Etiket: böbrek

  • DÜ 1 yaş altı böbrek taşı ameliyatında Türkiye’de birinci sırada

    Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi Hastaneleri, 1 yaş altı böbrek taşı ameliyatlarında Türkiye’de birinci sırada yer aldı.

    DÜ Tıp Fakültesi Hastaneleri Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mansur Dağgülü, 1 yaş altı bebeklerde böbrek taşı ameliyatlarında ultramini perkütan yöntemini Türkiye de en fazla uygulayan merkezin DÜ üroloji kliniği olduğunu söyledi. Böbrek taşının, çocuk ve bebek dahil her yaş grubunda görülebileceğine değinen Doç. Dr. Dağgülü, “Çocuklarda böbrek taşının erken teşhisi önemlidir. Taşlar tıkama yapıyorsa beraberinde enfeksiyon oluşturabilir sonuçta devamlı enfeksiyon ve tıkanıklığa maruz kalan böbrekler de kaybedilme riski ortaya çıkabilir. Bu nedenle özellikle idrar yolunda tıkanıklığa yol açan taşlara biran önce cerrahi yöntemle müdahale etmek gerekir. Bebeklerde ise huzursuzluk, uykusuzluk, ağlama nöbetleri, benzinde renk değişikliği gibi şikayetler böbrek taşı belirtileri olabilir. Bizim özellikli ameliyatlarımız var özellikle bir yaşın altındaki hastalara müdahale ediyoruz, kliniğimizde ultra mini-perkütan adı verilen ve sırtta 0.5 santimetrelik kesi ile böbreğe girilerek gerçekten birçok yerde yapılmayan bu ameliyatı üroloji kliniğimiz de çok başarılı ve güvenilir bir şekilde her hangi bir kanama olmadan yapıyoruz. 1 yaş altında olup böbrek taşı tespit edilen 50’den fazla hastamızın ameliyatlarını yaptık, kayıtlı verilere göre bu rakam Türkiye ortalamasının çok çok üstündedir” dedi.

  • Mardin’de ilk defa kapalı böbrek ameliyatı yapıldı

    Mardin Devlet Hastanesinde ilk defa kapalı yöntemle enfeksiyon, taş, tıkanma, doğuştan gelişememe ve böbrek damar darlıklarına bağlı yüksek tansiyon gibi nedenlerle böbrek fonksiyonu kaybedilmiş hastalar ameliyatları yapıldı.

    Sağlık İl Müdürü Dr. Saffet Yavuz, kapalı yöntemle yapılan ameliyatlarda enfeksiyon riski, iyileşme süresi ve yatış gün sayısının daha az olduğunu belirtti. Yavuz, “Bu teknik ile hastanemizde ilk ameliyat ettiğimiz hastalarımız, 40 yaşında, gelişimi yetersiz ve dirençli ağrılara neden olan bir sağ böbreği olan bayan hasta ile 26 yaşında, doğumsal olarak böbrek çıkış darlığı olan ve maalesef geç karşılaştığımız için böbreği çoktan iflas etmiş olan erkek hastamızdır. Her iki hastada da laparoskopik nefrektomi tekniği ile ameliyatlarını başarı ile gerçekleştirip hastalarımızı sağlıklı bir şekilde taburcu etmiş bulunmaktayız. Bu günden itibaren de hastanemizde bu teknik ile ameliyatlar yapmaya devam edeceğimizi gururla bildirmek isteriz. Bu ameliyatın başarılı bir şekilde gerçekleşmesini sağlayan ve bu alanda yurt dışında laparoskopi ve robotik cerrahi eğitim programlarında bulunmuş olan Üroloji Uzmanı Op. Dr. Çağlar Yıldırım’a ve Mardin Devlet Hastanesi Yönetimi ile emeği geçen tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum” dedi.

