Etiket: böbrek

  • Türkiye’de Yılda 7 Bin Böbrek Nakline İhtiyaç Var

    Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Alper Demirbaş, Türkiye’de yılda ihtiyaç duyulan 7 bin böbrek naklinden 3 binini gerçekleştirebildiklerini vurgulayarak, en fazla kronik böbrek yetmezliğinin su ve hekime geç başvurma gibi nedenlerle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde olduğunu söyledi.

    Yılda ortalama 600 organ nakliyle dünyada 3 kez birinci olan Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Alper Demirbaş, ülkemizde organ bağışlarının azlığına dikkat çekerek organ bağışı konusunda çağrıda bulundu.

    Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Organ Nakli Merkezi’nde 2008 yılının Aralık ayı itibariyle organ nakli yapmaya başladıklarını hatırlatan Prof. Dr. Alper Demirbaş, “Bu tarihten itibaren 3 bin 435 böbrek, 250 karaciğer ve 40 adet pankreas nakli gerçekleştirdik. Temel olarak üzerinde uğraştığımız organ nakli, böbrek. Çünkü Türkiye’de en çok böbrek nakline ihtiyaç var. Türkiye’de yılda 7 bin kişiye böbrek nakli yapılması gerekiyor ama şuanda toplam 3 bin böbrek nakli yapılabiliyor. Bu rakamı arttırmak için de elimizden geleni yapıyoruz” ifadelerini kullandı.

    BÖBREK NAKLİ OLAN HASTA 70 KİŞİ YERİNE 8 KİŞİNİN PAYINI ALACAK

    Yapılan bilimsel araştırmalarda Türkiye’de 70 bin diyaliz hastası olduğunun tespit edildiğini belirten Prof. Dr. Demirbaş, Türkiye’de kronik böbrek hastası sayısının ise 2 milyon civarında olduğunu belirtti. Demirbaş, “Bir kronik böbrek hastası, diyaliz tedavisi aldığında devletin sağlık bütçesinden 70 kişinin aldığı kadar bir payla tedavi edilebiliyor. Ancak kendisine böbrek nakli yapılırsa, aynı hasta ilk yıldan sonra sadece 8 kişinin sağlık bütçesinden aldığı payla tedavi edilebiliyor. Bu durum hem hastalarla ilgili hayati bir sorun hem de Türkiye’yi ekonomik olarak etkileyen bir durum. Bu nedenle Türkiye’de böbrek nakli çok önemli” şeklinde konuştu.

    “BÖBREK NAKLİ HAYAT KURTARIYOR”

    Kadavradan gerçekleştirilen böbrek nakli sayısının canlı vericili böbrek nakline göre daha az olduğunu işaret eden Prof. Dr. Demirbaş, “Türkiye’de beyin ölümü gerçekleşmiş insanlardan yapılan organ bağışları az. Bu, bizim için ciddi bir sorun. Ama yine de canlı vericili böbrek nakli yaparak bu hastaları diyalizden kurtarabiliyoruz. Diyalize giren hastalarda beklenen yaşam süresi, böbrek nakli olanlarda beklenen yaşam süresinin 5’te 1’idir. Diyalize başlayan her 100 hastanın 5 yıl sonra yüzde 59’unu, 10 yıl sonra da önemli bir kısmını kaybediyoruz. Böbrek nakli yapılan hastaların 10 yıl sonra yüzde 75 ile 80 arasındaki oranı hayatta kalıyor. Böbrek nakli aslında hastaları diyalizden kurtaran değil, hayat kurtaran bir yöntemdir” dedi.

    “EN FAZLA BÖBREK HASTASI GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ’NDE”

    Böbrek hastalığının Türkiye’deki dağılımı konusunda da bilgi veren Prof. Dr. Demirbaş, Türk Nefroloji Derneği tarafından yapılan bilimsel çalışmada en fazla böbrek hastalığının Güneydoğu Anadolu ve Marmara Bölgesi’nde görüldüğünü belirtti.

    Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin ilk sırada olmasının nedeninin ise kişilerin su kullanımı ya da kronik böbrek yetmezliği gelişmeden hekime başvurmaması gibi nedenler olduğunu kaydeden Prof. Dr. Demirbaş, “Türkiye’de böbrek hastalığı görülme sıklığı Batı ülkelerine göre bir miktar daha fazladır. Bunun nedeniyse; diyabet, hipertansiyon vb. hastalığı olanların çok daha erken doktor takibine girip, böbrek yetmezliği gelişmesinin en azından geciktirilmesidir” diye konuştu.

    “DİYALİZE BAŞLAYAN HASTALARIN YÜZDE 18’İ BİR YILDA HAYATINI KAYBEDİYOR”

    Böbrek nakli yaptıkları hastanın bir yıl sonunda hayatta kalma oranının yüzde 98,50 olduğunun altını çizen Prof. Dr. Demirbaş, “Bugün diyalize başlayan hastaların Türkiye’de yüzde 18’i bir yıl sonunda hayatını kaybediyor. Yani aslında kronik böbrek hastalığı bir anlamda bazı kanser türleriyle sağ kalım açısından neredeyse eşit. Fakat kronik böbrek hastalığının bir farkı var. Kronik böbrek hastalığı böbrek nakliyle tamamen tedavi edilebiliyor. Kanser ise daha değişik tedavilerle tam olarak tedavi edilemeyebiliyor. Bu yüzden biz baştan beri organ nakline çok önem verdik. Türkiye’nin hemen hemen her il ve ilçesinden, hatta 47 farklı ülkeden hastalara böbrek nakli ameliyatı gerçekleştirdik” dedi.

    “ORGAN NAKLİNDE DEVLET DESTEĞİ ÖNEMLİ”

    Son yıllarda Sağlık Bakanlığının organ nakline bakış açısının çok değiştiğini söyleyen Prof. Dr. Demirbaş, “Organ nakli, bir devlet politikası olarak kabul edildi. Bu da ciddi oranda organ nakli sayısının artmasının önünü açtı. Organ nakli, devlet tarafından desteklenmesi gereken bir durumdur. Çünkü organ nakli bekleyen hastaların çoğunun, yüzde 95’inin sosyal güvencesi, ekonomik düzeyleri orta veya ortanın altındaki seviyededir.Bu yüzden devletin mutlaka desteklemesi gerekiyor. Resmi verilere göre biz, son 7 yıldır ABD ve Avrupa Birliği’ndeki yaklaşık 700 organ nakli merkezi arasında en çok böbrek nakli yapan merkeziz” ifadelerini kullandı.

    “AKRABA EVLİLİĞİ DE BÖBREK HASTALIĞI SEBEBİ”

    Böbrek hastalıklarının bir kısmının genetik geçişli olduğunu belirten Prof. Dr. Demirbaş, akraba evliliğinin de böbrek hastalığına etki ettiğini ifade ederek, “Bazı tip böbrek hastalıkları vardır, akraba evliliği olmasa da böbrek yetmezliği gelişebilir. Böbrek nakli yaptığımız en küçük yaştaki hastamız 6.5 kiloydu ve 8 aylıktı. 78 yaşındaki hastalara da böbrek nakli yaptık. Böbrek hastalığının bir kısmı genetik geçişlidir ama daha önemli sebebi diyabet ve yüksek tansiyondur” dedi.

    “53 YAŞINDAYIM, 5 BİNE YAKIN NAKİL YAPTIM”

    Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Organ Nakli Merkezi olarak 2014 yılında Türkiye’de gerçekleştirilen böbrek nakillerinin 5’te 1’ini yaparak önemli bir başarıya imza attıklarını söyleyen Prof. Dr. Demirbaş, şöyle devam etti:

    “53 yaşındayım ve 5 bine yakın organ nakli yapmış bir cerrahım. Türkiye’deki ilk doku uyumsuz böbrek naklini, ilk kan grubu uyumsuz böbrek naklini ve daha birçok ilki gerçekleştirdik. Gerçekleştirmeye de devam edeceğiz.”

