Etiket: Basit

  • Basit önlemlerle yüz ve boyun kırışıklığına önlem alın

    Sosyal medyanın da etkisiyle günümüzde genç görünme isteği kadınların yanı sıra erkeklerde de giderek yaygınlaştığını belirten Acıbadem International Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Hülya Sağlam, teknoloji ve tıptaki gelişmelerin bu isteklere artık yanıt verebildiğini söyledi.

    Özellikle boyunun göz kapağından sonra en ince deriye sahip bölge olması nedeniyle daha erken deforme olarak yaşlılığı da en çok gösteren bölgemiz olduğunu belirten Dr. Sağlam, “Buna karşın en çok ihmal edilen bölgelerden birisi de boynumuz oluyor. Günümüzde gıdının belirginleşmesi, deride ince kırışıklıklar, tavuk derisi görünümü, sağa sola dönerken abartılı kırışık görüntü, yatay çizgilerin derinleşmesi, hatta çift çene sorunu en çok karşımıza çıkan şikayetleri oluşturuyor. Tedaviye erken başlamak ve belirli tedavileri belirli aralıklarla tekrarlamak problemin çözümü için önemli. Üstelik günümüzde artık basit ama etkili yöntemlerle bu şikayetleri ortadan kaldırabiliyoruz” ifadelerini kullandı.

    Dr. Sağlam, boyun kırışıklığı ve sarkmasına karşı yapılan uygulamaları ve alınabilecek önlemleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

    Botoks

    Botoksun kaş arası, göz çevresi ve alın çizgilerinin ortadan kaldırılmasında etkili, acısız ve basit bir yöntem olduğunu söyleyen Dr. Sağlam, “Boyun yatay çizgilerine 2 cm ara ile enjeksiyonlar yapılarak kırışıklıklar azaltılabiliyor. 10 dakika gibi kısa bir sürede yapılabilen bu uygulama 4-6 ayda bir tekrarlanmalı. Mezoterapi, boyun ve dekolte bölgesine yapılıyor. Cildin kırışıklıklarının azaltılması, nem kazandırma ve lifting (yüz ve boyun kaldırma) amacıyla uygulanıyor. Hyalüronik asit, vitamin ve proteinler içeren mezoterapi, farklı özellikteki ürünlerin ince iğne ile deri içine verilmesi olarak tanımlanıyor. Haftada bir ortalama 6 seans uygulanıyor. Fraksiyonel lazer uygulaması ile deri altındaki hücreler yenilenerek, daha gergin ve kırışıksız bir cilt elde edilebiliyor. Bu yöntem ile deriye kaybettiği elastikiyetin geri kazandırılması sağlanabilirken, boyundaki kahverengi, kırmızımsı lekeler azaltılabiliyor. Ablatif (soyucu) uygulamalarla boyundaki et benleri iz bırakmaksızın tedavi edilebiliyor” şeklinde konuştu.

    İğneli radyofrekans

    “İğneli radyofrekans ile derinin üst tabakasında hasar oluşturmaksızın, dermis tabakasında kolajen ve elastik dokunun artışı sağlanıyor” diyen Dr. Sağlam, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Böylece kırışıklıkların azalması, cildin uzun süreli sıkılaşması ve mevcut izlerin azalmasına yardımcı olunuyor. İğnelerin uzunluğu, istenen derinliğe göre ayarlanabiliyor. Uygulama genellikle bir ay aralıklar ile 2-4 seans yapılıyor. Cilt bakımı ve kimyasal peelingler rutinde ayda bir sıklıkta önerilen uygulamalar. Ancak merdivenaltı üretime dikkat etmeli, güvenilir ürünler tercih edilmeli. Aksi halde fayda yerine kalıcı zararlara yol açabilir. Uygulama yüz bölgesine yapılırken boyunun da ihmal edilmemesi gerekir. Meyve asitleri kullanılarak yapılan kimyasal peelingler ile ölü hücreler atılarak cildin yenilenmesi ve lekelerden kurtarılmasının mümkün olacağını vurguluyor. PRP uygulaması, yüz, boyun ve saç bölgelerine uygulanan, kişinin kendi kanından elde edilen plazmanın problemli alana enjeksiyonu şeklinde yapılan işlem. Genellikle ayda bir olmak üzere 3-4 seans uygulanıyor. Fraksiyonel lazer veya dermapen ile kombine edilebiliyor. Lipoliz, yağın parçalanmasını sağlayan maddenin yağ içerisine enjeksiyonu işlemi. Lipoliz ile çene altındaki yağlanma azaltılabiliyor. Üç hafta aralıklarla 4 seans uygulama yapılıyor.”

