Etiket: Başlattık”

  • İl Milli Eğitim Müdürü Çandıroğlu: “Gıda zehirlenmesiyle ilgili soruşturma başlattık”

    AYDIN (İHA) – Aydın’ın Karacasu ilçesinde yedikleri yemekten sonra gıda zehirlenmesi şüphesiyle hastaneye kaldırılan öğrencileri ziyaret eden İl Milli Eğitim Müdürü Bilal Yılmaz Çandıroğlu, olayla ilgili soruşturma başlatıldığını belirtti.

    İl Milli Eğitim Müdürü Bilal Yılmaz Çandıroğlu, Karacasu Meslek Eğitim Merkezi’nde pişirilen yemekten yiyen öğrencilerin gıda zehirlenmesi şüphesi ile Nazilli ve Karacasu Devlet Hastanelerine sevk edilmesinin ardından sağlık kuruluşlarında tedavisi devam eden öğrencileri ziyaret etti. Çandıroğlu, hastane çıkışında yaptığı açıklamada, “Karacasu Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde taşıma ile gelen öğrencilerimizden ilk belirlemelere göre gıda zehirlenmesi nedeniyle hastanemize intikal eden 118 öğrencimiz var. Başhekimimizden aldığımız bilgilere Allah’a şükürler olsun hayati tehlikesi olan bir öğrencimizi yok. Özellikle burada çalışan sağlık çalışanlarımıza ve başhekimimize teşekkür ediyorum. Çocuklarımızla yakından ilgileniyorlar. Bizim tek üzüntümüz, Karacasu Meslek Eğitim merkezinde bu taşımalı öğrencilerimizin yemekleri pişiyor. Bununla ilgili biz ayrıca inceleme ve soruşturma süreci başlattık. Çocuklarımızın sağlığı önemli” dedi.

    Nazilli Kaymakamı İbrahim Küçük ise, “Şu anda yaklaşık 80 ila 100 arasında öğrencimiz Nazilli Devlet Hastanesinde. 20-30 kadar öğrencimiz de Karacasu Devlet Hastanesinde müşahede altında. Öğleyin yemiş oldukları yemekten zehirlendikleri şüphesi ile buraya geldiler. Şükürler olsun ki ciddi durumu olan öğrencimiz yok. Gıdaların tarihi ile ilgili bir sıkıntı olabilir. Bu soruşturma sonucu ortaya çıkacaktır” dedi.

    Nazilli Devlet Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. Şafak Çalışkan, 79 hastayı ambulanslar ile nakillerini Nazilli Devlet Hastanesine sağladıklarını belirterek, “Bu hastalardan 34’ünü durumlarının ciddiyetinden değil, acili rahatlatmak adına yatırdık. Tetkikler yapılıyor. Tetkiklerden sonra değerlendireceğiz. Şu durum stabil. Sıkıntılı bir durum yo” dedi.

  • Hayati Yazıcı: “Başkanlık modeline geçiş 2007’de başlattık”

    AK Parti Genel Başkan yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Hayati Yazıcı; “2007 ‘de yaptığımız Anayasa değişikliğinde o değişikliği 10 Ağustos 2014’te ilk uygulamasını gerçekleştirmekle Türkiye başkanlık hükümet modeline doğru hızlı bir yol almıştır. Başkanlık modeline geçişi 2007’de başlattık. Dolayısıyla 2007’de başkanlık modeline geçiş amacıyla gerçekleştirdiğimiz o değişikliği bugün getirdiğimiz Anayasa değişikliği ile tamamlıyoruz. Anayasa değişikliğinin özü budur” dedi.

    Ak Parti Genel Başkan yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Hayati Yazıcı, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Üniversite Ak Gençlik tarafından düzenlenen ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini Tartışılım’ programına katıldı. Hayati Yazıcı’ya İl Başkanı Kemal Atmaca, Ağrı Milletvekili Cesim Gökçe ve öğrenciler katıldı. Programa şehitler için saygı duruşu ve İstiklal Marşı okunarak başlandı.

    Hayati Yazıcı, Ak Parti iktidarının oransal olarak en fazla en fazla ödeneğin ayrıldığı sağlık ve Eğitim Alacalarının olduğunu belirterek, Türkiye’yi bu alanlarda önemli bir yere getirdiklerini söyledi. Yazıcı; “Bunları gerçekleştirmek terleyen adamların işidir. Terlemiyorsanız sevdalı değilseniz, milletin verdiği sorumluluğun idrakinde yoksunsanız gidemezseniz. Seçimden seçime milletin önüne gelirsiniz mahbup olursunuz ve Türkiye’de bulunduğu yerde sendeler. Milletimiz kim iş yapar kimin vizyonu var, bunu gayet iyi takdir eder, tespit eder ve demokratik hakları konumunda kullanır. Ama bunu zaman zaman saptırmak için çıralanmış yapılar vatan millet düşmanları baskı ve tehditle milletin iradesine başka şekilde sandıktan çıkmasına sebep olabilirler, bunları görüyoruz. Devletin en önemli görevi bu tür sapma ve saptırmalara karşı vatandaşın güvenliğini sağlamak özgür bir ortam oluşturmaktır. Devletin çok görevi var ama bir numaralı görevi vatandaşın hayat güvenliğini sağlamaktır” ifadelerini kullandı.

