Etiket: Ciğer

  • Kehanette bulunmak için kahve yerine ciğer falına bakmışlar

    Dünyanın en büyük medeniyetleri arasında yer alan Hititlerin çivi yazılı fal metinlere göre, kurban ettikleri hayvanların ciğerine bakarak imparatorluğun geleceğine dair kehanette bulunmuşlar.

    Doğa şartlarından korkan Hititlerin, hava değişimi ya da herhangi bir salgın hastalığa karşı ne yapacaklarını, nasıl davranacaklar veya neden salgın olduğunu bilmedikleri için bunları tespit etmek adına ya kehanette bulunmuşlar yada fal bakmışlar. Fal için kuşları, yılanları izleyen Hititlerin özellikle kurban ettikleri hayvanların ciğerlerindeki birtakım özelliklere bakmışlar.

    Hattuşa Kazı Heyeti Başkan Yardımcısı ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlilerinden Prof. Dr. Metin Alpaslan, Hititler’in milattan önce 1650’li yıllarda kurulmuş bir devlet olarak karşımıza çıktığını söyledi. Devletin ilk yıllarından itibaren Hititlerin Mezopotamya’dan aldıkları bir çivi yazısı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Metin Alpaslan, bu yazıyı kendi dillerine uyguladıklarını söyledi.

    O dönem çivi yazısını kullanırken değişik metin türlerinin de ortaya çıktığını kaydeden Prof. Dr. Alpaslan, “Kazılarda ortaya çıkan tabletler kil tablet. Nemli kil üzerine basım yapılarak yazılan tabletlerde ortaya çıkan işaretler çiviye benzediği için bilim insanları bu yazıyı çivi yazısı olarak adlandırmışlardır. Bu metin türlerinin içerisinde bir çok dini içerikli yazılar, antlaşmalar, bayramlaşmalar, ritüeller olduğu gibi halka ve topluma hitap eden toprak tahsis belgeleri de var” dedi.

    Hattuşa kazılarında gün yüzüne çıkarılan tabletler arasında fal metinlerinin bulunduğunu anlatan Alpaslan, “Hititler fal metinlerine inanmışlar ve devletin geleceğini görmek veya politikayı kısmen yönlendirme adına fala bakarak kehanetlerde bulunmuşlar. Kuşları izlemişler. Yılanları izlemişler. Sudan bir tür geleceği bulmaya çalışmışlardır. Bir tanesi de ciğeri okumak. Hayvanın ciğerinden geleceği okumaya çalışmışlar. Bu metin türü biraz farklı. Çünkü normalde bizim böyle küçük somuncuk gibi olan tabletler ciğer falında ciğer şeklini aldığı için hemen fark ediliyor. Çivi yazısıyla sonuçları görebiliyoruz. Bazen nasıl okunması gerektiğini görebiliyoruz. Okuduğumuzda “krallık için iyidir, düşman iyidir, kral ölecektir” gibi sonuçları bu ciğer fallarından okumuşlar. Kil tabletler günümüze kadar geldiği için biz 3500 yıl önceki fallarını okuyabiliyoruz” dedi.

    “Google Maps” uygulamasını adeta binlerce yıl önce kullanmışlar

    Ciğer falından geleceğe dair tahminlerde bulunan Hititlerin ayrıcakil tabletleri web tabanlı olarak kullanıcılara herhangi bir bölge hakkında coğrafi ve konum bilgisi sunan global bir harita servisi olan “Google Maps” gibi kullandığı da ortaya çıktı.

    İlginç tablet metinlerin arasında coğrafi tariflerin olduğu metinlerinde karşılarına çıktığını anlatan Alpaslan, “Tabletlere baktığımızda Hititlerin çevrelerini nasıl betimlediklerini çok iyi görebiliyoruz. Dağları tarif ediyorlar. Kaynakları tarif ediyorlar. Ve bütün bu unsurlara göre kentin konumunu belirliyorlar. Üç bin yıl önceki google maps gibi düşünebiliriz” ifadelerini kullandı.

