Etiket: Çelik

  • Vali Ali Çelik: “Hiçbir vatandaşımız sokakta kalmasın”

    Vali Ali Çelik: “Hiçbir vatandaşımız sokakta kalmasın”

    Vali Ali Çelik, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfını ziyaret etti. Vakfın yardım çalışmaları hakkında bilgiler alan Vali Çelik, “Varoluş gayemiz zorda kalan insanımıza yardımcı olmak. Adil ve hakkaniyetli bir çalışma içerisinde olmalıyız” dedi.

    Kütahya Valisi Ali Çelik, devletle ihtiyaç sahipleri arasında sosyal yardımların doğrudan ve en kısa sürede vatandaşa ulaştırılmasında köprü vazifesi gören Kütahya Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfını (SYDV) ziyaret etti. Vali Ali Çelik; vakfın işleyişi, 2020 yılı faaliyet raporu ve 2021 yılı projeleri hakkında bilgiler aldı.

    Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfının devletin vatandaşa uzanan şefkat eli olduğunu belirten Vali Ali Çelik, “Varoluş gayemiz zorda kalan insanımıza yardımcı olmak. Adil ve hakkaniyetli bir çalışma içerisinde olmalıyız. İhtiyacı olduğu halde yardım istemeye çekinen, ocağında sıcak aşı kaynamayan aile varsa bunun vebali altındayız. Bize gelmeyen, gelemeyen yoksul vatandaşımız varsa devlet olarak biz ona gitmeliyiz. Eksiklerini yerinde tespit etmeli, acil ihtiyaçlarına çözüm bulmalı ve hakkaniyeti sağlayabilmeliyiz” diye konuştu.

    “Yaptığınız işin sorumluluğunu yaşamalısınız”

    Yardımların ihtiyaç sahibi insanlara adil bir şekilde ulaştırılmasında Vakfa önemli görevler düştüğüne dikkat çeken Vali Çelik, “Devletimiz ihtiyaç sahibi her vatandaşımızın yanında. Vakıf olarak devlet ve millet arasında bir köprüsünüz. Yaptığınız işin sorumluluğunu ve mutluluğunu yaşamalısınız” dedi.

    Zorlu hava şartlarında sokakta kimsenin kalmaması gerektiğine dikkat çeken Vali Çelik, “Her ne sebepten olursa olsun özellikle bu kış soğuğunda sokakta kalan vatandaşlarımızı anlaşmalı olduğumuz otel ve İl Özel İdaresi misafirhanesinde ağırlıyor; sağlık, yeme-içme, temizlik gibi temel ihtiyaçlarını karşılıyoruz. 2020 yılında 45 vatandaşımızı misafir ettik. Bugün itibarıyla 18 vatandaşımızı da otele yerleştirdik. Bu süreçte tüm Kütahyalı hemşehrilerimizin hassasiyet göstereceğine yürekten inanıyor, sokakta birini görür veya haberdar olurlarsa mutlaka 112’yi arayarak bize ulaşmalarını rica ediyorum” ifadelerini kullandı.

    2020 yılı faaliyetlerini de değerlendiren Vali Ali Çelik, ekonomik ve sosyal yoksunluk içindeki 35 bin 9 kişiye 49 milyon 974 bin 14 TL ayni ve nakdi yardım yapıldığını söyledi.

  • Vali Çelik: “Kütahya’nın tescilli ürün sayısı 9’a çıktı”

    Vali Çelik: “Kütahya’nın tescilli ürün sayısı 9’a çıktı”

    Kütahya’ya özgü, asırlık lezzetler; cimcik aşı, bitli helva, köpük helvası ve kızılcık tarhanası Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tescil edilerek coğrafi işaret onayı aldı. Tescilli ürün sayısının 9’a yükseldiğini, 2 ürünün başvuru aşamasında olduğunu belirten Vali Ali Çelik, KÜTBO’ya gayretlerinden dolayı teşekkür etti.

    Kütahya Ticaret Borsası’nın (KÜTBO) başvurusu sonucu Kütahya’nın tadına doyum olmayan yöresel lezzeti “cimcik aşı”, Osmanlı mutfağının vazgeçilmez lezzeti “bitli helva”, 1898 yılından bu yana Ramazan sofralarının aranan lezzeti “paşa helvası” ve vitamin deposu, şifa kaynağı “kızılcık tarhanası” Kütahya adına tescillendi.

