Etiket: Buna

  • 1 milyar insan tatile çıkamadı, buna bir de gidilemeyen kış tatili eklendi

    1 milyar insan tatile çıkamadı, buna bir de gidilemeyen kış tatili eklendi

    ANTALYA (İHA) – Pandemi sürecinde ekonomik açıdan en çok etkilenen hizmet kollarından olan turizm sektörü ayakta kalmaya çalışıyor. Geçtiğimiz yıl 2019 sezonuna göre büyük düşüşler yaşayan turizm sektörü, 2021 yılını geçiş yılı olarak kullanıp 2022’de normale dönmeyi hedefliyor. Kent Konseyi Turizm Grubu Başkanı Recep Yavuz, şimdiden 2021 sezonu için tahminde bulunmanın zor olduğunu belirterek, “2021 yılı bir geçiş yılı olacak. 2022 yılında turizmde patlama olabilir” şeklinde konuştu.

    2021’de milyonlarca insanın seyahate gidip gidemeyeceğini merak ettiğini söyleyen Kent Konseyi Turizm Grubu Başkanı Recep Yavuz, “2021 nasıl olacak, seyahate gidilebilecek mi? sorusuna cevap arıyor milyonlarca insan. Bununla birlikte yine yüzbinlerce işletme ve milyonlarca turizm çalışanı da şimdiden 2021 yılını merak ediyor. Sürekli buna dair gelişmeleri, görüşleri takip ediyor. Ancak görüşler ve öngörüler o kadar ki birbirinden uzak ki , doğruyu kestirmek neredeyse mümkün değil” dedi.

    “Şimdiden 2021 yılını öngörmek, tahminde bulunmak çok zor”

    2021 yılı için şimdiden tahminde bulunmanın gerçekçi olmadığı söyleyen Recep Yavuz, “Şimdiden 2021 yılını öngörmek, tahminde bulunmak ancak falcılık olur.Büyük bir ihtimalle 2021 sezonu koronanın kucağında geçen 2020 yılından daha iyi olacaktır. Ama 2019 gibi olmayacaktır. 2021 sezonu sayısal anlamda, 2019 ile 2020 yılının karışımı olacaktır. Sağlık konusunda güvenli, inandırıcı ve kapasiteli ülkeler tercihte öne çıkacaktır. Bu şartlarda 2021 yılının üçüncü çeyreğinde turizm ancak mümkün olur. Turizm treninin hızlanması ya da yavaşlaması tamamen aşı ile ilgili gelişmelere endeksli olacaktır” diye konuştu.

    “2021 yılı bir geçiş yılı olacak 2022 yılında turizmde patlama olabilir”

    2021’de olabilecek senaryoları kendi tabiri ile iyimser yolla yorumlayan Yavuz, 2022’de turizmde bir patlama olabileceğini söylerken, “ Aşının bulunmuş ve dağıtılıyor olması psikolojik bir moral oluşturuyor. Herkesin kısa sürede aşı olması mümkün değil, ama tatile gidecek olanlar, aşı konusunda istekli olacaklardır. 1 milyar insan tatile çıkamadı. Buna bir de gidilemeyen kış tatili eklendi. Avrupa da birçok kişi kısa aylardır çalışma ödeneğine tabii. Bir aylık maaşı bir yaz tatili için yeterli. 2020 yılından ötelenerek, çek verilen çok fazla rezervasyon 2021 için beklemede. Bu yıl görünüyor ki kısıtlamalar gevşetildiği an, turizm hareketi başlıyor. Ülkeler baskıya daha fazla dayanamayacak ve tedbirleri alarak yasaklar gevşetilecek. Denize girmek isteyene yasak konmayacak, ama can yeleği şart koşulacak. Öte yandan, 2020 turizmdeki hareketlilik altın çağını yaşadığı 2019 yılının yüzde 70’i kadar olur. 2021 yılı bir geçiş yılı olacak. 2022 yılında turizmde patlama olabilir” şeklinde konuştu.

  • Levent Açıkgöz: “Gücümüz buna yetiyor”

    Spor Toto 1. Lig’in 9. haftasında sahasında Altayspor’a 4-0 mağlup olan Kardemir Karabükspor’da Teknik Direktör Levent Açıkgöz, kırılgan yapılarını biran önce düzeltmeleri gerektiğini söyledi.

