Etiket: “bugüne

  • Reina saldırısından bugüne kadar yaşananlar

    Ortaköy’de yeni yılın ilk saatlerinde Reina isimli gece kulübüne yönelik düzenlenen silahlı terör saldırısının ardından yaşananlar anbean İHA kameralarına yansıdı.

    Ortaköy’de yeni yılın ilk saatlerinde Reina isimli gece kulübüne yönelik silahlı terör saldırısı gerçekleşti. Gece yarısı saat 01.15 sıralarında düzenlenen saldırı ilk olarak polis ekiplerinin telsiz konuşmalarına yansıdı. 39 kişinin hayatını kaybettiği çok sayıda kişinin yaralandığı saldırının ardından olay yerine çok sayıda ambulans ve polis ekibi sevk edildi. Saldırının hemen ardından yaşananlar anbean İHA kameralarına yansıdı.

    Terör saldırısı ilk olarak “Ortaköy’de ünlü bir gece kulübünde silahlı saldırı gerçekleşti. Yaralıların olduğu öğrenilirken, olay yerine çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edildi” cümlesiyle İHA tarafından tüm kamuoyuna duyuruldu. Ardından olay yerinden ilk görüntüler, yaralıların ambulanslarla hastaneye taşınması ve polis ekiplerinin çalışmaları canlı yayın üzerinden takip edildi. İlerleyen saatlerde saldırganın gece kulübünde saklandığı iddiası üzerine polis ekipleri gece kulübüne operasyon düzenledi. Gece kulübünün denizden ve karadan tüm çevresi sarılırken bu esnada yaralıların hastanelere taşınmasına devam edildi.

    Vali olay yerinde

    İstanbul Valisi Vasip Şahin gece 03.00’de olay yerine gelerek incelemelerde bulundu. Yaklaşık yarım saat sonra Reina’dan çıkan Vali Şahın basın mensuplarına yaptığı açıklamada, biri polis 35 kişinin hayatını kaybettiğini, 40 kişinin ise yaralandığını söyledi.

    Bakan Soylu: “39 kişi hayatını kaybetti, teröristi arama çalışmaları devam ediyor”

    Olay günü sabahı saat 08.00 sıralarında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu gece kulübüne gelerek incelemeler bulundu. Olay yerinde basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Süleyman Soylu, “39 insanımız hayatını Kaybetti 18’inin kimliği ile belli. Diğerlerinin kimliği ile ilgili tespit çalışmaları devam ediyor. Bir terör saldırısı. 69 kişi hastanelerde tedavi görüyor” dedi. Bakan Soylu saldırıyı bir kişin gerçekleştirdiğini vurguladı.

    Saldırıda hayatını kaybedenlerin yakınları Yenibosna’da bulunan Adli Tıp Kurumu’nun önüne akın etti. Olaydan yaralı kurtulanlar ise dehşet anlarını anlattı. Saldırının ardından Başbakan Binali Yıldırım başkanlığında Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde ilgili bakanlardan brifing aldı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesine giderek yaralıları ziyaret etti. Aynı dakikalarda Gece kulübünde çalışan güvenlik görevlisi dehşet anlarını anlattı.

    Hayat hikayeleri ortaya çıktı

    Saldırıda hayatını kaybedenlerin üzücü hayat hikayeleri ortaya çıktı. Düğün hazırlığındaki Mustafa Sezgin Seymen’den geriye nişan fotoğrafları kaldı. İstanbul’a üniversite okumak için gelen Iraklı Jalal Abbas isimli saldırıda hayatını kaybetti. Özel güvenlik görevlisi Hatice Karcılar’da hayatını kaybedenler arasında yer aldı. Güvenlik görevlisi Fatih Çakmak ise 10 Aralık’ta Vodafone Arena yakınlarında düzenlenen saldırıdan kurtulduğu ve Reina saldırısında hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Terör saldırısını gerçekleştiren saldırganın Kuruçeşme’de olduğu şüphelerinin üzerine polis ekipleri harekete geçti, aramalar sonucunda ekipler şüpheli şahsa ulaşamadı. 01.01.2017 saat 15.30 sıralarında polis ekiplerinin gece kulübündeki incelemenin ardından bölgedeki güvenlik kordonu kaldırıldı. Güvenlik kordonunun kaldırılmasının ardından saldırının olduğu noktada hayatını kaybeden 39 kişi için anmalar başladı.

