Etiket: Çekişiyor

  • Hayvancılık can çekişiyor

    Karacabey Ziraat Odası Başkanı Erhan Erdem, hayvancılığın can çekiştiğine dikkat çekerek, bu işin çözümünün 3 saç ayağı olan tarım, hayvancılık ve tarıma dayalı sanayiin aynı masada buluşmasından geçtiğini savundu.

    Ziraat Odası Başkanı Erhan Erdem, hayvancılığın her geçen gün kötüye gittiğini belirterek, “Hayvancılarımızın büyük sıkıntıları var. Her yerde olduğu gibi girdi maliyetlerinin artması süt ve et fiyatlarının yeterli olmaması hayvancılıkta büyük sıkıntıya sebebiyet veriyor. Yem fiyatlarının yüzde 60 artmasına karşın et ve süt fiyatlarının geçen sene ile aynı olması hayvancılıkta dengeleri bozmakta. Karacabey’de ekilmeyen nerdeyse yem bitkisi yok. Bütün yem bitkileri ilçemizde ekiliyor. Buna rağmen Türkiye geneline baktığımızda da her bölgede yem bitkilerinin tamamı ekilmiyor. Bu sebeple hayvancılığın ana merkezlerinden birinde yaşıyoruz. Et ve süt hayvancılığının gerilemesi tarımdaki çiftçileri de etkilemekte. Yem sanayicimizin gözünden baktığımızda sanayicimizde fiyatları düşük tuttuğunda bu sefer tarım ürünleri fiyatlarını da düşük almak zorunda kalıyor. Bu işin çözümünde tarım, hayvancılık ve tarıma dayalı sanayiinin aynı masada buluşması gerekli. Mesele ancak birlikte fiyat politikası belirlenerek çözüme kavuşturulur. Aynı zamanda süt ve et hayvancılıkta ülkemizin daha iyi yerlere gelmesinin temelinde devlet desteğinin arttırılması yatıyor” ifadelerini kullandı.

    Tarım ve hayvancılıktaki sorunların çözümünde ve başarıya ulaşmanın tek yolunun doğru verilerden geçtiğini belirten Ziraat Odası Başkanı Erhan Erdem, “Göreve geldiğim 3,5 yıldan bu yana Tarım Bakanı’ndan, bölgemize gelen milletvekillerine rapor vererek ve şifâhen görüşerek ülkemizde ekilen tarım arazilerinin yarısının kayda girmediğini defalarca belirttim. Bu konuyla ilgili yüzleşmemiz gerektiğini savundum. Tarım ve hayvancılıkta doğru verilere ulaştığımızda planlamanın rahat olacağını tekrar tekrar söyledim. Miraslı yerlerden dolayı çiftçilerimiz ÇKS’ye ektiği ürünün yüzde 50’ye yakınını gösteremiyor. O zaman bazı ürünler bilinmediği için bazı yıl düşük ekiliyor, yüksek fiyata satılıyor. Aynı mahsûl bir yıl sonra fazla ekildiğinden dolayı tarlalarda kalıyor. Bu iş hayvancılık için de geçerlidir. Tarım ve hayvancılıktaki başarıya ulaşmanın anahtarı ülkemizin baştan sona doğru verileri almasından geçiyor. Doğru rakamlara ulaştığımızda istediğimiz şekilde üretim dengesini sağlarız” dedi.

  • (Özel Haber) İncirlik esnafı can çekişiyor

    Adana’da, bir zamanlar 20 binden fazla ABD askerinin görev yaptığı İncirlik Üssü’nun konuşlu bulunduğu beldede askerin üs dışına çıkış yasağı yüzünden esnaf adeta kan ağlıyor.

    Bir zamanlar “Küçük Amerika” olarak anılan, ABD-Türk Ortak Savunma Tesisi İncirlik Hava Üssü’nde Delta alarmı sebebiyle uygulanan askerlerin dışarı çıkış yasağı çevre esnafını bitirdi. İncirlik Üssü’nün hemen yanındaki Atatürk Caddesi’nde askerlere ve ailelerine hediyelik eşya, halı, spor aletleri ve av malzemeleri satışı yapan esnaf, iş yapamayınca dükkanları boşaltıp kapattı. Son olarak Almanya’nın üsdeki askerlerini çekme kararı aldığı İncirlik beldesinde faaliyet gösteren İncirlik Esnafları Kalkınma Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’nin Başkanı Şuayip Recebibeyi, “Burada Alman olmuş başka ülke vatandaşları olmuş dışarı çıkamıyorlar. Uzun süredir bize bir faydaları yok. Bu kapıyı FETÖ’cü albay 2 yıl önce kapattırdı. Bizim işlerimiz o tarihten bu yana iyice bitti” dedi.