    Ameliyatları başarıyla gerçekleştiren Op. Dr. Yıldırım, taş cerrahisi, doğumsal anomaliler, tümör cerrahisi gibi durumlarda da uygun görülen hastalarda kapalı ameliyatlar yapılabildiğini dile getirtirdi. Yıldırım, “Bu ameliyat, böbreğin vücuttan çıkarılmasının gerektiği bu durumlarda minimal invaziv yani az travmaya yol açan bir cerrahi girişimdir. Böbreğin vücuttaki konumundan dolayı, alışılagelmiş şekilde uygulanan açık böbrek cerrahisinde, ameliyatı yapabilmek için kimi zaman 30 santime kadar varabilen cilt kesikleri yapmak gerekmekteyken şu an için ise karın duvarının karbondioksit gazı ile şişirilmesi ve 1’er santimlik cilt kesiklerinden bu boşluğa enstrümanların yerleştirilmesi ve özel optik sistemler sayesinde yapılan bu ameliyatın sonunda yalnızca böbreğin çıkabileceği kadar ortalama 5 santimlik bir ameliyat izi ile sonuca ulaşmak mümkündür” diye konuştu.

  • 9 yıldır beklediği böbrek eşinden geldi

    Isparta’da yaklaşık 9 yıldan bu yana organ nakli bekleyen ve son 3 yıldır diyalize giren hasta, son aşamaya geldiği hastalığında karısının böbreğiyle yeniden sağlıklı bir hayata başladı.

    Türkiye’de organ bağışının yetersiz olması dolayısıyla, kadavradan nakil bekleyen ve 9 yıldır uygun böbrek bulunamayan 32 yaşındaki Ramazan Çakır, Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinde eşinin gönüllü olarak verdiği böbrekle tekrar sağlığına kavuştu. Çakır’ın her şeyini paylaştığı eşi, bu kez bir böbreğini vererek, hayat arkadaşının yeniden sağlığına kavuşmasını sağladı.

    “Allah herkese böyle bir eş nasip eylesin”

    Yaşadıklarını anlatan Çakır, “2009 yılından bu yana böbrek hastasıyız. Son 2-3 yıldan bu yana diyalize giriyorum. Artık böbrek yetmezliği konusunda son aşamaya gelindiği söylendi. Kadavradan böbrek çıkmasını bekledik ama olmadı. Allah razı olsun eşim bir böbreğini vermek istedi. Çok memnunum. Allah herkese böyle bir eş nasip eylesin” dedi.

    SDÜ Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinde gerekli tüm işlemlerinin titizlikle yürütüldüğüne değinen Çakır, başta doktorlar ve organ nakil ekibi olmak üzere sağlığına kavuşmasında emeği geçen herkese teşekkür etti.

    Organ bağışının önemine dikkat çeken Çakır, “Canlı vericiden değil, kadavradan organ bağışı yapılmalı. Herkesin organ bağışında bulunmalarını isterim. Şu anda ben hastaneden çıktığımda direkt olarak organlarımı bağışlayacağım” dedi.

    “Hiç düşünmeden bir böbreğimi eşime verdim”

    Eşinin mide bulantısı ve baş dönmesi gibi şikayetlerle rahatsızlığının başladığını ve sonrasında gelinen aşamayı anlatan Fatma Çakır ise, “Eşimin rahatsızlığında bir müddet ilaçla tedavi uygulandı, daha sonra diyalize girmeye başladı. Hastaneye geldiğimde son aşamaya gelindiği ve organ nakli yapılması gerektiği söylendi. Ancak, kadavradan bulunması zor dediler. Aileden birinin verici olabileceği söylendi. Ben de hiç düşünmeden bir böbreğimi veririm dedim. Gerekli işlemler yapıldı, organ nakli yapıldı. Allah’a şükür ben şu an çok iyiyim. İnşallah eşim de iyileşince çok memnun olacağım, çok iyi olacak” diye konuştu.

    Organ nakli konusunda insanları duyarlı olmaya davet eden Çakır, “Mümkünse, insanlar organ nakli konusunda hiç düşünmesinler, imkanları olduğu sürece bağış yapsınlar. İnsanlar ölürken, hatalarını ve günahlarını gömsünler, organlarını bağış yapsınlar” şeklinde konuştu.

