Etiket: bulaşıcı

  • İngiltere’de yüksek derecede bulaşıcı “kuş gribi” salgını

    İngiltere’de yüksek derecede bulaşıcı “kuş gribi” salgını

    İngiltere’nin Derbyshire bölgesinde yüksek derecede bulaşıcı “kuş gribi” salgını doğulandı. Salgının yaşandığı yer “koruma bölgesi” ilan edildi.

    Korona virüs salgının ardından İngiltere’de kuş gribi alarmı verildi. Halk sağlığı yetkilileri yaptığı açıklamada, Derbyshire bölgesinde yüksek derecede bulaşıcı “kuş gribi” salgınının doğrulandığını ve salgının yaşandığı yerin “koruma bölgesi” ilan edildiğini aktardı. Yetkililer, Derbyshire’ın güneyindeki bir tesisteki kümes hayvanların da H5N8 kuş gribi türünün bulunduğunu duyurdu. Sağlık yetkilileri, hastalığın diğer hayvanlara ve insanlara yayılma riskini sınırlandırmak için enfeksiyon alanı etrafında 3 kilometrelik bir koruma bölgesi ve 10 kilometrelik gözetim bölgesi kurulduğunu açıkladı. Bölgedeki kümes hayvanlarının karkaslarının, yumurtalarının, kümes çöplerinin ve gübrenin hareketine kısıtlama getirildi.

    Çevre, Gıda ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından yayınlanan belgelere göre, 3 kilometrelik koruma bölgesi Mackworth ve Mickleover’ın eteklerine kadar uzanıyor. Gözetim bölgesi ise, Derbyshire’ın büyük bölümlerinin yanı sıra Willington, Hilton ve Duffield’ı da içine alıyor.

    İngiltere Halk Sağlığı tarafından yapılan açıklamada, halka yönelik riskin çok düşük olduğu ve Gıda Standartları Kurumu’nun (FSA) çok düşük bir gıda güvenliği riski oluşturduğunu ifade ettiğini aktarıldı. Halk sağlığı, uygun şekilde pişirilmiş kümes hayvanı ürünlerini yemenin güvenli olduğunu açıkladı.

    Derbyshire İlçe Konseyi Sağlık ve Topluluklar Kabine Üyesi olan Konsey Üyesi Carol Hart konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Maalesef Güney Derbyshire’da teyit edilmiş bir kuş gribi vakası yaşadık ve ticaret standartları memurlarımız, Derby City’deki meslektaşlarımızla birlikte Defra ile yakın bir şekilde çalışıyorlar. Kuşu olan herkesi teşhis etmeleri ve kısıtlamaları bildiklerinden ve kurallara harfiyen uyduklarından emin olmaları gerçekten önemli. Halk sağlığına yönelik risk düşük ancak kontrol bölgesine seyahat eden kişilerin salgından haberdar olması gerekiyor. Bölgede insanlara bölgeye ne zaman girdiklerini bildiren yol kenarı işaretleri olacak” dedi.

    Öte yandan İngiltere’de 2 Kasım tarihinde şehirde bulunan bir tesiste 480 kümes hayvanında H5N2 türü grip tespit edilmiş, virüsün insanlar arasında yayılmasını engellemek amacıyla 480 hayvan itlaf edilmişti. 29 Kasım tarihinde ise İngiltere’nin Kuzey Yorkshire bölgesinde bulunan bir hindi çiftliğinde de kuş gribi tespit edilmiş ve 10 bin 500 hindi itlaf edilmişti.

  • Doç. Dr. Melikoğlu: “Sedef hastalığı bulaşıcı değildir, tedavisi mümkündür”

    Doç. Dr. Melikoğlu: “Sedef hastalığı bulaşıcı değildir, tedavisi mümkündür”

    Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mehmet Melikoğlu, sedef hastalığının bulaşıcı olmadığını belirterek, tedavisinin de mümkün olduğunu söyledi.

    29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayarak, bu günün ayrıca IFPA (International Federation of Psoriasis Associations) toplumda psoriazis (sedef hastalığı) hakkında farkındalık oluşturabilmek için ‘Dünya Psoriasis Günü’ olarak ilan edildiğini anımsatan Melikoğlu, hastalık hakkında bilgi verdi.