    “Esnaf, Almanların gidişine üzülmüyor”

    Almanya’nın askerlerini çekmesine çevre esnafı da destek verirken, İncirlik Esnafları Kalkınma Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Şuayip Recebibeyi, İHA muhabirine yaptığı açıklamada Alman askerlerinin çekilmesinin kendilerine olumlu ya da olumsuz bir etkisinin olmayacağını belirterek, “Ülke ekonomisinden ziyade benim orada bakanıma konuşma hakkı vermemeye ve şuanda Cumhurbaşkanımıza buraya gelmeyin sizin güvenliğinizi sağlayamayız demeleri gitmeleri için yeterlidir. Onların zaten bizim esnafımızla ilgili dışarı çıkmadıkları müddetçe bizimle ilgili bir sorun yoktur. Burada Alman olmuş başka ülke vatandaşları da olsa bize bir faydaları yok” dedi.

    Recebibeyi, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminden sonra tutuklanan Bekir Ercan Van’ın Amerikalı komutan ile anlaşma yaparak askerlerin dışarı çıkmasını yasakladığını iddia ederek, “Ülke ekonomisine büyük bir darbedir. Bu kapının kapanmasıyla ilgili bu FETÖ’cü komutanın terör algısıyla ilgili uygulamasından biz mağdur olduk” diye konuştu.

    İncirlik Hava Üssü Nizamiye Girişi karşısında tekel bayi işleten Tevfik Yılmaz ise “Durumumuz gördüğümüz gibi. Amerikalılar çıkmıyor. Kirasını ödeyemeyen esnaflar var. Esnaflarımızın çoğu kapattı. Alman askerleri zaten çıkmıyordu. Alman askerlerinin gidip gitmemesi sorun olmaz. Çıkmıyorlardı zaten” ifadelerini kullandı.

    50 yıldır esnaflık yapan İncirlik Esnafları Kalkınma Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Onursal Başkanı Abdülkerim Estetik de İncirlik esnafının çok kötü durumda olduğunu belirtti. Estetik, “Amerika ve Alman askerleri alışveriş yapmıyorlar. Çok az gelirlerdi Almanlar. Nedense Türkiye’yi pek sevmediler. Biz de onları sevmedik. Alman askerlerinin buradan çekilmesinin herhangi bir yararı veya zararı olmayacak. Amerikan askerlerini çekseler bile bir zararı olmaz” şeklinde konuştu.

    Türkiye ve Almanya arasında ne olmuştu?

    Almanya’nın ‘Ermeni soykırımı’nı kabulüyle gerilmeye başlayan ilişkiler, darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL uygulamalarına Almanya’dan yükselen eleştiriler, Diyanet’e bağlı imamların casuslukla suçlanmaları, 15 Temmuz’dan sonra Almanya’ya sığınanların iade edilmemesi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘Nazi çıkışı’ ve Die Welt gazetesinin Alman vatandaşı muhabiri Deniz Yücel’in tutuklanmasıyla iyice bozulmuştu. Türkiye, Alman vekillerin Adana’daki İncirlik Üssü’nü ziyaret etmesine izin vermemişti. Alman Savunma Bakanı, geçtiğimiz günlerde geldiği Ankara’dan eli boş ayrılmıştı. Bundan sonra ise Almanya askerlerini İncirlik Hava Üssü’nden çekme kararı almış ve iki hafta önce öneri Bakanlar Kurulunda kabul edilmişti. Dün ise Alman askerlerinin İncirlik Üssü’nden çekilmesini öngören teklif Almanya Federal Meclisi’nden geçti. Alman hükümeti, üssün Eylül ayına kadar boşaltılabileceğini, Tornado uçaklarının ekimden itibaren Ürdün’den keşif uçuşlarına başlayacağını açıklamıştı.

  • Bakırcılık sanatı can çekişiyor

    Mardin’in tarihi çarşında bakırcılık mesleğini yarım asırdır sürdüren Hasan Özcan, fabrikasyon ürünlerin piyasa sürülmesinin ardından artık iş yapamaz hale geldiklerini söyledi.

    Mardin merkez Artuklu ilçesinde 8 yaşından bu yana bakırcılık ile uğraşan 58 yaşındaki Hasan Özcan, bakır işleme sanatına babasının yanında başladığını ve halen babasının mesleğini devam ettirdiğini kaydetti. Hasan Özcan, “Eskiden yaptığımız tüm bu eşyalar kullanılırdı, yani insanlar kullanmak için alırdı. Şimdi ise sadece süs eşyası olarak alınıyor. Bakırcılık sanatı ağır bir iştir, çok emek sarf ediyoruz” dedi.