    Terör saldırısının hedefi olan gece kulübü, havadan görüntülendi

    Saldırının 2’inci günü olay yerinde anmalar devam etti. Saldırıda hayatını kaybeden turistlerin cenazeleri adli tıp kurumundan alınmaya başladı. Suudi Arabistan uyruklu Lubna Ghaznawi’nin otelinden çıkarak gece kulübüne gitme anı güvenlik kameralarına yansıdı. Saldırının yaşandığı ünlü gece kulübü, havadan görüntülendi. Saldırıda hayatını kaybeden Fatih Çakmak, Büşra Kösa , Yunus Görmek son yolculuğuna uğurlandı.

    Gözaltılar başladı

    İstanbul Emniyetinin çalışmaları sonucu İstanbul’da gece kulübüne yönelik düzenlenen terör saldırısıyla ilgisi olabileceği değerlendirilen 8 kişi gözaltına alındı.

    Öte yandan, emniyet yetkilileri tarafından saldırganın fotoğrafları yayınlandı. Bu sırada Fatih Çakmak’ın cenaze törenine katılan Reina’nın sahibi Mehmet Koçarslan basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Aynı saatlerde saldırıda yaralanan Lübnan’lılar ülkelerine gitti.

    Saldrıgana ait ilk görüntüler İHA tarafından servis edildi

    Saldırının 2’inci günü Pazartesi akşamı saat 19.30 sıralarından saldırganın ilk görüntüleri İHA tarafından özel olarak servis edildi. Akşam saat 22.30 sıralarında ise polis ekipleri Zeytinburnu’nda gece kulübü saldırganı için operasyon düzenledi. Aynı dakikalarda saldırgana ait yeni fotoğraflar ortaya çıktı. Saldırının 3’üncü günü tedavisi devam eden yaralı sayısı 32’e düşerken Ortaköy saldırganın selfi görüntüleri ortaya çıktı. Aynı gün saldırı sonrası Reina’nın içinden görüntüler ilk defa ortaya çıktı. Saldırı nedeniyle gözaltına alınanların sayısı ise 14’e yükseldi.

    Olayın 4’üncü gününde ise anmalar devam ederken İHA tarafından saldırgana ait yeni görüntülere ulaşıldı. Ortaköy’deki saldırıyı gerçekleştiren zanlının saldırıdan 10 saat önce Başakşehir’de bir markete geldiği ortaya çıktı. Saldırganın yılbaşına kısa bir süre kala Zeytinburnu’ndaki evinden çıkış anına ait görüntüler ortaya çıktı. Zeytinburnu’nda sokakta sırtında çantayla yavaş yavaş yürüdüğü anların farklı açılardan görüntüleri İHA tarafından servis edildi.

  • Türkiye’ye bugüne kadar gelen en büyük gemi Tekirdağ’da

    399 metre uzunluğunda ve 54 metre genişliğindeki ‘MSC New York’ adlı dev gemi, Tekirdağ’da bulunan Türkiye’nin en fazla konteyner kapasitesi bulunan limana yanaştı.

    Suudi Arabistan’ın Kral Abdullah Limanı’ndan Türkiye’ye gelen 18 bin 270 konteyner taşıma kapasiteli, 399 metre uzunluğunda ve 54 metre genişliğindeki Panama Bandıralı ‘MSC New York’ adlı dünyanın en büyük 12’nci gemisi, 300 bin metrekarelik Türkiye’nin en büyük konteyner limanı olan Asyaport’a yanaştı.

    Türkiye’ye bugüne kadar gelen en büyük gemi olan ‘MSC New York’ limanda düzenlenen bir törenle karşılandı. Törene Tekirdağ Valisi Mehmet Ceylan, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak, Jandarma Alay Komutanı Albay Erdal Eren, Asyaport Limanı Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Soyuer ve Batı Marmara Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürü Abdullah Özgür katıldı.

    “Bir tek Tekirdağ’a yanaşabiliyor”

    Yetkililer ‘MSC New York’ adlı dev gemiyi gezmesinin ardından konuşma yapan Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak, geminin Türkiye’de bir tek Tekirdağ’a yanaşabildiğini ifade ederek, “Bu limanın, Türkiye’ye yanaşabilecek bu yükteki gemiyi karşılayabilecek tek liman olması benim bugün bir kat daha gururumu artırdı” dedi.

