Etiket: Çocukların

  • İKÜ’de, Göç Mağduru Çocukların Geleceği Tartışılıyor

    İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi, düzenlediği “Göç, Çocuk ve Eğitim” başlıklı sempozyumla zorunlu göçe maruz kalan çocukların içinde bulunduğu durumu masaya yatırıyor.

    İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ) Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü, göç olgusuyla tanışmak zorunda kalan “çocukların” içinde bulunduğu durumu görünür kılmak, tartışmak ve öneri geliştirmek amacıyla çocuklarla ilgili çalışma yürüten STK ve bilim insanlarının da bir araya geldiği “Göç, Çocuk ve Eğitim” başlıklı bir sempozyum düzenliyor.

    UNICEF Türkiye Eğitim Birimi Bölüm Başkanı Chiharu Kondo’nun da ana konuşmacı olarak yer alacağı sempozyum, İKÜ Akıngüç Oditoryumu ve Sanat Merkezi’nde 22 Mart Salı günü 10.00-16.00 saatleri arasında gerçekleşecek. Katılımın herkese açık ve ücretsiz olduğu sempozyumun, uzun vadede çalıştay ve kongrelere de öncülük etmesi bekleniyor.

    “DÜNYADA GÖÇ EDEN 36.4 MİLYON İNSANIN YARISINI ÇOCUKLAR OLUŞTURUYOR”

    Söz konusu organizasyonla ilgili bilgi veren İKÜ Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Toran, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin güncel verilerine göre dünyada göç eden 36.4 milyon insanın yarısını teşkil eden 18 milyonu yalnızca çocukların oluşturduğuna dikkat çekerek “Göç olgusunun meydana getirdiği olumsuzluklardan her yaştaki insan etkileniyor. Ancak, göçün yıkıcı etkileri en çok çocuklar üzerinde hissediliyor. Göçe maruz kalan çocuklar, temel ihtiyaçları olan barınma, sağlık ve beslenmenin yanı sıra diğer bir temel insan hakkı olan eğitim fırsatlarından da mahrum kalıyorlar. Göç mağduru çocukların eğitim sürecine dâhil edilmeleri, normal çocuklardan çok farklı ve çok daha kritik. Özellikle de erken çocukluk döneminde göçe maruz kalmış çocuklar üzerinde göçün etkileri daha yıkıcı olmakla beraber bu tür çocuklar, topluma ve öğretim ortamlarına uyumda ciddi sorunlar yaşıyorlar” dedi.

    “GÖÇE MARUZ KALAN ÇOCUK, YENİ DÜNYADA HERKES İÇİN BİR YABANCIDIR“

    Alışık olduğu toplumsal ve kültürel yapıdan tamamen kendisine yabancı, toplumsal ve kültürel bir yapıya doğru göç etmek zorunda kalan çocuğun, geldiği yenidünyada herkes için bir “yabancı” konumunda olduğunu işaret eden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Toran, göçe maruz kalan bu “yabancı” çocukların barınma, sağlık, beslenme gibi temel biyolojik ve fizyolojik ihtiyaçları giderildikten sonra onlara nitelikli bir eğitim ortamının sunulması gerektiğinin söyledi. Göçe maruz kalan her yaştaki çocuğun eğitim ortamından ne kadar ve nasıl yararlanması gerektiği sorununun hem ülkemizi hem de bütün dünyayı ilgilendirdiğinin de altını çizdi.

  • Kayıp Çocukların Bulunmasına Yardım Edecek Kişiye 100 Bin TL Para Ödülü

    Tokat’ın Reşadiye ilçesinde 78 gündür kayıp olan iki çocuğun bulunmasında yardımcı olacak kişiye ailenin ortak kararı ile 100 bin TL para ödülü verilmesi kararlaştırıldı.

