Etiket: Çocukların

  • Türkiye’de ’Çocukların Aşılanması’ Tartışmaları

    Türk Pediatri Kurumu Başkanı Prof.Dr. Mehmet Vural, Türkiye’deki bebeklere yapılan aşıların yargıya taşınması ile ilgili olarak, “Aşıların yapılması gerekiyor, aşılar sadece kişinin çocuğunu değil toplumu da koruyor. Siz aşı ile hastalık riskini azaltırken, etrafa bulaştırmayı da önlüyorsunuz. TPK olarak aşılamanın arkasındayız. Aşılanma çocukların hakkıdır ve bu hak ellerinden alınmamalıdır” dedi.

    Türk Pediatri Kurumu (TPK) tarafından, ’Çocuk ve Çevre’ temasıyla düzenlenen 52. Türk Pediatri Kongresi, bin 300 kişinin katılımıyla Antalya’nın Kemer ilçesi Beldibi Turizm Merkezi’ndeki bir otelde başladı.

    Türk Pediatri Kurumu Başkanı İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Prof. Dr. Mehmet Vural, Türkiye’de 15 senedir sağlıkta bir değişim yaşandığını aktararak, genel sağlık sigortası kapsamına giren nüfusun arttığını ve koruyucu hekimlik işlevlerinin aile hekimlerine yüklendiğini savundu.

    Sağlık hizmetlerinin bir özel sektör mantığıyla performans sistemine oturtulduğunu kaydeden Prof. Dr. Vural, sağlık endekslerinde yaşlı nüfus artarken, genç nüfusun hala çok yüksek düzeylerde olduğunu belirtti.

    Türkiye’nin nüfusunun yüzde 30’unun 18 yaş altında olduğunu işaret eden Prof. Dr Vural, “Son verilere göre yaşam beklentisi kadınlarda 79, erkeklerde 72 yaştır. Geçmiş yıllara kıyasla insanlarımızın yaşam süreleri uzamaktadır. Öte yandan süt çocuğu mortalitesi (1 yaş altı ölüm oranları), tüm dünyadaki düşüşlere eş olarak ülkemizde de önemli derecede azalmıştır. 10 sene önce her bin yeni doğan bebekten 32’si 1 yaşını görmeden ölmekteyken, bugün bu oran, Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre 10,8’e düşmüştür. Bu verilerin geçerliliği ile ilgili bir takım tartışmalar da yaşanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bu sayıyı binde 16,5 olarak vermektedir. Avrupa için ise bu rakam Fransa’da 4,4, Yunanistan’da 6,9 dur” diye konuştu.

    “HER 10 BİN KİŞİYE 26 HASTANE YATAĞI”

    Son yıllarda sağlık hizmetlerine ulaşımda büyük bir kolaylık sağlandığına değinen Prof.Dr. Vural, “Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı verilere göre son 10 yılda ülkemizdeki hastane sayısı yüzde 10, hastane yatağı sayısı yüzde 25 artış gösterdi. Bu dönemdeki nüfusumuzun yüzde 5 arttığını göz önüne alırsak, göreceli olarak yataklı sağlık hizmetlerinde sayısal bir düzelme sağlandı. Tüm bu ilerlemelere rağmen ülkemizde her 10 bin kişiye 26 hastane yatağı düşerken Avrupa’da bu rakam 53’tür. Yani hastane hizmetleri açısından hala Avrupa’nın gerisindeyiz” ifadelerine yer verdi.

    “ÜLKEMİZDE ÇOK DÜŞÜK”

    Ülkede doktor sayısının düşük düzeylerde olduğunu iler süren Prof. Dr. Vural şöyle konuştu:

    “Ayaktan verilen hizmetlerde de bir artış sağlanmıştır son senelerde. 2000 yılının başlarında kişi başına yıllık ortalama 2,2 doktor muayenesi yapılırken, şimdilerde kişi başına yıllık ortalama 8,2 doktor muayenesi için müracaat yapılıyor. Yani halkımız ortalama 4 kez daha fazla doktora başvurmaktadır. Bu sayı OECD ülkelerinde 6,7 iken Finlandiya’da 2,7’dir. Tabi doktor müracaatlarında bu düzeyde bir artış yaşanırken, ülkemizdeki toplam doktor sayısı hala çok düşük düzeylerdedir. Ülkemizde her yüz bin kişiye 174 doktor düşerken bu sayı Avrupa birliğinde 325’tir. Bu da bir hasta muayenesinin birkaç dakikada sonlandırılması durumunu ortaya çıkarıyor.”

