Etiket: Bunlara

  • Saç ekimi öncesi bunlara dikkat

    Saç ekimi öncesi bunlara dikkat

    Saç Ekimi Koordinatörü Engin Sönmez, saç ekimi öncesi dikkat edilmesi gereken hususlar konusunda uyardı.

    Operasyon uygulanmadan en az bir hafta önce, kan sulandırıcı ilaç kullanımını bırakmak gerektiğini dile getiren Engin Sönmez, “Ayrıca depresyon ilaçlarını, ağrı kesicileri, E ve B vitamin ilaçlarını, gıda takviyelerini, bitkisel ilaçları ve multi vitaminleri de bırakmalısınız. Saç destekleyici ürünlerin kullanımı da bırakılmalıdır. Alkol kullanımını 3 gün önceden kesmelisiniz. Devamlı kullanılan ilaçlar hakkında doktora bilgi verilmelidir. Operasyona giderken, saçlarınızı kısa kestirmenize gerek yok. Kıyafetlerinizi, rahat olanlardan seçin ve kahvaltınızı yapın. Operasyondan sonra kullanmak için ayarlanabilir bir şapka alınız.Saçların tepesine işlem yapılacaksa, teması önlemek için seyahat yastığı alınmalıdır” diye konuştu.

    Fue tekniğinin aşamaları konusunda da bilgiler veren Engin Sönmez, daha sonra şunları kaydetti; “Bu yöntem, toplam olarak 4 aşamadan oluşmaktadır. Birinci aşama: Bu aşama, operasyona hazırlık bölümüdür. Bu süreç, yaklaşık olarak bir saat sürmektedir. Hastaların fotoğraflarının çekimi, saç ekimi yapılacak bölgenin belirlenmesi, saçların 1 mm den daha kısa şekilde tıraş edilmesi ve saç köklerinin alınacağı alanın lokal anestezi kullanılarak uyuşturulması gibi faaliyetleri içermektedir.

    İkinci aşama: Bu aşama, belirlenen donör sahadan saç köklerinin alınmasını içermektedir. Bu süreç, yaklaşık olarak 3 saat sürmektedir. Uyuşturulmuş olan donör sahadan, saçlarda seyrelti oluşturmadan belli aralıklarla saç kökleri alınır. Mikro motor ya da manuel punch kullanılarak, 0,7 ya da 0,8 mm lik uçlar yardımıyla saç köklerinin alımı gerçekleştirilir. Alınan saç kökleri toplanarak, +4 ile +10 C ısıda özel bir solüsyonun içinde bekletilir.

    Üçüncü aşama: Bu aşama, kanalların açılma bölümüdür. Saç ekimi yapılacak alanın uyuşturulmasıyla, saç köklerinin kalınlığına ve derinliğine göre hazırlanan özel kanal açıcılar kullanılarak yapılmaktadır. Bu aşama, yani kanalların açılması, saç ekiminin en fazla önemsenmesi gereken bölümüdür. Eğer açılan kanallar, uygun açılarda ve yönlerde olursa, yapılan saç ekiminde doğal bir görünüm elde edilir. Aksi takdirde, bu doğallık sağlanamaz.

    Dördüncü aşama: Bu aşama, açılmış olan kanalların içine saç köklerinin yerleştirilmesi ve işlemin tamamlanması bölümüdür. Bu aşama da, yaklaşık olarak 3 saat kadar sürmektedir. Buradan FUE tekniğiyle yapılan saç ekimi işleminin, yaklaşık olarak 6 ile 9 saat arasında sürdüğü anlaşılabilir.

    Bu aşamalar sırasında hastaya dinlenmesi, yemek yemesi gibi eylemler için 10-15 dakika molalar verilebilir. Operasyon tamamlandıktan sonra, saç köklerinin alındığı alan bandajla kapatılır. Bu bandaj ertesi gün çıkarılır. Operasyon bittikten sonra hafif bir ağrı olursa, ağrı kesici ve enfeksiyon riskine karşılık antibiyotik kullanımı yapılır.

