Etiket: Birçok

  • HPV: her iki cinste siğil yapıyor erkekte ve kadında birçok kansere yol açabiliyor

    Kadın Hastalıkları Doğum Ve Uzmanı Jinekolojik Onkoloji Prof.Dr. Polat Dursun, dünyada artan kadın kanserlerine dikkat çekti.

    Dünyada kadınlarda görülen kanserlerine bağlı ölümlerin yıllar içinde arttığının görüldüğünü dile getiren Prof.Dr. Polat Dursun, rahim ağzı kanserinin dışında, vulva, vajina, penis kanseri, anal kanserler ve baş boyun kanserlerine de yol açabilen ve cinsel yolla bulaşan Human papilloma virüsü (HPV) ile ilgili soruları yanıtladı.

    Human papilloma Virüs (HPV) nedir?

    HPV , “Human Papilloma Virüs “denen bir virüsün kısa adıdır. Cinsel yolla en sık bulaşan hastalıktır. 100’den fazla farklı tipi olduğu bilinmektedir. Başta genital bölge olmak üzere vücudun değişik yerlerinde siğil (kondilom), hücre çoğalması ve kansere neden olabildiği düşünülmektedir. Siğil ve düşük dereceli hücre çoğalması oluşturanlar “Düşük riskli HPV”, yüksek dereceli hücre çoğalması ve kanser oluşturanlar ise “Yüksek riskli HPV “ olarak isimlendirilmektedir. Dünyada enfeksiyöz bir ajanla oluşan tüm kanserlerin yüzde 5’inin HPV virüsü ile oluştuğu hesaplanmıştır.

    HPV genellikle alındıktan sonraki 2-3 ay içinde siğil oluşumuna yol açar ama bu süre çok farklılık gösterebilir. Siğiller en sık genital bölgede görülür ama vücudu her yerinde de görülebilir. ABD rakamlarına göre cinsel aktif kadınların %75’inin hayatlarının bir döneminde siğil geliştireceği veya bir HPV enfeksiyonu geçireceği tahmin edilmektedir. Sevindirici olarak, HPV vücuda alındıktan sonra %80-90’ı vücudun savunma hücreleri tarafından 1-2 yıl içinde elimine edilmektedir

    Çok nadiren doğum kanalından bebeğe bulaşarak yeni doğan bebeğin solunum yollarında da oluşabilir. Çok az bir kısmı vücutta gizli olarak kalmakta ve immün sistemin baskılanması durumlarında aktive olmakta ve siğil ile hücre çoğalmalarına yol açabilmektedir. Onkolojik tip HPV vücuda girdikten sonra kanser oluşma süreci 10-15 yıl gibi uzun bir süre almaktadır

    Bugün rahim ağzı kanserlerinin yüzde 99’unda HPV pozitif olduğu bilinmektedir. HPV ile rahim ağzı kanserleri arasındaki ilişkiyi bulan Alman bilim adamı Harald zur Hausen, 2008 yılında Nobel bilim ödülü ile ödüllendirilmiştir. Rahim ağzı kanserleri yanında vajina, dış genital ( vulva) anal kanserlerde de HPV tespit edilmiştir. Baş boyun kanserlerinde de HPV risk artışı yapmaktadır. Erkeklerde penis kanserlerinin gelişiminden de sorumlu olabilmektedir.

    HPV Nasıl bulaşır?

    HPV esas olarak cilt- cilde temas yolu ile bulaşır, virüsün ana bulaşma yolu cinsel ilişki ile olur. Enfekte bir kişinin penis, skrotum (erkek yumurtalık torbası), vajina veya dış genital bölgesi ile temas sonucu bulaşır. Oral yolla enfekte bir genital bölgeye temas edilmesi halinde de bulaşma olur. Prezervatif kullanmak bulaşmayı her zaman önlemez çünkü virüs prezervatifle kaplı olmayan bir genital alandan da bulaşabilir.

    HPV virüsünden Korunmak için ne yapılmalıdır?

    Çok eşlilik HPV bulaşması için en önemli bir risk faktörüdür. Çok eşlilikten kaçınmak korunmada önemli bir etkendir. Çok eşli olunmasa bile eşlerden birinin daha önce HPV ile karşılaşması da HPV bulaşmasına yol açabilir.

