis cezasına çarptırılan tutuklu sanıkların karar dosyası Yargıtay’a gönderildi.