Etiket: Cihan

  • Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nde “Yüzüncü Yılında 1. TBMM” anlatıldı

    Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nde “Yüzüncü Yılında 1. TBMM” anlatıldı

    Bartın Üniversitesi’nin geleneksel hale getirdiği Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nin 13’üncüsü Prof. Dr. Ahmet Demirel tarafından çevrimiçi olarak verilen “Yüzüncü Yılında 1. TBMM” adlı konferansla gerçekleştirildi.

    Bartın Üniversitesi’nin geleneksel hale getirdiği Çeşm-i Cihan Sohbetleri, 3. yılında 13’üncü konuğunu ağırladı. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun, ‘Çeşm-i Cihan Sohbetleri’ ile öğrenci ve akademisyenleri alanında değerli uzmanlar ile bir araya getirdiklerini söyledi.

    Pandemi ile birlikte ilk defa çevrimiçi olarak gerçekleştirilen etkinlikle ilgili “Bu zorlu günlerde aramızdaki mesafeleri gönül bağımız ve geleceğe olan inancımızla kapatıyoruz” diyen Rektör Uzun, alacağımız tedbirlerle her türlü zorluğun üstesinden gelinebileceğinin mesajını verdi.

    “Birbirinden değerli konuklarla bir araya gelmeye devam ediyoruz”

    Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nin 3. yılına girdiğini de hatırlatan Rektör Uzun, “27 Ekim 2017 yılında Prof. Dr. Hüsrev Hatemi ile başlayan yolculuğumuzun 13’üncüsünü gerçekleştirmenin kıvancını yaşıyoruz. Diğer tüm etkinliklerimizde olduğu gibi sevgili öğrencilerimizin en önemli bileşeni olduğu Bartın Üniversitesi ailesini, alanında uzman ve çok önemli görüşlere sahip konuklarımızla bir araya getiriyoruz. Bu zamana kadar her sohbetimizin katılımcılarda bir iz, bir tebessüm bıraktığını görmek bizleri mutlu ediyor.” dedi.

    “1. Meclis ülkemizin ayağa kalkmasında önemli bir rol oynamıştır”

    Rektör Uzun, 1920-1923 yılları arasında görev yapan Birinci Meclis’in oynadığı role de dikkat çekerek “Birinci Meclis, zor bir coğrafyanın zor zamanlarında genç bir cumhuriyet olarak doğmuş ve ülkemizin ayağa kalkmasında rol oynamıştır. Birinci meclis ile demokrasi kültürümüzün temelleri atılmıştır. İstanbul’dan ve farklı bölgelerden gelen mebuslar toplumun tüm kesimlerini içinde barındıran siyasi bir kurum olarak tarihimizdeki yerini almıştır. Temel hedefleri ise bağımsızlığımızın kazanılmasıdır. Bu uğurda gece gündüz çalışılmıştır. Yeri geldiğinde ateş altında mücadele etmişlerdir. Birinci Meclis ait belgeler, zabıtlar ortaya konulan demokrasi mücadelesinin gelecek nesillere aktarılması noktasında paha biçilemez öneme sahiptir. Biliyoruz ki geçmişini bilmeyen, geleceğini şekillendiremez” diyerek konunun önemini ifade etti.

    “Yüzüncü Yılında 1. TBMM”

    Moderatörlüğünü Bartın Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Ömer Baykal’ın yaptığı konferansta Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Demirel, “Yüzüncü Yılında 1. TBMM” konulu konuşmasını yaptı.

    Demirel, “Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş döneminin olağanüstü günlerinde, olağanüstü yetkilerle donatılarak faaliyet gösteren Birinci Meclis’in ilk toplantısını yapmasından bu yana yüz yıl geçti. 23 Nisan 1920’den 16 Nisan 1923’e kadar ki üç yıl boyunca aralıksız toplantı halinde olan bu meclis, bir yandan Milli Mücadele Hareketi’ni yönetmiş ve başarıya ulaştırmış, bir yandan da birbiri ardına çıkardığı kanunlarla Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atmıştır” diye konuştu.

