Etiket: Çeşm-i

  • Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nde “Yüzüncü Yılında 1. TBMM” anlatıldı

    Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nde “Yüzüncü Yılında 1. TBMM” anlatıldı

    Bartın Üniversitesi’nin geleneksel hale getirdiği Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nin 13’üncüsü Prof. Dr. Ahmet Demirel tarafından çevrimiçi olarak verilen “Yüzüncü Yılında 1. TBMM” adlı konferansla gerçekleştirildi.

    Bartın Üniversitesi’nin geleneksel hale getirdiği Çeşm-i Cihan Sohbetleri, 3. yılında 13’üncü konuğunu ağırladı. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun, ‘Çeşm-i Cihan Sohbetleri’ ile öğrenci ve akademisyenleri alanında değerli uzmanlar ile bir araya getirdiklerini söyledi.

    Pandemi ile birlikte ilk defa çevrimiçi olarak gerçekleştirilen etkinlikle ilgili “Bu zorlu günlerde aramızdaki mesafeleri gönül bağımız ve geleceğe olan inancımızla kapatıyoruz” diyen Rektör Uzun, alacağımız tedbirlerle her türlü zorluğun üstesinden gelinebileceğinin mesajını verdi.

    “Birbirinden değerli konuklarla bir araya gelmeye devam ediyoruz”

    Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nin 3. yılına girdiğini de hatırlatan Rektör Uzun, “27 Ekim 2017 yılında Prof. Dr. Hüsrev Hatemi ile başlayan yolculuğumuzun 13’üncüsünü gerçekleştirmenin kıvancını yaşıyoruz. Diğer tüm etkinliklerimizde olduğu gibi sevgili öğrencilerimizin en önemli bileşeni olduğu Bartın Üniversitesi ailesini, alanında uzman ve çok önemli görüşlere sahip konuklarımızla bir araya getiriyoruz. Bu zamana kadar her sohbetimizin katılımcılarda bir iz, bir tebessüm bıraktığını görmek bizleri mutlu ediyor.” dedi.

    “1. Meclis ülkemizin ayağa kalkmasında önemli bir rol oynamıştır”

    Rektör Uzun, 1920-1923 yılları arasında görev yapan Birinci Meclis’in oynadığı role de dikkat çekerek “Birinci Meclis, zor bir coğrafyanın zor zamanlarında genç bir cumhuriyet olarak doğmuş ve ülkemizin ayağa kalkmasında rol oynamıştır. Birinci meclis ile demokrasi kültürümüzün temelleri atılmıştır. İstanbul’dan ve farklı bölgelerden gelen mebuslar toplumun tüm kesimlerini içinde barındıran siyasi bir kurum olarak tarihimizdeki yerini almıştır. Temel hedefleri ise bağımsızlığımızın kazanılmasıdır. Bu uğurda gece gündüz çalışılmıştır. Yeri geldiğinde ateş altında mücadele etmişlerdir. Birinci Meclis ait belgeler, zabıtlar ortaya konulan demokrasi mücadelesinin gelecek nesillere aktarılması noktasında paha biçilemez öneme sahiptir. Biliyoruz ki geçmişini bilmeyen, geleceğini şekillendiremez” diyerek konunun önemini ifade etti.

    “Yüzüncü Yılında 1. TBMM”

    Moderatörlüğünü Bartın Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Ömer Baykal’ın yaptığı konferansta Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Demirel, “Yüzüncü Yılında 1. TBMM” konulu konuşmasını yaptı.

    Demirel, “Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş döneminin olağanüstü günlerinde, olağanüstü yetkilerle donatılarak faaliyet gösteren Birinci Meclis’in ilk toplantısını yapmasından bu yana yüz yıl geçti. 23 Nisan 1920’den 16 Nisan 1923’e kadar ki üç yıl boyunca aralıksız toplantı halinde olan bu meclis, bir yandan Milli Mücadele Hareketi’ni yönetmiş ve başarıya ulaştırmış, bir yandan da birbiri ardına çıkardığı kanunlarla Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atmıştır” diye konuştu.