    Sebebi tam bilinmese de genetik altyapısı olan sedef hastalığının sigara, alkol, şişmanlık, psikolojik stress, enfeksiyonlar, travma, şiddetli güneş maruziyeti gibi nedenlerle tetiklendiğine dikkat çeken Melikoğlu, “Sedef, bulaşıcı bir hastalık değildir. Kroniktir, tekrarlayıcıdır ancak tedavisi de mümkündür” dedi.

    “Devletimiz, tüm tedavi giderlerini dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kadar karşılamaktadır”

    Doç. Dr. Melikoğlu, Türkiye’nin sağlık alanında dünya ülkelerine örnek olduğu anımsatmasıyla, “Devletimiz SGK’lı tüm hastalıklarda olduğu gibi sedef hastalığı için de tüm tedavi giderlerini dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kadar karşılamaktadır.” diyerek, sedef hastalarına şu tavsiyelerde bulundu:

    “Sedef hastalarımız deri ve zührevi hastalıklar uzmanı hekimlere başvurmaları gerekiyor. Psikolojik stresleri var ise mutlaka psikiyatri hekimine muayene olmaları, obezite şişmanlık tedavisi için dahiliye-endokrinoloji polikliniklerine, sigara içiyorsalar sigarayı bırakma polikliniklerine başvurmaları gerekiyor. Sedef hastalarımız ayrıca , alkolden uzak durmaları, D vitamini düzeylerini hekimlerinin önerileriyle hep normal aralıkta tutmaları, ciltleri kuru ise nemlendirici kullanmaları, banyoda çok sert kese yapmamaları, tahrişten kaçınmaları, şiddetli güneş maruziyeti ve yanıklarından kaçınmaları gerekiyor. Enfeksiyonlardan korunmak varsa, tedavi etmek sedef hastalığı tetiklenmesinden korur.”

    Her Perşembe Sedef Hastalığı Polikliniği

    Doç. Dr. Melikoğlu, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı olarak her perşembe günü sedef hastalığı polikliniği yaptıklarını belirterek, hastaların bu takvime göre başvuru yapabileceklerini sözlerine ekledi.

  • YÖK ile TSE iş birliğinde bulaşıcı hastalıklarla mücadele kılavuzu hazırlanacak

    YÖK ile TSE iş birliğinde bulaşıcı hastalıklarla mücadele kılavuzu hazırlanacak

    Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, “Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı ile TSE arasında teknik alanlarda iş birliği hayata geçiyor. İlk aşamada ’Yükseköğretim Kurumlarında Sağlıklı ve Temiz Ortamların Geliştirilmesi ve Enfeksiyon Kontrol Önlemleri Kılavuzu’nu beraber hazırlayacağız. Bu Kılavuz, COVID-19 salgını ve bulaşıcı hastalıklarla mücadele kapsamında üniversitelerde sağlıklı ortamlar oluşturmaya odaklanacak” dedi.

    Korona virüsle mücadele kapsamında yükseköğretim kurumlarında sağlıklı, temiz ortamların oluşturulması, hijyen koşullarının sağlanması ve enfeksiyon kontrol önlemlerinin uygulanması amacıyla Türk Standardları Enstitüsü (TSE) ile Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığı arasında iş birliği protokolü imzalandı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında düzenlenen imza törenine Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, YÖK Başkanı Yekta Saraç ve TSE Başkanı Adem Şahin katıldı. Bakan Varank, törende yaptığı konuşmada, TSE ile YÖK Başkanlığı arasında imzalanacak iş birliği protokolü ile üniversitelerde yüz yüze eğitimin güvenli ve sağlıklı koşullarda gerçekleştirmek adına önemli bir adım atacaklarını söyledi. Okullarda salgınlarla mücadelede hijyen ve sanitasyon koşullarını geliştirmek için Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte 27 Temmuz’da protokol imzaladıklarını anımsatan Varank, tüm çocukların zamanı geldiğinde okula güvenli bir şekilde dönmelerini istediklerini, bu amaçla eğitim kurumlarına yönelik “Hijyen Şartlarının Geliştirilmesi, Enfeksiyon Önleme ve Kontrol Kılavuzu”nu hazırladıklarını kaydetti. Okullarda etkin bir hijyen yönetimi kurarak çocuklar, personel ve ailelerin hastalık yükünü azaltmayı hedeflediklerini aktaran Varank, uygulama aşamasını geçen okulları “Okulum Temiz” belgesiyle belgelendirdiklerini belirterek, bugüne kadar 67 özel okulu denetlediklerini ve belgelendirme sürecini tamamladıklarını dile getirdi.

