Etiket: Bebekte

  • Tüp bebekte 6 kurala dikkat

    Tüp bebekte 6 kurala dikkat

    Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Suzan Gençsoy, tüp bebekte 6 kurala dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.

    Tüp bebek tedavisinin yumurta ve spermin vücut dışında laboratuvar ortamında döllenmesi işlemi olduğunu belirten Op. Dr. Suzan Gençsoy, “İşlem, yumurtalıkların hormonlar verilerek uyarılması, yumurtaların büyümesinin ultrasonografi ve kanda hormon değerlerinin bakılması ile takibi, yumurtalar istenilen büyüklüğe ulaştıklarında da ultrason eşliğinde iğne ile vücut dışına alınması ve ardından laboratuar şartlarında eşinin spermleri ile bir araya getirilerek döllendirilmesi aşamalarını kapsar. Başarılı bir gebelik elde edebilmek amacıyla; uygun sayıda embriyo 3. veya 5. gün arasında uygun görülen bir günde rahime yerleştirilir” dedi.

    Tüp bebek yönteminin; Kadın ait yumurtlama problemleri, Her iki tüpün tıkalı olması, Yumurta rezervinin belirgin azaldığı durumlarda, Endometriozis ve Erkeğe ait sperm sayısında belirgin azalma, hareket azlığı, ciddi şekil bozukluğu ya da azoospermi(meni de hiç bulunmaması gibi durumlarda) uygulandığını dile getiren Op. Dr. Suzan Gençsoy, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Yapılan incelemelerde infertilite (kısırlık) nedeninin ortaya konulamadığı ve diğer tedavilerle gebe kalamayan ve infertilite süresi 3 yılı aşmış sebebi açıklanamayan kısırlık durumunda da tüp bebek yöntemine başvurulmaktadır. İnfertilite problemi olmadığı halde genetik geçişli hastalıkların henüz gebelik oluşmadan, embriyo döneminde tanımlanabilmesi ve sadece seçilmiş sağlıklı embriyoların transfer edilebilmesi amacıyla da embriyolarda genetik tanı (PGT) yönteminden faydalanılması mümkündür.

    Hangi durumlarda tüp bebek tedavisi yapılamaz?

    Ülkemizde tüp bebek de dahil olmak üzere tüm yardımcı üreme teknikleri ilgili yönetmelikler gereği sadece yasal olarak evli olan çiftlere uygulanmaktadır. Kadınlarda; erken yumurtalık yetersizliği veya erken menopoz durumlarında, yeterli dozlarda hormon tedavisine rağmen kadında yumurta geliştirilemediği durumlarda, erkeklerde meni de sperm görülmediği ve yapılan testis biyopsilerinde sperm üretiminin olamadığının kanıtlandığı durumlarda, tüp bebek tedavisi uygulanamaz.

    Tüp bebek tedavisi ne kadar sürer?

    Tüp bebek tedavisi; yumurta gelişimi, yumurtaların toplanması, embriyo gelişimi ve embriyo transferi aşamalarından oluşan bir süreçtir. Bu tedavi süresi boyunca kadının hastanede yatmasına gerek yoktur. Yumurta gelişimi süresince çoğu zaman gün aşırı ve bazen 3-4 günde bir kan tahlili ve ultrasonografi incelemesi yapılır. Bu süreç ortalama 9-12 gün sürer. Bu sürenin sonunda yumurtalar belli olgunluğa erişince çatlatma iğnesi verilir ve 35-36 saat sonrasında yumurta toplama işlemi yapılır. Yumurta toplandığı gün sperm de alınır ve döllenme işlemi gerçekleştirilir. Gelişen embriyolar kalite ve sayısına göre değerlendirilerek 2-6 gün sonra transfer edilirler. Hormon ilaçlarına başladıktan sonra embriyo transferine kadar geçecek toplam tedavi süresi ortalama olarak 15-18 gündür.