    “TIP FAKÜLTESİ SAYISI ARTTI”

    Türkiye’de doktor açığını kapatabilmek için tıp fakülteleri sayısında büyük bir artış yaşandığını vurgulayan Prof. Dr. Vural, “1990 yılında ülkemizde 25 tıp fakültesi bulunurken, günümüzde bu sayı 74’e yükselmiştir. Tıp fakültesi zenginliği açısından dünyada 5. sırada yer almaktayız. Bu sayının İngiltere’de 32, Almanya’da 36 olduğunu göz önüne alırsak, sahip olduğumuz tıp fakültesi sayısının ne kadar yüksek olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Tabii eğitim kurumlarının sayısında yaşanan böylesine önemli artışlar, beraberinde buralarda verilen eğitimin kalitesi ile ilgili soru işaretleri de ortaya çıkarmıştır” dedi.

    “SAĞLIKLI GEBELİK”

    Sağlıklı bir çocuk için en önemli faktörün sağlıklı bir anne ve sağlıklı bir gebelik olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Vural, “Oysa hala çok sayıda genç kızımız ergenlik döneminde evlenmekte ve anne olmaktadır. Son 20 sene içinde ergen anne oranımız yarı yarıya azalmış olsa da 2013 senesinde her 100 ergen genç kızın 5’i anne olmaktadır. Bu da beraberinde hem psikolojik, hem de fizyolojik olarak annelik görevine hazır olmayan -henüz çocuk olan- anneler ve onların bebekleri ile ilgili sağlık problemlerini ortaya çıkarıyor. Ülkemizin kadınlarının doğurganlık sayısında yani kadın başına düşen ortalama canlı doğumda bir azalma gözlenmektedir. Bu sayı 60’ lı yıllarda 6 iken günümüzde 2,3 e düşmüştür. Aslında bu sayı, bir ülke nüfusunun azalmaması ve yenilenebilmesi için gerekli olan 2,1 doğurganlık sayısına çok yakındır. Bu sayı Almanya’da 1,2 , İtalya’da 1,4 tür. Ülkemizin ulaştığı 2,3’lük doğurganlık sayısı, nüfusun azalmaması açısından ideal gözükse de bölgeler arası farklılık burada önem kazanmakta ve düzeltilmesi gerekmektedir” ifadelerine yer verdi.

    “GEBELİK TAKİBİ”

    Gebelik takibinin sağlıklı bir anne için önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Vural, yeterli derecede takip edilen gebelik oranının yüzde 36’lardan yüzde 89’lara çıktığını belirtti. Sağlık kurumlarında yapılan doğum oranlarının da yüzde 60’lardan yüzde 97’ye çıktığını söyleyen Prof. Dr. Vural, “Bu artışlar hem anne hem de bebek sağlığı açısından çok büyük önem taşımakta ve çok olumlu gelişmelerdir” diye konuştu.

    “SEZARYEN YÜZDE 20’YE İNDİRİLMELİ”

    Anne ve bebek sağlığını kötü yönde etkileyen yeni bir olgunun sezeryen doğum olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Vural, “Günümüzde doğumların yüzde 50’si sezaryen ile yapılmaktadır. Sadece 15 sene önce bu oranın yüzde 20 olduğunu düşünürsek, bu artışın ne kadar hızlı ve ne kadar gereksiz olduğunu da bir kez daha fark etmiş oluruz. Tabii ki sezaryen doğumun gerekli olduğu tıbbi durumlar vardır ve hem anne hem de bebek için hayat kurtarıcı olur. Ancak bu gereklilik genellikle doğumların yüzde 15’i olarak kabul edilmektedir. Ülkemizdeki doğumların çok büyük bir kısmı gereksiz bir şekilde sezaryen ile gerçekleştiriliyor. Oysa bu doğum şekli hem anne hem de bebek için gereksiz bir takım tıbbi sorunlar ortaya çıkarmakta hem de gereksiz hastane yatışları ve tedavilere sebep olmaktadır” dedi.

