Etiket: Bozuyor

  • Kepçe Kulak Çocukların Psikolojisini Bozuyor

    Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op.Dr.Muzaffer Çelik, “Kepçe kulak çocukların psikolojisini bozuyor” dedi.

    Op.Dr.Muzaffer Çelik, “Kepçe kulak denilen kulakların normal anatomik duruşundan öne doğru açılanması durumu sık rastlanan bir anomalidir. Çocuğun yatışı ya da anne karnındaki duruşuyla ilgisi yoktur. Bu şekilsel anomali yaş ile ilerlemez ya da gerilemez. Burada önemli olan çocuğun psikolojik durumunun etkilenmesidir” dedi.

    KEPÇE KULAK NE ZAMAN DÜZELTİLİR?

    Op.Dr.Muzaffer Çelik, konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada şunları kaydetti; “Birçok doğuştan anomali gibi kepçe kulak deformitesi de altı yaşından önce yani çocuk okula gitmeden önce düzeltilmelidir.

    AMELİYAT SÜRESİ NASILDIR?

    Lokal ya da genel anestezi altında 45-60 dakika süren bir ameliyattır. Kıkırdak zayıflatılarak kulak, kalıcı dikişlerle arkaya doğru asılır. Önemli olan kulağın arkaya alınması değil, verilen şeklin estetik olmasıdır. Sadece iki gün bandaj uygulanır. Dikiş alma yoktur, iki gün sonra banyo yapılabilir.”

  • “Kriz Beklentisi Piyasanın İşleyişini Bozuyor”

    2015 yılını değerlendiren ve 2016 öngörülerini açıklayan İstanbul Tüccarlar Kulübü Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İlker Önel, piyasada olumsuz beklentilere umut bağlayanların reel ekonomiye ciddi zararlar verdiğini söyledi. Tüccarın 2016 yılından umutlu olduğunu belirten Önel, Avrupa Birliği sürecinin piyasalara olumlu yansıyacağını söyledi.

    2015 yılını zorluklarla geride bırakmak üzere olan tüccarların, 2016 yılına umutlu girdiğini ve 2015 yılında dünya genelinde özellikle de gelişmekte olan ülkelerin piyasaları için zor olacağının baştan belli olduğunu hatırlatan İstanbul Tüccarlar Kulübü Derneği Yönetim Kurulu Başkanı İlker Önel, Türkiye’nin de içinde bulunduğu kırılgan ekonomilerin zor bir dönem geçirdiğini söyledi.

    Önel “Amerika Merkez Bankası’nın (FED) genişletici para politikasından vazgeçeceği ve euro bölgesinde yaşanan durgunluk emtia piyasalarında yaşanmaya başlayan aşağı yönlü ivmeden belliydi. Dünya genelinde yaşanan buhran özellikle bazı ülkeler için risk oluşturuyordu. Kırılgan beşli diye tabir edilen, ülkemizin de içinde bulunduğu ekonomiler zor dönemlerden geçti.

    Dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin’de büyüme rakamlarının aşağı yönlü gelmesi ve talebin azalması, dış ticareti genel anlamda olumsuz etkiledi. Yunanistan krizi ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler de piyasanın tuzu biberi oldu. Yaşanan bu olumsuz gelişmeler tüm dünyayı etkilediği gibi ülkemizi de reel anlamda etkiledi” dedi.

    Özellikle jeopolitik olarak komşularla yaşanan gelişmelerin dış ticareti ve temelde ihracatı vurduğuna dikkat çeken İlker Önel, seçim belirsizliği ve kriz senaryosu yazanların olumsuz beklentilerinin piyasada zaman zaman dalgalanmalar yaşanmasına neden olduğunu ifade etti.

    “TÜRK EKONOMİSİNİN GÜCÜNÜ GÖRDÜK”

    Gelinen noktada bazı makroekonomik gelişmelerin negatif yansımış olabileceğini belirten Önel, “Diğer ülkeler ile karşılaştırıldığımızda ekonomimiz, iki seçim yaşamamıza rağmen sıkı maliye ve para politikaları sayesinde güçlü ve beklenenden daha iyi olduğu ortaya çıktı. İlk üç çeyrekte büyüme rakamlarımız hep beklentilerin üzerinde geldi. Sanayi ve imalat sektöründeki belirsizlikler ortadan kalkınca piyasa gelişmeleri olumlu algıladı, cari açığımız düştü ve bütçemiz fazla vermeye başladı. Her şeye rağmen ihracatımız 150 milyar dolara yaklaşacak. Ar-Ge harcamalarımızın artması ve yerli otomobil üretimi olumlu gelişmeler olarak karşımızda duruyor.

