Etiket: Buğdayda

  • Arpa ve buğdayda yüksek rekolte çiftçiyi sevindirdi

    Gaziantep(İHA) – Güneydoğu’da bayram öncesinde başlayan arpa ve buğday hasadı verilen bayram arasının ardından devam ediyor. Üretici bu yıl yüksek rekolte sevincini yaşıyor.

    Türkiye’nin tahıl ambarı olan Güneydoğu’da arpa ve buğday hasadı Ramazan Bayramı öncesinde başladı. Gaziantep’in Yavuzeli ilçesinde ovalarda bayram nedeniyle ara veren çiftçiler, bayramın sona ermesiyle birlikte buğday ve arpa biçmeye devam ediyor. Çiftçiler bir önceki yıla göre daha fazla hasat yapmanın sevincini yaşıyor. Çiftçiler saman karşılığında anlaştığı biçerdöver sahiplerinin yardımıyla tarladaki hububatı topluyor. Biçerdöverler Dernek Başkanı Ökkeş Sakar, çiftçilerin hasadının toplamaya başladıklarını belirterek, “Çiftçilerimizin tarlalarındaki arpa ve buğday hasatlarını bayram öncesinde toplamaya başladık. Bayramdan sonra da devam ediyoruz. İnşallah geçen yıla nazaran maşallah mahsul daha iyi, hayırlı olsun” diye konuştu.

    Öte yandan, çiftçiler arpayı 1 lira 20 kuruştan, buğdayı ise 1 lira 30 kuruştan satıyor.

  • YZO Başkanı Doğan: “Çiftçilerimiz buğdayda lisanslı depoları tercih etsin”

    Yüreğir ve Seyhan Ziraat Odaları, biçerdöver ile yapılacak buğday hasat ücretini tavsiye niteliğinde dekara 22 TL olarak belirledi.

    Yüreğir Ziraat Odası ve Seyhan Ziraat Odaları yöneticileri 2018 buğday hasat ücretini tespiti için bir araya geldi. Toplantıda geçen yıl dekara 19 TL olan biçerdöver hasat ücretinin artan maliyetler dolayısı ile bu yıl 22 TL’ye çıkartılmasına karar verildi.

    Hava sıcaklıklarının bu yıl mevsim normallerinin üzerinde seyrettiğini belirten Yüreğir Ziraat Odası (YZO) Başkanı Mehmet Akın Doğan, Çukurova’da geçen sezona göre bu yıl buğday hasadına bir hafta daha erken başlandığını söyledi. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO)’nin 2018 dönemi için Anadolu beyaz ve kırmızı sert buğday fiyatını 1.050 lira olarak açıkladığını dile getiren Doğan, “Geçen yıl hasat döneminde serbest piyasada buğday fiyatı 1 lira 15 kuruştan alıcı bulmuştu. Bu yıl ise en iyi kaliteli buğday 95 kuruştan satılıyor. Üreticilerimizin mağdur olmamaları için ürünlerini TMO ile anlaşmalı lisanslı depolara götürmelerini öneriyoruz. TMO’nun lisanslı depolarını tercih eden çiftçilerimiz ürün tesliminden bir gün sonra paralarını bankadan teslim alabiliyor” dedi.

    Ton başına 25 TL nakliye desteği

    YZO Başkanı Doğan, TMO’nun lisanslı depolarına ürün döken üreticilere ton başına 25 TL nakliye desteği ödendiğini hatırlatarak, “Buğdayın lisanslı depolara teslimi esnasında da çiftçilerden ürünü analiz ücreti ve depo kirası da alınmıyor. Burada çiftçilerimizin bir hususa dikkat etmeleri gerekiyor. Buğdayını direkt TMO’ya götürenler 25 TL’lik nakliye imkanından yararlanamıyor ve buğday ücretleri de hesaplarına 10 gün sonra yatırılıyor. Lisanslı depolar devlet güvencesinde olduğu için güvenli kuruluşlardır. Üreticilerimiz buralara rahatlıkla ürünlerini verebilirler. Biz devletimizden buğdaya verilen 5 kuruşluk desteğin pamuk, soya ve ayçiçeğinde olduğu gibi artırılmasını istiyoruz” diye konuştu.