    Her ne kadar prezervatif bulaşmayı yüzde 100 önlemese de prezervatif kullanmak bulaşmayı belirgin olarak azaltır.

    HPV korunmasında bugün için asıl etkili olan HPV aşılamasıdır. Bugün HPV aşısı en çok kanser yaptığı bilinen etkenlere karşı antijen içecek şekilde geliştirilmiş ve ülkemizde dahil tüm dünyada kullanıma sunulmuştur. Aşılardan biri sadece kanser yapan tiplere (tip, 16 ve 18 ) karşı antijen içermekte iken diğer aşı hem kanser yapan tiplere (tip 16 ve 18 ) hem de en çok siğil yaptığı bilinen tiplere (tip 6 ve 11) karşıda antijen içermektedir.

    HPV aşıları HPV virüsü ile karşılaşmadan 9-11 yaş grubundan 28 yaş grubuna kadar 3 doz şeklinde yapılması önerilmektedir.

    HPV virüsü tespit edilen bir hasta nasıl bir yol izlemelidir?

    Mutlaka jinekolojik bir muayeneden geçmeli, siğil olup olmadığı kontrol edilmelidir. Siğil varsa bunu doktorun uygun göreceği bir yöntemle, yakma dondurma ve kimyasal olarak yok etme gibi tedavi etmelidir. İhmal edilmemesi gereken bir noktada eş veya partnerde siğil var olup olmadığı araştırılmalı varsa bununda uygun tedavisi yapılmalıdır.

    Normalde siğil yapan HPV tipleri kanser yapmasa da beraberinde birden çok HPV bulaşma ihtimali olabileceği için HPV tiplemesi yapılıp HPV’nin yüksek riskli mi düşük riskli mi olduğu belirlenmeli ve düzenli aralıklarla jinekolojik kontrol ve smear kontrolü yapılmalıdır. Smear testinde sorun varsa kolposkopi ile rahim ağzı incelenip gerekirse biopsi alınmalıdır. Biopside önemli bir sorun çıkarsa rahim ağzı leep veya konizasyon işlemi ile temizlenmelidir

    Erkekler sadece HPV taşıyıcısı mıdır?

    Erkekler sadece taşıyıcı değildir. HPV erkeklerde siğil yapabilir. Ayrıca nadiren de olsa penis ve skrotum kanserlerinin gelişmesi ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Yüksek riskli HPV’ler, homoseksüel erkeklerde anal ve rektal kanser öncüsü lezyonlar ve kanserlerin gelişiminden de sorumlu tutulmaktadır.

    Tedavi sadece cerrahi midir? Başka tedavi seçenekleri var mıdır?

    HPV bir virüs olduğu için etkili bir ilaç tedavisi yoktur. HPV’nin yol açtığı lezyonların tedavisi yapılır. HPV genital bölgede ya hücre çoğalmasına, ya siğile bazen de kansere yol açar.

    Siğil tedavisinde cerrahi olarak eksizyon, koterizasyon veya dondurma yöntemleri uygulanabilir. Tıbbi olarak tedavisi de mümkündür bunlarda doktor veya hasta tarafından uygulanan krem veya solüsyon şeklinde uygulanan ilaçlardır.

    Cerrahi müdahale olmayanlara ne olabilir?

    Siğillerin bir kısmı tedavi edilmeden kendiliğinden geçebilir. Bir kısmı da müdahale edilmezse zamanla artabilir. Çok aşırı büyük siğiller gebe kadınlarda doğumun mekanik olarak engellenmesine yol açabilir. Bilinenin aksine siğillerden kanser gelişme riski çok düşüktür. Fakat aynı anda siğil yapan ve kanser yapan HPV tipleri hastada varsa siğil yanında kanser gelişim riski de artabilir.

    Cerrahi müdahale yanında siğillere bazı ilaçlar kullanılarak da müdahale edilebilir. Bu ilaçların bazıları doktor tarafından siğillerin üzerine sürülerek kullanılır bazıları ise hasta tarafından siğillerin üzerine sürülür.

    Cerrahi müdahale sonrası tekrar ederse ne yapılmalı?

    Cerrahi müdahaleden sonra siğiller tekrarlarsa yaygınlık ve yerleşim yerine göre bazen tekrar cerrahi bazen de ilaçlar ile tedavi edilebilir.