    ‘Anayasa değişikliği bugün ortaya çıkan bir durum değil’

    Anayasa yapmanın milletin hakkı olduğunu ama milletin bu hakkı hiçbir zaman kullanamadığını dile getiren Yazıcı;” Anayasa değişikliği bugün ortaya çıkan bir durum değil. Yılların gündem konusudur. Partili bir anayasa yapama sakta 1982 anayasasında 19. Değişikliği milletin huzuruna getirdik. Bundan önce 18 değişiklik yapılmış onlarda bizim getirdiğimiz değişikliği kıyasladığınızda getirdiğimiz değişiklik en genişi ve etkisi fazla olan ve derinliği en fazla olan değişikliktir. Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. Yılı olan 2023 Türkiye’si için için hedeflerimiz var. Hedefimiz Dünya’nın en büyük 10 ekonomisini arasına Türkiye’yi getirmek” şeklinde konuştu.

    Türkiye’ye ye darbe Anayasasıyla uygun görülen Hükümet modeli ve bu modelden kaynaklanan sorunlar en temel faktörlerden birisi olduğunu vurgulayan Yazıcı; “Demokratik yönetimlerin 3 tür yönetim sistemi vardır. Bunlar Parlamenter hükümet modeli, başkanlık ve yarı başkanlık. 1982 Anayasa’sının tanımadığı ve demokratik yönetimlerin ön gördüğü modele uygun bir model tasarımı yok” diye konuştu.

    ‘Kenan Evren kendisine uygun bir Anayasa tasarladı’

    Parlamenter hükmet modelinin Cumhurbaşkanını farklı bir konuma yerleştirdiğini aktaran Yazıcı Cumhurbaşkanlığının parlamenter sistemde sembolik olduğunu ve sorumsuz olduğunu ifade etti. Yazıcı; “ Anayasa’yı yapan darbe eğitimin başında Kenan Evren vardı. 1982’ de ilk Cumhurbaşkanı’ da Kenan Evren. Evren kendisine uygun bir Anayasa tasarladı. Cumhurbaşkanının konumunu düşündüğü gibi Anayasa yapmıştır. Her şeye ben karışabileyim, müdahale edebileyim. Ama sorumlu olmayayım. Bize deniliyor ki aynı Anayasa ile sizde 3 dönemdir ülkeyi yönetiyorsunuz. Eksik olan nedir. Ne istiyorsunuz diye bakmıyorsunuz. Biz sadece Türkiye’nin bugününü düşünen siyasi bir yaklaşım içerisinde değiliz. 2023 yılı ile ilgili hayallerimiz var. İstanbul’un Fethi’nin 500. Yıl’ı ile ilgili hayallerimiz var. Bu topraklara gelişimizin 1000. Yılına girişi bir bakışımız var” değerlendirmesinde bulundu.

    ‘Parlamenter hükümet modellerinde Cumhurbaşkanını meclis seçer’

    Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Yazıcı 10 Ağustos 2014’te tarihimizde ilk defa doğrudan doğruya milletin seçimiyle Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğunu aktararak bunun siyasi bir okunuşunun olduğunu kaydetti. Yazıcı; “ Bunun siyasi bir okunuşu var. Millet dedi ki biz Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin entrikalı bir şekilde cereyan etmesini istemiyorum. Bu büyük bir sorundur. Ben bu durumu ne yaptım, tasfiye ettim duruma el koydum, ben seçeceğim, bundan geriye dönüş olabilir mi? Cumhurbaşkanlığının doğrudan doğruya millet tarafından seçilmesi başkanlık modeline uygun bir seçimdir. Parlamenter hükümet modellerinde böyle bir seçim olmaz. Parlamenter hükümet modellerinde Cumhurbaşkanını meclis seçer. Doğrudan doğruya halkın seçmesi seçilene sorumluluğu çok büyük bir ölçüde artırır. 2007 ‘de yaptığımız Anayasa değişikliğinde o değişikliği 10 Ağustos 2014’te ilk uygulamasını gerçekleştirmekle Türkiye başkanlık hükümet modeline doğru hızlı bir yol almıştır. Başkanlık modeline geçişi 2007’de başlattık. Dolayısıyla 2007’de başkanlık modeline geçiş amacıyla gerçekleştirdiğimiz o değişikliği bugün getirdiğimiz Anayasa değişikliği ile tamamlıyoruz. Anayasa değişikliğinin özü budur” diye ekledi.