    “Üniversitelerde sağlıklı ortamlar oluşturmaya odaklanacak”

    Şimdi yeni bir çalışmanın heyecanı içerisinde olduklarını ifade eden Varank, “Birazdan imzalayacağımız protokolle, yükseköğretimde yüz yüze eğitimin geleceği için önemli bir çalışmayı başlatacağız. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı ile TSE arasında teknik alanlarda iş birliği hayata geçiyor. İlk aşamada ’Yükseköğretim Kurumlarında Sağlıklı ve Temiz Ortamların Geliştirilmesi ve Enfeksiyon Kontrol Önlemleri Kılavuzu’nu beraber hazırlayacağız. Bu Kılavuz, COVID-19 salgını ve bulaşıcı hastalıklarla mücadele kapsamında üniversitelerde sağlıklı ortamlar oluşturmaya odaklanacak. Bununla birlikte üniversitelerde hijyen koşullarının sağlanması, enfeksiyon kontrol önlemlerinin uygulanması ve takibi için gerekli altyapı geliştirilecek. Bu noktada biz Bakanlık olarak tüm teknik birikimimizi aktaracağız. Ayrıca eğitim, denetim ve belgelendirme faaliyetleri yoluyla da yine üniversitelerimizin yanında olacağız. Talep eden tüm üniversitelerimiz, sunduğumuz imkanlardan faydalanabilecek” diye konuştu.

    “Bu standartlar isteyen üniversitelerimiz için bir çerçeve niteliği taşıyacaktır”

    YÖK Başkanı Yekta Saraç ise YÖK’ün, “Küresel Salgında Yeni Normalleşme Süreci” adıyla bir rehber yayımladığını hatırlatarak, “Buna göre salgının bölgesel ve yerel seyri, üniversitelerimizin alt yapı imkanları ve ilgili programlardaki öğrenci sayılarına göre üniversitelerimiz 2020-2021 eğitim ve öğretim döneminde planlamalarını yapacaklardır. Bu süreçte sağlıklı ortamların sunulması için bir takım standartların geliştirilmesi gerektiği de muhakkaktır. Bu standartlar isteyen üniversitelerimiz için bir çerçeve niteliği taşıyacaktır. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız ile birlikte hazırlayacağımız ’Yükseköğretim Kurumlarında Sağlıklı ve Temiz Ortamların Geliştirilmesi ve Enfeksiyon Kontrol Önlemleri Kılavuzu’ gerek bu Covid-19 salgını gerekse diğer bulaşıcı hastalıklar ile mücadele kapsamında önemli bir adımdır. Amacımız üniversite kampüslerinin ve eğitim öğretim ortamlarının sağlıklı ortamlar olmasını sağlamak” ifadelerini kullandı.

    Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank ve YÖK Başkanı Saraç, konuşmaların ardından iş birliği protokolü metnini imzaladı.

  • Ölüm raporuna sehven “bulaşıcı hastalık” yazılınca 3 mezarlığa da defnedilemedi

    Ölüm raporuna sehven “bulaşıcı hastalık” yazılınca 3 mezarlığa da defnedilemedi

    Adana’da önceki gece kalp rahatsızlığı nedeniyle kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden hastanın ölüm sebebi sehven “bulaşıcı hastalık (doğal ölüm)” olarak yazılınca cenazesinin defnedilmesine 3 mezarlıkta da izin verilmedi. Cenaze arabasında dolaştırılan ve tekrar morga konulan cenaze ölüm raporu “kalp krizi” olarak düzeltildikten 1 gün sonra toprağa verilebildi.