    Daha sonra Tekirdağ Valisi Mehmet Ceylan ‘MSC New York’ adlı dev geminin kaptanına plaket hediye etti. Öte yandan Tekirdağ’da özel limana yanaşan ‘MSC New York’un buradaki işlemlerinin ardından Yunanistan’ın Pire Limanı’na gideceği belirtildi.

  • Dünden Bugüne İstanbul’un 100 Sinema Salonu

    Tarih, kültür, bilim, sanat, edebiyat gibi pek çok sahada İstanbul’un farklı yüzlerini tanıtan “İstanbul’un Yüzleri” serisinin 76’ncı kitabı “İstanbul’un 100 Sinema Salonu” yayımlandı.

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından İstanbul’daki sinema salonlarını tanıtmak, şehrin kültürel ve sanatsal hafızasını gelecek nesillere aktarmak amacıyla hazırlanan kitapta, sinema salonlarının kuruluş tarihleri, gösterilen film türleri, yaşanan çarpıcı olaylar, hatıralar, anekdotlar,  isim değişiklikleri, salonun mülkiyetinde ve işletmesinde yaşanan değişimler ve sinema salonunun son durumu kronolojik bir biçimde okuyucuya tanıtılıyor. Doç. Dr. Barış Bulunmaz ve Yrd. Doç. Dr. Ömer Osmanoğlu tarafından yayıma hazırlanan kitap, İstanbul’un kültürel dokusunu ve serüvenini sinema salonlarının tarihi üzerinden anlatıyor. Beyoğlu’ndan Kadıköy’e, Fatih’ten Şişli’ye, Beşiktaş’tan Bakırköy’e kadar İstanbul’un birçok ilçesinde kurulan ve kitaba konu olan yüz sinema salonu arasında tarihi Melek Sineması, Lale Sineması, Cine Palace, Süreyya Sineması, El Hamra Sineması, Geyikli Sineması, Feriye Sineması ve Pera Sineması gibi şehrin gösteri dünyasına damgasını vuran sinema salonları bulunuyor. İstanbul’a damgasını vuran sinema salonlarından bazıları şöyle:

    HALKA AÇIK İLK GÖSTERİM: SPONECK SALONU

    İstanbul’da 1897’de halka açık ilk film gösteriminin yapıldığı yerdir. Lumière Kardeşler’in 28 Aralık 1895’te Paris’teki Grand Cafe’de sinematograf adını verdikleri icadı kullanarak gerçekleştirdikleri gösteriden bir yıl sonra 16 Ocak 1897’de (başka bir kaynağa göre ise 12 Aralık 1896) aynı filmlerin gösterimi İstiklal Caddesi (Grand Rue de Pera) numara 246’daki Sponeck Birahanesi’nde yapıldı. Film gösterimi için hazırlanan afişlerden anlaşıldığına göre, bu gösterim Galatasaray’ın karşısındaki binanın 1. katında canlı projeksiyonlarla gerçekleştirilmiştir. Salon, film gösterimine uygun bir biçimde yeniden düzenlenmiş ve program günde 4 gösterim olacak şekilde planlanmıştır.

    Ercüment Ekrem Talu’nun anılarında anlattığına göre, bu ilk film gösterimleri şehirde hararetli tartışmaların yaşanmasına sebep olmuştur: “Kimi, bu sihirli icadı görmeyi günah sayıyor, kimi gidip gördüğünden dolayı tövbe istiğfar ediyor, ileri fikirliler ise bir medeniyet unsurunun daha yurda girmiş olduğuna seviniyorlardı.”

    İLK SABİT SİNEMA SALONU: CINÉMA THÉÂTRE PATHÉ FRÉRES

    Ülkemizdeki ilk sabit sinema salonu olan Pathé Sineması, 1908’de zamanla İstanbul’un sanat ve eğlence merkezlerinden birisi haline gelen Tepebaşı’nda kurulmuştur. Kurucusu Sigmund Weinberg olan sinema, Meşrutiyet Caddesi (eski adı Mezarlık Caddesi) 17 numaralı adreste faaliyete başlamıştır. Weinberg, Sponeck’teki ilk gösterimin ardından özellikle kahve ve birahane salonlarında yaygınlaşan film gösterim işini daha profesyonel bir tarzda yapmaya karar vermiş ve 1896’da Fransa’da kurulmuş olan ve 20. yüzyılın en büyük sinema şirketlerinden birisi haline gelen Cinéma Théâtre Pathé Fréres adlı şirketle temasa geçerek firmanın temsilciliğini üstlenmiştir.