    Altay maçı öncesi milli takım arasını çok iyi değerlendirdiklerini kaydeden Açıkgöz, “Fiziksel anlamda en azından daha iyi duruma geldiğimizi düşünüyoruz. Bu maça oyuncularımız gayet iyi hazırlanarak çok istek ve arzuluydu. Oyunun başlamasıyla birlikte çok erken bir hata yaparak gol yedik. Bunun ardından yediğimiz ikinci gol oyuncularımızın bütün oyun düzeni ve motivasyonunu düşürdü. Ondan sonra sahada ister istemez Altay takımı rahatladıktan sonra hakimiyeti de aldı. Bizim bu kırılgan yapımızı biran önce düzeltmemiz lazım. Gol yemediğimiz zaman daha fazla direnç gösteriyoruz. Bu basit hataları da yapmamamız gerekiyor. İnşallah bundan sonraki maçlarda bu hataları elimizden geldiğince azaltmaya çalışacağız. Ama şu anda gücümüz buna yetiyor” dedi.

  • TÜRK-İŞ Başkanı Atalay: “Buna muhalefet edeceğimizi kamuoyuna buradan açıklıyorum”

    Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) Başkanı Ergün Atalay, açıklanan asgari ücrete muhalefet edeceklerini belirterek, “Biz TÜRK-İŞ heyeti olarak bunun bizim için kabul edilir bir tarafının olmadığını ifade ettik” dedi.

    Milyonlarca işçiyi yakından ilgilendiren ve heyecanla beklenen 2018 asgari ücret zam oranı için yapılan görüşme sona erdi. Toplantının ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, 2018 asgari ücret zammını açıkladı. Buna göre 2018 asgari ücret brüt olarak 2 bin 29 TL, net olarak bin 603 TL olarak açıklandı. Asgari ücrete yüzde 14,2 zam yapılmış oldu. Bu açıklamanın hemen ardından TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay bir basın açıklaması gerçekleştirdi ve yapılan zamma muhalefet edeceklerini belirterek, kendileri için kabul edilemez olduğunu söyledi.

    “Bin 603 TL’nin bu ülke şartları için az olduğunu ifade ediyoruz”

    Ergün Atalay sözlerine şöyle devam etti:

    “Bir aydır devam eden asgari ücret pazarlığı 2 dakika önce sonuçlandı. Bu dördüncü toplantı. Bin 603 lira net, 2 bin 29 buçuk lira brüt ortalama 14.17’lik bir zam yapıldı. Biz Türk-İş olarak bundan bir ay önce ilk toplantıda dedik ki devletin resmi kurumu olan TÜİK’in rakamı bizim için geçerlidir. TÜİK resmi rakamını bin 893 lira olarak açıkladı. Bizlerde resmi teklifimizi bin 893 lira olduğunu ifade ettik. Bu süreç zarfında Çalışma Bakanı yetkilileriyle görüştük, Bakanla, Başbakan ile defalarca görüşme imkanı bulduk ve dedik ki bizim talebimiz budur. ‘Sizin resim kurumun rakamı budur, bizde onu talep ediyoruz’ dedik. Maalesef geldiğimiz nokta şuanda bin 603 lira. Biz Türk-İş heyeti olarak bunun bizim için kabul edilir bir tarafının olmadığını ifade ettik. Buna muhalefet edeceğimizi kamuoyuna buradan açıklıyorum. Bin 603 lira için hayırlı olsun demekten başka bir şey yok. 5 saatlik uzun bir süre oldu. Her seferinde yarım saatte bitmesi gereken bir pazarlıktı. İş verenin teklifi yüzde 7 civarlarındaydı galiba. Eğer ki yüzde 20 civarlarını bulsaydık oturup konuşabileceğimizi ifade ettik. Fakat maalesef bu 14.17 bizim için yeterli değil. İşverenlerimiz bu ülke şartlarında bizim açıkladığımız rakamın çok fazla olduğunu söylüyordu. Bizde, bin 603 liranın da ülke şartları için az olduğunu ifade ediyoruz. Geçinilebilecek bir rakam olmadığını belirtiyoruz. Keşke mükemmel bir haber verseydik ama maalesef olmadı.”

