Etiket: Birleştirdi

  • Hayalindeki çiftliği kurdu, at sevgisini kayakla birleştirdi

    Hayalindeki çiftliği kurdu, at sevgisini kayakla birleştirdi

    Erzurum’da hayalindeki at çiftliğini kuran Doktor Gül Demet Say Kömeç, at sevgisini kayakla birleştirdi. Çiftliğe gelen kayak severler ise atların arkasına bağladıkları iplerle kayak ve snowboard yaparak eğlencenin tadını çıkardı.

    Erzurum’da Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Gül Demet Say Kömeç, yıllardır hayalini kurduğu Demet Hanımın At Çiftliği Binicilik ve İhtisas Kulübünü kurdu. Kulüpte binicilik derslerinin yanı sıra gelen vatandaşlar atların arkasına bağladıkları iplerle kayak ve snowboard yaparak eğlencenin tadını çıkarıyor. 22 tane atın bulunduğu çiftlikte pandemi tedbirleri kapsamında hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle sadece çalışanlarla birlikte kayak yaptıklarını belirten Kömeç, atlı kayak keyfini yaşamak için hafta içi herkesi çiftliğe beklediklerini söyledi.

    “Dağda kaymaktan daha zevkli”

    Hafta sonu dışarı çıkma kısıtlaması nedeniyle dağa çıkamadıkları için çiftlikte kayak yaptıklarını belirten Kulp Başkanı Gül Demet Say Kömeç, “Bu yıl başladık, yasaklar olduğu için hafta sonu dağa çıkamıyoruz burada kaymayı denedik. Şuan biz kendi çalışanlarımızla kayıyoruz, çok keyifli. Bunda da atla beraber bütünleşiyorsun. Binicilik gibi. Bu çiftlik benim hayalimdi. Yapmak istediğim tek şey. 30 yıldır Erzurum’da yaşıyorum. Bu şehri çok seviyorum. Binicilik eğitimi vermeyi düşünüyoruz, otizmli çocuklara eğitim vermeyi düşünüyoruz, ata binmeyi bilenlerle safariye çıkmayı düşünüyoruz. 22 tane atımız var çoğu Arap, iki tane midillimiz var, bir tane Alapaşa dediğimiz atımız var, iki tanede Haflinger dediğimiz atımız var. Her yaş ortalaması gelebilir. 2 yaşından 80 yaşına kadar olan vatandaşlarımızı hafta içi atlı kayağa bekliyoruz” dedi.

    “Atla yapılabilecek şeylerin bir tık üstünü atlı snowboardı yaptık”

    At ve Binicilik Antrenörü Ahmet Turan, “Buranın asıl amacı Demet Hanım burada bir kadın olarak kadınların at binebileceği bir yer istiyordu. Atlı terapi seansı yapıyoruz. Otizmli, Down sendromlu arkadaşlarımıza burada yardımcı oluyoruz. Erzurum cirit şehri kültürel olarak atlara çok meraklıyız bunu burada pekiştirmeyi amaçlıyoruz. Ailelerimize şehir manzaralı, doğaya yakın olarak at biniş keyfi sunuyoruz. Binicilik eğitimi veriyoruz. At ile akla gelebilecek her şeyi burada yapıyoruz kaldı ki bir tık üstünü atlı snowboardı burada yapmaya başladık” diye konuştu.

    Uzun zamandır snowboardla uğraştığını belirten Kayak Eğitmeni Fuat Aybars, “Bu sporu kış sporlarının daha iyi tadına varabilmek için at çiftliğinde at arkasında snowboard yapmayı denedik. Gayet güzel ve keyifliydi. Diğer tüm kayak sever ve snowboard yapan arkadaşları buraya davet ediyoruz. At arkasında ki deneyim daha bir farklı ve heyecanlı. Sonuçta atlar insanlara yakın hayvanlar bu duyguları birleştirebilmek çok güzel” şeklinde konuştu.

  • Kuru meyve sektörü güçlerini birleştirdi

    Türk kuru meyve sektörü, üretim ve ihracatında dünya lideri olduğu çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incir ihracatında son yıllarda yaşadığı tıkanıklığı aşmak için Ticaret Bakanlığı’nın desteklediği Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirme (URGE) Projesi’nde güçlerini birleştirdi.

    Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği üyesi 21 firma, Türk kuru meyvelerinin katma değerli ihracatı için URGE Projesi’nde bir araya geldi. Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçı Birliği Başkanı Celep: “Uzakdoğu ülkelerine özel bir önem atfediyoruz. İhracatta sıkıştığımız 1,3 – 1,4 milyar dolar bandını kıracağımıza inanıyoruz” diye konuştu.