    Birinci Meclis’in yasama, yürütme ve hatta bir bakıma yargı yetkilerini elinde bulundurduğunu da aktaran Demirel, “Meclis içinde Birinci Dünya Savaşı sonundaki yenilgiye karşı direnme konusunda tam bir görüş birliği olmasına karşın, iç politika konularında önemli görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Milletvekilleri de demokratik bir tartışma ortamı içinde bu farklı görüşlerini meclis kürsüsünde sürekli olarak dile getirmişlerdir. Meclis kürsüsü tartışma cesareti, imkânı ve adabı bakımından eşsiz bir örnek olmuştur” şeklinde konuştu.

    Demirel, 1920-1923 döneminde yaşananları detaylarıyla aktararak “Başlangıçta bir bütün olarak hareket eden meclis, zamanla ortaya çıkan görüş ayrılıklarına bağlı olarak Birinci ve İkinci Müdafaa-i Hukuk Grupları ile Bağımsız Grup olmak üzere üç ayrı gruba ayrılmıştır. Bunlar birer siyasi parti görünümünde çalışmışlardır. Bu üç parti arasında geçen çetin mücadeleler, Birinci Meclis’in kürsü serbestliği ve dokunulmazlığı bakımından Türkiye’nin en demokratik meclislerinden biri olarak anılmasını sağlamıştır. Ülkenin, işgal altında iken ve savaş en ağır koşulları dayatırken demokratik bir ortam içinde tartışabilen bir meclise sahip olması, Türkiye için bugün de gelecekte de kıvanç verici bir miras olarak anılmalıdır” ifadelerini kullandı.

    Çevrimiçi etkinliğe katılan Tarih ve Siyaset konularında Türkiye’nin önemli isimlerinden biri olan Ankara Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kurtuluş Kayalı ise düzenlenen konferanstan duyduğu memnuniyetini dile getirdi. Kayalı, “Bartın Üniversitesi tarafından böyle etkinliklerin düzenleniyor olmasından büyük mutluluk duydum. Geleneksel olarak gerçekleştirilen Çeşm-i Cihan etkinliğinin bu bölümünden büyük istifade ettiğimizi söyleyebilirim. Başta Rektör Prof. Dr. Orhan Uzun olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ederim” dedi.

    Çevrimiçi olarak gerçekleştirilen etkinliğe yoğun ilgi gösterildi.

  • Çeşm-i Cihan Sohbetlerinde “Türkiye’nin Geleceği” konuşuldu

    Bartın Üniversitesi Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nin yedincisi Prof. Dr. Ulvi Saran’ın verdiği “Teknolojik Gelişmeler, Değişen Dünya Dinamikleri ve Türkiye’nin Geleceği” adlı konferansla gerçekleştirildi.

    Bartın Üniversitesi’nin geleneksel hale getirdiği Çeşm-i Cihan Sohbetleri’nin yedincisi “Teknolojik Gelişmeler, Değişen Dünya Dinamikleri ve Türkiye’nin Geleceği” konulu konferansla gerçekleştirildi. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun, ‘Çeşm-i Cihan Sohbetleri’ ile öğrenci ve akademisyenleri alanında çok değerli uzmanlar ile bir araya getirdiklerini söyledi.

    Rektör Uzun, “Bilimsel, sosyal ve kültürel zenginliğimiz konusunda farkındalığı arttırmayı amaçlayarak çıktığımız “Ceşm-i Cihan Sohbetleri” yolculuğunun yedinci durağındayız. Diğer tüm sohbetlerimizde olduğu gibi hem sevgili öğrencilerimizi hem de değerli akademisyenlerimizi, alanında uzman ve çok önemli görüşlere sahip bilim insanları ile bir araya getirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Bu zamana kadar her sohbetimizin katılımcılarda bir iz bıraktığına onlarda bir tebessüm bıraktığını görmek bizleri mutlu ediyor.” dedi.