    TÜRK MÜTEŞEBBİSLER TARAFINDAN AÇILAN İLK SİNEMA: EMPERYAL SİNEMASI

    Emperyal adını alan bu salon, daha sonra da Millî Sinema adını alarak izleyicilere kapılarını açtı. Bazı kaynaklar, Emperyal Sineması’nın Türk müteşebbisler tarafından açılan ilk sinema olduğunu yazmaktadır.

    1914’ÜN YAZLIK SİNEMASI: ERENKÖY SİNEMASI

    1914 yılında yazlık bir sinema olarak Erenköy’de kurulan ve Kadıköy ilçesinin ilk sineması olma özelliğine sahip bulunan Erenköy Sineması, İstanbul’un Anadolu yakasında yaşayan dönemin beyazperde heveslilerini, yaz akşamlarında birbirinden güzel filmlerle buluşturmuştur. O yıllarda İstanbul’da yaşayanlar için sayfiye yeri olarak görülen Erenköy, sadece Anadolu yakasının değil, aynı zamanda İstanbul’un da en eski sinemalarından birine ev sahipliği yapmıştır.

    DÜNYADA SİNEMA OLARAK KULLANILAN EN ESKİ BİNA: ASKERİ MÜZE SİNEMASI

    Askeri Müze Sineması, 1915’te Müze-i Asker-i Osmanî bünyesinde faaliyet göstermeye başlayan kışlık bir sinemadır. Aya İrini Kilisesi’nin bünyesinde kurulan müzenin başına Ahmed Muhtar Paşa atanır. 1908’den 1923’e kadar müzenin başında görev yapan Ahmed Muhtar Paşa, Askeri Müze’de askeri kültür varlıkları, hatıra malzemeleri, kütüphane, atış poligonu, yayınlar, kıyafethane ve mehterhane gibi bölümlerin yanında o dönem için büyük bir yenilik sayılan bir de sinema kurulmasını sağlar. M.Ö. 4. yüzyılın başlarında, I. Constantinus (324-337) zamanında inşa edilen ve Topkapı Sarayı’nın birinci avlusunda bulunan Aya İrini Kilisesi’ndeki Askeri Müze Sineması, dünyada sinema olarak kullanılan en eski bina olma özelliğine sahiptir.

    ENVER PAŞA’NIN SİNEMACILIK ADIMLARI

    Bu noktada, sinemacılık konusunda Enver Paşa’nın attığı adımlardan söz etmek yerinde olacaktır. Bu dönemde hem bir sinema okulu kurulmuş hem de Harbiye Nezareti Postahanesi’nde Merkez Ordu Sinema Dairesi tesis edilmiştir. Dersaadet Merkez Ordu Kumandanlığı Sineması ve Aya İrini’deki Askeri Müze Sineması Enver Paşa’nın girişimleriyle hayata geçmiştir. Mustafa Gökmen de bu konu üzerinde durur ve Enver Paşa’nın, Türkiye’de sinemacılığı resmen başlatan kişi olduğunu belirtir. Hatta Enver Paşa’nın yeğeni Faruk Kenç “mektepli sinemacılarımızın ilki” olarak da kabul edilir. Onun birinci eşi senaristlik yapan Mualla Hanım, ikinci eşi de ünlü oyuncu Belgin Doruk’tur. Paşa’nın eniştesi Halil Kamil Bey ise Türk Film Stüdyosu’nun sahibidir.

    CINE PALACE

    Cine Palace, 1915’te İstiklal Caddesi, 219 numaralı adreste faaliyete başlamıştır. Sinemanın bulunduğu binanın inşa tarihi 1914’tür, sahibi ise S. Amar’dır. Hava ailesinin eski malikanesinde, Sigmund Weinberg tarafından işletilen sinema, o dönemde İstanbul’un 125 kişilik tek sinemasıdır. Giriş holünün tavanında yer alan yekpare ayna sebebiyle Aynalı Sinema olarak bilinen Cine Palace, Enver Paşa gibi dönemin önde gelenlerinin tercih ettiği bir salon olmuştur. Cine Palace 1925’te Eden adını almış, Kadri Cemali ve Cevat Boyer’in işletmesine geçtikten sonra, 1925’te kapasitesi 300 koltuğa çıkarılarak Şık Sineması adıyla faaliyetlerine devam etmiştir. Günümüzde bu sinemanın yerinde Akbank Beyoğlu şubesi yer almaktadır.