    Kütahya Pazarlar kirazı ile Simav domatesi için coğrafi işaret başvurusu yapıldığını belirten KÜTBO Başkanı Necati Gültekin, “Kütahya’da üretilen ürünlerin pazar payının artırılması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.

    KÜTBO’nun başarılarını tebrik eden Vali Ali Çelik, gayretlerinden dolayı teşekkür etti. Kütahya’nın coğrafi işaret alma potansiyeline sahip çok sayıda çeşitlilik ve ürün barındırdığını belirten Vali Çelik, Simav halısı, Tavşanlı leblebisi, Kütahya çinisi, Şaphane vişnesinin ardından cimcik aşı, bitli helva, köpük helvası, paşa helvası, kızılcık tarhanasının tescillenmesiyle birlikte Kütahya’da coğrafi işaret onaylı ürün sayısının 9’a yükseldiğini kaydetti.

  • AK Parti Sözcüsü Çelik: “Bir insanın siyasi kimliği olması suç değildir”

    AK Parti Sözcüsü Çelik: “Bir insanın siyasi kimliği olması suç değildir”

    AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Melih Bulu’nun atanmasına yönelik yürütülen tartışmalara ilişkin, “Rektör olarak atanan hocamızın siyasi kimliği üzerinden bir tartışma yürütülüyor. Bir insanın siyasi kimliği olması suç değildir. Demokrasilerde siyasi kimlik sahibi olmak bir eksiklik değildir, gayet normal bir şeydir. İnsanı asıl siyasi kimliği üzerinden rektör hocamızı yargılayanlar, orada asıl başka bir siyasi yörünge içerisinde hareket ediyorlar” dedi.

    AK Parti Sözcüsü Çelik, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen MYK toplantısının ardından gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Aşı konusunda gelinen noktada Türkiye’nin tedarik gücünün dünyanın pek çok ülkesinden önde olduğuna dikkat çeken Çelik, “Sağlık Bakanlığımız, uluslararası standartlarda ve uluslararası kurallara uygun bir şekilde bu süreci takip ediyor ve temin ettiğimiz aşı en kısa zamanda milletimizin hizmetine sunulacaktır. Dikkat edilmesi gereken nokta, aşı olanın hemen maskesini çıkartması veya tedbirlerden uzaklaşması gibi bir durum söz konusu olamaz. Antikor oluşana kadar bu tedbirlere devam edilmesi gerekiyor. Mutasyona uğrayan virüsten bahsediliyor. Burada spekülasyonlardan uzak durup Bilim Kurulu’nun tavsiyelerine göre bu sürecin takip edilmesinde fayda vardır” ifadelerini kullandı.

    Avrupa Birliği ile ilişkilere değinen Çelik, “Avrupa’nın güvenliği, Avrupa demokrasinin geleceği, Avrupa topraklarının güvenliği Türkiye sınırında başlar. Türkiye egemen bir ülke olarak kendi sınırlarını koruduğu gibi aynı zamanda Avrupa demokrasilerinin ve NATO’nun sınırını da korumaktadır. Avrupalı dostlarımızın bunun farkında olması gerekir. İngiltere’nin ayrılmasından sonra ise daha eksik ama Türkiye ile ilişkilerini daha iyi tutması gereken bir Avrupa vardır. Kim Avrupa Birliği içerisinde bir Türkiye karşıtlığından bahsediyorsa Avrupa’nın geleceğini yok etmek istiyordur” açıklamasını yaptı.

    “2020 yılının en aptalca şakası”

    Çelik, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Türk ürünlerinin ülkeye girişini 6 ay yasaklama kararının 2020 yılının en aptalca şakası olduğunu söyledi. Çelik, konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede şunları kaydetti:

    “Bu yılın en aptalca şakası, en düşük zekalı şakası nedir diye sorarsanız, Türkiye’nin Azerbaycan’a verdiği destekten dolayı Paşinyan şöyle bir açıklama yapmış: ‘Biz Türkiye’ye ambargo uyguladık Azerbaycan’a verdiği destek yüzünden, o yüzden Türk ekonomisini felce soktuk. Eğer Türkiye bu destekten vazgeçerse biz Türk ekonomisinin düzelmesine yeniden katkı sağlarız’ diye. Bunu da 2020 yılının en aptalca şakası olarak değerlendirmek mümkündür. Hiçbir zeka özelliği barındırmayan, hiçbir yetenek barındırmayan bir yaklaşım olarak gündeme gelmiştir.”

    Gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Çelik, kongre takvimine ilişkin bir soruya şu yanıtı verdi:

    “Büyük kongrenin takvimini teşkilat başkanlığımız çalışacaktır. İl kongrelerinin takviminin herhangi bir şekilde Covid süreci sebebiyle takvim sık sık akamete uğruyor. Bu bir MYK’da Genel Başkanımıza sunulur, bu kesinleştiği zaman onu sizinle paylaşırız. Çok uzun bir demokrasi yürüyüşünün sonunda büyük kongremizi gerçekleştireceğiz. Gerçek bir demokrasi şöleni olacak, gerçek bir demokrasi kongresi, gerçek bir reform kongresi olacak. AK Parti’nin yürüdüğü bu büyük ve zorlu yol, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde aşılan bu engellerin bir şekilde siyaseten demlenmiş bir hali olacak bu kongre.”

    “Avrupa’daki Neonazilerin konuşacağı üslupla Türkiye’deki başörtülü kadınlara karşı konuşuyorlar”

    CHP eski Milletvekili Fikri Sağlar’ın “Türbanlı hakim karşısına gittiğimde adaleti savunacağı konusunda kuşkum var” açıklamalarını değerlendiren Çelik, bu açıklamayı 2020 yılının son faşist saldırısı olarak nitelendirdi. Çelik, yaptığı açıklamada şunları dedi:

    “’Türbanlı bir hakimin adaleti sağlayacağına inanmıyorum’ diyor. Sosyal medyada demokrat arkadaşlar gerçekten farklı görüşlerden olsa bile buna tepki gösterdiler. Örneğin Amerika’da birisi çıksa ‘siyah bir hakimin ben adaleti sağlayamayacağına inanıyorum’ dese o demokraside bu nasıl karşılanır. Çok üzücüdür. Bu kadar acı yaşanıyor, genç kızlar geçmişte hayatlarının en önemli yıllarını kaybettiler, bu kadar büyük bedeller ödendi ve halen çıkıyorlar dünyada şu anda ancak Avrupa’daki Neonazilerin konuşacağı üslupla Türkiye’deki başörtülü kadınlara karşı konuşuyorlar. Bir insan birincilikle, ikincilikle veya belli bir dereceyle ya da netice olarak bir üniversiteden başörtülü olarak mezun olacak ve siz o kamuda görev yapamaz diyeceksiniz. Böylesine faşist bir kamusal alan düzenlemesi olur mu? Eğer siz kamusal alanı bu şekilde zehirlerseniz, bu şekilde enfekte ederseniz ülkeyi felç edersiniz. Bunlar kes kopyala yapıştır yaklaşımlarıdır ama gerçekten ürkütücüdür. Bir kere kadınlar konusunda saygılı bir dil konuşmayan, nezaketi elden bırakan, hele kadınları hedef gösteren birisinin ne demokrat olması ne de medeni olması mümkündür. Bir kere bu saldırgan dilin bırakılması gerekir. Bu alenen kadın haklarına bir saldırıdır.”

    “Darbe bir millete yapılacak en büyük kötülüktür”

    “Tayyip Erdoğan’ın gitmesi için çok büyük bir halk öfkesinin olması lazım” açıklamasında bulunan Can Ataklı’nın bu sözlerine ilişkin de bir değerlendirmede bulunan Çelik, “Bunlar ruh sağlığı yerinde olan insanlar değil. Bunlar bu ülkenin iyiliğini isteyen insanlar değil. Darbe bir millete yapılacak en büyük kötülüktür. Darbe bir millete düşmanın yapamadığı düşmanlığı yapma mekanizmasıdır. Darbe bir milletin namusuna saldırıdır, milli egemenliğe saldırıdır. Bunu ağzına alan kişinin bu milletle hiçbir gönül bağının olmadığı, vatanseverlikle hiçbir ilgisinin olmadığı açıktır. Orada şöyle bir cümle kullanıyor, diyor ki, zaten ordunun da darbe yapma kabiliyeti kalmamış. Yani bu darbe meselesini bir kabiliyet olarak görüyor. Daha önce de Anayasa hukukçusu da olan bir CHP milletvekili, ‘Ordu darbe yapamıyor, kağıttan bir kaplanmış’ demişti. Yani demokrasiye bağlı bir ordu, milletine bağlı bir ordu, seçilmiş siyasetin emrinde bir ordu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne saygılı bir ordu bunların gözünde bir ordu değil. Bu ordu bunların gözünde ancak darbe yapan bir mekanizma. Bu aslında Türk Silahlı Kuvvetlerine de bir hakarettir” ifadelerini kullandı.