    Örümcek ağı ve iple asma

    Örümcek ağı ve iple asma yönteminin, çok sayıda ince iplerin ağ gibi cilt altına yerleştirilmesine dendiğini belirten Dr. Sağlam, “Uygulama ile cildin gerilmesi ve kırışıklıkların giderilmesi sağlanabiliyor. İpler vücutta yaklaşık 240-300 gün içinde erirken, uygulamanın olumlu etkileri 2 yıla kadar devam ediyor. Ameliyathane şartları gerekmeyen yöntemle yüz ve boyun için yaklaşık 20 dakikalık sürede kırışıklıkları açmak, sarkmaları düzeltmek mümkün olabiliyor. Odaklı ultrason (Ameliyatsız yüz germe), son dönemlerde popülerliği artan yöntem, odaklanmış ses dalgaları kullanılarak cildin alt katmanlarındaki taşıyıcı dokularda kolajen üretiminin uyarılması yolu ile ciltte sıkılaşma ve gerginlik sağlıyor. Ameliyatsız bir cilt sıkılaştırma yöntemi olan odaklanmış ultrason ile gevşeme ve sarkmalar, 30-60 dakikalık tek bir seans ardından elde edilen cilt altı bağ dokusu yenilenmesi ve güçlenmesi ile tedavi ediliyor. Yılda 1 kez öneriliyor. Dolgu uygulaması ise yüzde ve boyunda yatay derin çizgilerin altına yapılan hyalüronik asit molekülü olan dolgu uygulaması ile uygulama yapılan bölgede dolgunluk sağlanıyor, cilt nemleniyor, sıkılaşıyor. Burun kenarından aşağıya inen çizgilerin, dudak üzeri çizgilerin ve dudağın dolgunlaştırılmasında, göz çevresi ile alın çizgileri ile gözaltı çukurlarının düzeltilmesinde kullanılıyor. Yılda bir kez tekrarlanması öneriliyor” açıklamalarında bulundu.

    Boyun kırışıklığına karşı alınabilecek önlemler

    Basit yöntemlerle boyun kırışıklığına önlem alınabileceği bilgisini aktaran Dr. Sağlam, “Yatış tarzına dikkat edin. Sırt üstü ve kabarık olmayan bir yastıkla yatmak boyun kırışıklığının oluşumunu azaltmada etkili. Otururken veya hareket halindeyken boynunuzu dik tutun. Egzersiz olarak gün içerisinde boynunuzu mümkün olduğunca geriye alıp 5 saniye bekleyin, dik pozisyona alıp birkaç saniye dinlenin. Bu çalışmayı 10 kez tekrarlayın. Göğüs kaslarını kuvvetlendiren hareketler de boyna iyi geliyor. Boyun kaslarına en etkili spor yüzme. Fırsat buldukça yüzün. Hem sağlığınıza iyi gelecek hem de gençleşmenize fayda sağlayacak. Masajın toparlayıcı etkisi var. Sert bir lifle banyoda boyun derisi pembeleşinceye kadar ovalama yaptıktan sonra besleyici bir yağ ile masaj yapın. Yukarı doğru ve enseye doğru masaj önemli. Sağ elle boyun sol tarafı, sol elle de sağ tarafından enseye doğru çekilmeli. Baş ve orta parmaklar arasında boyun derisini hafif kaldırıp bırakın. Elinizin tersi ile hafifçe vurarak çene altında masajı tamamlayın. Yüzünüzle birlikte mutlaka boynunuzu da günlük temizleyici jel veya sütlerle temizleyin. Boynunuzu aşağıdan yukarı doğru masaj uygulayarak nemlendirin. Güneşe çıkarken güneş koruyucuyu ihmal etmeyin” diye konuştu.

  • Hastalıklardan korunmanın en basit yolu elleri yıkamak

    El yıkamanın çeşitli hastalıklardan korunmada en basit yöntem olduğunu belirten Bursa Halk Sağlığı Müdürü Dr. Özcan Akan, ellerin her temastan sonra düzenli olarak yıkanması gerektiğini vurguladı.