    Birinci Meclis’in yasama, yürütme ve hatta bir bakıma yargı yetkilerini elinde bulundurduğunu da aktaran Demirel, “Meclis içinde Birinci Dünya Savaşı sonundaki yenilgiye karşı direnme konusunda tam bir görüş birliği olmasına karşın, iç politika konularında önemli görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Milletvekilleri de demokratik bir tartışma ortamı içinde bu farklı görüşlerini meclis kürsüsünde sürekli olarak dile getirmişlerdir. Meclis kürsüsü tartışma cesareti, imkânı ve adabı bakımından eşsiz bir örnek olmuştur” şeklinde konuştu.

    Demirel, 1920-1923 döneminde yaşananları detaylarıyla aktararak “Başlangıçta bir bütün olarak hareket eden meclis, zamanla ortaya çıkan görüş ayrılıklarına bağlı olarak Birinci ve İkinci Müdafaa-i Hukuk Grupları ile Bağımsız Grup olmak üzere üç ayrı gruba ayrılmıştır. Bunlar birer siyasi parti görünümünde çalışmışlardır. Bu üç parti arasında geçen çetin mücadeleler, Birinci Meclis’in kürsü serbestliği ve dokunulmazlığı bakımından Türkiye’nin en demokratik meclislerinden biri olarak anılmasını sağlamıştır. Ülkenin, işgal altında iken ve savaş en ağır koşulları dayatırken demokratik bir ortam içinde tartışabilen bir meclise sahip olması, Türkiye için bugün de gelecekte de kıvanç verici bir miras olarak anılmalıdır” ifadelerini kullandı.

    Çevrimiçi etkinliğe katılan Tarih ve Siyaset konularında Türkiye’nin önemli isimlerinden biri olan Ankara Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kurtuluş Kayalı ise düzenlenen konferanstan duyduğu memnuniyetini dile getirdi. Kayalı, “Bartın Üniversitesi tarafından böyle etkinliklerin düzenleniyor olmasından büyük mutluluk duydum. Geleneksel olarak gerçekleştirilen Çeşm-i Cihan etkinliğinin bu bölümünden büyük istifade ettiğimizi söyleyebilirim. Başta Rektör Prof. Dr. Orhan Uzun olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ederim” dedi.

    Çevrimiçi olarak gerçekleştirilen etkinliğe yoğun ilgi gösterildi.

  • Çeşm-i Cihan Sohbetlerinde “Türkiye’nin Geleceği” konuşuldu

    Bartın Üniversitesi Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nin yedincisi Prof. Dr. Ulvi Saran’ın verdiği “Teknolojik Gelişmeler, Değişen Dünya Dinamikleri ve Türkiye’nin Geleceği” adlı konferansla gerçekleştirildi.

    Bartın Üniversitesi’nin geleneksel hale getirdiği Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nin yedincisi “Teknolojik Gelişmeler, Değişen Dünya Dinamikleri ve Türkiye’nin Geleceği” konulu konferansla gerçekleştirildi. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun, ‘Çeşm-i Cihan Sohbetleri’ ile öğrenci ve akademisyenleri alanında çok değerli uzmanlar ile bir araya getirdiklerini söyledi.

    Rektör Uzun, “Bilimsel, sosyal ve kültürel zenginliğimiz konusunda farkındalığı arttırmayı amaçlayarak çıktığımız “Ceşm-i Cihan Sohbetleri” yolculuğunun yedinci durağındayız. Diğer tüm sohbetlerimizde olduğu gibi hem sevgili öğrencilerimizi hem de değerli akademisyenlerimizi, alanında uzman ve çok önemli görüşlere sahip bilim insanları ile bir araya getirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Bu zamana kadar her sohbetimizin katılımcılarda bir iz bıraktığına onlarda bir tebessüm bıraktığını görmek bizleri mutlu ediyor.” dedi.

    “Çağa ayak uydurmamız gerekiyor”

    Günümüz dünyasının geçmişe göre muazzam bir hıza sahip olduğunu belirten Rektör Uzun, “Artık geçmişte yıllar süren değişimlerin, bugünlerde çok daha kısa bir sürede yaşandığına bizzat şahit oluyoruz. Bazen bu hıza bir anlam veremesek de kendimizi çok temel bir duygunun içerisinde buluyoruz. Çağa ayak uydurmak. Gerçekten bazen yaşadığımız dünya dünü öylesine hızlı bir şekilde arkasında bırakıyor ki, olan bitenleri idrak edene kadar bugünü kaçırmış oluyoruz. Şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki, bugünü kaçırdığımız takdirde geleceği teminat altına almamız mümkün olmayacaktır” diye konuştu.