    “Gönül isterdi ki bu 5’inci olsun maalesef olmadı”

    “40 sene içinde sadece 4 kere işçi, işveren ve hükümet beraber imza atma imkanı bulduk” diyene Atalay, “Gönül isterdi ki bu 5’inci olsun maalesef olmadı. Bununla ilgili kamuoyuna talebimizi açık ve net ifade ettik. Bizim rakamımız uçuk bir rakam değildi. Özellikle örgütü olan iş yerlerinde 100 liralık katkı payının devam etmesini talep etmiştik. Galiba onların 9 aylık bu katkı payının devam edeceği söyleniyor. Bu katkı payı onlara verilmese asgari ücretin üzerine verselerdi olumlu ortak bir netice alabilirdik. Belki onlar için yeterli bir rakam ama bizim için yeterli bir rakam değil” ifadelerini kullandı

    “Hükümet ve işveren için yeterli, bizim için yetersiz”

    Başbakan’ın sözlerine de değinen Atalay, “İki gün önce Başbakan Arabistan’a giderken enflasyonu ezdirmeyeceğiz dedi. Hükümet açısından enflasyonun üzerinde bir rakam açıklandı. Hükümet, Bakanlık ve işverenler için yeterli bir rakam ama bizim için yeterli değil” şeklinde konuştu.

    Taşeronda 1 milyon işçinin kadroya geçtiğini belirten Atalay, “Fakat 50 bin kişi kadroya geçmedi. 1 milyon kişinin kadroya geçmesinde emeği olan herkese teşekkür ediyoruz ama biran önce bu 50 bin kişinin sorununun çözülmesini istiyoruz. 1 milyon insanın mutluluğu, 50 bin kişinin gölgesinde kalmasın” ifadelerine yer verdi.

  • Başbakan Yıldırım: “Suriye ve Irak’ta yeni baş ağrısı oluşturmaya çalışıyor, biz buna izin vermeyeceğiz”

    Başbakan Binali Yıldırım, “Suriye ve Irak’ta yeni bir baş ağrısı oluşturulmaya çalışıyor. Ama biz buna izin vermeyeceğiz. Bu bizim milli güvenlik meselemiz“ dedi.

    Başbakan Binali Yıldırım, MÜSİAD tarafından düzenlenen ‘Vizyoner 2017 Programı’ gala yemeğine katıldı. Programa Başbakan Binali Yıldırım’ın yanı sıra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan ile birlikte İstanbul Valisi Vasip Şahin ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal katıldı.

    Programda konuşma yapan Başbakan Yıldırım, “Bugün İzmir Tüpraş Aliağa Tesislerde yaşanan bir iş kazası sonucu hayatını kaybeden 4 vatandaşımızın Allahtan rahmet ve yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığımız mesele ile ilgili gereken adımları attı. Kapsamlı bir soruşturma başlattı. Hedefimiz hiçbir iş kazası yaşanmayan hiçbir emekçinin hayatını kaybetmeyeceği iş dünyası sağlamak istiyoruz” dedi.

    “Ülkedeki istikrar ve idareye güvenden dolayı bir Türkiye 3 Türkiye olmuştur”

    Türkiye son 15 yılda istikrar ve idareye güvenden dolayı çok büyük kazanımlar elde ettiğini söyleyen Başbakan Yıldırım, “1990 ve 2000 arasındaki dönemde dünyada kriz falan yok, dünyada bir sorun yok sorun Türkiye’de vardı. Çünkü Türkiye’de güçlü ve istikrarlı bir hükümet olmadığı için büyüyemedi. Dünya büyümyee devam ediyor ama Türkiye o yarışta geri kaldı. Sebebi ise güçlü iktidar yok ve iç mesellerinde enerjisini tüketen bir ülke vardı. Geliyoruz 2003-2016’ya bütün olumsuzlukların olmasına rağmen güçlü iktidar ve sürekli iktidar olmasından dolayı ortalama büyüme yüzde 5.6 oldu. 1990 ve 2000’li yılların 2 katı büyüme sağlıyoruz. Dünya büyümesinin iki katından fazla büyüme oranına sahibiz. Bir ülkenin büyümesi ve önüne koyduğu hedefleri gerçekleştirmesinin olmazsa olmaz şartı, o ülkede idareye duyulan güven ve ülkedeki yönetimdeki, istikrardır. Türkiye son 15 yılın bu sağladığı imkandan dolayı çok büyük bir kazanımlar elde etmiştir. Bir Türkiye 3 Türkiye olmuştur. Bütün göstergelerde bunu görmek mümkündür” diye konuştu.