    Kadın yaşı başarıyı etkiler mi?

    Kadının yaşı başarıyı belirleyen en önemli unsurlardan biridir. Günümüzde değişen yaşam koşulları ve kadınların iş hayatında kariyer yapma istekleri nedeniyle gebelik ileri yaşlara ertelenmektedir. Tedaviyi ertelemiş çiftlerde İleri kadın yaşı tedaviyi olumsuz olarak etkileyen faktörlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Eski uygulamalarda daha fazla yumurta elde edebilmek için yapılan yüksek doz ilaç uygulamalarının gebelik oranlarına olumlu bir katkı sağlamadığı, aksine sadece kötü kalitede yumurtaların elde edilmesine yol açtığı anlaşılmıştır. Son zamanlarda bu tür olgularda “hasta dostu tedaviler” olarak da adlandırabileceğimiz düşük dozlu tedavileri seçiyoruz. Bu tedaviler daha iyi kalitede yumurtaların elde edilmesi ile başarı şansını arttırırken, ilaç maliyetlerini de azaltmakta çiftlerin tedaviye olan uyumlarını arttırmaktadır.

    Tüp bebek uygulamaları kaç kez tekrarlanabiliyor?

    Tüp bebek tedavilerinde uygulamaların belirli bir sınırı yoktur. Ancak yapılan çalışmalar başarı şansında 4-5 uygulamadan sonra artış olmadığını göstermektedir. Bu durumda tekrarlayan tedavilere geçmeden önce kısırlığa neden olabilecek faktörlerin en ince detayına kadar tekrar araştırılması, olası faktörlerin ekarte edilmesi ve sonrasında tekrar tedaviye geçilmesi önemlidir. Her uygulama arasında en az 2-3 ay ara verilmelidir.

    Tüpbebek tedavisinde kaç embriyo transfer edilir?

    Embriyo transferi genellikle döllenmeden sonraki 2. gün ile 5. gün arasında yapılabilir. Transfer edilecek embriyoları seçerken hekim, embriyolog ve hastanın birlikte kaç adet embriyo transferi yapılacağına karara vermesi gerekir. Bu kararı verirken öncelikle ülkemizdeki yönetmeliklere göre eğer geçerli bir sebep yoksa transfer edilecek embriyo sayısının 2 ile sınırlandırıldığını belirtmekte yarar vardır. Yönetmeliğin kriterlerine göre daha önceden başarısız denemeleri olmayan, 35 yaşından genç kadınlarda bir adet embriyo transfer edilir.Bu sayı kadının yaşı arttıkça(35 yaş üstü), ve daha önceki en az 2 başarısız denemelerin varlığında artabilir( 2 embriyo ile sınırlı).

    Sigara çocuk sahibi olmayı etkiler mi?

    Uzun süreli ve yüksek sayıda sigara kullanımının üreme sistemi ve hormon aktivitesini olumsuz etkilediği düşünülür. Etkinin özellikle yumurtalıklar düzeyinde olabileceği ve sigaranın adet düzensizliği, kısırlık ve erken menopoz gibi önemli sonuçlara yol açabileceği bilinmelidir. Gebelik oluştuğunda da anne karnındaki bebeğe gelişme geriliği ve düşük doğum ağırlığına yol açabilir.

    Obezite (Şişmanlık) çocuk sahibi olmayı etkiler mi?

    Vücut ağırlığının boya oranına vücut kitle indeksi denir ve değerin >30 kg/m2 olması durumunda kadınlarda yumurtaların gelişimini olumsuz etkileyebilir . Tüp bebek uygulamalarında yüksek vücut kitle indeksine sahip kadınların hormon ilaçlarına cevabı daha kötü olur ve daha az sayıda folikül gelişir.Ayrıca yağların karın çevresinde toplanması daha tehlikelidir. Artmış bel /kalça çevresi oranı; bazı metabolik hastalıklar ve insülin direnci ile birlikte olunca gebe kalmayı olumsuz etkileyebilir. Polikistik overli hastalarda düzenli yumurta gelişimi fazla kiloların verilmesi ile yeniden başlayabilir ve kendiliğinden gebelikler de oluşabilir.Gerekirse endokrin bölümü ile konsülte edilerek, diyetisyen eşliğinde yapılacak uygun diyet ve egzersiz ile kilo verdikten sonra tedaviye başlamak gebelik şansını arttırabilir.”

