Etiket: “Biyolojik

  • Saray İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi’ne ziyaret ve inceleme

    Tekirdağ Saray İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi’nde ziyaret ve inceleme programı gerçekleştirildi.

    Tesisin idare binasında tesis ile ilgili tanıtım sunumunda konuşan Tekirdağ Su ve Kanalizasyon İdaresi (TESKİ) Genel Müdürü Şafak Başa, “Saray İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi’nin inşaatı henüz TESKİ kurulmamışken Saray Belediyesi tarafından Devlet Su İşleri (DSİ) ile yapılan sözleşme sonrası başlamıştır. TESKİ’nin kurulmasıyla birlikte tüm su ve kanalizasyon işlerinin sorumluluğu TESKİ’ye devredilmiştir. Bu sebepten dolayı tesisin tamamlanması TESKİ tarafından sağlanmıştır. Tesis artık tamamen TESKİ’nin sorumluluğundandır. Saray İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi’nin finansmanı TESKİ tarafından sağlanmaktadır. Tesisimiz TESKİ’ye devrolmadan önce TESKİ personeli, tesisi tanımak için burada çalışmaya başladı. Daha inşaat aşamasında, elektronik ya da mekanik ekipmanlar montajlanarak test edilirken bizim personelimiz burada tesisin başındaydı. Şu anda tesisi çok rahat şekilde işletebiliyoruz. Saray ilçe merkezinin tüm evsel atık suyunu arıtıyoruz. TESKİ’nin yaptığı hizmetler ortadadır ve görünüyor. TESKİ kurulduğunda günde 5 bin metreküp atık su arıtılıyordu, şu anda ise bu rakam 192 bin metreküptür. TESKİ bugüne kadar 2 bin 45 kilometre altyapı yaptı. Saray ilçemizin içme suyu hatları tamamen yenilendi ve Saray halkı kaynak suyu içiyor. Bu çok güzel bir şey. Tekirdağ içme suyu kalitesinde resmi verilere göre ülke genelinde ilk sıralarda yer alıyor. TESKİ, Saray için çalışmaya devam ediyor. Kırsal mahallelerimizin de altyapı problemlerini çözüyoruz. Katılımlarınız için teşekkürler. Tesisin yapılmasında öncü olan, çalışmaların başlatılmasını sağlayan Saray Belediye Başkanı Nazmi Çoban ve Saray Belediyesi Meclis üyelerine ve tesisin yapılmasından emeği geçen herkese çok teşekkür ederim” dedi.

    TESKİ Çevre Mühendisi Berker Elbeli, Saray İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi ve TESKİ’nin il genelindeki diğer arıtma tesisleri hakkında sunum yaptı. Sunumda, TESKİ’nin 7 adet biyolojik atık su arıtma tesisine ve 9 adet de ileri biyolojik atık su arıtma tesisine sahip olduğu ve bunlara ek olarak 2 adet doğal atık su arıtma tesisinin, 1 adet ön arıtmalı derin deniz deşarj tesisinin ve 4 adet de proje aşamasında atık su arıtma tesisinin olduğu ifade edildi. Saray’ın tamamının evsel atık suyunu arıtan tesisin, arıtma kapasitesinin 7 bin 166 metreküp/gün olduğu dile getirildi. Tamamen standartlara uygun bir şekilde arıtılan suyun doğaya deşarj edilerek, çevrenin korunmasında önemli rol oynadığı belirtildi. SCADA ile uzaktan yönetilerek de gereken tüm müdahalenin tesise yapılabildiği ifade edildi.

    Konuşma ve sunumun ardından tüm katılımcılar tesisi gezerek bilgi aldı.

    Tesis Tanıtım programına TESKİ Genel Müdürü Şafak Başa, Saray Belediye Başkanı Nazmi Çoban, Saray Garnizon Komutan Vekili Kıdemli Başçavuş Zeynel Yaşar Ocak, Saray Belediye Meclis Üyeleri, Arıtma Tesisi Daire Başkanı İmdat Demir, TESKİ Saray Şube Müdürü Faruk Şen, Lüleburgaz TEMA çevre gönüllüsü Hakan Dedeoğlu, muhtarlar ve vatandaşlar katıldı.