    Prof.Dr. Vural, Türkiye’de sezaryenle doğum oranının yüzde 20’lere geri çekilmesi gerektiğini vurguladı.

    “SEZARYENİ POLİSİYE ÖNLEMEZ”

    Normal doğum oranlarının arttırılıp, sezaryen doğum oranlarının azaltılması gerektiğini işaret eden Prof. Dr. Vural, “Ancak bunun bir dönem denendiği gibi polisiye yöntemlerle değil de annelerin bilinçlendirilmesiyle yapılması gerekmektedir. Annelerden normal doğum yönünde bir talep ortaya çıkmadan, bu oranların düzeltilmesi mümkün olmayacaktır” şeklinde konuştu.

    “ANNE İLK DAKİKALARDA BEBEĞİNİ EMZİRMELİ”

    Bebeklerde emzirmenin önemine de değinen Prof. Dr. Vural, “Sağlıklı bir süt çocuğu ve yine ileri yıllarda sağlıklı bir çocukluk için çok büyük önem taşımaktadır. Annenin bebeği emzirmesi daha ilk dakikalar içinde olmalı ve 6 ay süreyle bebek sadece anne sütü ile beslenmelidir. Oysa doğumdan sonra ilk 1 saat içinde emzirilen bebek oranımız sadece yüzde 50’dir. Öte yandan 6 aya kadar sadece anne sütü alan bebek oranımız yüzde 30’dur. Her iki değer de çok düşük olup, bebek ve çocuk sağlığı için bu kadar önemli olan anne sütünün kullanımı çok yoğun bir şekilde desteklenmelidir” açıklanmasını yaptı.

    “TEK TEK AŞILAMA YÜZDE 90”

    Çocuklarda aşılanmanın önemine de değinen, Prof. Dr. Vural, “Çocuk sağlığı açısından çok önemli bir koruyucu hekimlik yöntemidir. Bugün itibariyle, gelişmiş ülkeler arasında bile en çok sayıda hastalığa karşı aşılama yapan ülkelerden biri konumundayız. Bu tabii ki ülkemiz çocukları açısından çok sevindirici bir durumdur. Aşılama oranları da tek tek her aşı için yüzde 90’lar düzeyindeyken, tüm aşıların tam olarak yapıldığı çocuk oranımız yüzde 74’tür. Tam aşılama konusunda biraz daha yol almamız gerekiyor” dedi.

    DİJİTAL DÜNYADA 3-4 YAŞIN ÖNEMİ

    Dijital ortamda fazla yaşayan çocukların konuşmalarının geciktiğine değinen Prof. Dr. Vural, “Otistik bir takım bulgular oraya çıkıyor. 2-3 yaşına kadar çocukların dijital dünya ile temas etmemelerini öneriyorum. Aileler çok mutlu oluyor çocukları Ipad kullanmaya başladıklarında. Oysa o Ipadler zaten 3-4 yaşındaki çocukların kullanabilmesi için yapılmıştır. Kullanabilmesi çocuğun zeki veya başarılı olduğunu göstermez. Ama bu şekilde yorumlanıyor” ifadelerini kullandı.

    “AŞILARIN YAPILMASI GEREKİYOR”

    Türkiye’deki aşı tartışmalarına da değinen Prof. Dr. Vural, “Aşıların yapılması gerekiyor, aşılar sadece kişinin çocuğunu değil toplumu da koruyor. Siz aşı ile hastalık riskini azaltırken, etrafa bulaştırmayı da önlüyorsunuz. TPD olarak aşılamanın arkasındayız. Aşılanma çocukların hakkıdır ve bu hak ellerinden alınmamalıdır” dedi.