    Bursa Halk Sağlığı Müdürü Dr. Özcan Akan, ’Dünya El Yıkama Günü’yle ilgili açıklamalarda bulundu. El yıkamanın, birey ve toplum sağlığının korunması açısından basit, toplumun her kesimi tarafından uygulanabilir olduğuna dikkat çeken Dr. Akan, “Günümüzde toplumda hijyen uygulamalarının yaygınlaştırılması, önemli koruyucu sağlık hizmetlerinden biri olarak değerlendirilmektedir. Yapılan tahminlere göre sadece el yıkamakla Dünya’da her yıl bir milyon çocuğun hayatının kurtarılabileceği hesaplanmıştır” dedi.

    Yeterli el hijyenin besin kaynaklı hastalıkların azaltılmasında önemli rol oynadığını dile getiren Dr. Akan, “Okullarda sıklıkla görülen gastroenteritler, dışkı ile bulaşan hastalıklar, parazit ve mantarların gelişiminin önlenmesinde de basit ancak en etkili koruma yöntemidir. Günlük yaşamda en fazla kirlenen organların başında eller geliyor, eller temiz görünseler de üzerlerinde gözle görünmeyen bakteri, virüs ve parazit yumurtaları gibi pek çok hastalık yapıcı etken taşıyabiliyor. Kirli ellerin her santimetrekaresinde 4 bin ile 6 bin bakteri bulunabiliyor” şeklinde konuştu.

    “Her işlemden önce ve sonra”

    Yemek hazırlamadan önce muhakkak ellerin yıkanması gerektiğine işaret eden Dr. Akan, “Yemek yemeden önce ve sonrasında el yıkama işlemi aynen yapılmalıdır. Ayrıca hastaya temastan önce ve sonra, tuvaleti kullandıktan, çocukların altını değiştirdikten, steril eldiven kullanmadan önce, kullandıktan sonra, pişmemiş gıdalara temas ettikten sonra da eller yıkanmalıdır. Yine hapşırma, öksürmeden sonra, bozulmuş gıda ve çöplere dokunduktan sonra, saçlar tarandıktan ve ellendikten sonra, toplumda ortak kullanılan araçların kullanımından sonra, kedi, köpek ve diğer tüm hayvanları elledikten sonra da mutlaka doğru yöntemle yıkanmalıdır” diye konuştu.

    “En az 20 saniye sabun ile yıkanmalı”

    El yıkamada doğru yöntemleri sıralayan Dr. Akan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

    “Eller akan su altında iyice ıslatılmalıdır. Sıvı sabun veya süzgeçte duran temiz-kuru bir sabun iyice köpürtüldükten sonra, ellerimizin bütün yüzeyleri sabunlanmalıdır. Ellerin her yeri, bilekler, avuç içleri, parmak ve parmak araları, el sırtı ve tırnak içleri yaklaşık 20 saniye köpük ile iyice ovuşturularak yıkanmalıdır. Eller akan su altında iyice durulanmalıdır. Temiz-kuru-kişisel havlu veya kağıt havlu ile kurulanmalıdır.”

  • Aşut: “Ülkemizin Basit Siyasi Kavgalara Değil, Büyük Hedeflere İhtiyacı Var”

    Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Türkiye’nin 15 yıldır orta gelirli ülkeler grubundan yüksek gelirli ülkeler grubuna geçemediğini belirterek, “Ülkemizin basit siyasi kavgalara değil, milleti birbirine kenetleyecek büyük hedeflere ihtiyacı var. Arsa rantı ile yeni Türkiye mucizesi yaratabilmek mümkün değil” dedi.

