Etiket: Bilgilendirdi

  • Prof. Dr. Niyazi Güler, ‘Kalp Hastalıkları’ Sunumu İle Süleymanpaşalıları Bilgilendirdi

    Süleymanpaşa Belediyesi tarafından düzenlenen sağlıkta bilgilendirme toplantıları kapsamında Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Niyazi Güler, ‘Kalp Hastalıkları’ sunumuyla Süleymanpaşalılar ile bir araya geldi.

    Belediye Kültür Merkezi Yılmaz İçöz Sahnesi’nde gerçekleşen bilgilendirme toplantısına, Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat, Süleymanpaşa Belediye Başkan Yardımcısı Gülferah Güral ve vatandaşlar katıldı.

    NKÜ Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Niyazi Güler’in kalp nasıl çalışır? kolesterol zararlı mıdır? yüksek kolesterolü düşürme yolları, kalp krizi belirtileri, kalp hastalıklarının teşhis yöntemleri, anjiyo, stent uygulaması, bypass ve risk altındaki gruplar ve doğru bilinen yanlışlar konulu bilgilendirmelerinin ardından soru cevap kısmına geçildi.

    “YAĞLI VE ŞEKERLİ ÜRÜNLERDEN KAÇINIZ”

    Katılımcılar tarafından soru bombardımanına tutulan NKÜ Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Niyazi Güler, tüm katılımcıların sorularını yanıtlayarak, “35 yaş üstündeki erkekler, menopoz sonrası kadınlar, sigara kullananlar, diyabetliler, yüksek tansiyonlular, kalp rahatsızlığı bulunanlar, fazla kilolular, ailesinde kalp hastası olanlar ve aşırı yağlı beslenenler kalp krizi konusunda risk grubunda yer alıyor. Riski azaltmak için mutlaka spor yapınız. Yağlı ve şekerli ürünlerden kaçınız ve özellikle söylemek istiyorum ki ekmek kalbimizin düşmanı. Kalp ve damar sağlınız için lütfen bunlara dikkat edin” dedi.

    Katılımcıların Prof. Dr. Niyazi Güler’e yaklaşık 50 soru sorduğu sağlıkta bilgilendirme toplantısında tüm soruların yanıtlanmasının ardından Süleymanpaşa Belediye Başkan Yardımcısı Gülferah Güral tarafından Güler’e çiçek verilip değerli paylaşımlarından dolayı teşekkür edildi.

  • Ydü Hastanesi Çocuk Ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Yeliz Cengiz Otizm Hakkında Bilgilendirdi

    Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Yeliz Cengiz, her yıl tüm dünyada bilinirliği artırmak, erken tanı ve tedaviyi yaygınlaştırmak amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen ’Otizm Farkındalık Ayı’ ve 2 Nisan ’Otizm Farkındalık Günü’ dolayısıyla, otizmin nedeni, belirtileri, erken tanı ve özel eğitimi hakkında bilgi paylaştı.

    “2014 VERİLERİNE GÖRE DÜNYADA 68 ÇOCUKTAN BİRİ OTİSTİK”

    Uzm. Dr. Cengiz, tüm dünyada otizmle ilgili araştırmaların teşvik edilmesi, otistik bireylerin sorunlarına çözüm bulunması ve toplumla bütünleşmelerini sağlamaya yönelik çalışmaların yapılmasının hedeflendiğini söyledi. Otizm Spektrum Bozukluğunun, sıklıkla yaşamın ilk 3 yılında saptanan, duygusal, sosyal gelişmede ve sözel, sözel olmayan iletişimin gelişiminde gecikme ya da sapma, tekrarlayıcı davranış ve kısıtlı ilgi alanları ile kendini gösteren nörogelişimsel bir bozukluk olduğunu belirten Uzm. Dr. Cengiz, “Dünyada otizm, 2014 verilerine göre 68 çocukta 1 görülmektedir. Erkek çocuklarındaki yaygınlığı, kızlardan 4 kat fazladır” dedi.