  • Tuşba Belediyesinden biyolojik mücadeleyle ilgili bilgilendirme

    Van merkez Tuşba Belediye Başkanı Doç. Dr. Fevzi Özgökçe, kentte ilk kez gerçekleştirilen vektörlere karşı çevre dostu biyolojik mücadele ile ilgili bilgilendirmelerde bulundu.

    Tuşba Belediye Başkanı Fevzi Özgökçe, Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğünce 2014 ve 2015 yıllarında sivrisinek ve karasineklere karşı yürütülen biyolojik mücadeleyle ilgili elde edilen başarıları, Van Büyükşehir Belediyesi ile kentte bulunan diğer yerel belediye yetkilileriyle paylaştı. Tuşba Belediyesi Toplantı Salonu’nda katılımcılara sinevizyon eşliğinde bilgilendirmede bulunan Başkan Özgökçe, vektörlere karşı bilimsel temelli mücadelenin yapılması gerektiğini belirtti. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinin katkılarıyla vektörlere karşı etkin bir mücadele yürüttüklerini anımsatan Özgökçe, “Biz bir işi ne kadar yaparsak yapalım mutlaka en iyisine ulaşmak zorundayız. En çok değişkenlik gösteren mücadele yöntemlerini doğru şekilde belirlememiz gerekiyor. Bu konuda özellikle üniversitemizin çok ciddi katkıları var. Bugüne kadar yapılan biyolojik mücadeleler bilimsel temelli yapılmamış ve halen de yapılmıyor. Onun için biz bu mücadelelerin bilimsel temelli yapılması anlamında 2 yıl içerisinde neler yaptık ve bundan sonra belediyelerimiz neler yapmalı şeklinde bilgi paylaşımında bulunacağız” dedi.

    “Mücadelede bilimsel teknikler kullanılmalıdır”

    Dünyada mevcut 3 bin 500 sivrisinek türü bulunduğunu ifade eden Özgökçe, “Tuşba Belediyesi olarak geldiğimiz günden beri tek hedefimiz; sağlıklı çevre ile birlikte biyoloji çeşitliliğinin korunması ve insan sağlığının korunmasıdır. Maalesef biyolojik mücadelede dünyada hiçbir belediye bilimsel temelli yapmadığından dolayı kiminle mücadele ettiğini bilmiyor. Sivrisineklerin dünyada mevcut 3 bin 500 türü bulunmaktadır. Bu sayı çok az değildir. Bunlardan hepinizin çok iyi bildiği Anofel, Kuleks sivrisinek türlerinin neden olduğu ve son dönemde adını sıkça duyduğumuz Zika virüsü başta olmak üzere, birçok vektörel hastalığı taşıyanların da Türkiye de olmasa dahi özellikle Güneydoğu Asya, Afrika, orta ve Güney Amerika’da oldukça yaygındır. Bu yaygın olan ve çok da tehlikeli hastalıkları taşıyan bu türlerle mücadelede bilimsel teknikler kullanılmalıdır” diye konuştu.

    “Yüzde 100 başarılı olduk”

    Bilimsel temelli yürüttükleri biyolojik mücadele ile halkın memnuniyetine göre yüzde 100 başarı elde ettiklerini dile getiren Özgökçe, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Tuşba Belediyesi olarak 2015-2016 yıllarında geçekleştirdiğimiz mücadelede halkımızın memnuniyeti göz önünde bulundurduğumuzda yüzde 100 başarılı olduk. Bizim bu uygulamalarımızın bilimsel temelli yapılması lazım. Belediyeler olarak biz bu çalışmaları yapmak zorundayız. Çünkü bu sivrisinekler ısırdığı andan itibaren hastalıkları aşırı bir şekilde yayar. Bizler de tedbir anlamında parazit taşıyıcıları belli bir seviyede tutuyoruz. Tuşba Belediyesi, üniversitenin destekleriyle uygulamayı bilimsel temelli yaptığından dolayı iyi bir başarı elde etti.”

