Etiket: Bitkisel

  • Bitkisel yağlar ihracatı, AKİB’i zirveye taşıdı

    Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) bünyesindeki hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri sektörü, 2017’nin ilk 5 aylık döneminde gerçekleştirdiği 511 milyon dolarlık ihracatla geçtiğimiz yıla göre payını yüzde 19’a çıkardı. AKİB Koordinatör Başkanı Mahmut Arslan, sektörün bu verilerle Türkiye’deki ihracatçı birlikleri arasında ihracatını en fazla artıran birlik olduğunu belirtti.

    AKİB Koordinatör Başkanı ve Akdeniz Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Arslan, sektörün yakaladığı başarıyı yaptığı yazılı açıklamayla değerlendirdi. Hububat, bakliyat, yağlı tohumlar ve mamulleri sektörünün, ihracatında geçen yılın ilk 5 aylık döneminde yüzde 16 olan payını, bu yıl aynı dönemde 101 milyon dolarlık ihracat artışıyla yüzde 19’a çıkarttığını belirten Arslan, “Türkiye hububat bakliyat yağlı tohumlar ve mamulleri sektörü ihracatı 2017 yılının ilk 5 ayında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 4 oranında artarak 2,8 milyar dolar değerine ulaştı. AKİB hububat bakliyat yağlı tohumlar ve mamulleri sektörü ihracatı ise aynı dönemde 511 milyon dolar değerinde gerçekleşerek payını yüzde 19 oranına çıkarttı ve sektörde yer alan 6 ihracatçı birlikleri arasında ihracatını en fazla artıran birlik oldu” dedi.

    “Başarının mimarı bitkisel yağlar”

    2017 yılının ilk 5 aylık döneminde, sektör ihracatını en fazla artıran birliğin yüzde 24’lük oranıyla AKİB olduğunu vurgulayan Arslan, AKİB’in hububat bakliyat yağlı tohumlar ve mamulleri sektörünün ihracatında sağlanan başarıdaki en büyük payın geçen yıla kıyasla 44 milyon dolarlık ihracat artışı yakalayan bitkisel yağlar ürün grubuna ait olduğunu kaydetti. AKİB’in yılın ilk 5 ayında 48 ülkeye bitkisel yağlar ihracatı gerçekleştirdiğini ifade eden Arslan, bitkisel yağları bisküvi-gofret ve maya ürünlerinin takip ettiğini bildirdi. Ülke bazında en fazla ihracat artışının ise Irak olduğunu dile getiren Arslan, “Akdeniz Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği, yılın ilk 5 ayında geçen yılın aynı dönemine göre 17 yeni pazara ihracat gerçekleştirdi ve ihracat gerçekleştirilen ülke sayısı da 164’e ulaştı” ifadelerini kullandı.

    “Katar’dan gelecek tüm talepleri yerine getirmeye hazırız”

    Avrupa Birliği ülkelerindeki ekonomik toparlanmanın Türkiye ekonomisine de olumlu yansıdığını belirten Arslan, şunları kaydetti:

    “Ülkemizin 5 aylık ihracatı yüzde 9 oranında artış kaydetti ve bu artış büyüme oranına direkt olarak katkı sağlayarak, ülkemizi yılın ilk çeyrek döneminde G20 ülkeleri içerisinde en hızlı büyüyen üçüncü ülke konumuna getirdi. Çok sayıda Arap ülkesinin diplomatik ilişkilerini kestiği ve ambargo başlattığı Katar’a yönelik krizin öncelikle bir an evvel çözüleceğini umuyoruz. Katar’dan gelecek talepleri karşılamak için anılan ülkeye gerçekleştirilecek ihracatımızın önündeki nakliye gibi mevcut engelleri üyelerimizle iş birliği içerisinde tespit ettik ve Bakanlıklarımız nezdinde girişimlerde bulunduk. Şu anda AKİB olarak Katar’dan gelecek tüm talepleri yerine getirmeye hazırız.”

  • Samsun’da 1 yılda 2 milyon 72 bin ton bitkisel ürün üretildi

    Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Samsun Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünden alınan verilere göre, Samsun’da 2016 yılında 2 milyon 72 bin ton bitkisel ürün üretildi.

    Alınan son verilere göre Samsun’da toplam 3 milyon 781 bin 165,73 dekar alan bulunuyor. Bu alanlardan 2 milyon 302 bin 905 dekar alanı tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerin ekilen alanı olarak yer kaplıyor. 215 bin 255 dekar alan ise nadasa bırakılmış şekilde bekliyor. 289 bin 82 dekar alan sebze bahçeleri için ayrılırken, 973 bin 286 hektar alan ise meyveler, içecek ve baharat bitkilerinin üretim alanı olarak kullanılıyor. 673 dekar alan da süs bitkilerinin yetiştirilmesi için kullanılıyor.