  • “Buğdayda GDO yok, GDO’ya ihtiyaç da yok”

    Ulusoy Un Sanayi Ticaret A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Başkanı Eren Günhan Ulusoy, ithal buğday, buğdayda GDO, Türkiye’nin buğday üretimi, un sanayi ve ekmek zamları ile gündeme gelen un fiyatları ile ilgili açıklamalarda bulundu.

    Türkiye’nin en büyük un üreticilerinden, Samsun’dan ilk halka arz olan Ulusoy Un Sanayi Ticaret A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Başkanı Eren Günhan Ulusoy, sektör ile ilgili İhlas Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu. Buğdayın üretiminin neredeyse insanlık tarihi ile yaşıt olduğunu belirten Ulusoy, “12 bin yıldır üretilen buğday bu süreç içerisinde seçilerek ve şartlara uyumu güçlü tohumlar ile devam ediyor. Hali hazırdaki buğday, zaten bu seçilim ile neredeyse mükemmele yakın. Üretimi buğday kadar eski olmayan ürünlerde çevre şartlarına uyum ve verim gibi nedenler ile GDO (genetiği değiştirilmiş organizmalar) çalışmaları yapıldı ama buğdayda böyle bir çalışma hiç yapılmadı. ABD’de bir araştırma var ama henüz buna dair ne bir üretim ne de açıklama olmadı. Zaman zaman gündeme gelen buğdayda GDO tartışmaları spekülasyon sevenlerin ürünü. Uzmanlığı gıda ve beslenme olmayan akademisyenler, ekranda ekmeğe karşı karalama kampanyası başlatıyorlar. Ekmekte başka gıda katkıları da kullanılıyor eğer ekmeği üreten firma GDO’lu bir katkı kullanırsa bu GDO’lu buğday değil GDO’lu başka bir katkıdan kaynaklanır. Kazara böyle bir durum yaşansa yani her hangi bir yerde üretilen bir ekmekte GDO bulunsa şimdiye kadar yapılan buğdayda GDO tartışmaları yüzünden ceza buğdaya kesilecek halbuki her şey ortada. İnternette GDO taraması yapılsa ilk sırada buğday geliyor ve bu çok büyük bir haksızlık. Çok net söyleyebilirim buğdayda GDO yok. Ve bence tüm çevre koşullarına uyumlu ve verimi son derece yüksek bu ürünün genetiği ile ilgili bir çalışmaya gerek de yok” dedi.

    “Dünyada her 10 kişiden 9’u Türk ununun tüketildiği bir ülkede yaşıyor”

    Buğday ve un ile ilgili bir yanlış algının da ekmek zamları ile gündeme gelen, zammın buğday ithalatı ve un fiyatlarından kaynaklandığı söylemi olduğunu belirten Eren Günhan Ulusoy, “Ekmek zamları zamanında sıkça dile getirilen un fiyatlarının yüksekliği, ithal un, Türkiye’deki un üretiminin yetersiz olduğu iddiaları da bence en az GDO tartışmaları kadar anlamsız. Ekmekte unun maliyete oranı yüzde 30, bir ekmekteki fiyatı belirleyen yüzde 70’lik unsur diğer şeylerdir. Yüzde 70’i kimse tartışmıyor, yüzde 30 sürekli konuşuluyor bunu anlamak zor. Türkiye’de üretilen unun yüzde 80’i yine ülkemizde üretilen buğday ile yapılıyor. Bunun yanı sıra un ihracatını da unutmamak lazım. 2002 yılında 253 bin ton olan un ihracatımız, 15 yılda 14 kat artarak 3.5 milyon tona yükseldi. Aynı dönemde Türkiye’nin ihracatı 40 milyar dolardan, 150 milyar dolara yükselerek 4 kat arttı. Un ihracatı ise 47 milyon dolardan, 1 milyar 80 milyon dolara çıkarak 22 kat arttı. Yani Türkiye ihracat artış hızının 5 katı daha hızlı bir artış gösterdi. Türkiye un sanayicilerimiz, 11,6 milyon tonluk dünya un ticaretinin yüzde 30’unu gerçekleştiriyor. Türk tarımı buğdayda hala kendi kendine yetebiliyor ve fazla veriyor. İhraç ettiğimiz un miktarı düşünülünce hala un üretiminde kullanılan buğdayın yüzde 80’inin ülkemizde üretildiği gerçeği bunun kanıtıdır” şeklinde konuştu.