    Siğiller kendiliğinden geçer mi?

    Siğillerin büyük bir bir kısmı 1 yıl içinde kendiliğinden geçebilir. Ama HPV virüsü vücutta uykuda kalabilir ve kişinin immün sistemi baskılandığında tekrar aktive olup yeniden siğil oluşumuna yol açabilir.

    Aşı korunmada ne kadar etkili? Kimlere ve ne zaman aşı yapılmalı?

    HPV aşışı profilaktik yani korunma aşısı olarak kullanılmaktadır bu nedenle HPV virüsü ile karşılaşılmadan ve cinsel aktivite başlamadan yapılması önerilmektedir. Yaş grubu olarak 11- 28 yaş arası cinsel aktivitesi başlamamış kız çocuklarına 3 doz (0,2, ve 6. aylarda) olarak yapılması önerilmektedir. Bazı ülkelerde erkek çocuklarında aşılanması önerilmektedir fakat bu tartışmalı bir konudur.

    Piyasada mevcut aşıların birisinin içinde 2 (hpv 16 ve 18 ) ve diğerinin içinde 4 tip (hpv 16,18,6,11) HPV’ye karşı etkili antijeni vardır. Eğer kişi bu tiplerden birini geçiriyorsa aşı diğer tiplere karşı koruyabilir fakat bu HPV enfeksiyonu geçirmiş kişinin aşılanması konusu tartışmalı bir konudur.

    HPV ne tür kanserlere yol açar?

    HPV ve serviks kanseri arasındaki ilişki en güçlü ilişkidir. Bunun yanında HPV’nin vajina, dış dudak (vulva), ano-rektal kanserler ve baş boyun kanserlerinin de gelişmesinde etkili olduğu bilinmektedir. Erkeklerde penis ve skrotum kanserlerinden de sorunlu olabileceği ileri sürülmüştür.

    HPV baş ve boyun kanserine neden yol açar?

    HPV virüsü baş boyun kanserlerinin de gelişmesinden sorumlu olabileceği bildirilmektedir. HPV’nin baş boyun bölgesine oro-genital temasla yani oral seks ile bulaştığı düşünülmektedir. Ağız kanserlerinin yüzde 25’inin, boğaz kanserlerinin ise %35’inin HPV ile bağlantılı olabileceği düşünülmektedir.

    HPV Türkiye ve Dünya’da yayılımı ve tedavi seçeneğini karşılaştırabilir misiniz?

    HPV ve yol açtığı lezyonların tanı ve tedavisinde dünyada uygulanana tüm tanısal ve tedavi edici işlemler Türkiye’deki jinekologlar tarafından başarı ile uygulanmaktadır. Dünyada yapılıp ülkemizde yapılmayan hiçbir tanısal veya tedavi edici işlem yoktur. Hatta serviks kanserinin yol açtığı rahim ağzı kanserlerinin tedavisinde Türkiye’de uygulanan ileri cerrahi laparoskopik ve robotik yöntemler dünyadaki birçok ülkeden daha iyi ve başarılı bir şekilde uygulanmaktadır.

    HPV olan erkekler ne yapmalı?

    Öncelikle HPV’den korunmak için ilişi sırasında mutlaka prezervatif kullanılmalıdır. Eğer bir erkekte HPV pozitif ise veya siğil oluştu ise mutlaka bir ürolog veya dermatolog tarafından görülmeli tedavisi yapılmalı ve takip edilmelidir.

    HPV önlenmesi ve tedavisi ile ilgili son bilimsel çalışmalar nelerdir?

    4’lü HPV aşısını çıkartan firma şu anda 9 tipe karşı etkili olan yeni bir koruyucu HPV aşısı çıkartmıştır ve bununla ilgili Amerika’daki ilaç ve eczacılık onay kurumu benzeri bir kurum olan FDA ‘den ilacın koruyucu amaçlı kullanımı ile ilgili onay almış

    Tedavi edici yani hastalık oluştuktan sonraki oluşan lezyonları ortadan kaldırmak için geliştirilen HPV aşıları ile ilgili preklinik çalışmalar halen devam etmektedir.

