Etiket: Başlıklı

  • SDÜ’de “Çin’in Yeni Dış Politika Vizyonu” başlıklı atölye çalışması

    Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün ’Çin’in Yeni Dış Politika Vizyonu’ başlıklı atölye çalışmasında Türkiye’nin stratejik değer taşıyan alanlarda konumunu şimdiden belirlemesi gerektiğine vurgu yapıldı.

    SDÜ İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü 2018-2019 Eğitim-Öğretim Dönemi’nin ilk programını ’Çin’in Yeni Dış Politika Vizyonu’ başlıklı atölye ile hayata geçirdi. Boğaziçi Asya Araştırma Merkezi’nden Uzman Mehmet Enes Beşer, Engin Gül ve Doğukan Doğu, SDÜ İİBF A Salonu’nda Çin’in ’Kuşak ve Yol Girişimi’, ’Yeni İpek Yolu Ekonomisi’ ve ’İnci Dizisi Stratejisi’ başlıklı projelerini masaya yatırdı.

    SDÜ İİBF Dekanı Prof. Dr. Murat Okçu, Çalıştay açılışında yaptığı değerlendirmede küresel bir dosya ile yeni eğitim-öğretime başladıklarını söyledi. 21’inci yüzyılın yükselen yıldızının hiç kuşkusuz Çin Halk Cumhuriyeti olduğunu savunan Prof. Dr. Murat Okcu, “Suriye ve Arap coğrafyasında dâhi var olmaya çalışıyorlar. En dikkat çeken yönlerinden biri de ’Yapay Zekâ’ alanında gerçekleştirdikleri çalışmalardır. 2030 yılında bu alanda Dünya liderliğini elde etmek için stratejik plan yapıyorlar. Çok etkileyici bir tablo” şeklinde konuştu.

    Çalıştay Yöneticisi SDÜ İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Anabilim Dalı’ndan Dr. Ümit Alperen de “Çin Halk Cumhuriyeti’nin ekonomik büyüklüğü 14 trilyon dolar. Avrupa Birliği’nden sonra satın alma paritesi açısından Dünya 2’ncisi konumunda. Çin, 1945 sonrası ’- II. Dünya Savaşı -’ Birleşmiş Milletler Daimi Üyesi oldu. Çin, uyuyan bir devdi. Uyandı. Artık küresel ölçekte ’Çin Tarzı Diplomasi’ kavramı var. Türkiye olarak biz de bunu anlamalıyız. Avrupa Birliği’nin Çin’e doğrudan yatırımı 7 milyar dolar bandında. Çin Halk Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği’ne üye ülkelere doğrudan yatırımı ise 36 milyar dolar.”

    Boğaziçi Asya Araştırma Merkezi’nden Uzman Mehmet Enes Beşer de Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi olarak tanımlanabilecek Dünya’ya açılma projesinin Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından hayati değer taşıdığını söyledi.

    Çin’in İpek Yolu Ekonomisi Kuşağı’nın rotasını çizen Uzman Beşer, “Orta Asya, Rusya, Türkiye, Avrupa ve Afrika rotasını izliyor. Enerji güvenliği için Çin- Pakistan arasında ekonomi koridoru oluşturuyor. Bu onlar açısından enerji güvenliği için çok stratejik bir nokta. Çin, Afrika’da üsler kuruyor. Çin, ’Kuşak ve Yol’ olarak konumlandırdığı girişiminde kara rotasında İran, Irak ve hatta Suriye’nin kuzeyinden geçerek Türkiye’ye geliyor. Bu hat Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından çok önemlidir. Bu durumu Türkiye Cumhuriyeti olarak anlamamız, görmemiz gerekiyor. Bu tablo karşısında ’Türkiye ile Çin arasında nasıl bir işbirliği geliştirilecek’ sorusunun yanıtlarının net olması lazım. Bu bağlamda Türkiye’nin Hızlı Tren Altyapısı’nın çok değer kazanacağını düşünüyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir strateji geliştirmesi gerekiyor.”

