Etiket: Çocuklarda

  • Trakya Üniversitesi Hastanesinde, “Çocuklarda Öğrenme Sorunu” toplantısı

    Trakya Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezinde “Çocuklarda Öğrenme Sorunu” konulu toplantı düzenlendi.

    Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı tarafından “Hasta Okulu” programı kapsamında “Çocuklarda Öğrenme Sorunu Neden Olur” başlığıyla düzenlenen toplantıda, öğrenme güçlükleri, altında yatan sebepler, öğrenme güçlüğünün etkileri ve nasıl tedavi edileceği ile öğrenme güçlüğü olan çocuklara nasıl bir eğitim verilmesi gerektiği konularında önemli bilgiler paylaşıldı.

    Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyeleri Yemekhanesinde gerçekleşen ve Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Işık Görker’in konuşmacı olarak yer aldığı toplantıya, ana bilim dalı öğretim üyelerinin yanı sıra çok sayıda sağlık çalışanı ile hasta ve hasta yakınları katıldı.

    “Bireyselleştirilmiş eğitim programları gibi konular son derece önemlidir”

    Öğrenme güçlüğü olan çocukların doğru eğitilmeleri amacıyla farkındalık oluşturmak için düzenlenen toplantıda konuşan Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Işık Görker, öğrenme güçlüğünün, öğrenme süreci sırasında bireyin bilgi kazanımının güçleşmesi ve öğrenme alanlarının etkin bir şekilde işlev görmemesi durumu olduğunu belirtti. Görker, “Öğrenme, yaşam boyu süren, bilgiyi algılama, organize etme, depolama ve gerektiğinde bu bilgiyi geri üretmeyi içeren kapsamlı bir süreçtir. Öğrenme süreci sırasında bireyin bilgi kazanımının güçleşmesi ve öğrenme alanlarının etkin bir şekilde işlev görmemesi halinde öğrenme güçlüğünden söz ediyoruz ve bu hayat boyu devam eden bir durum. Dolayısıyla öğrenme güçlüğünün erken tanılanması ve sonrasında gerekli bireysel eğitim planı ve gerekli yönlendirmeleri yapmak çok önemli. Öğrenme güçlüğü olan çocukların eğitime ihtiyacı var. Aile ve öğretmenlere bu konuda büyük sorumluluk ve roller düşüyor. Öğrenme güçlüğünün tek bir sebebi ve belirli bir profili yok. Anne ve babalar ile öğretmenler, tanılama aşamasında; akranlarına göre çocuklarda ileri derecede akademik başarısızlığı dikkate almalı ve başarısızlığın nedenleri tam anlamıyla anlaşılmaya çalışılmadır. Zeka geriliği, duyusal ve davranışsal bozukluklar, tıbbi bozukluklar ile kültürel ve sosyal çevrede sorunlar olup olmadığı iyi şekilde değerlendirilmelidir. Öğrenme güçlüğünden kuşkulanılan çocukların özgül öğrenme bozukluğu açısından klinik değerlendirmesi, öğrenme güçlüğü olan çocukların eğitimi noktasındaki özellikleri, bireysel ihtiyaçlara göre özel eğitimin nasıl verilmesi gerektiği, bireyselleştirilmiş eğitim programları gibi konular son derece önemlidir” dedi.

    “Orta ve ağır düzeyde olanlar genellikle okul dönemlerinde fark ediliyor”

    Çocuklarda sık görülen öğrenme bozukluklarının birçok nedeni olabileceğini ve öğrenme güçlüğü problemi olan çocuklarda diğer nedenlerle birlikte özel öğrenme güçlüğü olup olmadığının da araştırılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Işık Görker, “Özel öğrenme bozukluğu, zekası normal olan kimselerde veya zekası normalden az olan kimselerde de olabilir. Özel öğrenme güçlüğü; çocuğun zekası, yaşı, okuma ve yazma ile matematik becerilerinin birlikte değerlendirilerek önemli ölçüde geride olduğu zaman düşünülebilir. Öğrenme güçlüğü olan çocuklarda dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, metabolik bazı hastalıklar ile aile ve okul koşulları iyi araştırılmalıdır. Zeka problemlerine, doğum öncesi ve doğumda olan sorunlar, annedeki enfeksiyon ve alkol gibi pek çok sorun neden olabilir. Öğrenme sorunu baştan belli oluyor, bu sorunların hafif olanları aile tarafından fark edilemeyebiliyor. Orta ve ağır düzeyde olanlar genellikle okul dönemlerinde fark ediliyor” dedi.

    Toplantı sonunda, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Işık Görker, farkındalık oluşturulması amacıyla eğitim ve bilgilendirme toplantılarına devam edeceklerini bildirerek katılımcılara teşekkür etti.

  • Çocuklarda alerjiye dikkat

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Güroğlu, “Çocuklarda alerjiye erken dönemde tanı koyulamayıp, gerekli önlemlerde alınmayınca sık hasta olma ihtimalleri yükseliyor” dedi.