    “OTİZME HER COĞRAFYA VE TOPLUMDA RASTLANMAKTADIR”

    Otizmin genetik temelli olduğuna ilişkin bulgular olsa da hangi gen ya da genlerin sorumlu olduğunun bilinmediğini vurulayan Uzm. Dr. Cengiz, “Çevresel faktörlerin (özellikle ileri baba yaşı) etkisi ise oldukça tartışmalı bir konudur. Otizme her çeşit toplumda, farklı coğrafyalarda, ırkta ve ailede rastlanmaktadır” ifadelerini kaydetti.

    OTİZMİN BELİRTİLERİ

    “Bebekler, iletişim kurma becerisi ve sosyalleşme ihtiyacı ile doğar” diyen Uzm. Dr. Cengiz, “Sağlıklı bir bebek dış dünyaya tepki verir. Ebeveynler bebeklerinin normal gelişim sürecine uyum sağlayıp sağlayamadığını dikkatle gözlemlemelidir. Otizmde gelişim basamaklarında aksama gözlenir. Bebek becerilerden bazılarını hiç geliştirememiş olabileceği gibi kimi zaman kazanılan becerilerde gerileme ya da kayıp gerçekleşebilir. Otistik spektrum bozukluğu olan çocuklar çevreye ilgisiz olur, kısıtlı göz temasları vardır, ismi çağrıldığında tepkisiz kalır, güldürülmeye çalışılınca gülmezler, aynı yaş gurubundaki çocuklar gibi taklit becerileri gelişmemiştir, oyuncakları ile amacına uygun oynamazlar, el sallamaz ve öpücük göndermezler. Gelişimsel aksamaya ek olarak anlamsız el çırpma, sallanma, dönme gibi tekrarlayıcı hareketler de gözlenebilir.

    Bebek 6 aylık olduğu halde anne babasını tanımıyor, gülümsemiyorsa; 1 yaşını geçtiği halde işaret ile göstermiyor, ce-e oyunları oynamıyor, anlamlı birkaç kelime söylemiyor, adı ile seslenildiğinde bakmıyor, göz teması kurmuyorsa; 2 yaşını geçtiği halde oyuncaklarla amaca uygun şekilde (oyuncak bebeği uyutur gibi, uçağı uçurur gibi, arabayı ses çıkararak sürer gibi) oynamıyor sadece belli başlı parçaları ile ilgileniyorsa, taklide veya oyun kurmaya yönelik oynamıyor, hayali oyunlar kurmuyor, çevresinde olup bitenle ilgisiz görünüyor, yaşıtlarına karşı ilgisiz kalıyor, karşılıklı oyun oynamıyor, kendi halinde bir köşede oynuyorsa gelişim basamaklarında bir sorun yaşandığını düşünmek gerekir. Çocuklarının gelişimiyle ilgili bir farklılık gözlemleyen, bu belirtilerden herhangi birinin çocuklarında bulunduğunu düşünen ebeveynlerin, hangi yaşta olursa olsun zaman kaybetmeden, bir çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanına başvurmaları gerekmektedir” açıklamasında bulundu.

    ÇÖZÜM, ERKEN TANI VE ÖZEL EĞİTİM

    Otizmin tanısını koyduracak herhangi bir testin bulunmadığını söyleyen Uzm. Dr. Cengiz, şu ifadeleri kaydetti:

    “Sadece klinik muayene ile uzman hekimler tarafından tanı konulabilir. Otizmde erken tanı, uygun müdahale ve düzenli psikiyatrik takip, tedavi sonucunu etkileyen en önemli faktörlerdir. Çocuğun yeterli ve uygun sosyal uyaranlar içeren bir ortamda bulunup bulunmadığı da değerlendirilmelidir. Otizmin günümüzde bilinen tek tedavisi, erken tanı ile yoğun, sürekli özel eğitimdir. Erken tanı ve ardından gelecek haftada en az 20 saat özel eğitimle otizmli çocukların hayatlarında büyük fark yaratmak, yaşam kalitesini artırmak, sağlıklı gelişim gösteren yaşıtlarıyla birlikte aynı okulda okuyacak seviyeye getirmek mümkün olabilmektedir.”

  • Prof. Dr. Figen Atalay Tüberküloz Hakkında Bilgilendirdi

    Bülent Ecevit Üniversitesi TIP Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Figen Atalay, 24 Mart ‘Dünya Tüberküloz Farkındalık Günü’ nedeni ile Tübörküloz (Verem) hastalığı hakkında açıklamalarda bulundu.