    “Ramazan, artık diyalize girmiyor, biz de mutluyuz hasta da mutlu”

    Hastanın böbrek rahatsızlığının başladığı süreçten itibaren hastane tarafından takip altında olduğunu belirterek, yapılan nakil sonrasında sağlığına kavuştuğunu dile getiren SDÜ Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Böbrek Nakli Sorumlu Hekimi Doç. Dr. Mehmet Zafer Sabuncuoğlu, “Ramazan, 32 yaşında ve böbrek rahatsızlığıyla ilgili 9 yıldır takibimizde olan bir hasta. Son 3 yıldır da diyalize giriyordu. Yaklaşık 3-3,5 yıldır kadavradan bağış beklemesine rağmen, organ çıkmaması üzerine daha fazla diyalize girmemesi için ailesiyle görüşmelere başladık. Eşi böbreğini vermek istedi. Değerlendirilmesi sonrasında organları ve böbreğinin uygun olduğunu tespit ettikten sonra yaklaşık 1 saat süren bir ameliyatla eşinden böbreğini alarak Ramazan’a taktık. Hastayı taburcu ettik, hastanın genel durumu gayet iyi, diyalize girmiyor ve normal hayatını devam ettirmeye başladı. Biz de mutluyuz, hasta da mutlu” ifadelerini kullandı.

    “Organ ihtiyacımız olduğu zaman akrabalarından temin etmek zorunda kalıyoruz”

    Kadavradan organ bağışı ve nakli konusunda Türkiye’de istenilen düzeye ulaşılamadığına değinen Doç. Dr. Mehmet Zafer Sabuncuoğlu, “Bizim problemimiz şu aslında; tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de organ yetmezliği zamanla artmaya başladı. Bizim cerrahlar ve doktorlar olarak, en çok istediğimiz şey; hastalarımıza vefat sonrası yapılan bağışlarla organ bulabilmek. Ülkemizde, batı ülkelerindeki kadar organ bağışı fazla olmadığı için Ramazan’daki gibi hastalarımıza organ ihtiyacımız olduğu zaman akrabalarından temin etmek zorunda kalıyoruz. Bizim gibi doğu ülkelerinde, aile bağları çok kuvvetli olduğu için ülkemizde maalesef yüzde 90’dan fazla canlı vericili organ nakilleri yapılmakta. Her ne kadar hastalarımız artık diyalize bağımlı olmaktan kurtulsalar da organ bağışının artmasıyla beraber, daha fazla vefat sonrası gelen bağışlarla gelen organları kullanmak bizim için daha uygun görülmekte” ifadelerine yer verdi.

  • Böbrek nakli ile sağlığına kavuştu

    Çanakkale’de, 10 yıldır böbrek yetmezliği mücadelesi veren 40 yaşındaki Barış Çalışkan, kendisine nakledilen böbrek ile tekrar sağlığına kavuştu.

    Merkez’e bağlı Kumkale köyünde yaşayan Barış Çalışkan’ın, 2000 yılındaki doğumu sırasında hipertansiyon oluştu. Hipertansiyona bağlı olarak 2008 yılına kadar tedavi gören Barış Çalışkan’ın böbrekleri zarar gördü. Böbreklerde oluşan rahatsız nedeniyle 7 yıl boyunca ilaç tedavisi uygulanan Barış Çalışkan’a 2015 yılında böbrek yetmezliği tanısı koyuldu. 3 yıl boyunca diyalize giren Barış Çalışkan, böbrek nakli için Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi (ÇOMÜ) Organ Nakil Merkezi’ne başvurdu.

    Çan ilçesinde, 30 Mart günü geçirdiği beyin kanaması sonucu tedavi gördüğü hastanede 3 Nisan’da beyin ölümü gerçekleşen Zefure Saat’in ailesi organlarını bağışlama kararı aldı. ÇOMÜ Organ Nakil Merkezi tarafından operasyonla alınan böbrek 3 saat süren operasyonun ardından Barış Çalışkan’ın sağ böbreğine nakledildi. Çalışkan, sağlığına kavuştu.