    “Dünyada her 10 kişiden 9’u Türk ununun tüketildiği bir ülkede yaşıyor”

    Son 10 yılda Türkiye’nin 160 ülkeye un ihraç ettiğini belirten Ulusoy, “Un sanayimiz, 18 milyar TL’lik ekonomik büyüklüğüyle ülkemizin en büyük tarımsal sanayi sektörlerinden biridir. İhracata sağladığı 1,1 dolarlık katkısının yanı sıra, senelerdir ’Dünya un ihracat şampiyonu’ konumunu muhafaza etmektedir. Bugün dünya nüfusunun yüzde 92’si yani dünyada her 10 kişiden 9’unun, Türk ununun tüketildiği bir ülkede yaşıyor” ifadelerini kullandı.

    Borsada işlem gören tek un üreticisi ve Samsunlu

    Hem un sanayinden hem de Samsun’dan halka arz tek şirketin Ulusoy olduğunu belirten Günhan Ulusoy, “Şirketimiz 1969 yılında Samsun’da kuruldu ve merkezimiz hala Samsun’da. Bazı dezavantajları olsa da avantajları da var ve bu avantajlardan en önemlisinin yaşadığımız yere borcumuzu ödeme rahatlığı olduğunu söyleyebilirim. Şirketimizin Samsun’da 500 ton/gün ve Çorlu’da 400 ton/gün olmak üzere toplam 900 ton/gün buğday işleme kapasiteli iki fabrikası (208 bin ton/yıl un üretimi) ve 100 bin tondan fazla tahıl stoklama kapasitesine sahip silo, depo ve serbest bölge depoları bulunuyor. İhracat, odak noktamız olduğu için 1995 yılında ihracata başladık ve bugüne kadar 5 kıtada 82 ülkeye un ihracatı gerçekleştirdik. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre; 2015 yılında Türkiye’de en çok ihracat yapan ilk 1000 firması arasında 301. sırada, sektörümüzde ise 3. sırada yer aldık. Toplam üretimden satışı ile İstanbul Sanayi Odası’nın verilerine göre ise Türkiye’nin 2015 yılı en çok üretim yapan sanayi kuruluşları arasında 373. sırada, sektöründe ise 2. sıradadır. Şirketimiz, Türkiye Ekonomi Bankası’nın ’Anadolu’nun En Büyük 500 Şirketi’ araştırmasının 2015 yılı sonuçlarına göre 29. sırada yer almaktadır” dedi.

    Ulusoy Un’un 2017 hedefi yüzde 25 ciro artışı

    2016 yılının Türkiye ve dünyada yaşananlar ile zor geçtiğini belirten Ulusoy, “Zorluklara rağmen 2016’yı kötü kapattık diyemem. 2016 yılında, şirketimiz 1 milyar 152 milyon TL satış hasılatı ile bir önceki yıla göre, satış hasılatını yüzde 11 artırmıştır. Şirketimiz, 2016 yılındaki zor şartlara rağmen 76 milyon TL brüt kar, 14,8 milyon TL net kar elde etmiştir. 2016 yılı hedeflerimizi bu zorlu yılda yakalayarak, önemli bir başarıyı gerçekleştirdik. Lisanslı depoculuk alanında faaliyetlerimiz 2016 yılında devam etti. Çorum/Alaca’daki 43 bin tonluk lisanslı depo yatırımımızın inşaatı tamamladı ve faaliyete geçti. Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü (TMO) tarafından açılan ’Uzun Süreli Hububat Depoları Kiralanması’ ihalesinde firmamız uhdesinde kalan Yozgat/Sorgun kısmının inşaatına ise Mayıs ayı içerisinde başlanması planlanıyor. 60 bin tonluk bir kapasiteye sahip olacak olan hububat deposu 10 yıllığına TMO’ya kiralanacaktır. Hedefimiz ilerleyen dönemlerde lisanslı depo kapasitemizi 322 bin 500 ton’a çıkarmaktır. İhracat tarafında 2017 yılında satışlarımızı tonaj bazında 2016 yılına göre yüzde 17 arttırarak 175 bin tona ulaşmayı hedefliyoruz. Ayrıca yılı yüzde 25’lik ciro artışıyla 1 milyar 450 milyon TL ile kapatmayı hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Yatırımcının izleme sürecini atlattık bu yıl çok daha iyi olacak”