    “2016 yılında dağa çıkan genç sayısı 600’ken 2017’de sadece 70 oldu”

    “Bu ülke için taş üstüne taş koyan herkesin başımın üstünde yer var” diyen Yıldırım, “Yeter ki çalışın, yeter ki üretin, bir vatandaşımıza fazla iş verin ne istiyorsanız emrinizdeyiz. Çünkü gençlerimize iş bulmamız lazım. İş bulamazsak gençlerimizin ümidi kırılıyor, terör örgütleri bu konuyu çok iyi kullanıyor. 2016 yılında dağa çıkartılan genç sayısı 600’ken 2017’de ise sadece 70 oldu. Güvenlik tedbirleriyle, sürdürülebilir değil, o gençleri hayata bağlamamız lazım. Onun için daha çok çalışacağız ve daha çok üreteceğiz ve satacağız” şeklinde konuştu.

    “Yap işlet kapsamındaki projeler için devlete ödenecek pay 70.7 milyar dolar”

    Yap, İşlet, Devret modeliyle yapılan eserler hakkında konuşan Başbakan Binali Yıldırım, “Hükümetimizin döneminde yap işlet kapsamındaki projeler için devlete ödenecek pay 70.7 milyar dolar. Hani diyorlar ya bunları pahalı yaptırıyorsunuz diyorlar. Devlet bunlara çuval çuval para ödüyor diyorlar. İşte söylüyorum, 48 milyarlık yatırım yapmışız, 71 milyar dolar üstün para alıyoruz Hem de eseri de alıyoruz. Süre bitiyor, köprüde, hastanede benim oluyor. Bu memleket böyle, herkes uzman bilende konuşuyor, bilmeyende konuşuyor. 10 milyar dolarda ödeme yapacağız” diye konuştu.

    “Öğrencilerin kaderini bir sınavın stresine bağlamak istemiyoruz”

    TEOG’la ilgili konuşan Başbakan Yıldırım, “Bugün liselere ve üniversiteler girişlerde yaşanan zorlukların arkasında gençlerimizin mesleğe yöneltmede yeterli bir eğitim sistemi alt yapısı olmamasından kaynaklanıyor. Herkesin normal lise ile geleceğini planlaması büyük bir açmazdır. Gelişmiş ülkelerde temel öğretimde, ortaöğretime geçerken öğrencilerin kararını veriyorlar. Bizde liseyi bitirene kadar karar veremiyoruz. Puanımız neresi tutarsa o işe yöneliyoruz. Bu işlerin planlamasını yapmak kolay olmayacak. TEOG meselesini bu çerçevede görmek lazım. Bir önceki sınavla sonrasını belirlemek öğrencilere, okula ve velilere haksızlıktır. İlkokula başladığı günden başlıyor ve ortaöğretim lise yıllarına gelene kadar öğrencinin şekillenmesi lazım. Bunu da öğrenci, okul ve aile ile birlikte inşa edeceğiz. Öğrencilerin kaderini bir sınavın stresine bağlamak istemiyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Sosyal devlet lafla olmaz, vatandaşına sahip çıkmayla olur”

    Sosyal devlet çalışmalarıyla ilgili bilgiler aktaran Başbakan Yıldırım, “Sağlıkta yapılan yenilikler Avrupa ülkelerinin gıpta ile bakacağı bir konuma geldi. Bebek ölümlerinde ve anne ölümlerinde gözle görülebilir bir düşme yaşandı. Yoksulluk ve sosyal yardımlarda Türkiye müthiş bir mesafe aldı. 2002 yılında 2 milyar civarında yardım var, bugün ise 33 milyar lira devlet sosyal destek veriyor. Kamu yatırımları geçen sene 127 milyar, 33 milyar sosyal destekler var. Yani belediyeler falan 127 milyar yatırım yapıyor, ama insanına da bütçesinden 33 milyar kaynak aktarıyor. Sosyal devlet lafla olmaz, vatandaşına sahip çıkmayla olur. Daha fazlasını yapacağız” dedi.

    “Vatandaş ile devlet dairesi arasında resmiyet kalkacak”

    Elektronik ortamın geliştirileceğini söyleyen Başbakan Yıldırım, “Orta Vadeli Plan (OVP) 2018-2020 arasını kapsıyor. Bu programda büyüme ve istihdam var. Büyümeye ve istihdama katkı sağlayacak 5 tane öncelik belirledik. Ekonomideki istikrar, nitelikli insan kaynağının geliştirilmesi, yüksek katma değerli üretime yönelme, iş ve yatırım ortamının kolaylaştırılması ve kamu hizmetlerinde kalite olarak belirlendi. E devlet uygulamaları yaygınlaştırılacak ve bürokrasideki o hantallık azaltacak ve kamu görevlisiyle vatandaş arasında resmiyet kalkacak. Devlet daireleriyle vatandaş ardasında bir mesafe vardı, bu mesafenin azalması hatta tamamen ortadan kalkması lazım. Bu da kamu hizmetlerinin kalitesi artırılacak ve elektronik ortama aktarılacak. Elektronik ortamdan birçok işinizi yaptırabiliyorsunuz” diye konuştu.