    1 yılda 2 milyon 72 bin ton bitkisel ürün üretildi

    Samsun’da bitkisel üretim bazında 20 ton 756 kilo arpa, 25 ton 546 kilo ayçiçeği, 324 bin ton buğday, 128 bin ton çeltik, 7 ton kenevir, 1 ton kenevir tohumu, 741 bin ton mısır, 17 bin ton patates, 11 bin ton soya, 72 bin ton şeker pancarı ve 6 bin 659 kilo tütün olmak üzere toplam 41 kalem bitkisel üründen toplam 2 milyon 72 bin ton üretim gerçekleştirdi.

    1 milyon 240 bin 684 ton sebze üretimi gerçekleşti

    Samsun’da üretilen sebze miktarları ise 73 bin ton patlıcan, 56 bin ton kavun, 138 bin ton karpuz, 40 bin ton hıyar, 102 bin ton taze fasulye, 176 bin ton domates, 461 ton bamya, 6 bin ton balkabağı, 27 bin ton pırasa 84 ton havuç, 353 ton maydanoz ve 24 bin ton ıspanak olmak üzere toplam 50 kalem sebze ürününden 1 milyon 240 bin 684 ton sebze üretimi gerçekleşti.

    Samsun’da en çok fındık üretildi

    Samsun’da üretilen meyve miktarları ise 7 bin ton armut, 878 ton ayva, 2 bin ton ceviz, 807 ton çilek, 2 bin ton dut, 3 bin ton erik, 67 bin ton fındık. 2 bin ton incir, 624 ton kestane, 2 biner ton kiraz ve kivi, 330 ton nar, 35 ton süpürge otu, 834 ton vişne ve 44 ton zeytin olmak üzere 33 kalem meyveden toplam 135 bin 5 ton meyve üretimi gerçekleşti.

  • İnsan vücudunu soğuk havalara karşı koruyan bitkisel formül

    Kış aylarında soğuk havanın etkisiyle vücudun direnci düşüyor ve hastalıklarla mücadele başlıyor. Soğuk havalara ve yaygın hastalıklara karşı insanların kullandığı direnç arttırıcı ilaçlar yerine, uzmanlar bitkisel ilaçları öneriyor. Eskişehir’de Aktar Hüseyin Özkılıç, ‘Besbase’, ‘Yıldız anason’, ‘Darülfülfül’, ve ‘Kebabiye’ gibi doğal bitki karışımından elde edilen vücut direncini arttırıcı formülün insan sağlığı açısından önemine değinerek, formülün nasıl hazırlanacağını hakkında bilgi verdi.

    Soğuk hava dalgalarının hızla yayılması sebebiyle bazen ne kadar sıkı giyinilse de yaygın hastalıklardan korunmak için yeterli olamayabiliyor. Bu aylarda vücudun direncinin düşmesiyle birlikte soğuk algınlığı, gribal enfeksiyon, yüksek ateş gibi çeşitli hastalıklarla karşı karşıya kalınabiliyor. Bunun sonucunda kimi zaman insanlar soluğu doktorda alıyor ve reçeteye yazılan ilaçlar eczanelerden temin ediliyor. Halk nezdinde alternatif tıp diye tabir edilen bitkisel ürünlere başvurmak her zaman aklımıza gelemeyebiliyor.

    Eskişehir’de 22 yıldır aktarlık yapan ve baharatlar üzerinde çeşitli araştırmalar yapan İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Bölümü mezunu Koray Hüseyin Özkılıç, bitkisel ürünlerin insan sağlığı açısından önemine değinerek bitkisel ürünlerden oluşan formül hakkında bilgi verdi. Özkılıç, “Birincisi ‘Besbase’, ikincisi ‘Yıldız Anason’, üçüncüsü ‘Darülfülfül’, dördüncüsü ‘Kebabiye’ bu ürünler her biri toz haline getirildiği zaman havanda dövülüp, pancar pekmezi ile karadut pekmeziyle ve andız pekmeziyle karıştığı zaman vücudu kızıştıran bir ürün meydana geliyor. Bu da eksi 30’ların eksi 35’lerin görüldüğü Doğu Anadolu Bölgesi’nde her gün bir çorba kaşığı yendiğinde vücudu kızıştırarak vücudu hastalıklara karşı savunmasını arttıracaktır. Antioksidan özelliği artacaktır vücudun. Vücudun antioksidan özelliği artınca da gribe nezleye karşı vücut sağlıklı olduğu için problem olmayacak. Olsa dahi hafif atlatılacaktır. Bu karışım herhangi bir aktardan alınabilir. 7 yaşından tutunda 77 yaşındaki insana kadar gönül rahatlığıyla kullanılabilir. Bu bahsetmiş olduğum vücudu kızıştıran formülün en büyük özelliği vücudu kızıştırmasının yanında içerisindeki pekmezler sayesinde kansızlığa iyi gelir. Karışımı herhangi bir kabın içerisinde havanda dövdükten sonra bu maddeleri toz haline getirmeye, ufalamaya çalıştıktan sonra pancar pekmezi, karadut pekmezi ve andız pekmezi ile karıştırdığımız zaman elde edilen formül sabah, öğlen, akşam yenebilir. Vücudu kızıştırmasının yanında kalsiyum eksikliğine iyi gelmesi vücut direncini arttırması ve vücudun hastalıklara karşı savunmasını arttırmasıdır” diyerek formülün sağlık açısından etkisine değindi.