  • Mide fıtığı birçok kişiyi tehdit ediyor

    Doç.Dr. Fahri Yetişir, mide fıtığına dikkat edilmesi konusunda uyarılarda bulundu.

    Genel Cerrahi Uzmanı Doç.Dr. Fahri Yetişir, “Mide fıtığı çok sayıda değişik tetkiklerle yapılabilir olmasına karşın sadece tedavi stratejimizi etkileyecek tetkikler yapılmalıdır. Mide fıtığının tanısını koyma esnasında izlenen yollar ile gastroözefagial reflü hastalığının(GÖR) tanı yolları birbiri ile örtüşmektedir” dedi.

    Direk akciğer filmi ile hava sıvı seviyesi olan veya olmayan yumuşak doku yoğunluğunun göğüs içinde görüldüğünü ifade eden Dr. Yetişir, “Kalp arkasında hava sıvı seviyesinin görülmesi paraözefagial mide fıtığına sipesifik bir görünümdür. İnce barsak fıtıklaşmasında bağırsak gazı görülebilir. İnce barsak loplarının normal olamayan vertikal bir doğrultuda fıtık kesesine doğru seyretmesi. Aynı şekilde eğer fıtık kesesine kalın bağırsak girmişse kalın bağırsağın normal olmayan bir yukarı doğru seyri de karakteristiktir. Kontraslı Filmler: Fıtığın boyutunu ve redükte olup olmadığını yanı fıtık kesesinin içeriğinin tekrar karına dönüp dönemediğini gösterebilir. Gastroözefagial bileşkenin hiyatus ile ilişkisini ve yerini lokalize edebilir. Kısa özefagus varlığında tanı koymamıza yardımcı olabilir” diye konuştu.

    Bilgisayarlı tomografinin(BT) acil durumlarda özellikle paraözefagial fıtığın komplikasyonunun varlığından şüphelenildiğinde kullanışlı olabildiğini kaydeden Dr. Yetişir, “BT ile fıtık bölgesi ve fıtık içine girmiş bir organ ve göğüs boşluğundaki bir organ net bir şekilde çoğu hastada görülebilir. Sagital, koronal veya üç boyutlu çekilen çoklu kesit BT tomografinin fıtığı tanıma sensitivitesini artırır. 24. Eğer bağırsak tıkanıklığı ve strangulasyonu oluşmuşsa, hava sıvı seviyesi olan genişlemiş kesim görülecektir. Gastroözefagial bileşkenin veya mide fundusunun hiyatus içinden yukarı doğru kayması oral kontrasla güçlendirilmiş BT ile net bir şekilde görülebilir. Endoskopi (özefagogastroduodenoskopi):Özefagus, mide ve duodenumun mukozal yapısı hakkında bize bilgi verebilir. Özefajit ve gastritlerin tanısı konabilir. Fıtığın boyutları ve tipi belirlenebilir. Midenin canlılığı değerlendirilebilir ve eğer inkarserasyon mevcutsa acil operasyon kararı verilir” açıklamalarında bulundu.

    Manometre diyafram kurusunu seviyesinin, alt özefagus sifinkterinin lokalizasyonunu belirlemeyi sağlayabildiğini belirten Dr. Yetişir, “Mide fıtığının boyutu yeni yüksek çözünürlüklü manometreler ile hesaplanabilir. Paraözefagial mide fıtıklarında manometrenin kataterlerinin yerleştirilmesi zor olabilir. Paraözefagial fıtıklarda normal hareketlenme gösteren kontrastlı yutma testi katater yerleştirilerek yapılan testin ihtiyacını azaltmaktadır. Mide fıtığında durum farklı özefagial motiliti testi PH metreyi doğru yere koymak için gerekli. pH testi:Mide fıtıklarının tanısında yeri kısıtlıdır fakat özellikle tip 1 kayıcı tip mide fıtıklarında özefagusun artmış asit maruziyetini ve süresini belirleyerek antireflü ameliyatına olacak ihtiyacı belirlemede etkili olabilir. Kayıcı tipte mide fıtıklarında ameliyattan önce anarmal GÖR’ün PH monitör ile veya özefajitin endoskopi ile teyit edilmesi gerekmektedir. Nükleer tıp çalışmaları, transözefagial ekokardiyografi, ve endoultrason da rutin olmamakla beraber mide fıtığı tanısının konulmasında kullanılabilir” ifadelerini kullandı.