  • Kozan: “Biyolojik çeşitlilik, insanlar sebebiyle tehlike altında”

    Doğa Koruma ve Milli Parklar Çankırı Şube Müdürü Hasan Kozan, biyolojik çeşitliliğin, insanlar sebebiyle tehlike altında olduğunu, artan nüfus ve kontrol edilemeyen tüketim arzusunun oluşturduğu baskının, dünyanın geleceğini tehlikeye attığını söyledi.

    Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Envanter ve İzleme Projesi kapsamında Doğa Koruma ve Milli Parklar 9. Bölge Müdürlüğü Çankırı Şube Müdürlüğü tarafından Çankırı İlinin Karasal ve İç Su Ekosistemleri Biyolojik Çeşitlilik Envanter ve İzleme Projesi Çalıştayı gerçekleştirildi. Çankırı Karatekin Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Konferans Salonunda yapılan çalıştay saygı duruşu yapılması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Çalıştayın açılış konuşmasını gerçekleştiren Doğa Koruma ve Milli Parklar Çankırı Şube Müdürü Hasan Kozan 2 yıllık bir çalışmanın sonuna geldiklerini belirterek, “İlimizde 30 Ekim 2015 tarihinde başlayan Biyoçeşitlilik Envarter Çalışması 2 yıl gibi uzun bir çalışmanın sonuna gelmiş bulunmaktadır. Bu çalıştay, projenin tanıtımı ve sonuçlarının paylaşması amaçlı yapılmıştır. Çalıştay ve izleme eğitimi 2 gün sürecek olup, 2 gün boyunca sunumlar ve izleme çalışması olarak arazi çalışması yapılacaktır” dedi.

    “Biyolojik çeşitlilik bizim yaşamımızdır”

    Kozan, biyolojik çeşitliliğin yaşam için önemli olduğunu aktararak, “Biyolojik çeşitlilik bizim yaşamımızdır. Dünyamızda insanoğlu tek değil, diğer canlılarla birlikte yaşmak zorundadır. Dünyamızda bizimle birlikte yaşayan bütün canlıların ve bu canlıların yaşam alanlarının korunması, en çok zarar veren biz insanoğlunun temel görevidir. Biyolojik çeşitlilik, biz insanlar sebebiyle tehlike altındadır. Artan nüfus ve kontrol edilemeyen tüketim arzusunun oluşturduğu baskı, kendimizin ve gezegenimizin geleceğini tehlikeye atmaktadır. Gerek tür çeşitliliği gerekse ekosistem çeşitliliği hepimiz tarafından ifade edilen gururla sunulan zenginlimizdir” şeklinde konuştu.

    Çalıştay 2 gün sürecek

    2 gün sürecek çalıştayın birinci gününde Hacettepe Üniversitesi Kuş Uzmanı Eren Ada, Hacettepe Üniversitesi Damarlı (Vasküler) Bitki Uzmanı Barış Özüdoğru, Ankara Üniversitesi Damarlı (Vasküler) Bitki Uzmanı İsa Başköse, Hacettepe Üniversitesi Büyük Memeli Uzmanı Burak Akbaba, Çankırı Karatekin Üniversitesi Küçük Memeli Uzmanı Tarkan Yorulmaz, Hacettepe Üniversitesi İç Su Balıkları Uzmanı Baran Yoğurtçuoğlu, Pamukkale Üniversitesi Sürüngen Uzmanı Doğan Sözbilen, Ordu Üniversitesi Çift Yaşarlar Uzmanı Onur Candan, Hacettepe Üniversitesi Tohumsuz Bitki Uzmanı Öyküm Öztürk ve Kırıkkale Üniversitesi Omurgasız Hayvanlar Uzmanı Tarık Danışman sunumlarını gerçekleştirdiler.