    Ekimi yapılan saç kökleri, 7 gün içinde sağlam bir hale gelir. Bu süreçte temkinli yapılan saç yıkamalar ile kabuklanmalar temizlenir. Yıkama işlemi, avuç içi ve parmaklarla yapılmalıdır. Kesinlikle tırnaklar kullanılmamalıdır. Yeni ekilen saç kökleri, 2-3 hafta kadar uzama gösterir. Bundan sonra uzama durur ve saçlar dökülmeye başlar. Saçların bazen bir kısmı, bazen de hepsi dökülebilir. Buradaki olay aslında saçların kırılmasıdır. Saç kökleri yerinde durmaktadır. Saç kökleri birkaç hafta dinlendikten sonra, yeniden uzamaya başlar. Ön bölgedeki saçlar 6-8 ay içinde, tepe tarafında olan saçlar ise 8-12 ay içinde uzayarak, olması gerektiği hale gelir.”

  • İmplant yaptırırken bunlara dikkat edin

    Diş eksikliğinin çözümünde çığır açan implant tedavisinin son yıllarda en popüler tedavi yöntemi olduğunu belirten uzmanlar, kalitesiz ve patentsiz üretilmiş ucuz implant tehlikesi konusunda da uyarıda bulundu.

    Günümüzde tercih edilen dental impantların eksik diş tedavisinde doğal dişin fonksiyonunu sağlamak amacıyla çene kemiğine yerleştirilen yapay diş kökleri olduğunu kaydeden Diş Hekimi Şiar Atmaca, gerekli izinleri olmayan implant taklitlerinin insan sağlığını tehdit ettiğini söyledi. Atmaca, “Dünyada 4-5 bin üretici firma var ve her ülkede yüzlerce implant firması faaliyet göstermektedir. Kullanılacak implant markasının en az 5 yıllık klinik takip sonuçları ve bilimsel desteğinin olması gerekir. Yine implant markasının Sağlık Bakanlığı onaylı olması, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Ulusal Bilgi Bankası (TİTUBB) belgesi, Tıbbi Cihaz Satış Merkezi Yetki Belgesi, FDA (Food and Drug Adminstartion) Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi Belgesi, İSO (International Organization for Standardization) Uluslararası Standartlar Teşkilatı Belgesi, CE (Conformite European) Avrupa Ülkeleri Uygunluk Belgesi’nin olması gibi kriterlere sahip olmalıdır. Hastalar hekimlerine güvenmelidir. Hastalar kullanılan ürünün sertifikası ve üretici hakkında bilgi sahibi olabilir ve tedavide kullanılacak implant barkod numaralarını hekimlerinden istemeli” dedi.

    İmplant yaptıracak hastaların sadece fiyat odaklı düşünmemelerini, implantın kaliteli ürün ve tecrübe gerektirdiğini unutmamaları gerektiğini belirten Dt. Şiar Atmaca, “İmplant uygulamasında başarının iki önemli ayağı vardır. Birinci koşul; uzun süreli klinik sonuçlarla başarısını ispatlamış uluslararası standartlarda patentli ürünlerin kullanılmasıdır. İkincisi ise implant tedavisini gerçekleştirecek diş hekiminin implant konusunda eğitim almış, bu alanda uzmanlaşmış olması gerekir. Aksi durumda tedavi başarılı sonuçtan uzak olur” diye konuştu.

  • Bakan Soylu: “Afrika, Orta Doğu, Kafkaslar, Balkanlar ve dünyada birçok bunlara muadil bölgelere uygulanan politikalar, kabul edilebilir politikalar değildir”

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, dünyada kurulan oyunu kabul etmenin mümkün olmadığını belirterek, “Afrika, Orta Doğu, Kafkaslar, Balkanlar ve dünyada birçok bunlara muadil bölgelere uygulanan politikalar, kabul edilebilir politikalar değildir” dedi.

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, resmi ziyaret kapsamında bulunduğu Sudan’da, İçişleri Bakanlığında resmi törenle karşılandı. Sudan İçişleri Bakanı Ahmed Bilal Osman’ın makamındaki baş başa görüşme öncesi gazetecilere açıklama yapan Soylu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Sudan halkına selamını iletti.