    Dolayısıyla şunu unutmamlayız, piyasada olumsuz beklentilere umut bağlayanlar bizim gibi gerçekten piyasanın bütün zorluklarını yaşayan reel ekonomiye bilerek veya bilmeyerek ciddi zararlar veriyor” diye konuştu.

    İyi niyetli olmayan kişiler de ‘kriz var’ söylemlerinin arkasına saklanarak piyasanın işleyişini bozduğunu ve aynı zamanda piyasayı oluşturan bankaların yersiz paniklemesine neden olduğunu vurgulayan Önel, bunun sonucunda da gerçekten iyi niyetli esnaf ve tüccar piyasanın sanal dalgalanmasından olumsuz etkilendiğini söyledi.

    2016 yılının özellikle Fed’in faizleri arttıracağı ve paranın da gelişmekte olan ülkelerden güvenli limanlara kaçacağı bir yıl olabileceğini söyleyen İlker Önel, 2016 yılından umutlu olduklarını ifade etti. 2016 yılı beklentileriyle ilgili de konuşan Önel “Emtia piyasalarında özellikle de petrolde hafif de olsa yukarı yönlü bir çıkış beklentimiz var. Diğer taraftan; tarım ürünleri ve metal piyasasında özellikle de Çin’de gelecek talebe bağlı olarak bugünkü seviyelerden daha yukarı yönlü bir hareket olabilir.

    Bir yandan tek parti iktidarının rahatlığının piyasalara güven ve moral verecek olması, diğer yandan Avrupa Birliği’nde yeni fasılların açılması piyasalara olumlu yansıyacaktır” dedi.

  • Erkekte Büyük Meme Psikolojiyi Bozuyor

    Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op.Dr.Defne Erkara, erkekte büyük olan memenin kişinin psikolojisini bozduğunu söyledi.

    Büyük memenin en sık nedenin ergenlik yaşında kilolu olan gençlerde meme dokusunun fazla gelişmesi ve sonradan kilo verilse de memenin küçülmemesi olduğunu dile getiren Op. Dr. Defne Erkara, “İkinci sıklıkta orta yaş üzeri erkeklerde kilo alımı ve spordan yoksun yaşam tarzı nedeniyle meme dokusunun gelişmesi şekilde rastlıyoruz. Tabi ki tüm bu nedenlerin yanında hormon salınım bozukluğu yapan hastalıklar ve bazı ilaçların yan etkileri nedeniyle de jinecomasti oluşabilir” dedi.

    En sık 20 ile 35 yaş arası erkeklerin bu sıkıntı nedeniyle kendilerine başvurduğunu anlatan Op.Dr.Defne Erkara, şunları söyledi; “Pek çok insan için bir kadında meme olmaması ne kadar üzücü ise bir erkekte meme olması da o kadar rahatsız edicidir. Bunu saklamak için yelek giyenler, koyu renk bol tişört koleksiyonu olanlar ve denize girmeyen kişiler ile karşılaştım. Ameliyat başarılı geçtikten sonra ise yüzlerinde gördüğüm rahatlama gerçekten çok sevindirici. Jinecomastinin dereceleri vardır. Derecelerine göre ameliyat tekniği seçilir. Ameliyat lokal anestezi altında da yapılabilir. Ama benim tercihim genel anestezi. Meme bezi çoğunluk ile yağdan oluşuyorsa sadece etkin bir liposuction ile güzel sonuçlar elde etmek mümkün. Ameliyata liposuction ile başlıyorum. Liposuction işlemi sonrası meme bezinin belirgin olup olmadığını kontrol ediyorum. Hala belirgin meme bezi varsa o zaman meme başı altından açıklığı yukarı bakan ay şeklinde insizyon ile girerek meme bezini de alıyorum. Bazen çok ciddi kilo veren erkeklerde meme dokusu aynı doğum yapmış kadınların memesi gibi sarkar. Bu durumda liposuction ve meme bezinin alınması yapılsa da oluşan deri bolluğu devam ettiğinden meme varmış gibi görüntü olur. Meme başı da oldukça büyüktür ve aşağı doğru sarkmıştır. Bu durum da tek tercih meme dokusunun derisi ile birlikte alınması ve meme başının da küçük bir yama şeklinde uygun bölgeye konulmasıdır.