    YELDEĞİRMENİ SİNEMASI

    Kadıköy’ün en eski sinema salonlarından birisi olan Yeldeğirmeni Sineması 1915 yılında, Yeldeğirmeni’nde, Duatepe Sokağı’nın tren yoluna bitişik kenarında, 109 numaralı adreste faaliyete başlamıştır. Diğer adı da Merkez Sineması’dır. Yeldeğirmeni Sineması’nın geceleri Duatepe Sokak boyunca, ışıklı ampullerini yakarak semte renk verdiği anlatılmaktadır. Aynı zamanda Apollon ve Kuşdili sinemalarını işleten Sroçkin, Yeldeğirmeni Sineması’nın da işletmecisidir. Sroçkin’in bu üç sinemayı aynı anda işletmesiyle ilgili olarak kaynaklarda ilginç rivayetlere rastlamak mümkündür. Sroçkin’in, tasarruf etmek amacıyla bu üç sinemanın matine saatlerini aynı zamana denk getirdiği, tek film makarasını üç parçaya bölerek film oynattığı, makaraları film aralarda bir çocuğun bir sinemadan diğerine yetiştirmeye çalıştığı ama bazen sokakta oyuna dalması nedeniyle gecikmeler yaşandığı ve araların uzadığı rivayet edilmektedir. O dönemlerde, Anadolu Yakası’na henüz elektrik gelmediği için, Yel değirmeni Sineması’nın elektriğini bir dinamo ile elde ettiği de anlatılır. Kaynaklarda sinema salonu için “ahır gibi, hangardan bozma tasvirleri kullanılsa da Yeldeğirmeni Sineması, içinde balkonu ve locaları olan bir sinema salonuydu.

    Günümüze gelindiğinde ise, bina özel bir firmaya kiralanmış ve bazı restorasyon çalışmaları yapılmıştır. Fakat 2010’da Mimarlar Odası’nın başvurusuyla Vakıflar Genel Müdürlüğü Özen Sineması’nı, korunması gereken kültür varlığı olarak tescil etmiş ve inşaat faaliyetleri durdurulmuştur. 2013’te bu kez tescil edilmiş olan binada inşaat işlemleri tekrar başlatılmıştır. 2013’te bir tasarım atölyesinin faaliyete başladığı sinema salonun giriş katının iki yanındaki küçük pencereler gişe olarak kullanılmaktaydı; üst katın ortasında yan yana iki küçük pencere ise makine dairesiydi. Sinemanın eski günlerinden kalma balkonu ise yerli yerinde durmaya devam etmektedir.

    DOĞUNUN EN BÜYÜK VE EN LÜKS SALONU: CINE MAGIC

    Gümüşsuyu Mahallesi, Sıraselviler Caddesi, 39-47 numarada kurulan Cine Magic, İstanbul’da sinema olarak yapılan ilk binadır. Sinemanın yerinde daha önce Hacı Hristo’nun yönettiği bir Yunan-Fransız Lisesi bulunmaktaydı. 1920’de açılan Cine Magic’in mimarı Giolio Mongeri’dir. Kaynaklar, binanın inşa tarihinin 1914 olduğunu yazmaktadır. Sinemanın ilk sahibi ise Sarıcazade Ragıp Paşa’dır. Halil Kâmil tarafından işletilen salonda, küçük bir senfonik orkestra eşliğinde sessiz filmler gösterilmekteydi.

    Magic Sineması “Doğunun en büyük ve en lüks salonu” olarak tarif edilmiş.

    YEŞİLÇAM SİNEMASI (1996)

    İstiklal Caddesi’nde bulunan Yeşilçam Sineması 1996 yılında faaliyete geçmiştir. Reis Çelik tarafından kurulan sinema salonu, mütevazı fakat sinema kokan ortamı ve 75 koltuklu tek gösterim salonuyla hizmet vermeye devam etmektedir. Yeşilçam Sineması halen Güven Çelik tarafından işletilmektedir. Güven Çelik’in belirttiğine göre, Yeşilçam Sineması, yıllar önce yanan Akün Film ve Kanat Film’den kurtarılan eski filmlerle kurulmuştur. Açılışını Metin Erksan’ın Susuz Yaz adlı filmiyle yapan sinema salonu adından da anlaşılacağı üzere Yeşilçam’ı canlandırmayı ve gündemde tutmayı kendisine misyon olarak belirlemiştir. Bu çerçevede Türk Filmleri Haftası düzenleyerek bu alanda katkı sunmaya çalışmıştır.