    Gösterdikleri ilgiden dolayı Sudanlılara teşekkür eden Soylu, “Bizler çok köklü bir kardeşliğe sahibiz. Bu kardeşliğe bize bağışlayan Cenab-ı Allah’tır. İnanıyorum ki ilişkilerimiz bugüne kadar çok üst seviyeye geldi. Bugünden sonra çok daha üst seviyede devam edecektir” diye konuştu.

    Türkiye’nin de Sudan’ın da meselelere bütün taraflarıyla bakması gereken bir dönemden geçildiğini anlatan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Eğer sadece bugünü yaşadığımızı düşünürsek yanılırız. Biz bir taraftan dünü, bir taraftan bugünü ama esas yarını yaşıyoruz. Maalesef bugün dünyada kurulan oyunu kabul etmek mümkün değildir. Afrika, Orta Doğu, Kafkaslar, Balkanlar ve dünyada birçok bunlara muadil bölgelere uygulanan politikalar, kabul edilebilir politikalar değildir. Tarih bize bugün başka bir sorumluluk veriyor. Eğer bugün biz daha fazla birlik içerisinde olmaz, daha fazla birbirimizle iyi anlaşma zeminleri oluşturmaz, omuz omuza, sırt sırta bir mücadele içerisinde olmazsak, maalesef bugünkü dünya düzeni, bugünü de bize arattırır bir hale gelir. Görevlerimiz bu büyük medeniyetlerin bugün insanlığın duyduğu ihtiyacı onlara iletmesini sağlamaktır.”

    Dünyada kendini büyük ülke zannedenlerin kurdukları tezgahlara işaret eden Soylu, “Bütün bunlar, bizim bakmamız, gözetmemiz ve değerlendirmemiz gereken meselelerdir. Güvenlik meselelerimizi hep birlikte aşarız. Terörle, göçle, uyuşturucu ve uluslararası sistemle mücadelede ediyoruz. Bir taraftan Sayın Cumhurbaşkanımız ile Sayın Cumhurbaşkanınızın dostlukları, bir taraftan milletimizin birbirine olan sadakatleri ve samimiyetleri aslen bize çok güzel rehber olmaktadır. Bakanlıklarımızın arasındaki ilişkiler bunun en güzel örneğidir. Bu yeterli değildir. Bunun için burada ülkem adına İçişleri Bakanlığından, polisimizden, jandarmamızdan, göç teşkilatlarımızdan ne isteğiniz varsa bizim için emir telakki eder” dedi.

    Türkiye ve Türk halkının Sudan’a karşı büyük bir sevgisi olduğunu ve bunun her geçen gün arttığını anlatan Soylu, Sudan’da kendilerini evlerinde hissettiklerini vurguladı.

    15 Temmuz’da Türkiye’ye kayıtsız şartsız destek veren Sudan’a teşekkür eden Bakan Soylu, Sudan’ın terör örgütü FETÖ ile mücadelede dimdik yanlarında olduğunu sözlerine ekledi.

    “Her konuda Türkiye ile çalışmak için hazırız”

    Ahmed Bilal Osman da Bakan Soylu’yu Sudan’da ağırlamaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi. Sudan ile Türkiye arasında bir iş birliği bulunduğunu belirten Osman, bu iş birliğinin devam etmesini temenni etti. Her konuda Türkiye ile çalışmak için hazır olduklarını vurgulayan Osman, Bakan Soylu’ya iş birlikleri için teşekkürlerini bildirdi.

    Konuşmaların ardından görüşme basına kapalı devam etti.

  • Sonbaharı sağlıklı geçirebilmek için bunlara dikkat edin

    Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu (MYO) Gıda İşleme Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Ruhan Aşkın Uzel, sonbaharda kronik rahatsızlıklar yorgunluk ve halsizliğe karşı nasıl beslenilmesi gerektiğini anlattı. Uzel, sağlıklı beslenmenin en önemli savunma silahı olduğunu söyledi.