    Tüm yapılan cerrahi girişimler yaklaşık 30-60 dakika sürer. Ameliyat sonrası dinlendikten sonra hasta aynı gün taburcu edilebilir. Çoğunlukla dren kullanmıyorum. Bu da hastaya çok konfor sağlıyor. Ameliyat sonrası bir korse giydiriyorum. Bu korsenin 1 ay devamlı kullanılması önemlidir. 1 aydan sonra spor aktivitelerine dönülebilir.

    Meme dokusu tamamen alınan hastada jinecomasti tekrarlamaz. Sadece liposuction yapılan hasta da ise zaten meme dokusu azdır. Aşırı kilo almadığı sürece tekrarlama olmaz. Zaten o bölgenin yağ oranı azaldığından o bölgeden kilo alması da zordur.”

  • Panik Atak, Hayat Kalitesini Bozuyor

    Psikolog Gamze Karabulut, panik atağın tedavi edilmezse kişinin hayat kalitesini bozacağını söyledi.

    Medilife Hastaneleri Uzman Psikoloğu Gamze Karabulut, panik atağın günlük yaşamda sıklıkla kullanılan bir terim olmakla birlikte çoğu zaman yanlış olarak da kullanıldığını ifade ederek, “Panik atak aniden başlayarak hızla artan yoğun korku ve endişe nöbetidir. Ancak bir öfke atağı ya da farklı konularda sık endişe duyma durumu değildir. Panik atak sırasında kalp çarpıntısı, nefes darlığı, terleme, titreme, baş dönmesi, sersemlik, midede hazımsızlık, ağız kuruması, parmaklarda uyuşma gibi bir dizi fizyolojik belirti görülür. Bu belirtilerin hemen hepsi aynı anda olmamakta ve bazen birkaç belirti daha ön planda olabilmektedir. Bazı zamanlarda başka yeni belirtiler eklenebilir ya da hep aynı belirti görülebilir. Çoğunlukla her kişide farklı semptom kümesi olmakla birlikte süresi de kişiden kişiye farklılık göstermektedir” dedi.

    PANİK ATAK ÖLDÜRÜR MÜ?

    Gamze Karabulut, çoğu kişi bu atakların sonuç olarak kalp krizi, felç geçireceğini ya da kontrolünü yitirerek delireceğini düşündüğünü anlatarak, “Bu da kişiden kişiye değişen bir durumdur. Bazıları atak sonucu çıldıracağını düşünürken bazıları ise düşüp bayılacağını düşünebilir. Çoğu insan korktuğu sonucun gerçekleşmemesi ve belirtilerin durması için büyük çaba harcar. Cam pencere açarak ya da yüzünü yıkayarak rahatlayamayan kişi acile başvurarak durumun ciddi olduğuna kendini inandırır. Ancak durum hiç de öyle değildir. Bu güne kadar kimse bu durumdan dolayı kalp krizi ya da felç geçirmemiştir. Nasıl ki uykumuz geldiğinde esneriz, karnımız acıktığında uykumuz gelir. Bunlar vücudun doğal ve zararsız çağrıları ise panik atak da stresin çağrısı yani vücudun alarm vermesidir. Tehlikelerden korunmak için üretilmiş alarm sisteminin bozulmaya başladığı için ortada bir tehlike yokken tehlike varmışçasına fiziksel şikâyetler ile yoğun endişe ve korku atağının olduğu söylenmektedir. Sıklaşan ataklardan sonra ise yalnız kalma, kalabalık ortamlarda bulunamama, toplu taşımaya binememe gibi kaçınmaların olduğunu görebiliyoruz. Hatta bazı kişiler kalp atım hızını artıran merdiven çıkmak, tempolu yürüyüş yapma gibi efor isteyen davranışlardan bile imtina etmektedir. Hastalık tedavi edilmedikçe bu şikâyetler git gide hayatın her alanına yayılarak yaşam kalitesini bozmaktadır” diye konuştu.

