Etiket: çıkış

  • Göztepe çıkış arıyor

    Spor Toto Süper Lig’in 11. haftasında Göztepe, yarın Çaykur Rizespor’u konuk edecek.

    Geçen hafta deplasmanda Akhisarspor’a kaybederek beklemediği bir yenilgi alan Göztepe, ligin 11. haftasında yarın Çaykur Rizespor’u Bornova Stadı’nda ağırlayacak. Yaşar Kemal Uğurlu’nun düdük çalacağı müsabaka saat 20.00’de başlayacak. Sarı-kırmızılılarda sakatlıkları bulunan Traore, Deniz Kadah ve Atakan Kesgin dışında eksik oyuncu bulunmazken; Titi, Gassama, Reis ve Poko sarı kart sınırında yer alıyor. Ev sahibi haftaya 15 puanla 9. basamakta girerken, Rize ekibinin ise 8 puanı bulunuyor.

    Göztepe’nin Rizespor karşısında, Beto, Berkan, Titi, Reis, Gassama, Poko, Borges, Castro, Yasin, Halil ve Jerome 11’i ile çıkması bekleniyor.

    Eski dost rakip olacak

    Çaykur Rizespor Teknik Direktörü Okan Buruk, yarın eski takımına rakip olmanın heyecanını yaşayacak. Deneyimli teknik adam, 2016/2017 sezonunda 25 hafta boyunca Göztepe’nin teknik direktörlük görevini üstlenmişti. Göztepe taraftarlarının da yarın oynanacak olan karşılaşmada Buruk’u tribünlere çağırıp alkışlaması bekleniyor. Öte yandan iki takım 6 sezon aranın ardından birbirlerine rakip olacak. İki takım son olarak 2012/2013 sezonunda 1. Lig’de mücadele etmişlerdi.

  • Prof. Dr. Cemal Yükselen: ’’Çıkış yolu Aile Anayasası’nda’’

    Prof. Dr. Cemal Yükselen, aile şirketlerinin sıkıntılı dönemleri ’Aile Anayasası’yla alınabilecek kararlarla atlatılabileceğini açıkladı. Prof. Dr. Yükselen, aile işletmelerinin en temel sorunlarının sürdürülebilirlik olduğuna dikkat çekti.

    Türkiye’de şirketler için aile anayasası danışmanlığı konusunda önde gelen isimlerden Prof. Dr. Cemal Yükselen, ’Aile Anayasası’nın şirketler için önemine vurgu yaptı. İçinden geçtiğimiz dönemin çetin olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yükselen, şirketlerde sürdürülebilirliğin, kurumsallaşmanın ve ortaklığın önemine değindi.

    Prof. Dr. Yükselen, aile şirketleri için çıkış yolunun Aile Anayasası’ndan geçtiğinin altını çizdi. Aile İşletmelerinde Kurumsal Yönetim ve Aile Anayasası kitabında önemli tespitlerde bulunan Prof. Dr. Yükselen, aile şirketlerini nasıl yönetilmesi hakkında açıklamalarda bulundu.

    ’’Bugün aile şirketleri ülkemizde GSMH’nin en az yüzde 75’ini ve Türkiye istihdamının da yüzde 85’ini sağlıyor’’

    Aile işletmelerinin bugünlerdeki sıkıntılı durumunu değerlendiren Prof. Dr. Cemal Yükselen, ’’Türkiye’deki girişimlerin yüzde 98’inin aile şirketi olduğunu, bu aile şirketlerinin istihdamdaki payının yüzde 75, Gayrisafi yurt içi hasıladaki (GSYİH) payının yüzde 85 olduğunu düşünürsek bu işletmeler, Türk ekonomisi açısından son derece önemli. Çünkü bu işletmeler bulundukları bölgenin ekonomik ve sosyal denge unsurları. Etraflarına verdikleri katkılar; müşterileriyle, tedarikçileriyle, paydaşlarıyla ve sosyal olarak o bölgeye yaptıkları katkılarıyla son derece önemli işletmeler. Aile işletmeleri bu kadar büyük rakamsal özelliklerle önem taşırken, birde böyle sıkıntılı dönemlerle karşılaşıldığında, ellerinde olmayan nedenler ya da kendi dinamiklerinden kaynaklanan sorunlar gündeme geldiğinde bu şirketlerin yok olması ülke ekonomisi açısından son derece sıkıntılı. Gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun ülke ekonomilerini ayakta tutan aile şirketleri. Bu tüm dünyada böyledir. Kendi kontrolleri dışında yaşanan birtakım sıkıntılar, bu sıkıntıların oluşturduğu zorluklar bir bakıma bu işletmelerinin kırılganlıklarından dolayı daha çok etkili oluyor. Kurumsal yapıya kavuşamamış olmalarından da kaynaklanıyor. Bunların hepsini birleştirdiğimizde şuan içinde bulunduğumuz dönem ve yakın gelecek aile işletmeleri açısından hepimizin; bilim insanı, danışman, reel ekonomist kimliği ve devlet olarak bu işletmelere odaklanmamız ve açılım sağlamamız gerektiğini ortaya koyuyor’’ dedi.