    ‘Bundan sonra hükümet olabilmek için en az yüzde 51’ ihtiyaç vardır’

    Yeni bir hükümet modeli inşa ettiklerini anlatan Yazıcı; “ Bunun ismi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi. Bu modelde hem hükümetin hem de yasal organını doğrudan doğruya seçimde ve sandıkta millet belirliyor. Yürütme organı çok nitelikli bir oranla seçiliyor. Yürütme organı Cumhurbaşkanı hem hükümetin başı hem devletin başında olacak. Cumhurbaşkanının yürütme yetki ve görevini kullanabilmek Cumhurbaşkanı sıfatını kazanabilmek için en az yüzde 51 oy alması lazım. Bundan sonra hükümet olabilmek için en az yüzde 51’ ihtiyaç vardır. Güçlü bir hükümet kurulur, hükümet güçlü olacak, millete yaslanacak. Anayasa’nın 105, maddesini açın bakın Cumhurbaşkanı sorumsuzdur diyor. Tek zorunluluğu vatana ihanet. Biz bu maddeyi yeniden yazdık. 18 maddeden birisi bu. Sorumsuzluktan cezai sorumluluğa getirdik” dedi.

    Ak Parti Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Hayati Yazıcı Programdan sonra Belediye’ye kayyum olarak atanan Belediye Başkanvekili Musa Işın’ı Belediyeye giderek ziyaret etti. Musa Işın Ziyaretten dolayı duyduğu memnuniyeti belirterek Hayati Yazıcı’ya Teşekkür etti.

  • “Uluslararası helal ve tayyib ürünler ve hizmetler 7’nci fuarı çalışmalarımızı başlattık”

    GİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Kâmi Büyüközer, helal ve tayyib kavramlarının son derece önemli ve Müslümanlar için kutsal olduğunu belirterek, geçtiğimiz sene bazı sebeplerden dolayı yapılamayan helal ve tayyib fuarını Ekim veya Kasım aylarında yapacaklarını söyledi.

    Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği (GİMDES) Başkanı Dr. Hüseyin Kâmi Büyüközer, “Türkiye’de helal sertifikalandırma hizmetinin ilk defa öncülük eden GİMDES, helal ve tayyib ürünler ile ilgili bilinç oluşturulması amacıyla 2009 yılından itibaren 7 defa konferans, 2010 yılından itibaren de 6 defa fuar çalışmalarını organize eden ilk kurumdur ve 2009 yılından 2016 yılı sonuna kadar da helal sertifikalarımızla 100 milyar TL’lik helal ve tayyib ürün ihracatına vasıta olmuştur” dedi.

    Büyüközer 2016 yılı başından itibaren ise ’7’nci Helal ve Tayyib Ürünler Fuarı’nı ilan ettiğimiz halde sene sonuna doğru partner organizasyon firmasının anlaşma şartlarımıza aykırı icraatlara girmiş olması sebebi ile çekildiklerini ve iştiraklerini iptal etmek zorunda kaldıklarını belirterek, “Uluslararası helal ve tayyib ürünler fuarlarımızda temel hedefimiz, GİMDES’den helal sertifikasını alan firmalarımızın ürünlerini gerek Türkiye’de gerek uluslararası pazarlarda tanınmasını ve ticaretinin yapılmasını desteklemektir. Yüzyıldır batı modernitesi güdümündeki yerli ve yabancı ajanlar İslamın bütün mukaddes değerlerini istismar ederek dejenere etmeye çalıştılar. Son yıllarda tekrar canlanan üç beş değerden biri olan helal ve tayyib yeme içme ve onun da ötesinde yaşama hakkımızı koruyabilmek için Rabbimizin izni ile başlattığımız hizmetleri de hedef olarak kenarından köşesinden dejenere etmek, maddi ihtirasları uğruna istismar etmek için ortaya çıkanlara fırsat veremezdik” ifadelerini kullandı.