    Tarım ürünleri ihracatı içinde önemli paya sahip olan kuru meyve ürünlerinde katma değeri yüksek ürünlere geçiş ve yeni pazarlarda aktif tanıtım için Ticaret Bakanlığı desteğiyle sürdürülecek olan “Turkish Dried Fruits” isimli Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi (URGE) projesinin Tanıtım Toplantısı Ege İhracatçı Birlikleri’nde Mete Uğuz Salonu’nda düzenlendi.

    Tanıtım toplantısında konuşan Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Birol Celep, çekirdeksiz kuru üzüm, kuru incir ve kuru kayısıda üretim ve ihracatta dünya lideri olduklarını, dünyada bu sektörde bir marka olduklarını ancak bundan yeteri kadar faydalanamadıklarını, Türk kuru meyvelerinin bir dünya markası olduğunu URGE Projesi ile dünyaya göstermek istediklerini dile getirdi.

    “150 ülkeye kuru meyve ihraç ediyoruz”

    Türkiye’nin her yıl ortalama 150 ülkeye kuru meyve ihraç ettiğini anlatan Celep, “Son 5 yıldır, 450 bin ton ve 1,3 – 1,4 miyar dolar seviyesinde tıkanıp kaldık. Gerçek potansiyelimiz bunun çok ötesinde. Bu projeyle 21 ihracatçı firmamız omuz omuza vererek ürün kalitesini, katma değeri ve ihracat gelirini artırmaya odaklanacak” şeklinde konuştu.

    “Uzakdoğu ülkeleri hedef pazar”

    İlk etapta firmaların derinlemesine analiz edileceğini, daha verimli ve düşük maliyetli bir yapıya dönüştüreceklerini, daha katma değerli üretime yöneleceklerini ve alternatif pazarlarda büyüyeceklerini bildiren Celep, şu bilgileri verdi: “Bu noktada Uzakdoğu ülkelerine özel bir önem atfediyoruz. Zira Uzakdoğu ülkelerini geleceğin değil bugünün pazarları olarak görüyoruz. Bunda yüksek nüfus oranları, sürekli artan kişi başı gelirleri ve değişen tüketim alışkanlıklarının önemli bir payı var. Pazarlama ve tanıtım faaliyetlerimizde de yenilikçi bir yaklaşım geliştirerek hedef pazarlarımızda etkin tanıtım ve pazarlama faaliyetleri gerçekleştirerek kısa bir süre içerisinde ihracatta sıkışmış olduğumuz 1,3 – 1,4 milyar dolar bandını kıracağımıza inanıyoruz. 2023 için 3 milyar dolar ihracat hedefliyoruz”

    “Ucuz mal istemiyoruz”

    Ürünün değerinin artmasıyla üreticinin de bu projeden kazançlı çıkacağını anlatan Celep, “Çiftçiden ucuz mal almak istemiyoruz ama istenen standartlara uygun üretim konusundaki onlara bilinç aktarma zorunluluğumuz da var. Bu ürünlerin gerçek değerleri neyse 21 takım arkadaşımızla el ele vererek mücadele edeceğiz. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın Egeli olması, Cumhurbaşkanımızın bu dönemde tarım sektörü dinamiklerine verdiği değer de bize güç veriyor” dedi.

    URGE projesinin 3 milyon dolar bütçesi bulunduğunu, bunun yüzde 75’inin devlet, kalanının 21 firma tarafından karşılandığını anlatan Celep, projenin bir başlangıç olduğunu gelecek dönemde daha büyük bütçelerle yol alınabileceğini ifade etti.

    “Şeker yerine kuru meyve”

    Dünya genelinde şeker tüketimine karşı bir refleks geliştiğini dile getiren Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Işık ise; “Dünya Sağlık Örgütü, bunun en doğru tüketim şeklini kuru meyve olarak açıklıyor. Bizim bu fırsatı iyi değerlendirmemiz lazım. Önce ürünümüzü sağlıklı üreteceğiz, pestisit, aflatoksin, kükürt kontrol altında olacak. İhracatçı firmalar olarak birlikte çalışacağız ve ürünümüzü dünyaya hak ettiği değerle pazarlayacağız” dedi.

    “Turkish Dried Fruits” isimli Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi (URGE) projesine danışmanlık hizmeti verecek olan Albert Solino Yönetim Danışmanlığı Hizmetleri firmasından Fırat Yılmaz ve Kadir Ayaz ise; süreç hakkında projeye katılan firma temsilcilerine bilgilendirme sunumu yaptı.