    BAĞIMSIZ VE ÖDÜLLÜ FİLMLERİN SALONU: HOLLYWOOD SİNEMASI

    Kadıköy Caferağa Mahallesi Sakız Gülü Sokak 30 numaralı adreste hizmet veren sinema, Kadıköy’ün en eski sinemalarından birisidir. Sinema salonu, Ercan Sineması olarak hizmet verdiği dönemlerde 425 koltuk kapasitesine ve geniş bir sahneye sahiptir. 1996 yılına gelindiğinde salon, Hollywood Sineması olarak yeniden hizmete açılmıştır. Bu dönemde 35 Milim Filmcilik tarafından işletilen Hollywood Sineması 9 yıl hizmet verdikten sonra 2005 yılında el değiştirerek Cinema Paradiso adını almıştır. İzlanda, Danimarka ve Uzakdoğu gibi farklı ülkelerden getirdiği filmlerle tanınan Bir Film tarafından işletilen sinema salonu, 226 kişilik koltuk kapasitesine sahiptir. Ergonomik koltuk aralarının gayet geniş olması, iyi bir ses sistemine sahip olması salonun en büyük avantajlarındandır. Sinema, isim değişikliğinden sonra özellikle Dünya, Avrupa ve Uzakdoğu sinemasından bağımsız ve ödüllü filmlere ağırlık vermeye başlamıştır. Sinema salonunda özel gösterimler, mini festivaller ve film toplantıları gibi farklı etkinlikler de gerçekleştirilmektedir.

    MELEK SİNEMASI (Emek) (1924)

    Melek Sineması, 1924 yılında Hüseyin Ağa Mahallesi, Yeşilçam Sokağı, 5 numaralı adreste faaliyete başlamıştır. Kaynaklara göre, 1884’te mimar Alexandre Vallaury tarafından Club des Chasseurs de Constantinople (İstanbul Avcılar Kulübü) namı altında Cercle d’Orient adında bir bina inşa edilir. Bina, I. Meşrutiyet dönemi vezirlerinden Abraham (Karakahya) Paşa’nın emriyle yapılmıştır.

    Melek Sineması bu mekanda, İpekçi Kardeşler tarafından 1924 yılında hizmete sokulmuştur. Gökhan Akçura’nın aktardığına göre 1924’ün sonlarında açılışı yapılan sinemayı, dönemin Ameli Elektrik dergisi şöyle tanımlıyor: “Tesisatı elektrikiyesi pek zarif surette tanzim edilen Melek isminde yeni bir sinemanın küşadını kemali mahsusiyetle arz ederiz. 1000’den fazla seyirci istiab edebilen salon, aletlerin münasip suretle tanzimi sayesinde seyircilerin gözlerini yormaksızın her tarafa bol bir ziya neşr eden kebir (büyük) tavan lamba grupları vasıtasıyla pek mükemmel surette tenvir edilmiştir. Tenviratı dâhiliyenin mecmu (toplu) şiddeti 44000 mum şiddeti ziyadesindedir.” Sinema, sahnenin iki tarafında yer alan sarı-turuncu renkli art-nouveau veya art-deco tarzındaki iki melek tablosundan ötürü bu adı almıştır.

    Caddedeki Elhamra ve Alkazar ile birlikte Melek Sineması, Cumhuriyet’in ilk yıllarında açılan, Avrupa’nın en çağdaş sinemalarından birisidir. Üst düzey seyirciye hitap eden bu sinemada, bazı koltukların daha dönem başlamadan önce satıldığı rivayet edilir. Sinemanın iki geniş fuayesi ve iki yana açılan balkonu bulunuyordu. Alt kat locaların sosyetik bir buluşma mekanı haline geldiği ve salona locaların ayrı bir değer kattığı da söylenir.

    HOLLYWOOD FİLMLERİNİN BEYOĞLU’NDAKİ EN ÖNEMLİ MERKEZİ

    1945 yılına gelindiğinde, içinde İpek ve Sümer sinemalarının da bulunduğu Cercle d’Orient bloğu ile Melek Sineması İstanbul Belediyesi tarafından satın alınır. 1950’li yıllarda Melek’te MGM, Fox ve Columbia’dan seçilen salonfilmleri gösterime girmeye başlar. Bu dönemin en dikkat çeken filmleri On The Town, Two Weeks With Love, Singin’ in the Rain, The Toast of New Orleans, Everybody Does It, Cheaper by the Dozen, The Jackpot, Gone To Earth, Valentino, All About Eve gibi filmlerdir. Bu yıllarda Gone With the Wind’in ilk gösterimi de yine Melek’te yapılmıştır. Deyim yerindeyse Melek Sineması farklı türden Hollywood filmlerinin Beyoğlu’ndaki en önemli merkezlerinden birisi haline gelmiştir.