    ÇOMÜ Organ Nakil Merkezi Müdürü Doç. Dr. Cabir Alan, Barış Çalışkan’da, 2000 yılında doğum sırasında hipertansiyon ortaya çıktığını söyledi. Tansiyon’un kontrol altına alınamadığı zaman organ hasarlarına yol açabilen ciddi bir hastalık olduğunu belirten ÇOMÜ Organ Nakil Merkezi Müdürü Doç. Dr. Cabir Alan, “Barış hanımda doğumdan sonra 8 yıllık bir sürecin ardından böbreklerde hasar olduğu saptanmış ve tedavi altına alınmış. Belli bir yere kadar devam eden tedavinin ardından Barış hanım’a 2015 yılında böbrek yetmezliği tanısı kondu. 2017 yılı Kasım ayında böbrekleri tamamen iflas etti. Diyalize bağlama kararı verildi. Bu süreçte organ nakil merkezimize kaydını yaptırdı. Kayıt yaptırdıktan sonra kendisine bir böbrek çıktı. Ancak il dışında olduğu için böbrek nakli yapılamadı. Son olarak da geçtiğimiz hafta 3 Nisan günü Çanakkale’de ikamet eden bir vatandaşımızın beyin ölümü gerçekleşti. Yakınları organlarını bağışladı. Bakanlığın verdiği listede Barış hanım 1’inci sıradaydı. Doku ve uyum testlerinin ardından böbrek nakli gerçekleştirildi. 3 saat süren ameliyat sırasında ve sonrasında herhangi bir problem yaşanmadı” dedi.

    Organ bağışı gerçekleştiren aile’ye teşekkür eden Barış Çalışkan ise, “Umudum kalmamıştı. En son geçen hafta hastaneye gelmiştim. ’Bir daha gelmeyeceğim’ demiştim. Bir gün sonra organ nakil biriminden gelen telefonla hem çok şaşırdım, hem de çok sevindim. Bugünüme şükürler olsun. Sağlığıma kavuştum. Çok rahatım. Allah kimseye böyle bir şey yaşatmasın” diye konuştu.

  • Op. Dr. Üstün’den Böbrek Taşı Uyarısı Yaptı

    NCR İnternational Hospital Üroloji Uzmanı Op. Dr. Abdulkerim Üstün, böbrek taşı hastalığına yol açan nedenler ve tedavisini anlattı.

    NCR İnternational Hospital Üroloji Uzmanı Op. Dr. Abdulkerim Üstün, böbrek taşı hastalığının son zamanlarda ülkelerinde sık rastlanan bir hastalık olduğunu kaydetti. Hastalığın nedenleri ve tedavisi hakkında da bilgi veren Üstün, “Yeterli sıvı tüketilmezse idrar içerisinde taş oluşumuna neden olan kimyasalların konsantrasyonu artar ve taş oluşum riski artar. Bundan dolayı sıcak iklimde yaşayan insanlarda taş oluşum riski daha fazladır. Bununla beraber ailesinde daha önce böbrek taşı olan insanlarda böbrek taşı oluşma riski daha fazladır. Yine böbrek taşı oluşmuş insanlarda önündeki 5 yıl içerisinde tekrar taş oluşma ihtimali tedavi olmazsa çok yüksek ihtimaldir” dedi. Op. Dr. Üstün, “Erkeklerde ve beyaz ırkda daha çok görülür. Böbrek taşı hastalığı özellikle 30-50 yaş arası ortaya çıkar. Buna bide yüksek protein ve düşük lif içeren gıdaları tüketmek taş oluşturma riski artırdığını da ekleyerek, fazla tuz tüketimi, hareketsiz kalmakla artırabiliriz” şeklinde konuştu.

    Op. Dr. Üstün, hastalığın belirtileri hakkında, “İlk başta hastalarda hiçbir belirti vermeyebilir. Ama bununla beraber ağrı, idrardan kan gelmesi, bulantı ve kusma gibi belirtiler meydana gelirse Böbrek Taşı Hastalığı’na yakalandığı anlamına geliyor diyebiliriz” diye konuştu.