    “SURİYELİ ÇOCUKLAR NEDENİYLE AŞILAMA ÖNE ÇEKİLDİ”

    Prof. Dr. Vural, Suriyeli çocukların aşı durumu ile ilgili ise şu bilgileri verdi: “Riskler artıyor. Sağlık Bakanlığı buna bağlı olarak bir takım aşıları öne çekti. Biz de takip ediyoruz. Kızamık aşısı normalde 1 yaşında yapılırdı ama 9 aya indirildi. Niye risk arttı. Birinci yılda yeniden kızamık aşısı yapılıyor. Risk artınca aşılama öne çekildi. Türkiye’de her sene 60 bin Suriyeli yeni doğan bulunuyor.”

    “EĞİTİMDE EŞİTSİZLİK”

    Herkese Bilim ve Teknoloji Dergisi Editörü Orhan Bursalı, çevre eğitiminin geniş bir boyutunun olduğunu belirterek, Türkiye’nin bu noktada derin sorunlarının olduğunu söyledi.

    Türkiye’de çocukların eğitime ulaşım eşitsizliği yaşadığına değinen Bursalı, “Gelir dağılımı eşitsizliği, bütün bunlar çocukların geleceğini etkileyen temel faktörlerinden biridir. Ülkemizde çocuklar arasında eşit bir eğitimim olduğunu söyleyemeyiz. Çocukların yeteneği doğrultusunda, doğuştan aldıkları yetenekleri, dışa vurabilecek ve bunu gerçekleştirebilecek bir atmosfer var mı yok mu temel sorunumuzdur. Çok büyük bir öğrenci ve çocuk kitlesi başka daha azınlık kitlenin ulaştığı olanaklara ulaşamadığını biliyoruz. Okul öncesi eğitimde adaletsiz şekilde işliyor. Daha çok gelişmiş kentlerde yuva, kreş yoğun açılırken eşitsizliğin çok daha derin olduğu, bunun yoksulluğunu çeken bölgelerimizde daha az geliştiğini görüyoruz. Okul öncesi eğitimi büyük ölçüde mağdur olan bölge ve ailelere kaydırarak eşitsizliği gidermeliyiz ve çocukların diğer şehirlerdeki gibi bilgiye ulaşma açısından daha mümkün kılabiliriz” dedi.

    Geleceğin Türkiyesini kuracak nesillerin yetiştirilmesini gerektiğini vurgulayan Bursalı, “Geleceği nesnel bilimle buluşturmalıyız. Dünya bunun üzerinde gelişmişlik sürüyor. Bunu yapamadığımızda sadece Amerika’da yetişen Aziz Sancar’la övünürüz. Ülkemizde herkes Nobel ödülü alamaz ama onların düzeyinde dünya iyi işler yapan çocuklarımıza ihtiyaç var. Ülkemizde bundan geniş şekilde yararlanmaya ihtiyacımız var” diye konuştu.

    “ÇEVRE POLİTİKALARI GÖZDEN GEÇİRİLMELİ”

    Gazeteci Güven İslamoğlu ise, doğada bir yok oluşun söz konusu olduğunu vurgulayarak, günümüzde çocukların doğadan kopuk yaşadığını kaydetti.

    Doğayla barışık çocuk yetiştirilmesiyle doğanın korunabileceğinin altını çizen İslamoğlu, “Ama çoğumuz cebimizde para olursa doğaya çıkıyoruz. Rahat ettiğimiz zaman doğaya çıkıyoruz. Avrupa’da tam tersi bir süreç yaşanıyor. O nedenle doğaya sahip çıkıyorlar. Expo 2016 Antalya’nın sembol çiçeği şakayık. Ama şakayık doğal yayılış alanı Hisar Çandır yok ediliyor. Böyle bir anlayışla doğayı korumamız zor. Politikalar değişmesi gerekir. Bu politikalar değişirse çocuklarımıza iyi bir gelecek sağlarız, böyle giderse çocuklarımızın bir geleceği yok” ifadelerini kullandı.