    Kayıp çocuklarından 8 yaşındaki Bayram Erol’un annesi Adile Erol, 78 gündür aynı acıyı yaşadıklarını kaydetti. Bütün yapılan aramalara rağmen çocuklardan bir haber alamamanın üzüntüsünü yaşadıklarını ifade eden Erol, ”Umutla Bayram’ın gelmesini bekliyorum. Bir gören varsa insanlık namına söylesin. Hiç mi kimse görmedi? Allah rızası için bizim acılarımızı dindirsinler. İki aile de 3 aya yakın bir zamandır gözyaşı döküyor. Hepimiz çok üzgünüz. İnşallah hayırlı bir haber gelir. Biz de çocuğumuza kavuşuruz” dedi.

    “ÇOCUKLARIN BULUNMASINA YARDIMCI OLANA KREDİ ÇEKİP 100 BİN TL’Yİ ÖDEYECEĞİZ”

    Çocukların bulunmasında yardımcı olacak kişiye 100 bin TL para ödülü vermeyi kararlaştırdıklarını ifade eden Erol, kredi çekip bu parayı ödemeye hazır olduklarını dile getirdi. Erol, “Allah rızası için, oğlum kaçırılmış ise geri getirilsin. Türkiye’de onlarca çocuk kayıp. Bütün anneler ağlıyor, yarın kimin başına ne geleceği belli olmaz. Hayatta insanın başına her şey gelebiliyor. Bütün anne ve babalar duyarlı olsun. Görüp duyan varsa insanlık namına söylesin” diye konuştu.

    Bayram Erol’un babaannesi Rukiye Erol, çocukların bulunmasında yardımcı olanlara para ödülü vereceklerini yineleyerek her gün acı içinde yaşadıklarını kaydetti.

    Dursun Kaan’ın annesi Nazife Taşcı, devletin tüm imkanlarının seferber edilerek arama yapılmasına rağmen çocuklardan hiçbir ipucuna ulaşılamamasına üzüldüklerini belirterek, “Ailelerimiz bu nedenle ödül koymak istedi. Bilen gören varsa Allah rızası için bize yardımcı olsun” şeklinde konuştu.

    Reşadiye’nin Çermik Mahallesi’nde ikamet eden Adile ve Ömer Erol çiftçinin çocukları 8 yaşındaki Bayram ile komşuları Nafize ve İbrahim Taşçı çiftinin çocukları 5 yaşındaki Dursun Kağan, 29 Aralık 2015 tarihinde evlerinin yakınlarında bir parkta oynadıktan sonra kaybolmuştu. Devletin tüm imkanları sefer edilerek yapılan arama çalışmalarında bugüne kadar bir ipucuna ulaşılamamıştı.

  • Çocukların Diş Koltuğu Korkusuna Son’

    İzmir Alsancak Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nin başlattığı proje kapsamında, ilkokul öğrencilerine diş hastanesini tanıtılarak, diş tedavisi ve sağlığı hakkında kapsamlı bir bilgi veriliyor.

    Küçük yaşlardan itibaren anaokulu ve ilköğretimin 1. ve 2. sınıf öğrencilerini ağız ve diş sağlığı konusunda bilinçlendirmek amacıyla İzmir Alsancak Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi yeni bir proje başlattı. Hastane müdür Murat Yaman öncülüğünde hazırlanan proje kapsamında, her ayın 2. ve 4. Perşembe günü 20 kişilik gruplar halinde öğrenciler Alsancak Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nde misafir edilmeye başlandı. Diş hastanesi gezdirilen öğrencilere, diş tedavisi ve ağız sağlığı hakkında kapsamlı bir bilgiler veriliyor. Diş atölyelerinde yapılan çalışmaları yakından inceleme fırsatı bulan öğrencilere ayrıca diş macunu, diş fırçası hediye ediliyor.