    890 milyar dolar harcıyorlar

    Yine Boğaziçi Asya Araştırmaları Merkezi’nden Uzman Engin Gül ve Doğukan Doğu da ’Çin Halk Cumhuriyeti’nin Global Yatırımları ve İnci Dizisi Stratejisi’ konularını ele aldılar.

    Gül ve Doğu, Çin’in ’Kuşak ve Yol Girişimi’ için 900 ayrı proje yürüttüğünü söylediler. Gül ve Doğu yürütülen projelerin finansman büyüklüğünün 890 milyar dolar olduğunu belirterek şu saptamalarda bulundular; “İnovasyon Merkezleri açıyorlar. Altyapıya 5 trilyon dolar fon ayırdılar. Bu hedeflerine erişebilmek için ve fon oluşturmak için ’Asya Altyapı Yatırım Bankası’ ve ’İpek Yolu Fonu’ kurdular. Çin’in global yatırımlarının bir parçası olarak ’İnci Dizisi Stratejisi’ geliştirdiler. Yeni İpek Yolu yapıyorlar. İpek Yolu, kültürlerin, ekonomilerin, medeniyetlerin etkileşimde olduğu bir alandır.”

    Atölye, açık tartışma ortamı ve soru- yanıt etapları ile devam etti.

  • Türkiye’nin etki sahası başlıklı konferans gerçekleştirildi

    DÜZCE(İHA) – İşletme Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Ayhan Nuri Yılmaz, milli aidiyet duygusu ve milli özgüven geliştirmenin gerekliliğini vurguladı.

    Düzce Üniversitesi Akçakoca Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu tarafından düzenlenen “Türkiye’nin Etki Sahası” başlıklı programda, İşletme Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Ayhan Nuri Yılmaz, bir konferans verdi.

    Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Düzce Üniversitesi Akçakoca Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Muammer Mesci, İşletme Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Ayhan Nuri Yılmaz’ı konuk etmekten duyduğu memnuniyeti ifade ederek sözlerine başladı. Yüksekokul Yönetimi, personeli ve öğrencileri olarak tüm iç ve dış paydaşlarla iletişime önem verdiklerini belirten Doç. Dr. Muammer Mesci, Rektör Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar tarafından hayata geçirilen Açık Kapı Günlerini her ay Akçakoca Yerleşkesinde gerçekleştirdiklerini, öğrencilerle ve tüm paydaşlarla bir araya gelmek istediklerini söyledi. Birimler arasındaki uyuma ve iş birlikteliğinin önemine vurgu yapan Mesci, sözü Dr. Öğretim Üyesi Ayhan Nuri Yılmaz’a bıraktı.

    Bu konferans fikrinin, gençlerde karşılaştığı batı hayranlığı ve ülkelerini yeterince sevmeme olgusundan kaynaklandığını belirten Dr. Öğretim Üyesi Ayhan Nuri Yılmaz, milli aidiyet duygusu ve milli özgüven geliştirmenin gerekliliğini vurguladı. Sunumunda kendi gezi ve gözlemlerinden derlediği örnekleri fotoğraf kareleri eşliğinde anlatan Yılmaz, Türk etki sahasının ne kadar geniş ve Türk olmanın gerçek değerinin ne kadar büyük olduğunu ifade etti.

    Örneklerine Prag Karlova köprüsündeki antik Türk heykelle başlayan Düzce Üniversitesi öğretim üyesi, Budapeşte’de Gül Baba Türbesi’nin ziyaret edilmesini tavsiye ederek Balkanlar, Çin, Hindistan, Afganistan ve Rusya’dan derlediği olay ve fotoğraflarla gençlere nasıl gezmeleri gerektiğiyle ilgili bilgiler paylaştı.