    Tüberküloz ’un Dünya için önemli bir sağlık sorunu olmaya devam ettiğini söyleyen Bülent Ecevit Üniversitesi TIP Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Figen Atalay, “Robert Koch’un Tüberküloz’a (Verem) neden olan basili keşfini duyurduğu 24 Mart (1882) günü ‘International Union Against Tuberculosis and Lung Disease’ (IUATLD) önerisi ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) desteğiyle “Dünya Tüberküloz Günü” kabul edilmiştir. 24 Mart Dünya Tüberküloz Günü, geçtiğimiz yıllara aranla görülme sıklığı azalıyor bile olsa, ülkemiz ve Dünya için önemli bir sağlık sorunu olmaya devam eden Tüberkülozu hatırlamak ve hatırlatmak için önemli bir araçtır” dedi.

    Türkiye genelinde Tüborküloz hastalığından bahseden Prof. Dr. Figen Atalay; “Türkiye’de 2014 yılında toplam 13.378 tüberküloz hastası verem savaşı dispanserleri kayıtlarına girmiştir. Toplam olgu hızı yüz bin nüfusta 17,2’dir.2014 yılı TB hastalarının %92’si (12.253 kişi) yeni TB olgusu, %8’i (1.125 kişi) önceden tedavi görmüş olgudur. Toplam 13.378 hastanın 7.728’i (%58) erkek, 5.528’i (%42) kadındır.Hastaların 8.632’sinde (%65) akciğer tüberkülozu varken, 4.746’sında (%35) akciğer dışındaki organlar (lenf bezleri, plevra, kemik, böbrek, beyin vb.) tutulmuştur.Hastaların %6’sı (809 kişi) yabancı ülke doğumlu hastadır.Tüm tüberküloz hastalarında, 2013 yılı için tedavi başarısı %86,3 olarak tespit edilmiştir. Tedavi başarısı yeni olgularda %87,9 ve önceden tedavi görmüş olgularda %67,0’dir. 2013 yılı hastalarında ölüm oranı %4,7’dir (625 vaka)” şeklinde konuştu.

    Tüborküloz hastalığının solunum yolu ile bulaştığını söyleyen Prof. Dr. Figen Atalay, Tüberküloz hastalığının aileden genetik olarak geçmediğini ancak tüberküloz hastasının ailesine verem mikrobunu bulaştırma olasılığının çok yüksek olduğunu belirtti. Atalay konuşmasında şöyle devam etti; “Tüberküloz hastalığının etkeni “Mycobacterium tuberculosis” ismi verilen bir basildir ve solunum yoluyla bulaşır. Tüberküloz aileden genetik olarak geçmez ancak tüberküloz hastasının ailesine verem mikrobunu bulaştırma olasılığı çok yüksektir. Çünkü, aynı havayı en uzun süre paylaştığı kişiler aile bireyleridir. Bu nedenle, tüberküloz tanısı kesinleşince, bütün aile bireyleri ve hasta ile aynı havayı paylaşan işyeri ya da başka ortamdaki kişiler verem savaşı dispanserinde muayene için çağrılırlar. Bu mikrop, hasta kişilerin öksürmesi, hapşırması, konuşması sırasında oluşan damlacıklar içinde havaya atılır. Tüberküloz basilinin içinde bulunduğu bu damlacıkların solunması ile sağlıklı bireyler mikrobu alır. Enfekte olan her kişide mutlaka hastalık gelişmez. Alınan basiller kişiyi hastalandırmaksızın vücutta uyur durumda kalır ve vücut direncinin düştüğü bir anda hastalık oluşturur. Hastalık gelişme riskinin en yüksek olduğu dönem ilk iki yıldır.”