    Şirketlerinin borsadaki performansı ile ilgili olarak da “2014 yılı Kasım ayında şirketimiz halka arz oldu. O tarihten bugüne bir çok talihsiz olay yaşandı buna rağmen taahhütlerin neredeyse tamamına yakını yerine getirildi. Borsadaki yükselişe eş değer bir yükseliş yaşamadık. Netice çok tatmin edici desem çok doğru olmaz. Ama orta düzey yatırımcı için beklemek izlemek önemlidir. Biz bu süreyi atlattığımızı düşünüyoruz. Buna yönelik çalışmalarımız var. Bu yılın iyi bir yıl olacağını ve borsada da hak ettiğimiz yerde olacağımıza inanıyoruz” dedi.

  • Karademir: “Buğdayda Taban Fiyat 1.2 TL Olmalıdır”

    Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Adana Şube Başkanı Semih Karademir, buğday maliyetinin 1,01 TL olduğunu belirterek, taban fiyatın bu seviyenin üzerinde olması gerektiğini söyledi.

    ZMO Adana Şube Başkanı Karademir, buğdayın gerek dünyada, gerek ülkemizde en fazla üretimi yapılan tarım ürünü olduğuna dikkat çekerek, “Türkiye’de 1980 sonrası başlayan ve 2000’li yıllarda doruk noktasına çıkan neoliberal politikalar çiftçileri piyasanın vahşi koşullarına terk etti. Bu süreçten buğday çiftçisi de olumsuz etkilendi. Bu olumsuz süreç kendisini Adana’da da göstermektedir. Adana’da buğday üretimi geriliyor. 2002 yılından 2015 yılına, Türkiye’de buğday üretimi 19,5 milyon tondan 22,6 milyon tona çıkarak yüzde 16 artarken, Adana’da buğday üretimi yaklaşık 1 milyon tondan 731 bin tona gerileyerek yüzde 27 oranında azalmıştır” dedi.

    “ÜRETİMİNDEKİ ARTIŞ VERİM ARTIŞINDAN KAYNAKLANMAKTA”

    Buğday ekim alanlarının 2002-2015 yılları arasında yüzde 15 oranında azaldığını söyleyen Karademir, “Adana’nın Türkiye buğday üretimi içindeki payı yüzde 5,2’den yüzde 3,2’ye düşmüştür. Ancak Türkiye’deki buğday üretimindeki artışla da ilgili olarak şu noktanın altını çizmek gerekir. Buğday ekim alanları 2002-2015 yılları arasında yüzde 15 oranında azalmıştır ve buğday üretimindeki artış verim artışından kaynaklanmaktadır. Buğday ekim alanlarının azalması gıda güvencesi ve egemenliği açısından tehlike ve riskler barındırmaktadır. Ayrıca ülke nüfusunun da sürekli arttığı göz önüne alındığında bu tehlike ve risklerin şiddeti büyümektedir” diye konuştu.

    2015 yılı buğday rekoltesinin 22,5 milyon ton olduğunu, Adana’daki hasat sonuçları ve diğer bölgeler ile yapılan görüşmeler sonucunda buğday rekoltesinde yüzde 15 düşüş yaşanacağını tahmin ettiklerini söyleyen Karademir, “2002-2014 yılları arasında ne yazık ki tarım ürünlerinde ithalatçı durumuna düşürülen ülkemiz, bu yıllar arasında toplam 32 milyon ton buğday ithal ederek yurt dışına 9.3 milyar dolar bir kaynak akıtmıştır” dedi.

    “SÜRDÜRÜLEBİLİR ÜRETİM İÇİN TABAN FİYAT 1.2 TL OLMALIDIR”

    Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi olarak 2016 yılı buğday maliyetini 1,01 TL/kg olarak hesapladıklarını belirten Karademir, satış fiyatının karlılık ve sürdürülebilir bir üretim için 1,2 TL/kg bazında gerçekleşmesi gerektiğini söyledi. Bölgede üretilen buğdayın turfanda olması ve diğer bölgelerde yetişen buğdaylara piyasa oluşturması açısından önem arz ettiğini belirten Karademir, “Tarım üreticileri buğdayın sonraki tarımsal faaliyetlere finans oluşturması ve stratejik önemi açısından buğday üretiminden para kazanmak zorundadırlar. Aksi durumda üreticiler kırsalı terk edip kentlerin varoşu olmaya, vasıfsız işçi kitleleri oluşturmaya ve madenlerde ölmeye devam edeceklerdir” diye konuştu.