    ’’Aileyi yaşat ki şirket yaşasın’’

    Şeyh Edibali’nin ünlü sözünü şirketler için uyarlayan Prof. Dr. Yükselen, şirketlerin türlü zorluklar ile ve büyük fedakarlıklar sonucu kurulan değerler olduğunu; fakat bin bir zorlukla kurulan bu işletmelerin aile içindeki anlaşmazlıklar ve çatışmalar nedeniyle bir çırpıda dağılmasının içinde yaşadığımız dönemin en önemli problemlerinden biri olduğunu belirti.

    Prof. Dr. Yükselen, şirketlerin yaşam süreçlerinde en önemli hatalardan birinin, şirketin, aile için var olduğu düşüncesinden hareketle aileye hizmet eden konumda tutulması olduğunu, oysa ailenin şirkete hizmet etmesi gerektiği düşüncesinin önem taşıdığını belirterek, aile ile şirket ilişkilerinin mutlaka kurumsallaştırılmasının sürdürülebilirlik için şart olduğunu vurguladı.

    Prof. Dr. Yükselen, ’’Bu nedenle öncelikle şirketlerin çok güçlü aile anayasalarının olması gerekir ve bu anayasa ailelerin ve şirketlerin kuşaklar boyunca yaşaması için bir zorunluluktur’’ dedi.

    ’’Aile işletmelerinin en temel sorunları sürdürülebilirlik’’

    Aile şirketlerindeki sürdürülebilirlik sorununa dikkat çeken Prof. Dr. Yükselen, ’’Aile Anayasası’nın üstlendiği bir rol var; aile işletmelerinin en temel sorunları sürdürülebilirlik. Bütün dünyada ikinci kuşağa yüzde 30, üçüncü kuşağa yüze 10, dördüncü kuşağa yüzde 3 civarında bir devir söz konusuysa bu devir oranı çok kötü. Ülkemizden de TÜİK rakamları verecek olursak; 2015’de kurulan şirketlerin sadece yüzde 83’ü 2016’da kalmış. 1 yılda yüzde 17’si kapanmış. 2017 TOBB’un istatistikleri var; 2017’de, 2016’ya göre kurulan şirket sayısındaki artış yüzde 14,38 ama kapananların oranı da bir önceki yıla göre yüzde 22,46. Tablo böyleyken, buradaki temel sorun bu şirketlerin sürdürülebilirliğidir. Musluktan su akarken, yani gelir düzenli gelirken, aile içi ya da işletme içi hiçbir sorun dikkate alınmıyor. Ne zaman bir sıkıntı yaşanıyor, o zaman herkes eteğindeki taşları döküyor. O zaman karşımıza ciddi bir problem olarak çıkıyor. Devlet ve ekonominin önderleri olarak bu işletmelerin sorunlarına odaklanmamız ve yönlendirici politikalarla bir şekilde sürdürülebilirlik problemini çözmelerini, bu sıkıntılı dönemi aşmalarını ve daha güçlü olabilmelerini sağlamamız lazım’’ şeklinde konuştu.

    ’’Aile Anayasası, aile ile şirket arasındaki ilişkileri düzenleyen bir plan ve sözleşme’’

    Şirketlerde kurumsallaşmanın önemine vurgu yapan Prof. Dr. Yükselen, “90’lı yıllarda dünyada bir şirketin ortalama ömrü 20-25 yıl. 2000’li yıllara girdiğimizde şirketlerin ömrünün ortalaması 15 yıl. 2010 yılından beri şirketlerin ortalama ömrünü 8-10 yıl kabul ediyoruz. Şuan Türkiye’de de birinci kuşağın başında olduğu şirket oranı yüzde 67. Böyle baktığınız zaman aslında çanlar çalıyor. Eğer o aile şirketi kurumsallaşmayı kabullense, bunu hedef olarak almış olsaydı ne olacaktı? Kurumsallaşma 2 şey yapıyor; aile ile şirket arasındaki ilişkileri düzenliyor, bu ’Aile Anayasası’. Birde şirketin kendi içinde kurumsallaşması var. Bir şirkette kurumsallaşma; tanımlanmış kurallar ve ilkelerle o şirketi yönetmek, denetlemek ve izlemek. Aile ile şirket ilişkileri var. Aile şöyle bakıyor; şirket bana hizmet etmeli. Ürettiği her para, yaptığı her şey bana gelmeli. Bu durum şirketlerin sonudur. Şunu kabul etmek zorundayız; aile, şirkete hizmet etmek durumunda. İşte ’Aile Anayasası’, aile ile şirket arasındaki ilişkileri düzenleyen bir plan ve sözleşme. Bütün tarafların uzlaşma kültürü içinde ileride doğabilecek herhangi bir sorun karşısında ne gibi çözümler olabileceğini önceden belirleyerek önleyici tedbirler almış olacaklar’’ açıklamalarında bulundu.