    Helal ve tayyib kavramlarının son derece önemli ve Müslümanlar için kutsal bir kavram olduğunu kaydeden Büyüközer, “Sadece bir etiket ya da bir yafta değildir. Bu kavramı kitabında bildiren Rabbimiz, içini de doldurarak bizlere emanet etmiştir. Bu kavramı istismar etmek, ticaretlerine malzeme yapmak isteyenler bilsinler ki Rabbimizle ve O’nun Resulü ile savaşa girmiş olmaktadırlar. Bizim onlarla bir işimiz, bir işbirliğimiz olamaz. 2017 yılı için Ekim, Kasım aylarında ülkemizde yapılması düşünülen WHC Kongresinin eşliğinde gerçekleştirmeyi düşündüğümüz 7’nci Uluslararası Fuar ve 8’inci konferans için üç alternatif üzerinde çalışmalarımız devam etmektedir. Çalışmalarımız hakkında kamuoyuna birkaç hafta sonra daha detaylı bir açıklama yapacağız” dedi.

    “Dünyadaki helal lokma sevdalıları WHC ile birlikte 2017’de Türkiye’de buluşuyorlar”

    Büyüközer, sözlerine şöyle devam etti: “Ekim veya Kasım aylarında helal ve tayyib ürünler için ülkemizde gerçekleştirilecek bu büyük etkinlik için bütün dünyadaki kardeşlerimizle 2017 etkinliklerimiz için yeniden buluşacağız. Bu etkinliklerde GİMDES ev sahipliği yapacak. 100 yıldır kendisine dayatılan, kendisine ait olmayan bir moderniteye mahkum edilmiş İslam ümmeti, artık kendi modernitesini kurmak üzere kaybettiği helallerini arıyor. 10 trilyon TL’lik helal pazarın gerçekleştirilmesi için üreticimiz, ihracatçımız, satıcılarımız, tüketicimiz ve kamu kurumlarımız el birliği, güç birliği, gönül birliği yapmalıyız. Bütün ümmet elele, gönül gönüle, omuz omuza olmak için geliniz ’7’nci Helal ve Tayyib Expo’da buluşalım.

    Yurtiçinden ve Avrupa, Amerika, Orta Doğu, Uzak Doğu ve Afrika’nın aralarında yer aldığı bölge ve kıtalardan alıcı grupları fuarda katılımcı firmalarla temas kuracak. Yeni iş birliklerine olanak sağlayan fuarın yurtdışı katılımcı çeşitli dünya ülkeleri yer alacaktır. Türkiye’de kulvarının tek fuar organizasyonu olan helal ve tayyib ürünler fuarının yedincisi, son yıllarda kendine özgü trendleriyle öne çıkarak markalar oluşturan ve uluslararası arenada da yankılar uyandıran fuara, Orta Doğu, Körfez Ülkeleri, Afrika ülkeleri, Türki Cumhuriyetleri, Avrupa ve Uzak Doğu ve Rusya Federasyonundan çok sayıda satın alma yetkilisi getirilecek”.

    “Dış pazarlarda yeni fırsatlar”

    Helal ve sağlıklı ürünler fuarında, yurtdışından getirilecek alım gruplarının, katılımcı firmalarla sıcak temas kuracağını açıklayan GİMDES Başkanı, yurtdışı ziyaretçi çalışmaları kapsamında hedef ülkelerin sanayi ve ticaret odaları ile ticari ateşeler ve acentelerle temasa geçildiğini ve Fas, Cezayir, Irak, İran, Endonezya, Malezya, Pakistan, Suriye, Hindistan, Bangladeş, Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn, Kuveyt, Katar, Umman, Yemen, Birleşik Arap Emirlikleri, Finlandiya, Kanada, Filipinler, Brezilya, Belçika, İngiltere ve Fransa’nın organizasyonun hedef alıcı ülkelerini oluşturduğunu kaydederek, fuara KOSGEB’in de katılım desteği verdiğini, kurumun fuara katılmak isteyen küçük ve orta ölçekli firmalara yüzde 50 oranında geri ödemesiz destek sağlayacağını belirtti.

    “Helal ürünlerde Türkiye, liderliğe en güçlü aday”

    Tüm dünyada hızla yaygınlaşarak büyük bir pazar haline gelen, 7 milyara yaklaşan dünya nüfusunda 2 milyar civarında tüketiciye ulaşan helal endüstrisinde Türkiye’nin rolünün arttığının altını çizen Büyüközer, “Önümüzdeki bu buluşma, gelecek yıllarda Türkiye’nin sektördeki rolünü daha da artıracaktır. Türkiye’nin kıtalar arasında ticareti yönlendirici konumu yalnızca İslam dünyası açısından değil, Avrupa, Amerika, Ortadoğu, Rusya ve Uzakdoğu açısından da tartışma götürmez bir noktadadır. Katılımcılar ve ürün grupları da helal yiyecek ve içecekler, helal kozmetik, helal medikal ürünler, helal temizlik ve hijyen malzemeleri. helal turizm, helal finans, helal lojistik, helal üretimde kullanılan makine ve teçhizat, helal perakende üzerine. Ziyaretçi profilini de üreticiler, perakendeciler, ithalatçılar, ihracatçılar, distribütör ve toptancılar, yatırımcılar, tedarikçiler, katılım bankacılık yetkilileri, İslami federasyon ve derneklerin yetkilileri oluşturuyor” dedi.