    Sunumların ardından katılımcılar alan çalışması yapmak için dün Alpsarı Gölü ve çevresini, Süleymanlı mevkisini, Tüney mevkisinde izleme çalışması gerçekleştirdi.

    Çalıştaya Vali Yardımcısı V. Murat Ertekin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Osman Çakır, Kültür ve Turizm İl Müdürü M. Kemal Karatatar, TKDK İl Koordinatörü Emre Akbıyık, daire amirleri, akademisyenler ve davetliler katıldı.

  • Turunçgil üreticisine “Biyolojik Mücadele” semineri

    Adana Turunçgil Üreticileri Birliği (ADATÜB), turunçgil zararlıları ile biyolojik mücadele yöntemleri hakkında üreticileri bilinçlendirdi.

    ADATÜB Yönetim Kurulu Üyesi Remziye Karabucak, turunçgil üreticilerinin katılımıyla gerçekleşen “Turunçgil Zararlıları ile Biyolojik Mücadele” konulu seminerin açılışında yaptığı konuşmada, bu tür toplantılarla üreticileri daha donanımlı hale getirmeyi hedeflediklerini belirtti.

    Açılış konuşmasının ardından seminere geçildi. Biyolojik Tarım Danışmanı Doç. Dr. Lerzan Erkılıç, turunçgil zararlıları ile mücadelede, entegre mücadele prensiplerinin benimsenmesinin şart olduğunu vurguladı. Türkiye’de turunçgil bahçelerinde 100’e yakın zararlı böcek türü bulunduğunu ifade eden Erkılıç, “Bu kadar fazla sayıda zararlı olmasına karşın bir o kadar da faydalı tür mevcuttur. Bu sebeple zararlılarla mücadele ederken entegre mücadele prensipleri benimsenmeli ve uygulanmalıdır” dedi.

    Bilinen böcek türlerinin sadece yüzde 10’unun zararlı olduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Lerzan Erkılıç, arazileri kimyasallarla ilaçlamadan önce dikkatli düşünülmesi gerektiğini kaydetti. Kimyasal müdahalelerin bilinçsiz yapılmasının hem bitkiye hem toprağa hem de ürüne ciddi zararlar verdiğini dile getiren Erkılıç, doğal dengenin korunması açısından biyolojik mücadelenin büyük önem taşıdığını ifade etti.

    Mücadele yöntemini seçerken dikkat

    Tarımsal üretimin; karlı, çevre ve insan sağlığına uyumlu, sosyal ve ekonomik olarak kabul edilebilir olması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Lerzan Erkılıç, mücadele metodunun, zararlı miktarı ve ekonomik zarar seviyesine göre seçilmesi gerektiğine işaret etti. Erkılıç, mücadele yöntemi seçilirken; etki süresinin uzun olmasına, ucuz olmasına, insan ve çevre sağlığına zararlı etkisi olmamasına ve yan etkisi olmamasına dikkat edilmesi gerektiğini kaydetti.

    Zararlı avcısı arılar

    Biyolojik mücadelenin, tarımda zararlı böceklerin, hastalıkların ve yabancı otların mücadelesinde doğal düşmanların kullanılması olarak açıklanabileceğini ifade eden Erkılıç, turunçgil zararlıları unlubit, kırmızı kabuklubit ve pas böcüsü ile biyolojik mücadele yöntemlerini anlattı.

    Turunçgil unlubit ile mücadelede BiyoArı S ve BiyoAvcı S’in etkili yöntemler olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Lerzan Erkılıç, BiyoArı S’nin çoğunlukla 3. dönem unlubit larvaları ile yeni ergin olmuş zararlıların içine yumurtasını bıraktığını, yumurtadan çıkan arıların unlubitten beslenerek bu zararlıları yok ettiğini belirtti. Lerzan Erkılıç, bu yöntemin, Mayıs ayında ilk unlubit ergini görüldüğünde; önceki yıl unlubit zararı hafif olan bahçelerde ağaç başına 10 BiyoArı S, unlubit zararı ağır olan bahçelerde ağaç başına 20 20 BiyoArı S şeklinde uygulanması gerektiğini salımdan sonra unlubitin popülasyon gelişmesinin takip edilmesi, Ağustos ayında zararlı popülasyonunda artış gözlenmesi durumunda yeniden salım yapılması gerektiğini anlattı.