    Prof. Dr. Yükselen, sözlerine şöyle devam etti: ’’Şu anda yaşanan sıkıntılardan etkilenmesinin en önemli sebebi şu; aile şirketlerinin çok büyük kısmının borç-öz sermaye dengesinin bozuk olması. Borçları öz sermayelerinden çok daha yüksek. Örneğin; 10 liralık öz sermaye var, 20 liralık borç var. Kredilerle büyüme ve kredilerle yatırım var. Buda riski getiriyor. Böyle bir yapıyla sıkıntılı dönem yaşayan aile işletmelerinde ortaklar, ortak olmayan aile üyeleri, aralarında ciddi anlaşmazlıklar yaşamaya başlıyorlar. Oysa aile anayasası olan şirket, hangi durumlarda nasıl hareket edeceğini, yatırımları, büyüme modellerini nasıl gerçekleştireceğini ortak akılla belirler ve uygular. Aile anayasası, aileye ve işletmeye bu kültürü kazandırmış oluyor.

    Hindistan’da neredeyse bütün şirketlerin Aile Anayasası olduğu bilgisini veren Prof. Dr. Yükselen,’’Yüzlerce yıl önce ’Aile Anayasası’nı yazmışmış işletmeler var. Japonya’nın otomobil üretimini yüzde 20’sini, giyim üretiminin yüzde 15’ini elinde bulunduran Mitsui ailesinin, ’Aile Anayasası’ 1800 yılında yazılmış. Fransa’da büyük bir perakendecinin 100 yıllık Aile Anayasası var. İtalyan KOBİ’lerinin 1/3’ünün Aile Anayasası var. Bu konuda uzun ömrü olan şirketlere sahip ülkelerin başında Japonya, İtalya ve ABD geliyor. Bu şirketleri incelediğimizde bir ’Aile Anayasası’ olduğunu görüyoruz’’ dedi.

  • Samsunlu kasaplar çıkış yolu arıyor

    Samsun Kasaplar Odası Başkanı Ömür Şen, ekonomik savaşın kasapları da etkilediğini belirterek, toptan satışlarla geçimlerini sağlamaya çalıştıklarını ifade etti.

    Karkas etin kilosuna 3 ayda 5 lira zam geldiğinin altını çizen Ömür Şen, işlerin kötü gitmesinden dolayı 1 ay içerisinde 4 kasap esnafının kepenk kapattığını vurgulayarak açıklamalarda bulundu. Kasapların zor zamanlar geçirdiğinin altını çizen Ömür Şen, “Biz kasaplar şu anda 3-5 tane sabit toptancımız ya da lokantamıza et sattığımız için ayakta duruyoruz. Kasap esnafının hali pek iç açıcı değil. 3 ay önce karkas etin kilosunu 27 liradan keserken bugün 32 liradan kesiyoruz. 3 ay önce 43 liraya etin kilosunu satıyorduk, 49 liraya satıyoruz. Kıymanın kilosunu 45’ten, 49-50 lira arası kuşbaşı ve 65 liraya da şadranın kilosunu satıyoruz. Bir şarbon söylentisi çıkartıldı arından da tavuğa zam geldi. Tavuk göğsünün kilosunun 22 lira olduğu yerde etin kilosunun 45 lira civarında olması normaldir ama bu zamlar normal değildir. Biz de bu fiyatları şaşkınlıkla karşılıyoruz. Son 1 ay içerisinde Samsun’da 4 kasap esnafı kepenk kapattı. Vatandaşlar artık kasaba gelip et almıyor. Müşteri satışımız yok denecek kadar azaldı. Gelenler olursa onlar tek yemeklik et ya da kıyma alıp gidiyorlar. Devletimizden gerekli ekonomik müdahaleleri bekliyoruz. Esnaf şu anda zor durumda. Bir çare ve kurtuluş yolu arıyoruz” dedi.

  • Eğinlioğlu: “Dövizdeki iniş çıkış yatırımcıyı tedirgin ediyor”

    Balıkesir Sanayi Odası Başkanı Hasan Eğinlioğlu ve beraberindeki yönetim kurulu üyeleri basın mensupları ile bir araya geldi. Gündeme dair açıklamalarda bulunan Eğinlioğlu Balıkesir’in Türkiye’yi doyuran il olmasına rağmen markalaşma konusunda sıkıntı yaşadığını ifade etti. Sanayi Bakanlığının Balıkesir’in çekirdeğini bozmadan hangi sanayi dallarında faaliyete geçmek istediğini kendilerine sormasının çok sevindirici bir durum olduğunu söyleyen Balıkesir Sanayi Odası Başkanı Hasan Eğinlioğlu, kamuoyu araştırması yaparak bu konuda çalışmalara başlayacaklarını belirtti.