    Tevfik Fikret’in oğlu Haluk, Resneli Niyazi gibi tarihi şahsiyetleri anlatarak saptırılmış hayranlık ve milli gafletin bedelinin nasıl ağır olabileceğini dile getiren Ayhan Nuri Yılmaz, Türklüğün anlamı ve Türkiye’nin dünyadaki yeri ile ilgili önemli bilgiler de verdi. Geçmişini bilmeyen ve araştırmayan bir neslin, geleceğinin de karanlık olacağı uyarısında bulunan Yılmaz, milli kültürümüze, dilimize ve geçmişimize yönelik farkındalık oluşturmanın önemine vurgu yaptı. Konferansın asıl amacını, öğrencilerimizde ve gelecek nesillerimizde milli hassasiyeti ve farkındalığı arttırmak olarak açıklayan öğretim üyesi, Türkiye’nin dünü, bugünü ve yarınıyla tüm zaman dilimlerinde jeofizik ve jeostratejik coğrafyalarda devlet kurduğuna değinerek, Türklerin tüm dünya coğrafyasına yayıldığına dikkat çekti.

    Sistematik bir araştırma içine girildiğinde, mutlaka Türkiye ve Türk kültürü ile ilgili bulgulara ve etkileşimlere Dünya’nın birçok yerinde kolayca rastlanabileceğine işaret eden Yılmaz, önemli olanın bu değerleri gün yüzüne çıkarmak olduğunun; sonrasında da bu değerleri muhafaza etme gerekliliğinin altını çizdi. Şanlı bir maziye sahip olduğumuzu, fakat bu maziden ne yazık ki koparılmış bir toplum haline özellikle getirildiğimizi ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Ayhan Nuri Yılmaz, kendisinin İşletme Fakültesi Dış İlişkiler Koordinatörlüğü görevi yürütüyor olması hasebiyle, öğrencilerin özellikle değişim programları ile Avrupa ve Türki Cumhuriyetlere karşı ilgilerinin olduğunu ama bu konuda pek fazla bilgi sahibi olmadıklarını gözlemlediğini sözlerine ekledi.

    Öğrencilerine Avrupa’dan, Uzak Doğuya, Balkanlardan Latin Amerika’ya kadar birçok ülkede Türklüğün ve Türklerin izini bulabileceklerini, bu yüzden seyahat ederken bu gözle bakmalarını tavsiye eden Yılmaz, konuşmasının sonunda, daha önceleri atalarımız tarafından oluşturulan ortak dile, geçmişe ve kültüre sahip çıkılmasının önemine dikkat çekti.

    Bahsedemediği konulara “Etki Sahası 2” başlıklı konferanslar dizisinde değineceğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayhan Nuri Yılmaz’a program sonunda teşekkür belgesi takdim edildi.

  • Kilis’te Suriyelilere yönelik ’’Çocuk Yaşta Evlilikler’’ başlıklı panel

    Kilis’teki geçici koruma altındaki Suriyeli ailelere yönelik “Psikolojik, Sosyolojik ve Tarihi Boyutlarıyla Çocuk Yaşta Evlilikler” isimli bir panel düzenlendi.

    UNICEF tarafından desteklenen, Kilis Belediyesi tarafından yürütülen ve Kilis 7 Aralık Üniversitesinin paydaş olduğu proje kapsamında, Kilis’teki geçici koruma altındaki Suriyeli ailelere yönelik “Psikolojik, Sosyolojik ve Tarihi Boyutlarıyla Çocuk Yaşta Evlilikler” isimli bir panel düzenlendi.

    Başkanlığını 7 Aralık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Doğan Karacoşkun’un yaptığı panele, konuşmacı olarak Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muhammet Ruhat Yaşar ve Rektör Danışmanı Doç. Dr. Mehmet Ali Yıldırım katıldı.

    Rektör Karacoşkun, evlilik öncesi ve sonrası yaşanan olayların ve son dönem evliliklerin kısa ömürlü olduğunu ifade ederek, “Bizim kültürümüzde bir ata sözü vardır, ‘Bir Yastıkta kocayın’ evlilik böyle başlar, onun için eşlerimizi iyi seçmemiz önemlidir. Malum olduğu üzere evlilik, çarşıdan pazardan bir eşya seçmek gibi değildir. İşin içerisinde ne var, birde birlikte hayat geçireceğiniz, gönlünüzün de onay vermesi gerekiyor. Ben bu kişiyle beraber yaşayabilirim demeniz gerekiyor. İyi bir araştırmayı, iyi gözlem yapmayı gerektiren aynı zamanda bir gönül ilişkisini gerektiren bir süreç, evlilik sevmeden, istemeden, gönül eğilim göstermeden, yapılan bir evlilik, kendimize yapacağımız en kötü bir kötülüktür. Eşimizin bizden farklı düşünmesi gerekir ki birbirlerimizin de eksikliğini tamamlayalım, farklılıklarımızı nasıl algıladığımız, son derece önemlidir”