  • “Adana’da ciğer kebap partisi

    Adana’da Seyhan Belediyesi, 6. Portakal Çiçeği Karnavalı kapsamında “Adana’ya gel, ciğerimi ye” sloganıyla ciğer kebap partisi düzenledi.

    Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve Portakal Çiçeği Karnavalı fikir öncüsü Ali Haydar Bozkurt, ciğer partisine katılan vatandaşlarla birlikte kortej oluşturarak ciğer partisinin yapılacağı Mıdık Mahallesi’ndeki narenciye bahçesine yürüdü.

    Ciğer partisine katılan ve burada konuşan Adana Valisi Mahmut Demirtaş, her ilin ayrı bir güzelliği olduğunu ama Nisan ayında en güzel ilin, Adana olduğunu söyledi. Vali Demirtaş, “Adana hızlı bir şekilde bir sanat şehri, bir kültür şehri olmaya devam ediyor. Önce başkanlarımız sayesinde, özellikle Adana halkı sayesinde Adana’yı en güzel şekilde tanıtmaya çalışacağız” dedi.

    Adanalıları ve kente gelen konukları “Adana’ya gel, ciğerimi ye” sloganıyla ciğer kebap partisine çağıran Başkan Karalar’da yaptığı konuşmada, “Dünya, Türkiye Adana’nın tarihini, kültürünü, sanatını, dünyanın en güzel lezzetlerini, dünyanın en güzel insanlarını tanısa en çok Adana’ya gelir” diye konuştu.

    Başkan Karalar daha sonra tezgahın ardına geçerek, ciğer kebap partisine katılan vatandaşlara kendi elleriyle kebap ve ciğer ikram etti.

  • Çiğ köfte ve ciğer kebabı resmen Şanlıurfa’nın

    Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odasının (ŞUTSO) girişimleri sonucu tescil edilen ve aralarında çiğ köfte ve ciğer kebabının da bulunduğu 13 ürünün coğrafi işaret tescil belgesi TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’un da katıldığı bir törende teslim edildi. Adıyaman ile yaşanan çiğ köfte polemiği ile Gaziantep ile yaşanan tırnaklı ekmek polemiği de sona ermiş oldu.

    2017 coğrafi işaret yılı oldu

    Program öncesi bir konuşma yapan Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Kayyum Başkanı İsmail Demirkol coğrafi işaret almanın önemine değinirken Türk Patent ve Marka Kurumu Başkanı Prof. Dr. Habib Asan ise 2017 yılının coğrafi işaret yılı olduğunu belirterek, 2017 yılı özellikle coğrafi işaret alanında bir atılım yılı oldu. Yüzün üzerinde bir coğrafi işaret tescili yaptık. Şu anda 327 tescilimiz var. 413 tanesinin işlemleri ise devam ediyor. Şu anda Şanlıurfa en önde gelen ilimiz. Aslında ben ikinci sandım ama komşu ille beraber ikisi aynı” dedi.

    Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi ise coğrafi işaret alınarak Şanlıurfa’nın marka değerinin arttığını söyledi.

    Türkiye’deki zenginlik hiçbir yerde yok ama malımıza sahip çıkmamışız

    Bu gün Urfa’nın gurur duyması gerektiği günlerden biri olduğunu söyleyen TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu,” Coğrafi işaret anlamında bu gün Şanlıurfa’nın başarısı tescillenmektedir. Bu gün Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odamızın almış olduğu coğrafi işaret sayısı bu günle beraber tam 17 tane oldu. Bu alanda Türkiye’nin şampiyonu Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası. Peki bu coğrafi işaret nedir, ne kazandıracak, ne faydası olacak. Coğrafi işaret zenginlik. Onun için uğraşıyoruz. Türkiye’deki zenginlik hiçbir yerde yok ama malımıza sahip çıkmamışız. Yanı başımızdaki Yunanistan baklavamıza kadar elimizden alıyordu. Allah’tan Gaziantep çıktı da baklavayı tescilledi. Götürdük Avrupa’da da tescilledik” dedi.