    “3 yıllık programda 2020’nin sonuna kadar 195 milyar dolar ihraç hedefliyoruz”

    Ertelenmiş yeni yatırım kararlarının hayata geçirileceğini söyleyen Başbakan Binali Yıldırım, ”Büyüme önümüzdeki 3 yılda minimum yüzde 5 buçuk olacak. Ayrıca 2019’dan itibaren işsizliği tek haneye düşürmeyi hedefliyoruz. 2020’de biraz daha düşecek. Biz istihdam oluşturuyoruz. İstihdama katılım, genç nüfusumuza katılım, oluşturduğumuz istihdamdan daha fazla. Üretime katılım artarak devam etti. Hanımlar hayatın içerisinde yer almaya başladı. Daha fazla iş yeri açmamız, üretim, ticareti daha fazla yapmamız lazım. İhracat yapıyoruz, ama ihraç ettiğimiz ürünlerin içindeki yüzde 70’ten fazla ithalat ürünlerinden oluşuyor. Yerlileştirme ve millileştirme çalışmalarına hız vereceğiz. Önümüzdeki 3 yıl içerisinde buna yoğunlaşacağız. 3 yıllık programda 2020’nin sonunda 195 milyar dolar ihraç hedefliyoruz. Bilgi ve iletişim teknolojileriyle ilgili araştırmacı yetiştirilmesi ve alt yapılarının oluşturulması için daha cömert destek vereceğiz. Petrokimya ilaç ve savunma ile ilgili yatırımlara daha fazla önem vereceğiz. Robotik ve yapay zeka üretimlerine sanayinin dijital dönüşümündeki yol haritasını 3 yıl içerisinde tamamlamayı hedefliyoruz. Turizm gelirlerimizi artırmaya yönelik destekleri sürdüreceğiz. 3 yıllık Ortak Vergi Planlamasının ana özetini oluşturuyor” ifadelerini kullandı.

    “15 yılda ülkenin başına gelmeyen kalmadı”

    15 yıllık AK Parti iktidarıyla ilgili konuşan Başbakan Yıldırım, “Kendimizi bir önceki 15 yılla kıyaslamakta fazla milletin ilgisini çekmiyor. Biz kendimizi kendimizle kıyaslıyoruz. Ben bunları 2005’te anlatsaydım hiç zorlanmazdım. Bu dönemde zaten siz hep iktidardasınız diyorlar. 15 yılda ülkede başımıza gelmeyen kalmadı. İktidara gelmişiz, hükümet kurulmuş, 7 Ocak 2003 silahlı kuvvetlerinden zehir zemberek açıklama yapıldı. O gün maalesef Diyarbakır’da bir uçak kazası oldu, 57 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu bildiri güme gitti ve kimsenin dikkatini çekmedi. 2007’de bu bildiri E muhtıra olarak karşımıza geldi. Sizin bilmediniz bizim bildiğimiz çok olay oldu. Vatandaşa verdiğimi sözün arkasında durduk. Sonra Cumhurbaşkanı seçilemez 367 icadı çıkarttılar onu da aştık. Ondan sonra 17-25 Aralık olayları oldu. Gezi olayları durup dururken mi oldu. Türkiye o ay İMF ile borcunu sıfırlamış. En büyük projeleri 3. Havalimanı gerçekleştirdi. Yavuz Sultan Selim Köprüsünün ihalesini yapmış. Her bakımdan iyiye giden bir ülke, hemen ardından gezi olayları oldu” şeklinde konuştu.

    “15 Temmuz yaptığı tahribat bakımında eski darbelerden daha yıkıcı bir darbedir”

    15 Temmuz darbe girişiminin eski darbelere oranla ülkeye daha çok zarar verdiğini ifade eden Başbakan Binali Yıldırım, “15 Temmuz yaptığı tahribat bakımından eski darbelerden daha yıkıcı bir darbedir. Biz bunun doğurduğu hasarları ortadan kaldırmak için çalışıyoruz. Yeni yen hasarın büyüklüğü ortaya çıkıyor. Müebbetler ardı ardına geliyor. Herkes yaptığının hesabını veriyor. Türkiye hukuk devleti, hukuk devletinde olması gereken neyse o olacak. 250 vatan evladının kanına giren bu alçaklar hesabını verecek” dedi.