    Mide fıtığı ameliyatından önce endoskopi ve baryum özefagografinin hastalıkla ilgili ana bilgileri verdiğini vurgulayan Dr. Yetişir, “Kontrast çalışmalar kayıcı tipte mide fıtığı tanısında endoskopiden daha sensetif olduğunu belirtmektedir.. Çoğu tanı koyma tekniğinin rolü hastanın klinik belirti ve bulgularına bağlıdır. Tesadüfen yakalanmış veya minimal semptom veren mide fıtıkları endoskopi ve kontrast filmler ile doğrulanabilir. Eğer klinik karar verme sırasında ekstra bilgiye ihtiyaç duyulursa BT yapılabilir. Akutkarın ağrısı ve kusma ile birlikte direk filmde midenin normal olması gerekenden daha yüksek pozisyonda olması veya anormal bir askta olması mide dönmesini düşündürmelidir. Mide fıtıklarını acil durumu mesela gastrik tıkanıklık ve iskemisinde öncelikle mide nazogastrik tüp ile dekomprese edilmeli ve ardından drek filmi çekilmeli ve endoskopi yapılmalıdır. Gereksiz fazladan araştırmalar acil hastalarda tedavide gecikmelere neden olarak tedavinin başarı oranını azaltmaktadır. BT daha çok zor olgularda kullanışlı. Genellikle diğer yöntemlerle tanı konulmaktadır” şeklinde konuştu.

  • Bakan Soylu: “Afrika, Orta Doğu, Kafkaslar, Balkanlar ve dünyada birçok bunlara muadil bölgelere uygulanan politikalar, kabul edilebilir politikalar değildir”

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, dünyada kurulan oyunu kabul etmenin mümkün olmadığını belirterek, “Afrika, Orta Doğu, Kafkaslar, Balkanlar ve dünyada birçok bunlara muadil bölgelere uygulanan politikalar, kabul edilebilir politikalar değildir” dedi.

    İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, resmi ziyaret kapsamında bulunduğu Sudan’da, İçişleri Bakanlığında resmi törenle karşılandı. Sudan İçişleri Bakanı Ahmed Bilal Osman’ın makamındaki baş başa görüşme öncesi gazetecilere açıklama yapan Soylu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Sudan halkına selamını iletti.

    Gösterdikleri ilgiden dolayı Sudanlılara teşekkür eden Soylu, “Bizler çok köklü bir kardeşliğe sahibiz. Bu kardeşliğe bize bağışlayan Cenab-ı Allah’tır. İnanıyorum ki ilişkilerimiz bugüne kadar çok üst seviyeye geldi. Bugünden sonra çok daha üst seviyede devam edecektir” diye konuştu.

    Türkiye’nin de Sudan’ın da meselelere bütün taraflarıyla bakması gereken bir dönemden geçildiğini anlatan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Eğer sadece bugünü yaşadığımızı düşünürsek yanılırız. Biz bir taraftan dünü, bir taraftan bugünü ama esas yarını yaşıyoruz. Maalesef bugün dünyada kurulan oyunu kabul etmek mümkün değildir. Afrika, Orta Doğu, Kafkaslar, Balkanlar ve dünyada birçok bunlara muadil bölgelere uygulanan politikalar, kabul edilebilir politikalar değildir. Tarih bize bugün başka bir sorumluluk veriyor. Eğer bugün biz daha fazla birlik içerisinde olmaz, daha fazla birbirimizle iyi anlaşma zeminleri oluşturmaz, omuz omuza, sırt sırta bir mücadele içerisinde olmazsak, maalesef bugünkü dünya düzeni, bugünü de bize arattırır bir hale gelir. Görevlerimiz bu büyük medeniyetlerin bugün insanlığın duyduğu ihtiyacı onlara iletmesini sağlamaktır.”