    PANİK ATAK DA EN BAŞARILI TEDAVİ NEDİR?

    Gamze Karabulut, zararsız olan bu belirtilerden kurtulmanın yani alarmı tamir etmenin artık hiç de zor olmadığını kaydederek, “Üstelik tamamen yan etkisiz ve ilaca göre başarısı daha yüksek olan araştırmalarda da ispatlanmış yöntem olan psikoterapi ile mümkün olmaktadır. Psikoterapinin panik atak üzerindeki başarısı yüzde 85 civarındadır. Özellikle son dönemlerde en popüler terapi modeli olan bilişsel davranışçı terapinin oldukça etkili olduğu bilinmektedir. İlaç ile psikoterapinin karşılaştırıldığı çalışmalarda ilacın kullanıldığı sürece faydalı olduğu bırakıldığında ise yüzde 90 civarında tekrarlama olasılığının olduğu bilinmektedir.

    Panik atak sırasında vücut duyumlarına odaklanmak mevcut tehlike algısını artırarak, şikâyetlerin daha da uzun sürmesine ve şiddetlenmesine sebep olacağından dikkati her ne yapıyorsak ona yönlendirmek baş etmeyi büyük oranda sağlayacaktır. Sizin de bu ve buna benzer şikâyetleriniz varsa, önce bir Hekime başvurarak gerekli fiziksel muayene ve tahlillerin yapılması önerilmektedir. Tıbbi durumun dışlanmasının ardından da bir Psikolog ile görüşerek panik ataktan kurtulabilirsiniz” diye konuştu.

  • Sık Kilo Alıp Vermek Cildi Bozuyor

    Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Belma Şahin, sık kilo alıp vermenin cildi bozduğunu söyledi.

    Op. Dr. Belma Şahin, “Sık kilo alıp vermek cilt kalitesi için iyi değildir. Deri kilo aldığında gerilir kilo verdiğinde gevşer, zamanla esnekliğini kaybetmeye başlar. Kilo alıp verme süreklilik arzederse deri kalitesi bozulur ve esnekliğini kaybeden deri çöker ve hızlı bir yaşlanma başlar. Sabit kiloda kalmak önemli. Bu yüzden hızlı kilo vermekten kaçınıp sağlıklı diyetlerle kilo verme yolu seçilmeli. Stabil kiloya sahip olanların cilt yapısının, sık kilo alıp verenlerden daha esnek ve genç olduğu görülmüştür. Tek yönlü beslenme ve ağır diyetler cildin vitaminsiz kalmasına neden olur. Cildimizin sağlıklı ve genç görünebilmesi için A, C, E vitamini başta olmak üzere birçok vitamine ihtiyacı vardır. Mümkün olduğu kadar bol taze meyve, sebze, baklagiller ve balık yemeliyiz yemeklerimizde ve salatalarda has zeytinyağı kullanmaya özen göstermeliyiz” dedi.

    Stres ve öfkenin yüz kasları dahil vücut kaslarında kasılmaya yol açtığını anlatan Op. Dr. Belma Şahin, daha sonra şunları kaydetti:

    “Kasılma arttıkça ve tekrarlandıkça cilt üzerinde çizgilenmeler oluşturur. Bunlar zamanla endişe ve kızgınlıkla beraber kaş çatma kırışıklıklarına dönüşür. Kronik gerginlik ve stres sırasında cilt oksijen ve beslenme sıkıntısı çeker ve bu da hücrelerde hasar ve yaşlanma belirtilerine davetiye çıkarır. Öyle ise gülümseyin ve bulutlar gitsin, kırışıklıklar gitsin. Gerekirse stresten kurtulmak ve daha çok gülümsemek için çaba harcayın. Sizi rahatlatan sporlar, egzersizler ve yoga dersleri alın. Gerekirse terapiste gitmekten çekinmeyin, stres ile baş edin ve ona karşı en güçlü silahınız olan gülümseme ve kahkahanızı hayatınızdan eksik etmeyin. Stresin sizi esir almasına izin vermeyin. Hayatta her zaman dertler olacaktır duygularınızı kontrol etmeyi öğrenin.”