  • 15 Temmuz gecesi hayatlarını birleştirdi

    15 Temmuz 2016 tarihinde olan hain kalkışmada bacağına isabet eden kurşunla yaralanıp gazi olan Hakan Arslanoğlu’nun hayatı bir kurşunla olumlu yönde değişti. Gazinin eşi Derya Arslanoğlu, “Gazi olduğu için evlenmeyi kabul ettim” dedi.

    Bursa’nın İnegöl ilçesinde yaşayan Hakan Arslanoğlu ve eşi Derya Arslanoğlu’nun hayatları 15 Temmuz’la birlikte birleşti. İnegöl Kaymakam Ali Akça ve Belediye Başkanı Alper Taban, 15 Temmuz darbe kalkışması sırasında İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nde bacağından vurularak gazi olan 32 yaşındaki Hakan Arslanoğlu’nu İnegöl’deki evinde ziyaret ettiler. Kaymakam Ali Akça ve Belediye Başkanı Alper Taban, gazi Hakan Arslanoğlu’na 15 Temmuz’un simgesi olan tankın üzerindeki vatandaşların yer aldığı tabloyu hediye ettiler.

    “O mücadelenin onurunu içinde taşıyan insanlarımız var”

    Ziyarette konuşan Kaymakam Ali Akça, “Ülkenin istikbal ve istiklaline sahip çıkmak üzere mücadele verildi. Bu mücadelede şehit olan kardeşlerimiz oldu. Allah rahmet eylesin. Bazı kardeşlerimiz gazi oldu. O mücadelenin onurunu içinde taşıyan insanlarımız var. Fiziki anlamda bir garabet görmediler ama duygusal anlamda etkilenen de çok insan oldu. Neticede hak galip oldu. O mücadelenin hatırlanması, bu olaylarla bir daha karşılaşmamak anlamında 15 Temmuz günü 15 Temmuz Şehitlerini Anma, Demokrasi ve Milli Birlik Günü olarak ilan edildi. İlçemizde de Pazar günü sabah namazıyla başlayan bir dizi programlar yapacağız. Tüm ilçe halkımız bizlerle birlikte olacak. Allah sizlerden razı olsun” dedi.

    “Yine canlar feda edilir”

    Belediye Başkanı Alper Taban ise, “Kaymakamımız ile beraber 15 Temmuz gazimiz Hakan kardeşimizi ziyarete geldik. Kendisini bir kez de işyerinde ziyaret etmiştim. 15 Temmuz’un arifesindeyiz. Pazar günü milletimizle beraber unutulmaması gereken o anları yeniden hatırda tutmak, asla bunun bir daha yaşanmaması bilincine erebilmek için anma programı gerçekleştireceğiz. Bir kez daha kardeşimize geçmiş olsun diyoruz. Yaşananları hissetmeye çalışıyoruz. Çok farklı duygular olduğunu düşünüyorum. Bu konu her açıldığında şunu ifade etmiştim; biz de o gün İnegöl’de o meydanda her kesimden hemşerimizle büyüğünden küçüğüne bir aradaydık. O gün benzeri bir kalkışma olsaydı aynı şeyler İnegöl’de de yaşanırdı. İnsanlar o gün vatanına, ülkesine, özgürlüğüne, demokrasisine sahip çıkmak adına sokaklara inmişti. Bu ülkeyi yolda geçerken bulmadık, bu uğurda hep canlar verildi. Bugün de olsa yine canlar feda edilir. Rahmete uğurladığımız şehitlerimizi yeniden yâd ediyorum. Milletimizin başı sağ olsun” ifadelerini kullandı.

    “Muazzam derecede yaralı vardı”