    Dünyada kendini büyük ülke zannedenlerin kurdukları tezgahlara işaret eden Soylu, “Bütün bunlar, bizim bakmamız, gözetmemiz ve değerlendirmemiz gereken meselelerdir. Güvenlik meselelerimizi hep birlikte aşarız. Terörle, göçle, uyuşturucu ve uluslararası sistemle mücadelede ediyoruz. Bir taraftan Sayın Cumhurbaşkanımız ile Sayın Cumhurbaşkanınızın dostlukları, bir taraftan milletimizin birbirine olan sadakatleri ve samimiyetleri aslen bize çok güzel rehber olmaktadır. Bakanlıklarımızın arasındaki ilişkiler bunun en güzel örneğidir. Bu yeterli değildir. Bunun için burada ülkem adına İçişleri Bakanlığından, polisimizden, jandarmamızdan, göç teşkilatlarımızdan ne isteğiniz varsa bizim için emir telakki eder” dedi.

    Türkiye ve Türk halkının Sudan’a karşı büyük bir sevgisi olduğunu ve bunun her geçen gün arttığını anlatan Soylu, Sudan’da kendilerini evlerinde hissettiklerini vurguladı.

    15 Temmuz’da Türkiye’ye kayıtsız şartsız destek veren Sudan’a teşekkür eden Bakan Soylu, Sudan’ın terör örgütü FETÖ ile mücadelede dimdik yanlarında olduğunu sözlerine ekledi.

    “Her konuda Türkiye ile çalışmak için hazırız”

    Ahmed Bilal Osman da Bakan Soylu’yu Sudan’da ağırlamaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi. Sudan ile Türkiye arasında bir iş birliği bulunduğunu belirten Osman, bu iş birliğinin devam etmesini temenni etti. Her konuda Türkiye ile çalışmak için hazır olduklarını vurgulayan Osman, Bakan Soylu’ya iş birlikleri için teşekkürlerini bildirdi.

    Konuşmaların ardından görüşme basına kapalı devam etti.

  • “Kalp yetmezliği birçok kanser türünden daha ölümcül”

    Uluslararası standartlara uygun olarak Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesinde kurulan Kalp Nakil Merkezinin açılış toplantısında konuşan Prof. Dr. Hamza Duygu, kalp yetmezliğinde son aşamaya gelinmeden müdahalenin yapılması gerektiğini vurgulayarak, “Kalp yetmezliği birçok kanser türünden daha ölümcül” dedi.

    Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesinde oluşturulan İleri Kalp Yetmezliği Merkezinin ardından hayata geçirilen Kalp Nakil Merkezinde ileri kalp yetmezliği hastalarının, uygun donör bulunması halinde kalp nakilleri gerçekleştirilebilecek. Merkezin nakillerle ilgili uzmanlığının Türkiye Kalp ve Akciğer Nakli Bilim Kurulu tarafından da onaylı olduğunu bildiren Başhekim Uzm. Dr. Sevim Erkmen’in açılış konuşması ile başlayan toplantıda sırasıyla, Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamza Duygu, Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Uzmanı Prof. Dr. İlhan Sanisoğlu, Kardiyoloji Anabilim Dalı Uzmanı ve İleri Kalp Yetmezliği Sorumlu Hekimi Yrd. Doç. Dr. Hatice Kemal Günsel, Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı ve Kalp Nakli Merkezi Sorumlu Hekimi Yrd. Doç. Dr. Özlem Balcıoğlu, Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Uzmanları Doç. Dr. Barçın Özcem ve Uzm. Dr. Ali Önder Kılıç, kalp yetmezliği, kalp nakli ile ilgili süreçleri ve nakil için gerekli olan organ bağışı konusunda konuşma yaptı.

    Basın toplantısının açılış konuşmasını gerçekleştiren Başhekim Uzm. Dr. Sevim Erkmen, hiçbir ülkede kalp nakli olma şansı bulunmayan KKTC vatandaşlarının Kalp Nakil Merkezinde bu olanağa sahip olduklarını söyledi.

    “İlaç tedavisiyle hastalığın ilerleyişi durdurulabilir”

    Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamza Duygu, kalple ilgili birçok hastalığın ortak son noktası ve çok büyük öneme sahip klinik bir sendrom olarak tanımlanabilen kalp yetersizliğinin, birçok kanser türünden daha ölümcül bir hastalık olduğunu söyledi. Tanı konduktan sonra 5 yıl içerisinde hastaların yarısının, son aşamadaki hastalarda ise 1 yıl içerisinde 4’te 3’ünün kaybedildiği kaydeden Prof. Dr. Hamza Duygu, hastalara bu aşamaya gelmeden önce müdahale edilmesi gerektiğini ifade etti. Tanının ardından uygulanan yaşam tarzı değişikliği ve ilaç tedavisi gibi yöntemlerle hastalığın ilerleyişinin durdurulabildiğini belirten Duygu, dirençli kalp yetersizliği bulunan hastaların hastane ortamında yaşamaya zorunlu kaldığı, bu noktada ise sığınılabilecek son limanın kalp nakli olduğunu söyledi.

