Etiket: Bozuyor

  • Büyük göğüsler sağlığı bozuyor

    Doç Dr. Karaca Başaran, büyük göğüslerin sağlığı bozduğunu söyledi.

    Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrah Doç.Dr. Karaca Başaran, “Büyük göğüsler kadınlarda psikolojik sorunlara neden olmanın yanı sıra fiziksel olarak da sıkıntılara da yol açarak sağlığı da olumsuz yönde etkiliyor. Plastik cerrahi ameliyatları içerisinde hasta memnuniyeti en çok olan ameliyat meme küçültme olarak belirlendi. Birçok kadın için büyük memeler, bir dizi fiziksel ve estetik problemler oluşturur. Bunlar arasında: kronik sırt ağrısı, baş ağrıları, solunum problemleri, postür bozukluğu, boyun ağrısı, deri tahrişi, sutyene bağlı derin ve ağrılı oluşmalar vardır. İri memeler, hastaların yaşam tarzı seçimlerini de etkileyebilir. Fiziksel aktivite, spor ve egzersizi zorlaştırarak hareketli yaşamı azaltabilir, kilo alımına yol açabilir” dedi.

    Meme küçültme ameliyatı sırasında, cerrahın, memeden yeterli miktarda yağ, meme dokusu ve deriyi aldığını ifade eden Dr. Başaran, “Sizin ihtiyaç ve isteğinize göre uygun meme boyut ve şeklini oluşturur. Meme küçültme cerrahisinde, tanımlanan birçok cerrahi teknik vardır. Yapılan çalışmalarda, meme küçültme ameliyatları estetik cerrahlar tarafında yapılan tüm işlemler arasında hasta memnuniyeti açısından sürekli ilk sırada yer almaktadır. Amerika Plastik Cerrahlar Derneği’nin meme küçültme cerrahisi yapılmış hastalar üzerinde, yakın zamanda yaptığı bir ankette katılımcıların %95’inden fazlası gerekli olması durumunda tekrar cerrahiyi tercih edeceklerini bildirmiştir. Bu aydınlatıcı istatistik medikal ve estetik yararları olan meme küçültme cerrahisinin popülaritesinin artmaya devam edeceğine işaret etmektedir” diye konuştu.

    Meme küçültme ameliyatını talep eden hastalarda, ameliyat öncesi kapsamlı bir muayene yapılması gerektiğini kaydeden Dr. Başaran, “Gerekli radyolojik tetkikler yapılmalı, ameliyathane şartlarında, kişiye özgü planlama yapılmalıdır. Genel olarak ağrısız ve iyileşme süresi kısa olan bu ameliyatlardan sonra, sosyal hayata ortalama 10 gün içinde dönmek mümkün olmaktadır” açıklamalarında bulundu.

  • Biyokaçakçılık eko-sistemi bozuyor

    Ordu Vali Yardımcısı Ekrem Yaman, biyokaçakçılık sorununun giderek büyüdüğünü belirterek, “Biyokaçakçılık popülâsyon kaybı, ekosistem dengesinin bozulması ve ekosistem tahribatına sebep oluyor” dedi.

    Ordu Vali Yardımcısı Ekrem Yaman, Türkiye’nin bitki, hayvan, tohum, sebze, meyve, ağaç gibi doğal zenginliklerinin tespit edilmesi, millî servetlerin bilinmesi, takip ve tarassut altına alınması, milli ve milletler arası seviyede çalınması, tahrip ve yok edilmesi, kaçakçılığa konu teşkil etmesi, gayri meşru istifade edilmesi gibi kanunsuz ve haksız tasarruflara mani olunması, müdahale edilmesi ve bu değerlerin hukuk sistemiyle korunması için kayıt altına alınması gerektiğini söyledi.