    “Darbe milletine silah çekmektir, darbe alçaklıktır, bunun daha ötesi yok”

    İlker Başbuğ’un yaptığı açıklamaların hatırlatılması üzerine Çelik, “Zoraki demokratlık bir yere kadar. Kafanızın bir tarafında vesayet, bir tarafında demokratlık olduğunda bunun melezleşmesinden bir şey çıkmıyor, kokteyl demokratlık olmuyor. Ya demokrat olursun ya olmazsın. Ama ben kafamın bir tarafına vesayet koyayım, diğer tarafına da biraz demokrasi sosu ekleyim, buradan da bir kokteyl üreteyim dediğinizde ömrü iki cümle oluyor. Daha da vahim olanı, Türkiye’de Genelkurmay Başkanlığı yapmış birisinin ne kadar yanlış bir zihin yapısına sahip olduğunu göstermesi bakımından yani erken seçim olsaydı darbe olmazdı, sanki Menderes hükümeti erken seçime gitmeyerek darbeyi hak etmiş gibisinden bir tablo ortaya çıkarıyor. Bir de darbe girişimleri arasında mukayese yapıyor. Talat Aydemir’in içinde olduğu darbe girişimi ile Fetullahçı Terör Örgütü’nün darbe girişimi aynı şey değilmiş. Darbenin aması, mazereti olmaz. Her türlü darbeyi kınamıyorsanız darbenin birine kötü, öbürüne daha az kötü, darbeler arasında bu işte kırmızı, bu sarı, yeşil gibi etiketleme yapıyorsanız buradan demokratlık çıkmaz. Burada bir takım örnekler de var. Darbe milletine silah çekmektir. Darbe alçaklıktır. Bunun daha ötesi yok. En son Fetullahçı Terör Örgütü’ne verilen cevap aslında her darbeye yapılması gereken muameleyi göstermiştir” açıklamasında bulundu.

    “Yargı ve ekonomi alanındaki reform çalışmaları devam ediyor”

    Yargı ve ekonomi alanındaki reform çalışmalarının devam ettiğini kaydeden Çelik, “Hem kabine kanadında hem parti kanadında devam ediyor. Bunlar tamamlandığı anda kendilerine arz edecekler, uygun görülen bir takvim içerisinde Meclis’e gelmesi için gerekli çalışma yapılacak” dedi.

    “En önemlisi Türkiye’nin bağışıklık sistemini kuvvetli tutmaktır”

    Çelik, Almanya merkezli olarak Alevi vatandaşları Türkiye’den koparmak yönündeki faaliyetleri de yakından takip ettiklerini söyledi. Bunun yakın zamanda ortaya çıkan bir şey olmadığını söyleyen Çelik, “En bilinen deyimiyle bir ‘Ali’siz Alevilik’ üretmek şeklinde çeşitli örgütlerin ortaya koyduğu faaliyetler var. Bunlar daha önceden Aleviliği İslam’ın dışında ayrı bir din olarak göstermeye çalışıyorlardı kendilerine Almanya içerisinde bir müstakil alan oluşturmak için. Bahsettiğiniz bu eyalet kararı bunun bir neticesidir. Türkiye Cumhuriyeti içerisinde Sünni-Alevi vatandaşı, Alevi-Sünni Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ya da Alevi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi bir ayrımı asla kabul etmeyiz. Böyle bir şey asla söz konusu olamaz. Vatandaşlarımızın kendi mezhep tercihleri, dinsel tercihleri o kendilerine aittir. Aleviliği İslam’dan, Türklükten koparmaya çalışan gayretlerin esasında Alevi vatandaşlarımızın faydasına değil, bir takım yabancı istihbarat örgütlerinin projeleri çerçevesinde ortaya çıkmış faaliyetler olduğunu da biliyoruz. En önemlisi Türkiye’nin bağışıklık sistemini kuvvetli tutmaktır. Aramızda Sünnilik, Alevilik üzerinden herhangi bir şekilde bir takım süslü kelimelerle, hatta bir takım meşru kelimelerle ayrım oluşturmaya çalışanlara karşı dikkatli olmalıyız” diye konuştu.