  • Anneler Çocukların Güvenliği İçin ’Gönüllü Zabıta’ Oldu

    Bayrampaşa Belediyesi, okul çevrelerinde güvenliği daha da artırmak için annelerden oluşan Gönüllü Zabıta ekibi kurdu.

    Bayrampaşa’da, geçen yıl yaşanan talihsiz olayda, ilkokul öğrencisi Berkay Özbek (8) okul çıkışında yolcu minibüsünün çarpmasıyla hayatını kaybetmişti.

    Olayın görgü tanıkları, yolcu minibüsünün kırmızı ışıkta geçtiğini iddia etmişti. Yaşanan acı olayın ardından okul çevrelerinde artırılan güvenlik önlemlerine bir yenisi daha eklendi. Bayrampaşa Belediyesi çoğunluğu annelerden oluşan Gönüllü Zabıta teşkilatı kurdu. Çocukları okullarda öğrenim gören anneler, Bayrampaşa Belediyesi Zabıta Müdürlüğü tarafından verilen eğitim sonrası üniforma ve kimliğini alarak okul çevrelerinde çocukların güvenliğini sağlıyor.

    ÇOCUĞUNUN OKUDUĞU OKULDA GÖREV YAPIYOR

    Kısa süre önce başlayan proje, bugün Bayrampaşa Nail Reşit İlkokulunda uygulanırken görüntülendi. Çocuğu Nail Reşit İlkokulunda okuyan ve gönüllü zabıta olan Gülümser Saygı neden bu ekibe katıldığı yönündeki sorulara cevap verdi. Okul çevrelerinin çocukların güvenliği açısından önemine değinen Saygı, şunları söyledi:

    “Okula gelip giderken arabaların hızla geçtiğini falan görüyorduk. Sağa sola bir şeyler bırakılıyordu. Çocukların güvende olması için böyle bir teklif geldi. Biz de çocuklarımızın güvenli gidip gelmeleri için zabıtaya yardımcı olmak amacıyla bu işe girdik gönüllü olduk. Çocuğum bu okulda okuyor. Kendi çocuğumun da güvenliğini sağlamak için gönüllü oldum. Zabıta müdürlüğünden kimliklerimizi alırken bize eğitim verildi. Birkaç ay oldu başlayalı, inşallah devamı gelecek.”

    “DAHA İYİ OLACAK”

    Gönüllü zabıta ekibine eğitim veren Bayrampaşa Belediyesi Zabıta Komiseri Orhan Poşul da ekipte şu an 25 gönüllü zabıtanın yer aldığını söyledi. Gönüllü zabıtalarla sürekli iletişim halinde olduklarını kaydeden Poşul, şöyle konuştu: “Belediye başkanımız sayın Atila Ayınder’in hassasiyetinden dolayı okullarımızda güvenli geçişleri sağlamak amacıyla ve okul çevresinde çeşitli olumsuzlukları gidermek amacıyla bu ekip kuruldu. Şimdi 25 gönüllü zabıtamız var. 17’si büyüklerden oluştu. Çocukları ve velileri müdürlüğümüze davet ettik ekip kurulduktan sonra. Daha önce evrak ve fotoğraf istedik onlara kimlik temin ettik. Müdürlüğümüzde eğitim verdik. Başlangıç olmasına rağmen gayet güzel. Bu ekip kurulduktan sonra whatsapp gurubu kurduk. Whatsapp gurubunda da olumsuzlukları bildiriyorlar. İlgi var çocuklarımızdan ve velilerimizden. Daha da iyi olacak.”

    HER OKULA ÜÇ GÖNÜLLÜ ZABITA

    Gönüllü zabıtaların uygulamasını yerinde izleyen Bayrampaşa Belediye Başkanı Atila Aydıner de gönüllü zabıtaların mesaisi hakkında bilgi verdi. Çocukların okula giriş çıkış saatlerinde gönüllü zabıtaların görev yapacağını ifade eden Aydıner, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Her okulun önünde 3 gönüllü zabıta annemizi göreceksiniz. Bunların görevleri çocukların okula giriş çıkışlarında trafikten korunmalarını sağlamak. Ders saati başlayınca görevleri bitiyor. Akşamları okul çıkışları başladığı zaman göreve başlıyorlar. Böylece onlar mutlu oluyor. Biz de belediye olarak fahri annelerle zabıta teşkilatı kurmaktan son derece mutlu olduk. Vatandaş memnun, veliler memnun, okul yönetimi memnun. İnşallah bu memnuniyet Bayrampaşa’nın tüm okullarında devam edecek.”