    “Biyokaçakçılık popülasyonu ve eko-sistemin dengesini bozuyor”

    Türkiye’nin sahip olduğu bitki türlerinin yüzde 34’ünün endemik, yani ülkeye has türler olduğunu ifade eden Yaman, “Korunan alanların genel durumuna bakıldığında, Türkiye genelindeki korunan alan sayısı 3 bin 49 olup, kara üzerindeki korunan alan büyüklüğü 6 milyon 315 bin 233 hektardır. Gıda olarak tüketilen birçok ürüne ev sahipliği yapması sebebiyle Türkiye, genetik kaynaklarını korumak ve onlara sahip çıkmak zorundadır. Sadece bitki genetik kaynaklarının biyokaçakçılığa maruz kalışı değil, hayvan ve mikro organizma gen kaynakları da aynı ölçüde önem verilmeye ve korunmaya ihtiyaç duymaktadır. Biyokaçakçılık birey sayısında azalma, popülâsyon kaybı, ekosistem dengesinin bozulması ve ekosistem tahribatına sebep olmaktadır. Kelebeklerimiz büyük ölçüde koleksiyonerlerin özel müzelerinin, evlerinin ve saraylarının duvarlarını süslerken, akrep ve yılan türlerimiz zehirlerinden ilâç elde etmek, böceklerimiz de aynı şekilde farklı antibiyotik türevleri üretmek için yurt dışına kaçırılmaktadır. Mikroorganizmalar ise büyük ölçüde toprak ve su örnekleri veya sporların taşınmasıyla yurt dışına çıkarılmaktadır. Biyokaçakçılık birey sayısında azalma, popülâsyon kaybı, ekosistem dengesinin bozulması ve ekosistem tahribatına sebep olmaktadır” diye konuştu.

  • Gereğinden fazla su metabolizmayı bozuyor

    22 Mart Dünya Su Günü nedeniyle bir açıklama yapan İstanbul Aydın Üniversitesi Tıp Fakültesi VM MedicalPark Hastanesi’nden Uz. Dr. Ferit Arğun, su ile ilgili önemli açıklamalar yaptı.

    Birleşmiş Milletler 1993’te aldığı bir karar ile 22 Mart “Su Günü” kabul edildi. Su hayatın temel kaynağı, olmazsa olmaz içeceğimiz. Her hastalığa faydası var, vücudun doğal koruyucusu olan su hakkında bilinenin aksine belli bir miktardan fazla su içmenin zararlı olabileceğini ne kadar su tüketmeliyiz, fazla su tüketimi hangi sorunlara neden olur gibi sorulara Dâhiliye Uzmanı Ferit Arğun cevap verdi.

    “Bol bol su içmeyin”

    Ferit Arğun, günde 1,5-2 litre civarında bir su tüketiminin önerildiğini söyledi ancak bazı durumlarda miktarın değişkenlik gösterebileceğine dikkat çekti; “Su tüketimi, hava sıcaklığı, kişi metabolizması, günlük alınan besin miktarı, vücut kitle endeksi, yaşadığı bölgenin iklimi ve yaşam koşullarına göre değişiklik gösterebilir. Ama normal koşullarda, bol bol su için ve bunu 1,5-2 litre ile sınırlandırın deriz. Su tüketimini zorunluluk olarak algılamayın ama sudan da eksik kalmayın, su elinizde olsun, erişimi kolay olsun” dedi.

    “Gereğinden fazla su metabolizmayı bozar”

    “Vücudumuzda osmostat dediğimiz, vücutta olması gereken suyun seviyesini ayarlayan belirli reseptörler vardır. Bu reseptörler beyinde yer alıyor ve susama hissini oluşturuyor. Bu uyarılar olmadan yani susama hissi gelmeden su içtiğimizde vücudun bizi durduran bir mekanizması yok. Yani vücut susuzluğa karşı korunaklı ve su alınması uyarısı yapar ama fazla su tükettiğine dair bir uyarım yapmaz” diyen Arğun, fazla su tüketiminin psikolojik rahatsızlık belirtisi olabileceğine dikkat çekti, “ Alışkanlık halinde, sürekli 5-6 litre gibi su tüketildiğinde metabolizma bozulur, böbreği yorar ve böbreğin konsantrasyon yeteneğini bozabilir, fazla mineral kaybına neden olabilir. Fazla su tüketimi psikolojik rahatsızlık belirtisi olabilir “dedi.