    İpekçiler’in 1954’te Yeni Melek’i açmasıyla Melek Sineması da eski ağırlığını yitirmeye başlar. Ses getiren meşhur filmler Yeni Melek’e kaydırılınca burası sosyetenin yeni buluşma mekanı haline gelir. Melek ise yavaş yavaş düşüşe geçer. Belediye tarafından 1951 ve 1956 yıllarında iki kez satışa çıkarılan Cercle d’Orient bloğu, 1957’de Emekli Sandığı’na satılır. Bu dönemde Emekli Sandığı Emek Film adlı şirketi kurar ve sinemanın adını da Emek Sineması olarak değiştirir. Emekli Sandığı, devraldığı diğer sinema olan Sümer (bugünkü Rüya) ile birlikte Emek’i onarımdan geçirir ve her iki salon da La donna più bella del mondo (Dünyanın En Güzel Kadını) filmiyle açılış yaparlar.  “Beyoğlu’nun gerçek bir sinema kalesi” olarak tanımlanan Emek Sineması’nın Beyoğlu sinemaları arasında özel bir yeri vardır. Farklı ve görkemli bir görünümü olan Emek; uzunlamasına değil, perdeye paralel bir biçimde genişleyen bir salona sahiptir. Salonun her tarafından perdenin rahatlıkla izlenmesi ve konforlu koltuklarıyla seçkin, saygın ve ideal bir sinema salonu olma özelliğini taşımaktadır. Barok ve Rokoko bezemelerle donatılmış olan salonun tavanı özenli bir işçiliğe sahiptir. 1993’te elden geçirilen salonun tüm süslemeleri orijinaline yakın bir biçimde altın yaldızlarla yenilenmiştir. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin daimi salonlarından birisi olan 875 koltuklu Emek Sineması 2010’da tadilata alınmıştır.

  • Yozgatlı Hayırsever İş Adamı Bilal Şahin Bugüne Kadar 600 Kişiyi Umre’ye Gönderdi

    Yozgat’a eğitim başta olmak üzere çok sayıda hayır hizmeti yapan Hayırsever İş Adamı Bilal Şahin, fabrikalarında çalıştırdığı işçiler, işçi eşleri başta olmak üzere Kuran Kursu öğrencileri ve hocalarından bugüne kadar 600 kişiyi Umre için kutsal topraklara gönderdi.

    Yozgat’a bir ilahiyat fakültesi, iki cami ve külliye, okullar, kuran kursları, müftülük binası, lojman ve okullara akıllı tahta ile projeksiyon gibi destekler sağlayan Hayırsever İş Adamı Bilal Şahin, fabrikasında çalıştırdığı işçiler, işçi eşleri ile başarılı Kuran kursu ve ilahiyat fakültesi öğrencileri, Kuran kursu hocalarını da fırsat buldukça Umre’ye gönderiyor. 102 kişi dün olmak üzere bu yıl içerisinde 250 kişiyi Umre’ye gönderen İş Adamı Şahin, bugüne kadar 600 kişiyi hiçbir karşılık beklemeden kutsal topraklara gönderdi.

    102 Kişiden oluşan işçi eşi, kuran kursu hocası ve öğrencilerini Umreye dualarla yolcu eden Hayırsever İş Adamı Bilal Şahin, amacının doğup büyüdüğü topraklara hizmet etmek olduğunu belirterek, “Bizler elimizden geldiğince ilimize, ilçelerimize ve köylerimize hizmet etmeye çalışıyoruz. Devletimizin el uzatamadığı yerlerdeki boşlukları biz iş adamları olarak doldurmaya çalışıp, devlet vatandaş işbirliği ile halkımıza hizmet etmeye gayret gösteriyoruz. Yozgatlı bütün iş adamlarını da doğduğu topraklara hizmet etmeye davet ediyorum” dedi.