    Nakil işleminden sonra organın vücudu reddetmemesi için birtakım güçlü ilaç tedavilerine başlanması ve hastanın enfeksiyondan korunması gerektiğini ifade eden Duygu, bunun için nakil işlemlerinin hekim deneyimi ve teknik alt yapısı güçlü merkezlerde gerçekleşmesinin önem taşıdığını belirtti.

    Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesinde açık kalp ameliyatının başarıyla gerçekleştirildiğini ve tıbbi gerekçelerle yurt dışına hasta sevk edilmediğini ifade eden Prof. Dr. İlhan Sanisoğlu ise, bugüne kadar yasal alt yapısının hazır olmaması sebebiyle dokunulamayan grup olan nakil hastalarına da artık bu hizmeti vermeye hazır olduklarını kaydetti.

    “Hastaların tüm tetkikleri ‘Dr. Suat Günsel Fonu’ ile karşılanıyor”

    İleri Kalp Yetersizliği Merkezinin bundan yaklaşık 1 yıl önce, kalp yetmezliği hastalarına düzenli takip edilebilecekleri ve ileri tedavi seçenekleri alabilecekleri bir merkez sunmak amacıyla kurulduğunu ifade eden İleri Kalp Yetmezliği Sorumlu Hekimi Yrd. Doç. Dr. Hatice Kemal Günsel, esas hedeflerinin, bu hizmetleri tüm dünyada olduğu gibi özelleşmiş kardiyologlar ve kalp damar cerrahi ekipleri tarafından hastalara sunmak olduğunu ifade etti.

    Bugün İleri Kalp Yetmezliği Merkezinde 100’ün üzerinde hastanın düzenli olarak takip edildiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Günsel, bu hastaların ekokardiyografi, kalp pili kontrolleri ve laboratuvar tetkiklerinin tamamının Dr. Suat Günsel Fonu tarafından karşılandığını belirtti.

    “İleri kalp yetersizliğinde bazen ilaç tedavisine rağmen hastalık ilerlemekte ve ölümle sonuçlanabilmektedir” diyen Günsel, ileri kalp hastalarının ilaç tedavisine rağmen hastaneye yatışlarının artması ve hastalığın seyrinin kötüleşmesi noktasında devreye son tedavi seçeneği olan kalp naklinin girdiğini kaydetti.

    “Tüm ölümlerin büyük bir çoğunluğunu kalp hastalıkları oluşturuyor”

    “Artık biliyoruz ki, dünyadaki tüm ölümlerin büyük bir çoğunluğunu kalp hastalıkları oluşturmaktadır. Bu kalp hastalıklarının içerisinde de kalp yetmezliği büyük paya sahiptir” diyen Kalp Nakil Merkezi Sorumlu Hekimi Yrd. Doç. Dr. Özlem Balcıoğlu, kalp nakillerinin, İleri Kalp Yetmezliği Merkezi’nde takip edilerek, dünya standartlarına uygun olarak hazırlık aşamasından geçen hastalardan oluşan listeye bağlı kalınarak yapılabildiğini ve oluşturulan ortak konseyde kalp yetmezliği hastalarını belirli periyotlarla değerlendirdiklerini söyledi.

    Yrd. Doç. Dr. Özlem Balcıoğlu, nakil aşamasına gelmeye başlayan hastaların kalp nakline uygunluğunun, nakil cerrahları, nakil kardiyologları, göğüs hastalıkları, psikiyatri, patalog ve anestezi uzmanlarının bir araya geldiği konseylerde değerlendirildiğini ve yine konsey kararı ile kalp nakline uygun bulunan hastaların, kalp nakli bekleme listesine alındığını söyleyerek, bekleme listesinin periyotlar halinde KKTC Sağlık Bakanlığı Koordinasyon Kurulu’na bildirildiğini, yine bildirilen tüm hastaların ulusal veri tabanına işlendiğini kaydetti.