    “Dünyadaki hızlı değişim, yaşadığımız koşulları değiştirdi”

    Ardından geçilen konferansta Prof. Dr. Ulvi Saran, “Teknolojik Gelişmeler, Değişen Dünya Dinamikleri ve Türkiye’nin Geleceği” konulu konuşmasını yaptı.

    Saran, “Günümüzde çok hızlı bir değişim yaşanmaktadır. Dünyanın karşı karşıya kaldığı değişimi ortaya koymak, gelişim stratejilerini oluştururken doğru bir tespit olarak görünüyor. Tabi hızın yanında yaşadığımız koşullar; sosyal ilişki biçimini, üretim tarzını ve ekonomiyi de etkilemektedir. İçinde bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde bireysel olarak da kamusal olarak da yaşanan değişimler bu noktada birbirlerini etkilemiştir. Aslında günümüz dünyasında yaşanan değişimleri anlamak için buhar makinasının icadıyla ortaya çıkan ve günümüze kadar gelen sürece göz atmak gerekiyor” şeklinde konuştu.

    “Sanayi Devrimi ile üretim anlayışı ve zihinsel değişim yaşandı”

    Sanayi Devrimi ve beraberinde günümüze kadar uzanan süreci değerlendiren Saran, “Sanayi devrimiyle birlikte yaşanan değişim ve üretim anlayışla birlikte insanların zihinsel yapılarında da bazı değişiklikler oldu. Sosyal ilişkiler, medya, devlet ile vatandaş ilişkileri, toplumun kurumsal yapılarının birbirleriyle olan ilişkileri ve ticari faaliyetlerin tamamı bu değişim içerisinde şekilleniyor. Daha sonra 1900’lü yılların başından itibaren son 200 yıllık değişim sürecindeki aşamaların çok daha hızlandığını görmeye başlıyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Teknoloji gelişmeler insanların düşünce ve zihin yapısını şekillendiriyor”

    Saran, teknolojik gelişmelerle birlikte yaşanan hızlı değişime de vurgu yaparak “Teknolojik gelişmeler insanların düşünce ve zihin yapısını şekillendiriyor. Tarım toplumuna göre insanlar daha modernist ve kurgulanmış bir durumla karşı karşıya kalıyor. Sanayi devrimiyle değişen dünya yapısı ‘pozitivist’ düşünceye dayanır. Pozitivist düşünce aslında modernizmin arka planındaki kaynaktır. Mimarisi modern mimaridir. Modern mimari standartlaşmaya ve simetriye dayanır. Bu düşünce tarzının oluşturduğu toplum yapısı da kapalı toplum olarak tasvir edilen, kitle toplumudur. Kapalı toplumda haliyle kısıtlı ilişki biçimleri var. Zaman içerisinde çok boyutlu toplumlara doğru bir evrilme oluyor. İletişim ise geleneksel medya olarak tanımladığımız basılı medya ve sonraki aşamada ise televizyonla sağlanıyor. Örgütlenme anlayışı yine gelişmelere koşut olarak dik piramit yapısını, emir ve komuta zincirini, kuralcı bir anlayışı temsil ediyor” dedi.

    “Kalıcı ve tutarlı politikalar geliştirmeniz lazım”

    Dünyadaki gelişmelere bakılarak kalıcı ve tutarlı bir sistem oluşturulması gerektiği ve böylece sürdürülebilir bir gelişme gösterileceğini de dile getiren Saran, “Teknoloji, maddi gelişme, üretim, zenginlik bütün bunlar toplumun dünyaya ve sosyal yapıya bakışını ortaya koyan düşünce sistematiğiyle uyum sağlaması gerekir. Bunun birbiriyle örtüşmemesi durumunda bir sonuç almak mümkün değildir. Her şeyden önce özgün bir fikre sahip olmak gerekiyor. Güçlü bir ekonomi, sağlam bir idari sistem, gelişmiş bir teknoloji ya da sanat, kültür, edebiyat ne olursa olsun mutlaka kendinize özgü ve sosyal gerçekliğinizle örtüşen bir fikre sahip olmak lazım. Özgün bir düşünce sistematiğinizin olması lazım. Sonrasında ise bu düzlem üzerinde kalıcı ve tutarlı politikalar geliştirmeniz lazım. Başarı ve bununla birlikte sürdürülebilir gelişme bunların arkasından gelecektir.” diye konuştu.