    Sonbahar mevsimini sağlıklı geçirebilmek için beslenmenin iyi düzenlenmesi gerektiğini aktaran Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu (MYO) Gıda İşleme Bölüm Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Ruhan Aşkın Uzel, bu dönemde vücudun direncinin artırılması gerektiğini belirtti. Uzel, direncin artması ile birlikte savunma mekanizmasının güçleneceğini ifade ederek, “Yorgunluk ve halsizlikten korunmak için tedbir alınacaktır. Bunun için besinlerden önce en önemlisi su tüketimidir. Su, yiyecek olmaktan ziyade gün boyu bizi zinde tutabilecek, en ekonomik besin araçlarından bir tanesi. Yorgunluk yaşanması durumu oluşursa bu durumun sebepleri arasında susuzluk sayılabilir. Unutulmamalıdır ki; hiçbir fiziksel aktivite yapılmasa dahi terleme yolu ile vücut su kaybeder. Bu yüzden su tüketimini sıcaklıklar azalsa bile ihmal edilmemelidir” diye konuştu.

    Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinin önemli bir süreç olduğunu dikkat çeken Ruhan Aşkın Uzel, “Güne iyi bir kahvaltı ile başlayarak vücudun savunma mekanizmasını güçlendiren yiyecekler seçilmelidir. Özellikle E vitamininin bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi bulunmaktadır. Soğuk algınlığında vücut direncini arttırmakta ve A vitamininin okside olmasını engellemektedir. Yeşil yapraklı sebzeler, fındık, ceviz ve yağlı tohumlar E vitamini içeriği bakımından zengin yiyeceklerdir. Bağışıklığı güçlendiren besinlere örnek olarak; brokoli, somon-sardalye gibi yağlı balıklar, portakal, yeşil çay, yumurta, bal kabağı, taze kırmızıbiber, ıspanak, domates ve yoğurt sayılabilir. Bu besinlerden bir kısmı antioksidan içeriği ile bir kısmı ise protein ve vitamin yönünden zenginliği ile vücuda direnç kazandıracak ve aynı zamanda metabolizma hızını düzenleyerek aşırı kilo alımının önüne geçilebilecektir. B vitamini içeren yiyeceklere de beslenme düzeninde yer vermek gerekmektedir. Tam tahıllı ekmek, baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, et ve süt ürünleri B vitamini içeren yiyeceklerdir” bilgisini verdi.

    Halsizliğe karşı bu gıdalar çare

    Halsizliği gidermek için protein ve karbonhidrat içeren gıdaların tüketiminin önemli olduğuna dikkat çeken Uzel, şöyle devam etti:

    “Protein, kas yapısı için enerji tedarik eder. Protein kaslar için gereken enerjinin ana kaynağıdır. Beyinde dopaminin üretimini arttıran bir amino asittir, bu nedenle motivasyon ve zindelik sağlar. Geniş bir aminoasit kaynağı olan protein grubu yiyecekler arasında et ve yumurta grubu sayılır. Kolesterolü yüksek olan kişiler derisiz tavuk eti, fasulye, nohut gibi protein içeren daha hafif yiyecekleri tüketilebilir. Yoğurdun sindirim sistemi için yararlı olan probiyotik bakterileri içermesinin yanında yüksek protein içeriği hem bağışıklık sistemini güçlendirir, hem de kronik yorgunluğun azaltılmasında yardımcı olur. Vücudun birincil enerji kaynağı karbonhidrat içiren gıdaları unutmamak gerekli. Tabii karbonhidrat içeren gıdalar kilo alımına neden olmadan dengeli alınmalıdır. Nişastalı gıdalar, kepekli tahıllar, sebze ve meyveler temel karbonhidrat kaynakları olarak sayılabilir.”

  • Detoks yaparken bunlara dikkat!

    Uzman Diyetisyen Merve Tığlı Çınar, sıkı bir diyet veya kısa süreli detoksun aksine, sürekli bir şekilde detoks yaptığınız uygun bir yaşam tarzının önemine dikkat çekti.