  • Bebek’te lüks bir kafeye silahlı saldırı

    Beşiktaş Bebek’te bulunan ünlü kafeye silahlı saldırı gerçekleştirildi. Olayda ölen ya da yaralanan olmazken kafe etrafındaki araçlara kurşun isabet etti. Polis olayla ilgili çalışma başlattı.

    Olay, 22.30 saatlerinde, Beşiktaş Bebek Yokuşu’ndaki iki katlı bir kafede gerçekleşti. Edinilen bilgiye göre lüks bir araba ile kafenin önüne gelen kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından araçtan ateş açıldı. Herhangi bir yaralanmanın olmadığı saldırının ardından, ateş eden kişi ya da kişiler olay yerinden kaçtı. İsabet eden kurşunlar nedeniyle kafenin camları kırılırken, etraftaki bazı otomobiller de zarar gördü.

    İhbar üzerine olay yerine polis ekipleri sevk edildi, Polis ekipleri olay yerinde geniş güvenlik önlem alırken, kafede ve çevresinde inceleme yaptı.

    Polis ekipleri saldırıya karışan kişi ya da kişilerin yakalanması için çalışma başlattı.

  • (Özel Haber) Annede folik asit eksikliği bebekte ölüm riski

    Tokat’ta tedavi olamadığı için Kayseri Özel Dünyam Hastanesine gelen ve annedeki folik asit eksikliğinden dolayı boynunda oluşan yumrudan kurtulan Miraç Bebek’in sağlığına kavuştu. Bebeğin durumunun iyi olduğunu belirten Beyin Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Özkan Durmaz, annelerdeki folik asit eksikliğinin bebeklerde ölümle sonuçlanabilecek doğumsal anomalilere neden olabileceğini söyledi.

    Tokatlı Söğütlü ailesi ultrason sonuçlarına göre bebeklerinde Nöral Tüp Defekti (NTD) adı verilen bir gelişimsel anomali olduğunu öğrendi. Memleketlerinde soruna çözüm bulamayan aile önce Samsun’a oradan da Kayseri’ye geldi. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde gerçekleştirilen doğumda Miraç Bebek’in boynunun arka kısmında, kafatasının yaklaşık 4’te 1’i kadar, içi su dolu bir kese olduğu görüldü. Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde boş küvez olmadığı için Kayseri Özel Dünyam Hastanesine sevk edilen Miraç Bebek, Beyin Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Özkan Durmaz’ın yaptığı ameliyatla, boynundaki kese ve ortaya çıkaracağı risklerden kurtuldu. Op. Dr. Özkan Durmaz, yaptıkları incelemelerde, Miraç Bebek’in yaşadığı sorunun annedeki folik asit eksikliği ve obeziteden kaynaklandığını ifade etti.

    “Görülme sıklığı binde 1 ila 2”

    Yeni doğan bebeklerde görülen NTD’yi beyinden kuyruk sokumuna kadar giden ve omuriliği de içine alan kısmın anormal gelişimi olarak tanımlayan Op. Dr. Özkan Durmaz, “NTD’de nöral tüpün kapanması sırasında bir yerde kapanma hatalı oluyor veya hiç olmuyor, bu da omuriliğin üzerinin kemik ve deri ile normal şekilde örtülmemesi ile sonuçlanıyor ve hatalı gelişen bölgede bir yumru oluşması ile sonuçlanabiliyor. NTD genel olarak bin doğumda 1 ila 2 oranında görülüyor. Fakat eğer ailede daha önce bir bebekte NTD varsa sonraki bebekte görülebilme oranı yüzde 2 ila 3’e çıkıyor, yani oran 100 kat artıyor” dedi.