    Tüberküloz tanısının balgamda verem mikrobunun gösterilmesi ile konulduğunu belirten Prof. Dr. Figen Atalay, Tüberküloz tedavisinin düzenli sürdürülmesi ve tamamlanmasının zorunluğu belirtti. Tübörküloz hastalığının belirtilerdenden bahseden Atalay; “Tüberküloz tanısı, balgamda verem mikrobunun gösterilmesi ile konulur. Hastanın yakınmaları ve akciğer film bulguları ile hastalıktan şüphelenilir. Hastalarda şu yakınmalar olabilir: iki haftadan uzun süren öksürük, ateş, gece terlemesi, göğüs ağrıları, iştahsızlık, zayıflama (kilo kaybı), halsizlik, kan tükürme . Hastanın yakınmaları ve akciğer film bulguları hastalıktan şüphelenmeyi sağlar. Şüphelenilen hastalarda kesin tüberküloz tanısı mikroskopta basilin gösterilmesi ve besiyerinde basilin üretilmesi ile konur. Hastadan alınan balgam ya da nadiren diğer örnekler bu amaçla laborutavarda incelenir ve tanı kesinleştirilir. Verem savaşı dispanserlerinde tanı işlemleri, tedavi, ilaçlar ve takip ücretsizdir.Uygun ilaçları yeterli süre kullanmakla hastaların neredeyse hepsi başarıyla tedavi edilebilmektedir. Hastayı iyileştiren tedavi, hastanın sağlığı yanında toplum sağlığı açısından da son derece önemlidir. Tedavi, bulaşıcı bir hastalık olan veremle savaşın en önemli yöntemidir. Bu nedenle, tedavinin düzenli sürdürülmesi ve tamamlanması zorunludur. Tüberkülozda ilaç direnci, tüberküloz mikrobuna etkili olan ilacın artık etki etmemesidir. Bu, laboratuvar testi ile anlaşılabilir. Nedeni, yanlış ilaçlarla, eksik ilaçlarla tedavi yapılması ya da tedavinin düzenli kullanılmaması, erken kesilmesidir. Tedaviye başlanan, düzenli ilaç içen hastanın bulaştırıcılığı kaybolur ve toplum için risk oluşturmaz. Bu hastaların damgalanması ve toplumdan dışlanması engellenmelidir” dedi.

  • Polis Terör Olaylarına Karşı Bilgilendirdi

    Antalya’nın Kumluca ilçesi’nde mahalle muhtarları, zabıta memurları ve temizlik işçileri terör olaylarına karşı bilgilendirdi.

    Kumluca Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polislik Büro Amirliği tarafından, ilçede görev yapan mahalle muhtarları, zabıta memurları ve temizlik işçileri terör olaylarına karşı bilgilendirdi. Kumluca Belediyesi toplantı salonunda gerçekleştirilen bilgilendirme toplantısında polis memuru Sinan Önal, son zamanlarda yaşanan terör olaylarının önlenebilmesi için vatandaşların daha dikkatli olunması konusunda uyarıda bulundu.

    Önal, “sokakta görev yapan bizlerin yanı sıra, mahalle muhtarlarımız, zabıta memurlarımız ve temizlik görevlileri sürekli sokaklarda dolaşıyor, insanlarla iç içe bulunuyor. Burada biraz daha çevremize dikkatli olursak bu tür istenmeyen olayları önlenmesine katkı sağlayabiliriz. Böylece hem art niyetli insanlar kötü emellerine ulaşamazlar, hem de masum insanlar hayatlarını kaybetmezler” dedi.

    Toplantıda yaşanan terör olaylarıyla ilgili öncesinde ve sonrasında tespit edilen görüntüleri de izleten Önal, burada halkın olaylar yaşanmadan önce ve yaşandıktan sonra nasıl davranması gerektiğine dair bilgiler verdi.

  • TİM İle Borsa İstanbul, İhracatçıyı Kur Riskine Karşı Bilgilendirdi

    İhracatçıları kur risklerine karşı korumak ve sermaye piyasaları aracılığıyla finansman sağlaması için Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Borsa İstanbul işbirliğinde firmalar bilgilendirildi.

    Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Borsa İstanbul işbirliğinde düzenlediği konferansla ihracatçıları döviz risklerinden koruma ve sermaye piyasaları aracılığıyla finansman sağlama avantajları konusunda bilgilendirdi. ’Sermaye Piyasaları Yoluyla Finansman Sağlama Alternatifleri ve Kur Riski Yönetimi’ konulu konferansta TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, Borsa İstanbul Genel Müdürü ve aynı zamanda CEO’su Tuncay Dinç ile Borsa İstanbul uzmanları, PETKİM, TEB ve Çuhadaroğlu Metal Sanayi yöneticileri ihracatçılar ile deneyimlerini paylaştı.