    UYGULAMADAN VELİLER MEMNUN

    Gönüllü zabıta uygulamasından velilerde oldukça memnun olduklarını ifade etti. Çocuğunu okula getirdiği sırada gönüllü zabıta uygulamasıyla karşılaşan öğrenci velisi Arif Küçük, “Çocukların güvenliği önemli. İnşallah doğru düzgün olur çocuklarımız rahat eder. Biz de gönül rahatlığı ile çocuklarımızı okula bırakırız. Belediye başkanına teşekkür ederiz böyle bir şeyi organize ettiği için” dedi.

  • (Özel Haber)“anne” Diyemeyen Engelli Çocukların Hediyeleri Annelerini Ağlattı

    Kocaeli’de engelli öğrencilerin kendi elleriyle hazırladıkları hediyelerle yaptıkları Anneler Günü kutlaması, hediyelerini alan anneleri gözyaşlarına boğdu.

    Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde bulunan Özel Atlantis Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde eğitim alan engelli öğrenciler, kendi elleriyle yaptıkları Anneler Günü hediyeleri ile annelerine sürpriz yaptı. “Veli toplantısı yapılacak” duyurusuyla merkeze çağrılan ve engelli çocuklarının yaptığı sürprizle hediyelerini alan anneler ise gözyaşlarını tutamadılar. Aralarında halen “Anne” diyemeyen öğrencilerin hazırladığı hediyeleri alan anneler ise uzun süre çocuklarına sarılarak ağladılar.

    BİR HAFTA ÖNCESİNDEN HAZIRLIKLARA BAŞLADILAR

    Anneler gününe bir hafta kala eğitmenlerinin yardımıyla hediye hazırlığına başlayan engelli öğrenciler, zaman zaman zorluk çekseler de hediyelerini tamamladılar. Tamamen kendi el emekleriyle hazırladıkları kokulu sabunlar ve mıknatıslı çerçeveleri süsleyen engelli öğrenciler, daha sonra anneler gününü beklemeye başladılar.

    VELİ TOPLANTISI BAHANESİYE GELEN SÜRPRİZ

    Anneler gününde “Veli toplantısı” duyurusuyla engelli anneleri Özel Atlantis Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’ne davet edildi. Anneler Günü’nde rehabilitasyon merkezine gelerek eğitmenlerle toplantıya başlayan anneler, çocukları hakkında bilgi alırken beklemedikleri bir sürprizle karşılaştılar. Bir anda toplantı odasının kapısını açarak ellerindeki el emeği hediyeleriyle annelerine giden engelli öğrenciler, annelerini sarılarak hediyelerini verdiler. Çocuklarından beklemedikleri bir hediye aldıklarını söyleyen veliler ise uzun süre çocuklarına sarılarak ağladılar.

    “ÖMÜR BOYU SAKLAYACAĞIM BİR HEDİYE”

    Hiç beklemedikleri bir sürprizle karşılaştığını söyleyen engelli annesi Yonca Biricik, “Çok duygulandım, çok hoşuma gitti. Hayatımda aldığım en güzel hediye oldu benim için. Ömür boyu saklayacağım bunu. Hayatımda oğlumdan ilk defa hediye alıyorum. Çok şık bir hediye. İnanın eser diyebilirim” dedi.