    Çocuklarda alerjik hastalıkların son yıllarda giderek arttığını ifade eden Büyük Anadolu Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Güroğlu, erken dönemde de tanı koyulamayıp, gerekli önlemlerde alınmayınca çocukların sık hasta olduğuna dikkat çekti.

    Uzm. Dr. Ayşe Güroğlu, “Alerji, vücudumuz için zararlı olmayan yabancı bir maddeye karşı bağışıklık sistemimizin gereğinden fazla tepki vermesi durumudur. Alerjik hastalık belirtileri çok farklı şekillerde ortaya çıkar. Çünkü alerjik reaksiyonda değişik organ ve sistemler farklı derecelerde etkilenebilir. Alerjiler kendini deride döküntü, sindirim sistemi bozuklukları, nefes alma zorluğu, burunda ve gözde akıntı, kaşıntı ve kızarıklıklar şeklinde göstermektedir. Ev tozları, kedi ve köpek tüyleri, polenler gibi birçok çevresel etkenler alerjen madde özellikleri taşımaktadır. Bu nedenle çocukları bunlardan korumak şarttır. Ayrıca anne sütü ile beslenen bebeklerin birçok başka hastalık gibi astım ve alerjik hastalıklara daha az yakalandığı biliniyor. Düşük tuzlu diyet, balık gibi deniz ürünlerinden zengin beslenme ve C vitamini kullanımının astım semptomlarını azalttığı biliniyor. Alerjik yapılı bir anne, bebeğini emzirirken beslenmesinde birçok alerjen potansiyeli olan gıdaya dikkat etmek zorundadır. Alerjen gıdadan sakınma, ev içi akar yoğunluğunu, nem oranını, küf-mantar oluşumunu azaltma, sigara dumanına maruz bırakmama, evde duvardan duvara halı bulundurmamak alerji tedavisinde alınabilecek önlemlerden bazılarıdır” diye konuştu.

  • GTO’da gelişimsel geriliği olan çocuklarda tanılama ve izleme” semineri

    Gaziantep Ticaret Odası (GTO) 39 No’lu Özel Eğitim Kurumları Meslek Komitesi ve Oda Yönetim Kurulu üyesi, Psikolojik Danışman Mustafa Eryoldaş’ın öncülüğünde “Gelişimsel Geriliği Olan Çocuklarda Tanılama ve İzleme” Semineri GTO’nun ev sahipliğinde gerçekleştirildi.

    Meslek Grubunda yer alan Özel Eğitim Kurumları temsilcilerinin yanı sıra hastanelerin psikolog ve terapistlerinin katıldığı seminere Çağ Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşe Avcı konuşmacı olarak katıldı.

    Seminerin açılışında konuşan Gaziantep Ticaret Odası (GTO) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Uğur Acıoğlu, gelişimsel geriliğin erken yaşlarda saptanmasının son derece önemli olduğunu, Oda olarak gerçekleştirilen seminerle farkındalık oluşturmaya çalıştıklarını söyledi.

    Gaziantep Ticaret Odası Meslek Komitelerinin aktif ve başarılı çalışmalar gerçekleştirdiğini vurgulayan Acıoğlu, komitelerin hizmetlerin mutfağı olduğunu vurguladı.

    GTO Yönetim Kurulu üyeleri Yılmaz Duman, Sinan Bay, Kemal Delioğlu, Ömer Işık ve Ahmet Özgözükara’nın da katıldığı seminerde konuşmacı olarak yer alan Çağ Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşe Avcı, “Gelişimsel Geriliği Olan Çocuklarda Tanılama ve İzleme” konusunda katılımcıları bilgilendirerek, sorularını cevaplandırdı.

  • Çocuklarda dikkat dağınıklığı ve asabiyete dikkat

    Doç.Dr. Yavuz Selim Yıldırım, çocuklarda dikkat dağınıklığı ve asabiyete dikkat edilmesi konusunda uyarılarda bulundu.

    Hisar Hospital Intercontinental Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Yavuz Selim Yıldırım, “Çocuğunuzda dikkat dağınıklığı, ders başarısında azalma, huzursuzluk ve asabiyet varsa sebebi geniz eti olabilir. Çocuklarda uykuda solunum problemine bağlı bu belirtiler çok fazla görülüyor, ancak geniz eti akla gelmediği için tedavide gecikmeler yaşanıyor. Temel olarak iki yolla problem oluşturur. Birincisi; çok büyüdüğünde mekanik olarak genizi kapatır ve tıkayıcı uyku apnesi denilen uykuda solunumun duraklamasına kadar varan ciddi problemler oluşturur. İkinci olarak; tıkayıcı özelliğinden bağımsız olmak üzere geniz eti mikroplarla istila edildiğinde mikropların büyümesine ortam hazırlar. Bu durum, geniz etinin yerleştiği bölüm tam bir kavşak olduğundan, üst ve alt solunum yollarında tekrarlayan enfeksiyonlara sebep olur. Problemin uzun sürmesi sonucu çocuklarda uzun ve ince yüz yapısı, yüksek damak, üst çenenin öne doğru büyümesi, ağızın sürekli açık olması hali, bozuk dişler ve göz altlarında çöküklükle karakterize “adenoid yüz” denilen tipik bir yüz ifadesi ortaya çıkar. Bu çocuklar anneden babadan çok bir birlerine benzer, bu hastaların yüz görünümü çok tipiktir, kapıdan girerken tanımak mümkündür” dedi.