    “Su içmek bilinci beraklaştırır”

    Uzman Doktor Arğun, “Su en başta bilinç durumunuzu etkiler, su içtikçe daha berrak bir bilinçle güne devam edersiniz, yüzünüzdeki kırışmaları engeller, bağırsak sistemini düzenler, metabolizmayı hızlandırır, fazla kilo alımını engeller, böbrek taşı, safra kesesi taşının oluşmasını önler. Uzun süre yetersiz su içen kişilerde, hastalıkları başka hastalıklar takip eder” dedi, “Yeterli su tüketimi, dolaşım sistemi için de önemlidir, dolaşım sistemi, gerekli malzemeyi, gerekli yere, gerekli hızda ulaştırır. Dokular arasındaki hareket kapasitesi, kan içindeki hareket kapasitesi artar, su bu kadar önemlidir. Su böbrek için önemlidir, karaciğerin detoksifikasyonu (Organizmanın, kendisi için zararlı olan toksik maddenlerden temizlenmesi) için önemlidir. Vücut için su yıkama fonksiyonu görür, durgun sudan korkun, su akıcı olmalı” ifadelerini kullandı.

    “Çocuklar ve yaşlılar susamaz”

    “Çocuklar sizden su istemez, çocukları susuz bırakmayın, iştah sorunu olan çocukta su eksikliği olabilir. Yaşlıların cildi yaşlandığı gibi beyni de yaşlanıyor, algı ve bilinci düşüyor, su seviyesini vücudun algılama seviyesi de düşer. Yaşlılar susamazlar muhakkak su içirin onlara. Yaşlılara ve çocuklara günde 2 litre su verin.”

    “Şeker hastaları günde 5 lt su içebilir”

    Şeker hastalarının, sık idrara çıktığını ve kaybı dengelemek için fazla su tükettiğini söyleyen Arğun,”Şeker hastaları, fazla suya ihtiyaç duyan hasta olarak değerlendirsin kendini. Örneğin acile gelen şekeri yüksek hastalara hemen su verilir. Şeker hastaları çok su içtiğini sanır oysa kan şekeri yüksek olduğundan idrara çıkar, idrara çıktığı için de su içer. Çok su içtiği için çok idrara çıktığını düşünmesin, tersi durum söz konusu. Şeker hastaları su tüketimini 2 litreden 5 litreye çıkarabilir, bunu anormal olarak algılamalı” dedi.

    “Çok su içen kadınlar enfeksiyon iyileşti yanılgısına düşüyor”

    Özellikle kadınlarda idrar yolu enfeksiyonunun çok görüldüğünü belirten Arğun, “Kadınlar fazla su içerler ve idrar yolundaki yanma hissi azaldığı için enfeksiyonun tedavi olduğunu sanır oysa fazla su içtiğiniz için idrarı seyreltirsiniz bu yüzden de yanmanız azalır” ifadelerini kullandı.

    “Ayran su yerine geçer, çay ve kahve susatır”

    Çay ve kahvenin su yerine geçtiği yönündeki yanılgıya da dikkat çekti Arğun, “Çay ve kahve tüketimi fazla olanlar sık idrara çıkar ve su kaybeder. Çay, kahve, sigara, alkol gibi idrara çıkma aralığını sıklaştıran tüketimlerde su ile vücut desteklenmelidir. Çok çay kahve içenler çok da su içmeliler. Çay, kahve, enerji içecekleri su yerine geçmez aksine fazla su tüketimine yönlendirir. Ayran hem protein ile besler hem de su ihtiyacını karşılar. Ayran protein ve su bileşimidir, aldığınız suyu, vücut atmaz. Çay ile aldığınız suyun fazlasını ise idrar ile atarsınız.”

    “Sebiller bakteri yuvası, plastik damacanaya dikkat”

    Günlük hayatta kullandığımız pet şişeler, su sebilleri ve damacanalara da dikkat çeken Arğun, “Su sebillerinde bakteri çok kolay ürer, kullanılmamasını kesinlikle öneririm. Özellikle çocuklar için kullanılan suyun cam şişede olmasına özen gösterilmeli. Cam suya ulaşım maliyetlidir ama kesinlikle daha sağlıklıdır. Musluk suyu kullanılabilir, meyve-sebze yıkanabilir ama içilemez”dedi.

    “Arıtma suyunu içebilirsiniz, pet şişelerden uzak durun”

    “Güvendiğiniz bir markanın arıtma cihazını, gerekli bakımlar yapılmak koşuluyla kullanabilirsiniz. Çocuklar, hamileler ve yaşlılar için cam şişede korunan su daha sağlıklıdır. Pet şişelerdeki sular, uzun süre rafta kalmış olabilir, güneşe maruz kalmış olabilir çok mecbur kalmadıkça tüketmenizi önermem” dedi.