    MTSO Başkanı Aşut, yazılı bir açıklama yaparak, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu sıkıntıları ve üst gelir grubu ülkeler arasına girebilmesi için yapması gerekenleri değerlendirdi. 10 yıl önce orta gelirli bir ülke olan Türkiye’nin bugün hala aynı yerde olduğuna dikkat çeken Aşut, geçen 10 yılda ekonomide büyük gelişmeler yaşandığını, ancak rakip ülkelerde de gelişme olduğunu kaydetti. Bu nedenle Türkiye’nin, büyük sıçramalar yapmadan üst gelir grubu ülkeler arasına girmesinin daha uzun bir süre mümkün görünmediğine dikkat çeken Aşut, “2002-2007 yılları arasındaki o heyecan, ekonominin merkezde olduğu, AB üyelik sürecinin şaha kalktığı, henüz 2008 küresel finans krizinin yaşanmadığı o süreç devam edebilseydi, aynı zamanda, 2010’da başlayan Arap Baharı’nın beklenmeyen olumsuz sonuçlarının sınırımıza kadar dayandığı gelişmeler olmasaydı, bugün belki de 2023 hedeflerine ulaşma yolunda ilerliyor olacaktık. Tarih, keşkelerle veya şöyle-böyle olsaydı diye okunmuyor ne yazık ki. Olanlar oldu. Sorun, biz bu süreçlerde kendi içimize daha çok odaklanabilseydik, yapısal sorunlarımızın çözümlerine ağırlık verebilseydik tüm bunların etkileri çok daha hafif olurdu” ifadelerini kullandı.

    “DAHA YAPISAL SORUNLARI AŞAMADIK”

    Dünyanın gelişmiş ülkelerinin, ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) gelişmiş ülkelerinin de büyük sorunlar yaşadıklarını, ancak onların sorunlarının konjonktürel, Türkiye’nin ise yapısal olduğunu belirten Aşut, şöyle devam etti: “Biz daha yapısal sorunları aşamamışız. Hala bürokrasi ile uğraşıyoruz, hala yapılacak olan bir Lojistik Merkez’in yetkisi hangi bakanlıkta bunun karmaşasını yaşıyoruz, hala Çukurova’nın tarım ve gıdasının katma değerini katbekat arttıracak, süs bitkileri gibi yeni sektörleri yaratacak, bölgenin turizmini hızlandıracak bir havalimanının zar zor ihalesini yapabiliyoruz. Makro anlamda sürekli eğitim politikaları ile oynuyoruz. Anayasa gibi milletin ortak konsensüsü gereken bir şeyi hayata geçirmek için bir ortak akıl bile oluşturamıyoruz. Ha bire siyasallaşıyor, ha bire kutuplaşıyoruz.”

    “SON 12 YILDA SADECE 12 İL YÜKSEK GELİR GRUBUNA GEÇTİ”

    Türkiye’nin, 15 yıldır çabaladığı halde hala orta gelirli bir ülke olarak kabul edildiğine ve yüksek gelirli ülkeler grubuna geçemediğine işaret eden Aşut, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) verilerine göre, 2001 yılından 2013 yılına kadar il bazında da sadece 12 ilin orta gelir grubundan yüksek gelir grubuna geçtiğini dile getirdi. TEPAV’ın araştırma ve raporlarının, alt yapısı iyi illerin gelişme gösterdiğini ortaya koyduğunu ifade eden Aşut, otoyolu, havalimanı, enerji alt yapısı, üniversiteleri olan illerin üretimde ve ihracatta öne çıktıklarını vurguladı. Özellikle AB’ye ihracat yapan illerin sıçrama kaydettiğinin altını çizen Aşut, “Türkiye, Edirne’den başlayarak ülkeyi çapraz kesen otoyolun Konya-Adana arasını şu son 15 yıldır tamamlamaya öncelik vermiş olsaydı, şimdi çok daha fazla sayıda ilimiz orta gelir tuzağını aşmış olurdu. Orta Anadolu, bir sanayi bölgesine dönüşmüş olurdu. Yeni ekonomi bölgeleri yaratılmış olurdu. Zenginlik ülkeye yayılmış olurdu” dedi.

    Altyapı yatırımlarında öncelikleri doğru belirlemenin, zenginleşmek için ön şart olduğunu savunan Aşut, ekonomik gelişmeyi Mersin açısından değerlendirerek, şunları kaydetti: “Şartlar varsa gelişme kendiliğinden olur. Şartlar varsa girişimcimiz ne yapacağını iyi bilir. Ancak lojistik merkezi olmayan bir kentten lojistik maliyetlerde ihracatçının maliyet yükünü azaltmasını bekleyemezsiniz. Havalimanı olmayan bir bölgenin para kazandıran taze sebze ve meyvesini uzak pazarlara göndermesini ve katma değer yaratmasını bekleyemezsiniz. Sanayi arazisi olmayan ve imar planları buna göre yapılmayan bir kentin sanayi yatırımcısını çekmesini bekleyemezsiniz. Meslek liseleri ve üniversitelerin müfredatının reel sektörle uyum göstermediği bir eğitim sisteminden vasıflı bir insan kaynağı bekleyemezsiniz.”