    Erkılıç, biyolojik mücadelede kullanılan bir diğer türün ise BiyoAvcı S’nin de turunçgil unlubitinin küçük gelişme dönemleri ile yumurtalarını doğrudan yiyerek onların yok olmasını sağladığını ifade etti. Mayıs-Haziran aylarında ilk unlubit yumurta paketi görüldüğünde uygulanması gereken bu türün dozunun da tıpkı BiyoArı S’de olduğu gibi unlubit zararı hafif olan bahçelerde ağaç başına 10, unlubit zararı ağır olan bahçelerde ağaç başına 20 BiyoAvcı S şeklinde uygulanması gerektiğini vurguladı.

    “İkisi birlikte kullanılmalı”

    Turunçgil unlubiti sorunu olan bahçelerde BiyoArı S ve BiyoAvcı S’nin birlikte kullanılması gerektiğine işaret eden Erkılıç, şöyle devam etti:

    “Çünkü her iki faydalının da etki mekanizması diğerinin çalışmasını tamamlayacak şekilde gelişmiştir. BiyoArı S 3. dönem larva ve yeni ergin olmuş dişi unlubitleri parazitlerken, BiyoAvcı S turunçgil unlubitinin yumurtalarını ve küçük larva dönemlerini doğrudan tüketir. Turunçgil bahçelerindeki karınca aktivitesi faydalı böceklerin çalışmasını, özellikle BiyoArı S faaliyetini olumsuz etkilemektedir. Karıncalar unlubitlerin beslenirken çıkardıkları tatlı maddeler ile beslenmeye geldiklerinde hareketleri ve salgıladıkları kokular ile BiyoArı S’nin parazitleme davranışına engel olurlar. Bu nedenle karınca faaliyetinin yoğun olduğu bahçelerde ağaçların kök boğazına toz malathion sürülmelidir. Bu işlem bir sünger yardımıyla ağacın kökboğazının biraz üzerine bilezik şeklinde sürülerek yapılırsa etkisi daha kalıcı olmaktadır. Ağaç gövdesine sürülen bu toz ilaç tabakası karıncanın ağaç üzerindeki unlubit kolonisine ulaşmasını engeller.”

    Biyolojik mücadele uygulanacak bahçede insektisit, yani geniş etkili veya böcek büyüme regülatörlerinin kullanılmamış olması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Lerzan Erkılıç, “Eğer kullanılmış ise bahçede en son kullanılan insektisit ile 30 gün (4 hafta), böcek büyüme regülatörü ile 45 gün (6 hafta) sürenin geçmiş olması gerekir. Biyolojik mücadele için salım yapıldıktan sonra da söz konusu ilaçlar kesinlikle kullanılmamalıdır. Bu ilaçların kullanılması biyolojik mücadelenin başarısını olumsuz etkiler” şeklinde konuştu.