    “KENDİ HEDİYESİNİ VERMESİ PAHA BİÇİLEMEZ”

    Özel bir çocuktan hediye aldığı için çok duygulandığını söyleyen bir başka engelli annesi Nimet Erkoç ise, “Özel bir çocuktan, anneler gününe özel bir şey yapıp alınması, Anneler Günü’nü onunla kutlamak ayrı bir gurur anı. Çok mutlu oldum. Özel bir çocuk, yapabilecekleri belli. Yapamayacakları çok daha belli. Ama kendini geliştirip, bir şeyler yapıp da kendi el emeği ile yapıp kendi getirip vermesi dünyada paha biçilemez bir şey. Daha önceden de hediye aldım ama aldığım en büyük hediye bu gündü, oğlumdan olan hediye. Normal çocuklar da el emeği hediyeler hazırlayıp veriyor ama özel çocukların hazırladığı hediyeler daha farklı. Özel annelerin anlayabileceği bir şey” diye konuştu.

    “HER GÜN İLK KEZ ‘AGU’ DEMİŞ GİBİ MUTLU OLUYORUZ”

    Çocuğunun bir kelime dahi söyleyemeden geldiği merkezde hızlı bir şekilde ilerleme gösterdiğini söyleyen Erkoç, “Zaman geçtikçe oturup kalkmayı, öğrenmeye başladıkça birçok şey yoluna girdi. Kelime kurmaya başladı. Her dediği hecede ya da olumlu davranışında çok mutlu oluyoruz. Her gün il defa bir şey söylüyormuş, ya da bebek ilk defa yürüdüğünde ya da bir ‘agu’ yaptığı zaman duygular nasıl oluyorsa, her çıkarttığı kelimede ya da olumlu davranışta biz o duyguyu tekrar tekrar yaşıyoruz” şeklinde konuştu.

    “EN ANLAMLI HEDİYE”

    Aldıkları hediye ile ne kadar mutlu olduklarını ancak özel çocuk sahibi annelerin anlayabileceğini söyleyen Asiye Okutansoy da, “Allah’ım engeline rağmen bir evlat bahşetti, dolayısıyla benim için en anlamlı hediye bu oldu. Buzdolabımıza asacağız, resmimizi de içerisine yapıştırıp” ifadelerini kullandı.

    “ANNELERİN GÖZLERİNDEKİ IŞIĞI GÖRMEK MUTLU ETTİ”

    Hazırlanan sürprizle hem anneleri hem de engelli çocukları mutlu etmek istediklerini belirten Çocuk Gelişim ve Eğitim Uzmanı Arzu Güçlü, şöyle konuştu:

    “Bugün çocuklarımız için annelerini hazırlık yaptık. Aslında bir hafta önce başladık. Sınıflarda kalıplara bir şeyler döktüler, yapıştırdılar, küçük de olsa hepsi ucundan birazcık dokundu. Bugün de onları verdik annelerine. Çocuklarımız özel gereksinimli olduğu için ‘Anne’ bile diyemiyor bazıları aslına bakarsanız. Ama bugün aralarında çok güzel bir etkileşim oldu. Hediyelerini götürdüler annelerini verdiler, annelerin gözlerindeki ışığı görmek hepimizi çok mutlu etti. Aslında amacımız zaten buydu. Atlantis olarak bütün annelerimizin, öncelikle özel gereksinimli çocuk annelerimizin, sonra bütün annelerin Anneler Günü’nü kutluyoruz.”

    Düzenlenen sürpriz kutlamanın ardından aldıkları hediyelerle toplu hatıra fotoğrafı çekilen anneler, daha sonra çocuklarını alarak evlerine döndüler.

  • Çocukların Kız Kavgası Kanlı Bitti: 1’i Ağır 3 Yaralı

    Kocaeli’de kız meselesi yüzünden birbirleriyle tartışan çocukların kavgası kanlı bitti. Olayda 1’i ağır 3 kişi yaralandı.