    Türkiye’de ar-ge, girişimcilik ve teknoloji anlamında destek, hibe, danışmanlık veren 20’ye yakın kurum ve 250’ye yakın destek kalemi olduğunu, ancak bürokrasinin insanları bezdirdiğini vurgulayan Aşut, 1 milyon 500 bin firmanın çok azının bu desteklerden yararlandığına dikkat çekti. Türkiye’nin bir teknolojik yenilenme yaşamadan, teknoloji transferi olmadan yeniden toparlanmasının zor olduğunun altını çizen Aşut, açıklamasında, “Doğal kaynağımız yok. Tek zenginliğimiz girişimcimiz ve el emeğimiz. Arsa rantı ile yeni Türkiye mucizesi yaratabilmek mümkün değil. Türkiye’nin inşaat ile gereken büyümeyi sağlaması mümkün değil. Dışarıdan kaynak gelmeden olmaz. Üretmeden olmaz, ihracat yapmadan hiç olmaz. Dışarıdan gelecek kaynak siyasi ve ekonomik istikrara bağlı. Üretim ve ihracat ise yapısal sorunların çözümüne bağlı. Elbette küresel ekonomiye entegre bir Türkiye uluslararası gelişmelerden etkilenmektedir. Elbette bazı şeyler bizim elimizde olmayabilir, hatta bazı dış gelişmeler bize ciddi zararlar da verebilir. Ancak, şu bir gerçek ki, hiçbir olumsuz gelişme bize kendi yapmamız geren şeyleri yapılmaması kadar zarar vermiyor” ifadelerine yer verdi.

    “İŞ DÜNYASI YENİ HÜKÜMETTEN UMUTLU”

    Yeni kurulan hükümetin teknokrat ve yatırımcı bir hükmet görüntüsü vermesinin iş dünyasını umutlandırdığını da belirten Aşut, sözlerini şöyle tamamladı: “Ülkenin terör ve diğer olumsuz siyaset gündeminden çıkarak tekrar işe ve aşa dönüleceği beklentisini vermiştir. Ülkemizin basit siyasi kavgalara değil, büyük hedeflere, milleti bir birine kenetleyecek hedeflere ihtiyacı vardır. 2023 hedefi bu anlamında bize bir motivasyon sağlamıştır. Tekrar siyasetteki bu değişimi 2023 hedeflerimize ulaşma coşkusuna dönüştürmeliyiz. Ekonomide, adalette, demokraside, eğitimde yeni bir hedef coşkusu ve motivasyonu ile ataletten, bu durgunluktan, yapay sorunlardan sıyrılmak zorundayız. Bu, bize bu vatanı armağan eden atalarımıza, şehitlerimize borcumuz, çocuklarımıza ve gelecek nesillere karşı ise sorumluluğumuzdur.”

  • Basit Burkulmalar Kireçlenmeye Neden Olabilir

    Acıbadem Ankara Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Tural Ahmad, “Ayak bileği burkulması geçiren hastalar ayak bileğinde geçmeyen ödem ve şişlik, üstüne basamama ve 2 haftayı aşkın sürede devam eden ağrı şikayeti varsa mutlaka bir ortopedi uzmanına baş vurmalıdır” dedi.

    Acıbadem Ankara Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Ahmad, ayak bileğine yönelik yaralanmalarda belirgin bir artışın olduğuna dikkat çekerek konuya ilişkin açıklamada bulundu. Yaklaşık olarak her gün 10 bin kişiden birinin ayak bileğinin burkulduğunu kaydeden Ahmad, “Ayak bileği kabaca kemik ve yumuşak dokulardan oluşmaktadır. Ayak bileğinde oluşan yaralanmaların yüzde 75 bağ yaralanması olmakla beraber kırıklara da sık rastlanmaktadır. Röntgen filminin sadece kemik bütünlüğünü değerlendirmede yararlı olduğu, bağ ve kıkırdak dokusunu değerlendirmede yetersiz kaldığı bilinmektedir. Genel olarak bu şikayetle acil servise başvuran hastalarda çekilen röntgen filmlerinde bir sorun saptanmayabilir. İleri radyolojik tetkik yapılmadığı sürece bağ yaralanmaları ve kıkırdak hasarı atlanabilir. Sonuç olarak bu da ileride bağ dokularında gevşeklik, sık ayak bileği burkulmaları, geçmeyen kronik ağrı ve kireçlenmeye neden olabilir. Kireçlenmeye bağlı başlıca şikayetler hastalar tarafından ayak bileğinde şişlik, uzun süre ayakta kalmakla ve yürümekle ağrı, gece ağrıları şeklinde tarif ediliyor. Önceden ayak bileği burkulmuş ve yetersiz tedavi gören veya bağ yaralanması atlanmış hastalarda ikinci ve üçüncü kez ayak bileği burkulmasının oranı daha yüksek görülüyor” diye konuştu.