    “Ekonomik kriz ve savaş dönemlerinde çok görülüyor”

    Nedeni belirlenemeyen biçimde NTD’nin ekonomik kriz ve savaş dönemlerinde daha yaygın görüldüğünü belirten Op. Dr. Özkan Durmaz, riski ortaya çıkaran en önemli faktörün annedeki folik asit eksikliği olduğuna işaret etti. Op. Dr. Özkan Durmaz, risk faktörlerine dair şunları söyledi:

    “Folik asit eksikliği ve hamilelik döneminde eksikliğe rağmen folik asit kullanmamak ciddi bir risk faktörü. O nedenle otoriteler, bir kadının doğurma dönemine girdiğinde düzenli olarak folik asit alması gerektiğini ifade ediyor, bunun oranı da günlük 0.4 miligram. Folik asitin gebe olduktan sonra alınması yeterli olmayabiliyor, mutlaka gebelikten en az 1 ay önce başlanması ve gebeliğin ilk 3 ayında kullanılması gerekiyor. Gebeliğin planlı olması önemli. Eğer planlı gebelik yoksa evlenen kadınların ne zaman gebe kalacağı belli olmadığı için folik asiti düzenli olarak kullanmaları gerekir. Madde bağımlılığı (özellikle kokain) riski artıran bir faktör olduğu için uzak durulmalı. Bazı antiepileptik (karbamazepin, valproik asit) ve antibiyotiklerden (trimetoprim) de uzak durulmalı. Ama B12 vitamini de çok önemli. Eğer annede B12 vitamini düşükse folik asit verdiğinizde istenilen sonuç elde edilemeyebiliyor; çünkü B12 vitamini folik asitin aktif formuna dönüşmesinde etkili bir vitamin. İkincisi de gebelik öncesi ve gebelik esnasında obezite. Mesela Miraç’ın annesi gebelik esnasında 75 kiloymuş, gebelik sırasında 99’a çıkmış. Gebelik döneminde annenin sıcağa maruz kalması da bir diğer risk faktörü. Elektrikli battaniye ile yatabilir ama ateşe çok yakından maruz kaldığında, karnına sıcak su torbası koyması ya da saunaya girmesi riski artırıyor. NTD riskini artıran bir diğer önemli etken de özellikle anne tarafında olmak üzere ebeveyn akrabalarında NTD veya hidrosefali (beyinde beyin-omurilik sıvısının artması) olması.”

    “NTD ameliyatı masrafları devlet tarafından karşılanıyor”

    NTD’de görülen yumrular ya da açıklıkların ameliyat edilmemesi durumunda enfeksiyona bağlı menenjitler ve ölümler gerçekleşebileceğine dikkat çeken Op. Dr. Özkan Durmaz, enfeksiyonun gelişmemesi için ameliyatın doğumdan sonraki ilk 24 saate yapılması gerektiğini vurguladı. NTD’nin anne karnında ultrasonda belli olduğunun altını çizen Op. Dr. Özkan Durmaz, “Aile doğuma karar verince ve doğum gerçekleşince ailenin yeni doğan yoğun bakımı olan ve bu ameliyatın yapılabildiği bir yerde doğumu planlaması gerekiyor. Aileler bunu bilmiyor, özel hastane olduğu için ücretli olduğunu sanıyorlar ama doğum hariç bebeğin takip, tedavi ve ameliyat masraflarının tümünü devlet karşılıyor” diye konuştu.

    “Ameliyat olmazsa ölüm riski yüzde 70-85”

    Op. Dr. Özkan Durmaz, son olarak NTD olan bebeklerin mutlaka ameliyat olması gerektiğini, olmayanlarda ölüm oranının yüzde 70-85 olduğunu, ameliyat olanlarda ise bu oranın yüzde 15’e düştüğünün altını çizdi.