    Alınan bilgiye göre, merkez Yüreğir ilçesi Kiremithane Mahallesi’nde yaşayan 5 çocuk babası Yasin İregöl (57) önceki gün gece iddiaya göre kalp krizi geçirdi. Kalp ve diyabet hastası olduğu belirtilen İregöl, daha önceleri de gittiği özel hastaneye götürüldü. Yoğun bakıma alınan İregöl, hayatını kaybetti. Ölüm raporuna, ölüm nedeni olarak “bulaşıcı hastalık (doğal ölüm)” yazılan Yasin İregöl’ün cenazesi, yakınları tarafından morgdan teslim alındı. Cenaze defnedilmek üzere Buruk Mezarlığı’na götürüldü. Ancak görevliler, ölüm raporundaki ’bulaşıcı hastalık’ ifadesi nedeniyle defin işlemine izin vermedi. Bunun üzerine İregöl’ün cenazesi, Asri ve Kabasakal mezarlıklarına götürüldü. Mezarlıktaki görevliler aynı gerekçeyle defin için izin vermedi. Cenaze aracıyla saatlerce gezdirilmek zorunda kalınan Yasin İregöl’ün cansız bedeni, hayatını kaybettiği hastaneye geri götürülerek morga konuldu. Yapılan görüşmelerin ardından Yasin İregöl’ün ölüm raporu, “Kalp krizi” olarak yeniden düzenlendi. Ailesi tarafından hastane morgundan yeniden alınan İregöl’ün cenazesi Buruk Mezarlığı’ndaki aile mezarlığında toprağa verildi.

    Bu arada, İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri de Yasin İregöl’ün ölümünün kalp krizinden olduğunu, korona virüs ya da herhangi bir bulaşıcı hastalığın bulunmadığını bu yüzden yeniden rapor düzenlendiğini bildirdi.

    Yasin İregöl’ün tedavi sürecinde yanında olan ağabeyi Asım İregöl, gece rahatsızlandıktan sonra kardeşini hastaneye getirdiklerini belirterek, “Daha önce açık kalp ameliyatı olmuştu, aynı hastanede de diyalize giriyordu. Nefes alamıyordu, terini sildim, ağzını yüzünü sildim. Tahlil yapmadan ’bu virüstür’ dediler. İçeri alıp, müdahale edeceklerini söylediler. Daha sonra ’Hakkın rahmetine kavuştu, gidebilirsiniz. Sabah cenazeyi alabilirsiniz’ dediler. Eğer korona virüs ise ben kardeşimin terini sildim, eşime, gelinime, çocuklarıma sarılıp ağladım. Bize hiçbir karantina yapılmadı. Sabah cenazeyi aldık, mezarlık mezarlık gezdik, cenazemizi defnedemedik. Raporda bulaşıcı hastalık yazıyor. Götürdüğümüz mezarlıklar, ’Karantina için ayrılan mezarlığa 08.00-12.00 arası defnedebileceğimizi söyledi ama korona virüslü cenazeler normalde hastanelerden ailelere teslim edilmiyor. Eğer korona virüsten öldüyse cenazeyi hiçbir önlem almadan niye bize verdiler? Eğer kalp krizi geçirip de öldüyse raporda neden bulaşıcı hastalık yazıyor? Kendi imkanlarımızla ailemize başka hastanede test yaptırdık ama negatif çıktı. Eğer cenaze korona yüzündense bizden 100 kişiye virüs bulaşmıştır” diye konuştu.

  • Koronavirüsten daha bulaşıcı hastalık; Koronafobi

    Koronavirüsten daha bulaşıcı hastalık; Koronafobi

    Uzman Klinik Psikolog Müjde Yahşi, koronavirüsten daha bulaşıcı hastalığın koronafobi olduğunu söyledi.