    Konferans, karşılıklı soru ve cevapların alınmasının ardından son buldu.

  • (Özel Haber) Cihan Padişahı Fatih Sultan Mehmet’in okulu yeniden ihya edildi

    Vakıflar Genel Müdürlüğü, 2018 yılı kapsamında yaklaşık 43 milyon TL’lik bütçeyle 40’a yakın tarihi eseri yeniden ayağa kaldırdı. İhya edilen yapılar arasında, Cihan Padişahı Fatih Sultan Mehmet Han’ın da eğitim gördüğü bilinen Osmanlı erken dönem mimarisi olan Saatli Medrese yer alıyor.

    Osmanlı Devleti’nin 92 yıl başkentliğini yapan kadim şehir Edirne’de tarihi yapılar Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından ihya edilmeye devam ediliyor. Osmanlı erken dönem ve İslam mimarisinin önemli eserlerinin yer aldığı tarihi şehir Edirne’de, Vakıflar Genel Müdürlüğünün 40 farklı projenin doğrudan temin, esaslı onarım, proje temini yaklaşık 43 milyon TL’lik dev bütçe ile hızla sürüyor.

    Cihan Padişahı Fatih Sultan Mehmet’in okulu yeniden ihya edildi

    Osmanlı Dönemi’nin en önemli eğitim kurumları arasında gösterilen ve Cihan Padişahı İstanbul Fatihi Sultan Mehmet Han’ın da eğitim gördüğü rivayet edilen Saatli Medrese’de restorasyon çalışmalarında sona gelindi. Mimar Müslihittin Ağa tarafından tarihi cami Üç Şerefeli Camii ile eş zamanlı olarak yapılan revaklı medresenin, 2019 yılında yine eğitim binası olarak kullanılması hedefleniyor.

    Vakıflar Bölge Müdürü Osman Güneren, İHA’ya yaptığı açıklamada, “Malumunuz Fatih Sultan Mehmet Edirne doğumlu. Fatih’in Edirne doğumlu olmasından hareketle bu medresede de Fatih’in eğitim aldığı rivayet edilir. Burası ilk dönem Osmanlı medreselerinden, revaklı bir avlusu var, derslikleri var. Tabi uzun süre kullanılmaması nedeniyle açıkçası harabe durumdaydı. Biz burayla ilgili olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak önce bir proje çalışması gerçekleştirdik. 2016 yılında başladığımız restorasyonda tüm hız devam ediyor. 2019 yılının Nisan-Mayıs aylarında bitirmeyi planlıyoruz” dedi.

    Ekmekçizade Kervansarayı esaslı onarımda

    Edirne’nin Ayşekadın Semti’nde bulunan ve semt adını da taşıyan Ekmekçizade Kervansarayı, ‘Dış Dükkanları 2015-2016 Yılları Restorasyon Uygulama Çalışmaları’ da tüm hızıyla devam ediyor. Ekmekçizade Ahmet Paşa tarafından 1609 yılında Sedefkar Mehmed Ağa ile Edirneli Mimar Hacı Şaban Ağa’ya yaptırılan ve dönemin padişahı Sultan I. Ahmet’e hediye edilen tarihi yapı, dönemin en önemli ticaret merkezleri arasında yer alıyor.

    Güneren, halihazırda Edirne’de şu anda doğrudan temin, esaslı onarım, proje temini olmak üzere 40 civarında eserde çalışmaların devam ettiğini belirterek, “2018 yılı fiyatlarıyla bu eserlerimizin ortalama olarak 42-43 milyon civarında bir yatırım maliyeti var. Bu eserlerimizin önemli bir kısmını 2019 yılını Aralık ayında tamamlamış olacağız” dedi.

  • Baro Başkanı Cihan Aydın basın mensupları ile bir araya geldi

    Diyarbakır Barosu Başkanlığına yeni seçilen Cihan Aydın, basın mensupları ile bir araya geldi.

    Geçtiğimiz hafta yapılan seçimlerde Diyarbakır Baro Başkanlığına seçilen Cihan Aydın ve yönetim kurulu üyeleri, basın mensupları ile bir araya geldi. Baro Başkanı Aydın, basın mensuplarının her zaman yanlarında olduklarını belirterek, yeni projeleri hakkında gazetecilere bilgi verdi. Basın mensupları da Aydın ve yönetim kurulu üyelerine yeni görevlerinde başarılar diledi.