    “Su ile hazırlanan detoks içecekleri günlük tüketin”

    “Suya limon atarak, C vitamini tüketimini artırmış olursunuz ama suyun kalitesinde değişim sağlamaz, bakteri öldürmez, olağanüstülük beklemeyin. Limon, meyve-sebze, baharat koyarsanız günlük tüketmelisiniz, suyun kalitesini artırmaz aksine beklemesi halinde bakteri ürer”dedi.

  • Elektrik direği caminin siluetini bozuyor

    Adıyaman’ın Tut ilçesi Salah mahallesinde bulunan caminin 3 metre ilerisinde bulunan ve caminin siluetini bozan elektrik direğinin vatandaşlar kaldırılmasını istiyor.

    Tut ilçesine yapılan Yeni Salah Caminin yanında bulunan elektrik direği görüntü kirliliğine neden oluyor. Mahalle sakinleri Akedaş elektrik dağıtım şirketinin bu direği kaldırmasını istiyor. Cami ve minarenin siluetini bozan elektrik trafosu ve direğinin biran önce kaldırılarak yerinin değiştirilmesini isteyen mahalle sakinleri, duruma tepki gösterdi.

  • Mevsim değişiklikleri psikolojiyi bozuyor

    Yaz sonrasında güneş ışınlarının azalmasının serotonin hormonunun azalmasına ve depresyona sebep olduğuna dikkat çekildi.

    Klinik Psikolog Filiz Yakmaz Basılgan, mevsim değişikliği ve sonbaharın başlamasının birçok kişi için heyecan verici olduğunu, ancak bazıları içinse endişe, üzüntü ve bunalıma zemin hazırladığını söyledi. Değişimlerin insan psikolojisinde her zaman dalgalanmalara sebebiyet verdiğini belirten Basılgan, “Sonbahar değişim demektir. Değişimler insan psikolojisinde her zaman dalgalanmalar yapar. Işık değişir. Sıcaklık değişir. Yapraklar ve çiçekler ve mevsim değişir. Okul başlar. İş daha yoğun olabilir. İnsanlar daha az dışarıda zaman geçirir. Çoğunlukla giysilerimize yeni katlar ekleyip daha sıkı giyinmeye başlarız. Hastalık başladığında kişi ilgi ve enerjisini kaybeder. Suçluluk duygusu, konsantrasyon zorluğu ve iştah kaybı yaşar. Ruh hali çöker, her şeyden üzülür; hatta yaşama arzusu kaybolabilir. Sıkça ağlamalar, hiçbir şeyden zevk almamaya başlama gözlenebilir. İşlerinde devamsızlık başlar, uyku bozulur, cinsel istek azalır ve kendini yorgun hisseder” diye konuştu.

    Mevsim depresyonu olarak da bilinen depresyonun, aslında duygudurum bozukluğunun bir çeşidi olduğunu belirten Basılgan. “Eğer huzurlu ve rahat haliniz, gün ışığının azalıp kaybolmasıyla birlikte sizden uzaklaşıyorsa, sizde bu geçiş mevsimlerinde duygularınızın iyilik halinden bir çöküş yaşıyorsanız bu sıkıntıyı yaşayan birçok kişiden birisiniz demektir” dedi.

    Kendinize iyi davranın

    Kişilere, kendilerine nasıl bakmaları gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunan Basılgan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bunlar elbette bir çare değildir, gerçekten zor zaman geçiriyorsanız yüz yüze destek almanız daha yerinde bir karar olacaktır. Ancak depresyon ve mevsim geçişlerindeki zorluklarla başa çıkmanıza yardımcı olmak için somut birkaç tavsiye sizi iyi hissettirebilir. Bunlar: bu geçişle tutarlı kalan bir şeyi deneyin ve dikkat edin. Kendinize iyi gelecek pozitif cümleler söyleyin. Şefkatli davranın. Bu size iyi gelecektir. Temel ihtiyaçlarınızı karşıladığınızdan emin olun, uyku beslenme gibi. Kendinize, bugün iyi hissettirebilecek şeyleri sorun. Kendinize iyi davranın. Konuşun. Mevsimlik değişimin üzerinizde olan etkisi hakkında konuşmak için kendinize izin verin, başkalarının hissettiğinizi anlamasını ve onaylamasını sağlayacaksınız Egzersiz yapınız, Beyin kimyasını etkileyin. Evinize renk katın. Nefes alın ve perspektif elde etmek için elinizden gelenin en iyisini yapın.”