    Limonun düşmanı uç kurutan hastalığı

    Biyolojik Tarım Danışmanı Doç. Dr. Lerzan Erkılıç, seminerin devamında, Eureka Limon ve bazı geçici dikenli limonlarda, uç kurutan hastalığı ve mücadele yöntemleri hakkında bilgiler verdi. Rüzgar, don ve dolu yaralarından bitkiye giren hastalığın, Akdeniz bölgesinde lokal koşullara bağlı olmakla beraber Eylül-Nisan ayları arasında bahçeler için risk oluşturduğunu kaydetti. Uç kurutan hastalığının, Akdeniz bölgesinde Eureka Limon ve bazı geçici dikenli limonların en tehlikeli hastalığı olduğunu belirten Erkılıç, “Uç kurutan salgınları soğuk ve donlu geçen kışlar, ağır dolu zararları sonrasında gelişir. Hastalık semptomları ilkbahar ve sonbahar aylarında daha belirgindir. Sıcak yaz aylarında hastalık inaktif olur. Hastalığın bulunduğu bölgelerde limon üretimi hem kalite hem de miktar açısından etkilenir. Uç Kurutan hastalığı hassas çeşitlerin üretimini ve anaçların kullanımını sınırlar” ifadelerini kullandı.

    Korunma ve mücadele yöntemleri

    Yapraklarda damarlar boyunca renk açılmalarının hastalığın erken belirtisi olduğunu belirten Erkılıç, kabuk soyulduğunda ya da odun doku kesildiğinde tipik somon-pembe ya da turuncu-kırmızımsı renklerin de hastalığın en tipik özelliği olduğunu kaydetti. Hastalıktan korunma ve mücadele yöntemlerine de değinen Lerzan Erkılıç, şunları söyledi:

    “Hastalıklı dalların hemen budanması ve bahçede toprağa düşürülmeden çıkarılması en önemli kültürel mücadeledir. Kimyasal mücadelede bakırlı preparatlar kullanılmaktadır. Hastalığın aktif olduğu ilkbahar ve sonbahar aylarında 2-3 kez uygulama yapmak gerekir. Hastalığı tetikleyen don, dolu ve fırtınalı havalardan sonra mutlaka uygulama yapılmalıdır.”

  • (Özel Haber) Ormanlarda biyolojik mücadele devam ediyor

    Bursa Orman Bölge Müdürlüğü, biyolojik mücadele kapsamında kabuk böceği yırtıcısı üretimini hızlandırdı.

    Bursa Orman Bölge Müdürlüğü, orman zararlılarına karşı laboratuarlarında thanasimus formicarius üretimine hız verdi. Geçtiğimiz yıl 150 anaçtan 3 bin adet kabuk böceği yırtıcısı yetiştirilen laboratuarda, bu yıl 2 katı üretim bekleniyor. Biyolojik mücadele kapsamında yoğun çaba sarf ettiklerini belirten Orman Bölge Müdürü Arif Can, ”Bir ağaçta yüzlerce bu böcekten bulunabilir. Bu böceklerin saldırısına uğrayan bir ağaç yaklaşık 2 ay içerisinde gelişmesini durdurur. Thanasimus böceğini üretiyoruz. Ağaçlarımızı kurtarmak için kimyasal kullanmıyoruz. Biyolojik mücadele kapsamında çalışmalarımızı yürütüyoruz” diye konuştu.

    Bursa Orman Bölge Müdürlüğü Orman Zararlılarıyla Mücadele Şube Müdürü Özden Açıcı ise “Ormanlarımıza 12 dişli çam kabuk böceği oldukça büyük zarar vermektedir. 12 dişli kabuk böceği ile mücadelede yırtıcısı olan thanasimus böceğini üretmeye başladık. 12 dişli kabuk böceği, ağacın kabuğundan oluşturduğu küçük delikten içeri girerek ağacın kambiyum tabakasını yemeye başlıyor. Kısa sürede ağacın gelişmesini engellerken, kurumasına da sebep oluyor. Biz ormancılar için çok ürkütücüdür” dedi.

    Bu böceklerle mücadele için doğal ortamlarından anaç topladıklarını belirten Açıcı, “Şu anda biyolojik, biyo teknik ve mekanik olarak mücadele ediyoruz. 2016 yılında 150 adet anaç böcek topladık. 3 bin adet üreterek salım yaptık. 2017 yılı için yeni üretime başladık. Şu ana kadar 100’ün üzerinde anaç böceğimiz var. Bu yıl geçen senenin 2 katı salım yapmayı hedefliyoruz” diye konuştu.