    Hastane müdürü Murat Yaman yaptığı açıklamada, “Günümüzde hastalıkları önlemenin, tedaviden daha akılcı bir yol olduğu ve daha az parasal yük getirdiği kabul edilmiştir. Bu nedenle koruyucu hekimlik ve uygulamaları ön plana çıkmaktadır. Bu projenin amaçları; küçük yaşlardan itibaren anaokulu ve ilköğretim 1. ve 2. sınıf öğrencilerine ağız ve sağlığı konusunda bilinçlendirmek, hastane zemin katından başlamak üzere, bütün katları ve bütün katları ve bütün birimleri, çocuk kliniklerini öğrencilere gezdirmek, diş hekimi korkularını yenmelerini sağlamak, Power Point sunumu ile çocuklara ağız ve diş sağlığı eğitimi vermek, çene modeli ve fırça ile görsel olarak diş fırçalamayı anlatmak,

    *Çocuklara diş çürüme nedenlerini ve diş fırçalama tekniklerini öğretmek, beslenmenin ağız ve diş sağlığı açısından önemini anlatmak, koruyucu hekim uygulamaları ile sağlık giderlerini azaltmak, zamandan ve iş gücünden tasarruf sağlamak.” dedi.

  • Gaziantep Suriyeli Çocukların Eğitimi Konusunda Nobel Adayı Bir Kent

    Gaziantep’te 55 bin Suriyeli öğrencinin eğitimlerinin bin 575 Suriyeli öğretmenle birlikte sürdürüldüğünü belirten Gaziantep Milli Eğitim Müdürü Mustafa Yanmaz, Gaziantep’in Suriyeli çocukların eğitimi konusunda Nobel adayı olması gerektiğini söyledi.

    Gaziantep Kolej Vakfı Özel Liseleri Avrupa Gençlik Parlamentosu Kulübü tarafından organize edilen ve Türkiye’nin birçok ilinden yaklaşık 200 öğrencinin katıldığı 1. Gaziantep Kolej Vakfı Ulusal Forumu açılışında konuşan Gaziantep İl Milli Eğitim Müdürü Mustafa Yanmaz Gaziantep eğitimi hakkında bilgiler verdi.

    Gaziantep’te 594 bin öğrenci ve 25 bin öğretmen bulunduğunu belirten Yanmaz,”Gaziantep öğrenci potansiyeli ve genç nüfus açısından İstanbul, İzmir, Bursa ve Şanlıurfa’dan sonra beşinci il konumundadır. Gaziantep’in 60 km ilerisinde ise savaş devam ediyor. Biz o savaşın mağdurları olan Suriyeli çocukların da eğitimleri için kucak açmış durumdayız. İlimizde 53 geçici eğitim merkezinde ve resmi ve özel okullarımızda toplam 55 bin 75 Suriyeli kardeşimize de eğitim faaliyetlerini kendi öğretmenleri aracılığıyla veriyoruz. bin 575 Suriyeli öğretmen bu alanda eğitim öğretim faaliyetlerini sürdürüyor. Gaziantep’te Suriyeli öğrencilere faydalı olmaktan da gurur ve onur duyuyorum” dedi.

    NOBEL’E ADAY GÖSTERDİ

    Suriyeli çocuklara eğitim verme konusunda Gaziantep Nobel’e aday bir şehir olduğunu belirten Yanmaz “Gaziantep bu konuda model bir şehir. Bir yıl önce göreve geldiğimizde 22 bin öğrencisi olan Suriyeli sığınmacıların şu anda öğrenci sayısı 55 bini buldu. Bununla ilgili bir çalışma başlattık. Öğrencilerimizin temel eğitim, orta öğretim ve hayat ve öğrenme bölümlerini açarak ilimizde bir farkındalık oluşturduk. Bu farkındalığın içerisinde de özel okullarımız ve resmi okullarımızda da 10 civarında Suriyeli öğrencimiz eğitim görmektedir. Tabi ki ilimizin potansiyeli anlamında özellikle gençlik formunun konusu olması açısından özellikle belirtmek isterim. İnşallah bu konuyu da irdelersiniz ve sonuç raporunu ilgili yerlere ulaştırma konusunda gayret gösteririz hep birlikte Suriyeli çocukların eğitimiyle ilgili bu forumda bir masa etrafında değerlendirmenizi öneriyorum” diye konuştu.