    Anne Söğütlü: “Anneler folik asit kullanımına dikkat etsin”

    Çocuğunun sağlığına kavuşmasından dolayı mutlu olduğunu dile getiren anne Betül Söğütlü ise, “Tokat’tan önce Samsun’a geldik ama oradan Kayseri’ye gönderdiler. Erciyes Üniversitesi Hastanesinde boş yer olmayınca da buraya geldik. Allah’a şükür bebeğim şu anda çok iyi. Buraya gelince bende folik asit eksikliği olduğu için böyle bir şey olduğunu öğrendim. Gebeliğimin ilk haftalarında bana folik asit içeren ilaç reçete edildi, ancak düzenli kullanamadım. O nedenle annelere kendi sağlıklarına dikkat etmelerini ve bu ilacı düzenli kullanmalarını öneriyorum” ifadelerini kullandı.

  • Bebekte Görülen Gaz Sancısı Konusunda Merak Edilenler

    Medical Park Gaziantep Hastanesi’nde göreve başlayan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Erkan Altuncu, bebeklerde sık görülen gaz sancısı (kolik) sorunuyla ilgili merak edilenleri anlattı.

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Erkan Altuncu, her on bebekten birinin gaz sancısından (kolik) muzdarip olduğunu belirterek anne ve babalara gaz sancısı konusunda merak edilenleri anlattı. Ebeveynlerden çaresizce ağlayan ve acı çeken bebeğin neyi olduğunu ve ona nasıl yardım edilebileceğini bulmaya çalışılmasını isteyen Altuncu, “İnanın kolik olan bir bebek, dünyanın en sakin insanı bile olsanız sizi çaresizlik içinde bırakıp çıldırtabilir. Bir anda evin içinde kendinizi şaşkına dönmüş bir halde dört dönerken bulabilirsiniz. Aman paniklemeyin, sakin olun. Emin olun ki ciddi bir hastalığı yok ve merak etmeyin, bu rahatsızlık onda kalıcı bir hasar bırakmayacak. Her ne kadar size, bebeğinizin bu sıkıntılı durumu çok uzun sürecekmiş gibi gelse de bu, geçici bir durumdur. Çocuğunuzun aniden ve dakikalarca ağlaması sizin içinizi acıtıyor biliyoruz ama kolik geçici bir rahatsızlıktır” ifadelerini kullandı.

    Bebeğin ağlama problemleriyle ilgili bilgi aktaran ve tavsiyelerde bulunan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Erkan Altuncu, “Sağlıklı bir bebekte ilk üç ay boyunca süren, belirli aralıklarla oluşan ve sebebi belli olmayan ağlamalardır. Yaşamın ilk veya ikinci haftasında başlayan ve altıncı haftada şiddetlenen kolik, genellikle akşam saatlerine doğru birdenbire tiz bir çığlık şeklinde başlar. Yüzde kızarma, dizlerini karnına çekme şeklinde kendini gösterir ve birkaç dakika içinde geçer. Bu ağlamalar ortalama günde 2,5 saat kadar sürer. Bebekler, iletişim kurmak, ağrı, yalnızlık ve sıkıntı, yorgunluk, ağlama ihtiyacı, huysuzluk, gaz nedeniyle ağlar. Kolik ağlamalarının tam olarak nedeni bilinmese de kolik olan bebeklerin ağlama sebebi de genel ağlama sebepleriyle aynıdır” diye konuştu.