    Böbrek Taşı Hastalığı’na yakalan hastalar ilişkin ise NCR İnternational Hospital Üroloji Uzmanı Op. Dr. Abdulkerim Üstün, tedavi olmaları konusunda önerilerde bulunarak, “Küçük boyutlu olan taşlar (4 mm kadar olanlar), böbrekte hasara ve hastada şikayete neden olmuyorsa 4 haftaya kadar kendiliğinden düşmesi beklenebilir. Bu sebeple idrar yolunda taşı olan hastalarda taşın boyutunun ve lokalizasyonunun tespit edilmesi öncelikli amaç olmalıdır. Kendiliğinden düşebilecek boyutta olduğunu karar verilen taşlarda ağrıyı geçirip bol sıvı alınması, bol hareket yapılması hastaya önerilmektedir. Eğer hastanın tansiyon değerleri normal ise alt uç taşlarında taşın düşmesi kolaylaştırıcı ilaçlar verilebilmektedir. Ayrıca Böbrek taşı tedavisinde yaygın olarak kullanılan 3 yöntem vardır. Bunlardan birisi ESWL yani şok dalgaları ile taş kırma yöntemidir. Bu yöntemde vücut dışından gönderilen şok dalgaları ile idrar kanalındaki ve böbrekteki taşların kırılmasını sağlayan bir yöntemdir. Böbreğin orta ve üst kısmında yerleşen 2 cm’e kadar olan taşlarda etkilidir. Tedavinin bir veya birkaç seansta yapılması gerekebilmektedir. Hastaların ayaktan gelip tedavilerini yaptırıp günlük işlerine devam edebildikleri bir yöntemdir. Büyük boyutlu taşlarda taşın kırılıp tamamen temizlenmesi için 3-4 seans yetmeyeceği için kullanımı tercih edilmemektedir. Böbrekte her taş kırma seansında belli bir miktar böbrek hücresi (nefron) kaybı olur. Bu sebeple taş kırma seansları 4 ile sınırlı tutulmalıdır. İkinci yöntem ise Endoskopik üreter taşı tedavisidir. Bu tedavi ise Böbrek ve İdrar kanalındaki taşlarda ESWL yönteminin uygulanamadığı veya başarılı olmadığı durumlarda idrar yolundan endoskopik aletlerle girerek taşların lazer teknolojisi ile yok edildiği veya küçük parçalar haline getirilip dışarı alındığı bir yöntemdir. Acil durumlarda yani taşın idrar yolunu tam olarak kapattığı ve ilaçlarla ağrısı geçirilemeyen hastalarda en çok kullanılan yöntemdir. Spinal anestezi altında yapılan operasyonda hiçbir kesi olmadığı için hastalar günlük işlerini rahatlıkla yapabilmektedir. Taş tamamen ortadan kaldırıldığı için hastaların ağrısı da olmamaktadır. En son ve üçüncü tedavi ise Perkütan Nefrolitotomi’dir. ESWL yöntemi ile kırılamayan ve boyut olarak büyük taşlarda böbreğe dıştan endoskopik aletlerle küçük bir delik açıp taşların parçalanarak dışarı alındığı bir yöntemdir. Bu yöntem çok büyük boyutlu taşlarda kullanılan genel veya spinal anestezi altında uygulanan bir operasyondur. Hastaların 1-3 gün arasında hastanede kalmaları gerekmektedir. Hastalar taburcu olduktan sonra çok rahatlıkla günlük işlerini yapabilmektedirler. Vücudun sırt tarafında böbrek lokalizasyonunda yaklaşık işaret parmağı kalınlığı kadar bir delikten bu operasyon yapılmaktadır. Kesinin çok küçük olması ameliyat sonarsı ağrının çok az olmasına ve iyileşmenin çok daha hızlı olmasına yardım etmektedir” diye konuştu.