    ÖZEL OKULLARIN POTANSİYELİ YÜKSEK

    Milli Eğitim Müdürü Yanmaz yaptığı konuşmasında Gaziantep’te özel okullarla ilgili yürütülen çalışmalar ve istatistiki verilere de değinerek “Gaziantep’in geçen yıl ki özel okulda okuyan öğrenci sayısı %3’lerdeydi. Bu gün itibaren bu oran %9’a çıktı. Peki ne değişti. 1104 okulumuz vardı. Geçen yıl 60 civarında özel okulumuz varken şu anda 100 okulumuz var. Temel liselerde açıldıktan sonra ilimizin şu an 4077 öğrencimiz özel okullarda okumaktadır. Bu da yaklaşık %8- %9’lara tekabül ediyor. İlimizin %8’lik oranı yeterli değil. Gaziantep’in potansiyeli özel okul açma konusunda, özel okulların geliştirilmesi ve alt yapılarının sağlamlaştırılması konusunda yeterli. Özel Okullar açısından Gaziantep’te potansiyel mevcut” dedi.

    ÜNİVERSİTE BİTİRME ORANI YÜZDE 8

    Gaziantep’te üniversite bitirme oranının TÜİK verilerine göre Türkiye ortalamasının altında olduğunu da ifade eden Yanmaz “Gaziantep ili Türkiye’nin en önemli sanayi ve ticaret şehirlerinden birisi. Gaziantep’te ki dezavantajlı bölgelerin yaşayan ebeveynler çocuklarının okumasına değil, çocukların bir an önce işe girmesi ve aileye katkı sağlaması bekleniyor. Burada göçlerle gelen insanların birinci önceliği eğitim değil, iş imkanını bir an önce yakalamak. İş imkânı yakalayabilmek içinde üniversiteyi bitirme gibi özel bir gayretleri yok. Bizim dezavantajımız bu yani sanayi şehri olunca ilkokul, ortaokul, liseye bile başlamadan okulu bırakıp bir iş sahibi olabilmek için gayret gösteren ebeveynler ve buna bağlı gençler var. Bu da iş bulma imkanı sağladığı için üniversiteye gitme imkanının engellenmesi oluyor. Gaziantep’in demografik yapısında 2014 verilerine göre 110 bin üniversite mezunu var. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. 1 milyon 931 nüfuslu şehrimizde 110 bin üniversite mezunu olduğuna göre Türkiye’nin üniversiteyi bitirme oranı TÜİK verilerine göre 12,3 bizim ise üniversiteyi bitirme oranı yüzde 8’lerde. Dezavantajlı bölgelerdeki öğrencilerimiz liseyi bitirince iş imkanı bulabilirken zengin ailelerin çocukları da bir an önce kendi iş yerlerinde görev almak istediği için böyle bir olayla karşı karşıyayız. Biz önümüzdeki süreçte inşallah anne baba eğitimiyle yetişkinlere vereceğimiz eğitimle bunu kırıp Türkiye ortalamasını yakalamayı planlıyoruz. Bunu başarmamız lazım. Bu gün böyle bir toplantıda siz değerli gençlerimizin de eğitim konusunda belirlediğiniz konuları kendi aranızda tartışarak sorunlar ve çözüm önerileriyle birlikte projelerinizi bizlerle paylaşabilirsiniz. Toplantının başarılı geçmesini diliyorum” şeklinde konuştu.

  • Suriyeli Çocukların Gelecek Umudu AB Başkenti Brüksel’den Duyuldu

    Maya Vakfı’nın travma geçirmiş Suriyeli mülteci çocuklara yönelik olarak 2014 yılında başlattığı “Project Lift-Tut Elimi” adlı program, Avrupa’nın kalbi Brüksel’e taşındı. Suriyeli çocukların sanat terapisi yoluyla rehabilitasyonuna odaklanan program, Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen oturumda, örnek uygulama olarak anlatıldı.

    Suriyeli çocukların proje kapsamında yaptığı resimler ve sanatçı Kaan Çuhacı’nın fotoğraflarında oluşan “Bir Çocuğun Gözünden: Suriyeli Mülteci Hikayesi ve Empati” sergisi, Turkcell’in desteğiyle Brüksel’de izleyicilerle buluştu. 03-23 Mart tarihleri arasında açık kalacak sergi, uluslararası kamuoyundaki farkındalığın artırılması amacıyla, Türkiye’de farklı şehirlere ve dünyanın farklı ülkelerine taşınacak.