    “Çağa ayak uydurmamız gerekiyor”

    Günümüz dünyasının geçmişe göre muazzam bir hıza sahip olduğunu belirten Rektör Uzun, “Artık geçmişte yıllar süren değişimlerin, bugünlerde çok daha kısa bir sürede yaşandığına bizzat şahit oluyoruz. Bazen bu hıza bir anlam veremesek de kendimizi çok temel bir duygunun içerisinde buluyoruz. Çağa ayak uydurmak. Gerçekten bazen yaşadığımız dünya dünü öylesine hızlı bir şekilde arkasında bırakıyor ki, olan bitenleri idrak edene kadar bugünü kaçırmış oluyoruz. Şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki, bugünü kaçırdığımız takdirde geleceği teminat altına almamız mümkün olmayacaktır” diye konuştu.

    “Dünyadaki hızlı değişim, yaşadığımız koşulları değiştirdi”

    Ardından geçilen konferansta Prof. Dr. Ulvi Saran, “Teknolojik Gelişmeler, Değişen Dünya Dinamikleri ve Türkiye’nin Geleceği” konulu konuşmasını yaptı.

    Saran, “Günümüzde çok hızlı bir değişim yaşanmaktadır. Dünyanın karşı karşıya kaldığı değişimi ortaya koymak, gelişim stratejilerini oluştururken doğru bir tespit olarak görünüyor. Tabi hızın yanında yaşadığımız koşullar; sosyal ilişki biçimini, üretim tarzını ve ekonomiyi de etkilemektedir. İçinde bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde bireysel olarak da kamusal olarak da yaşanan değişimler bu noktada birbirlerini etkilemiştir. Aslında günümüz dünyasında yaşanan değişimleri anlamak için buhar makinasının icadıyla ortaya çıkan ve günümüze kadar gelen sürece göz atmak gerekiyor” şeklinde konuştu.

    “Sanayi Devrimi ile üretim anlayışı ve zihinsel değişim yaşandı”

    Sanayi Devrimi ve beraberinde günümüze kadar uzanan süreci değerlendiren Saran, “Sanayi devrimiyle birlikte yaşanan değişim ve üretim anlayışla birlikte insanların zihinsel yapılarında da bazı değişiklikler oldu. Sosyal ilişkiler, medya, devlet ile vatandaş ilişkileri, toplumun kurumsal yapılarının birbirleriyle olan ilişkileri ve ticari faaliyetlerin tamamı bu değişim içerisinde şekilleniyor. Daha sonra 1900’lü yılların başından itibaren son 200 yıllık değişim sürecindeki aşamaların çok daha hızlandığını görmeye başlıyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Teknoloji gelişmeler insanların düşünce ve zihin yapısını şekillendiriyor”

    Saran, teknolojik gelişmelerle birlikte yaşanan hızlı değişime de vurgu yaparak “Teknolojik gelişmeler insanların düşünce ve zihin yapısını şekillendiriyor. Tarım toplumuna göre insanlar daha modernist ve kurgulanmış bir durumla karşı karşıya kalıyor. Sanayi devrimiyle değişen dünya yapısı ‘pozitivist’ düşünceye dayanır. Pozitivist düşünce aslında modernizmin arka planındaki kaynaktır. Mimarisi modern mimaridir. Modern mimari standartlaşmaya ve simetriye dayanır. Bu düşünce tarzının oluşturduğu toplum yapısı da kapalı toplum olarak tasvir edilen, kitle toplumudur. Kapalı toplumda haliyle kısıtlı ilişki biçimleri var. Zaman içerisinde çok boyutlu toplumlara doğru bir evrilme oluyor. İletişim ise geleneksel medya olarak tanımladığımız basılı medya ve sonraki aşamada ise televizyonla sağlanıyor. Örgütlenme anlayışı yine gelişmelere koşut olarak dik piramit yapısını, emir ve komuta zincirini, kuralcı bir anlayışı temsil ediyor” dedi.