  • Cihan Aydın: “İzmir’e büyük yatırımlarla geliyoruz”

    Karabeyi İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Aydın, şirket bünyesinde sunulan 36 ay vade sıfır faiz Türk lirası kampanyası ile satış rekoru kırdıklarını ifade ederek, “Projemiz 3 bin 500 TL metrekare fiyatı ile enflasyona rağmen satış rekoru kırdı. Bu şartlarda yüzde 50 ödemelerde evin tapusunu da devrediyoruz. Ev sahibi memnuniyeti ile öncelikli güven ve hizmet unsuruna da sektörün dikkatini çekmeyi başardık” dedi.

    Beylikdüzü-Esenyurt sınırlarında inşaatı devam eden dairelerin teslimine 30 Eylül 2019’da başlayacak olan Karabeyi İnşaat, kompleksin dünyaya tanıtılması konusunda 26 yıllık tecrübeye sahip olan The Altays Yatırım Ajansı ile anlaştı. The Altays CEO’su Sakine Altay, “Enflasyona İnat Türk Lirası Kampanyası ile yatırımcılara bu özel rezidans projesini tanıttığımız için büyük bir mutluluk yaşıyorum. Proje satışının ön gördüğümüzden daha erken bir sürede biteceğine eminim” diye konuştu.

    İzmir’e büyük yatırımlar geliyor

    Karabeyi İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Aydın ise İzmir’den gelen bir takım teklifleri ciddiyetle değerlendirdiklerini ifade etti. Aydın, “Teknik ve finansal yönden 2016 yılında oluşturduğumuz şirket ortaklık yapısı ile doğruluk, dürüstlük ve açıklık ilkelerini benimseyerek gerek ev sahipleri, gerekse yatırımcılarımız için daima en doğru çözümleri üretip modern çağın ihtiyaçlarına karşılık verebilecek en doğru yorumu gerçekleştirmiş; gerek konut, gerek iş ve ofis alanları için konforlu ve kaliteli inşaat dendiğinde tercih edilen bir marka olarak birbirinden farklı kategoride müşterilerimizin talepleri ile doğru orantıda çok sayıda başarılı projeye imza atmayı hedeflemekteyiz. Yapı denetim sektöründe 2000’li yıllardan günümüze uzanan bir tecrübe ışığında, Karabeyi Ailesi farklı ortaklık yapıları ile İstanbul sınırları içerisinde üretimine katkıda bulunduğu 10 bini aşkın konseptli proje konutu deneyimiyle şuanda 18 dönüm üzerine konumlandırdığı; dört katlı tam donanımlı hastane, 43 katlı beş yıldızlı otel rezidans bloğu, 52 adet ticari alandan oluşan zengin bir alışveriş merkezi yapısı ile 10 adet klinikten oluşan medikal çarşı konseptine ek olarak 2 bin 500 metrekareden oluşan çok yönlü içerikli bir termal tesisi ile ev sahiplerinin konfor alanına yepyeni bir anlayış getirmeyi başarmış ve yatırımcılarının kazancını kendi karlılığından daha ön plana taşıyan bir finans modeli ile inşaat sektörüne yepyeni bir anlayış kazandırmayı başarmıştır. İnşaatı süresince kazanacağımız edinimlerle, Ege Bölgesi’ne de açılmayı planlıyoruz. Bu dönemde İzmir’den gelen bir takım teklifleri ciddiyetle değerlendirmekteyiz. İzmir’e büyük yatırımlarla geliyoruz” ifadelerini kullandı.

    The Altays Kurucu Ortağı Mehmet Altay ise güven vurgusu yaparak, “İstanbul sınırları içerisinde böyle zengin bir konsepte sahip olan ve ’Enflasyona İnat TL’ kampanyası sayesinde ülke ekonomisine son derece güvendiğini uygulamada kanıtlayan başka bir proje finans modeli yok. İnşaatın hızından, şirketin öz sermaye gücünden ve sahip olduğu ev sahibi ve yatırımcı memnuniyet seviyesinden dolayı Tek satış yetkilisi olarak ekip motivasyonumuz çok yüksek” dedi.