    “Dünyadaki helal lokma sevdalıları WHC ile birlikte 2017’de Türkiye’de buluşuyorlar”

    Büyüközer, sözlerine şöyle devam etti: “Ekim veya Kasım aylarında helal ve tayyib ürünler için ülkemizde gerçekleştirilecek bu büyük etkinlik için bütün dünyadaki kardeşlerimizle 2017 etkinliklerimiz için yeniden buluşacağız. Bu etkinliklerde GİMDES ev sahipliği yapacak. 100 yıldır kendisine dayatılan, kendisine ait olmayan bir moderniteye mahkum edilmiş İslam ümmeti, artık kendi modernitesini kurmak üzere kaybettiği helallerini arıyor. 10 trilyon TL’lik helal pazarın gerçekleştirilmesi için üreticimiz, ihracatçımız, satıcılarımız, tüketicimiz ve kamu kurumlarımız el birliği, güç birliği, gönül birliği yapmalıyız. Bütün ümmet elele, gönül gönüle, omuz omuza olmak için geliniz ’7’nci Helal ve Tayyib Expo’da buluşalım.

    Yurtiçinden ve Avrupa, Amerika, Orta Doğu, Uzak Doğu ve Afrika’nın aralarında yer aldığı bölge ve kıtalardan alıcı grupları fuarda katılımcı firmalarla temas kuracak. Yeni iş birliklerine olanak sağlayan fuarın yurtdışı katılımcı çeşitli dünya ülkeleri yer alacaktır. Türkiye’de kulvarının tek fuar organizasyonu olan helal ve tayyib ürünler fuarının yedincisi, son yıllarda kendine özgü trendleriyle öne çıkarak markalar oluşturan ve uluslararası arenada da yankılar uyandıran fuara, Orta Doğu, Körfez Ülkeleri, Afrika ülkeleri, Türki Cumhuriyetleri, Avrupa ve Uzak Doğu ve Rusya Federasyonundan çok sayıda satın alma yetkilisi getirilecek”.

    “Dış pazarlarda yeni fırsatlar”

    Helal ve sağlıklı ürünler fuarında, yurtdışından getirilecek alım gruplarının, katılımcı firmalarla sıcak temas kuracağını açıklayan GİMDES Başkanı, yurtdışı ziyaretçi çalışmaları kapsamında hedef ülkelerin sanayi ve ticaret odaları ile ticari ateşeler ve acentelerle temasa geçildiğini ve Fas, Cezayir, Irak, İran, Endonezya, Malezya, Pakistan, Suriye, Hindistan, Bangladeş, Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn, Kuveyt, Katar, Umman, Yemen, Birleşik Arap Emirlikleri, Finlandiya, Kanada, Filipinler, Brezilya, Belçika, İngiltere ve Fransa’nın organizasyonun hedef alıcı ülkelerini oluşturduğunu kaydederek, fuara KOSGEB’in de katılım desteği verdiğini, kurumun fuara katılmak isteyen küçük ve orta ölçekli firmalara yüzde 50 oranında geri ödemesiz destek sağlayacağını belirtti.

    “Helal ürünlerde Türkiye, liderliğe en güçlü aday”

    Tüm dünyada hızla yaygınlaşarak büyük bir pazar haline gelen, 7 milyara yaklaşan dünya nüfusunda 2 milyar civarında tüketiciye ulaşan helal endüstrisinde Türkiye’nin rolünün arttığının altını çizen Büyüközer, “Önümüzdeki bu buluşma, gelecek yıllarda Türkiye’nin sektördeki rolünü daha da artıracaktır. Türkiye’nin kıtalar arasında ticareti yönlendirici konumu yalnızca İslam dünyası açısından değil, Avrupa, Amerika, Ortadoğu, Rusya ve Uzakdoğu açısından da tartışma götürmez bir noktadadır. Katılımcılar ve ürün grupları da helal yiyecek ve içecekler, helal kozmetik, helal medikal ürünler, helal temizlik ve hijyen malzemeleri. helal turizm, helal finans, helal lojistik, helal üretimde kullanılan makine ve teçhizat, helal perakende üzerine. Ziyaretçi profilini de üreticiler, perakendeciler, ithalatçılar, ihracatçılar, distribütör ve toptancılar, yatırımcılar, tedarikçiler, katılım bankacılık yetkilileri, İslami federasyon ve derneklerin yetkilileri oluşturuyor” dedi.