    “Kalıcı ve tutarlı politikalar geliştirmeniz lazım”

    Dünyadaki gelişmelere bakılarak kalıcı ve tutarlı bir sistem oluşturulması gerektiği ve böylece sürdürülebilir bir gelişme gösterileceğini de dile getiren Saran, “Teknoloji, maddi gelişme, üretim, zenginlik bütün bunlar toplumun dünyaya ve sosyal yapıya bakışını ortaya koyan düşünce sistematiğiyle uyum sağlaması gerekir. Bunun birbiriyle örtüşmemesi durumunda bir sonuç almak mümkün değildir. Her şeyden önce özgün bir fikre sahip olmak gerekiyor. Güçlü bir ekonomi, sağlam bir idari sistem, gelişmiş bir teknoloji ya da sanat, kültür, edebiyat ne olursa olsun mutlaka kendinize özgü ve sosyal gerçekliğinizle örtüşen bir fikre sahip olmak lazım. Özgün bir düşünce sistematiğinizin olması lazım. Sonrasında ise bu düzlem üzerinde kalıcı ve tutarlı politikalar geliştirmeniz lazım. Başarı ve bununla birlikte sürdürülebilir gelişme bunların arkasından gelecektir.” diye konuştu.

    Konferans, karşılıklı soru ve cevapların alınmasının ardından son buldu.

  • ‘Çeşm-i Cihan’ pistlerde

    Bartın Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Kulübü öğrencileri tarafından hazırlanan ‘Çeşm-i Cihan’ isimli elektrikli otomobil görücüye çıktı.

    Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından düzenlenen Alternatif Enerjili Araç Yarışlarında Bartın Üniversitesi Çeşm-i Cihan isimli aracıyla yerini aldı. Bartın Üniversitesi akademisyenleri ve öğrencileri tarafından yapılan elektrikli araç tamamen yerli üretim olmasıyla dikkat çekiyor.

    Arabanın tasarım, üretim ve montaj süreçlerinin hepsinde aktif görev alan Bilim Teknoloji ve Kulübü öğrencileri ürettikleri elektrikli aracın doğa dostu olmasının yanı sıra performans bakımında da üst düzey özellikler içerdiğini söyledi. Düşük enerji tüketimine önem verdiklerini belirten öğrenciler, “Elektrikli otomobiller çevreci ve ekonomik olmaları ile günümüzde popülerliği günden güne artmaktadır. Fosil yakıtların tükenebilirliği ve oluşan çevre sorunları bizleri alternatif yollara yönlendirmektedir. Aldığımız mühendislik eğitiminin bir özü de alternatif yollara yönelmek ile alakalı. TÜBİTAK’ın düzenlediği Alternatif Enerjili Araç Yarışları aldığımız eğitimi bizzat sahada göstermemiz açısından büyük bir önem arz ediyor. Böylesine bir yarışmaya katılmamızda büyük emekleri olan Rektörümüz Prof. Dr. Orhan Uzun’a, Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sabri Gök’e, kulüp danışmanımız Dr. Öğr. Üyesi Abid Ustaoğlu’na ve emeği geçen tüm hocalarımıza şükranlarımızı sunuyoruz” dedi.

    Öğrencilerin okudukları bölüm her ne olursa olsun uygulamaya önem verdiklerini belirten Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun, gerçek başarının teori ile pratiğin kesiştiği noktada ortaya çıktığını söyledi. Rektör Uzun, “Üniversite olarak AR-GE faaliyetlerine her zaman önem veriyoruz. Hem akademisyenlerimizin hem de öğrencilerimizin AR-GE faaliyetlerinin içerisinde olduğu görmek bizi gururlandırıyor. TÜBİTAK’ın düzenlediği Alternatif Enerjili Araç Yarışları’na katılan tüm öğrencilerimiz ile birlikte onlara destek veren Mühendislik Fakültemiz Dekanı Prof. Dr. Mustafa Aral ve akademisyenlerimizi tek tek tebrik ediyorum. Ancak bu daha bir başlangıç. Bilimsel yarışmalara düzenli olarak katılmaya devam ederek adımızdan söz ettirmeye devam edeceğiz” dedi.