    Avrupa Birliği evlerini terk etmek ve ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan Suriyelilere kapıları ne kadar açacaklarını tartışırken, Türkiye’de devletten sonra sivil toplum ve özel sektör de, Suriyeli göçmenlerin yaralarını sarmak ve hayatlarına sağlıklı biçimde devam edebilmelerini sağlamak için üzerlerine düşeni yapmaya devam ediyor. Suriyeli çocukların yaşadığı travmaları iyileştirmek amacıyla yola çıkan Maya Vakfı’nın, “Project Lift – Tut Elimi” projesi, Avrupa Parlamentosu Türkiye Dostluk Grubu’nun davetiyle Brüksel’de Avrupa Parlamentosu çatısı altında tartışıldı.

    Projeye desteğini açıklayan Turkcell, bu destekteki ilk adımını, travma terapisi gören çocukların resimlerinden ve sanatçı Kaan Çuhacı’nın fotoğraflarından oluşan “Bir Çocuğun Gözünden: Suriyeli Mülteci Hikâyesi ve Empati” sergisini Brüksel’de izleyicilerle buluşturarak attı.

    Zorlu yolculuğun ayak izleri Brüksel Güzel Sanatlar Merkezi Bozar’da fotoğraf sanatçısı Kaan Çuhacı’nın çocuklarla yaptığı fotoğraf çalışması durumun ciddiyetini tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Fotoğrafları Suriyeli çocukların ayak izlerinden oluşuyor, kat ettikleri mesafelere, evlerinden ne kadar uzak olduklarına dikkat çekiyor. Geri dönmelerinin mümkün olup olmadığını sorguluyor. Bu fotoğraflar, çocukların travma rehabilitasyonu sırasında çizdikleri resimlerle bir araya gelerek “Bir Çocuğun Gözünden: Suriyeli Mülteci Hikayesi ve Empati” adlı sergiyi meydana getiriyor.

    Sergi, Turkcell’in desteğiyle 3-23 Mart tarihleri arasında Brüksel’de açık kalacak. Daha sonra Suriyelilerin sadece hayatta kalmalarının değil rehabilitasyonla hayata yeniden başlamalarına imkan verilmesinin önemini vurgulamak ve bu konuda farkındalık oluşturmak amacıyla, Türkiye ve dünyanın farklı ülkelerine taşınacak.

    KALPTEN GELEN BİR FİKİRDEN BİR VAKFIN KURULUŞUNA

    2014 yılında Emir Özsüer’in henüz 16 yaşındayken girişimiyle başlayan Project Lift travma rehabilitasyon programı ve programın Suriyeli mülteciler için geliştirilen “Tut Elimi Projesi” zaman içinde gelişerek Maya Vakfı’nın kurulmasına yol açtı. Çocukluk ve gençliklerini özgür, güvenli ve üretken bir ortamda yaşamış, sağlıklı bireylerden oluşan bir toplum yaratmak hayaliyle kurulan vakıf, hayata geçireceği projeleri önümüzdeki günlerde çeşitlendirecek ve farklı kurumlarla işbirliği içinde sürdürecek.

    Kuruluş aşamasıyla ilgili Maya Vakfı Kurucu Başkanı Esra Özsüer, “İki sene önce mülteci konusunda fazla bilgi sahibi olunmayan, konudan uzak durulan bir dönemde projeyi başlatarak çocukların geleceklerini değiştirmek adına bir seçim yaptık. Uzman travma terapistleri ile geliştirilen programla mülteci çocukların kendilerine ve geleceğe güvenmeleri, hayata bağlanmaları ve yeniden hayaller kurabilmelerini sağlayabilmeleri için destek oluyoruz. Bu projenin başta mülteci çocuklar olmak üzere travmaya maruz kalmış tüm çocuklar için yaygınlaştırılması için çalışıyoruz” dedi.