    “Kayyum diyenler Boğaziçi Üniversitesi’ne zarar vermek isteyenlerdir”

    Çelik, Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan rektör atamasına ilişkin bir soruya şu yanıtı verdi:

    “Cumhurbaşkanlığı makamının takdiri, yasalar çerçevesinde gerçekleyen bir takdir. Birilerinin ortaya koyduğu eleştiriler, yani akademik özgürlük yok ediliyor gibisinden hiçbir geçerliliği yok. Bu başka üniversiteler içinde söz konusu oldu. Ama işin geldiği noktada şu var; rektör olarak atanan hocamızın siyasi kimliği üzerinden bir tartışma yürütülüyor. Bir insanın siyasi kimliği olması suç değildir. Demokrasilerde siyasi kimlik sahibi olmak bir eksiklik değildir, gayet normal bir şeydir. İnsanı asıl siyasi kimliği üzerinden rektör hocamızı yargılayanlar, orada asıl başka bir siyasi yörünge içerisinde hareket ediyorlar. Sanki kendileri çok apolitik bir yerde duruyormuş gibisinden söyleyenler var. Boğaziçi gözbebeğimizdir. Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Türkiye’nin kıymetlileridir. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki hocalarımızın akademik birikimine, hocalarımızın Türkiye’ye katkılarına çok büyük saygı duyuyoruz. Ama şimdi görüyorum ki, onları temsil etmeyecek bazıları öğrencileri eyleme çağırıyor. Cumhurbaşkanımız liyakat ve ehliyet kriterleri içerisinden kendisine arz edilen adaylar içerisinden bu hocamızı uygun görmüştür. Buna eylem yapalım, buna kayyum diyelim, buna karşı bir seferberlik geliştirelim diyenler Boğaziçi Üniversitesi’ne zarar vermek isteyenlerdir.”

    “SMA hastası çocuklar hepimizin evladı”

    SMA hastası çocuklar üzerinden başlatılan kampanyaya ilişkin bir soruyu yanıtlayan Çelik, şunları dedi:

    “SMA’lı çocuklar hepimizin evladı. MYK’de gündeme geldi. Keşke MYK’da o bölümü izleyebilseydiniz. Cumhurbaşkanımızın ve MYK’daki arkadaşlarımızın bu çocukları nasıl kendi evlatları gibi sahiplendiğini, onların meseleleri ile ilgili geçmişten bugüne neler yaptığımızı herkes görseydi. Türkiye’de, bin 500 kadar evladımızın her biri devletin tedavi masraflarını üstlendiği ve bilimsel olarak onaylanmış tedaiden yararlanan çocuklardır. Dünyada, Türkiye kadar bu konuda tutarlı, istikrarlı ve giderek kaynak aktaran başka bir ülke yoktur. O paranın yüzlerce katı bu çocuklar için harcanmıştır. Feda olsun, rakamdan bahsetmek bile ayıp. Varlık Fonu’na devredilsin dedikleri paranın yüzlerce katı bu çocuklar için harcanmıştır, feda olsun, daha da harcanacaktır. Ama biz tabi vatandaşlarımızın SMA’lı çocuklara sahip çıkalım mı gibisinden hassasiyetini takdirle karşılıyoruz. Vatandaşlarımızın vicdani bir yaklaşım olarak herkes bu rakamları bilmeyebilir, herkes hükümetlerimizin yaptıklarını bilmeyebilir. Tutup da bir takım siyasi parti liderlerinin, neredeyse karşımızda olan herkesin, neredeyse imla yanlışları bile birbirine benzer bir şekilde işte buradan artan para buraya devredilsin gibisinden böylesine sorumsuz bir yaklaşım içerisine girmesi doğru değil. Açıklama yapıldı, uygulanan tedavilerin hepsi bilimsel kurullarca onaylanmış tedaviler. Önerilen ve kaynak aktarılsın denilen tedavilerse bilimsel olarak onaylanmamış ve şimdiye kadar da çeşitli yan etkileri ve semptomları ortaya çıkmış tedavilerdir. Sağlık Bakanımız açıklama yaptığında, ’biz çocuklarımızı bir takım ilaç şirketlerinin faaliyetleri neticesinde kobay olarak kullandırmayız.’ dedi. Burada bir tane sahip çıkılmayan bir çocuk yoktur. Kullanılan tedavi tam olarak bu çocukların iyileşmesini sağlamıyor. Bununla ilgili olarak şu ana kadar bilimin bulduğu kesin bir tedavi yok. Bugün bir siyasi parti lideri çıkmış diyor ki, ’orada öyle bir imkan var, öyle bir tedaviden bahsediyorlar, bundan mahrum mu kalsınlar.’ Bu tedavi diye bahsedilen mekanizmanın bu çocukları tedavi edeceğine dair bilimsel bir kanıt yok, bu bir propaganda. Bir millet kendi çocuklarını göz göre göre kobay olarak kullandırır mı? Biz bu bahsedilen rakamların emin olun yüzlerce katını bu çocuklar için harcıyoruz, bunu söylerken bile utanıyorum, feda olsun. Bu devlet bu çocuklara sonuna kadar sahip çıkacak. Cumhurbaşkanımız tekrar tekrar bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi aldı. Bahsedilen bu tedaviyi bilimsel kurullar onaylarsa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti o tedavinin de bu çocuklara ulaşmasını sağlayacaktır. Bu kadar.”