  • Çeşm-i Cihan Sohbetlerinde Mevlana Anıldı

    Bartın Üniversitesi Çeşm-i Cihan Sohbetlerinde Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile Doç. Dr. Süleyman Doğan vuslatının 744. yıldönümünde Mevlana’yı anlattı.

    Bartın Üniversitesi Çeşm-i Cihan Sohbetlerinde Mevlana Celaleddin-i Rumi vuslatının 744. yıl dönümünde anıldı. Üniversiteden ve şehirden yoğun katılımın olduğu etkinliğe psikiyatri alanındaki çalışmalarıyla tanınan Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Süleyman Doğan konuk oldu. Panelin ardından Şeb-i Arus Sema Gösterisi izleyiciler tarafından ayakta alkışlandı.

    Sosyal ve kültürel zenginliklerimize farkındalığı amaçlıyoruz

    Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun, Çeşm-i Cihan Sohbetleri ile ülkemizin bilimsel, sosyal ve kültürel zenginlikleri konusunda farkındalığı artırmayı amaçladıklarını vurguladı. Mevlana Celaleddini Rumi’nin varlığıyla ve “Şeb-i Arus”un manevi lezzetiyle katılımcıları zamanın sınırlarını aşan atmosferin bir parçası olmaya davet ettiğini belirten Rektör Uzun, “Sultanlardan sıradan insanlara kadar toplumun her kesimine dini değerler, kültür, tefekkür aşılamış dahası huzur ve teselli vermiş bu abide şahsiyetin Allah ve peygamber sevgisinden insan sevgisine uzanan yolu açtığını, bu yolun bütün insanlığın geçebileceği hoşgörü harcıyla yoğrulduğunu hepimiz biliyoruz. Öyle bir yol ki sevgiyi arayan herkesin önünden geçer” dedi.

    Mevlana’nın öğretileri zaman ve zemin sınırlarını aşıyor

    Bazı şahsiyetlerin zaman düzlemini aştığının, mekâna, inançlara, zamana ve etnisiteye dair bütün sınırları ortadan kaldırdığının altını çizen Rektör Uzun, “Her dönemin, her milletin ve her inancın sözcüsü olur. Mevlana’nın öğrettikleri de, zaman ve zemin sınırlarını aştığı içindir ki bugün dünyanın herhangi bir yerinde insanlığın dertleriyle hemhal olan bir insan da; kendi gerçekliğini arayan ve huzurun peşinde koşan modern bir birey de, öğrencisiyle insan odaklı bir iletişim kurmak isteyen bir öğretmen de Mevlana’nın zaman ve zemin sınırlarını aşan öğretilerinden yararlanabilir” diye konuştu.

    Bugün dünyanın geçirdiği hızlı değişim sürecinin insanın konforla buluşmasını kolaylaştırırken, insan olmanın değerini ihmal eden bir yapılanmaya doğru ilerlediğini ileri süren Rektör Uzun, “Bu süreçte insanın varlığını hatırlatan Mevlana’ya dönmek onun öğretileri ile yola devam etmek bizi bütün toplumlardan farklı kılacak önceliklerdendir” dedi.

    Mevlana ve Mevlevilik konuşuldu

    Açılış konuşmasının ardından panele geçildi. Bartın Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sedat Yazıcı’nın yönettiği panelde Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile Doç. Dr. Süleyman Doğan tarafından Mevlana ve Mevlevilik konuşuldu.

    Psikolojinin yeni ortaya çıkan birçok alanının Mevlana’nın öğretilerinden ortaya çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “2009 yılında dünyada ilk defa pozitif psikoloji kongresi oldu. Burada adeta Mevlana’nın metodolojisi alınarak sistematize edilmiş yeni bir alan karşımıza çıktı. Fakat Mevlana’ya hiçbir şekilde referans verilmedi. Yine son zamanlarda üçüncü dalga psikoterapi adı verilen bir alan ortaya çıktı. Burada da Mevlana’nın öğretisinin ve tekniğinin kullanıldığı net bir şekilde görülüyor” dedi.