  • Prof. Dr. Buyru: “Kısırlığa Bitkisel Tedaviler Çare Değil”

    Kısırlık tedavisinde bitkisel yöntemlerin çare olmadığını belirten, Prof. Dr. Faruk Buyru, “Kısırlık tedavisi uzman kişiler tarafından yapılmalıdır. Özellikle yumurtalık kapasitesi düşük olan kadınlarda uygulanan bitkisel yöntemler zararlı olabilir. Bu süre zarfında hasta mevcut gebelik şansını da kaybedip bir daha gebe kalamama riski ile karşı karşıya kalabilir” dedi.

    Prof. Dr. Faruk Buyru, kısırlık tedavisi ile ilgili açıklamalarda bulundu. Başvurulan bitkisel yöntemlerin hayal kırıklarına sebep olduğunu belirten Buyru, gebelik şansını arttıran unsurlardan bahsetti. Buyru, “Tedaviden sonuç almak için şanslıysanız bile en az bir-iki ay beklemeniz gerekir. Üstelik hiç bir sorunun bulunamadığı açıklanamayan infertilite hastaları da çiftlerin yüzde 15-20’sini oluşturmaktadır. Sonuç alınamadığında bazı hastalar tedaviden vazgeçerek başka yollara başvurabilmektedir. Bunlar çeşitli bitkisel ilaçlar, hacamat, muska ve benzeri şeylerdir” dedi.

    “Sigarayı azaltmak, kahve tüketimini sınırlamak, kilo vermek gebelik şansını artırıyor”

    Sigara kullanımın azaltılması, daha az kahve tüketilmesi, egzersiz yapılması, kilo problemi olan hastaların kilo vermesi gibi durumlarda gebelik şansının arttığını ifade eden Buyru, “ Yararı kanıtlanmamış olsa da Q enzim 10, çinko, selenyum, ginseng gibi destek ürünleri erkek ve kadında kullanılabilir. Bunların kullanımının yararı tartışılsa da, zararı yoktur. Bunlar destek amacı ile kullanılabilir, esas tedaviye yardımcı olabilir. Diğer tedavileri bırakıp sadece bu ürünlerden medet ummak doğru değildir.” şeklinde konuştu.

    “Bitkisel Tedavilerden Medet Ummak Hayal Kırıklığına Yol Açıyor”

    Prof. Dr. Buyru, yapılan yanlış uygulamaların tedavide gecikmeye yol açabileceğini ve gebelik şansının kaybolması ile sonuçlanabildiğini vurguladı. Kısırlık tedavisinin uzman kişiler tarafından yapılması gerektiğini söyleyen Buyru, “ Kısırlık tedavisi ancak bu konuda uzman kişiler tarafından yapılmalıdır. Özellikle yumurtalık kapasitesi düşük olan kadınlarda uygulanan bitkisel yöntemler zararlı olabilir. Bu süre zarfında hasta mevcut gebelik şansını da kaybedip bir daha gebe kalamama riski ile karşı karşıya kalabilir. Ayrıca bazı bitkiler adet düzensizliklerine, yumurtlama problemlerine hatta gebelerde düşük riskinin artmasına neden olabilir” şeklinde konuştu.

    Bitkisel ürünlerin dozunu ve kan düzeyini ayarlamanın mümkün olmadığını belirten Prof. Dr. Faruk Buyru, “Hormonlar arasındaki denge çok hassastır. Düşük dozda olumlu etki yapan bir bitki, bir hormonun kan düzeyini kritik eşiğin üzerine çıkartarak olumsuz etki yapabilir. Bunu ayarlamak mümkün değildir. İlaçların dozu hastanın durumuna, kilosuna göre ayarlanabilirken, bitkiler için bu söz konusu değildir” dedi.