    Şahin, “Peygamber Efendimiz (SAV) ‘İşçinin ücretini, alın teri kurumadan ödeyiniz’ buyurarak, işçiye ve insana verilen önemi belirtmiştir. Fabrikada çalışan işçimizin birçoğu kutsal topraklara gitmek istiyordu. Fakat maddi açıdan durumları buna el vermiyordu. Biz de onların bu istek ve arzusunu yerine getirdik. Daha sonra da işçilerimizin eşlerini , Kuran Kursu ve İlahiyat Fakültesindeki başarılı öğrencilerimizi gönderdik. Bu hem işçilerimizi hem de öğrencilerimizi motive ederken, öğrencilerimiz derslerine daha fazla yoğunlaşıyor ve başarılarını artırıyor” şeklinde konuştu.

    Yerköy ilçesine yeni yapılan Kuran kursu’ndan sonra Kale Mahallesinde de bir Kuran Kursu yapacağının müjdesini veren Şahin, Allah kısmet ederse 2017 Yılı içerisinde de bir Kuran kursu da Şefaatli ilçesine yaptıracağını sözlerine ekledi.

    Yozgat Müftü Vekili Süleyman Eroğlu, yaptığı hizmetlerden dolayı İş Adamı Bilal Şahin’e teşekkür etti. Eroğlu, “Bütün insanlarımız kutsal topraklara gitmek istiyor ancak bir çoğu maddi imkansızlıklardan dolayı gidemiyor. İş adamımız Bilal Şahin, çok güzel bir hayra vesile olarak çok sayıda vatandaşımızı kutsal topraklara gönderiyor. İş adamımıza teşekkür ediyorum inşallah bu davranışı diğer iş adamlarımıza da örnek olur” şeklinde konuştu.

  • ER-VAK’tan “Kurtuluştan Bugüne” Programı

    Erzurum Kalkınma Vakfı (ER-VAK) tarafından Erzurum’un kurtuluşunun 98. yılı münasebetiyle düzenlenen program izleyiciler tarafından büyük ilgi gördü.

    Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasının ardından Diva- Sen Bşk. Osman Temel’in Kuran -I Kerim tilaveti ile başlayan programa 12 Mart Kurtuluşu,18 Mart Çanakkale Şehitler Haftası ile Milli Mücadele ruhu damgasını vurdu.

    Açılış konuşmasını yapan Er-Vak Başkanı Erdal Güzel, emperyalist ülkelerin dün olduğu gibi bu günde ülkemiz üzerindeki emellerinin değişmediğini ifade ederek,12 mart ruhunun iyi anlaşılması gerektiğini söyledi.

    Güzel, bu günleri “Matem-i Neşe “içerisinde hatırlayıp gelecek nesillere aktarmak zorundayız diyerek, Anakara ve İstanbul’da patlatılan bombalarda hayatlarını kaybedenlere ve teröristlerle girdikleri çatışmalarda şehit olan güvenlik güçlerine Allahtan rahmet diledi.

    Er-Vak tanıtım filmi ve fotoğraflarla Erzurum sine vizyon gösterisinin ardından Hami Akbaba’nın okuduğu “Bar” şiiri ile sahneye çıkan Palandöken Belediyesi bar ekibi salondaki coşkuya zirve yaptırdı.

    Nurettin Topçu Sosyal Bilimler Lisesi öğrencilerinin oynadıkları Erzurum kadın barları, uzun zamandan beri kadın barlarına hasret olan Erzurumluların yüzünü güldürdü.

    Ümit Gergit ve arkadaşlarının buram buram Erzurum kokan şiir dinletisi ile Er-Vak Tiyatro Kulübünün sergilediği “Kara Fatma” oyunu izleyicilere duygusal anlar yaşattı.

    Gecenin sürprizi ise Mehmet Çalmaşır yönetimindeki otuz kişilik Er-Vak Kadın Korosu’nun bir birinden güzel parçaları profesyonelleri kıskandıracak şekilde okumaları oldu.

    Koronun, Türk Bayrakları eşliğinde okudukları parça ile program, plaketlerin takdimi ile sona erdi.

    Atatürk Üniversitesi Nene Hatun Kültür Merkezinde oldukça kalabalık izleyicinin katıldığı program sonrası söz alan Bşk. Güzel bu programla birlikte Er- Vak’ ın şehrin özeti ve çağdaş yüzü olduğu bir kez daha görülü diyerek, kurdukları Kadın Korosunun Erzurum da ilk olduğunu vurguladı ve emeği geçenlere teşekkür etti.