    “Suriye ve Irak’ta yeni baş ağrısı oluşturmaya çalışıyorlar, biz buna izin vermeyeceğiz”

    Suriye ve Irak’ta yapılmak istenene izin vermeyeceklerini vurgulayan Başbakan Binali Yıldırım, “Bu çalışmaları yine engellemek isteyenler mutlaka olacaklar. Ondan kaçış yok, kıskananlar, önümüzü kesmeye çalışanlar çıkacak. Bölgeye bakın yeni planların gözümüzün önünde nasıl hayata geçirildiğini görüyorsunuz. Güney sınırlarımızda yeni bir kuşak oluşturulmaya çalışılıyor. Suriye ve Irak’ta yeni bir baş ağrısı oluşturulmaya çalışılıyor. Ama biz buna izin vermeyeceğiz. Bu bizim milli güvenlik meselemiz. Ülkemizin ve milletimizin geleceği olduğu için izin vermeyeceğiz. Türkiye mutlaka hak ettiği yere gelecektir. Bundan dost düşmen herkes emin olsun. Ülkemizin Cumhurbaşkanı liderliğinde 2023 hedeflerini gerçekleştirmek için canla başla çalışıyor. Özel sektörümüzde sizlerle beraber el ele vererek bunları başaracağız. İnşallah gelecek 10 yılda yeni bir tarih ve destan yazacağız” diye konuştu.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Kadınlarımıza zaten borçlanmıştım, 15 Temmuz’dan sonra buna bir de can borcu eklendi”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Marmaris’te şahsımı yok etmeye gelen teröristler, bizi bulamayınca oradaki aralarında kadınların da bulunduğu polis kardeşlerimize saldırdılar. İki yakın korumamı, polisimi şehit ettiler. Kadın polislerimizden de darp edilenler oldu. Siyasi hayatımda kadınlarımıza zaten çok borçlanmıştım, 15 Temmuzdan sonra buna bir de can borcu eklendi” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hak İşçi Sendikalar Konfederasyonu (HAK-İŞ) tarafından düzenlenen 6. Uluslararası Kadın Buluşması’na katıldı. Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşen toplantıda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların toplumdaki önemine değindi.

    “Din adına, cinsiyet üzerinden insanları ayrıma tabi tutmak cehaletle izah edilebilir”

    İslam inancına göre de kadın ve erkeğin eşit olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim inancımızda nimetlerin ve mükellefiyetlerin hepsi erkek ve kadılar içindir. Sadece fıtratta olan farklılıklar sebebiyle biçimde değişiklikler söz konusudur. Kur’an-ı Kerim’de iyi ve temiz erkeklerle, iyi ve temiz kadınlar ile aynı şekilde kötü erkekler ve kötü kadınlar ifadeleri geçiriyor. Her şey bu kadar açık ortadayken ısrarla din adına cinsiyet üzerinden insanları ayrıma tabii tutmak cehaletle izah edilebilir. Biz tüm siyasi hayatımızda bu anlayışla hareket ettik. Kadınların kıyafetleriyle değil, erkekler gibi kafalarının içindeki fikirle değerlendirilmeleri gerektiğini söyledik. Başı açık, başı kapalı ayrımı yapmadık. Böyle davrananların karşısına dikildik. Bu ülkede tek bir hanımefendiye kılık kıyafetinden, başı açık ve kapalı oluşundan dolayı olumlu ya da olumsuz tavır içine girdiğimi kimse söyleyemez. Hiçbir vatandaşımızın hayat biçimi sebebiyle ayrımcılığa maruz kaldığı iddia edilemez. Benim anlayışıma göre kadınları birikimleri ile değil, şekilleri ile değerlendirmek, bu kardeşlerimize yapılabilecek en büyük hakarettir” diye konuştu.