    Geceyi anlatan 15 Temmuz gazisi Hakan Arslanoğlu, “O dönemde işim gereği İnegöl’de otelde kalıyordum, Cuma günleri akşamları da Üsküdar’a evime dönüyordum. O gün de tatile çıkacaktım. O nedenle biraz erken gitmiştim. Biraz uyudum, kalktığımda durumu gördüm. Binali Yıldırım bu bir kalkışma diyordu. Akabinde bizim sohbet grubumuzda olan asker bir ağabeyimiz durumla ilgili bilgi verdi. Hayatımızda ilk defa böyle bir şey gördük. Cumhurbaşkanımız konuşma yapınca akabinde biz 4 arkadaş birlikte direk köprüye çıktık. İlk etapta üst taraftaydık, tanklar geçiyordu, henüz köprü yoluna inmemiştik. Tanklardan etrafa ateş açıldı. Akabinde tankların peşinden köprüye doğru inmeye başladık. Koşarken köprü yolunun kapalı olduğunu gördüm, sol tarafa geçtim. Bizimle birlikte insanlar da geçmeye başladı. Üsküdar’a geçiş tarafı o gün insanların kullandığı güzergâh değildi, tek tük arabalar geliyordu. Baya hararetli bir şekilde askere doğru giderken 200 metre kala sağ ayağımın yandığını hissettim. Ayağıma baktığımda vurulduğumu gördüm. Kurşun girip çıkmış. Hemen yere yatıp ‘Vuruldum’ dedim. O sırada bir araba geldi. Arkamda vurulan 1 kişi ve biz olmak üzere toplam 5 kişi arabaya bindik. O sırada giderken ağır yaralı olan diğer arkadaşı ambulansa bindirdik. O sırada hastaneye gitme mücadelemiz başladı. Yollar kapalıydı, tanklar müsaade etmiyorlardı. Yollarda belediye araçları vardı, darbeciler rahat hareket etmesinler diye yollar kapatılmıştı. AK Parti Üsküdar İlçe Başkanlığına gittik, oraya sığındık. Polis ağabey bizi sakinleştirdi. Yol kapalı olduğu için bir motosiklet bulduk ve onunla birlikte yola indim. Özel Üsküdar Hastanesi’ne gittim. Doktorlar müdahale ettiler. Ameliyatlık bir durum olabileceğini belirtip ilk etapta yeterli müdahaleyi yapamadılar. Babamı aradım, beni gelip hastaneden aldı, devlet hastanesine gittik. Vurulduktan 2-3 hafta sonra işe başladım. Hayatımda hiçbir değişiklik yok. Bir tek hastanede gördüklerimi unutamıyorum, çok kötüydü. Muazzam derecede yaralı vardı” dedi.

    “O köprüye çıkmayan biriyle evlenmem, dedi”

    Gazi Hakan Arslanoğlu’nun 7 aylık hamile eşi Derya Arslanoğlu ise, “Biz o zaman eşimle birbirimizi tanımıyorduk. 15 Temmuz gecesi ailece köprüye çıktık. Ortak arkadaşlarımız o akşam bize ulaşmaya çalışıyorlarmış. 15 Temmuz’dan 1 ay sonra tanıştık. Orada ölen ve yaralananları görünce insan eve sağlam döndüğünde vicdan azabını yaşıyor. Bir gün televizyonda seyrederken ‘O köprüye çıkmayan biriyle evlenmem’ gibi bir cümle kurmuştum. Ertesi gün arkadaşım ‘Bir gazi var görüşür müsün’ dedi, gazi olduğu için kabul ettim. Böyle nasip oldu” diye konuştu.

  • Bir birlerini tanımayan binlerce kişiyi yardım duyguları birleştirdi

    Sosyal Medya Platformu üzerinden bir araya gelen binlerce kişi ihtiyaç sahiplerine umut oluyor. İçerisinde her kesimden üyenin bulunduğu “Kardeş Payı” sosyal medya platformu Türkiye’nin dört bir tarafından mesaj olarak gelen yardım taleplerine duyarsız kalmıyor. Bir birini tanımayan 25 bini aşan platform üyelerini bir araya getiren tek amacın ise yardımlaşma duyguları olduğu ifade edildi.

    Kardeş Payı Platformu’nun Yöneticileri arasında yer alan Hilal Erdoğan, gelen yardım mesajlarını o yöredeki mülki ve idari yetkililer tarafından araştırıldıktan sonra yardım kampanyası başlatıldığını ve yardım yapanlarında platform üyeleri tarafından yapıldığını söyledi. Kardeş Payı Platformu üzerinden nasıl bir yardım kampanyası yürütüldüğünü anlatan Erdoğan “Yaklaşık bir yıl önce kurulan “Kardeş Payı Platformumuzun üye sayısı 25 bine ulaştı. Türkiye’nin her yerinden her meslekten üyelerimiz bulunmaktadır. Herhangi bir ilden yardım talepleri platformumuza mesaj olarak iletiliyor. Yardım talebi mesaj olarak bize ulaştırıldığında ise o yöredeki gönüllü üyemiz tarafından gerçek ihtiyaç sahibi olup olmadığı araştırılıyor. Daha sonra yine platform üyelerimiz tarafından yadım yapılıyor. Yapılan yardımlar aileyi deşifre etmeden yerine ulaşıp ulaşmadığı da yine platform üzerinden üyelerimize duyuruluyor” dedi.