    Fransızlar maya vermese yoğurt yapamayacağız

    Türkiye’nin her ilçesinde peynir yapıldığını fakat batının bundan para kazandığını söyleyen Hisarcıklıoğlu, “Bizim Şanlıurfa’nın peyniri var ama Türkiye’de neredeyse her ilçede peynir var, farklı. Fransa bir tane peynirle milyar dolar kazanıyor. İtalya bir tane farklı peynirle milyar dolar kazanıyor. Bütün dünya aynı şeyi yiyor. Bizdeki zenginlik hiç kimsede yok ama malın sahibi biz değiliz. Gidin yurt dışına, yoğur kimin Allah aşkına. Bizim atalarımızdan, Kafkaslardan gelen bizim kültürümüz ama yurt dışına gidin herkes Greek yoğurdu, Yunan yoğurdu diyorlar. Hiç Türk yoğurdu diyen yok haberiniz olsun. Rahmetli babam yoğurda bal katardı, meyve de katardı. Şimdi Fransız firması meyveyi katıyor, bize satıyor. İşin enteresanı şu Fransızlar mayasını bize vermese yoğurt yapamayacağız. Öyle bir durumdayız. Kendi malımızın sahibi değiliz. Coğrafi işaret aldık iş bitiyor mu, bitmiyor. Bunun ikinci aşaması var. Aynı Gaziantep baklavasında yaptığımız gibi, Aydın’ın incirinde yaptığımız gibi, Malatya’nın kayısında yaptığımız gibi Avrupa Birliğinde tescillememiz lazım. Yoksa mal gider” ifadelerini kullandı.

    Huzur yoksa bu lezzetin de anlamı yok

    Her şeyden önce huzurun en önemli şey olduğunu vurgulayan AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Faruk Çelik ise, “Bu coğrafi işaretler çok anlamlı ve çok önemli. Bunun ikinci etabı olan Avrupa Birliği sürecindeki tescili de son derece önemli. Onunla ilgili de hep beraber mücadele etmemiz gerekiyor. Son zamanlarda neler çektiğinizi, neler çektiğimizi hepimiz biliyoruz. Bunlar son derece önemli gelişmeler, son derece önemli adımlar, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum, Allah herkesten razı olsun ama ülkenin huzuru her şeyin önünde. Türkiye’nin birliği, beraberliği her şeyin önünde. Huzur yoksa bu lezzetin de anlamı yok. Birlik ve beraberlik yoksa bunların hiçbir kıymeti yok. Böl yönet anlayışından çıkıldı, böl yok et anlayışına doğru hızlı bir adım var. İşte Türkiye bu noktada yerinde sayan, olayları izleyen bir ülke olmadı. Bu olayda aktör olmak durumundaydık. Birilerinin sinsi planlarını açığa vurmak durumundaydık, Afrin’e onun için gittik” diye konuştu.

    Yapılan konuşmaların ardından çiğ köfte, ciğer kebabı, tırnaklı ekmek, haşhaş kebabı, açık ekmek, pencer (pazı) boranisi, yumurtalı köfte, isot çömleği, frenk çömleği, üzlemeli pilav, lebeni, su kabağı yemeği, zerde ve külünçenin coğrafi işaret tescil belgeleri teslim edildi.

    Programa, TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, AK Parti Şanlıurfa milletvekilleri Faruk Çelik, Mahmut Kaçar, Mehmet Ali Cevheri, Mehmet Akyürek, Halil Özcan, Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin, Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi, AK Parti İl Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül, Ses Sanatçısı Mahmut Tuncer, bir dönem Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yapan Kutbettin Arzu, ilçe belediye başkanları ve protokol üyeleri katıldı.

    Tören sonunda ŞUTSO Kayyum Başkanı İsmail Demirkol, TPBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu ve Türk Patent ve Marka Kurumu Başkanı Prof. Dr. Habib Asan’a yöresel ürünler hediye etti.

  • Daha önce çöpe attıkları ciğer ve sakatatı şimdi parayla bulup da alamıyorlar

    Trabzon’da bugünlerde karaciğer ve sakatat bulmak oldukça zorlaştı. Çoğu kasap ve lokantalar satacak karaciğer ve sakatat bulamadıklarından yakınırken, yaklaşık 1 yıl önce kilosu 20 TL’den satılan karaciğer bugünlerde 40 TL’den yok satıyor.

    Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Trabzon Kasaplar ve Celepler Odası Başkanı Temel Korkmaz, sorunun ithal etten kaynaklandığını belirtirken kesimlerin yurt dışında yapıldığından ciğer ve sakatatın da oralarda kaldığını yurda gelmediğini söyledi. Et ithalatından önce Trabzon’da karaciğerin kilosunun 20 TL’den satıldığını şimdilerde ise fiyatını ikiye katlayıp 40 TL’ye çıktığını ifade eden Korkmaz, karaciğerin fiyatının neredeyse et fiyatını solladığını belirtti.

    “Bu sadece Trabzon’da değil Türkiye’de olan sıkıntı”

    Karaciğer ve sakatat sıkıntısının sadece Trabzon’da değil Türkiye genelinde bir sıkıntı olduğunu kaydeden Korkmaz, “Bu sadece Trabzon’da değil Türkiye ile ilgili bir durum. Sebebi, yurt dışından karkas ve lop et ithalatı başlamasının ardından Türkiye’de sakatat konusunda bir sıkıntımız oldu. Çünkü kesimler yurt dışında yapıldığı için sakatat orada kalıyor, dolayısıyla Türkiye’de bir sıkıntı var. Biz genelde zaten et ithalatına karşıyız. İthal et, yerli hayvancılığımızı büyük sıkıntıya sokar, bitirir. Et, bizim stratejik ürünümüz. İthal ete karşıyız ancak daha önce söylediğimiz gibi gelirse canlı hayvan gelsin. Bir miktar canlı hayvan geliyor doğru. Ancak çoğunluğu karkas geliyor. Karkas gelince de sıkıntımız oluyor, sakatatları yurt dışında kalıyor. Trabzon’da bir kilogram ciğer 35 -40 TL’ye satılıyor. Bu normal değil. Karkas et ithalatından önce kilosu 20- 25 TL idi. Yukarı hiç çıkmamıştı. Bugün kıymanın kilosu 35-40 TL, ciğerin kilosu da 35-40 TL. Bu normal bir durum değil” dedi.

    “Çöpe atıyorduk şimdi parayla bulamıyoruz”

    Lokantacılar Odası Başkanı Hüseyin Er ise daha önce çöpe attıkları sakatat ve ciğeri bugün para verip bulamadıklarını belirterek müşterilerden gelen talebi de karşılayamadıklarını söyledi. Er, “Bugüne kadar ciğer, sakatat çöpe atılıyordu. Şimdi parayla bulup alamıyoruz. Bu gerçek. Bu işin nedenini pek çözemedik. Samimiyetimle söylüyorum dana ciğer arıyoruz, hiç bulamıyoruz. Üstelik ciğer fiyatı da etin fiyatına geldi. Yaklaşık 1 yıl önce 20 TL’ye alıyorduk şimdi 35-40 TL’ye alıyorum. Onu da bulamıyoruz. Dolayısıyla günlük taze almamız gerekiyor onu da bulmak çok zor. Çok az yaptığımızı söyleyebiliriz. Sıkıntımız çok fazla. Gelen 10 kişiden ancak 5’nin ihtiyacını karşılayabiliyoruz” diye konuştu.

    “Ciğeri satmak için yalvarıyorlardı şimdi biz yalvarıyoruz”

    Nail Sağır isimli lokanta ustası da daha önce dana ciğeri dükkana kadar getirip yalvararak satmaya çalışan kasaplara şimdilerde ise kendilerinin yalvardığını belirterek “Yaklaşık bir yıl önce ciğerin kilosunu 20 TL’den alıyorduk, şuanda kilosu 40 TL oldu. Yani fiyatı iki kat arttı. Arasak da bulamıyoruz. Bulmak çok zor. Nedeni ise az hayvan kesimi az. Günde yaklaşık 20-30 kilo ciğer tüketiyoruz. Daha önce de aynı miktarı tüketiyorduk. Ancak şimdi bulmakta zorluk çekiyoruz. Bir yıl önce kasaplar lokantaya çanta çanta getirip ’al’ diye yalvarıyorlardı şimdi biz yalvarıyoruz bulamıyoruz” şeklinde konuştu.