    4 dörtlülük evliliği olmasının mümkün olmadığını ifade eden Karacoşkun, “Oğlumuza kız isterken veya kızımıza talip olduğu zaman erkek tarafından ne soruyoruz. ‘Oğlunuz ne iş yapıyor, ne kadar maaş alıyor. Acaba evleneceğim kız, kadrosu sağlam bir kadromu, yoksa yarın öbürsü gün işi elinden gidecek mi?, kız tarafı da erkek tarafı için ne kadar geliri var, ha fabrikada mı çalışıyor, Fabrikanın ne kadarını ortak, ne kadar aylık geliri var’ bakın bütün her şey maddenin üzerine kurulmuş, böyle yaklaşım doğru değildir” diye konuştu

    Panel, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muhammet Ruhat Yaşar ve Rektör Danışmanı Doç. Dr. Mehmet Ali Yıldırım konuşmalarıyla devam etti.

    Soru-cevap bölümüyle devam eden panelde daha sonra Rektör Prof. Dr. Mustafa Doğan Karacoşkun tarafından konuşmacılara katılım belgesi verildi. Panel, Rektör Karacoşkun’a çiçek takdimiyle sona erdi.

  • TÜSİAD ve PWC işbirliğiyle ’2023’e Doğru Türkiye’de STEM Gereksinimi’ başlıklı rapor açıklandı

    PwC tarafından TÜSİAD işbirliğiyle hazırlanan ’2023’e Doğru Türkiye’de STEM Gereksinimi’ başlıklı raporda, STEM alanlarının kritik rolüne değinildi.

    PwC tarafından TÜSİAD işbirliğiyle hazırlanan ’2023’e Doğru Türkiye’de STEM Gereksinimi’ başlıklı rapor düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. STEM alanlarının kritik rolüne değinilirken, yenilikçiliğin temelini oluşturan STEM becerilerinin ekonomik büyüme bakımından taşıdığı öneme dikkat çekildi.

    STEM mezun sayısı anlamında global platformda Türkiye’nin gelişmiş ve gelişmekte olan bazı ülkeler arasında nerede yer aldığına ve Türkiye’nin STEM mezun sayılarının yıllar içerisindeki dağılımlarının

    nasıl değiştiğine yer verildi. Ayrıca, PwC analizleri sonucunda STEM istihdam gereksinimine ilişkin öngörülerde bulunuldu ve bu öngörüler doğrultusunda üniversitelerin STEM ile ilgili bölümlerinden mezun olup işgücüne katılması beklenen potansiyel çalışanlar ile sektör bazlı STEM istihdam gereksinimleri ortaya çıkarıldı. STEM alanlarının önemi Türkiye’nin dijital dönüşümü yakalayabilmesi ve sürdürebilmesi için yeterli sayıda kalifiye işgücüne ihtiyacı olduğu bildirilirken; iş dünyası teknoloji, inovasyon ve dijitalleşme tarafından yönlendirilen global ekonomide yarışta kalabilmek için STEM becerilerine, yani fen (science), teknoloji (technology), mühendislik (engineering) ve matematik (mathematics) becerilerine sahip işgücüne ihtiyaç duyulduğu kaydedildi.