  • Böbrek Rahatsızlığında Ürküten Tablo

    Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Turgay Arınsoy, kronik böbrek hastalığının Türkiye’de diğer dünya ülkelerine göre daha çok görüldüğünü, 100 kişiden 15’inde kronik böbrek rahatsızlığı evresine rastlanıldığını söyledi.

    Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Siren Sezer, aktarlardan alınan bitkiler ve tropikal meyvelerin böbreklere yan etkileri konusunda uyarılarda bulundu. Nefroloji, hipertansiyon, diyaliz ve transplantasyon alanında düzenlenen geniş kapsamlı ve katılımlı kongre “Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi”nin 32’ncisi Antalya’nın Belek bölgesinde bir otelde başladı. Türk Nefroloji Derneği tarafından düzenlenen “32. Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi’nde nefroloji, hipertansiyon, diyaliz ve transplantasyon ile ilgili güncel konular konularında uzman olan hekimlerce değerlendiriliyor.

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi ve Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Turgay Arınsoy, İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Aydın Türkmen, Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Siren Sezer, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr.Üyesi Prof. Dr. Soner Duman, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bülent Altun, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bülent Tokgöz, Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. H. Zeki Tonbul’un katıldığı toplantıda konuşan hekimler kronik böbrek rahatsızlığını ele aldı.

    TÜRKİYE’DE KRONİK BÖBREK HASTALIĞI ARTIYOR

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi ve Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Turgay Arınsoy, kronik böbrek hastalığının Türkiye’de diğer dünya ülkelerine göre daha çok görüldüğünü belirtti. 100 kişiden 15’inde kronik böbrek rahatsızlığının her evresine rastlanıldığını belirten Arınsoy, “Kronik böbrek rahatsızlığı Türkiye’de diğer ülkelerden daha sık görülüyor. Kronik böbrek hastalığının görülme sıklığı her evreyi göz önüne aldığımızda 100 kişinin 15’inde kronik böbrek hastalığının değişik evreleri görülüyor. Son evre yani diyaliz evresine gelindiğinde milyon başına 918 kişiye denk geliyor. Diyabet hastaları risk altında. 2002 yılında diyabet sıklığı yüzde 7.6 iken 2009 yılında yüzde 12,9’a çıktı. Erişkin her 15 kişiden biri şeker hastası. Şeker hastalığı kronik böbrek hastalığında büyük risk faktörü. Şeker hastası, yaşlı olanlar, yüksek tansiyonu olanlar, kalp damar rahatsızlığı olanlar ve obez olanlar yüksek risk altında” dedi.

    GELİR SEVİYESİ BİN TL ALTINDA OLANLARDA ÖLÜM RİSKİ YÜKSEK

    Kronik böbrek hastalığı bulunan ve diyaliz hastalarında ölüm riskinin yüksek olduğunu belirten ve gelir seviyesi düşük olanlarda ölüm riskine de değinen Arınsoy, “Kronik böbrek rahatsızlığı ölüm riski oldukça yüksektir. Hemodiyaliz hastalarında yılda yüzde 10-15’lik bir ölüm riski var. Kronik böbrek rahatsızlığının erken evrelerinde ölüm riski yüksek. Ölüm riski sosyal ekonomik durumu geliri bin TL’nin altında olanlarda daha yüksek. Kötü beslenme kötü hayat koşulları gibi etkenlerden dolayı. Coğrafi dağılım olarak kırsal kesimlerdekilerde yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Hastalık sık görülüyor ancak farkındalığı düşük. Erken evrede yakalasak ilerlemesini durduabiliriz. Risk grubunda olanlar mutlaka her yıl bir kere kan şekeri ölçtürüp, kan basıncını, idrarda protein kaçağı var mı diye ölçtürmemiz lazım” diye konuştu.