    Project Lift programının travmaya maruz kalmış çocuklara yönelik yenilikçi bakış açısı yerel ve uluslararası kuruluşlar tarafından dikkat çekerek vakfın hem Türkiye’de çeşitli ortaklıklar kurması hem de Vakfın Avrupa Parlamentosu’nda mülteci konusuyla ilgili bir konferans düzenlemesini sağladı. Project Lift – Tut Elimi projesi kapsamında haziran ayından bu yana Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği (UNCHR) ile işbirliği içinde olan vakıf, Project Lift – Kalp Kalbe projesiyle yine travma alanında farklı popülasyonlarla çalışmaya devam edecek.

    Ayrı ayrı girişimlerle işin ucundan tutmak yerine devlet kuruluşları, yerel ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarının hep beraber çalışması gerektiğine inandığının altını çizen Esra Özsüer, hem mülteci konusunda hem de böyle uluslararası bir sorunda bir arada çalışmanın önemini anlatmak için Turkcell ile ortak hareket etmeye başladıklarını ve Avrupa’da bulunduklarını belirtti.

    Avrupalı parlamenterlerin ve üst düzey uluslararası davetlilerin katıldığı konferansta ve sergi açılışında, özellikle mülteci çocukların, etkisi yıllarca sürecek ağır travmalara maruz kaldığı ve dünyanın bu konuya daha fazla eğilmesi gerektiği vurgulandı.

    “İNSANLIK GÖÇLE GELİŞTİ, DUVARLARA DEĞİL ENTEGRASYONA İHTİYACIMIZ VAR”

    Brüksel’de basın ile bir araya gelen Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu, kurulduğu günden bu yana toplumsal fayda oluşturma odağına öncelik veren Turkcell’in Suriyeli mülteciler konusunda da aynı hassasiyeti gösterdiğini söyledi. Terzioğlu, “İnsanlık olarak varlığımızı göçe borçluyuz, insanlık böyle gelişti. Biz Türkiye’de hem göçün yarattığı travmayı, hem de yeni bir başlangıçtan doğacak imkanları çok iyi biliyoruz; çünkü hemen hepimizin ailesinde bir göç hikayesi var. Bugün Suriye’nin karşı karşıya olduğu trajedide, zaman insanlara ’gelmeyin’ deme zamanı değil, onları kucaklayarak toplumdaki varlıklarını değerli kılma zamanı. Maya Vakfı’nın projesi tam da buna odaklanıyor ve bu özelliğiyle başta Avrupa Birliği olmak üzere tüm dünyaya örnek oluyor. Maya Vakfı’na, bize de projeye destek olma ve bu değeri paylaşma fırsatı verdikleri için teşekkür ediyorum. Umarız bu proje örnek olur ve dünyanın her yerinden başka emirler de çıkar” dedi.

    Terzioğlu, Turkcell’in Suriye’den kaçışın başladığı günlerden bu yana sınır bölgesindeki altyapı hizmetlerini artırdığını vurguladı. Türkiye’deki 2,7 milyona yakın Suriyelinin 1,2 milyonuna Turkcell’in hizmet verdiğini söyleyen Terzioğlu, mobil iletişimin Suriyeli göçmenleri hayata, sevdiklerine, yeni iş imkanlarına ve hayata yeniden başlama fırsatlarına bağladığının altını çizdi.

    Turkcell’in Türkiye’de Arapça çağrı merkezi hizmeti veren tek şirket olduğunu belirten Terzioğlu, Siirt’teki bu merkezin ve bayilerdeki Arapça konuşan çalışanların, Suriyeli mültecilerin sorunlarını çözmek için seferber olduğunu anlattı.