    Türkiye’de hayvan varlığı son 37 yılda 85 milyondan 53 milyona geriledi

    Konuyla ilgili konuşan Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şube Başkanı Cemil Pehlevan da ülkemizde büyük ve küçükbaş hayvan varlığının giderek azaldığını ifade ederek son 37 yılda bu sayının 85 milyondan 53 milyona gerilediği kaydetti. Türkiye’nin 1940 yılında çayır mera ve kışlak alanı varlığının 44,2 milyon hektar iken, 1960 yılında bu rakamın 28,7 milyon hektara gerilediğini, 2014 yılına gelindiğinde ise toplam çayır ve mera alanının 14,7 milyon hektara düştüğüne dikkat çekti.

    Çayır ve mera alanlarının giderek azalmasının hayvancığı olumsuz yönde etkilediğine vurgu yapan Pehlevan, “1980 yılında 85 milyon olan hayvan varlığımız bugün 53 milyona gerilemiş bir başka değişle 32 milyon azalmıştır. Oysa ülkemizin nüfusu aynı dönemde 34 milyon artmıştır. TÜİK verilerine göre, 1988 yılında toplam ekilebilir tarım arazisi 27 milyon 773 bin hektar iken 29 yıl sonra 4 milyon hektar azalarak 2016 yılında 23 milyon 763 bin hektara gerilemiştir. Mevcut olan 23 milyon 763 bin hektar arazinin ise 4 bin 50 hektarı nadas veya işlenmediğinden dolayı ancak 19 milyon 917 bin hektarını kullanabiliyoruz. Yine Türkiye’nin çayır mera varlığı 1940 yılında 44 milyon 2 bin hektar iken 20 yıl sonra 1960 yılında 28 milyon 7 bin hektara gerilemiştir. TÜİK verilerine göre 2014 Türkiye’nin toplam çayır mera alanı 14 milyon 7 bin hektara gerilemiştir. Oysa yaşlı dünyamız artan insan nüfusunun beslenebilmesi için besin üretiminin önümüzdeki 35 yıl da en az yüzde 50 artırılması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.

    Trabzon’da hayvancılık et için değil süt üretimi için yapılıyor

    Trabzon’da 1991 yılında büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığının 370 bin 562 iken 2016 yılında bu sayının 249 bin 458’e gerilediğini kaydeden Pehlevan, bölgede hayvancığın genellikle süt elde etmak amacıyla yapıldığını söyledi. Pehlevan, “İlimiz hayvan varlığı; 22 bin 728 kültür, 91 bin 765 melez, 7 bin 831 yerli olmak üzere toplam 122 bin 580 büyükbaş ve 126 bin 898 küçükbaş hayvan sayısı ile ülke geneli toplam hayvan sayısının yüzde 3,5’ine sahiptir. Türkiye toplam süt üretimi içindeki payı ise yüzde 4’tür. Trabzon’da hayvancılık genellikle aile işletmeciliği şeklinde yürütülmektedir. Bu aile işlemlerinde işletme başına düşen hayvan sayısı ortalama 2,7’dir. Büyükbaş hayvancılık daha çok süt elde etmek amacıyla yapılmaktadır. Hayvancılık işletmeleri genellikle evlerin altında kurulu olup modern ahır sayısı azdır. Trabzon genelinde hayvancılığın yoğun olduğu ilçelerde yaylacılık kültürü hakimdir. Bölgemize en uygun olan ve yaygın olarak yetiştirilen ırk Jersey’dir. Bunun dışında Simental Melezi, Holştayn melezleri de yetiştirilmektedir. Trabzon 17 tane süt işletme tesisi mevcut. İşletmelerde elde edilen sütün bir kısmı kendi işletmesinde işlenip değerlendirilirken önemli bir kışı da süt işletme tesislerinde satılmaktadır. Bölgemizin yayla ve mera bakımından zengin oluşu ve bol yağış sebebiyle otlakların (mera ve çayırlar) her zaman gür, marka olarak farklılaşmaya uygun özellikler göstermeleri (örneğin farklı rengi, kokusu, lezzeti vb.) iklim şartlarının hayvancılığa müsait olması, hayvancılığın sürdürülebilir kılması gerekirken elimizdeki verilere baktığımızda tablo hiçte beklendiği gibi değil. Artık bırakın eti süt işleme tesislerimiz bile sütlerini başka illerden temin etme durumunda kalmaktadır” dedi.