    KAYA, DENİZ VE SOFRA TUZU AYNI ETKİYE SAHİP

    Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Ana Bilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bülent Altun ise tuz kullanımı ve tuzun böbreklere etkisini değerlendirdi. Halk arasında özellikle deniz ve kaya tuzunun sofra tuzundan farkının olmadığını belirten Altun, “Tuz yoğun tüketildiğinde böbrek hastalığına neden oluyor. Önemli olan tuzun içeriğidir. Doğada deniz suyu, kaya tuzu ve masalarımıza gelen sofra tuzu var. Bunların içerikleri birbirine benzer. Birini tercih edip yoğun tüketmek kan basıncını hiç etkilemez demek doğru değil. Halkımız buna dikkat etmelidir. Tuzu hangisi olursa olsun yoğun tüketmek kan basıncını yükseltir. Tuzla şişmanlık arasında bir takım benzerlikler oldu. Son bilimsel yayınlarda ilginç bir bilgi var. Kişinin tükettiği tuzdan aldığı enerjiden bağımsız olarak tuz tüketimi yüksek olanlarda karın yağı artıyor. Şişmanlık daha sık görülüyor. Tuz şişmanlığa neden olan bir takım etkilere sebep oluyor. Çok tuz tüketenler şişmanlıyor. Ekmeği çok tüketiyoruz ve aldığımız tuzun yarısını oradan alıyoruz. Kalan kısım ise tencereye annelerimizin koyduğu tuz. Hazır kahvaltılıklar özellikle zeytin önemli bir tuz kaynağı. Ekmeği mümkün olduğunca az tüketerek tuz ve kalori tüketimini azaltabiliriz. Ev salçaları kullanırken ayrıca yemeğe tuz kullanmayınız. Sıvı alımında yoğun sıvı almak su alınımına eşit. Değişik kaynaklardan alabilirsiniz. Mesela çorba, yoğurt gibi. Yaz aylarında ve kış aylarında tüm sıvı için 2 ya da 2 buçuk litre denilebilir” ifadelerini kullandı.

    AKTAR ÜRÜNLERİNE DİKKAT

    Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi ve Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Siren Sezer de böbrek hastalarının özellikle Akdeniz diyetini önerdi. Aktarlardan alınan bitkisel ürünlere de dikkat çeken Sezer, “En sağlıklı diyeti Akdeniz diyeti olarak kabul ediyoruz. Sebze ve meyve ve tahıllardan zengin bir diyet. Tuz miktarı diğer diyetlere göre düşük. Bu diyet birçok organlar ilgili sağlığı koruyor. Kalp sağlığını korumakta, vücut kilosunu korumakta. Zeytin yağını öneriyoruz. Sebzeler zeytin yağıyla pişirilmelidir. Türkiye’de orta Anadolu çok besleniyor. Sadece karbonhidrat yiyor. Homojen bir ülke değiliz. Proteinden fakir besleniyoruz. Doymadığımız için karbonhidrata yöneliyoruz. Aktarlara gittiğiniz zaman her işe yarayan bir sürü malzeme görüyoruz. Bir bitki aldık, o bitkiyi kökü yaprağı bize zararlı olabilir. Aktarlardan alınan bitki bütün olarak tüketildiğinde kesilmiş biçilmiş olarak besinlerle tüketilince organlara toksin almış oluyoruz. Ben direkt aktar ürünlerini önermiyorum. Böbreklerde alerjik reaksiyonlara neden oluyor. Bazı maddelerde ani böbrek bozulmalarına neden oluyor. Acile gelecek kadar kötü duruma gelenler oluyor. Aktar ürünleri konusunda özellikle dikkatli olmak gerekir. Protein tozları özellikle gençler spor yaparken kullanıyor. Egzersiz yaparken ağırlık kaldırıyor ve protein tozu kullanıyor kas yapmak için. Bu tozlar böbreği yorup protein kaçağı yaptırıyor. Sporun dahi sağlıklısı önemli. Kalp kası kitlesini de artırıyor ve kalbin ritmini de etkiliyor” dedi.