    BELİRTİLERİ

    Uzm. Dr. Altuncu, hastalığın belirtileri konusunda da bilgi verdi. Altuncu, “Bebek sakinken yüksek sesle ve susturulamaz bir şekilde aniden ağlamaya başlar. Bu ağlamalar haftada ortalama üç gün olur. Daha sonra bu duruma bacaklarını karnına çekme, ellerini yumruk yapma, alnını kırıştırma ve yüzün mor-kırmızı bir renk alması eşlik eder. Kolik ağrısı yaşayan bebekler ciddi gaz sancısı çeker. Çoğunlukla uzun bir günün sonunda başlayan ağlamalar, bağırsak hareketleri düzelip gaz çıkartıncaya kadar sürer. Kolik olan bebeklerin büyüme ve gelişmesi normaldir ve fiziki muayenelerinde bir sorun yoktur. Kolik atakları, günde üç saat ya da daha uzun sürer. Bebeğin bu şikayetleri iki haftalıkken başlayıp üçüncü ve dördüncü ayda sona erer” ifadelerine yer verdi.

    AĞLAYAN BEBEĞİ SUSTURMAK İÇİN 10 ALTIN ÖNERİ

    Altun, ağlayan bebeği susturmak için 10 altın değerinde öneride bulundu. Altun, “Bebeği susturabilmenin yıllarından biri ışık oyunudur. Bebeğin odasında sessiz ve az ışıklı ortam sağlayın. Loş ışık onu rahatlatır. ikincisi ise ritmik hareketlerdir. Bebeğiniz ağladığında, onu dik bir şekilde tutarak kucağınıza alın ve ritmik, yumuşak hareketlerle sırtını ovarak sakinleştirin. Bu aynı zamanda uyumasına da yardımcı olacaktır. Üçüncüsü gürültüdür. Her ne kadar ilginç gelse de saç kurutma makinesi ve elektrik süpürgesi sesi, ağlayan bebeğinizi susturacak. Şaşırmayın deneyin, işe yarıyor. Dördüncü yol ise emziktir. Her derde deva. Bir süreliğine ilgisini çekecek bir şey buldunuz işte. Beşincisi ise gezinti. Parkta ufak bir gezinti, özellikle otomobil yolculukları yapın. İşe iyi tarafından bakın, seyyah bir bebeğiniz var işte. Altıncı yöntem ise masajdır. Ellerinize biraz zeytinyağı ya da bebe yağı dökün ve karın bölgesini saat yönünde, önce ufak sonra gittikçe büyüyen dairesel hareketle nazikçe ovun. Yorulana kadar devam edebilirsiniz. Emin olun şikayet etmeyecektir. Yedinci yöntem ise sıcak banyo yapmak. İkinize de iyi gelecektir. Ilık bir banyo vücudunuzu rahatlatacak, içinizi ısıtacaktır. Bebeğinizle birlikte sıcak banyonun keyfini çıkarın. 8. önerimiz ise bitki çaylarıdır. Emzirme dönemindeki bazı anneler, papatya çayının sakinleştirici özelliğinin bebeklerine yansıdığına inanılır, neden olmasın. 9. tavsiye de bebeğin fazla ağlatılmaması yönündedir. Bebeğinizi besledikten sonra çok ağlamasını önlemeye çalışın. Aşırı ağlaması onun hava yutmasına neden olup gaz yapacaktır. Son yöntem de yardım isteyin. Bebeğinizin şiddetli ağlamaları arttığı zaman yakınlarınızdan yardım isteyin. Güvendiğiniz birinden birkaç saatliğine bile olsa bebeğinizle ilgilenmesini istemekten çekinmeyin. Pek çok gönüllü çıkacaktır. Böylelikle kendinize biraz zaman ayırıp rahatlarsınız.”

  • Bebekte Gelişme Geriliği

    Op. Dr. Ali Osman Koyuncuoğlu, anne karnındaki bebeğin ihtiyacı olan oksijen ve besin taşımacılığını yapan kan akımının az olması sebebiyle bebekte gelişim geriliği yaşandığını söyledi.