    İşini çocuklarına da öğrettiğini, onların da bakır işlemeciliği yaptığını anlatan Özcan, müşterilerin talebine göre her türlü figürü bakıra işleyebildiklerini söyledi. Özcan, “Eskiden ustaların sayısı da çoktu. O kadar usta vardı ki bakır almak için sıraya giriyorduk. 200-300 kilogram bakır alabilmek için bir ay sıra bekliyorduk. Sanatkar çoktu, çıraklar da öyle. Ama şimdi ne sanatkar kaldı ne de çırak. Sadece Mardin’de 150 bakırcı dükkanı vardı. Şimdi ise birkaç kişi ya var ya yok. Eskiden bu meslek çok kıymetliydi. Kuyumcu ile bakırcı arasında bir fark yoktu. Talep ve istek çoktu. Ama şimdi fabrikalar açıldı, çinkolar çıktı, cam eşyalar çıktı, krom ve çelik eşyalar piyasa sürüldükten sonra mesleğimiz de öldü. Bizde mesleği ayakta tutma mücadelesi veriyoruz ve zar zor kendimizi kurtarabiliyoruz” diye konuştu.

    Son zamanlarda yaşanan olayların işlerine olumsuz etkilediğini aktaran Hasan Özcan, “Şehrimiz tarihi bir yerdir, çok güzeldir ve terör ile anılmasını istemiyoruz. Bir an önce şehrimizin yeniden turizme açılmasını istiyoruz. Şehrimiz çok güvenlidir, temiz bir yerdir ve insanları cana yakındır” ifadelerini kullandı.

    Mesleğini bırakmak istemediğini kaydeden Hasan Özcan açıklamalarını şöyle sürdürdü:

    “Bakırcılık mesleği babadan geçtiği için biz bu işi bırakmak istemiyoruz. Babam 75 yılını bu mesleğe verdi, ben şuana kadar 50 yılımı verdim. Gözümüzü bu meslekle açtık, bakır ile doğup büyüdük. Şimdi işlerimiz çok düşmüş ama yine de bu mesleği bırakmak istemiyoruz. Çocuklarıma da öğrettim. Onlar da bu işi yapıyor. Fabrikalara ve her şeye rağmen ben bu mesleği devam ettireceğim.”

  • Yalıncak Karpuzu can çekişiyor

    Geçtiğimiz yıllarda aroması bakımından tüketiciler tarafından yoğun ilgi gösterilen Yalıncak Karpuzu’nun yöredeki tarım arazilerindeki yoğun yapılaşma ve karpuz tarlalarının inşaat sahalarına dönüşmesi nedeniyle bu yıl üretimi düştü.

    Trabzon’un Ortahisar ilçesinin Yalıncak mahallesinde 10 dönümlük arazide yaklaşık 7 yıldır karpuz kavun üretimi yapan İsmail Köksal Kotan, Yalıncak Karpuzu’nun üretiminde bu sene ciddi bir düşüş olduğunu söyledi.

    Geçtiğimiz yıllarda tüketiciler tarafından yoğun ilgi gösterildiği için Adana Karpuzu ile yarıştığı belirtilen Yalıncak Karpuzu bu yıl üretiminin az olması nedeniyle can çekişiyor. Bölgedeki arsaların yüksek fiyatlara inşaat firmalarına satılması üreticileri karpuz üretiminden vazgeçirerek, inşaat işine yönlendiriyor. Çok sayıda mahalle sakini arsalarını inşaat firmalarına satarken, karpuz için çalışacak işçi ve ekim yapılacak arsa bulunmadığı için Yalıncak Karpuzu’nun üretiminde bu sene düşüş yaşandığı belirtiliyor.

    2016 yılının ilk hasadını gerçekleştiren İsmail Köksal Kotan, “En büyük sıkıntımız bölgede bu işte çalışacak kimse yok. Yalıncak Karpuzu’nda geçen seneki gibi üretim alanları da kalmadı. 15 dönümlük bir arazim daha vardı çalışacak kimse olmadığı için o arazide bu yıl üretim yapmadım. Rekoltemiz bu yıl çok düşük. Sahil kesimlerinde bu işi yapanların çoğu bu işi bıraktı. Geçen yılın 4’te 1’i ancak üretim var. önümüzdeki yıllarda belki de Yalıncak Karpuzu’nu üretimi çok düştüğü için belki de bulamayacağız” dedi.

  • Hanefi Bostan: “Eğitim Can Çekişiyor”

    Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, ilkokuldan üniversiteye kadar bütün eğitim kurumlarının çözülmeyen sorunlar sarmalında can çekiştiğini söyledi.

    Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, yaptığı yazılı açıklamada, sorunların defalarca gündeme taşınmasına, mahkeme kararlarıyla haksız ve yanlış icraatların düzeltilmesi istenmesine rağmen sorumluların kılının kıpırdamadığını belirterek, “İyi niyetli ve gerçek eğitimcilerin düzeltme gayretlerine rağmen, bozguncuların meydana getirdiği tahribatın önü arkası kesilmiyor. Milli Eğitimde ve üniversitelerde sorunları çözecek kadrolar hızla iş başından uzaklaştırılıyor, yerlerine eğitimden ve bilimden bihaber başkasının hakkını yemenin dışında bir meziyeti olmayan, kamu malını dalan etmeyi ve birilerine peşkeş çektirmeyi kendine vazife edinmiş kişiler getiriliyor. Bütün bunların sonucunda güzel ve iyi şeyler nasıl beklenebilir ki? Milli Eğitimde bütün okul müdürleri ve bütün müdür yardımcıları, şube müdürleri, İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürleri görevden alınmış, yerlerine hiçbir sınavı kazanamamış, liyakatsiz ve hiçbir bilgi ve deneyimi olmayan kişiler göreve getirilmiştir. Yine üniversitelerde hiçbir deneyimi ve bilgisi bulunmayan ve hiçbir sınavı kazanamamış kişiler hukuk dolanarak nasıl şube müdürü ve daire başkanı yapılmıştır? Bu hak gaspları hala sonlandırılmayacak mı?” dedi.

    “Yeni idareciler, öğretmenleri korkutarak, sindirerek, haklarını gasp ederek eğitimi içinden çıkılmaz bir noktaya taşımışlardır” diyen Bostan, “Milli Eğitim her an patlamaya hazır bomba durumundadır. Milli Eğitimde ve Üniversitelerde hırsızların ve ahlaksızların göreve getirilmeye çalışıldığı ve savaş hali durumunda alınacak mal ve yapılacak hizmet alımlarında uygulanacak ihale ile devlet malının dalan edildiği bir ortamda eğitimciler patlamaya hazır bomba olmasın da ne olsun? Bin 709 adet şube müdürü atamalarını esastan iptal eden mahkemenin kararını ikinci defa onayan Danıştay kararlarına rağmen sözlü sınavıyla şube müdürü atananların atamaları neden hala yürürlüktedir. Önceden kimin okul müdürü olacağı konusunda kurulan kumpası bütün delilleriyle deşifre etmemize ve mahkemelerin esastan ve yürütmeyi ikinci ve hatta üçüncü kez durdurma kararlarına rağmen mahkemeyi kazanan okul müdürleri ve müdür yardımcıları neden göreve başlatılmamaktadır? Siz kimsiniz ve kime hizmet etmektesiniz? Sizi, eğitimi bu denli dejenere etmeye ve eğitimi yıkıma götürmeye kim zorlamaktadır?” ifadesini kullandı.

    Hanefi Bostan sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Anayasa Mahkemesi 2016 yılına ait son kararında; ’İdarenin, yargı kararlarını uygulamaması durumunda hukuk devleti ilkesinin varlığından söz edilemez’ ifadesine yer vermiştir. Yine ’Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez’ hükmüne yer vererek davayı kazanan, kadrosu boş da olsa dolu da olsa, davayı kazanmış ise eski kadrosuna atanacağını 2014 yılında olduğu gibi tekrar kararlaştırmıştır. Mahkemelerin ve ülkemizde en yüksek yargı mercii olan Anayasa Mahkemesinin bu açık hükümlerine rağmen yüz bine yakın idareciyi görevlerine neden iade etmiyorsunuz? Bu konuda takdir yetkisini nereden alıyorsunuz Hukuksuzluğun ve adaletsizliklerin boy saldığı kurumlarda güzellikler ve zulme karşı direnişler nasıl neşvünema bulacaktır?”

    Bostan, “Milli Eğitim Bakanı Avcı son açıklamasında, bazı sahte diplomalarla müracaat edip, öğretmen olarak göreve başlamış 50-60 kişinin tespit edildiğini ifade etmektedir. Sayın Bakan bunlar sakın 2014 yılında pedagojik formasyonu olmadan atamasını yaptığınız 396 ve daha fazla kişinin arasında olmasın. Üniversitelerde eğitimi engelleyen ve sınıfları basıp öğretim üyelerini ve öğrencileri tartaklayan PKK yandaşlarına hangi cezai müeyyide uygulanmıştır? Kaosun oluşturulduğu ve zalimlerin baş tacı edildiği bir ortamda eğitim mi olur? Ders kitaplarının yanlışlarla dolu olduğu, sahte diplomalıların öğretmenlik yaptığı, her türlü haksızlığın ve zulmün baş tacı edildiği, hırsızların ve ahlaksızların idareci yapıldığı, eğitimcilerin korkutularak abluka altına alındığı, Edebiyat Fakültelerinde İngilizce eğitimin yapıldığı bir ortamda eğitim sistemimiz can çekişmesin de ne yapsın?”