  • Her pazar, sabahın 5’inde ciğer yiyorlar

    Kebabın başkenti olarak bilinen Adana’da, sabah 5’de ciğer kebabıyla kahvaltı yapma geleneği 100 yılı aşkın süredir aynı sokakta kuşaktan kuşağa yayılarak devam ediyor.

    Zengin mutfağıyla ünlü Adana’da tarihi mekanlardan birisi olan Kazancılar Çarşısı’ndaki Ciğerciler Sokağı’nda her pazar günü günün ilk ışıklarıyla birlikte telaş başlıyor. Yaklaşık 5 metre uzunluğundaki mangallarını kuran ciğerci esnafı bir yandan ciğerleri şişe saplarken, diğer yandan da mezeleri yapmaya başlıyor.

    Alışılagelmiş kahvaltı masasındaki zeytin, peynir ve reçel gibi ürünler yerine Ciğerciler Sokağı’ndaki kahvaltı masalarında bol acılı ciğer, çay yerine ise şalgam yerini alıyor. Garsonların masalar arasında son dokunuşları yaptığı sokak, müşterilerin gelmeye başlamasıyla ve ciğerlerin mangalla buluşmasıyla birlikte adeta ‘duman altı’ oluyor.

    “Eskiden daha yaygındı”

    Ciğerciler Sokağı’nda 40 yıldır kebapçılık yapan Mustafa Şahin (54), geleneğin eskiye göre değer kaybettiğini belirterek, “Cumartesi günü akşamdan başlıyoruz. İnsanlar gece çocuklarıyla, arkadaşlarıyla yemeğe başlıyorlar. Pazar günü akşam 5’e kadar devam ediyoruz. Eskiden bu gelenek daha yaygındı. Burası eskiden kuş pazarıydı. Kuş pazarı kalktıktan sonra burası eski geleneğini kaybetti” diye konuştu.

    Ciğer yemeye gelen Halil İbrahim Göl isimli bir vatandaş ise, “Doğdum doğalı bu geleneği sürdürüyoruz. Her pazarları geliyorum. Herkes gelsin buraya. Adana yöresinde güzel bir kahvaltı türü” dedi.

    Ciğer ustası Seyfettin Danış (42) ise, “Burası bizim ustalarımızdan kalma. Her zaman sürecek ve inşallah sürmeye devam edecek. Dünyanın her yerinden buraya insanlar geliyor. Amerika’dan, İsviçre’den, Almanya’dan hatta Rusya’dan bile gelen var” ifadelerini kullandı.

    “Biz geleneği devam ettiriyoruz”

    Ali Bozca isimli vatandaş da geleneğin devam edeceğini belirterek, “Bu gelenek bizim çocukluğumuzdan bu yana devam eden gelenektir. Bizde devam ettiriyoruz. Ben kendi çocuklarımıda getiriyorum. Onlarda gelip yiyorlar. Bu geleneği devam ettireceğiz” şeklinde konuştu.

    Mehmet Kılıç ise sabah kahvaltısını ciğer kebabıyla yapınca zinde olduğunu ifade ederek, “Sabah kahvaltısını ciğerle yapmak çok ayrı bir kültür. Ben bir zararını görmedim. Gelip arkadaşlarla sabah gelip yemek başka yerlerde ilginç gelebilir ama Adana’da bu kültür var. Yıllardırda devam ediyor” dedi.