    Op. Dr. Ali Osman Koyuncuoğlu, “Bebeğe ulaşan kan miktarı, vücut için oldukça önemlidir. Çünkü beyin ve kalp gibi organlar, bu sayede gelişimini sürdürür. Bebeklerde oluşan gelişme geriliği iki şekilde meydana gelir, simetrik gelişme geriliği ve asimetrik gelişme geriliği. Simetrik gelişme geriliği, ultrasonda yapılan kontrollerde bebeğin baş, karın ve bacak boyu ölçülür ve bebeğin bu ölçümleri gelişim göstermesi gereken haftaya göre geride kaldığı saptanır. Bu gibi gelişme geriliği daha seyrek olarak meydana gelse de hamileliğin erken dönemlerinde fazla belirti göstermemesi sebebi ile tespit edilmesi oldukça zordur. Bundan dolayı daha ciddi problem yaşanabilir. Bu gelişme geriliği kromozom anomalileri, hamilelik sürecinde yaşanan iltihaplı hastalıklar, anatomik problemler, annenin beslenme bozukluğu ve sigara kullanması neticesinde meydana gelebilir. Asimetrik gelişme geriliği, bu gelişim geriliği ise hamilelik sürecinin ilerleyen haftalarında meydana gelir. Bebeğin bel kalınlığı ölçümü, bacak ve kafa çevresine kıyasla daha küçük kalıyor ise, asimetrik gelişme geriliği teşhisi konabilir. Şayet anneden bebeğe giden kan miktarının azalırsa bu sorun meydana gelebilir. Diyabet ve yüksek tansiyon gibi gebelik sorunları nedeni ile görülmektedir” dedi.

    BEBEKTE GELİŞME GERİLİĞİNİN TANISI NASIL KONUR? TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?

    “Bebeklerde meydana gelen gelişme geriliğinin teşhisi için bebeğin kaç haftalık olduğunun tespit edilmesi gerekir” diyen Dr. Ali Osman Koyuncuoğlu şöyle devam etti, “Bu amaçla da ultrason kontrolleri ve gebelik haftaları çizelgesi incelenir. Bunun dışında anne adayından çeşitli bilgiler istenir ve bu veriler neticesinde bir kanıya varılır. Bu bilgiler içerisinde; anne adayının bir önceki gebeliğinde gelişme geriliği hikâyesinin olması, anne adayının taşıdığı hastalıklar ve geçirmiş olduğu hastalıkların değerlendirilmesi yapılır. Kısaca gelişme geriliğe yol açabilecek bütün etkenlerin araştırılması neticesinde bebeğin haftasına göre gelişim ölçümlerinde geri kalması halinde gelişme geriliği teşhisi koyulabilir. Ultrason ile yapılan muayene neticesinde ölçümlerde simetrik ya da asimetrik gelişme geriliğinin yaşandığı saptanabilir. Bu durumda ise bebeğin organları ve vücut yapısı detaylı bir şekilde ultrason değerlendirmesine tabii tutulur. Bunun yanı sıra renkli doppler uygulamasından da yararlanılabilir. Yapılan değerlendirmeler sonucunda gerekli olan tedavi adımları belirlenir” diye konuştu.

    Ali Osman Koyuncuoğlu aynı zamanda, “Gelişme geriliği mevcut ise ilk olarak bebeğin doğumu planlanır. Şayet doğuma daha uzun bir süre varsa ve gelişme geriliği erken saptanmış ise hamilelik sürecinde yaşanan iltihaplı hastalıkların, kromozomal hastalıkların ve bebeğin yapısındaki anormalliklerin inceleme altına alınması gerekir. Yapılan araştırmalar neticesinde problem tespit edilirse ve bebek için ciddi bir durum mevcut ise gebeliğin sonlandırılması söz konusu olabilir. Hayati tehlike söz konusu değilse anne adayının ve bebeğin sağlığı ön planda tutularak, fiziksel hareketlerin kısıtlanmasına yönelik çalışmalara başvurulabilir” diyerek sözlerini tamamladı.