    Uluslararası alanda genel kabul görmüş bir STEM eğitim ve çalışma alanı sınıflandırması yapılmamış olmakla birlikte uzmanlar arasında STEM alanlarının fen (science), teknoloji (technology), mühendislik (engineering) ve matematik (mathematics) bilgilerini kullanmayı gerektiren alanlar olduğu konusunda bir fikir birliği söz konusu oldu. Fen alanları olarak uzay bilimleri, yer bilimleri,yaşam bilimleri (çevrebilimi, genetik, patoloji, beslenme vb.), fizik ve kimya; teknoloji alanları olarak bilgisayar bilimleri ve bilişim bilimleri (kriptoloji, programlama, yapay zekâ vb.); mühendislik alanları olarak mekanik, endüstri, elektrik, malzeme ve inşaat mühendislikleri; matematik alanları olarak ise cebir, geometri, istatistik ve oyun teorisi gibi alanlar sayılabildi.

    Teknolojik dönüşümün önemli bir rol oynadığı günümüz dünyasında üretken, girişimci ve buluş odaklı eğitim büyük önem taşıdı. STEM eğitiminin, disiplinler arası bakış açısı geliştirmesi, teorik bilgilerin uygulamaya dönüştürülmesine yardımcı olması, eleştirel düşünmeyi teşvik etmesi ve problem çözme becerilerini kazandırması nedeniyle eğitimin niteliğini geliştirmenin yanında iş dünyasının beklentilerine de cevap teşkil etti.

    STEM mezunları oranları

    OECD tarafından en son 2014 yılında yayımlanan, alanlarına göre mezun verisi arasından seçilmiş bazı ülkelerin STEM mezunlarının toplam mezunlara oranları; Türkiye’nin yüzde 17 olan STEM mezunlarının toplam mezunlara olan oranı Brezilya’nın (yüzde 16) ilerisinde yer alırken, ABD (yüzde 17), Avusturalya (yüzde 17) ile benzerlik göstermekte, grafikteki diğer OECD ülkelerinin gerisinde kaldı. Bu ülkelerde STEM mezunlarının toplam işgücü içerisindeki payına bakıldığında ise, 2014 yılında Türkiye’nin 27 baz puan ile analizde yer alan diğer gelişmekte olan ülkeler Brezilya (17) ve Meksika (26) baz puanlarından daha ileride olduğu görüldü.

    Türkiye’de 2013-2016 yılları arasında üniversitelerin STEM alanlarından mezun olan öğrenci oranının yüzde 17 civarında seyrettiği görüldü.

    STEM istihdam gereksinim analizleri

    Türkiye’deki sektörler ’İmalat, İnşaat, Dağıtım ve Nakliye, Birincil Sektör ve Kamu Hizmetleri, Ticari ve Diğer Hizmetler ve Pazar Dışı Hizmetler’ olmak üzere altı ana sektör altında toplandı. Her bir

    sektör için 2023 dönemine yönelik STEM istihdam gereksinimleri belirlenmiş ve öngörüler oluşturuldu.

    2013-2016 döneminde sektör bazlı STEM mezunlarının istihdama oranlarının sırası ile imalat sektöründe 57, inşaat sektöründe 36, birincil sektör ve kamu hizmetlerinde 37, dağıtım ve nakliye sektöründe 10, ticari ve diğer hizmetlerde 39 ve pazar dışı hizmetlerde 13 baz puan seviyelerinde bulunduğu gözlemlendi. STEM alan mezunlarının büyük oranda ilgili sektör dışı iş kollarında ekonomiye katkıda bulundukları görüldü. Bunun bir sebebi olarak Türkiye’de STEM alanı farkındalığının yeteri kadar oluşmaması ve eğitim gören öğrencilerin yetkinliklerini kullanabilecekleri alanlara ilişkin yeterli bilgi sahibi olmamaları gösterildi. Buna ek olarak, kariyer seçimleri ve beklentilerinde farklılıklar olması ve alınan eğitimin iş kollarındaki karşılığının kişilerin taleplerini karşılar nitelikte bulunmaması da söz konusu etmenler arasında sayılabileceği bildirildi.