  • Bakan Zeybekci: “Negatif algıyı değiştirmek için seferberlik başlattık”

    İş dünyasındaki sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile bir araya gelen Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, “Hep beraber çıkıp her türlü mecrayı kullanarak, tüm medya alanlarını, tüm iletişim alanlarını kullanarak dünyada bir seferberlik başlatmayı karar aldık” dedi.

    Ekonomi Bakanı Zeybekci, İstanbul Conrad Otel’de düzenlenen “Ekonomi Dünyası İstişare Toplantısı”na katıldı. Basına kapalı gerçekleştirilen toplantıda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran Symes, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Nail Olpak, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi ve Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Yönetim Kurulu Başkanı Başaran Ulusoy’un da yer aldığı çok sayıda sivil toplum kuruluşundan temsilci ile bir araya gelen Bakan Zeybekci, yaklaşık 2 saat süren toplantının sonunda gazetecilere değerlendirmelerde bulundu. Yaşanan darbe girişimi ile ilgili oluşan negatif durum için tüm dünya çapında seferberlik başlattıklarını belirten Zeybekci, “Türkiye’deki ekonomi ile ilgili sivil toplum kuruluşlarımızın en önde gelen başkanları ile bir araya geldik. 15 Temmuz sürecinde Türkiye’de gerek iç, gerek dış gelişmeler ile ilgili değerlendirmeler yaptık. Durum tespiti, durum tespitinden sonra gelecek ile ilgili birlikte neler yapılabilir, bunun istişaresini yaptık. Son derece sağlıklı, çok güzel bir toplantı oldu. Hakikaten şu an Türkiye’nin birlik, beraberlik görüntüsüne, ortak değerler etrafında buluşma ve birleşme görüntüsüne birebir uyan bir görüntü ortaya çıktı. Bütün arkadaşlarımız, burada 15 STK başkanımız, aynı duygularla, ortak değerlerimizin etrafındaki samimi birlik ve beraberlikleri ile aynı şeyleri duymaktan son derece memnunum. Değerli arkadaşlar, 15 Temmuz Türkiye’de demokrasiye karşı, milli iradeye karşı, insan hakları ve özgürlüklerine karşı, yatırım özgürlüklerine karşı tüm Türkiye’de bu millete ait ayakta duran ne varsa ona karşı yapılmış olan bir ihanet operasyonudur. Bunlara darbe demek, bunlara darbeci demek bile bunlara iltifat olur. Çünkü masum insanları bile en güçlü silahlarla, hiçbir ayrım gözetmeksizin katledebilecek kadar gözleri dönmüş. Bu ülkenin, bu milletin en sevdiği kurumların başında gelen, gönül anlamında ‘peygamber ocağı’ dediği, asker ocağı dediği, eğitim alıp adam olma yeri gördüğü o peygamber ocağının elbiselerini giyen bu hainlerin gerçekleştirmiş oldukları şeyi yaşadık” dedi.

    Yaşanan darbe girişiminin ardından dünyadan destek mesajları aldıklarını kaydeden Balan Zeybekci, şunları söyledi:

    “Bunlar bizim içerideki yaşadıklarımız. Biz bunları iç dünyamızda yaşarken de tüm dünyada dostlarımız, müttefiklerimiz bizi yoğun bir şekilde destekleyen ülkeler oldu. Hemen hemen birçok ülkeden, bizim muhatap olduğumuz birçok ülkenin ekonomi ile ilgili bakanlıklarından destek mesajları geldi. Cumhurbaşkanımıza devlet başkanları, cumhurbaşkanları destek mesajları gönderdi. Başbakanımıza aynı şekilde, hükümetimize aynı destekler geldi. Sivil toplum kuruluşlarımıza da aynı yöntemlerle oradaki sivil toplum kuruluşlarından da destek mesajları geldi. Tabii bu arada bu kalkışmanın ve bu terör örgütünün etkisi ile kendi içimizde yaşadığımız bu vaka ile ilgili dünyada, yakın coğrafyamızda, demokrasi dünyasında, ekonomi dünyasında, hukuk dünyasında, ülkelerde farklı algılamalar, yanlış algılamaların da söz konusu olabileceğini de gördük. Türkiye’nin, milletin yazmış olduğu demokrasi destanının Fransız Devrimi’nden sonra tarih-zaman olarak farklı ama önemi ve şiddeti açısından Fransız Devrimi’nden çok daha güçlü Türk halkının ‘sivil demokrasi devrimi’ olarak demokrasi tarihine geçecek olan bu yaşananları anlatmak ile ilgili bir ihtiyacın ortaya çıktığını gördük. Değerli başkanlarımızla buradaki değerlendirmelerimizde, önümüzdeki süreçte Türkiye’nin tüm dünyada yaşadığı süreci anlatması, Türkiye’nin fırsatlarının ekonomi ile ilgili, yatırımla ilgili, istihdam ile ilgili, gelecekteki fırsatlar ile ilgili, işbirliği ile ilgili o cazibesini artan bir şekilde devam ettiğini dünyaya anlatmamız gerekiyor. Hep beraber çıkıp her türlü mecrayı kullanarak, tüm medya alanlarını, tüm iletişim alanlarını kullanarak dünyada bir seferberlik başlatmayı karar aldık. Bununla ilgili zaten farklı farklı çalışmalar da vardı. Önümüzdeki günlerde, Ağustos’un başında tüm dünyada Türkiye olarak Türkiye’yi anlatan çalışmalar yapacağız. Ardından hükümetimizin temsilcisi ile beraber sivil toplum kuruluşlarımızın başkanları ve o ülkeyi ilgilendiren önemli şirketlerimizin temsilcileri ile beraber ülkeleri ziyaret edeceğiz. Türkiye’yi bir kez daha oralarda onlara hatırlatacağız. Türkiye’nin önemini, Türkiye’nin dostluğunu, Türkiye’deki fırsatları bir daha anlatacağız. Ben Türkiye’nin 15 Temmuz’da yaşadığı bu süreci bir leke olarak görüyorum. Türkiye’nin gerek demokrasi, gerek ekonomi anlamda büyümesi, gerekse muasır medeniyet 2023 hedefleri ve Gazi Mustafa Kemal’in bize hedef olarak gösterdiği muasır medeniyet yürüyüşüne sürülen bir leke olarak görüyorum. İster inanalım, ister inanmayalım; ister beğenelim ister beğenmeyelim ama bu lekeyi temizlemekle ilgili bir yol haritamız olmalı. Bunu da arkadaşlarımızla istişare ederek inşallah yakında güzel bir sonuca varacağız. Biz 15 Temmuz hain kalkışmanın olduğunun ertesi günü, Cumartesi günü Başbakanımızın başkanlığında yapılacak olan Ekonomi Koordinasyon Kurulu Toplantısı’nda, Türkiye’deki yatırım ortamı ve teşvikle ilgili bilinen tüm ezberleri bozan bir kararı Pazartesi (18 Temmuz) günü, yani bu girişimin ertesindeki Pazartesi günü tüm kamuoyumu ile paylaşacak ve geçen hafta sadece bu konuşuluyor olacaktık. Yeni yatırım teşviklerimizi, ihracat destek ve teşviklerini anlattığımız bir haftayı konuşuyor olacaktık. Maalesef bunlar yaşandı. Ama yine emin olun, önümüzdeki hafta bunları konuşuyor olacağız. Ağustos’un ilk haftasından itibaren algı nasılsa o algıyı değiştirici çalışmalarımızı başlatacağız. Olguyu değil ilk etapta, tabii ki; yaşadıklarımızı da anlatacağız ama ilk önce negatif algıyı mücadele anlamında çok önemli bir seferberlik başlatacağız.”

    Rusya-Türkiye ilişkilerinde gelinen son noktaya da değinen ve 24 Kasım 2015’den sonra iki ülkenin aldığı kararlardan dolayı kazanan tarafın olmadığını belirten Zeybekci, “Dün gece Rusya’dan geldik. Dün Başbakan Yardımcımız Mehmet Şimşek ile Rusya’daydık. Cumhurbaşkanımızın Rusya Devlet Başkanı’yla 9 Ağustos’ta bir araya geleceği teyit edildi. Görüşmemiz, o görüşmenin öncesinde hazırlık niteliğinde bir görüşmeydi. İkili görüşmeler yaptık. Rusya ile konuştuğumuz ortak sloganımız her şeyde 24 Kasım 2015 öncesine dönmek. Gerek Türk ihraç ürünleri önündeki engeller, gerek turizmle ilgili kararlar. Biz yapmıyoruz ama onlar hala devam ediyorlar, vizelerin kaldırılması, Türk TIR’larına getirilen sınırlamaların kaldırılması, 9 bin serbest geçiş belgesi 2 bine düştü. Bunu önce 9 bine, sonra da 40 bine çıkarılmasıyla ilgili. Oradaki Türk şirketlerine getirilen engellerin kaldırılması. 24 Kasım’dan sonra iki ülkenin aldığı kararların kazananı yok. Bundan her iki ülke kaybetti. Her iki ülke zarar gördü. Bundan sonra olumsuzlukları değil olumluları konuşacağız. Dostlukları artıracağız, düşmanlıkları azaltacağız. Laf üstüne laf koymak değil, taş üstüne taş koymak sloganımızla hep beraber yolumuza devam edeceğiz” dedi.