  • Vali Çelik, külliyenin devam eden inşaatını inceledi

    Vali Çelik, külliyenin devam eden inşaatını inceledi

    Kütahya Valisi Ali Çelik, bünyesinde cami, Kur’an kursu, gençlik merkezi, müftülük hizmet binası ve kütüphane gibi alanların bulunacağı külliyenin devam eden inşaatını yerinde inceledi.

    Hizmet binası hakkında İl Müftüsü Hüseyin Demirtaş, Vali Çelik’e bilgiler verdi. Selçuklu mimarisi esas alınarak ortaya çıkacak yapıda; kaba inşaatta statik projenin gerektirdiği kolon ve krişlerin kesişmesinden kaynaklanan şu anki arızi görünümün ortadan kalkacağını belirten Vali Ali Çelik, “Müftülük binası tamamlandığında milli ve manevi duygularımızı rahatsız edecek herhangi bir olumsuzluk kalmayacaktır. Bu noktada hassasiyet gösterip ikazda bulunan tüm hemşehrilerimize teşekkür ediyoruz” diye konuştu.

    Ali Paşa Mahallesi Atatürk Bulvarı üzerine yapılmakta olan İl Müftülüğü binasının üst camlarının artı işaretine benzediği iddia edilmişti.

  • Vali Çelik: “Sıfır şiddet hedefiyle mücadelemizi sürdüreceğiz”

    Vali Çelik: “Sıfır şiddet hedefiyle mücadelemizi sürdüreceğiz”

    Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Toplantısı, Kütahya Valisi Ali Çelik’in başkanlığında, gerçekleştirildi.

    6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu’nun uygulanmasında koordinasyonun artırılması amacıyla yapılan toplantıya; Vali Yardımcısı Mustafa Güney, İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Murat Kırbaç, İl Emniyet Müdürü Necmettin Koç, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdür Vekili Fatmaz Uz ile ilgili birimlerin temsilcileri katıldı.

    “Kadına şiddetle mücadelede başarılı bir yılı geride bırakıyoruz”

    Her hafta düzenlenen toplantılarda aile içi ve kadına karşı şiddetle mücadele kapsamında uygulanan tedbirlerin değerlendirildiğini ve çözüm istişaresinde bulunulduğunu belirten Vali Ali Çelik, “Alınan tedbirler Kütahya’da olumlu sonuçlar verdi. 2019-2020 yıllarını mukayese ettiğimizde ilimizde kadın cinayetlerinde polis sorumluluk bölgesinde yüzde 75; jandarma sorumluluk bölgesinde yüzde 100 azalma sağlandı. Fuhuş olaylarına karışan 29 kadınla görüşüldü, 6’sı ikna edilerek olası bir suça karışmalarının önüne geçildi. 2021 yılında da sıfır şiddet hedefiyle mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

    Toplantı görüş ve önerilerin paylaşılmasının ardından sona erdi.