    Uzman Klinik Psikolog Müjde Yahşi, “Bir anda hiç duymadığımız bilmediğimiz bir kelime, öyle bir hayatımıza girdi ki ne olduğunu anlayamadık. Ha geldi ha gelecek derken gelmesiyle kaygıları da beraberinde getirdi. Şu sıra sırf sonumuz ne olacak kaygısı ile uzmanlara başvuran danışanların sayısını bile etkiledi” diye konuştu.

    Çocukların en tahammül edemediği ve başedemekte zorlandığı şeyin belirsizlik olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Müjde Yahşi, daha sonra şunları kaydetti;

    “Çocuklar soyut düşünemez. Virüs nedir bilmez. Çünkü göremedikleri, dokunamadıkları yani beş duyu organıyla hissedemediği herşey onlar için belirsizdir. Çocuklar belirsiz bir durum ile başedemediğinde ortaya çıkan duygu ise korkudur, kaygıdır.

    Etrafında maskeli ya da eldivenli insanların varlığı, sürekli olarak bu virüsün konuşulması, izlenen koronavirüsü haberleri, tedbiri aşan aşırı korunma ya da kaçınma davranışları ve çocuğun da dikkatli olması konusunda sürekli uyarılması çocukta fobilere ve kaygı bozukluğuna neden olabilir.

    Ama yetişkinler olarak aslında biliyoruz ki bu virüs tedbir alınınca kontrol altına alınabilen ve diğer gripler gibi geçici belirtiler gösteren bir hastalık.

    Ellerimizi 30-40 saniye düzenli yıkamak, ağzımızı burnumuzu deniz suyu ile düzenli temizlemek, tokalaşmamak, yakın temas kurmamak ya da gerekirse maske takmak gibi tedbirler bu virüsten korunmamızı sağlayabiliyor.

    Dolayısıyla bu virüs de diğer bulaşıcı virüsler gibi çok geçmeden geçip gidecek ama kontrol altına almadığınız duygu ve davranışlarımızın bulaştırdığı kaygıların bıraktığı izler kolay kolay gitmeyecek.

    Peki çocuğumuza bu hastalığı nasıl anlatabiliriz?

    “Koranavirüsünün nasıl birşey olduğunu merak ediyor musun? Koronavirüs de diğer virüsler gibi bir virüs. Tıpkı grip virüsü gibi. Virüsleri şöyle düşünebilirsin; toz şekerinin her bir tanesinden daha minicik parçacıkların eşyalarımızın üzerinde durduğunu düşün. Biz bu parçacıkları çok minicik olduğu için gözümüzle göremiyoruz ancak mikroskopla görünebiliyorlar. O yüzden eşyalara dokunduğumuzda o eşyanın üzerinde eğer virüs varsa elimize bulaşıyor. Elimizi ağzımıza, gözümüze ya da burnumuza götürdüğümüzde virüs içimize girebiliyor ve bizi hasta edebiliyor. Tıpkı grip olduğumuzda ateşimiz çıktığı gibi, burnumuz aktığı gibi, hapşurduğumuz ve öksürdüğümüz gibi. Tek farkı içimize giren bu virüs akciğerlerimize doğru gittiği için nefes almamızı biraz zorlaştırabiliyor ama rahat ol çünkü yapılan araştırmalara göre bu virüs 15 yaşın altındaki çocuklarda saydığım bu bütün belirtiler görülmüyor çünkü çocukların vücudunda bu virüse karşı koruyucu bir sistem var ve çocukların vücudu bu virüsle çok başarılı şekilde mücadele edebiliyor. Bu mücadelede en çok zorlanan daha çok yaşlılar oldukları için, babaannelerimiz ve dedelerimize virüs daha kolay bulaşabiliyor. Koronavirüsünden korunabilmenin bir diğer yolu ise; hapşıran ve öksüren birinden kendini koruyabilmen çünkü hapşurduğumuzda veya öksürdüğümüzde içimizdeki virüsler havaya saçılıyor. O nedenle biz de hapşurduğumuzda ya da öksürdüğümüzde dirseğimizin iç kısmını kullanmalıyız ki virüs bizde varsa başka insanlara bulaştırmayalım daha fazla virüsün yayılmasına sebep olmayalım.”