    PwC analizlerine göre, 2023 yılı için tüm sektörlerdeki toplam istihdamın yaklaşık 34 milyonu bulması ve bunun yaklaşık 3,5 milyonunun STEM istihdamı olması beklendi. 2016-2023 döneminde STEM istihdam gereksiniminin 1 milyona yaklaşacağı ve bu ihtiyacın yaklaşık olarak 300 bininin yani yaklaşık yüzde 31’inin ise karşılanamayacağı öngörüldü. Bu açıkta en büyük payı alan sektörler ’Pazar Dışı Hizmetler’ (yüzde 91 açık) ve ’Ticari ve Diğer Hizmetler’ (yüzde 66 açık) olarak öne çıktı. 2016-2023 döneminde ’Pazar Dışı Hizmetler’de yaklaşık 490 bin STEM istihdam artışı karşısında 450 bin STEM açığı ve Ticari ve Diğer Hizmetler sektöründe 182 bin STEM istihdam artışı karşısında 120 bin STEM açığı öngörüldü.

    Raporda yapılması gerekenler şöyle sıralandı;

    Dijital dönüşüm ve sanayi 4.0 (d)evriminin giderek daha fazla gündemde olacağı bir dönemde STEM konusunun önceliklendirilmesi önem taşımaktadır.

    Türkiye’de ihtiyaç duyulan STEM işgücünün sağlanması için devlet, eğitim ve iş dünyası gerekli politika, programlar ve eylemler için birlikte hareket etmelidir.

    STEM eğitim yaklaşımının okul öncesinden başlayarak tüm eğitim kademelerinde hayata geçirilmesi ve eğitimde kalitenin yükseltilmesi büyük önem taşımaktadır. Kreatif, yenilikçi, analitik ve eleştirel düşünen, problem çözme becerileri yüksek bireyler yetiştirilmesi için müfredatta, eğitim yöntemlerinde ve öğretmen eğitiminde iyileştirmeler fayda sağlayacaktır.

    Yükseköğretimde eğitim içerikleri iş dünyasının ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak şekilde ve iş hayatına uyum gözetilerek zenginleştirilmeli ve üniversite ile sanayi arasında iş birlikleri artırılmalıdır.

    STEM mezunlarının olabildiğince STEM alanlarına yönlendirilmesi, teknoloji ve inovasyon alanında ihtiyaç duyulacak nitelikli işgücünün karşılanması bakımından önemlidir.

    Şirketlerin, Ar-Ge yaparak ve risk sermayesi sağlayarak yenilikçi bir ortam oluşturmada oynadıkları önemli rolü devam ettirerek STEM eğitimine yatırım yapmak konusunda daha aktif rol almaları ve STEM becerilerini destekleyerek küresel rekabet adına gerekli adımları atmaları gerekmektedir. STEM iş alanlarının artmasını sağlayacak çalışmaların (örn. Ar-Ge yatırımları, Ar-Ge’nin tabana yayılması vb.) hızlanarak devam etmesi de önemlidir.

    Şirketler iş hayatında gerekli olan STEM profillerini oluşturarak, ihtiyaç duyulan işgücü hakkında daha fazla bilgi sağlayarak, iş ve staj imkanları sunarak öğrencilerin çalışma yaşamına daha iyi hazırlanmaları için fırsatlar oluşturabilir.

    Türkiye için işgücü içerisinde ne kadar STEM çalışanının yer aldığı ve bu çalışanların dağılımlarının sektörel bazda nasıl olduğuna dair analizler gerçekleştirilmelidir. Türkiye’de yer alan mevcut STEM mezunu sayısının artışına yönelik gerekli kapasite artış planlaması hayata geçirilmelidir. TÜİK, İŞKUR, YÖK, Milli Eğitim Bakanlığı ve üniversitelerle ortak çalışma grupları oluşturularak veri kalitesinin STEM verilerini içerecek şekilde artırılması ve detaylandırılması sağlanmalıdır. Ayrıca şirketlerin de kamu kurumlarına veri sağlayıp öngörülerini paylaşması ile kanıta dayalı ve uygulamadan gelen bilgilere dayanarak kamu politikalarının oluşturulmasının desteklenmesi sağlanabilir.

    STEM alanlarına yatırım yapılması dünyada son dönemlerde öne çıkmakla birlikte, bu konu üzerinde uzun zamandır birçok girişim yer alıyor ve sürekli olarak yenileri ortaya çıkmaya devam ediyor. STEM eğitiminin ve STEM işgücünün gelişmesi için gereken adımların ulusal politika düzeyinde ele alınarak kamu tarafından desteklenmesi, kamu, eğitim ve iş dünyasının işbirliği ile eylem planlarının hayata geçirilmesi ve ilerlemenin yakından takip edilmesi gerekmektedir.