    “Soğan Suyu, Kuru İncir, Çörek Otu, Bal, Keçiboynuzu Kısırlığa Çözüm Değil”

    Kısırlık tedavisinde uygulanan bazı bitkisel uygulamaların çözüm olmadığını dile getiren Prof. Dr. Buyru, “Bu amaçla en çok kullanılan bitkiler soğan suyu, kuru incir, çörek otu, bal, keçi boynuzu, civan perçemi, ısırgan otudur. Bu bitkilerin kullanımının kadında ve erkekte kısırlığa çözüm olacağı iddia edilse de hiçbirinin yararı yoktur. Hem zaman kaybına, hem de mevcut hormonlarda dengesizliğe yol açarak zararlı olabilirler. Hatta adaçayı, rezene gibi bitkisel çaylar da aşırı tüketildikleri takdirde düşük riskini arttırabilirler. Ancak birkaç fincan adaçayı içtim diye düşük riskim artar şeklinde panik yapmaya da gerek yoktur. Yine maydanoz tüketiminin düşük riskini arttırdığı şeklinde bir yanlış inanış vardır. Gebelikte maydanoz yemenin bir zararı yoktur, düşük yapması için bir kamyon maydanoz yemek gerekir” ifadelerini kullandı.

    “Ülkemizdeki bazı merkezler çeşitli çalışmalara öncülük yapmaktadır”

    Türkiye’nin kısırlıkla ilgi çalışmalara öncülük yaptığını söyleyen Prof.Dr. Faruk Buyru, “Konuyla ilgili pek çok çalışma yapılmaktadır. Gerek ilaç tedavisi ile gerekse tüp bebek gibi yardımcı üreme tekniklerinde gebelik şansında artışa neden olabilecek her şeyden yararlanılmaktadır. Yapılan binlerce araştırmaya rağmen gebelik şansını arttıracak çok fazla seçenek bulunmamaktadır. Zaten dünyada bu konuda yapılan çalışmalar ülkemizde de yakından izlenmekte, hatta ülkemizdeki bazı merkezler çeşitli çalışmalara öncülük yapmaktadır” dedi.

    “Yapılan En Büyük Yanlış Tedaviden Çabucak Vazgeçmek”

    Yapılan en büyük hatanın tedaviden çabucak vazgeçmek olduğunu ifade eden Prof. Dr. Buyru, “Kısırlık tedavisi sabır ister, tedavide ısrar etmek gerekir. Sizi en iyi bilen tedaviyi yapan doktorunuzdur. Araştırarak doktorunuzu iyi seçin ve ona güvenin. İnternetten okuduğunuz genel bilgilerle kafanızı karıştırmayın. Israrcı olduğunuz takdirde eninde sonunda olumlu sonuç alırsınız. Tabii her türlü tedavi için de uygun yumurtaya ve gebeliğin yerleşeceği iyi bir rahim iç tabakasına sahip olmanız gerekir. Yumurta sayısı ve kalitesi yeterli olmayan, rahim iç tabakası daha önce geçirilmiş hastalıklar, ameliyatlar nedeni ile hasar görmüş kişilerde yapılabilecekler ne yazık ki sınırlıdır” dedi.

  • (Özel haber) Sağlık Merkezinde enjeksiyon uygulanan kadının bitkisel hayata girdiği iddiası

    Isparta’da aile sağlık merkezinde enjeksiyon uygulamasının ardından kalbi duran 58 yaşındaki Sevgi Duzman, kalp masajıyla hayata döndürüldü ancak bitkisel hayata girdi. 6 aydır yoğun bakımda yatan Duzman’a teşhis konulamadı.

    Antalya’da oturan 58 yaşındaki Sevgi Duzman, ziyaret amacıyla Isparta’da oturan kızının yanına geldi. 3 Mayıs tarihinde aile sağlığı merkezine boğaz ağrısı şikayetiyle giden Duzman, muayene sonrası doktorun yazmış olduğu antibiyotik enjeksiyon ve diğer ilaçları almak için sağlık merkezi karşısındaki eczaneye gitti. Ancak, iddiaya göre, sapasağlam gittiği sağlık merkezinde enjeksiyon uygulanan Duzman, sağlık merkezinden çıktıktan kısa bir süre sonra yere yığıldı. Kalbi duran ve nefes alamayan kadın, Isparta Devlet Hastanesi acil servisinde kalp masajıyla yaşama döndürülse de bilinci kapalı şekilde yoğun bakım ünitesine alındı. 6 aydır yoğun bakım ünitesinde yatan ve teşhis konulamayan Duzman’ın ailesi yetkililerden yardım bekliyor.