    Olay, Kocaeli’nin İzmit ilçesinde meydana geldi. Alınan bilgi ve iddiaya göre, Cumhuriyet Mahallesi Muammer Dereli Sokak’ta 15-16 yaşlarındaki çocuklar birbirleriyle kız meselesi yüzünden kavga etti. Kısa sürede kavganın büyümesiyle birlikte E.K. ve H.B. isimli çocuklar, kavga ettikleri R.N., K.A. ve F.A. isimli çocukları bıçakla yaralayarak kayıplara karıştı. Haber verilmesi üzerine olay yerine polis ve 112 Acil Sağlık ekipleri sevk edildi. Olay yerine kısa sürede ulaşan sağlık ekipleri, yaralı çocukları Seka Devlet Hastanesi’ne kaldırırken, İzmit İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Suç Önleme ve Araştırma Büro Amirliği ekipleri de kaçan zanlıların bulunması için çalışma başlattı. Hastaneye kaldırılan çocuklardan F.A.’nın durumu ağırken, diğer yaralılar R.N. ve K.A.’nın tedavileri ayakta yapıldı. Ekipler zanlıların bulunması için çalışmalarını sürdürüyor.

  • Bayan Sürücü Otomobiliyle Çocukların Arasına Daldı: 5 Yaralı

    Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde bayan sürücü, kullandığı otomobille çocukların arasına daldı. Kazada 3 çocuk, sürücü ile otomobilde bulunan nişanlısı yaralandı. Bayan sürücünün nişanlısı otomobili kendisinin kullandığını söylese de polisleri ikna edemedi.

    Kaza, Akarca Mahallesi Kirmanlı Camii mevkisinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Kale Sokak istikametinden şehir merkezi istikametine seyreden Safiye Z. (37) idaresindeki 67 SF 658 plakalı otomobil, sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu önce kaldırımda yürüyen çocuklara, ardından da binanın girişine çarptı. Otomobilin altında kalan Mehmet Yıldırım (10) mahalle sakinlerinin yardımı ile çıkartılıp özel bir araçla ilçedeki özel hastaneye kaldırıldı. Otomobil ile duvar arasına sıkışan 8 yaşındaki Efe Külcü ise vatandaşların yardımı ile bulunduğu yerden alınarak yol kenarındaki banka yatırıldı. Ablası Eda Külcü gözyaşları içerisinde sağlık ekipleri gelene kadar kardeşinin başını okşayarak teselli etmeye çalıştı. Olay yerine gelen sağlık görevlileri, yaralı çocuklardan Efe Külcü ve Azat Yıldırım’ı (5) yaptıkları ilk müdahalenin ardından ambulansla Kdz. Ereğli Devlet Hastanesi’ne kaldırdı. Kaza sırasında otomobilde bulunan bayan sürücünün nişanlısı Ferat K. (39) ise polis ekipleri tarafından hastaneye götürüldü.

    Kullandığı otomobille mahallede çocukların arasına dalan bayan sürücü, kaza sonrası yere oturup bir süre gözyaşı döktükten sonra nişanlısı Ferat K. tarafından olay yerinden gönderildi. Ferat K., olay yerindeki polis ekiplerine kazayı kendisinin yaptığını söyledi ancak başının sağ tarafından yaralanmasından dolayı kimseyi ikna edemedi. Polisin ‘Kazayı sen yaptıysan sağ taraftan nasıl yaralandın?’ sorusuna ‘Kazayı ben yaptım’ diye yanıt veren Ferat K.’yı kazayı gören mahalle sakinleri de yalanladı. Mahalle sakinlerinden Murat Canpurçak, kazanın oluşunu görmediğini ancak otomobilin sürücü tarafından bir bayanın çıktığını söyledi. Kazada çocuklardan birinin aracın altında kaldığını, diğerinin de otomobil ile duvar arasında sıkıştığını belirten Canpurçak, bayan sürücünün kazadan sonra olay yerinde olduğunu söyledi.

    Kaza nedeniyle şoka giren bakkal Hayrullah Öztürk de, çocukları evlerine gönderdiği sırada kütleme duyduğunu, arkasına dönüp baktığında kazayı gördüğünü anlattı. Aracı bayan sürücünün kullandığını söyleyen Öztürk, “Şoför koltuğundan bayan çıktı” dedi.

    Kazada yaralanan 3’ü çocuk 5 kişinin hayati tehlikesinin bulunmadığı ve tedavilerine devam edildiği öğrenildi. Bayan sürücüyü gözaltına alan polis, kaza ile ilgili soruşturma başlattı.