    ‘CEP’TEN TÜRKÇE ÖĞRENECEKLER

    Turkcell önümüzdeki dönemde Suriyeli mülteciler için yeni bir eğitim programına imza atmaya hazırlanıyor. Turkcell tarafından çalışmalarına başlanan uygulama tamamlandığında, mülteciler hem cep telefonlarından Türkçe öğrenecek, hem Türk kültürüne adaptasyona yardımcı olacak içeriklere ulaşabilecek. Terzioğlu, “Bu süreçte nasıl hareket ettiğimiz, ortak geleceğimizin nasıl olacağının bir göstergesi olacak. Bugünkü Suriyeli göçmenlerin aralarından gelecekte bir astronotun veya bir girişimcinin çıkması bizim elimizde. Umuda, desteğe ihtiyacı olan bu insanların duvarlara değil entegrasyona ihtiyacı var. Biz bu konuda üzerimize düşeni yapmaya ve iletişim dünyasının imkanlarını en iyi biçimde kullanmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

    KUTU 1

    Hayat Kurtaran Çağrı Merkezi

    Turkcell Arapça Çağrı Merkezi faaliyete geçtiği 2014 yılından bu yana çağrı merkezinden çok bir adaptasyon merkezi gibi çalışmaya devam ediyor. Gün içinde pek çok farklı talep alan çağrı merkezi çalışanları, ihtiyaçların karşılanması için her alanda çalışıyor. Merkez çalışanları bazen hayat kurtarırken, bazen de sağlık ocağında doktor ile hasta arasında tercümanlık yapıyor.

    Geçtiğimiz yıl çağrı merkezini arayan bir Suriyelinin, Çanakkale’den bota binmek üzere olduğu anlaşıldı. Turkcell çağrı merkezi çalışanının bu yolculuğun tehlikeleri üzerine yaptığı uyarılara teşekkür ederek telefonu kapatan Suriyeli, 2 gün sonra aynı Turkcell görevlisini arayarak tehlikeli yolculuktan vazgeçtiğini söyledi ve çağrı merkezi çalışanına, kendisini uyardığı ve hayatını kurtardığı için minnettar olduğunu iletti.

    Sağlık ocağına giden bir diğer Suriyeli, Türkçe konuşamadığı için kendisini ifade etmekte zorlandı ve Turkcell çağrı merkezini aradı. Hastanın durumunu ve bilgilerini öğrenen çağrı merkezi çalışanı aldığı bilgileri doktora aktararak tüm iletişimin kurulmasını sağladı.

    KUTU 2

    Suriyeli Çocukların İç Dünyaları ve Hayalleri, Dünyaya Taşınacak

    Maya Vakfı bünyesinde oluşturulan “Project Lift – Tut Elimi” travma rehabilitasyon programında, Suriyeli çocukların yaşadıkları travmaların etkilerini azaltmak için uzman klinik psikologlar aracılığıyla sanat terapileri metodu kullanılarak çocuklara psikolojik iyileştirme becerileri öğretiliyor.

    Çocuklar resim, müzik ve dans aracılığıyla kendilerini ifade etme ve yaşadıkları travmalarla başa çıkma yöntemlerini öğreniyorlar. Dışa vurmayı başardıkları duygular seanslar sırasında terapistler tarafından gözlemlenerek, iyileştirici müdahaleler yapılıyor. Project Lift programı klinik direktörü, uzman travma ve sanat terapisti Leyla Akca kullandıkları yöntemin sadece eğlendirme amaçlı bir sanat aktivitesi olmadığının altını çizerek, “Travma geçirmiş çocukların günlük hayatlarına sağlıklı bir şekilde devam edebilmeleri, beslenme, barınma ve eğitim gibi diğer kurumlar tarafından karşılanan temel ihtiyaçlardan etkin bir şekilde faydalanabilmeleri için, algılarının ve zihinsel fonksiyonlarının düzgün çalışması gerekmektedir. Project Lift kurgusunda travma rehabilitasyonu için sanatı bir araç olarak kullanıyoruz. Resim ile görsel, müzik ile işitsel, dans terapisi ile de beden-zihin bağlantısını kurmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Kısa zamanda aynı temayı üç sanat dalı üzerinden işlememiz çocukların içselleştirmelerini kolaylaştırıyor böylece onların travmayla baş edebilme gücü kazanmaları ve dayanıklılıklarının gelişmelerini sağlıyoruz” dedi.