    Diyetin teknik olarak kilo vermek için kendini küçük miktarlarda veya özel yiyeceklerle sınırlamak anlamına geldiğini anlatan Uzman Diyetisyen Merve Tığlı Çınar, “Detoks” ise , vücutta birçok sebepten biriken toksinleri atmak üzerine planlanan ve enerji seviyesini yükseltmeyi hedefleyen kısa süreli bir program olarak tanımlanır. Özellikle mevsim geçişlerinde yorgunluk, halsizlik gibi sıkıntılar yaşıyorsanız, allerjileriniz en üst seviyeye ulaşıyorsa, şekerli ve yağlı besin veya alkol, sigara tüketimini arttırmışsanız, vücudunuzu arındırmak için kısa süreli detoks programlarından yararlanabilirsiniz. Ama ben bun sıkıntıların hepsini sadece mevsim geçişinde değil yılboyu yaşıyorum ya da yaiam tarzım genellikle kötü beslenme üzerine kurulu diyorsanız detoksu kısa surely tutmak yerine her günün en az bir öğününde de uygulayabilirsiniz. Hiçbir problemim yok vücudum genç kalsın, yaşam kalitem artsın diyorsanız yılda 2 veya 3 kez uygulayabileceğiniz detoks programlarını tercih edebilirsiniz” diye konuştu.

    Güncel sağlık haberlerinin yer aldığı probiyotix.com sitesinin de yazarı olan Uzman Diyetisyen Merve Tığlı Çınar sözlerine şöyle devam etti; “Vücudunuzun detoks programlarından verim alabilmesinin ilk koşulu sağlıklı bir bağırsak mikrofolarası dolayısıyla sağlıklı bir bedenin ve detoksun vazgeçilmezi de bağırsak sağlığında en önemli görevi yapan probiyotikler. Bağırsak florası faydalı (probiyotik) ve hastalık yapan (patojen) mikroplardan oluşur. Probiyotik miktarımız yüksekse, bağırsakta bulunan toksik maddeler ve sindirilememiş yiyecekler kana geçmez ve bağırsakta kalır. Bağırsağın hastalık yapan kötü maddeleri kana sızdırmadan içeride tutması için gerekli olan şey; Probiyotik miktarı zengin bir floradır. Genel beslenmenizde probiyotik içeren yogurt, kefir, kombucha gibi yiyecek ve içeceklere yer vermek ve/veya dışarıdan düzenli probiyotik almak detoks öncesi ve sırasında büyük önem taşımaktadır.

    Detoks yaparken özellikle organik tarım ile üretilmiş besinler kullanıldığında daha iyi sonuç alındığını söyleyebilirim. Çünkü organik sebze-meyveler diğerlerine oranla yüzde 29 daha fazla magnezyum, yüzde 27 daha fazla C Vitamini, yüzde 21 daha fazla demir ve yüzde 14 daha fazla fosfor içeriyor. Yapılan çalışmalar konvansiyonel tarımda kullanılan sentetik gübrelerin besinlerde bulunan fazla nitratı emdiğini, bu nedenle organik olmayan sebze ve meyvelerde C vitamini ve diğer faydalı besin öğelerinin biraz daha azaldığını gösteriyor.”