    “Kalp nakli uzmanlık gerektiriyor”

    “Kalp nakli diğer operasyonlardan farklı olarak bu alanda uzmanlık gerektiren bir işlemdir. Bu konuda uzman bir ekibin koordineli bir şekilde çalışması, aynı zamanda nakil yapılacak hastanenin de ruhsatlandırılmış olması gerekmektedir” ifadelerini kullanan Balcıoğlu, Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesinde 2-3 yıldır ruhsatlandırma konusunda gerekli tüm yasal prosedürlerin yerine getirilmiş olduğunu, yaklaşık bir ay önce de KKTC’de, kalp nakli konusunda ruhsatlandırılmış merkez haline geldiklerini söyledi.

    “Organ bağışı vatandaşlık görevidir”

    Kalp nakli için en önemli husus olan organ bağışına da değinen Balcıoğlu, kalp nakli için beyin ölümü gerçekleşmiş bireyin yakınlarının onayının gerektiğini, bu konuda herkese vatandaşlık görevleri düştüğünü bildirdi. Donör çıktığı zaman, bu donörden hangi hastaya nakil yapılacağına karar verilmesi konusuna da değinen Balcıoğlu, kalp nakline uygunluk için çok fazla kriter aranmaması halinde, boy, kilo ve kan grubunun göz önüne alınarak yapılan bir işlem olduğunu söyledi. Nakil işlemleri sonrasındaki takip ve tedavi sürecinin önemine de değinen Balcıoğlu, nakillerin, alt yapı bakımından uygun yoğun bakım koşullarına sahip, bu konuda eğitim almış uzman ekipler ve hemşirelerin yer aldığı merkezlerde gerçekleşmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Nakil gerektiren kalp yetmezliği, KKTC vatandaşlarının sadece kendi ülkelerinde şifa bulabilecekleri bir sağlık problemidir. Kurulmuş olan Kalp Nakil Merkezi ise KKTC için bir umut kaynağıdır” dedi.

    “Bir donör, kurtarılmış bir hayattır”

    Kalp nakillerinin başarılı bir şekilde gerçekleştirilmeye başlanmış olmasına rağmen geçmişteki en önemli problemin etnik, politik ve dini nedenlerle donör bulma sıkıntısı olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Barçın Özcem, bir donörün kurtarılmış bir hayat anlamına geldiğini söyledi. Bu konudaki engelleri ortadan kaldırmak amacıyla ülkelerin, çeşitli yasal düzenlemelerle çözümler üretebildiğini de hatırlatan Özcem, KKTC’de bu konuda bilinçli ve duyarlı olacağına inandığını ifade ederek, topluma organ bağışı çağrısında bulundu.

    “Halk organ bağışı konusunda bilinçlendirilmeli”

    Tedavisi olmayan organ sistemleri için gidilebilecek son noktanın organ nakli olduğunu yineleyen Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Dr. Ali Önder Kılıç ise, halkın organ bağışının önemi konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğini söyledi.

  • Ünlü fenomen Kerimcan’ı darp eden ve birçok suçtan aranan şahıs teslim oldu

    Samsun’da ünlü fenomen Kerimcan Durmaz’ın darp edilmesi olayına karışan ve suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla polis tarafından aranan şüpheli, Samsun Adliyesine teslim oldu ve tutuklanarak cezaevine gönderildi.

    Samsun’da organize suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla hakkında yakalama müzekkeresi bulunan ve hakkında birçok suçtan polis tarafından aranan Uğur D. (30), akşam saatlerinde Avukatı Özkan Güreş ile birlikte Samsun Adliyesine giderek teslim oldu. Yaklaşık 2 yıl önce Samsun’da bir alışveriş merkezinin içinde bulunan bir eğlence mekanında sahneye çıkan Kerimcan Durmaz’ın konserinde olay çıkan olayda sanatçıyı darp ederek de yaraladığı ileri sürülen Uğur D. hakkında ayrıca kesinleşmiş 5 yıl 1 ay 20 gün de hapis cezasının bulunduğu ortaya çıktı. Adli işlemleri tamamlanan Uğur D. tutuklanarak Samsun T Tipi Kapalı Cezaevine gönderildi.