    Balıkesir Sanayi Odası Başkanı Hasan Eğinlioğlu açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Eskiden Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ydı, şimdi Sanayi Bakanlığı oldu. Balıkesir’in gelecek uzun vadede hangi ana sanayilerde olması gerektiğini bize sordular. Bizden görüş istediler ama bu görüşler şimdi kamuoyu araştırması gibi kamuoyunda tartışılsın, konuşulsun, Balıkesir çekirdeğini bozmadan, dokuyu bozmadan hangi sanayi dallarında olmak istiyorsa bize bildirin gibi. Bu çok sevindirici bir durum. Balıkesir Organize Sanayi Bölgesi 3 bölümde genişleme alanında ilerliyor. Şu anda yapılan çalışmalarda birinci bölüm 40 tane talep var. Neredeyse bitiyor gibi ve daha parselasyonları yapılmadı. Dolayısıyla çok hızlı bir gelişme var. Belki diğer genişleme alanları da imara açılmadan, parselasyonu yapılmadan bitme noktasına gelecek. Bir sonraki OSB’nin çalışmalarını yapmak için düşüncelerimiz olacak. Balıkesir Türkiye’yi doyuran il diyoruz. Ama elle tutulur bir markamız yok. Bu markayı oluşturabilecek hem teknik imkanlar hem turizm var, tarım var, hayvancılık var, zeytinyağı var, her şey var. Ama bir markamız olmamış. Biz bu marka konusunda da çok ciddi çalışmalar başlatmak üzereyiz. Balıkesirli olmaktan hepimiz iftihar edeceğiz.”

    “Dövizdeki iniş çıkışların yatırımcıyı tedirgin ettiğini ifade eden Eğinlioğlu, “Dövizdeki sık iniş çıkışlar bizi dövüyor ve yıpratıyor. İnanın kendi iş yerlerimizde bile yıllardır yaptığımız hesapları yarın kurun nereye gideceğini bilemediğimiz için yapamaz duruma geldik. Bu yatırımcıyı tedirgin ettiği kadar insanların mevcut işini yürütmekte bile sıkıntı yaşaması bayağı önemli. Umarım önümüzdeki dönemde bunlar hallolur diye düşünüyorum ama yatırım yapmak için de bir finans kaynağına ihtiyacı var yatırımcının. Böyle bir ortamda yatırım yapmak Balıkesir için bir avantaj ama genel anlamda bütün Türkiye bu sıkıntıyı yaşıyor. İnşallah bu günleri de aşacağız. Kesinlikle ekonomik bir reform paketine ihtiyacımız var” dedi.

    Toplantıya Balıkesir Sanayi Odası Başkanı Hasan Eğinlioğlu, Sanayi Odası Meclis Başkanı Erhan Ortaköylü, Sanayi Odası Yönetim Kurulu üyeleri ve basın mensupları katıldı.

  • Eskişehir’deki yangının çıkış nedeni belli oldu

    Eskişehir’de helikopter parçaları üreten Alp Havacılık Fabrikası’nda çıkan yangının ardından ilk açıklama olay yerine gelen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Harun Karacan’dan geldi.

    Yangın haberini alınca fabrikaya ulaşan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Harun Karacan, olay yerinde incelemelerde bulundu. İncelemelerin ardından açıklamalarda bulunan Karacan, yangının tüpe isabet eden bir kıvılcımdan dolayı çıktığını söyledi. ALP Havacılık Fabrikası’nın Türkiye için önemli bir yere sahip olduğunu belirten Karacan, “Büyük geçmiş olsun. Türkiyemiz için ALP Havacılık önemli bir kuruluş. Kıvılcım ve tüpten dolayı yangın meydana gelmiş. Önemli olan can kaybının olmamasıdır. Bir arkadaşımız dumandan etkinlenmiş, onu da hastaneye sev etmişler. Şimdi de yangının söndürülmesi için çalışmalar devam ediyor. İnşallah en kısa sürede söndürülür. Diğer yerlerden takviye ekipler de isteniyor. Tabii istemezdik böyle bir şeyin olmasını ama önemli olan can kaybının olmaması. Ben Alpata Grubu’na geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Eskişehir Sanayimize geçmiş olsun. Eskişehirimiz için büyük bir zarar ama büyük bir kuruluşlar ve inşallah en kısa sürede atlatırlar” dedi.