    Ayak bileği burkulması geçiren hastaların ayak bileğinde geçmeyen ödem ve şişlik, üstüne basamama ve 2 haftayı aşkın sürede devam eden ağrı şikayetinin olması durumunda mutlaka bir ortopedi uzmanına baş vurması gerektiğini belirten Ahmad, şöyle devam etti:

    “Yapılan detaylı muayene ve çekilen MRG sonrasında bağ yaralanması, kıkırdak hasarı saptanması durumunda tedavi planlanmalıdır. Bu türlü rahatsızlıklarda erken tanı önemli olup tedavi süresi 3-6 hafta arasında değişmektedir. İlk tedavi koruma, istirahat soğuk uygulama, kompresyondan oluşmaktadır. Amaç ödem gelişimini, hasarın ilerlemesini önlemek ve ağrıyı azaltmaktır. Öncelikle ayak bileği eklemi istirahata alınır. Bu amaç doğrultusunda alçı atellerden veya splint ve brace’lerden yararlanılır. Antienflamatuar ve analjezik ilaçlar kullanılır. Günümüzde bu türlü yaralanmalar konservatif yani ameliyata gerek kalmadan tedavi edilebilir. Yalnız ayak bileğinde nüks eden instabilite, atlanmış ve ya geç kalınmış durumlarda bileğin boşalarak düşme endişesi kişileri çok rahatsız eder. Konservatif tedaviye rağmen hastanın şikayetleri devam ederse cerrahi önerilen bir tedavi yöntemidir.”

  • “Basit İlkyardım Tekniklerini Bilmek Hayat Kurtarır”

    Acıbadem Üniversitesi Acil Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Acıbadem Ankara Hastanesi Acil Servis Sorumlu Hekimi Doç. Dr. Serkan Şener, basit ilkyardım tekniklerini bilmenin hayat kurtaracağını açıkladı.

    Acıbadem Ankara Hastanesi Acil Servis Sorumlu Hekimi Doç. Dr. Şener özellikle çocuklarda ev kazalarına karşı alınacak önlemler ve ilkyardımın önemi ile ilgili bilgi verdi. “Anne yada baba bebeği çoğunlukla yatağın üzerinde uyutuyor ve düşmesin diye yanına yastık koyduğunu söylüyor” diyen Doç. Dr. Şener, bunun yanlış bir yöntem olduğunu vurgulayarak,”Çünkü bebekler gelişim süresince yastığında üzerinden düşebiliyorlar. Bu noktada yatakların bebek yatağı olmasını öneriyoruz ve daha da iyisi paravanlı koruyuculu olmasını öneriyoruz. Anne babaları bebeğin alt değişimi esnasında dikkat edip yükseğe koymamaları ya da mutlaka yanlarından ayırmamaları konusunda uyarmak gerekiyor” dedi.

    “OCAK ÜZERİNDE PİŞEN YEMEĞİN YERİNE DİKKAT”

    Mutfağın özellikle yanıklar ve sıcak kazaları için önemli bir risk kaynağı olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Şener şunları vurguladı:

    “Günümüzde mutfaklardaki evyeler ve ocakların bulundukları yükseklikler belli standartlarda. Yemek yapılırken, herhangi bir şey kaynatılırken,dört gözlü ocakları kullanırken, kenardan uzak kısma koyarak çocukların ulaşmasını engellemek ve yemeğimizi pişirdikten sonra soğuması için ocağın üzerine değil de çocuğun ulaşamayacağı bir yere koymak önem taşımaktadır.

    Deterjanlar, kimyasal maddeler mutfakta saklanmamalıdır. Çocuklar özellikle yürümeye başladıktan sonra kapakları nasıl açacağını öğreniyor ve bu sıvılarmutfak lavabosu altındaki dolaplarda saklandığı takdirde çok kolay oradan alabiliyorlar. Kimyasalların herhangi bir sık kullanılan içecek kabının içine koyma alışkanlığından kesinlikle vazgeçmek gerekmektedir.