  • Buğdayda ’Sarı Cücelik Virüs’ Hastalığı Tespit Edildi

    Edirne’de tarlada ekili buğdaylarda görülen sararmanın ’Sarı Cücelik Virüs’ hastalığından kaynaklandığı tespit edildi.

    Edirne merkeze bağlı köylerde ekili buğdaylarda başlayan sararmalar korkuya neden oldu. Konuyla ilgili başlatılan çalışmalar kapsamında sıkıntının tespiti için araştırma yapıldı. İncelemelerde Edirne’nin belirli bölgelerinde ’Sarı Cücelik Virüsü’ tespit edildi.

    Edirne Tarım İl Müdürlüğü’nde desteklemelerle ilgili yapılan toplantıya katılan Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Prof. Dr. Havva İlbağı, Sarı Cücelik Virüs hastalığıyla ilgili üreticilere bilgiler verdi.

    Gıda, Tarım ve Hayvancılık Edirne İl Müdürlüğü’nde yapılan toplantıya Tarım İl Müdürü Vekili Atilla Bayazıt, Müdür Yardımcısı Bilgin Yılmaz, Edirne Ziraat Odası Başkanı Cengiz Yorulmaz ve üreticiler katıldı.

    “TAHIL ÜRÜNLERİNDE EN ÖNEMLİ HASTALIK, ’SARI CÜCELİK VİRÜS’ HASTALIĞIDIR”

    Hastalığın Edirne merkezde epidemi yaptığını dile getiren Prof. Dr. İlbağı, merkezde 3 köyde sıkıntının büyük olduğunu söyledi. 2000 yılından itibaren Trakya bölgesinde hastalık ile ilgili araştırmalar yaptığını belirten Prof.Dr. İlbağı, “Bu hastalık yeni ortaya çıkmadı. Tahıl ürünlerinde bölgede en önemli virüs, ’Sarı Cücelik Virüs’ hastalığı olduğu tespit edildi. Daha önceki arazi gözlemlerinde Edirne’nin Uzgaç köyünde dikkatimi çekmişti. Sıcaklığa bağlı olarak zaman zaman bu hastalık epidemik hale geldi. Basına böyle yansıdığı şekilde meydana geldi. Ama Edirne’nin tüm tarlalarında olmamakla birlikte hastalık belli kısımlarda epidemidir” dedi.

    “VİRÜS HASTALIĞINA KARŞI KİMYASAL MADDE YOKTUR”

    ’Sarı Cücelik Virüs’ hastalığına yönelik kimyasal ilaç olmadığını dile getiren Prof. Dr. İlbağı, “Ama değişik uygulamalar yapıldığını duydum, süt uygulaması, pas ilacı gibi. Hayır bunların hiçbiri etkili değildir. Çünkü virüs hastalığına karşı kimyasal madde yoktur. Bu hastalık 2008 yıllarında Tekirdağ’da epidemi yapmıştı. Üreticilerden gelen şikayet doğrultusunda proje hazırlanarak valilik makamına sunarak araştırma yapmıştık. Hastalıkla mücadele yok değil, ama hastalık bulaştıktan sonra mücadelesi kalmıyor. Böcek ve diğer türlere müdahale edilebiliyor, ama virüse karşı kimyasal madde yok” şeklinde konuştu.

    “BUĞDAYDA EKİM, KASIM AYINA KAYMIŞTIR”

    Çiftçilere uyarılarda bulunan Prof. Dr. İlbağı, “Herhangi bir şekilde süt uygulaması ya da farklı kimyasal maddeler uygulamayın. Bu tip farklı bilgilere de kesinlikle itimat etmeyin. Çünkü kesinlikle etkili değildir. Bu aşamadan sonra yapacak bir şey kalmıyor. Ama bundan sonraki üretim dönemlerinde mücadele metotlarını uyguladığımız taktirde, hastalıkla mücadele etmemiz mümkün. Özellikle ekim zamanı çok önemlidir. Dünyada yaşanan küresel ısınmanın etkisiyle hava sıcaklıkları arttı ve artacak. Hava sıcaklığı artığından buğdayda ekim tarihi Kasım ayına kaymıştır. Başka türlü kurtarmamız mümkün değil” ifadelerini kullandı.