    “Bazı kafalar hala eski köhne alışkanlıklarından vazgeçmiyor”

    Türkiye’de geçmişte pek çok genç kızın okul kapılarında ve iş yerlerinde hakarete maruz kaldığını hatırlatan Erdoğan, “Bu hakareti yapanların kimler olduğunu gayet iyi biliyorsunuz. Sizler ikna odalarında kızlarımızın ne hale getirildiğini gayet iyi biliyorsunuz. Okulların kapılarından nasıl geri döndürüldüklerini iyi biliyorsunuz. Hala aynı çarpık zihniyetin artıkları ile karşılaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde bir medya kuruluşunda TSK’da başörtülü kadın personel çalışmasını sinsice eleştiren bir haber çıktı. Hani bu işlerden rahatsız olmuyordunuz niye rahatsız oldunuz? Dünya değişti, Türkiye değişti. Ama maalesef bazı kafalar hala eski köhne alışkanlıklarından vazgeçmiyor. Biz başı açık veya kapalı hiçbir hanım kardeşimizin bu şeklide çifte standarda maruz kalmasına rıza göstermedik. Demokrasinin, özgürlüklerin ayrım olmaksızın 80 milyonun tamamını hakkı olduğunu, istese de istemese de herkes kabullenecek. Eğer bir barış devletini konuşuyorsak, eğer özgürlüklerin egemen olduğu bir devleti konuşuyorsak bu ülkede kimse kusura bakmasın herkes istediği gibi giyinir kimse buna müdahale edemez, istediği gibi inancını yaşar kimse buna müdahale edemez. Kökenine, inancına, mezhebine, meşrebine, şekline, şemaline bakılmaksızın bu ülke vatandaşlarının tamamı birinci sınıf hizmete layıktır. Ben Türkiye Cumhuriyet Cumhurbaşkanı olarak vatandaşlarımın arasında asla bir ayrımı kabullenemem. Gereği neyse onu da yaparım. Şayet bunu kabullenemeyen varsa öyle ikiyüzlülükle, riyakarlıkla, alavere ile dalavere ile değil mertçe çıksın ortaya söylesin fikrini. Milletimiz kimin haklı olduğunu söylüyorsa gelin onu uygulayalım ve ülkemizi artık böyle utanç verici tartışmalarla oyalamayalım” şeklinde konuştu.

    “Devletin zayıf yapısı içinden kendilerine gizli iktidar gücü devşirenlerin sonu gelir”

    Seçilme yaşının 18’e düşürülmesi ile ilgili eleştirilere de yanıt veren Erdoğan, “Bakıyorsun çıkmış ‘gençlerimiz için hayır’ diyor. Allah Allah. Bu nasıl bir iş. Kim diyor bunu ha bunu Kandil’deki diyor bunu aklım alıyor. 13-14-15 yaşındaki gençleri kız erkek aldatarak bunlar Kandil’e kaçırmadılar mı, bunlara özel eğitimler vermediler mi, ellerine silah vermek suretiyle bunlar benim vatandaşımı öldürmediler mi. Kardeşlerim 16 Nisan bu tezgahı bozma günüdür buna hazır mıyız? Mesele bu. 18 yaşındaki gençlere seçilme hakkını getiren biziz. Kimse kimseyi aldatmasın. Nereden başladı bu 30 yaşından başladı. Önce bunu 25 yaşa indirdik, dedik ki ’bu da yetmez’. Bunu bu kardeşiniz yıllardır söylüyor. Yıllardır bunu kimseye anlatamadık. Şimdi artık milletimize gidiyoruz. Seçme yaşını 18 olarak kabul ediyorsun, seçilmeyi niye kabul etmiyorsun. Zor olan seçmektir. Biz gençliğimize güveniyoruz. Bu gençler 15 Temmuz’da kendilerini çok ama çok farklı ispat ettiler. F 16’ların karşısında gençlik durdu, kadınlarımız durdu, yaşlılarımız durdu. Bu gençlik göğsünü siper etti. Neye bombalara, mermilere. Kardeşlerim böyle bir gençliğe siz ön açacaksınız. İşte şimdi bunu yapıyoruz. Dünyada 22 yaşında bakan Milletvekili oluyor da benim ülkemde niye Ahmedim, Ayşem, Fatmam olmasın. Şahsen 2017 yılında hala bu meseleleri konuşuyor olmaktan ben utanıyorum, sıkılıyorum. Bölgemizde siyasi ve beşeri haritaların yeniden çizildiği, ülkemizin üzerinde yüzyıllık oyunların yeniden tedavüle sokulmaya çalışıldığı bir ortamda, bu meselelerle meşgul olamayız. Günümüzde her kim kılık-kıyafet, saç- sakal, inanç-ibadet tartışması açıyorsa bilin ki tek amacı bu millete zarar vermektir. Bugün her kim hayat biçimi tartışması açıyorsa, bilin ki sebebi kendi hayat biçiminin tehlike altında olması değildir. Tam tersine bu tartışmayı açanları asıl gayesi kendi hayat biçimi dışındakilere tahammülsüzlüklerini gizlemektir. Siyasi iradeyle devletin kurumları arasında sorun olduğunu yaymaya çalışanların derdi, siyaseti veya kurumları korumak değil, çatışmanın fitilini ateşleyerek kendilerine alan açmaktır. Rahat olun, devletin ve siyasetin özellikle zayıf şekilde inşa edilmiş yapısı içinden kendilerine gizli iktidar gücü devşirenlerin inşallah sonu gelir. Eski Türkiye özlemi ile yanıp tutuşanlara milletimiz inanıyorum ki 16 Nisan’da nihai tokadını vuracaktır. Son sözünü söyleyecektir” ifadelerini kullandı.