    Birbirini tanımayan insanları yardım duygularının buluşturduğunu da kaydeden Erdoğan “Üyelerimiz arasında emniyet, sağlık, eğitim, siyaset, iş dünyası neredeyse her kesimden gönüllü üyelerimiz bulunmaktadır. Biz bir dernek veya vakıf değiliz. Sadece bizler sosyal medya üzerinden bir araya gelmiş gönüllüleriz. Bugüne kadar bir çok yarım kampanyalarını başarıyla gerçekleştirdik. Bunun içerisinde yüzlerce öğrenciye, kırtasiye ve giyim eşyası yardımı da var, ailelere gıda yardımı da var. Biz sadece bize gelen yardım mesajı taleplerine o yöredeki yardımsever gönüllülerimiz aracılığıyla yardım ulaştırıyoruz. Üyemiz ne kadar çok olursa ulaştırabileceğimiz yardımlar da o derece büyük olacaktır. Şu sıralar ise Afrin’de sınır güvenliğimiz için mücadele eden asker ve aileleri için bir yardım kampanyası başlatma aşamasındayız” diye konuştu.

  • Beethoven’ın 9. Senfonisini bülbül sesiyle birleştirdi

    Bolu’da yaşayan 89 yaşındaki ressam Orhan Bahri Ersoy, Beethoven’ın 9. Senfonisini bahçesinde öten bülbüllerin sesiyle birlikte kayda alarak 50 yıllık hayalini gerçekleştirdi.

    Düzce’nin Akçakoca ilçesinde 1928 yılında dünyaya gelen Orhan Bahri Ersoy liseden mezun olduktan sonra 1949 yılında üniversitede Resim ve Sanat Tarihi bölümüne girdi. Subay bir babanın çocuğu olan Ersoy, babasının mesleği nedeniyle öğrenim hayatının büyük bölümünü ülkenin farklı illerini dolaşarak tamamlayabildi. İlk okulu 5 farklı ilde okuyan ve küçüklüğünden beri doğa ve hayvan sevgisiyle büyüyen ressam Ersoy, tablolarında da genellikle çevresindeki hayvanları çizmeyi tercih etti.

    Üniversiteden mezun olduktan sonra doğasına aşık olduğu Bolu’da öğretmenlik yapmak isteyen Orhan Bahri Ersoy’un ilk görev yeri Bolu Erkek Öğretmen Lisesi oldu. Uzun yıllar öğretmenlik yapan Ersoy, o dönemki ismiyle İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi olan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi kadrosuna alındı. Üniversiteye bağlı kurum olan İstanbul Devlet Resim ve Heykel Müzesinde 18 yıl boyunca tablo eksperliği, tablo restoratörlüğü ve yöneticilik yaptıktan sonra emekli olarak tekrar Bolu’ya geri döndü.

    Yurtiçi ve yurtdışında sayısız resim sergisi açan ve ünlü tabloların restoratörlüğünü yapan Ersoy, aynı zamanda müzik ve şiir tutkunu. İkinci Pencere isimli şiir kitabı da olan ressam Orhan Ersoy, çocukluğunda anne ve babasının evde şiir okuduğunu belirterek, yazdığı şiirlerinin bazılarının da bestelendiğini söyledi.

    Hayalini 2012 yılında gerçekleştirdi

    Gençlik yıllarında geldiği Bolu’da bülbül seslerinden çok etkilendiğini ve kayda almak istediğini ancak bülbüllerin öttüğü yerlerin elektrik olan evlerden uzak olduğunu ifade eden Ersoy, “Bolu’ya geldiğimde bir kulübe yaptırdım ve etraf bülbüllerle coşuyordu. Bir tane kayıt cihazı aldım ve artık bülbüllerin sesini kaydedebilirim dedim. Gece ortalık sessizken bülbüllerin sesini almak için çok uğraştım. Ayrı ayrı zamanlarda 30 kadar kayıt aldım ama sesler istediğim kalitede olmadı. 2012 yılında bir gün pencereyi açtım ve elma ağacında bir bülbül güzel güzel ötüyor. Biraz dinledim ve ötmeye devam edeceğini anladığımda Beethoven’in 9. Senfonisi’ni açtım. Yaklaşık 55 dakika boyunca senfoniyle birlikte bülbül nefis şekilde öttü. İki sesi bir arada almak beni çok mutlu etti. Mucize gibi birşeydi” şeklinde konuştu.