    Mevlana insanlar arasındaki çatışmaları önlemeye çalıştı

    Hz. Mevlana’nın Anadolu’da yönetim ve güvenlik sorunlarının yaşandığı dönemde insanlar arasındaki çatışmaları önlemeye çalıştığını söyledi. Hz. Mevlana’nın bu dönemde, insanlığı çatışmaya iten üç tane hastalık tespit ettiğini belirten Tarhan, “O dönemde insanlarda benmerkezcilik yaygınlaşmış. Güvensizlik oldu mu insanlarda egolar yükseliyor. O dönemde insanlarda bencillik, aç gözlülük, doyumsuzluk ve ümitsizlik var. Mevlana böyle bir durumda insanları hikayelerle ümit duygusu aşılayarak, dünyaya, mala mülke kendi derdine düşmüş insanların kalbini Allah’a bağlarken onları ahlak öğretisinden geçirmiştir. Bu da şuan bilinen terapi yöntemlerinden birisidir ” diye konuştu.

    ABD ve Batı bundan 30- 40 yıl sonra eski Roma gibi çökecek

    İntihar olaylarının sıklıkla yaşandığı dünyada insanların mutluluk arayışında olduğunu belirten Tarhan, Hz. Mevlana’nın, iki dünyayı aynı anda dengeli bir şekilde götüren felsefesinin olduğuna dikkat çekti. 20. yüzyılın bilgi çağı olduğunu, 21. Yüzyılın ise bilgelik çağı olması gerektiğine dikkat çeken Tarhan şöyle devam etti: “Bu duruma bu asrın da ihtiyacı var. Bu asrın bilgeliğidir. 20. Yüzyıl bilgi çağıydı, 21. Yüzyıl ise bilgelik çağı olmak zorunda. Çünkü Batı’da, şiddet artmış, suçlar artmış, boşanmalar yüzde 50’nin üzerinde. Bu nedenle ABD ve Batı bundan 30- 40 yıl sonra eski Roma gibi çökecek. Bazı ağaçlar vardır içeriden çürürler. Bir fırtınada yıkılırlar. Şuanda Batı aynı bu durumdadır. Çoğu şuan benmerkezci olmuşlar, Batı bu sendromu yaşıyor.”

    Mevlana’nın cazibesinin sebebi 4 önemli vasfı

    Daha sonra konuşan Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Süleyman Doğan, Mevlana’nın türbesini geçen yıl 2,5 milyon insan ziyaret ettiğini bunun en önemli sebebinin ise Mevlana’nın 4 önemli vasfı olduğunu kaydetti. Doğan şu ifadelere yer verdi: “Bu vasıflardan birincisi Mevlana felsefesinin kaynağının ilahi bir kaynaktır. ikincisi ise Mevlana’nın vizyoner bir kimliğe sahip oluşudur” dedi. Mevlana’nın yaşadığı dönemde Moğollar tarafından 5 milyon insanın katledildiğini fakat Mevlana’nın vizyoner yapısı ile uyguladığı diplomasi sayesinde Konya’da o dönem hiçbir katliamın yaşanmadığını söyledi. Mevlanın üçüncü vasfının ise farkındalık yaratmış bir kişi olduğunu vurgulayan Doğan, Mevlana’nın o dönemde başka din ve inanıştan olan kişileri kucaklayan davranışının bu farkındalığın artmasında en önemli unsur olduğunu belirtti. Mevlana’nın dördüncü önemli vasfının ise Mevlana’nın dünyaya sevgi ve aşk projesi sunması olduğunu vurguladı.

    Semazenler ayakta alkışlandı

    Konuşmaların ardından etkinliğe gelen izleyiciler sema gösterisi ile manevi bir coşku yaşadı. Semazen ve mutriban heyetinin performansı sonunda semazenler, salonu dolduranlar tarafından ayakta alkışlandı.