    TİM Başkanı Büyükekşi ile Borsa İstanbul CEO’su Dinç, konuşmalarına Ankara’da dün meydana gelen terör saldırısını kınayarak başladılar. Büyükekşi, ünlü bilim adamı Einstein’ın “Hata yapmayan insan yoktur, kişinin insanlıktaki derecesi, hatalarını kabul edip düzeltmek için gösterdiği gayret ve titizlikle ölçülmelidir. Hatayı açıkça görmek insanı harekete geçirir, insan ancak düştüğünü fark ederse ayağa kalkar” sözlerini hatırlattı. Bunun üzerine “Hatanın en büyüğü, hatalı olduğunu bilip de onu düzeltmenin çaresine başvurmamaktır. Bütün dünyada kurlar bu denli dalgalanırken, ihracatçılarımızın neredeyse yarısı hala kendini korumak için hiçbir aksiyon almıyor. Kur riskini hedge etmiyor” diyen Büyükekşi, bu nedenle ihracatçıları bilgilendirme ihtiyacı duyduklarını ve bu konuda bir rapor hazırlayarak tüm firmaları bilgilendireceklerini söyledi.

    “İHRACATÇININ HEDGE KONUSUNDA KARNESİ İYİ DEĞİL”

    TİM’in gerçekleştirdiği anketlerde ihracatçıların yüzde 41’inin kur riskinden korunmak için hiçbir uygulamada bulunmadığını ifade eden Büyükekşi, “Kısacası, ihracatçımızın hedge konusunda karnesi iyi değil” dedi. Dünyayı küresel bir köye benzeten Büyükekşi, hiçbir şey yapılmaması halinde risklere maruz kalmaya devam edileceğini kaydederek şöyle devam etti:

    “Geçen yıl sadece parite etkisinden kaynaklı ihracat kaybımız 12,6 milyar dolar oldu. Biz bu kaybın bırakın tamamını, yüzde 20’sini bile kaybetmemiş olsaydık, ülkemize milyarca dolar kazandırmış olurduk. Dolayısıyla risklerin hedge edilmesi büyük önem taşıyor. Kırılganlığın önüne geçmek için de önümüzde 3 yol var. Bunlardan ilki bankalar aracılığıyla sigorta yaptırmak. Ancak, bu işlemlerin maliyeti yüksek. İkincisi, son günlerde reklamlarda da sıkça gördüğümüz forex işlemleri. Ancak bu işlemlerin büyük bir oranı spekülasyon amaçlı kullanılıyor. Üçüncü yol ise, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası, kısacası VİOB. Firmalarımız bu yollarla kendilerini kur riskine karşı koruyabilir”.

    “NAKİT AKIŞI YATAĞA DÜŞÜREN HASTALIK GİBİ”

    Borsa İstanbul CEO’su Tuncay Dinç de Türkiye’de 2,7 milyon KOBİ bulunduğunu, bunların borcunun ise 391 milyon lirayı bulduğunu hatırlatarak, “Şirketlerde nakit akışı ve kur riski vardır. Bir şirket kar etmeyebilir bu problemler belli vadede çözülebilir. Ama nakit akışı yatağa düşüren hastalık gibi. Borçlanmaya dayalı büyüme sürdürülebilir olması mümkün mü?” diye sordu.

    Tuncay Dinç, borçluluk oranının giderek arttığını ve bunun KOBİ’lerin büyüme oranını etkilediğini, bu nedenle halka arzı önemsediklerini vurguladı. Dinç, “Sağlıklı büyüme istiyorsanız muhakkak suretle kurumsallaşmak lazım. Şirkette profesyonelliği artırırsanız ömrünü de uzatırsınız. Halka açılırsanız dışarıdan sizi eleştirmeye, gözlemeye başlanıyor. Bir nevi cheçk up oluyorsunuz, fikir alıyorsunuz. Bunu şiddetle öneriyorum. Halka açıldığınızda finansmanı ortaklarla karşıladığınızda daha sağlıklı büyüyebilirsiniz. Bu konuda uzmanlarımızdan destek alabilirsiniz. Kur riskiniz için de vadeli işlemler borsası iyi bir uygulama. Yoksa olası döviz dalgalanmalarını yönetemez ve sıkıntıya girersiniz” dedi.