  • Fen Fakültesinden “Antarktika İzlenimleri” başlıklı konferans

    “Antarktika İzlenimleri, Likenci Gözüyle Beyaz Kıta” başlıklı konferans, Anadolu Üniversitesi Kongre Merkezi Kırmızı Salonda gerçekleştirildi.

    Konferansta, Kayseri Erciyes Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Botanik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Gökhan Halıcı’nın Antarktika’da edindiği izlenimler ve likenler üzerine yaptığı araştırmalar konuşuldu. Konferansa, Fen Fakültesi Öğretim üyeleri ve öğrencileri katıldı.

    2016-2017 öğretim yılında iki kez liken canlı grubu hakkında yaptığı araştırmalar sonucunda elde ettiği bulguları ve devam eden araştırma çalışmaları hakkında sunum gerçekleştiren Prof. Dr. Mehmet Gökhan Halıcı, öncelikle son yıllarda Antarktika’ya Türk bilim insanlarının ilgisinin arttığını, bu sebeple, 2016 yılında Antarktika’ya düzenlenen seferde pek çok üniversiteden bilim insanının bir araya geldiğini belirtti.

    Antarktika’da Türk üssü çalışmaları

    Antarktika ile ilgili araştırmalarda Türkiye’nin sadece gözlemci statüsünde bulunduğunu, kıtada bilimsel araştırmaların aktif olarak sürdürülmesi ve yapılan bu araştırmaların sonuçlarının düzenli olarak yayınlanması için bir araştırma üssü kurulması fikrinin oluşturulduğunu ifade eden Halıcı, bu anlamda Türkiye’nin Antarktika’da üs kurmak için ön araştırma niteliğinde bir bilim seferi düzenlediğini ve bu sefer sırasında pek çok bulgu elde edildiğini ifade etti.

    Halıcı, daha önceden Pakistan tarafından bir üs oluşturulduğunu ancak başarılı olamadığını, bu anlamda Türkiye’nin kuracağı üssün aynı zamanda İslam dünyasının tek üssü olacağını da sözlerine ekledi. Antarktika’da bir üssün kurulmasının ülke açısından çok faydalı olacağını ifade eden Halıcı, bu anlamda, pek çok bilim insanının yetiştirilmesine öncülük sağlanacağını, Türk bilim insanlarının değişen dünya iklimi ile ilgili çalışmalarda yer alabileceğini, uluslararası bilim profilinin ve iş birliğinin artmasının sağlanacağını ve Türk bilim insanlarına yeni çalışma sahalarının oluşturulacağını belirtti.

    Antarktika’daki biyoçeşitlilik

    Doğal kaynaklar açısından çok zengin bir bölge olan Antarktika’da pek çok biyolojik çeşitliliğin olduğunu söyleyen Halıcı, bölgede çok çeşitli penguen, fok, balina ve kuş türünün olduğunu ifade etti. Halıcı, kendi araştırma alanı olan liken yani dünyada kutuplardan çöllere kadar yaşayabilen organizmalar olan bitki türüne ilişkin bulgularını aktardı. Halıcı, kutup bölgesinde bulunan bazı likenlerin Türkiye’de de gözlemlendiğini de belirtti. Sıcaklık değişikliklerine göre likenlerin yayılışında değişiklik gözlendiğini de ifade eden Halıcı, küresel ısınmanın likenler gibi pek çok organizmanın yayılışını etkilediğini ve bu anlamda ısınma arttıkça kuzey enlemlerden güney enlemlere doğru bitkiler ve organizmalar için bir göç söz konusu olduğunu aktardı. Halıcı, ilerleyen zamanlarda bu dağılımın yayılış haritalarının kontrol edilerek daha geçerli veriler alınabileceğini de ekledi.

    Konferans, soru ve cevap bölümünün ardından sona erdi.