    “Kadını medyada, iş yerinde bir meta gibi pazarlayan anlayışla, ilkel dönemlerdeki köle tacirleri arasında fark yoktur”

    Konuşmasında kadına karşı şiddete de değinen Erdoğan, şunları söyledi:

    “Hayatın tüm alanlarıyla aile içinde de şiddet asla tasvip edilemez. Bizim inancımızda ayrım yapılmaksızın insanların tamamı eşrefi mahlukattır. Haksız yere zulme uğrayan her kişi insanlığın vicdanın kanayan yaradır. Kadını aciz görerek ona şiddet uygulayan kimse, zavallının ta kendisidir. Hele hele kendi üstünlüğünü göstermek için kadına el kaldıranların durumu, cahiliye döneminde kız çocuklarını diri diri toprağa gömenlerden farklı değildir. Bugün kadını medyada, sokakta, iş yerinde bir meta gibi pazarlayan anlayışla, ilkel dönemlerdeki köle tacirleri arasında fark yoktur. Her hal ve şart altında kadına kurumsal güvence sağlama yolu aileyi güçlü tutmaktan geçiyor. Bugün iş hayatında, eğitim hayatında iddia ve konum sahibi kadınlara baktığımızda arkalarında güçlü aile desteği bulunanların çoğunluğu oluşturduğunu görürüz. Demek ki aile kurumu kadının önünü kapatan değil, tam tersine işini kolaylaştıran bir işleve sahiptir. Siyasette 40 yıldır mücadelemde başarılı olmamın gerisinde iki önemli faktör vardır. Birincisi daima bana destek olan bir eşe ve çocuklara sahip olmamdır, ikincisi de gençlik kollarından ve 1989 yılındaki ilk adaylığımdan itibaren tüm siyasi çalışmalarımda hanımların etkin yer almasıdır. Bugün de katıldığım toplantılarda en büyük dayanışmayı, iltifatı hanım kardeşlerimizden görüyorum”

    “Kadınlarımıza zaten borçlanmıştım, 15 Temmuz’dan sonra buna bir de can borcu eklendi”

    15 Temmuz darbe girişimine karşı kadınların dik duruşunu hatırlatan Erdoğan, “Şehitlerimiz arasında 11 kadın kardeşimiz var. Onlar sevgili peygamberimize en yakın makamdalar. Marmaris’te şahsımı yok etmeye gelen teröristler, bizi bulamayınca oradaki aralarında kadınların da bulunduğu polis kardeşlerimize saldırdılar. İki yakın korumamı, polisimi şehit ettiler. Kadın polislerimizden de darp edilenler oldu. Siyasi hayatımda kadınlarımıza zaten çok borçlanmıştım, 15 Temmuz’dan sonra buna bir de can borcu eklendi. İnşallah bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kadınlarımızla omuz omuza mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan salondan taşeron işçiler için yükselen kadro çağrılarına da yanıt vererek, şunları söyledi:

    “Başbakanımız gerekli talimatların verildiğini ifade ettiler. Hazırlıklar yapılıyor. Tabii unutmayın 16 Nisan’dan sonra yeni bir dönem başlayacak Bu yeni dönemin şartlarına göre bütün konular çok daha farklı şekilde ele alınacak. Daha yeni öğretmenlere yönelik 20 bin kadro açıldı. Ağustos’tan sonra buna bir 10 bin daha ilave edeceğiz. Aynı şekilde Başkanımız ’taşeronlar noktasında da talimatları verdim’ dedi. Onun sürecini takip edeceğiz”