    TROPİKAL MEYVELERİN BÖBREĞE ETKİSİ

    Vücudun alışkın olmadığı besinlerin de böbreğe ciddi etkilerinin olacağından söz eden Sezer, özellikle tropikal meyvelere dikkat çekerek konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Bizim kendi doğal çevremizde yediğimiz besinler bize alerji yapmayan besinlerdir. Yurt dışındaki ülkelerden gelen hangi besin olursa olsun vücudumuz böyle bir besini tükettiğinde tanımadığı için alerji riski yüksek. Buna örnek olarak tropikal bitkileri verebilirim. Daha önce hiç tüketmemiş kişi ciddi alerjiyle karışılabilir. Yurt dışına gitmiş Afrika’ya gitmiş farklı besinler denemiş çaresi yok. Bize böbrek yetmezliği ile gelmiş. Kortizonla tedaviye başlıyoruz hemen. Hiç tatmadığımız bir bitki ne kadar riskliyse hiç gitmediğimiz bir yerin besini de alerjik için etkili olabilir. Avokado ve mango ile karşılaştım bu gibi durumlarda. Ama bu hepsi içi genellemek zor. Çünkü domatese alerjisi olanlarda var. Çilek yiyemeyenler de var. Karaciğer ve böbreğe zarar verebilir” diye konuştu.

  • Annesinin böbreğiyle hayata tutundu

    Kronik böbrek yetmezliği teşhisi konan 10 yaşındaki Sinemis Gamze Yöney, annesinin böbreğiyle hayata tutundu.

     

    İzmir’de yaşayan 10 yaşındaki Sinemis Gamze Yöney’e kronik böbrek yetmezliği teşhisi konduğunu öğrenen anne Gülşah Yöney, böbreğini kızına verdi. Annesi küçük kardeşine hamileyken göz bebeklerindeki büyüme ve sararma meydana geldiği için doktora götürülen 10 yaşındaki Sinemis Gamze Yöney’e kronik böbrek yetmezliği teşhisi kondu. İki yıl diyaliz seanslarına girmek zorunda kalan Sinemis’e annesi küçük kardeşini doğurduktan sonra Memorial Şişli Hastanesi’nde böbreğini verdi.

    Diyaliz sürecinde ve nakil sırasında kendisi gibi böbrek yetmezliği yaşayan çocuklarla tanışan ve onlara çok üzüldüğünü söyleyen ilkokul 5’inci sınıf öğrencisi küçük Sinemis, “Böbrek yetmezliği olan arkadaşlarımın nasıl acılar çektiğine şahit oldum. Doktor amcaların sayesinde sağlığıma kavuştum. Ben de okuyup doktor olacağım, böbrek yetmezliği olan çocuklara organ nakli yaparak benim gibi sağlıklarına kavuşmasını sağlayacağım” şeklinde konuştu.

    ANNESİ KARDEŞİNE HAMİLEYKEN ÖĞRENDİ
    İzmir’de yaşayan Sinemis Gamze Yöney henüz 10 yaşında olmasına rağmen son iki senesini sürekli hastanede geçirmek zorunda kaldı. Küçük kardeşine hamile olan 33 yaşındaki annesi Gülşah Yöney, Sinemis’in göz bebeklerindeki büyüme ve sararmadan şüphelenerek hamilelik kontrollerine giderken onu doktora götürdü. Yapılan tetkiklerde küçük Sinemis’e kronik böbrek yetmezliği teşhisi koyan nefroloji uzmanı doktorlar anneye bir böbreğin hiç çalışmadığını diğerinin ise sadece yüzde 30’unun çalıştığı bilgisini verdi. Doktordan kötü haberi alan anne ne yapacağını şaşırdı. Üzerlerindeki şoku atlatan anne Gülşah ile baba Zübeyir Yönel, Sinemis’in bir an önce sağlığına kavuşması için İzmir’de birçok hastane dolaştı. Doktorların hepsi, doğduğu günden beri hiç gelişmeyen bir böbreğin fasulye kadar kaldığını, bu böbreğin çalışıp gelişebilmesi için önce ilaç tedavisi uygulanması gerektiğini söyledi. İlaç tedavisinden hiçbir sonuç alınamadığını gören doktorlar, Sinemis’in gelişmeyen böbreğine giden damarların tıkalı olduğunu belirledi. Bunun üzerine böbreğine giden damarlar açıldı.