    “BANYO VE ISLAK ZEMİNLERDE GEREKLİ TEDBİRLER ALINMALIDIR”

    Banyo malum ıslak zeminler içeriyor, dolayısıyla banyoda bizim için kazaya neden olabilecek noktalar; küvetin içi ve dışında ki ıslak zeminler, seramik ve fayans kısımlardır. Buralardaki kazalardan korumak için kayganlığı engelleyecek plastik paspaslar ya da kuru tutmayı sağlayacak bez ve havlular kullanmak, çocuk ya da erişkinlerin düşmesine bağlı kafa travmalarına önlem olacaktır.”

    “AMELİYATA KADAR VARABİLECEK SORUNLAR İLE KARŞILAŞABİLİYORUZ.”

    “Çocukların altıncı aydan itibaren başparmağını fonksiyonel olarak kullanmaya başlaması, kavrama yeteneğini kazanması anlamına gelir” diyen Doç. Dr. Şener, “Kavrama yeteneğinin kazanılması ile çocuk oral dönemde yani yeme içmenin daha ön planda olduğu beslenmenin ön planda olduğu dönemde her şeyi ağzına götürmek isteyecektir. Bu noktada yerde serbest ufak cisim bırakmamak gereklidir. Bebeklerde emzirdikten sonra hemen yatırmamak yerine gazını çıkarmamız kusma veya hava yoluna süt kaçması durumunu engellemiş olur. Çocuklarda ise solunum yolu tıkanmalarına yabancı cisim yutulması neden olur. Örneğin 8 yaşın altındaki çocuklarda ses çıkmıyor, öksürmüyor ve morarma oluyorsa bu tam tıkanıklıktır. Sağlık ekiplerinin müdahalesini beklemeden hastayı hafifçe öne eğip sırtına vurmalıyız. Yabancı cismi ağız içerisinde görüyorsak parmağımızla çıkarmamız gerekiyor. Eğer göremiyorsak çocuğun ağzına parmak sokmak tehlikelidir. Cismi daha içeri ittirmemize sebep olabilir” diye konuştu.

    “YANIK DURUMLARINDA 10 DAKİKA SOĞUK SU UYGULAYIN ASLA CİLDE DOĞRUDAN BUZ UYGULAMASI YAPMAYIN!”

    Yanık ve kırık vakalarında yapılması gerekenlerle ilgili bilgi veren Doç. Dr. Şener, şunları kaydetti:

    “Yanıklarda, öncelikle yanığa sebep olan madde cilt üzerinden uzaklaştırılmalı bölge 10 dakika soğuk suyun altında tutulmalı ve oluşacak daha ileri hasarlar azaltılmalıdır. Sonra temiz bir bez ile bölgenin üstü örtülmeli ve sağlık merkezlerine başvurulmalıdır. Sıcak gibi soğuk da yanığa sebep olacağından yanık bölgesine direk cilt üzerine buz uygulanmamalıdır.

    Sık yapılan ilkyardım hatalarından biri olan kırılan kemiği yerine oturtmaya çalışmak veya deri dışındaki kemik çıkıntılarını içeriye sokmaya çalışmaktır. Bu hasta da daha fazla ağrıya sebep olacağı gibi yumuşak dokuda da hasarlara sebebiyet verir. Kırığın bulunduğu uzuv hareket etmeyecek şekilde desteklenmelidir. Kırık eğer deri altında ise kapalı kırık olarak tanımlanır. Bu durumda torbanın içerisine yerleştirdiğimiz buzu temiz beze sararak soğuk müdahale yapabiliriz açık yara bulunan kırıklarda ise yara üzerine temiz bir bez örterek sağlık merkezine ulaştırmalıdır.

    BURUN KANAMALARINDA BAŞ GERİYE ATILMAMALIDIR.

    Burun kanamalarında baş öne eğilmeli kemiğin bitip kıkırdağın başladığı noktaya baş parmak ve işaret parmağı ile beş dakika bastırmalıyız. Kemiğin başladığı yere soğuk uygulama yapmak faydalıdır. Burun damarları büzüşür kanama miktarı azalır.Hala kanama devam ediyorsa burna basar şekilde bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.”