    Detoksun vücudun temizlenmesini hedefleyerek, vücuttaki zararlı maddelerin atılmasını ve vücudun yenilenmesini desteklediğini anlatan Uzman Diyetisyen Merve Tığlı Çınar, “Böylece düzensiz beslenmenin veya çevresel etkenlerin vücudunuzda biriktirdiği kötü anılardan kurtulmuş oluyor ve enerjinizi yükseltiyorsunuz. Organik gıdalar ortalama olarak yüzde 30 daha fazla antioksidan içerdiğinden programda kullanımları da daha etkili sonuç almanızı sağlıyor ancak organik ürünler yerel üretim olduğundan ve sadece mevsiminde bulunabildiğinden detox programlarının da o mevsimde yetişen besinlerle sınırlandırılması gerekiyor. Detoks programı, beslenmenizde aldığınız kalorinin genellikle daha azını içerdiği için, programı uyguladıktan sonra kilo kaybı yaşayabilirsiniz. Ancak bu programları kesinlikle bir zayıflama yöntemi olarak kullanmamalı ve önerilen süreyi aşmamalısınız. Kısa sureli detoks programları vücudunuzu, metabolizmanızı yavaşlatan toksinlerden, arındırmayı hedeflediği için kötü besinlerin vücudunuzda oluyturduğu şişkinlikleri atmanızı ve dolayısıyla öncelikle su kaybetmenizi sağlayacak ancak uzun vadede artık hızlı çalışan metabolizmanız sayesinde dengeli ve sağlıklı beslenme ile fazla yağlardan da kolaylıkla kurtulmanızı sağlayacaktır. Ancak yazımın başında belirttiğim gibi hayatınızın genelinde kötü beslenme, alkol, stres, yorgunluk halsizlik var ise toksinler sürekli vücudunuzda egemenlik kurmaya çalışacağından vitamin mineral içeriği yüksek vücudunuzda detoks etkisi oluşturacak besinleri günün en az bir öğününe sürekli olarak eklemelisiniz. Uyguladığınız detoks programlarının işe yarayabilmesi için; detoks sonrasında beslenmenize kesinlikle dikkat etmeniz gerekiyor. Detoks programıyla beraber kazandığınız enerjinizi yüksek tutabilmek için düzenli ve sağlıklı beslenme tarzını benimsemeniz ve alkol, sigara tüketimini de mümkün olduğunca sınırlamanız gerekiyor. Tabiiki mümkün olduğunca organik besinlere de hayatınızda yer vermeye devam etmek önemli.”

    Uzman Diyetisyen Merve Tığlı Çınar, yoğun miktarda pestisit içerdiği için özellikle organik olmasına dikkat edilmesi gereken meyveleri; Elma, Armut, Üzüm, Ayva, Trabzon hurması ve Kırmızı erik olarak sıraladı.

    Uzman Diyetisyen Merve Tığlı Çınar sözlerine şunları ekledi;

    “Yüksek oranda kimyasala maruz kaldığı için organik olanları daha fazla besin öğesiyle içerdiği için özellikle organik olmasına dikkat edilmesi gereken sebzeler: Mısır, Patates, Kereviz ve Dolmalık biber. Detoks programlarının; sadece su, çay ve sebze-meyve sularını içeren total oruç, asitli besinleri tüketmemeye yönelik olan bazik oruç, sadece pişmemiş gıdalar ile beslenmeyi destekleyen tek yönlü program ve haftanın bir günü hiçbir katı yiyeceği içermeyen program olmak üzere 4 farklı çeşidi mevcut. Şu an ulaşabileceğiniz birçok detoks programı da bu 4 çeşitten yararlanılarak hazırlanmış programlar. Detoks programları kısıtlı kalori içerdiğinden kişiler kesinlikle kendi başına detoks programı uygulamamalı ve mutlaka diyetisyenlerine,doktorlarına danışmalıdırlar. Kendi başınıza yapabileceğiniz en güzel detoks, hayat boyu sürdüreceğiniz sağlıklı ve dengeli beslenme programıdır. Detoks programlarında; sıvı diyetler, katı diyetler veya her ikisini birden içeren diyetler mevcuttur. Bu diyetler genellikle; yeşil yapraklı sebzeleri ve şeker oranı düşük meyve ve sebzeleri içermektedir. Bunun sebebi bu sebzelerin ve meyvelerin kan şekerinde yaratabilecekleri ani yükseliş ve düşüşleri engellemektir. Herhangi bir rahatsızlığı olmayan, 20-60 yaş arası bireyler detoks programları uygulayabilirler. Hamileler, emziren kadınlar, çocuklar, büyüme ve gelişme çağındaki gençler, yaşlılar, kronik rahatsızlığı olan bireyler ve daha önce ciddi bir sağlık problemi geçirmiş olan kişiler kesinlikle detoks programı uygulamamalı ve diyetisyenlerine, doktorlarına danışmalıdırlar.”