    “6 aydır yoğun bakım kapısında bekliyoruz”

    İHA muhabirine yaşadığı zorlukları gözyaşları içinde anlatan Sevgi Duzman’ın kızı Gülay Dayan, “Annem yere yığıldıktan sonra etraftakiler hemen ambulansa haber veriyor. Ambulans geldiğinde annemin kalbi durmuş nefes almıyormuş. Hemen hastaneye götürüyorlar ve 30 dakika kalp masajı uygulamasından sonra hayata döndürülüyor. Annem 6 aydır bilinci kapalı halde yoğun bakımda yatıyor ve biz yoğun bakım kapısında bekliyoruz” dedi.

    “Artık dayanacak gücüm kalmadı”

    Kayseri’de oturan 3 çocuk annesi Dayan, 6 aydır bir umutla beklemesine rağmen annesi için bir tanı konulamadığını ileri sürdü. Sesinin duyulmasını isteyen Dayan, “Ben Cumhurbaşkanımızdan, Başbakanımızdan, Sağlık Bakanımızdan feryadımı duyup yardımcı olmalarını istiyorum. Tıp bu kadar ilerlemişken, annem için de bir şeyler yapılmasını istiyorum. Artık dayanacak gücüm kalmadı. Psikiyatri tedavisi görüyorum. Bana annemin neden yoğun bakımda olduğunu soranlara ‘ben de bilmiyorum’ diyorum. Bize söylenen tek şey annemin hipoksit beyne sahip olduğu. Bu da kalbin durması sonucu beyne oksijen gitmemesinden kaynaklıymış. Ama annemin kalbi neden durdu? Neden bu durumda bunun açıklaması yapılmıyor. Bir teşhis konulmasını ve tedavisinin yapılabileceği bir hastaneye sevkinin yapılmasını istiyorum. Doktorların söylediği tek şey ‘hasta gözünü açtığında ya da ölümü halinde otopsi sonucu teşhis koyabiliriz.’ Biz bunu beklemek istemiyoruz. Biz annemizi istiyoruz. Bir tanı konduktan sonra evimizde kendimiz bakmak ya da tedavisini bize söylenen bir yerde yaptırmak istiyoruz. Biz annemizi geri istiyoruz” diye konuştu.

    “Enjeksiyondan mı oldu bunu bile bilmiyoruz”

    Annesinin bu duruma gelmesine yapılan enjeksiyonun neden olup olmadığı konusunda bile bir şey bilmediklerini kaydeden Dayan, “Annemin başına bu durum geldikten sonra zehirlenme şüphesi olunca polis çağrılmış. Biz de bu durumdan eğer sorumlu varsa şikayetçi olduğumuzu söyledik. Annem kendisine yapılan enjeksiyondan sonra mı oldu başka bir şey mi? Bunun cevabını bile almış değiliz. Biz yanan yüreğimize bir su serpilmesini istiyoruz. Annemi bu şekilde görmeye artık dayanamıyorum” şeklinde konuştu.

    Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreter vekilinden açıklama

    Isparta Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreter vekili Dr. Zafer Dirik, “Bilindiği gibi hastamız antibiyotik içerikli enjeksiyon uygulamasından sonra ciddi bir tansiyon düşüklüğü nedeniyle bayılıyor ve beyni oksijensiz kalıyor. Hastanın tanısı var. Hastanın bayılma sırasında beyne yeterince oksijen gitmemesinden kaynaklı beyinde hasar oluşmuş. Bizim hekimlerimiz neredeyse ölmüş denilecek hastayı müdahale ile hayata döndürüyorlar. Hastamız şu an makinaya bağlı. Bu tür tanılarda bir başka hastaneye sevk durumu çok zor. Hangi hastaneye veya merkeze giderse gitsin aynı tedavi yöntemi uygulanacak. Aile bizden hastanın Kayseri’ye sevkini istedi. Bizim başka bir hastaneye sevk durumu söz konusu değil. Ancak aile özel bir ambulans tutarak oluşabilecek riski üzerilerine alırsa biz sevkini yaparız. Zaten bir üst birime sevk durumu oluşsa da bizim aileye danışmadan bunu gerçekleştiririz. Bu tür hastalarda beyin ölümü gerçekleşmeden tedavinin bitirilmesi mümkün değildir. Nereye götürülürse götürülsün uygulanacak tedavi aynıdır” dedi.