    HER DİYALİZ SEANSINA AĞLAYARAK GÖTÜRDÜ
    Kronik böbrek yetmezliği teşhis konulmasının üzerinden tam 6 ay geçmesine rağmen yapılan hiçbir tedavi Sinemis’in böbreğinin çalışmasını sağlamadı. Doktorlar, Sinemis’in böbrek kreatinin seviyesinin yüksek seviyeye çıktığını belirleyerek artık diyalize girmesi gerektiğini belirtti. Kızının her diyaliz seansından sonra yeterince su içememesi, istediği yemeği yiyememesini gözyaşları içinde çaresizce izlemek zorunda kaldığını belirtti.

    Sinemis’i haftada üç kez diyalize götürdüğünü kaydeden anne Yöney, diyaliz günü gelen ambulansı gözyaşları içinde karşıladığını belirtti.

    SÖMESTR TATİLİNDE KARNE YERİNE BÖBREK ALDI
    Sinemis’in kronik böbrek yetmezliği yaşaması ile organ nakli yapılabildiğini öğrenen çift Memorial Şişli Hastanesi Organ Nakli Merkezi’nden randevu alarak ameliyat için işlemlere başladı. Anne Gülşah Yöney yapılan tetkikler sonucu böbreğini kızına verdi.

    Nakil Programı Sorumlusu Doç. Dr. Burak Koçak başkanlığındaki ekip Gülşah Yöney’den aldığı böbreği başarılı bir operasyonla Sinemis’e nakletti. Doç. Dr. Koçak, naklin çok başarılı geçtiğini belirterek “Sinemis’in bir an önce yeni bir böbreğe ihtiyacı vardı. Ülkemizde yeterli miktarda organ bağışı olmadığı için canlıdan nakil yapmak zorunda kaldık. Başarılı bir nakil oldu. Sinemis, sömestr tatili bittikten sonra okuluna devam edebilir” dedi.

    Nakil yapıldıktan üç gün sonra üzerinde bulunan hastane önlüğünü de çıkaran Sinemis, doktor ve hemşirelerin de mutluluk kaynağı oldu. Sürekli koridorlarda dolaşan Sinemis, “Ben önce okuyup organ nakli doktoru olacağım. Benim gibi organ yetmezliği hastası olan çocuklara organ nakli yaparak onları sağlığına kavuşturacağım. Çocukları sağlığına kavuşturdukça ben daha da güzelleşip sadece İzmir’in değil tüm Türkiye’nin en güzel kızı olacağım” diye konuştu.

  • Doğum günü pastasını hastanede kesti

    Doğum günü pastasını hastanede kesti

    Erzurum’da, böbrek hastası olan Demet Yılmaz, doğum gününde yapılan böbrek nakli ile yaşam buldu. Demet’e ikinci bir sürpriz ise doktorlar yaptı. Demet Organ nakli haftası nedeniyle düzenlenen konferansa davet edildi. Konferansta doktorlar Demet’e doğum günü pastası sürprizi yaptı.

     
    Demet daha önce hiç doğum günü pastası kesmediğini söyleyerek salonda bulunan herkesi duygulandırdı. Erzurum’da 6 yaşında yakalandığı kronik böbrek yetmezliği nedeniyle son iki yıldır diyalize bağlı yaşayan 15 yaşındaki Demet Yılmaz’a müjdeli haberi doğum gününde aldı. Uygun böbrek bulunduğu haberi ile çok sevinen genç kız aynı gün böbrek nakli olarak yeniden hayata tutundu.
    Sağlığına kavuştuğu için mutlu olduğunu söyleyen Demet Yılmaz, “Önceden imrenerek baktığım yaşıtlarım ile artık aynı şeyleri yapabileceğim. En çok da okula gideceğim için mutluyum. Çok mutluyum. Diğer böbrek hastalarına ve organ bağışı bekleyen tüm hastalara acil şifalar diliyorum. Umarım onlara da benim gibi doğum günü hediyesi veren çıkar” dedi.