    Geniz eti olan çocuklarda; tıkayıcı uyku apnesi, üst solunum yolu direnç sendromu, horlama, burun tıkanıklığı ve buna bağlı ağız solunumu, dikkat dağınıklığı ve buna bağlı ders başarısında azalma, huzursuzluk ve asabiyet, gece altına işeme, yutma ve konuşma bozukluğu, tat ve koku almada azalma, orta kulakta sıvı toplanması, işitmede azalma, anormal yüz ve diş gelişimi, büyüme ve gelişme geriliği, pulmoner hipertansiyon, kor pulmonale, orta kulak iltihabı, sinüzit, bademcik iltihabı, akciğer iltihabı gibi problemlerle karşılaşıldığını ifade eden Dr. Yıldırım, “KBB uzmanlarının sahip olduğu endoskop ile ağız içerisinden veya Fleksibil Endoskop ile burun içerisinden kolayca saptanabilir. Muayeneye uyum sağlamayan çocuklarda Lateral Nazofarenks grafisi ile de saptanabilir. Aktif enfeksiyon varlığında ilaç tedavisi ile tedavi ettikten sonra mutlaka endoskop ile tekrar kontrol edilmelidir. Büyük olanlar için kortizonlu burun damlaları denenebilir veya günübirlik ameliyat ile tedavi edilebilir” açıklamalarında bulundu.

  • Çocuklarda üst solunum yolları enfeksiyonuna dikkat

    Medicana Bursa Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Mesut Arslan, üst solunup yolları enfeksiyonları (ÜSYE) hakkında bilgi verdi.

    Dr. Mesut Arslan, “Üst solunum yolu enfeksiyonlarının çoğunluğu viral enfeksiyonlardır. Akut viral enfeksiyonların en sık görüleni ise soğuk algınlığıdır. Başta rinovirusler olmak üzere çok sayıda virus soğuk algınlığına sebep olur. Çocuklar yılda 6-8 kez ÜSYE geçirirler. Daha çok görüldüğü yaş grubu 3 ay- 3 yaş arasındaki çocuklardır. Kalabalık yaşam koşullarında enfeksiyon sıklığı daha fazladır. En başta gelen soğuk algınlığı olan rinoviruslar bebek ve çocuklarda daha sık görülür ve virüsün esas taşıyıcıları ilkokul çocuklarıdır. Soğuk algınlığı daha çok sonbahar başı ve ilkbahar sonlarında salgınlara yol açar. Hastalık enfekte sekresyonlarla direkt temas veya inhalasyon yoluyla bulaşır. Yayılmasında virüslerle bulaşmış eşyalarında rolü vardır, bulaştırıcılığı özellikle enfeksiyonun ilk üç gününde en fazladır. Klinik, genelde ilk belirtisi ağrılı ve kaşıntılı boğazdır. Özellikle burun semptomlar ön plandadır. Hastaların yüzde 75’inde tek veya iki taraflı burun akıntısı, burunda bol ince şeffaf akıntı vardır. Başlangıçta burun akıntısı açık iken sonradan mukoid ya da koyu karakter alabilir. Koku alma duyusu azalır. Öksürük burun semptomlarından sonra başlar. Olguların yüzde 30’unda vardır. Gözde kızarıklık, sulanma, baş şağrısı, başta ağırlık hissi, hafif ateş, kas ağrısı olabilir” dedi.

    Arslan, “Hastalığın spesifik bir tedavisi yoktur, belirtilere göre (semptomatik ) tedavi uygulanır. Ateş için ateş düşürücü ilaçlar rahatlama sağlar . Aspirin reye sendromuna (karaciğer yetmezliğine yol açabilen ciddi bir reaksiyon) sebep olabileceğinden ateş düşürücü olarak kullanılmamalıdır. Süt çocuklarında burun tıkanıklığının giderilmesi için izotonik tuzlu su damlaları yararlıdır. Altı ay üstündeki hastalarda ilaçlı bazı pediatrik burun damlaları verilebilir. Tedavide Antibiyotiklerin yeri yoktur, gereksiz yere antibiyotik kullanılması, tedavisi güç dirençli bakterilerle oluşacak enfeksiyonlara zemin hazırlar. Aslında ailelerin soğuk algınlığında antibiyotik kullanmaması yönündeki eğitimi tedavinin en önemli bölümünü oluşturur. Kapalı ve kalabalık yerlerde hastalık hızla yayılır. Dolayısıyla açık havada ve havalandırması iyi olan yerlerde bulunmak enfeksiyon riskini azaltır. Virüsler, mikrobun bulaştığı yerlerde (kapı tokmağı, telefon gibi) canlı kalabildikleri için, bu yüzeylere temastan sonra ellerimizi sık sık sabunlu su ile yıkamalıyız. Ayrıca istirahat edilmesi ve stresten uzak durulması da vücut direncinin yeniden kazanılmasına yardım eder” diye konuştu.