    Bakan Zeybekci, Türkiye’nin yanlış algısını düzeltmek amacıyla çok önemli bir döneme girildiğini kaydederek, “Milletimiz, demokrasi ihanetine karşı sağcısı, solcusu, bütün siyasi partileriyle 79 milyonuyla, içeride bunun karşısında durduysa biz de hep beraber buradaki arkadaşlarımızla, çatı örgütlerimizle topyekun bir seferberlikle, içeride ve dışarıda Türkiye’nin yanlış algısını düzeltmek amacıyla çok önemli bir döneme giriyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Enerji Bakanı Albayrak: “AB İle Enerji Faslı’nın Açılması İçin Tekrardan Süreci Başlattık”

    Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Avrupa Birliği ile Enerji Faslı’nın açılması için 8 Ocak’ta yapılan güncellemelerle tekrardan sürecin başlatıldığını belirtti.

    Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ile Avrupa Birliği Enerji ve İklim Komiseri Miguel Arias Canete, Başbakanlık Dolmabahçe ofisinde “Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Enerji Diyaloğu İkinci Toplantısı” sonrasında ortak basın toplantısı düzenledi.

    Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Enerji Diyaloğu toplantısının enerji arz güvenliği, Güney Gaz Koridoru, bölgesel enerji projeleri ve yeni gelişmeler ışığında verimli bir şekilde tamamlandığını dile getiren Bakan Albayrak, enerji ve iş dünyasının projelerinin siyasetin olumlu bir ivme kazanması açısından önem arz ettiğini vurguladı.

    “Türkiye’nin güvenilir bir oyuncu olması, 1 Kasım seçimlerinden sonra ortaya çıkan resim, Türkiye’nin AB’nin enerji arz güvenliğine yapacağı katkıları gündeme getirdi” diyen Bakan Albayrak, “Türkiye olarak biz AB ile ilişkilerimiz noktasında birçok farklı konuyu da gündeme getirdik. Paris İklim Konferansı sonrasında, belirsiz konu olarak gördüğümüz üye ülkelerin sınıflandırılması konusunu gündeme getirdik. Bu konuda bir imza sürecine bağlı olarak hangi ülkenin nasıl sınıflandırılacağı ile ilgili görüşmelerimizi en verimli şekilde neticelendirilmesi noktasında fikirlerimizi paylaştık” şeklinde konuştu.

    “AB ÜYELİK MÜZAKERELERİ ÇERÇEVESİNDE ESKİSİ GİBİ İVMEYİ YAKALAMAYI UMUT EDİYORUZ”

    Türkiye’nin büyüyen ekonomisi ile ciddi enerji yatırımına ihtiyaç duyulduğuna işaret eden Bakan Albayrak, AB ile Türkiye’nin 15. fasıl olan Enerji Faslı’nı açma sürecinin 2007 başladığını ancak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tavrı sebebiyle gerçekleşmediğini hatırlattı.

    Avrupa Birliği ile Enerji Faslı’nın açılması için 8 Ocak’ta yapılan güncellemelerle tekrardan süreci başlattıklarını aktaran Bakan Albayrak, “Önümüzdeki birkaç ay içerisinde bu faslın açılması konusunun Avrupa Komisyonu’ndan Avrupa Konseyi’ne nakledileceğini düşünüyoruz. Konsey’den geçtikten sonra 15. Enerji Faslı’nın açılmasıyla AB üyelik müzakereleri çerçevesinde eskisi gibi ivmeyi yakalamayı umut ediyoruz” dedi.

    “TÜRKİYE, AB’NİN ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİNDE KİLİT BİR ROL OYNUYOR”

    AB Enerji ve İklim Komiseri Miguel Arias Canete ise, Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Enerji Diyaloğu’nun iki taraf adına da önemli bir fırsat olduğunu belirtti. Bakan Albayrak ile enerji arz güvenliği başta olmak üzere birçok konuda fikir alışverişinde bulunduklarını aktaran Canete, AB’nin sadece 4 ülkeyle bu tür diyalog toplantıları düzenlediğine dikkat çekti. Canete, “Türkiye ve AB güçlü partnerler. Türkiye, AB’nin enerji arz güvenliğinde kilit bir rol oynuyor. Gelecekte enerji sektöründe büyük değişimler olacak ve Türkiye bu bölgede önemini sürdürmeye devam edecek. Güney Gaz Koridoru’nun tamamlanması ve genişletilmesi ile de görüşmelerimiz oldu. İran da burada önemli bir role sahip olacaktır” diye konuştu.